18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 9 EKİM 1998 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA HABERLER Basbakan 'Kayıp silahlar büyük rezalet' ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Basbakan Mesut Yümaz, Tansu Çiller ın Başbakanlıgı, Mehmet Ağar'ın Emniyet Genel Müdürlüğü döneminde meydana gelen, "kayıp silahlar" olayı ıçin "75 yılhk Cumhuriyet tarihinin en büyük rezakti" diye konuştu. 50milyon dolarlık bır silah alımının söz konusu olduğunu belirten Yılmaz. "Kayıtiara göre bu silahlar için 25 miiyon dolar örtülü ödenekten çıkmış. MÎT'e gitmiş. Oradan emniyete gönderilmiş. Sonrası yok" diye konuştu. Silahlan ithal ettığı söylenen lngiliz Hospro firmasının iki fatura kestiğinin saptandığını vurgulayan Basbakan, şu bılgilen verdi: "Yapdan araşürmalar gösterdi ki özelükle bu flrmanın aldığı öteld ihalelerde de iki fatura kesiliyor. Biri gerçek, biri naylon. 50 mihon dolar karşüığında sann ahndığı söylenen silahlardan elde sadece Sedat Bucak'ın Susurluk kazası sonrası aracuıda çıkan tek silah var. Başka bir şey yok. Bu olay Cumhuriyet tarihinin en büyük rezaletidir. Bütün bunlann üstüne firma '12.5 milyon dolar daha ödenecekti, ödenmedi. Ben de komısyon alacaktım' diye başvurmuş.'" Yılmaz; bir gazetecinin, "Bu silahlann operasyonlarda kullanıldığı söyleniyor. Doğru olabüir mi" sorusuna, "Kayıtlarda bu tür gizli operasyon yok, Her devletin bazı gizii işleri olur. ancak devletin kendi kayıtlannda yeralmayacakbir operasyon olmaz. Böyle bir şey yok. Hiçbir operasyon devİettcn gidenecek niteükte değüdir" karşılığını verdi. Cumhuriyet aleyhine davalara ret ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Ankara'daki 3 ayn mahkeme Cumhuriyet gazetesi aleyhine açılan tazminat davalannı reddetti. Ankara 25. Asliye Hukuk Mahkemesi, kapatılan RP'nin siyasi yasaklı genel başkanı Necmettin Erbakan'ın Çeçenistan skandahyla ilgili olarak gazetemizde yayımlanan haberlerle ilgili 3 milyar lıralık tazminat istemini reddetti. Ankara DGM Savcısı Dilaver Kahveci'nin, Erbakan'ın Kanal 7'deki konuşmasının kaset deşifresini yaptırması konusunda yayımlanan bir haberle ilgili tazminat istemi de reddedildi. Diyarbakır büromuza baskında bulunan Söz gazetesi sahibi Mehmet Ali Altmdağ'ın gazetemiz aleyhine açtığı tazminat davasıyla ilgili Diyarbakır Asliye Hukuk Mahkemesi'nin ret karan da Yargıtay 11. Hukuk Dairesi'nce onandı. Basbakan, Türkbank sorununda satışın durdurulmasının önemli olduğunu söyledi Yılıııaz: Ben de hatahyımMUSTAFABALBAY Basbakan Mesut Yılmaz, Türk Ti- caret Bankası'nın (TTB) satışı sıra- smda kendisinin ve baa kamu görev - lilerinin hatah davranmış olabüece- ğini ancak. sonuçta banka satışmın durduruldugunu, satış günü Başba- kanlığa gelen belgeyle ilgili soruş- turmabaşlatıldığını söyledi. Yılmaz, önceki akşam gazetecilerle sohbe- tinde TTB'nin satış süreciyle ilgili gelişmeleri adım adım anlattı. Yıl- maz'ın verdıği bilgiler şöyle: • TTB ihaleye çıkınca, Korkmaz Yigit, Gfineş Taner'e gıdıyor Yığit, Taner'ediyorki, "Benbubankayısa- tın almak istiyorum. Bu konuda ge- rekü her türiü özveriyi gösteririm." Güneş Taner de geldı bunu bana an- lattı. Ben Korkmaz Yiğıt ismiyle ilk kez böyle muhatap oldum. Yanılmı- yorsam, 4 Mayıs günüydü. • Alaattin Çakıa bu dö- nemde telefonlar edıyor. Ihaleyı Korkmaz Yiğıt'ın almasını istedigini söylü- yor. HayyamGaripoğlu'nu anyor, Erol Evcil'ı anyor. Bu duyum bana mayıs ayında geldı. • Ben de bunun uzenne Güneş Taner'ı aradım. Bu duruma dikkat edin. Çakı- cı'nın devrede oldugu söy- lenıyor dedim. Bu durum- da Yigıt'in bu ıhaleden dış- lanması gerektiğıni söyle- dım. Taner de bana, gereği- nı yapanz dedi. • Yıgit, Taner'e geldi. TTB'yi almak istedigini bir kez daha söyledi. Taner de ona, "Bu ihaleye girme. Sa- na verilmeyecek. Başba- kanda senin hakkında bil- gi var. Kazansan da \erme- yecekler"dı>or. • Bu görüşmeden sonra Yiğit sürekli beni aradı. Ba- zen günde 2-3 defa not bı- rakh. Görüşmedim. • Yigit benimle görüşe- meyince Ciııdonık'u dev- reye soktu. Cindoruk beni aradı, "Adam önemli şey ler anlatryor, bir göriişün" de- di. Cefi Kamhi ile bırlikte benden randevu aldılar. Meclis'e Kamhi getirdı. Tarih yanılmıyorsam 30 Haziran'dı. • Yigit bu görüşmede bana mağdur durumda ol- duğunu söyledi. Anlattığı- na göre, Çakıcı 'nın ihaleye mûdahale etmemesini isti- yormuş. Bazı çevreler onu Çakıcı ile ilişkılendirerek zarar vermek ıstıyormuş. "Beni bertaraf etmek isti- yorlar. Lütfen bunu engeileyin*' dedı. Çakıcı "yla yıllar önce bir kat satışın- da ılışkisi olmuş. Satış sırasında o- nun karanhk biri olduğunu anlamış. "Karanük ilişkilerden korkanm. bu adama bulaşmamak gerekir dedim ve bir daha muhatap olmadun" de- di. Anlattıgı bu. Yani benden zor du- rumda kalmış kişı olarak yardım ıs- tedi. "Lütfen bana engel olmayın, önümii kesmeyin" dedı. Ben de bu bilgılerı Güneş Bey'e aktardım. • MtT müsteşannı Başbakanlığa davet ettim. Emruyet Genel Müdü- rü'ylebaşkabiryerdekonuştuk. Var- sa, Çakıcı-Yiğıt ilişkisini ortaya çı- karmalanru istedim. • 4 Agustos'ta ihale sonuçlandı. Yigit, en yüksek parayı veren kişı ol- du. 28 Agustos'ta ben ekonomık ko- nularla ilgili basın toplantısı yaptı- gım gün konuyu araştınyorduk. • Benim bu kaygılanm üzerine Taner, "Sayın başbakanım bu özel bir ihale. Yasa bize, satış sonrasında da eğer oiumsuz bir durum \ arsa. sa- nsı durdurma yetkisi > eriyor. O yüz- den işlemier yürüsün, elimize bilgi- belge ulaşhğında gerekeni yapanz, geç olmaz" dedı. • Eylül başıydı. Sanınm 11 Eylül. Korkmaz Yıgit beni bır kez daha ara- dı. Kanal 6'yı saün alıyorum, Kanal E'yı aldım. Yeni Yüzyıl'dan sonra Millıyet'i de alacagım dedi. • Bunun uzenne kuşkulandım. Bu adam beni arayıp niçin bunlan söy- ledi. "Gazete,televizyonakiığuıa gö- re benden para isteyecek" dedim. O zaman TTB'de taahhüt ettigı parayı da bizden isteyecek. Hemen talımat verdim, bu kişiye kamu bankalann- dan hiçbir kredı ya da teminat mek- tubu verilmemesini ıstedun. • tçişleri Bakanı KutJu Aktaş bu dönemde beni aradı. Korkmaz Yıgit onu aramış. Kamhi aracılıgıyla ran- devu ıstemiş. Aktaş, randevunun Meclis'ten ahndıgını öğrenınce ver- miş. Görüşme sırasında Yigit, Mal- kı cınayetıyle ilgili bilgiler vermiş. Çakıcı'yı tamdığını söylemiş. Daha aynntı anlatmış. Aktaş bunlan bana bildinnce Başbakanlık'ta sayın Ece- vit \e Aktaşİa oturup konuştuk. O sırada Güneş Taner ABD'deydı. Te- lefon ertım, Yığit'in bıze dogru söy- lemediğinı anladıgımızı, bu satışın iptal edılmesi gerektigini söyledim. O da onayladı. Bu karanmız ekim başındaydı. • 8 Ekim günü beni gazetecı Tun- cay Ozkan aradı. Akş.am görüştük. Özkan bana şu bılgilen verdı, "Fık- n Sağlar'ın elinde bir bant var. Dört telefon görüşmesini içeriyor. Çalocı- Yiğit görüşmesi. Sesleri tamdım." O bildiğiniz görüşmeler. • 9 Ekimde istıhbarat daire baş- ÇtZMEDEN YUKARI MUSA KART \ \ kanıyla organize suçlar daıre başka- nını aradım. Bilgi istedim. • 11 Ekimde Antarya'daydım. Or- ganize suçlar daire başkanı geldi. Böyle bır telefon görüşmesinin oldu- ğunu söyledi. Bilgi notu verdi. Gö- rüşme 21 Mayıs'ta olmuş. Neden da- ha önce bilgi verilmediginı sordum, "Bizim hatamız olmuş. Biz ricari iliş- kilere girmeyiz. Ölüm tehdidi ve ben- zerküiıularoluncagireriz" dedı. An- cak emnıyette sadece dördüncü gö- rüşme vardı. • 13 Ekim'de Fikri Saglar bandı açıkladı. Aksam benden randevu is- tedi. Göruştük ve satışı durdurduk. Saglar bandı, yurtsever bir kamu gö- revlisinm verdigini söyledi ama, em- niyet kaydın Çakıcı tarafindan ya- pılmış olduğunu, Saglar'a oradan gıtmış olabilecegini söyledi. Bandı hemen yargıya ilettik. Şimdi elimiz- deki tek somut kanıt bu kasetrir. Biz, mantıkla degil duyumla degil, hukukla hareket etmek zorun- daydık. Sorular - yanıtiar Yılmaz bu genel özeti yap- tıktan sonra gazetecilerin soru- lannı yanıtladı. Sorular ve ya- nıtlar şöyle: "Vlgit sizi aradıgında Milli- yet gazetesi benüz satümamışd. Aydın Dogan'a kuşkulannızı söyledinizmi?'1 • Evet söyledim. Banka sa- uldı ama, araştınyoruz dedim. Aydın bey, 'Geç kaldmız. Yann işİem bitiyor. Devlet banka sat- Basbakan Yılmaz mafyayla savaşımın çok daha uzun süreceğini söyledi 6 Çeteler dayanışma içinde'ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Basbakan MesutYılmaz çetelerle ilk kez kapsamlı bir mü- cadele başlatıldığım belirterek "Bu işi yeni öğ- reniyoruz. tlk aşamada büyük yol akhk. Hedef- lerimizin yüzde 90'ına ulaşbk, ama deştikçe ye- ni bağJannlar çıkryor" dedı. Son operasyonlann askerlenn etkisiyle değil, hükümetin ağırhğıy- la hızlandığmı, Milli Güvenlik Kurulu bildiri- sine de "organize suçlarla mücadele" maddesi- ni kendisinin koydurduğunu vurgulayan Yıl- maz, yargıdaki boşluklardan yakınırken muha- lefetin kendilerini desteklemediğini söyledi. Basbakan, çetelerin son dönemde sustuklannı ve dayanışma içinde olduklannı belirtti. Yılmaz önceki akşam Başbakanlık Konu- tu'nda 5 bakan, 6 üst düzey bürokrat, 20 gaze- teciyle yemekJi sohbet toplantısı düzenledi. Ye- mek, saat 21.30'da sona erdi. Ardından Yılmaz, çetelerle mücadele konusunda genel bilgi \ er- di. Daha sonra gazetecilerin sorulannı yanıtla- dı. Toplantı 01.45'e dek sürdü. Toplantıya katılan bakanlar şunlar: İçişleri Bakanı Kutiu Aktaş, Adalet Bakanı Hasan Denizkurdu, Maliye Bakanı Zekeriya Te- mizel, Sanayi ve Ticaret Bakanı Valım Erez, Devlet Bakanı Güneş Taner. Üst düzey yöneti- cilerden de şu kişiler toplantıya katıldı: MlT Müsteşan Şenkal Atasagun, Merkez Bankası Başkanı Gazi ErçeL Başbakanlık Müs- teşan Yaşar Yazıaoğlu, Hazine Müsteşan Ye- ner Dinçmen, Emniyet Genel Müdürü Necati Büican, Özelleştirme îdaresi Başkanı Uğur Ba- yar. Yılmaz sözlerine "Bu toplantıyla ilgili çok spekülasyon çıkn. Eğer bir sorgulama >-arsa, sor- gulanacak kişj benim, sommlu benim. Sorula- nnıza ben yanıt vereceğim. Yctersiz kaldığım noktada bakan ve bürokrat arkadaşlanm yar- duncı olacaklar" diye başladı. Yılmaz'ın verdiği bilgiler konu başhklanyla şöyle: MAFYANIN UÇ TEMELİ: Konunun özü 1993-96 yıllan arasında yatıyor. Mafyanın bü- yümesinde üç önemli etken rol oynamış. Ku- marhaneler, uyuşturucu, çek-senet-rüşvet ben- zer ilişkiler ağı. Bizim dönemde yakalanan uyuşturucu önceki 10-15 yıla bedel. Kumarha- neleri kapattık. Çek-senet ve benzer işlerin adamlannı da tek tek yakalıyoruz. Işe başlarken. önce devleti bu ilişkilerden anndırmak gerekir diye düşündük ve bu yönde önemli adımlar at- tık. Sonra organize suçlar dairesini kurduk, ye- niden yapılanmaya gittik. YÜZDE 90 BAŞARI: Çeteler konusunda önümüze koyduğumuz hedefin yüzde 90'ma u- laştık. Yakalanması gerekenlerin çoğu yakalan- mıştır. Bunda Emniyet'le MlT'in organize hale getirilmesı ve yurtdışı emniyet kururrüanyla uyumlu çalışılması önemli rol oynadı. TEMELİ FİNANS: tşe koyulunca şunu gör- düm: Bu cinayetleri aydınlatıyoruz. Yani tetik- çileri, azmettirenlerin bazılannı buluyoruz. An- cak asıl önemli nokta para. tşin içindeki finans bağlantılannı çözünce daha net konuşabilece- ğiz. Bu yüzlerce trilyonluk bir olay. Sayın Te- mizel açıkladı. 43 dosya incelemede. Zaten fa- ili meçhul cinayetlerdeki finans olayına bakın- ca iş daha kolay çözülüyor. Özetle, birincisi te- tikçilerin yakalanması yetmiyor, ikincisi mali boyuta çok önem vermek gerekiyor, üçüncüsü hukuk sistemini yeniden düzenlemek gerekiyor. YASAL HAZIRLIK: Bizim konuyla ilgi'li 4 yasa hazırlığımız var. Organize suçlar yasası, pişmanlık yasası, memurun yargılanmasına iliş- kin yasa ve milletvekili dokunulmazlığı. Öteki partiler bizi bu noktada desteklesinler, çetelerin kökünü kazıyalım. tKİ TEDIRGLNLİK: Bız çetelerin üzerine gittikçe iki önemli tedirginlik yaşanryor. Biri, çe- telerle ilişkili olanlar. Bizirn de açığımız bulu- nur mu diye korkuyorlar. Öteki de siyasi. Kimi partiler, bizim bu işten prim yapacağımızı dü- şünüyorlar. Oysa biz olaya siyasi çıkar açısın- dan bakmıyoruz. Ben "Bizim partide bile ben- zer bağlannlar olabflir" diyorum. BURSA-ISTANBUL: Özellikle 1995 yılın- daki Bursa-lstanbul hattında olanlardan çok şüpheleniyorduk. Bunu ben muhalefette de söy- ledim. tktidara gelince gördüm ki, bu dosyalar kapanmış. Yeniden açtırdım. 3-4 ayda akıl almaz bağlantılar ortaya çıktı. Bunlann tümünü açık- layamam. Aralannda kamuoyunun muteber bil- diği işadamlannın da bulunduğu karanlık iliş- kiler var. MALKİ CLNAYETt: Sadece Malki cinaye- tinde yüz kılçık var. Kılçıklara dürüst diye bili- nenlerin de kanştıgı anlaşılıyor. Soruşturma de- vam ediyor. Bu devam eden olaylarla ilgili ha- berler ne yazık ki soruşturmayı güçleştiriyor. Haberi alanlar yurtdışına kaçıyorlar. Konuyla ilgili görülen kamu görevlilerini de işten el çek- tiriyoruz. Malki cinayetını zamanında mali yö- nü dikkate alarak soruştursalardı, o dönemde yani 1995'te sonuç alınırdı. Şunu da söyleme- den geçemeyeceğim, mafyayla mücadeleyi ye- ni öğreniyoruz. ASKERİN ETKİSt YOK: Bu mücadelede hükümet olarak ağırlığımızı koyuyoruz. Kimi- leri askerler yapın dedi onun için üzerine gidi- liyor. diyor. Oyle bir şey yok. MGK bildirisine organize suçlarla mücadele maddesini ben koy- durdum. ş y karşılıgını verdi. "4Ağustos günü satışaşama- sında Başbakanlığa emniyetten ihaledeki kuşkulara Uişkin yazı geliyor. Bu yazı nerede?" • Orada bır hata olmuş. Yazı 4 Agustos günü Ihaleden 5-6 sa- at sonra geliyor. Başbakanhk'ta kayboluyor. Yazının Kozmik büroya gelmesi gerekirdı. Ras- gele bırine verilrniş. Soruştur- ma başlattım. "Bütün bu duyumUnnıza rağmen ihale yapıbyor. Sanş bu kadar gecikmiş, araşörmanın bitimine dek ertekyemez miy- diniz?" • Hukukı hareket etmek zo- rundaydık. Belge yoktu. Hem Güneş beyin dedigi gibi, satış daha sonra iptal edılebilirdi. "POAŞ ihalesinde birindye değil, üçüncüye verdiniz. Bun- da da birinci olmasına ragnen YlgJt'i eleyemez mrydiniz?' ? ** • Hayı'r. O, özefleştirrrffc-ya* sasına baglı satıştı. Bu ayn. özelleştirme Yüksek Kurulu olarak biz, gözünün üzennde kaşın var diyerek bile ihaleye gireni eleyebiliriz. Ama bu ban- ka satışı farklı. "MTTten bflgi aldınız mi?" • Bana, Evcil-Çakıcı ve ben- zer telefon görüşmelerinde Yı- git'in adının geçrigini söyledi- ler. "thaleyi almca MTTten ne- den dosya istemediniz?" • Dosya yok dedıler. "AdamuL karanhk kişUerle ilişkisi olduğunu MİT söylüyvr, ama dosya >ok diyor. Öyİe mi?" • Öyl'e..! "Ylğit'in parayı nasıl kazan- dığını araşnrdınız mı? " • Her ihaleye girenle ilgili öyle derin araştırma yapmak çok zor. Ama ihaleye giren, bunlann araştınlacağını düşü- nüyor demeknr. Bakın bu adam üç yıl önce bir banka satın al- mış. Bank Ekspres'i. Eger bi- zim elimizde kanıt olmadan adım atsaydık. hukuki açıdan zor duruma düşerdik. " Başbakanlığa gclen. ihale sürecine yasadışı müdahaieler olduğuna Uişkin yazı kaybol- masavdı. daha erken adım an- labilir miydi?" • Evet, atılabılirdi. Ama ora- da hata olmuş. Sonuç olarak biz olayın üzerine gittik ve bu- gün satış durdu. "4Ağustos'taki buyaaönce- si size emniyetten bir bilgi notu geuniş. Onu dikkate aldınız mı?" • Bana her gün pek çok bil- gi notu geliyor. Bizim kuşkula- nmız agustosta degil mayısta oluştu. Ama belge yoktu. "Çakıcı neden srarlaTTB'- yi istiyor?" - Saruyorum Erol Evcil'in TTB'ye 60 milyon dolar kadar kredı borcu var. Bu nedenle olabilir. IRMIKI AYDIN ENGİN aengin @ posta. cumhuriyet. com. tr ...Birinci vazifen Türk istiklalini, Türk Cumhuriyetini ilelebet muha- faza ve müdafaa etmektir. Mevcudiyetinin ve istikbalinin ye- gâne temeli budur. Bu temel senin en kıymetli hazinendir. Istikbalde dahi seni bu hazineden mahrum et- mek isteyecek dahili ve harici bed- hahlann olacaktır. Birgünistiklalve cumhuriyeti müdafaa mecburiyeti- ne düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağm vaziyetin im- kânlarını ve şeraitini düşünmeye- ceksin. Bu imkân ve şerait, çok na- müsart bir mahiyerte tezahür ede- bilir. Istiklal ve cumhurtyetine kas- tedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. 1989 Sonbahannda "Duvar" ın yıkıl- masını, Istiklal Harbi'nin en karanlık günlerinde dostluk elini uzatmış Rus- ya Şûralar Birliği Cumhuriyeti'nin dar- madağın olmasını fır- sat bilmiş emperya- list devletler, meydanı boş bulup, "ebedi sermaye nizamının" tesis edil- diğini ilan etmiş, Yeni Dünya Nizamı veyahut Pax Americana namı altında, bütün mazlum milletler üzerinde mut- lak iktidarlannı tesis etmeye kalkışmış olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, 75 sene- de yoktan var edilmiş kamu mülkleri, sanayi tesisleri, "serbestpiyasa iktisa- diyyatı" nam kaprtalist nizamın kaide- leri mucibince hususi mülkiyete peş- keş çekilmiş, bütün tersanelerine gi- rilmiş, bütün kamu bankaları yağma- lanmış, en efsunkâr şehrinin böârüne gökkafesler dikilmiş, bütün ordulan dağmlmış, memlekette huzuru tesis Nutuk 1998 etmekle mükellef polis teşkilatının en hassas mevkilerine kadar mafya çete- leri, rant vurgunculan. kara para sahip- leri, hırsızlar, katiller, soyguncular sız- mış, devletin ordusunun ve polisinin uhdesindeki vazifeler, hukuk tanımaz bir avuç alçak tarafindan müseccel ka- tiilere ihale edilmiş ve memleketin her köşesi birfiil işgal edilmiş, sahilleri yağmalanıp betonla sıvanmış, köşe başlarını eşkıyalartutmuş, sokaklann- da haramiler geziyor olabilir. Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleket dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirier. Kör iktidar hırslarıyla, memleketin uçurumun daha da dibine itilmesineseyirci kalabilecek kadar basiretleri tahrip ol- muş, Istiklal Harbi'ni başla- tan, bilfiil yürüten ve zafere taşıyan yü- ce Meclis'i, kısır ve hatta kirli siyasi he- saplann tatbikat mevkii ve mevzii ha- line getirmiş olabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri şahsi emellerini müstevlilerin siyasi emelleri ile tevhid edebilirier. Ellerinde tuttuklan iktidar imkânları- nı şahsi menfaatleri için pervasızca kullanıyor; kamu mülklerinin zengin kaynaklannı taraftarlarının, rey tacirle- rinin istifadesine hasrederek sefil si- yasi menfaatlerini tahkim etmekte, ik- tidar sahipliğini kendi süfli mevcudi- yetlerinin devamını temin eden bir meslek olarak tefsir, demokrasiyi tah- rip, hukuku iki paralık etmekte olabi- lirler. Millet fakru zaruret içinde harap ve brtap düşmüş, çocuklan çöplük- lerde yiyecek aramaya zorianmış, emekçileri sendikasızlaştınlmış, me- muru üç kuruşa muhtaç kılınmış, gençleri insafsızca coplanmış, mapus- hanelere tıkılmış, haramilere izzeti ik- bal içinde serbestçe dolanma imkân- lan hayasızca ve hatta biihassa temin edilmiş olabilir. Ey Türk istikbalinin eyladı! Işte, bu ahval ve şerait içinde da- hi, vazifen, Türk(iyenin) istiklal ve cumhuriyetini kurtanmaktır. Muhtaç olduğun kudret, insanhğın asırlardır biriktirdiği ilmin ve aklın ışığında; bu Cumhuriyeti kuranların asli hedef ola- rak önlerine koyduklan muasır mede- niyetin bütün bilgi hazinelerinde ve mutlaka kazanmış olman icap eden demokratik cumhuriyet şuurunda mevcuttur... POLİTİKA GUNLUGU HİKMET ÇETİNKAYA Gurbet... Rotterdam'da Türk işçilerie konuşuyoruz... Yaşamlarından hoşnut değiller... Acaba neden? Yanıt şu oluyor? "Çok vergi kesiliyor..." Brüksel'de de aynı yakınmalan duyduk... Yine yağmurtu bir gün... Bonn'da Beethoven meydanındayız... Mağazalar nedense bomboş... Almanya Kırmızı -Yeşil hükümete hazırlanıyor... Sosyal Demokrat Parti (SPD) ile Birlik 9û7Yeşil- ler'e Almanlar kadar burada yaşayan Turkler de u- mut bağlamış durumda... Çünkü Kırmızılar ve Yeşiller seçim öncesi söz verdiler: "Alman Imparatorluğu döneminden kalma, 1913 tarihli Yurttaşlık Yasası'nda köklü değişiklik yapıp, ırkçıltğı tarihin çöplüğüne atacağız..." Şimdı Yurttaşlık Yasası'nın çağdaşlaştınlıp, ya- şama geçmesi beklenıyor... Kırmızılar ve Yeşiller 12 gün önce Bonn'da top- landılar... Komisyonda 25 üye bulunuyordu... SPD'nin görüşü şöyleydi: "Anne ve babadan birinin Almanya'da doğma- sı halinde, burada yaşama merhaba diyen çocuk- lanna Alman yurttaşı olma hakkı verilir..." 'Birlik 90/Yeşiller'\n bakışı ise şuydu: "Anne ve babadan birinin Almanya 'da yaşama- sı halinde, burada doğan çocuklann Alman yurt- taşlığı hakkı tanınır." Bu önemli bir adım... Almanya'da 2 milyondan fazla Türk yurttaşı hoşnut gelişmelerden... Hem Alman hem de Türk yurttaşı olabilecekler... Türkler ne diyor bu gelişmeler karşısında? Yanrtlan şöyle: "Doğuştan yurttaşlık hakkı çıkmalıydı..." ••• Almanya'nın başkenti artık Bonn değil, Berlin... Bonn'daki Meclis binası gri bir yalnızhğın için- de hüznün resmini çiziyorgibıydi. Helmut Kohl'ün başbakanlık konutu henüz boşaltılmamıştı... Yağmur iyice bastırdı... Ren Irmağı'nın kıyısındaki yeşillik sonbahara yenikdüşmüştü... Meclis binasına ve başbakanlık konutuna bak- tım uzun uzun... Yeniden Beethoven meydanına çıktım... Bir kahveye girdim... Der Spiegel dergisi'nin 19 Ekim 1998sayıstn- da ilginç bir inceleme dikkatimi çekti: "Çifte kavrulmuş..." Dergi, Alman okullarında okuyan 200 bin Türk çocuğunun eğitimine değiniyordu... Der Spiegel Türk öğretmenlerin çocuklara "ide- olojik" eğitim verdigini, yani "Türk milliyetçiliği"n\ aşıladığını anlatıyordu... Ama Der Spiegel "ideoloji" kavramını kanştın- yor, "TûrkOm, doğruyum, çalışkanım"sözlerini ya da "Istiklal Marşı" okumayi rrkçılıkla özdeşleşti- riyordu... Yazıda yanlışların arasında bazı doğrular da var- dı... Çünkü, Sosyal Bilgiler kitabından alınan "Baba ailenin geçimini saglar" ve "Anne ev işleriniyapar, çamaşıryıkar, yemekpişirir..." biçimindeki bölüm- ler gerici - faşist yazarlann görüşleriydi. Kökten- dinci bir yaşam biçimi Almanya'daki Türk çocuk- lanna Milli Eğitim Bakanlığı'nca aşılanıyordu... Bilmem bu kitaplardan Milli Eğitim Bakanı Hik- met Uluğbay ın haberi var mı? 20 yıldır Almanya'da yaşayan öğretmen Mete Atay bu konuda şunlan söyledi Bonn'da karşılaş- tığımızda: "Der Spiegel'in yazdığının aksine 200 bin değil, yaklaşık yanm milyon Türk çocuğu çeşitli Alman okullanna devam ediyor. Bu çocuklann yüzde ka- çı Türkçe ve Türk Kültürü derslerine katılıyor? Ka- tılanlar işi ne kadar ciddiye alıyor? Çocuklann ana- dil dersi almadan yetişmeleri asimile edilmelerini kolaylaştınr. Günümüz çağdaş toplumlannda asıl olan çok kültühü eğitimdir. Türkçe öğrenmek ve- ya Türkçe dersleri, biryük veya Alman toplumu- na uyum sağlamada bir engel değil, çok dilli - çok kültürlü bir zenginliktir. Bu böyle algılanmalı. Ba- zı basın kuruluşlan ve çevreler, çeşitli sebepler bularak bu dersi kötülemek ve uzun sürede kal- dırmahesaplan yapmak yerine; Türkyetkililer, ve- liler ve Alman yetkililerin Türkçe ve Türk kültürü derslerinin en iyi şekilde ve verimli yapılması için el ele vermesine ortam hazıhamaya çalışmalıdır. Çünkü söz konusu zenginlik her kesim için gerek- lidir." ••• Yağmur dindi... Martılar Ren Irmağı üzerinde çığlık atp kanat çırpıyoriardı. Akşamüstülerin huzursuzluğu Bonn'un üzerine inmek üzereydi... Insanlar tıpkı Nihat Behram'ın "Gurbet" roma- nında anlattıgı gibiydi. Küçük bir çocuk annesinin elinden kurtulup oyuncakçı vitrininin önünde so- lukalıyordu... Sevgi, sevda ve hüzün... Nihat'ın Nuri'lerini, Aşur'lannı, Hamzalannı ara- dı gözlerim Bonn caddelerinde... Onlar pek yoktu... Çünkü Bonn Türk işçilerinin yoğun olduğu bir kentdeğildi... Artık Bonn'daki bakanlıkların, elçiliklerin bulun- duğu semtler yeni iş merkezlerine kucak açacak- tı... Beethoven Meydanı'ndayünjmeye başladım... İki gün önce Brüksel'de Grand Plaza Meyda- nı'nda gördüğüm çocukları, yaşamın kelepçeli günlerini geçiren bizim insanlarımızı anımsadım... Gurbet neydi? Acı bir yaşam biçimi miydi? Onlar Avrupa'da yaşayan Türklerdi. Onlar çare- siz kaldıklannda gökyüzüne tutunmak istiyorlardı. Onlar acımasızlığın çarklanndayaşıyorlardı. Onlar güneşi, kan, yağmuru dinliyoriardı. Onlar korkula- nn içinde yeşenmiş sevdanın adresini yitirmişler- di... Trene bindim. Nihat Behram'ı okumaya başla- dım... Dedim ki: " "Sen avare yüreğim/ Sen değil misin/ takılıp ar- dısıra nice vurgun yediğim/ Sen değil misin bit- mez yollara çeken beni." hikmet.cetinkaya(g cumhuriyet.com.tr Faks numaramız: 0212/ 513 90 98
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle