Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 2 KASIM 1998 PAZARTESİ
OLAYLAR VE GORUŞLER
Bahri Hoca'yı Anmak
CEM EROGVh Bahri Savcı 'nın
B
ugün Bahri Hoca'yı yiti-
rişimizin birinci yıîdönü-
mü. Değerli bir siyaset bi-
limcisini ve büyük bir
yurtseveri anmanın en iyi
yolu ne olabilir diye dü-
şündüm. Bana en doğrusu, Hoca yaşasay-
dı ülke için bugün neler söylerdi, onu
kestirmeye çalışmak gibi göründü. Öte
yandan Hoca, Kenan Evren'le arkadaş-
lannın kapadıklan Türk Dıl Kurumu'nun
önde gelen bir üyesi, dil devriminin sıkı
bir yandaşıydı. Oyleyse. onun düşünce-
lerini deşerken an bir dil kullanmak da
anısına saygının bir gereğidir.
Tanı
Sanınm Hoca, bugünün siyasetine doğ-
ru bir tanı (teşhis) koyabilmek için işe bir
durum saptamasıyla başlardı. Çünkü, her
bilim adamı gibi. sağaltımın (tedavinin)
bırincı koşulunun gerçekçi bır tanı oldu-
ğunu biürdi. Günümüzün sıyasal gerçe-
ği en yalın biçimde iki tiimce ile özetle-
nebilir. Türkıye'de devlet çürütülmüştür.
Bu çürümenin irini bütün toplum doku-
sunu zehirlemektedir.
Bunun niye böyle olduğunu anlayabil-
mek için, Tiirkıye'nin yine Avxupa"nın
"hastaadam"ı olduğu on dokuzuncu yüz-
yıla dönmek gerekır. Osmanlı Impara-
torluğu'nun onulmaz bir saynlığa (has-
talığa) tutulmasının temel nedeni, Batı
Avrupa'da güçlü burjuvaziler oluşurken
devletin boğduğu Osmanlı toplumunda
böyle bir gelişmenin yaşanmamış olma-
sıdır. tmparatorlukyıkıldıktan sonra Mus-
tafa Kemal ile sivil-asker yöneticiler, dev-
rimci bir burjuvazinin yapması gereken
işleri devlet öncülüğünde gerçekleştir-
meye çalışmışlardır. Ne var ki bu eşsız atı-
lım, henüz kendısiH taşıyabilecek toplum-
sal taban oluşamadan durdurulmuştur.
öğrencisi, SBF Öğretim Üyesi
Mustafa K.emal'in ölümünden sonra,
bugünkü çürümenin bütün etmenleri, ön-
ce yavaş yavaş, sonra artan bir hızla ora-
taya çıkmışlardır. Devrimci burjuvazinin
ilk görevi olan köklü bir toprak reformu
Atatürk zamanında başanlamadığı için,
kırsal kesimin bütün gericı ve tutucu de-
ğerleri Türkiye'de hep çok güçlü bir des-
teğe sahip olabilmişlerdir. Devletin dev-
rimci baskısı gevşer gevşemez, uluslaş-
maya, laikliğe ve köyün çağcıllaşmasına
(modemleşmesine) düşman olan güçler
hemen sahneye çıkmışlardır. Devlet eliy-
le palazlandınlan burjuvazi ise, Ata-
türk'ün düşünü gördüğü bağımsızlıkçı,
atılgan, devrimci bir sınıf olarak gelişe-
ceğine, asalak, ürkek, cılız bir yerli bur-
juvazi olarak belirmiştir. Çok partili ya-
şamla birlikte, bu zavallı sınıf kendi öz
partisini kurarak devleti yönetmek için or-
taya çıkmıştır.
Ancak Batı'daki gelişmiş örneklerinin
aksine, sanayileşme, dolayısıyla da işçi
sınıfı ile ödünleşme serüvenine girişece-
ğine, işçi sınıfını baş düşman görmüş;
zavallı erkini (iktidannı) gerici toprak sa-
hipleri ve sömürücü yabancı burjuvazi-
ler (emperyalizm) ile işbirliğine dayan-
dırmaya çalışmışür. Böylece ortaya, Ata-
türk'ün devrimci bir burjuvazi adına ger-
çekJeştirdiklerine yabancı, laiklik karşı-
sında ürkek, Batı'ya kul köle, işçiye,
emekçiye, sola tümüyle kapalı bir "de-
mokrasi" çıkmıştır.
Devlet destekli sömürüye yaslanan bu
zavallı burjuvazi. ancak 6O'lı yıllann so-
nuna doğru görece güçlü bir sınıf haline
gelebilmiştir. Bu arada, toprak ağalan da
geniş ölçüde burj uvalaşıp bu sınıfa katıl-
mıştır. Güçlenen yerli burjuvazi, önce
"montajcılık" biçiminde, sonra bıraz da-
ha bağımsız bir örgütlenme içinde sana-
yileşmeye yönelmiştir. Böylece, işçi sı-
nıfinın, emekçi güçlerin, kısacası solun
siyaset sahnesine çıkışı kaçınılmaz ol-
muştur. Ne var ki, sivil (devlet dışı) top-
luma daha yeni yeni egemen olan burju-
vazi bu gelişme karşısında inanılmaz bir
ürküye (paniğe) kapılmış; siyasal erki el-
den kaçınrsa toplumsal üstünlüğünü de
koruyamayacağı korkusuyla devletin bas-
kı aygıtlannı seferber etmek için elinden
geleni yapmıştır. 1971'deki darbe solu
bitirmeyeyetmeyincede 1980'detambir
faşizmin kurulmasına destek vermiştir.
1980 darbesi, bu toplumu emperya-
lizm ve yerli burjuvazi için "dikensizgül
bahçesi" haline getırmek için gereken
her şeyi yapmıştır. Sol ve sola açık de-
mokratik güçler insafsızca ezilmiştir. Ör-
gütler dağıtılmış, on binlerce insan hap-
se atılmış, işkence sıradan biryönetim ara-
cı durumuna getirilmiştir. Üniversite tır-
panlanarak Bahri Sava gibi bilim adam-
lan kapı önüne konmuştur. Aydınlanmış
birulusçuluğun öncüleri olan Türk Dil Ku-
rumu ve Türk Tarih Kurumu kapatılmış-
tır. Atatürkçülüğün şu ya da bu yönüne
sahip çıkabilecek geleneksel siyasal ör-
gütlenmelerortadankaldınlmıştır. Solcu
düşüngüye (ideolojiye) karşı en güçlü si-
lah olarak göriilen dincilik, başta zorun-
lu din dersleri olmak üzere, çeşitli yollar-
dan alabildiğine desteklenmiştir. Devle-
tin istihbarat kuruluşlan ile kolluk güç-
leri, eli kanlı kati1lerle işbirliğine sokul-
muştur.
Bilindiği gibi Türkiye, Batı'daki geliş-
melerden her zaman çok etkilenir. Orne-
ğin 1960 darbesınin Batı'da toplumcul
(sosyal) devletin altın yıllanna rastlama-
sı, 1961 Anayasası'nınilerici,demokrat,
sola açık ve insancıl özelliklerini geniş öl-
çüde belirlemiştir. Ne yazık ki 1980 dar-
besi Batı'da, sermayenin en asalak kesi-
mi olan mali sermayenin atağa geçtiği
yıllara rastlamıştır. Böylece yerli faşizm
dışta Yeni Dünya Düzeni ile kucaklaşmış-
tır. Bunun ise ne demek olduğunu artık
hepimiz ezbere biliyoruz: Küreselleştir-
me, özelleştirme, yerelleştirme. Sonuç-
ta, yığınlann dinsel tevekkülle uyutuldu-
ğu, gözü dönmüş bir köşe dönmeciliğin
en yüksek değer sayıldığı. iş dünyasınm
mafyalaştığı. devletin de çeteleştiğı bir ül-
ke olmuştur Türkiye.
Sağaltim
Betimlenen bu saynlık karşısında Bah-
ri Hoca'nın önereceği çözüm yolu konu-
sunda en ufak bir kuşkum yok: Devleti
alabildiğine halka açmak. Bunun somut-
ta ne anlama geldiği ise çok iyi biliniyor.
Bir kere, başta anayasa olmak üzere fa-
şizmin kahtı (mirası) olan yasal düzen-
lemeler ortadan kaldınlıp demokratik bir
tüzel (hukuki) yapı kurulmalı. Böylece
devlet yaşamı alabildiğine saydamlaştı-
nlmalı ve denetime açılmalı. Ikincisi,
başta istihbarat ve kolluk güçleri olmak
üzere, -ancak içişleri, milli eğitim, sağ-
lık, vb. bakanhklan unutulmadan-, dev-
letin yürütme kanadı faşistlerden, şeriat-
çılardan ve mafya ortaklanndan temizlen-
meli. Üçüncüsü, yargı gerçekten bağım-
sız kılınarak kendi kendisini antidemok-
ratik öğelerden anndırmasına olanak sağ-
lanmalı. Dördüncüsü, düşünce ve örgüt-
lenme yasaklan kaldınlarak, barajlar dü-
şürülerek, işbirliklerine olanak açılarak
çeşitli halk güçlerinin yasamada temsi-
line izin verilmeli.
Devletbu önlemlerle halkın etkisine ala-
bildiğine açıhnca, sağaltim sürecinin he-
men başladığı görülecektir. Türkiye'de
toplum artık demokrasiyi taşıyacak bir dü-
zeye erişmiştir. Burjuvazi, hiç değilse en
gelişmiş kesimiyle demokrasi ve tüze
(hukuk) devletini nesnel olarak gerek-
sinmektedir. Toprak ağalan önemli bir
güç olmaktan çıkmıştır. Işçiler ise öteden
beri demokrasiden yanadır.
Halka açılrna, devlete Yeni Dünya Dü-
zeni'ne kafa tutacak gücü verecek, bu da
toplumcul siyasetlerin önünü açacaktır.
Gözü dönmüş bireyciliğin, bencil köşe dö-
nücülüğün dizginlenmesi, hem aktörel
(ahlaki) değerleri yeniden yükseltecek
hem de yığrnlara umut aşılayacaktır. Bu
da, her şeyden önce umutsuzlukla besle-
nen şeriatçılığın gücünü kıracaktır.
Öte yandan, halka açılma egemen ekin-
den (kültürden) farklı ekinlerin, Anado-
lu'nun geleneksel çok renkliliğinin özgür-
ce serpilmesine de olanak verecektir. Bu
da ulusçu gerilimleri azaltacak, banşçı yak-
laşımlann gücünü arttıracaktır. Banşçı-
lığın, hoşgörünün, insan haklannın güç-
lenmesi demokrasiyi daha da berkitecek-
tir.
Görüldüğü gibi, kurtuluş için ilk adım,
tüzel yapının demokratikleştirilmesidir.
Ne var ki, gerçekçi bir bilim adamı ola-
rak Bahri Hoca, bunun kendiliğinden ol-
mayacağını çok iyi bilirdi. Siyaset adam-
lan kendi başlanna bırakıldıklannda, de-
mokrasi arayışlanna sırtlannı çevirmek-
te; cumhurbaskanını halka seçtirmek. bu
biçimde seçilen cumhurbaşkanına sınır-
sız bir fesih yetkisi tanımak, her konuda
ulusal halkoylamasına olanak açmak gi-
bi "başkancı" sözde çözümlerle günde-
mı saptırmaktalar.
Öyleyse tek çıkar yol, siyasetçileri de-
mokrasinin önünü açmaya zorlamaktır. Bu
zorlamayı da, örgütlü yığınlar başarabi-
lirler. (Tek bir örnek olarak, Zonguldak
işçüerinin bundan birkaç yıl önce cum-
hurbaşkanını topluca ziyaret girişimleri
anımsanabilir.) Başka bir deyişle, devle-
ti çürümüşlükten, dolayısıyla da toplumu
zehirlenmekten kurtarmanın biricik yön-
temi, örgütlü yığınlann savaşımıyla dev-
lete demokratik bir tüze yapısını dayat-
maktır. Benim bildiğim, Bahri Hoca'nın
bugün için son sözü bu olurdu. Sizi an-
dıkça aydınlanacağımızdan emin olabilir-
siniz Hocam.
RP-FP ve Hukuk
AV. AYDIN E R D O G A N Çağdaş Hukukçular Der. Genel Başk.
A
nayasa Mahkemesı, RP'yi
kapattı, onun yerine FP ku-
ruldu. RP'nin kapatılma ne-
deni Anayasa Mahkemesi
karanndabelirtildiği üzere
u
laiklik karşıö e>1emlerin mihrakı*' du-
rumuna gelmekti.
FP, Anayasa Mahkemesi karan ile mil-
letvekilliğıne son verilenlerin dışındakı
rüm RP milletvekillerinin katılımı ile
TBMM'de onunyerini aldı. Üyeleri, kad-
rolan. hatta mekânlan ile bakıldığında
aynı tas aynı hamam görünümü sergile-
nıyor. Söylemde de değişen bir şey gö-
rünmüyor. Suriye üe baş gösteren gergin-
lik üzerine FP lideri Recai Kutan, olası
bir çatışma ya da savaş durumuna deste-
ginin gerekçesi olarak, Suriye"deki "sa-
pık Alevi" yönetiminin yıkılması gerek-
tiğini gösteriyordu. Ardından Lütfi Esen-
gün, Cumhurbaşkanı'nın parti liderleri-
ni toplantıya çağırmasını isterken. "Su-
riye'deki rejtnii \ıkmanın inşallah Türki-
ye'ye nasip olacağuu" belırtıyordu. Bu
ikı açıklama, FP'nin bu çatışmayı bir
mezhep savaşı olarak değerlendirdiği ve
olası bir müdahalenin sonucundan bu
yönde faydalarbeklediğini gösteriyordu.
FP, Türkiye'nin Alevi Hafiz Esad yöne-
timini yıkmasını istiyordu. Muhtemelen
Mısır'dakirejim muhalifleri ile olduğu gi-
bi Suriye'deki rejim muhalifi radikal Is-
lamcılarla ilişkilerr nedeniyle bilgileri
vardır ve Hafız Esad'dan sonra Islam şe-
riat devleti kurulacağını beklemektedir.
Bütün kusurlan ve sorunlanna karşın
laik bir Suriye'nin mi, şeriatla yönetilen
bir Suriye'nin mi komşu olarak tercih
edileceği düsünülmelidir. Ancak, FP en
azından Müslüman bir ülke ile çıkacak
savaşı oy tabanma iyi izah etmek ve des-
tek yitirmemek için bir mezhep savaşı
olarak takdim ermektedir.
Komşu ile çıkacak bir savaşı mezhep
savaşına dönüştürmek isteyenlerin içer-
de Alevilere karşı hangi duygularla ha-
reket ettiği ya da edeceği böylece anla-
şılmış oluyor. Alevi yurttaşlar bu neden-
le haklı olarak FP'nin politikalannı sor-
guluyorlar. Ama onlardan önce dün RP'ye
oy veren, bugün de FP'ye oy vermeyi dü-
şünenler bu siyasetleri sorgulamahdır-
lar.
• * •
FP ve RP değerlendirilirken önemli bir
konu da, yasallıktır. RP hakkında kapa-
tılma karan verildikten sonra tüm demir-
başlan binalardan taşındı, basına, bu eş-
yanın "emanet" olduğu, sahiplerine ia-
de edildiği söylendi. Parti binalan ise şa-
hıslar adına satın alındığı için Hazine'ye
hiçbir taşınmaz bırakılmadı. Partınin
elektrik, su, telefon borçlan Hazine'ye kal-
dı. Şimdi muhtemelen RP'nin üyeleri ile
birlikte eşyalan da FP'ye geçmiştir. Oy-
sa bir partinin taşınır-taşınmaz hiçbirmal
edinmemesi, tüm eşyasının emanet olma-
sı hayatın olağan akışına aykındır. Öyle
anlaşılıyor ki bu görüntü, olası bir kapat-
ma karanna karşı ta başından önlem ola-
rak düşünülmüstür.
Bu iki parti, ülkeyi yönetmek tddiası
ile ortaya çıkmıştır. Necmettin Erbakan
başbakanlık makamına oturmuş ve dev-
leti yönetmiştir. Ancak partisi, kunıldu-
ğu günden itibaren "kapaûlabiKr'" dü-
şüncesi ile, tüm taşınır ve taşınmaz mal-
lannı başkalan adına satın almış ve bu mal-
lann Hazine'ye geçmesini önlemiştir.
RP'nin harcamalan tartışma konusu
olmuştur. "Bosna'ya yardun" adı altın-
da toplanan paralar kaybolmuşrur. Lib-
ya'dan para aldıklan iddialan ortaya atıl-
mıştır. Parti kapatıldığında kasada bulu-
nan bir trilyonun Hazine'ye geçmesini
önlemek için sahte belgeler düzenlen-
miştir. Bütün bu olanlar, ülkeyi yönetme
iddiasında bulunan bir partınin, devlet-
ten gizlediği şeyleTdir. Partinin görünen
yüzünün dışında, göriinmeyen bir yüzü
vardır. Bu yüz zaman zaman örtü düştük-
çe görünmektedir. Bu durumdaki bir par-
tinin meşruiyetinden söz edilemez. Ay-
nı arilayışın ürünü olan FP dikkatle izlen-
meli, benzerhukuk dışı çalışmalan göriil-
düğünde de gerekli işlemler yapılmadır.
'Hıyanet îçinde Bulunabilirler...'
AHMET ARPAD
enat yanlılannın 'bölücü' olduklan biliniyor.
Hedeflerine ulaşana kadar demokrasiyi İcul-
landıklan da. Bir şiirden işine gelen mısrala-
n yandaşlanna haykıran Erdoğan'ın bu söz-
j lerinı şeriata şartlandınlmış o insanlar nasıl
yorumlar? Bu kişi niçin böyle davranır. hedefi nedir,
perde arkasmda kimler vardır? Belediye Başkanı ol-
duğu metropol kentin sorunlannın altmdan kalkamaz-
ken Anadolu'nun ücra bir köşesinde, Şeyh Sait isya-
nınm başlatıldıgı kentte. o sözleri söylemenin ne âle-
mi var? Erdoğan bilmiyor mu idi sankı, Istanbul'dan
binlerce kilometre ötede HizbuBah'la dın devleti kur-
mak isteyenlerin ne kadar etkılı olduğunu? insan hak-
lannı koruduğunu söyleyen birdernek de bu kişiye ar-
ka çıkıyor. Amaçlanan bölücülük, bu arada göz ardı
ediliyor. Laik bir ülkede şeriat düşleyenlerin, şerian
referans alanlann kışkırtıcı sözlerine 'düşünceözgür-
lüğü' kılıfı geçiriliyor. Hangi akla hizmet bu destek?
Bir süre önce Amnesry Intemational'ın Almanya'da
düzenlediği 'Türkiye'deİnsan Haklan' konulu toplan-
tının konuşmacılanndan biri bu derneğin temsılcisi,
diğeri de sözde Kürt Parlamentosu üyesi idi. O top-
lantıda ürpertıci sözler ile 'böiücü' örgüte de açıkça
arka çıkılmıştı.
Türkiye'de onlarca yıldır bölücülük görevi üstlen-
miş 'misyoner' kişiler olduğu bîlinen bir gerçek. Bu
insanlann 12Eylül'dengünümüzedahasık'görevege-
tirildiği" de sır değil. Böyleleri her yerdedir. Ülkücü
faşisttir, mafya babasıdır, Sevr çetesidir, tarikatçıdır.
Bürokrat ya da milletin vekilidir. Çok daha üst düzey-
de uzun yıllar görev yapan, hacıyatmaz politikacı da
olabilir. Ne yaptığının bilincinde olmayan, kimı der-
nek üyesi 'sözüm ona' aydın da. Oradan buraya sürii-
len piyon taşlan, ipleri göriinmeyen birilerinin elin-
de, zavallı kukla kişiler...
Çıkarlar uğruna cumhuriyetin temellerini kemiren-
ler ülkeyi 'ölüm döşeğine' yatırmak için her yolu de-
niyor. İnanılmaz, fakat Türkiye Cumhuriyeti'nin 75.
yılını kutladığı 1998'de, O'nun kalıü bu topraklan bö-
lerek 'pazariamak' isteyenler giderek çoğalıyor. Tür-
kiye'ye 'ilgi duyan' yabancı dernek, örgüt, kuruluş ve
vakıf sayısı da az değil. Onlar. Türkiye üzerinde hep
ağır basmış dış para babalannın 'aracilan'dır. Içimiz-
deki maşalan da ülkeyi tümüyle onlara teslim etme-
ye hazır bekler. Karşılıklı çıkarlar uğruna her yola
başvururken gözlerini bile kırpmazlar. Büirlerki, dış
etkenler sadece işine geleni amaçlan doğrultusunda
kullanır. Hem de tepe tepe. Tuttuğu politikacının da
ülke insanlannda sevimsizleşmesıni hiç bağışlamaz.
Bir zamanlar sırtlarda taşınmış o insanı başkalan de-
virmeden kaldınp atar. Içi boş çuval örneği. Bilir ki,
'görcvi' can-ı gönülden devralmak için kuyrukta bek-
leyenler vardır.
Son yıllarda gün ışığına çıkan kimi acı gerçek in-
sanımızın gözünü artık açmalıdır. 'Hıyanet içindeki-
ler' karşılannda uyanmış bir taban bulmalıdır.
ClMHURtYETTEN
OKURLARA
ORHAN ERİNÇ
10'uncuYıldan
75'inci Yıla
Cumhuriyetimizin 75'inci yıldönümünü 10'uncu
yılın coşkusuna yaklaşan bir görkemle kırtladık.
En önemli fark Atatürk'ün fani vücudunun aramız-
da olmamasıydı.
Ancak görüldü ki Atatürk, büyük devrimi ve ilke-
leri ile aramızdaydı. Bizimle birlikteydi.
Devrimden ve ilkelerinden verilen ödünlerin ülke-
mizi sürüklemekte olduğu karanlık, yurttaşların içten
ve coşkulu etkinlikleri ile yırtılıverdi.
Ve görüldü ki şeriat yanlıları ile bölücüterin amaç-
ladığı karanlığın yine ülkemizin üstünü kaplamasına
artık olanak yoktur.
Anıtkabir'i, alanlan ve salonları dolduran her yaş-
tan gencin devrime, ilkelerine ve anayasada belirti-
len "insan haklanna saygılı, Atatürk milliyetçiliğine
bağlı, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti"
niteliklerine uygun bir cumhuriyette yaşama kararlı-
lığı, en karamsar cumhuriyetçilerde bile bir umut ışı-
ğı oldu.
Şeriatçılann cumhuriyet yandaşı görünme çaba-
lan da önemli bir göstergeydi. lleri sürdüklerine gö-
re kendilerinin cumhuriyete karşı olduklannı söyle-
mek yapılabilecek en büyük haksızlıktı. Sonuna ka-
dar cumhuriyetçi idiler.
"Siz hangi cumhuhyeti istiyorsunuz" sorusu takıy-
ye uzmanlıklannın da sonu oldu. Çünkü istedikteri Cum-
huriyet'te laiklik yoktu. Başta insan haklan ve demok-
rasi olmak üzere insancıl bir düzenin kavramlan da
şeriatın izin verdikleriyle sınırlıydı. Ancak bu kez ya-
sakladıklannı gündeme getirmekten kaçındılar. Şe-
riatçı takımının verdikleri özel ekler bile laik Cumhu-
riyet'e saldırmanın fırsatı olarak hazırlanmıştı.
Cumhuriyet'in kazanımlanna saldınnın başan ile püs-
kürtüldüğü önemli bir olay da SEKA işçüerinin karar-
lı direnişleriyle yaşama geçirildi.
Izmit fabrikasının kapatılmasını önleyen işçiler ör-
gütlü ve sendikalı olmanın gücünü bir kez daha gös-
terdiler.
Hammaddesini sendikalı işcilerin ürettiği gazete ve
dergilerde çalışanlann, bu olaydan alacaklan ömek-
ler bulunduğuna inanıyoruz.
Izmit SEKA Fabrikası'nın kapatılmasından vazge-
çilmesi, 75'inci yılın en büyük kazanımlanndan biriy-
di.
Atatürk'ün cumhuriyetine sahip çıkmakta göste-
rilen coşku ve karartılıgın, artarak süreceğine içten-
likle inanıyor ve sıranın cumhuriyetin nitelikleri ara-
sında sayılan kavramlardaki eksikliklerin giderilme-
sine geldiğini bir kez daha anımsatıyoruz.
•
Yazın ve basın dünyamızın seçkin isimlerinden
Oktay Akbal ile basın dünyamızda haklı bir ünü olan
AIi Sirmen 6 yıllık bir aradan sonra yuvaya döndü-
ler.
Akbal "Evet-Hayır", Sirmen "Dünyada Bugûn"
köşeleri ile Cumhuriyet'e yeni bir güç ve değerli kat-
kılar sağlayacaklar. ••
Kendilerine "Hoş geldiniz" diyoruz. w - • v-s •
* _
: r 7
'
:
Ekonomi Servisimizin şefliğini Özlem Yüzak üst-
lendi. 1994 yılında Cumhuriyet'e giren Yüzak, bir yıl
Ekonomi Servisi'nde görev yaptıktan sonra Dış Ha-
berter Servisi'nde çalışmasını sürdürdü. Notre Dam
de Sion Fransız Kız üsesi'nden sonra Boğaziçi Üni-
versitesi İş Idaresi-Yöneticilik Bölümü'nü bitiren Yü-
zak, Cumhuriyet'e girmeden önce ithalat-ihracat ve
turizm yatınmcılığı alanlannda çalışmıştı.
Yüzak'ın katılmasıyla Ekonomi Servisimizin daha
zengin bir içerikle okurlanmızın karşısına çıkacağına
inanıyoruz.
•
ABD'nin Türkiye'ye gönderdiği ve DYP Genel Baş-
kanı Tansu Çiller ile eşi Özer Uçuran Çiller'in sa-
hibi olduklan 100 bin dolar sermayeli GCD Inc. adlı
şirketin Isviçre ve Lüksemburg'daki bankalardan 3
milyon 25 bin dolariık kredi kullandığını ortaya çıka-
ran ilk belgeyi ve eski Kınkkale Milletvekılı Sadık Avun-
dukluoğlu'nun, TBMM Soruşturma Komisyonu'na
Çillerier'in malvarlıklannın kaynağının batık bankalar
olduğu yönündeki suç duyurusunu Dürdane Kırçu-
val okuıiara aktardı.
mock'lar c
Tûrtüye'de Stock devri hızlı başladı. Stock'larda raflar da, mağazalar da dolup dolup boşalıyor. Matkaptan otomobil lastiğine, tel zımbadan fritöze,
banyo aynasından çimentoya, yemek masasından traş makjnesine, jakuziden balık oftasına, tam 50.000'i aşkın ûrün için Stock'lanmıza bakmanız yeterii.
Tüıkiye'nin en büyük yapımarket zinciri Stock, Istanbul Ümraniye, Izmir Gaziemir, Bursa Sönmez Plaza ve Kocaeli Özdilek Plaza'daki mağazalan,
üttûn kakte ve toptancı fiyatlanyla sizldri bekliyor. yapımarket
Çillerier'in sahibi olduğu
Marsan Marmara Holding
AŞ yöneticilerinin, komis-
yona verdikleri ifadede şir-
ketin vergi kaçırdığını itiraf
ettiklerini Ayşe Sayın ha-
berleştirdi.
•
Ege Üniversitesi'nde tu-
valette asılı olarak bulunan
Serkan Eroğlu'nun kuş-
kulu ölümünü aydınlatmak
için çabalayan üniversiteli
arkadaşlanna yönelik polis
baskısı ve açılan davayı
Necati Aygın duyurdu.
•
Banka skandallarının
"miladı" olarak kabul edi-
len ve aydınlatlmasıyla bir-
likte pek çok yolsuzluğu
ortaya çıkarması beklenen
batık TYT Bank dosyası-
nın hükümetin gündemin-
de olduğunu Devrim Se-
vimay haberleştirdi.
•
Cumhuriyetin 75'inci yı-
lında Türk kadınının yerini
sorgulayan araştırma ile
Emlakbank'ın özelleştiril-
mesinin olanaksızJığını be-
lirten uzmanlann görüşle-
rini Hazal Ateş Çakır yaz-
dı.
•
Büyük iddialarla yapılan
Haller Yasası değişikliginin,
belediyelerin yeterii dene-
tim yapmaması yüzünden
etkili olmadığını ve kayrt dı-
şı paranın kayıt altına alın-
masını sağlayamadığını
Fatma Koşar haberleştir-
di.
•
Önümüzdeki pazartesi-
ye kadar gönlünüzce bir
hafta geçirmeniz dileği ve
saygılanmızla.
oerinc@ cum.com.tr