Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
2 KASIM 1998 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 13
"KÜLTÜR POLÎTlKALARI SEMPOZYUMU "NUN ARDINDAN
Datıa örgütsel bir anlayış gerek
ATÎLLA BİRKÎYE
Kültür Gırişımi tarafından düzenle-
nen ve Istanbul Kültür ve Sanat Vakfi'nın
destekledıği "Kültür Politikalan Sem-
pozyuınu", Cumhunyet'ın 75. yılı et-
kinlikleri kapsamında>dı. Kültür poli-
tikalarına ilişkin bir sempozyum (bu
'çapta') bildiğim kadanyla ilk kez ya-
pılıyordu.
Cumhurbaşkanı ıle Başbakan'ın sem-
pozyumun açılışına katılmalan şaşırtı-
cıydı. Benzerşekilde Kültür Bakanı'nın
katılmaması da "şaşırtıcı"ydı. Aslında,
bakanlığa geldiğinden beri ne yaptığı tar-
tışılan Kültür Bakanı, "tanıdığımız ka-
danyla", kültür polıtikalanna ılışkin
bır toplantıya gelseydi "şaşırtıcı" olur-
du.
Cumhurbaşkanı Demirel de. Başba-
kan Yılmazda. açılışta daha çok lise son
sınıf öğrencısıne yönelik klasik konuş-
ma metınlerinde kültürün önemini be-
Iirtip Atatürk'e, Cumhuriyete gönder-
me yaptılar. Birliktelikten. milli kültür-
den \e evrensel olandan söz edip dur-
dular.
Hatta Mesut Yılmaz, Milan Kunde-
ra"dan bile alıntı yaptı. Belki de Kun-
dera'nın adını yaşamında ilk kez anıyor-
du
Devletin tepesındeki kurumlann ba-
şında olan Demirel ıle Yılmaz'ın aca-
ba bundan sonra. kültür yaşamına ne gi-
bi ve hangi bağlamda katkılan olacak?
Öyle ya, Cumhurbaşkanı Demirel uzun
yıllardır Türkıve politikasını yöneten-
lerin başında ver alır; Başbakan Yıl-
maz bır dönem Kültür Bakanltğı yap-
tı, şu an başbakan \ e yıllardır da son on
beş yılda Türkiye'nin "kaderiyleoyna-
>an~ bır partının başkanı. Bugüne ka-
dar kültür adına "hiçbir şe\ " yapmadık-
lanna göre, kım bılır bundan sonra ne
yapacaklar!
Aslında. sempozyumda konuşmacı
olarak yer alan Emre Kongar, Ercan
• Sempozyum içerik açısından oldukça dağınıktı; kültür
konusunda yıllarca edilen klasik laflann tekrannda geçtL
Ne var ki, izleyici ilgisi beklenmeyen bir düzeydeydi.
Yirmi altı bildiri sunuldu, ama bunlann arasında dişe
dokunuru azdı. Bilinen bilgi ve deneylerle doluydu.
"Pınltılı" ve çözüme ilişkin konuşma yapan pek olmadı.
Karakaş da kültüre ilişkin kayda değer
ne yaptılar?
Emre Kongar kütüphanelere köşe ya-
zarlannın kitaplannı almakla övündü;
Ercan Karakaş, bir çeşit sansür olan
bandrol uygulamasının da yer aldığı
"talihsiz bir yasa" olan, Fikir ve Sanat
Eserleri Yasası'nın kendi döneminde
çıkmasıyla övündü!
'Sivil toplum' ûçüncfi sırada!
Asıl sözü Kültürel Gelişmenin Dün-
ya Onyıh'na getirmek istiyorum. Bi-
lindiği gibi, Kültür Politikalan Dünya
Konferansf nda (1982 Mexico) ortaya
atılmış ve 8 Aralık 1986'da Birleşmiş
MilletlerGenel Kurulu'nca 1988-1997
yıllan arası, "Kültürel Gelişrnenin On-
yıh* olarak ilan edilmiş ve UNESCO'nun
önderliğinde bir eylem programı oluş-
turulmuştu. Bu eylem programı iki ek-
sende toplanıyordu:
"KaUanma süreçlerinde kültür bo-
yutunu göz önünde bulundurmak ve ya-
ratma yetenekleriyie kültürel yaşamı bir
bütün olarak harekete geçirmek."
Ne var ki bu dönem içindeki hükü-
metler, devletin ilgili organlan. birçok
sivil toplum örgütü konuyla ilgili hiç-
bir şey yapmadı. Üstelik Ankara'daki,
bir-iki resepsiyon vermekten. bir-iki pa-
nel düzenlemekten öteye gidemeyen
UNESCO Milli Komitesi de hiçbir şey
yapmadı.
Yoksa oluşturulan projeler vardı da,
bizim mi haberimiz olmadı! Birleşmiş
Milletler üyesi olan ülkemizin dönem
iktidarlan, dönem kültür bakanlan. dı-
şişleri bakanlan ne yaptı?
Kültür Politikalan Sempozyumu ol-
dukça dağınıktı (içerik açısından); kül-
tür konusunda yıllarca edilen klasik laf-
lann tekrannda geçti. Ne var ki, izleyi-
ci ilgisi beklenmeyen bir düzeydeydi.
Yirmi altı bildin sunuldu, ama bun-
lann arasında dişe dokunuru çok azdı.
Daha önce çeşitli vesilelerle aktanlan bıl-
gi ve deneylerle doluydu. Ancak u
pırtf-
tilı" ve çözüme ilişkin konuşma yapan
pek olmadı. (NecatErder,kültürelalan-
da dünya üzerinde yaşanan tehlikenin
altını çiziyordu.) Zaman zaman kişisel
antlara gırildi.
Davet edilenler açısından da sorunlu
bir sempozyumdu. Kültür Girişimi adıy-
la ortaya çıkan on beş kişi, böylesine bir
çıkışla kibarca da olsa sivil toplumlan
ellerinin tersiyle biraz geriye doğru iti-
yorlardı; zaten her türlü metinlerinde
"sivDtophınT ibaresi, üçüncü sırada, dev-
let ve hükümetler ibarelerinden sonra yer
alıyordu.
Koçan'ın somut önerileri
Oysa kültürel yaygınlaşmanın ivme-
si ve sağlıklı gelişmesi konuya ilişkin
sivil toplumlann birlikteliğinden geçi-
yor. Nitekim, sempozyumun tek "çözü-
me" yönelik ve Türkiye'deki sanatsal ve
Ankara Devlet Tiyatrosu 'dan Brecht'in toplumsal eleştirisi: 'Mutlu Son'
Birbifinedönüşenyobaz vezorbalarANKARA (Cumhuriyet Bürosu)
- UL20'Ifcuu Amcrikası'ndan,
1990'ların Türkiyesi'ne kökten-
dincilik... Kaynak aynı: Birikimsiz
küçük insanın aıdıyet duygusu! Yo-
bazlar \e zorbalann birbinne dö-
nüştüğü küçük insanlann dünyası
büyüdükçe çatışmalar artıyor, çö-
küş hızlanıyor... Ankara Devlet Ti-
vatrosu. Bertoit Brecht ve Elisa-
beth Hauprmannın "Mutlu Son"
adlı oyunu ıle Ankara-Hollywood
hattında sanatsev erlere top-
lumsal gerçekliği aktan-
vor.
Ankara De\ let Ti-
yatrosu. 1998-1999
tıvatro sezonunu.
Yücel Erten'in
Türkçe>e çe\ i-
rerek
vö-
• Yönetmen Yücel Erten, Brecht ve Hauptmann'ın birlikte yazdığı oyunda,
gelişen oiaytarın Tşığmd»aslında yobazlarla zorbalann birbirinden ne kadar
farksız olduğunu ya da birbirlerine ne kadar benzediklerini ve ne kadar kolay
birbirlerine dönüşebildiklerini izlediğimizi vurguluyor.
nettiği "Muthı Son" adlı müzikal
komedi ile açtı. Müziği Kurt We-
öl'e ait olan yapıtın, dekor ve kos-
tümü Gül Emre, ışığı Seyhun Ayaş,
danslan Salima Sökmen tarafın-
dan hazırlandı. 8 kişilik bir orkest-
ranın yer aldığı oyunun
müzik yÇnetimini Çig-
dem Erken gerçekleşti-
nyor. Sanatçılar
Çetin Te-
kin-
dor, Alpay lzbırak. Adnan Erbaş,
Tülay-Sunay Artuk. tlham Yazar,
Hüseyin Soysalan, Oktay DaL Tü-
lay GünalÇimenser.Tüİay Bursa.
Hatice Altan Gençler ve Zerrin
Epikmen'm rol aldığı oyun. aynı za-
manda Devlet Tiyatrolan'nın
Brecht'in 100. yaşına bir katkısı
anlamına geliyor.
Ankara-Hollywood hata
Oyun, Chicago'da yan yana ya-
şayan çahşkan ve mutlu gangster
çeteleriyle, küçük din bezirgânla-
n arasındaki ilişkileri aktanyor.
Türkiye'de ilk kez sergilenen
oyunun yönetmeni Yücel Erten.
"Mutlu Son"un "Üç Kunısluk
Opera"nın büyük başansı üzen-
ne aynı ekiple 1929 yılında ya-
zıldığına dikkat çekti. Gangster
çetesi başı ile halkı tsa'nın
yoluna çağıran kutsal ordu
neferlerinin teğmeninin bir-
birine âşık olduğu oyunda
Brecht'e özgü i4
di>î
alektik
yorumlama"nın kendini
gösterdiğine işaret eden
Erten, "Oyunda gelişen
olaylann ışığmda ashnda
yobazJarla zorbalann birbi-
rinden ne kadar farksız oldu-
ğunu ya da birbirlerine ne ka-
dar benzediklerini ve ne kadar
kolay birbirlerine dönüşebil-
diklerini izlivoruz. Neredejse
birdiyakknk dersiverir, birör-
nekorta\a koyar gibi sunuyor.
Bunlar çok eğlenceli keyiffi ve
renklibir çerçeveiçindeceryan
ediyor" dÜye konuştu.
"Mutiu Soo"un Amerikan tarzı
bir müzikali düşündürmemesi ge-
rektiğini belirten Yücel Erten. ya-
pıtı "Brechtçidhalektiktiyatrote-
meline dayanan, yabancılaşnrma
yöntenüerini kullanan, Brecht'in
tiyatro dünyasını yansrtan bir mü-
zikal
1
' dıye nıteledı. Yücel Erten ya-
pıtla venlmek istenen mesajı şöy-
le aktardı:
"Birikimsiz küçük insan dünya-
yı\orumlamakta.tutunacağıdeger-
leri seçmekte zorluk çektiği için sü-
rekli bir aidiyet arar. Biryere ait ol-
makla, bir kuruluşuru bir çevrenin
adamı olmakla yeryiizünde kendi-
ne bir yer seçer. İşte faştemin, kök-
tendinciligin her birinin da> andığı
ve beslendiği kaynak budur. Dün-
yada kendine uygun bir yer seçe-
meyen birikimsiz küçük insanın ai-
diyet duygusu-. Burada bu duy-
guviahareketedençevTeterinözün-
de, dünyaya yeni bir çehre vermek
bakunından ne kadar verimsiz ve
anl olduklan. dünyayı dfğişrirmek
adına öne sürdükleri şablonlann
ne kadar geçersiz olduğu ve küçük
insanın dürryasından sadece birbi-
rinebenze>tn.ama karşıüar olarak
çaüşan \e çarpışan sürekli birbiri-
ni ezmek zorunda kalan gruplann
doğuşu reaütesivar. Doğal kiseyir-
ci dün\ anın her tarafında > aşanan
bu gerçeklikler dolayısıy la kendine
göre bazı sonuçlar çıkaracak, bazı
parakllikkri sececektir."
Oyunu, Ankara-HollyvTOod hat-
tında yorumlamaya çalıştıklannı
kaydeden Erten, bunlann izleyıci-
lerin zaman zaman kendisinı ola-
yın akışından kurtararak objektif
bakmalan, daha doğru değerlendir-
meleri ve varsa paralellikleri kur-
malanna yardım edeceğini vurgu-
ladı. O>
r
unun Ankara'ya özgü ikin-
ci bir fınal taşıdığını bildiren Er-
ten, "Ybrumda önemli bir müda-
halemiz oldu. Brecht bu o> ununda
Hollyvvood dramaturgisi, "pış pış-
lama dramaturgisi'nin mizahi bir
eleştirisini yapar. Her ne pahasına
olursa oLsun mutlu sona vardması
Hollywood dramaturgisinin temel
dayanaklanndaa hatta kurallann-
dan hirisidir. Bunun bir ölçüde ala-
ya alındığ] a\ unun sonunda bizbn
de bir katkımız oldu. Katmanh bir
final hazoiadık" dedi.
Brechtçi anlayış
Dekor ve kostümleri kasıtlı ola-
rak Brecht'e yakışır biçimde der-
me-çatma bir çerçe\eye oturtma-
ya çalıştıklannı anlatan Erten, "Bek-
lentiler Bnxhvay görüntüleri yö-
nündeolsa bile bunun Brechtçi an-
layış ile kınlması ve buradan bir
mesafe yaranlması da çıkış nokta-
lanmızdan biri oldu. Seyirci açısın-
dan birmesafe oluşturmak. Birebir
HoUyv\ood'da değiL bire bir Brod-
way'de degiliz. Brechtçi anlayışm
bir ürününü sergilhoruz. Burada
bazı tırnaklar. parantezler açma
hakkımız \ardır. O estetiğe kendi-
mizi teslim etrrüyoruz" görüşünü
dıle getirdi.
Müzikli tiyatronun diğerlerine
oranla daha fazla rağbet gördüğü-
nü, sponsorkuruluşlann dahemen
hemen bunu gözettiğini belirten
Erten, her tiyatronun aslında ken-
dine özgü bir müzikalite taşıdığı-
na işaret ederken "Ama her türlü
tiyatro oyununun ilgiçekmek va da
sponsor bulmak amacıyla miizik-
leştirilmesini de doğrusu kuskuy-
la karşdıyorum" şeklinde konuştu.
kültürel yaşama gerçeğine ilişkin konuş-
masını yapan Hüsamettin Koçan, sanat
alanının özerk olarak kurumlaşmasını
öneriyordu. Devletin ve özel sektörün
parasal olarak desteldediği, ama "siya-
si elin" çok uzakta olduğu bir özerkleş-
me.
Sempozyumu düzenleyenlerin elit ve
"kapah"tavn, davet edilenlerde de do-
ğal olarak kendini gösteriyordu. Birçok
sivil örgüt, sanat ve kültür demeği baş-
kanı. yönetim kurulu üyesi, temsilcisi
vb. çağnlmamıştı.
Buna karşın, konudan uzak Zülfü Lt-
vaneli ile Nedim Gürsel, '"Yazarlann ve
Sanatçılann Kültür Poütikalanna Ka-
Oiımı" başlıklı otunımda konuşmacıy-
dılar. Niye? Başka adam mı yoktu?
Zülfü Livaneli'nin meminde yer alan
"Dil ve din ofanadan bir kültür yüzyıl-
lar boyıı kuşaktan kuşağa aktarüamaz"
ibaresi, sempoz>
r
umun bır başka şaşır-
tıcı öğesiydi. "...din oimadan" derken
Livaneli tüm bir moderniz-
^ • " " " ^ mi ve dolayısıyla da Aydın-
lanma felsefesini ve hareke-
tini yadsıyor; çağdaş ola-
nın karşısında bir tanımla-
ma yapıyordu.
Metinlerden ve konuş-
malardan izlediğimiz ka-
danyla, her zaman tartış-
ma kapısı açık olmak üze-
re somut öneriler ve Türki-
ye gerçeği Hüsamettin Ko-
çan'ın konuşmasında dil^
geldi. Kültüre ilişkin sorun-
lar hiçbir zaman çözüleme-
yeceğinden, birazcık da ol-
sa yol almak için Koçan'ın
önerileri doğrultusunda ha-
reket etmek gerekiyor: Sa-
nat alanının özerk olarak
kurumsallaşması.
Bildiri bir belge
Bu bağlamda da şunlar
söylenebilir: Sanat Konse-
yi çalışmalannın yeniden
ele alınması ve hızlanma-
sı. Sanat Konseyi'nin (adı
değişebilir) anayasa madde-
si olarak onanması. (Dev-
let ve iktidarlardan olabil-
diğince uzak) konseyi olus-
turan sanat ve kültür örgüt-
lerinin seçim esasına daya-
h -kişisel hırslardan uzak-
katılımı. ÖncelikJe bunlar
için çalışma ve diretme...
Kültür Politikalan Sem-
pozyumu hiç kuşkusuz ki,
iyi niyet taşıyan, özellikle
de mutfaktakilerin koşuştur-
ması ve emekleriyle ger-
çekleşen bir ilk denemey-
di. Eksiklikler, yanlışlar var-
dı; ama yine de katkılan ol-
du. Sempozyum sonunda,
her ne kadar klasik ve ikti-
darlann pek ilgilenmeye-
cekleri öneriler toplamı da
olsa "tarihselbelgew
niteli-
ğinde bir bildiri çıktı.
Bundan sonraki eylem-
lerde, etkinlikleTde, kişisel,
dar. elit girişimlerden uzak,
daha örgütsel, daha geniş ta-
banlı ve sivil toplum kuru-
luşlannı temel alan bir an-
layışla ortaya çıkmalı.
Yrd. Doç. Dr. ENDER ATEŞMAN
Ahmet CemaL 22 Ekım Perşembe gün-
kü köşe yazısında, GülşatAygen tarafından
Ingılizceden dilımize aktanlan Elias Ca-
netti'nm "KirJev* tktidar" adlı 496 sayfa-
lık başyapıtının çevırisim "deşnrerek",''Al-
manca uzmanı biri" olarak bu "saçma sa-
pançevirininsorumluluğunu"na3il üstlen-
diğimı sormaktadır. Yanıtım çok kesin ve
açıktır. Rahat olun Sayın Cemal, "KMe ve
tktidar"'ın çevınsı doğrudur...
Canetti'nin kımı yapıtlan ("Kurtanlmış
Dfl", "Kulaktaki Meşaİe", K
KulakmisafiriB
)
gibi "Kitleve İktidar" da lngilizceden çev-
nlmıştır. Aslı Almancaolan "KMevelkti-
dar"ın lngilizceden çe%rilmış olmasının
herhangi bır sakmcası bulunmamaktadır,
çünkü yapıtın 1962 yılında yayımlanan ln-
gılızce çevınsı, Türkçe çevinnın 2 sayfa-
sında da belirtildıği gibi Canetti tarafından
onay lanmıştır. (Bu durumun Ahmet Cemal
tarafından görmezden gelinmesı aynca dik-
kat çekıcıdır.) Türkçe çevınsı ıse Almanca
aslı ile tarafimdan karşılaştınlmıştır. Bu ne-
denle. taşıdığım sorumJuIuğun bilincinde-
Bir yanıt: 'Çevirmen ve İktidar'
yim ve çeviriyi her isteyenle, özellikle de
Ahmet Cemal ile tartışmaya hazınm.
Ahmet Cemal'in, "yanlış çeviri" diyerek
okuru yanıltmaya çalıştığı almtılann hep-
si Ingilizce metne uygundur ve Almanca as-
lınagöre de doğrudur. Ömeğin, en haklı gi-
bi göründüğü. "Bu ölüm tehdidi iktidarm
köşetaşıdır" diye başlayan cümlede, Alman-
ca "Münze" sözcüğüne karşılık olarak, Sa-
yın Cemal'in önerdiği "bozuk para" söz-
cüğü yerine "köşe taşr" ya da "madalyon"
sözcükleri şu nedenle tercih edilmiştir: Bi-
rincisi, "Münze" bir eğretileme (metafor,
istiare) olarak kullanılmışhr ve bu tür dil
oyunlannın çevirisinde "eşdeğerHk"in sağ-
lanması için başka dilsel araçlara başvur-
makgerekebilir. tkincisi, Almanca'da "Mün-
ze", "metal para" anlamına gelir ve "bo-
zukpara"mn aksine alttn ve gümüş gibi de-
ğerli madenlerden de yapılmış olabilir; ya-
ni "bozukpara"dan daha farklı düz ve yan
anlamlara sahiptir. Söz konusu cümlede
ise. iktidann "ölüm korkusuna" gereksinim
duydugu ve bu korku arttıkça iktidann da
güçleneceği anlatılmaktadır. Bu nedenle.
çevirideki "köşetaşı"yada bir altematifoku-
ma şekli oluşturması amacıyla. Cumhuri-
yet Kitap'ta yayımlanan yazunda yapılmış
olan "madalyon" tercihleri. metnin bağlam
içindeki anlamına uygun \ e doğru tercih-
lerdir.
Ahmet Cemal, söz konusu yazısında, çe-
viriyi Ingilizcesi ile değil Almancası ile
karşılaştırmakta ve kendince "doğru çevi-
ri"lerin nasıl olması gerektiği konusunda
önerilerde bulunmaktadır. Örneğin bir alın-
tıda. doğru çevırinın "tnsanın çok daha sa-
vunmasız olduğu uyku (hali) bile bu tür bir
korku tarafindan çok kolay rahatsız edile-
biKr" şeklinde olması gerektiğini ıleri sür-
mektedir. Almanca metinde ve Ingilizce
çeviride bu cümlenin anlamı çok açıktır.
Uyuyan insanı doğrudan rahatsız eden kor-
ku değildir, bu duygu bir başkasının do-
kunması sonucu oluşur: ki alıntının yapıl-
dığı böiüm de "dokunutmakorkusu" ile il-
gilidir. Bu nedenle, ben de Almancadan çe-
virecek olsaydım. Gülşat Aygen gibi yapar
ve "İnsan u> kuda.çokdaha savunmastzkm,
bir dokunuşla bile kolayca rahatsız edikbi-
Br"(s. 16)derdım.
"tkinci dilden çeviri" sorununun tartış-
malı olduğu doğrudur. Ancak, sakıncalan
ileri sürülerek ikinci dilden çevirilerin tüm-
den ret edilmesi doğru değildir. tkinci dil-
den yapılan çevirinin, birinci dilden yapı-
lan çeviriye göre yirirdiği ya da kazandığı
şeylere. ancak ortaya çıkan çeviriye bakı-
larak karar verilebilir. Aynı cümle farklı çe-
virmenler tarafından farklı şekillerde de
çe\Tİlebilir. Bütün bunlar "karalama" bağ-
lamında değil, "çeviri eleştirisi" bağlamın-
da tartışılabilir. Şu kadannı söyleyelim: çe-
\iride en önemli sorun, kaynak metin ile erek
metin arasındaki "eşdeğerBk"tir. Bu da an-
cak metnin bütünü ve bağlam dikkate alı-
narak sağlanabilir. Bu nedenle, çeviri eleş-
tirisi de metnin bütününü gözetmek zorun-
dadır. Yazko Çeviri ve Dün ve Bugün Çe-
viri gibi dergileri yöneten Ahmet Cemal
birçeviri eleştirisinin nasıl yapılması gerek-
tiğini bilmek zorundadır. Ancak, Sayın Ce-
mal'in Odak Noktası'nda böylesı bir eleş-
tiri anlayışına ne yazık ki rastlanmamakta-
dır.
Doğrudur, bazı metinlerin çevirisinde
"çok dikkadi bir kavTam ve terun çahşma-
a" yapılmalıdır ve "Kitle ve tktidar"ın çe-
virisüide de böyle yapılmışör. Ama, aynı ti-
tizliğin 496 sayfalık bir çevirinin eleştirisi
yapılırken, Ahmet Cemal taraftndan da gös-
terilmesi gerekmez miydi? Cumhuriyet Ki-
tap'ta yayımlanan yazılardan alman üç-dört
aluıtıdan yola çıkılarak, böylesine önemli
vekapsamh biryapıtın "saçmasapan" çev-
rildiğinin ve çevirinin "sorumsuzca" ya-
pıldığının ileri sürülmesi, hangı "entetek-
tüel ahlâk" ya da "dürüsüük" anlayışıyla
bağdasır?
BUA^AMADA
ŞUKRAN KURDAKUL
Üsküp'ün Çağdaş Şairi
Necati Zekeriya
On yıl oluyor Üsküplü şaır Necati Zekeriya
öteli.
llkin Varlık, Türkiye Yazıları, Milliyet Sanat der-
gilerinde çıkan şiir ve yazılanyla tanıdık onu. Söz-
cük beğenisi gelişmiş bir şair izlenimi bırakıyor-
du bu döneminde de Necati Zekeriya.
Bir yandan da Makedon ve Sırp şairlerinin ya-
pıtlannı Türkçeye, kimi şairierimizin yaprtlannı Ma-
kedonca ve Sırpçaya çevirerek, Behçet Neca-
tigil'in deyişiyle, iki ülke arasında bir kültür elçisi
gibi çalıştı.
Anadilinin ülkemizdeki gelişme savaşımından
elde ettiği kazanımları kavrayan bir kültür adamıy-
dı o. Böyle olduğu için çağdaş edebiyatımızın
gelişim aşamalarından uzak kalmadı.
Yetiştiği yıllardan ölümüne değin süren bu sü-
rekli ilgi kendisinden sonra gelen Makedonyalı Türk
şair ve yazarlann önünde yeni çizgenler açmıştır.
Benim de katıldığım, Karşıyaka'da 26-31 Ekim
günlerinde düzenlenen Uluslararası Türk Dünya-
sı Bilim, Kültür, Sanat Haftası'nda konuşan Us-
küplü genç yazar Zeynep Hüseyin. Necati Ze-
keriya'nın Makedonya Türk edebiyatına katkısı-
nı okuyacağımız satırlarla belirtti.
"Türkçenin kusursuz konuşulması gerektiğine
ve dilin yaratıcılıkta birincil etken olduğuna ina-
nıyordu. Ona göre yapıtlan ölümsüz yapan öğe-
lehn en önemlisi doğallığı yanında çağdaş doku-
suyla, yaratıcısının olağanüstü deyişidir."
Necati Zekeriya'nın 1950'li yıllarda başlayan
şiir çalışmalan "Çocuk Şiiheri" ve özellikle "Sev-
gi" (1965), "Lorca Soyutlaması" (1976) kitapla-
nnda topladığı şiirler 'olgunluk dönemi' ürünleri
olarak değerlendirilmiştir.
Iştediği en belirgin temalar araanda evrensel ola-
nın bireyde yarattığı duyartıkların önde geldiğini
söyleyebiliriz. Bu duyarlıklaryeryer Rumeli insa-
nının yaşadığı topraktan kendiliğinden kazandı-
ğı özelliklerle zenginleşir Necati Zekeriya'nın şi-
irinde.
Derinden derine ağıtların, türkülerin, manilerin
simgelendiği geleneksel etkilerle çağdaş dünya
şiirini besleyen kaynakların bileşimi...
Birkaç kitabı çeşitli dillere çevrilen şairin şiirin-
deki temel öğeler böyle anlatılabilir.
1965'te yayımladığı Sevgi adlı kitabından aldı-
ğım şiir, kanıtlar sanıyorum bu yargıyı.
Göl gülüştür
göl gülüşü güneşten almıştır
Göl incidir
göl inciyi midyeden almıştır
Göl aynadır
göl aynayı gökyüzünden almıştır
Göl kaygıdır
göl kaygıyı dalgalardan almıştır
Göl sevinçtir
göl sevinci rüzgârlardan almıştır
Bu örnekteki gibi yapay tamlamalara dayanma-
yan imgeleri şiirsel söyleyişe dönüştürmeyi, şiiri
rahatsız etmeden uygulamakta ustalıklar kazan-
dığını görüyoruz Necati'nin.
Diyebiliriz ki, ilk ve ortaöğrenim yıllarındaörnek
olarak gösterilen şiirierin etkisinden kurtulduğu için
çağdaşlaşma gücü kazandı.
Çabalan unutulmayacak.
Tango vvorkshop'ları başlıyor
• Kültür Servisi - Yaz aylannda amatörler için
düzenlenen tango vvorkshop'lannda eğitmenlik
yapmak üzere Istanbul'da bulunan
Metin Yazır ve Rebecca Shulman, kasım ayı
süresince yine Türkiye'deler.
'Yeni başlayanlar' için
düzenlenen vvorkshop'lar 7 Kasım'dan itibaren
cumartesi ve pazar günleri Marmara Yelken
Kulüp'te gerçekleştirilecek.
Aynntılı bilgi için 0 212 211 11 41 numaralı
telefona başvurabilirsiniz.
Dulcinea etkinlikleri
• Kültür Servisi - Beyoğlu'ndaki Dulcinea
kafenin bodrum katuıda oluşturulan 'çağdaş
sanatlar için özgür mekân'da performanstan
dansa, tiyatrodan video-art'a birçok sanat
disiplinini kapsayan etkinlikler sürüyor.
Dulcinea'nın ilk müzik etkinlikleri
ise bu ay başlıyor. Bodrum katta perşembe
günü saat 20.00'de Sarp Maden'in gitar konsen,
12 Kasım'da ise Bülent Tangay'ın saksofon
dinletisi izlenebilir.
Bodrum katta yer alan. Hakan Akçura'mn
'Kendi...' başlıklı resim sergısi de
16 Kasım'a dek sürecek.
Tommy Lee Jones attan üüştii
• VVASHINGTON (AA) - Oscar ödüllü oyuncu
Tommy Lee Jones'un attan dü^tüğü, ancak
sağlık durumunun iyi olduğu bıldirildi.
Jones'un, son fîlmi Double Jeopardy'nin
çekimlerini tamamladıktan sonra gittiğı
Houston'daki bir çiftlikte polo oynarken atının
tökezlemesi sonucu düştüğü ve atm, ayağa
kalktıktan sonra
Jones'un üzerine bastığı açıklandı.
52 yaşındaki oyuncu, kazadan sonra hemen
hastaneye kaldınldı. Hastane yetkilileri,
Jones'un omurgasının herhangi bir hasar
görmediğıni ve nörolojik bir zedelenmeye
rastlanmadığıru belirttiler.
Jones, daha kapsamlı testler için bir süre daha
hastanede kalacak.
Metamorphasis, ttalyan Kültün
Merkezi'nde
• Kültür Servisi - Metamorphosis Grubu, ttalyan
Kültür Merkezi ve Borusan Kültür ve Sanat
Merkezi'nin işbirliği ile 9 Kasım Pazartesi günü
saat 19.30'da Italyan Kültür Merkezi Tiyatro
Salonu'nda bir konser verecek.
Paolo Di Modica, Paolo Finotti ve Francesca
Luppino'dan oluşan topluluk konserde, Fabrizio
Festa'nın 'confinia noctis' adlı yapıtının dünya
prömiyerini gerçekleştirecek. Topluluk aynca;
Debussy, Albert Suriani ve Jacques Ibert'in
yaptılannı yorumlayacak.