15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 2 KASIM 1998 PAZARTESİ OLAYLAR VE GORUŞLER Bahri Hoca'yı Anmak CEM EROGVh Bahri Savcı 'nın B ugün Bahri Hoca'yı yiti- rişimizin birinci yıîdönü- mü. Değerli bir siyaset bi- limcisini ve büyük bir yurtseveri anmanın en iyi yolu ne olabilir diye dü- şündüm. Bana en doğrusu, Hoca yaşasay- dı ülke için bugün neler söylerdi, onu kestirmeye çalışmak gibi göründü. Öte yandan Hoca, Kenan Evren'le arkadaş- lannın kapadıklan Türk Dıl Kurumu'nun önde gelen bir üyesi, dil devriminin sıkı bir yandaşıydı. Oyleyse. onun düşünce- lerini deşerken an bir dil kullanmak da anısına saygının bir gereğidir. Tanı Sanınm Hoca, bugünün siyasetine doğ- ru bir tanı (teşhis) koyabilmek için işe bir durum saptamasıyla başlardı. Çünkü, her bilim adamı gibi. sağaltımın (tedavinin) bırincı koşulunun gerçekçi bır tanı oldu- ğunu biürdi. Günümüzün sıyasal gerçe- ği en yalın biçimde iki tiimce ile özetle- nebilir. Türkıye'de devlet çürütülmüştür. Bu çürümenin irini bütün toplum doku- sunu zehirlemektedir. Bunun niye böyle olduğunu anlayabil- mek için, Tiirkıye'nin yine Avxupa"nın "hastaadam"ı olduğu on dokuzuncu yüz- yıla dönmek gerekır. Osmanlı Impara- torluğu'nun onulmaz bir saynlığa (has- talığa) tutulmasının temel nedeni, Batı Avrupa'da güçlü burjuvaziler oluşurken devletin boğduğu Osmanlı toplumunda böyle bir gelişmenin yaşanmamış olma- sıdır. tmparatorlukyıkıldıktan sonra Mus- tafa Kemal ile sivil-asker yöneticiler, dev- rimci bir burjuvazinin yapması gereken işleri devlet öncülüğünde gerçekleştir- meye çalışmışlardır. Ne var ki bu eşsız atı- lım, henüz kendısiH taşıyabilecek toplum- sal taban oluşamadan durdurulmuştur. öğrencisi, SBF Öğretim Üyesi Mustafa K.emal'in ölümünden sonra, bugünkü çürümenin bütün etmenleri, ön- ce yavaş yavaş, sonra artan bir hızla ora- taya çıkmışlardır. Devrimci burjuvazinin ilk görevi olan köklü bir toprak reformu Atatürk zamanında başanlamadığı için, kırsal kesimin bütün gericı ve tutucu de- ğerleri Türkiye'de hep çok güçlü bir des- teğe sahip olabilmişlerdir. Devletin dev- rimci baskısı gevşer gevşemez, uluslaş- maya, laikliğe ve köyün çağcıllaşmasına (modemleşmesine) düşman olan güçler hemen sahneye çıkmışlardır. Devlet eliy- le palazlandınlan burjuvazi ise, Ata- türk'ün düşünü gördüğü bağımsızlıkçı, atılgan, devrimci bir sınıf olarak gelişe- ceğine, asalak, ürkek, cılız bir yerli bur- juvazi olarak belirmiştir. Çok partili ya- şamla birlikte, bu zavallı sınıf kendi öz partisini kurarak devleti yönetmek için or- taya çıkmıştır. Ancak Batı'daki gelişmiş örneklerinin aksine, sanayileşme, dolayısıyla da işçi sınıfı ile ödünleşme serüvenine girişece- ğine, işçi sınıfını baş düşman görmüş; zavallı erkini (iktidannı) gerici toprak sa- hipleri ve sömürücü yabancı burjuvazi- ler (emperyalizm) ile işbirliğine dayan- dırmaya çalışmışür. Böylece ortaya, Ata- türk'ün devrimci bir burjuvazi adına ger- çekJeştirdiklerine yabancı, laiklik karşı- sında ürkek, Batı'ya kul köle, işçiye, emekçiye, sola tümüyle kapalı bir "de- mokrasi" çıkmıştır. Devlet destekli sömürüye yaslanan bu zavallı burjuvazi. ancak 6O'lı yıllann so- nuna doğru görece güçlü bir sınıf haline gelebilmiştir. Bu arada, toprak ağalan da geniş ölçüde burj uvalaşıp bu sınıfa katıl- mıştır. Güçlenen yerli burjuvazi, önce "montajcılık" biçiminde, sonra bıraz da- ha bağımsız bir örgütlenme içinde sana- yileşmeye yönelmiştir. Böylece, işçi sı- nıfinın, emekçi güçlerin, kısacası solun siyaset sahnesine çıkışı kaçınılmaz ol- muştur. Ne var ki, sivil (devlet dışı) top- luma daha yeni yeni egemen olan burju- vazi bu gelişme karşısında inanılmaz bir ürküye (paniğe) kapılmış; siyasal erki el- den kaçınrsa toplumsal üstünlüğünü de koruyamayacağı korkusuyla devletin bas- kı aygıtlannı seferber etmek için elinden geleni yapmıştır. 1971'deki darbe solu bitirmeyeyetmeyincede 1980'detambir faşizmin kurulmasına destek vermiştir. 1980 darbesi, bu toplumu emperya- lizm ve yerli burjuvazi için "dikensizgül bahçesi" haline getırmek için gereken her şeyi yapmıştır. Sol ve sola açık de- mokratik güçler insafsızca ezilmiştir. Ör- gütler dağıtılmış, on binlerce insan hap- se atılmış, işkence sıradan biryönetim ara- cı durumuna getirilmiştir. Üniversite tır- panlanarak Bahri Sava gibi bilim adam- lan kapı önüne konmuştur. Aydınlanmış birulusçuluğun öncüleri olan Türk Dil Ku- rumu ve Türk Tarih Kurumu kapatılmış- tır. Atatürkçülüğün şu ya da bu yönüne sahip çıkabilecek geleneksel siyasal ör- gütlenmelerortadankaldınlmıştır. Solcu düşüngüye (ideolojiye) karşı en güçlü si- lah olarak göriilen dincilik, başta zorun- lu din dersleri olmak üzere, çeşitli yollar- dan alabildiğine desteklenmiştir. Devle- tin istihbarat kuruluşlan ile kolluk güç- leri, eli kanlı kati1lerle işbirliğine sokul- muştur. Bilindiği gibi Türkiye, Batı'daki geliş- melerden her zaman çok etkilenir. Orne- ğin 1960 darbesınin Batı'da toplumcul (sosyal) devletin altın yıllanna rastlama- sı, 1961 Anayasası'nınilerici,demokrat, sola açık ve insancıl özelliklerini geniş öl- çüde belirlemiştir. Ne yazık ki 1980 dar- besi Batı'da, sermayenin en asalak kesi- mi olan mali sermayenin atağa geçtiği yıllara rastlamıştır. Böylece yerli faşizm dışta Yeni Dünya Düzeni ile kucaklaşmış- tır. Bunun ise ne demek olduğunu artık hepimiz ezbere biliyoruz: Küreselleştir- me, özelleştirme, yerelleştirme. Sonuç- ta, yığınlann dinsel tevekkülle uyutuldu- ğu, gözü dönmüş bir köşe dönmeciliğin en yüksek değer sayıldığı. iş dünyasınm mafyalaştığı. devletin de çeteleştiğı bir ül- ke olmuştur Türkiye. Sağaltim Betimlenen bu saynlık karşısında Bah- ri Hoca'nın önereceği çözüm yolu konu- sunda en ufak bir kuşkum yok: Devleti alabildiğine halka açmak. Bunun somut- ta ne anlama geldiği ise çok iyi biliniyor. Bir kere, başta anayasa olmak üzere fa- şizmin kahtı (mirası) olan yasal düzen- lemeler ortadan kaldınlıp demokratik bir tüzel (hukuki) yapı kurulmalı. Böylece devlet yaşamı alabildiğine saydamlaştı- nlmalı ve denetime açılmalı. Ikincisi, başta istihbarat ve kolluk güçleri olmak üzere, -ancak içişleri, milli eğitim, sağ- lık, vb. bakanhklan unutulmadan-, dev- letin yürütme kanadı faşistlerden, şeriat- çılardan ve mafya ortaklanndan temizlen- meli. Üçüncüsü, yargı gerçekten bağım- sız kılınarak kendi kendisini antidemok- ratik öğelerden anndırmasına olanak sağ- lanmalı. Dördüncüsü, düşünce ve örgüt- lenme yasaklan kaldınlarak, barajlar dü- şürülerek, işbirliklerine olanak açılarak çeşitli halk güçlerinin yasamada temsi- line izin verilmeli. Devletbu önlemlerle halkın etkisine ala- bildiğine açıhnca, sağaltim sürecinin he- men başladığı görülecektir. Türkiye'de toplum artık demokrasiyi taşıyacak bir dü- zeye erişmiştir. Burjuvazi, hiç değilse en gelişmiş kesimiyle demokrasi ve tüze (hukuk) devletini nesnel olarak gerek- sinmektedir. Toprak ağalan önemli bir güç olmaktan çıkmıştır. Işçiler ise öteden beri demokrasiden yanadır. Halka açılrna, devlete Yeni Dünya Dü- zeni'ne kafa tutacak gücü verecek, bu da toplumcul siyasetlerin önünü açacaktır. Gözü dönmüş bireyciliğin, bencil köşe dö- nücülüğün dizginlenmesi, hem aktörel (ahlaki) değerleri yeniden yükseltecek hem de yığrnlara umut aşılayacaktır. Bu da, her şeyden önce umutsuzlukla besle- nen şeriatçılığın gücünü kıracaktır. Öte yandan, halka açılma egemen ekin- den (kültürden) farklı ekinlerin, Anado- lu'nun geleneksel çok renkliliğinin özgür- ce serpilmesine de olanak verecektir. Bu da ulusçu gerilimleri azaltacak, banşçı yak- laşımlann gücünü arttıracaktır. Banşçı- lığın, hoşgörünün, insan haklannın güç- lenmesi demokrasiyi daha da berkitecek- tir. Görüldüğü gibi, kurtuluş için ilk adım, tüzel yapının demokratikleştirilmesidir. Ne var ki, gerçekçi bir bilim adamı ola- rak Bahri Hoca, bunun kendiliğinden ol- mayacağını çok iyi bilirdi. Siyaset adam- lan kendi başlanna bırakıldıklannda, de- mokrasi arayışlanna sırtlannı çevirmek- te; cumhurbaskanını halka seçtirmek. bu biçimde seçilen cumhurbaşkanına sınır- sız bir fesih yetkisi tanımak, her konuda ulusal halkoylamasına olanak açmak gi- bi "başkancı" sözde çözümlerle günde- mı saptırmaktalar. Öyleyse tek çıkar yol, siyasetçileri de- mokrasinin önünü açmaya zorlamaktır. Bu zorlamayı da, örgütlü yığınlar başarabi- lirler. (Tek bir örnek olarak, Zonguldak işçüerinin bundan birkaç yıl önce cum- hurbaşkanını topluca ziyaret girişimleri anımsanabilir.) Başka bir deyişle, devle- ti çürümüşlükten, dolayısıyla da toplumu zehirlenmekten kurtarmanın biricik yön- temi, örgütlü yığınlann savaşımıyla dev- lete demokratik bir tüze yapısını dayat- maktır. Benim bildiğim, Bahri Hoca'nın bugün için son sözü bu olurdu. Sizi an- dıkça aydınlanacağımızdan emin olabilir- siniz Hocam. RP-FP ve Hukuk AV. AYDIN E R D O G A N Çağdaş Hukukçular Der. Genel Başk. A nayasa Mahkemesı, RP'yi kapattı, onun yerine FP ku- ruldu. RP'nin kapatılma ne- deni Anayasa Mahkemesi karanndabelirtildiği üzere u laiklik karşıö e>1emlerin mihrakı*' du- rumuna gelmekti. FP, Anayasa Mahkemesi karan ile mil- letvekilliğıne son verilenlerin dışındakı rüm RP milletvekillerinin katılımı ile TBMM'de onunyerini aldı. Üyeleri, kad- rolan. hatta mekânlan ile bakıldığında aynı tas aynı hamam görünümü sergile- nıyor. Söylemde de değişen bir şey gö- rünmüyor. Suriye üe baş gösteren gergin- lik üzerine FP lideri Recai Kutan, olası bir çatışma ya da savaş durumuna deste- ginin gerekçesi olarak, Suriye"deki "sa- pık Alevi" yönetiminin yıkılması gerek- tiğini gösteriyordu. Ardından Lütfi Esen- gün, Cumhurbaşkanı'nın parti liderleri- ni toplantıya çağırmasını isterken. "Su- riye'deki rejtnii \ıkmanın inşallah Türki- ye'ye nasip olacağuu" belırtıyordu. Bu ikı açıklama, FP'nin bu çatışmayı bir mezhep savaşı olarak değerlendirdiği ve olası bir müdahalenin sonucundan bu yönde faydalarbeklediğini gösteriyordu. FP, Türkiye'nin Alevi Hafiz Esad yöne- timini yıkmasını istiyordu. Muhtemelen Mısır'dakirejim muhalifleri ile olduğu gi- bi Suriye'deki rejim muhalifi radikal Is- lamcılarla ilişkilerr nedeniyle bilgileri vardır ve Hafız Esad'dan sonra Islam şe- riat devleti kurulacağını beklemektedir. Bütün kusurlan ve sorunlanna karşın laik bir Suriye'nin mi, şeriatla yönetilen bir Suriye'nin mi komşu olarak tercih edileceği düsünülmelidir. Ancak, FP en azından Müslüman bir ülke ile çıkacak savaşı oy tabanma iyi izah etmek ve des- tek yitirmemek için bir mezhep savaşı olarak takdim ermektedir. Komşu ile çıkacak bir savaşı mezhep savaşına dönüştürmek isteyenlerin içer- de Alevilere karşı hangi duygularla ha- reket ettiği ya da edeceği böylece anla- şılmış oluyor. Alevi yurttaşlar bu neden- le haklı olarak FP'nin politikalannı sor- guluyorlar. Ama onlardan önce dün RP'ye oy veren, bugün de FP'ye oy vermeyi dü- şünenler bu siyasetleri sorgulamahdır- lar. • * • FP ve RP değerlendirilirken önemli bir konu da, yasallıktır. RP hakkında kapa- tılma karan verildikten sonra tüm demir- başlan binalardan taşındı, basına, bu eş- yanın "emanet" olduğu, sahiplerine ia- de edildiği söylendi. Parti binalan ise şa- hıslar adına satın alındığı için Hazine'ye hiçbir taşınmaz bırakılmadı. Partınin elektrik, su, telefon borçlan Hazine'ye kal- dı. Şimdi muhtemelen RP'nin üyeleri ile birlikte eşyalan da FP'ye geçmiştir. Oy- sa bir partinin taşınır-taşınmaz hiçbirmal edinmemesi, tüm eşyasının emanet olma- sı hayatın olağan akışına aykındır. Öyle anlaşılıyor ki bu görüntü, olası bir kapat- ma karanna karşı ta başından önlem ola- rak düşünülmüstür. Bu iki parti, ülkeyi yönetmek tddiası ile ortaya çıkmıştır. Necmettin Erbakan başbakanlık makamına oturmuş ve dev- leti yönetmiştir. Ancak partisi, kunıldu- ğu günden itibaren "kapaûlabiKr'" dü- şüncesi ile, tüm taşınır ve taşınmaz mal- lannı başkalan adına satın almış ve bu mal- lann Hazine'ye geçmesini önlemiştir. RP'nin harcamalan tartışma konusu olmuştur. "Bosna'ya yardun" adı altın- da toplanan paralar kaybolmuşrur. Lib- ya'dan para aldıklan iddialan ortaya atıl- mıştır. Parti kapatıldığında kasada bulu- nan bir trilyonun Hazine'ye geçmesini önlemek için sahte belgeler düzenlen- miştir. Bütün bu olanlar, ülkeyi yönetme iddiasında bulunan bir partınin, devlet- ten gizlediği şeyleTdir. Partinin görünen yüzünün dışında, göriinmeyen bir yüzü vardır. Bu yüz zaman zaman örtü düştük- çe görünmektedir. Bu durumdaki bir par- tinin meşruiyetinden söz edilemez. Ay- nı arilayışın ürünü olan FP dikkatle izlen- meli, benzerhukuk dışı çalışmalan göriil- düğünde de gerekli işlemler yapılmadır. 'Hıyanet îçinde Bulunabilirler...' AHMET ARPAD enat yanlılannın 'bölücü' olduklan biliniyor. Hedeflerine ulaşana kadar demokrasiyi İcul- landıklan da. Bir şiirden işine gelen mısrala- n yandaşlanna haykıran Erdoğan'ın bu söz- j lerinı şeriata şartlandınlmış o insanlar nasıl yorumlar? Bu kişi niçin böyle davranır. hedefi nedir, perde arkasmda kimler vardır? Belediye Başkanı ol- duğu metropol kentin sorunlannın altmdan kalkamaz- ken Anadolu'nun ücra bir köşesinde, Şeyh Sait isya- nınm başlatıldıgı kentte. o sözleri söylemenin ne âle- mi var? Erdoğan bilmiyor mu idi sankı, Istanbul'dan binlerce kilometre ötede HizbuBah'la dın devleti kur- mak isteyenlerin ne kadar etkılı olduğunu? insan hak- lannı koruduğunu söyleyen birdernek de bu kişiye ar- ka çıkıyor. Amaçlanan bölücülük, bu arada göz ardı ediliyor. Laik bir ülkede şeriat düşleyenlerin, şerian referans alanlann kışkırtıcı sözlerine 'düşünceözgür- lüğü' kılıfı geçiriliyor. Hangi akla hizmet bu destek? Bir süre önce Amnesry Intemational'ın Almanya'da düzenlediği 'Türkiye'deİnsan Haklan' konulu toplan- tının konuşmacılanndan biri bu derneğin temsılcisi, diğeri de sözde Kürt Parlamentosu üyesi idi. O top- lantıda ürpertıci sözler ile 'böiücü' örgüte de açıkça arka çıkılmıştı. Türkiye'de onlarca yıldır bölücülük görevi üstlen- miş 'misyoner' kişiler olduğu bîlinen bir gerçek. Bu insanlann 12Eylül'dengünümüzedahasık'görevege- tirildiği" de sır değil. Böyleleri her yerdedir. Ülkücü faşisttir, mafya babasıdır, Sevr çetesidir, tarikatçıdır. Bürokrat ya da milletin vekilidir. Çok daha üst düzey- de uzun yıllar görev yapan, hacıyatmaz politikacı da olabilir. Ne yaptığının bilincinde olmayan, kimı der- nek üyesi 'sözüm ona' aydın da. Oradan buraya sürii- len piyon taşlan, ipleri göriinmeyen birilerinin elin- de, zavallı kukla kişiler... Çıkarlar uğruna cumhuriyetin temellerini kemiren- ler ülkeyi 'ölüm döşeğine' yatırmak için her yolu de- niyor. İnanılmaz, fakat Türkiye Cumhuriyeti'nin 75. yılını kutladığı 1998'de, O'nun kalıü bu topraklan bö- lerek 'pazariamak' isteyenler giderek çoğalıyor. Tür- kiye'ye 'ilgi duyan' yabancı dernek, örgüt, kuruluş ve vakıf sayısı da az değil. Onlar. Türkiye üzerinde hep ağır basmış dış para babalannın 'aracilan'dır. Içimiz- deki maşalan da ülkeyi tümüyle onlara teslim etme- ye hazır bekler. Karşılıklı çıkarlar uğruna her yola başvururken gözlerini bile kırpmazlar. Büirlerki, dış etkenler sadece işine geleni amaçlan doğrultusunda kullanır. Hem de tepe tepe. Tuttuğu politikacının da ülke insanlannda sevimsizleşmesıni hiç bağışlamaz. Bir zamanlar sırtlarda taşınmış o insanı başkalan de- virmeden kaldınp atar. Içi boş çuval örneği. Bilir ki, 'görcvi' can-ı gönülden devralmak için kuyrukta bek- leyenler vardır. Son yıllarda gün ışığına çıkan kimi acı gerçek in- sanımızın gözünü artık açmalıdır. 'Hıyanet içindeki- ler' karşılannda uyanmış bir taban bulmalıdır. ClMHURtYETTEN OKURLARA ORHAN ERİNÇ 10'uncuYıldan 75'inci Yıla Cumhuriyetimizin 75'inci yıldönümünü 10'uncu yılın coşkusuna yaklaşan bir görkemle kırtladık. En önemli fark Atatürk'ün fani vücudunun aramız- da olmamasıydı. Ancak görüldü ki Atatürk, büyük devrimi ve ilke- leri ile aramızdaydı. Bizimle birlikteydi. Devrimden ve ilkelerinden verilen ödünlerin ülke- mizi sürüklemekte olduğu karanlık, yurttaşların içten ve coşkulu etkinlikleri ile yırtılıverdi. Ve görüldü ki şeriat yanlıları ile bölücüterin amaç- ladığı karanlığın yine ülkemizin üstünü kaplamasına artık olanak yoktur. Anıtkabir'i, alanlan ve salonları dolduran her yaş- tan gencin devrime, ilkelerine ve anayasada belirti- len "insan haklanna saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti" niteliklerine uygun bir cumhuriyette yaşama kararlı- lığı, en karamsar cumhuriyetçilerde bile bir umut ışı- ğı oldu. Şeriatçılann cumhuriyet yandaşı görünme çaba- lan da önemli bir göstergeydi. lleri sürdüklerine gö- re kendilerinin cumhuriyete karşı olduklannı söyle- mek yapılabilecek en büyük haksızlıktı. Sonuna ka- dar cumhuriyetçi idiler. "Siz hangi cumhuhyeti istiyorsunuz" sorusu takıy- ye uzmanlıklannın da sonu oldu. Çünkü istedikteri Cum- huriyet'te laiklik yoktu. Başta insan haklan ve demok- rasi olmak üzere insancıl bir düzenin kavramlan da şeriatın izin verdikleriyle sınırlıydı. Ancak bu kez ya- sakladıklannı gündeme getirmekten kaçındılar. Şe- riatçı takımının verdikleri özel ekler bile laik Cumhu- riyet'e saldırmanın fırsatı olarak hazırlanmıştı. Cumhuriyet'in kazanımlanna saldınnın başan ile püs- kürtüldüğü önemli bir olay da SEKA işçüerinin karar- lı direnişleriyle yaşama geçirildi. Izmit fabrikasının kapatılmasını önleyen işçiler ör- gütlü ve sendikalı olmanın gücünü bir kez daha gös- terdiler. Hammaddesini sendikalı işcilerin ürettiği gazete ve dergilerde çalışanlann, bu olaydan alacaklan ömek- ler bulunduğuna inanıyoruz. Izmit SEKA Fabrikası'nın kapatılmasından vazge- çilmesi, 75'inci yılın en büyük kazanımlanndan biriy- di. Atatürk'ün cumhuriyetine sahip çıkmakta göste- rilen coşku ve karartılıgın, artarak süreceğine içten- likle inanıyor ve sıranın cumhuriyetin nitelikleri ara- sında sayılan kavramlardaki eksikliklerin giderilme- sine geldiğini bir kez daha anımsatıyoruz. • Yazın ve basın dünyamızın seçkin isimlerinden Oktay Akbal ile basın dünyamızda haklı bir ünü olan AIi Sirmen 6 yıllık bir aradan sonra yuvaya döndü- ler. Akbal "Evet-Hayır", Sirmen "Dünyada Bugûn" köşeleri ile Cumhuriyet'e yeni bir güç ve değerli kat- kılar sağlayacaklar. •• Kendilerine "Hoş geldiniz" diyoruz. w - • v-s • * _ : r 7 ' : Ekonomi Servisimizin şefliğini Özlem Yüzak üst- lendi. 1994 yılında Cumhuriyet'e giren Yüzak, bir yıl Ekonomi Servisi'nde görev yaptıktan sonra Dış Ha- berter Servisi'nde çalışmasını sürdürdü. Notre Dam de Sion Fransız Kız üsesi'nden sonra Boğaziçi Üni- versitesi İş Idaresi-Yöneticilik Bölümü'nü bitiren Yü- zak, Cumhuriyet'e girmeden önce ithalat-ihracat ve turizm yatınmcılığı alanlannda çalışmıştı. Yüzak'ın katılmasıyla Ekonomi Servisimizin daha zengin bir içerikle okurlanmızın karşısına çıkacağına inanıyoruz. • ABD'nin Türkiye'ye gönderdiği ve DYP Genel Baş- kanı Tansu Çiller ile eşi Özer Uçuran Çiller'in sa- hibi olduklan 100 bin dolar sermayeli GCD Inc. adlı şirketin Isviçre ve Lüksemburg'daki bankalardan 3 milyon 25 bin dolariık kredi kullandığını ortaya çıka- ran ilk belgeyi ve eski Kınkkale Milletvekılı Sadık Avun- dukluoğlu'nun, TBMM Soruşturma Komisyonu'na Çillerier'in malvarlıklannın kaynağının batık bankalar olduğu yönündeki suç duyurusunu Dürdane Kırçu- val okuıiara aktardı. mock'lar c Tûrtüye'de Stock devri hızlı başladı. Stock'larda raflar da, mağazalar da dolup dolup boşalıyor. Matkaptan otomobil lastiğine, tel zımbadan fritöze, banyo aynasından çimentoya, yemek masasından traş makjnesine, jakuziden balık oftasına, tam 50.000'i aşkın ûrün için Stock'lanmıza bakmanız yeterii. Tüıkiye'nin en büyük yapımarket zinciri Stock, Istanbul Ümraniye, Izmir Gaziemir, Bursa Sönmez Plaza ve Kocaeli Özdilek Plaza'daki mağazalan, üttûn kakte ve toptancı fiyatlanyla sizldri bekliyor. yapımarket Çillerier'in sahibi olduğu Marsan Marmara Holding AŞ yöneticilerinin, komis- yona verdikleri ifadede şir- ketin vergi kaçırdığını itiraf ettiklerini Ayşe Sayın ha- berleştirdi. • Ege Üniversitesi'nde tu- valette asılı olarak bulunan Serkan Eroğlu'nun kuş- kulu ölümünü aydınlatmak için çabalayan üniversiteli arkadaşlanna yönelik polis baskısı ve açılan davayı Necati Aygın duyurdu. • Banka skandallarının "miladı" olarak kabul edi- len ve aydınlatlmasıyla bir- likte pek çok yolsuzluğu ortaya çıkarması beklenen batık TYT Bank dosyası- nın hükümetin gündemin- de olduğunu Devrim Se- vimay haberleştirdi. • Cumhuriyetin 75'inci yı- lında Türk kadınının yerini sorgulayan araştırma ile Emlakbank'ın özelleştiril- mesinin olanaksızJığını be- lirten uzmanlann görüşle- rini Hazal Ateş Çakır yaz- dı. • Büyük iddialarla yapılan Haller Yasası değişikliginin, belediyelerin yeterii dene- tim yapmaması yüzünden etkili olmadığını ve kayrt dı- şı paranın kayıt altına alın- masını sağlayamadığını Fatma Koşar haberleştir- di. • Önümüzdeki pazartesi- ye kadar gönlünüzce bir hafta geçirmeniz dileği ve saygılanmızla. oerinc@ cum.com.tr
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle