Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
2 9 EKİM 1998 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA
HABERLER
Basbakan
'Kayıp
silahlar
büyük
rezalet'
ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu) - Basbakan Mesut
Yümaz, Tansu Çiller ın
Başbakanlıgı, Mehmet
Ağar'ın Emniyet Genel
Müdürlüğü döneminde
meydana gelen, "kayıp
silahlar" olayı ıçin "75
yılhk Cumhuriyet tarihinin
en büyük rezakti" diye
konuştu. 50milyon
dolarlık bır silah alımının
söz konusu olduğunu
belirten Yılmaz. "Kayıtiara
göre bu silahlar için 25
miiyon dolar örtülü
ödenekten çıkmış. MÎT'e
gitmiş. Oradan emniyete
gönderilmiş. Sonrası yok"
diye konuştu.
Silahlan ithal ettığı
söylenen lngiliz Hospro
firmasının iki fatura
kestiğinin saptandığını
vurgulayan Basbakan, şu
bılgilen verdi: "Yapdan
araşürmalar gösterdi ki
özelükle bu flrmanın aldığı
öteld ihalelerde de iki fatura
kesiliyor. Biri gerçek, biri
naylon. 50 mihon dolar
karşüığında sann ahndığı
söylenen silahlardan elde
sadece Sedat Bucak'ın
Susurluk kazası sonrası
aracuıda çıkan tek silah var.
Başka bir şey yok. Bu olay
Cumhuriyet tarihinin en
büyük rezaletidir. Bütün
bunlann üstüne firma '12.5
milyon dolar daha
ödenecekti, ödenmedi. Ben
de komısyon alacaktım'
diye başvurmuş.'"
Yılmaz; bir gazetecinin,
"Bu silahlann
operasyonlarda kullanıldığı
söyleniyor. Doğru olabüir
mi" sorusuna,
"Kayıtlarda bu tür gizli
operasyon yok, Her devletin
bazı gizii işleri olur. ancak
devletin kendi kayıtlannda
yeralmayacakbir
operasyon olmaz. Böyle bir
şey yok. Hiçbir operasyon
devİettcn gidenecek
niteükte değüdir"
karşılığını verdi.
Cumhuriyet
aleyhine
davalara ret
ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu) - Ankara'daki 3
ayn mahkeme
Cumhuriyet gazetesi
aleyhine açılan tazminat
davalannı reddetti.
Ankara 25. Asliye Hukuk
Mahkemesi, kapatılan
RP'nin siyasi yasaklı
genel başkanı Necmettin
Erbakan'ın Çeçenistan
skandahyla ilgili olarak
gazetemizde yayımlanan
haberlerle ilgili 3 milyar
lıralık tazminat istemini
reddetti. Ankara DGM
Savcısı Dilaver
Kahveci'nin, Erbakan'ın
Kanal 7'deki
konuşmasının kaset
deşifresini yaptırması
konusunda yayımlanan bir
haberle ilgili tazminat
istemi de reddedildi.
Diyarbakır büromuza
baskında bulunan Söz
gazetesi sahibi Mehmet
Ali Altmdağ'ın gazetemiz
aleyhine açtığı tazminat
davasıyla ilgili Diyarbakır
Asliye Hukuk
Mahkemesi'nin ret karan
da Yargıtay 11. Hukuk
Dairesi'nce onandı.
Basbakan, Türkbank sorununda satışın durdurulmasının önemli olduğunu söyledi
Yılıııaz: Ben de hatahyımMUSTAFABALBAY
Basbakan Mesut Yılmaz, Türk Ti-
caret Bankası'nın (TTB) satışı sıra-
smda kendisinin ve baa kamu görev -
lilerinin hatah davranmış olabüece-
ğini ancak. sonuçta banka satışmın
durduruldugunu, satış günü Başba-
kanlığa gelen belgeyle ilgili soruş-
turmabaşlatıldığını söyledi. Yılmaz,
önceki akşam gazetecilerle sohbe-
tinde TTB'nin satış süreciyle ilgili
gelişmeleri adım adım anlattı. Yıl-
maz'ın verdıği bilgiler şöyle:
• TTB ihaleye çıkınca, Korkmaz
Yigit, Gfineş Taner'e gıdıyor Yığit,
Taner'ediyorki, "Benbubankayısa-
tın almak istiyorum. Bu konuda ge-
rekü her türiü özveriyi gösteririm."
Güneş Taner de geldı bunu bana an-
lattı. Ben Korkmaz Yiğıt ismiyle ilk
kez böyle muhatap oldum. Yanılmı-
yorsam, 4 Mayıs günüydü.
• Alaattin Çakıa bu dö-
nemde telefonlar edıyor.
Ihaleyı Korkmaz Yiğıt'ın
almasını istedigini söylü-
yor. HayyamGaripoğlu'nu
anyor, Erol Evcil'ı anyor.
Bu duyum bana mayıs
ayında geldı.
• Ben de bunun uzenne
Güneş Taner'ı aradım. Bu
duruma dikkat edin. Çakı-
cı'nın devrede oldugu söy-
lenıyor dedim. Bu durum-
da Yigıt'in bu ıhaleden dış-
lanması gerektiğıni söyle-
dım. Taner de bana, gereği-
nı yapanz dedi.
• Yıgit, Taner'e geldi.
TTB'yi almak istedigini bir
kez daha söyledi. Taner de
ona, "Bu ihaleye girme. Sa-
na verilmeyecek. Başba-
kanda senin hakkında bil-
gi var. Kazansan da \erme-
yecekler"dı>or.
• Bu görüşmeden sonra
Yiğit sürekli beni aradı. Ba-
zen günde 2-3 defa not bı-
rakh. Görüşmedim.
• Yigit benimle görüşe-
meyince Ciııdonık'u dev-
reye soktu. Cindoruk beni
aradı, "Adam önemli şey ler
anlatryor, bir göriişün" de-
di. Cefi Kamhi ile bırlikte
benden randevu aldılar.
Meclis'e Kamhi getirdı.
Tarih yanılmıyorsam 30
Haziran'dı.
• Yigit bu görüşmede
bana mağdur durumda ol-
duğunu söyledi. Anlattığı-
na göre, Çakıcı 'nın ihaleye
mûdahale etmemesini isti-
yormuş. Bazı çevreler onu
Çakıcı ile ilişkılendirerek
zarar vermek ıstıyormuş.
"Beni bertaraf etmek isti-
yorlar. Lütfen bunu engeileyin*' dedı.
Çakıcı "yla yıllar önce bir kat satışın-
da ılışkisi olmuş. Satış sırasında o-
nun karanhk biri olduğunu anlamış.
"Karanük ilişkilerden korkanm. bu
adama bulaşmamak gerekir dedim
ve bir daha muhatap olmadun" de-
di. Anlattıgı bu. Yani benden zor du-
rumda kalmış kişı olarak yardım ıs-
tedi. "Lütfen bana engel olmayın,
önümii kesmeyin" dedı. Ben de bu
bilgılerı Güneş Bey'e aktardım.
• MtT müsteşannı Başbakanlığa
davet ettim. Emruyet Genel Müdü-
rü'ylebaşkabiryerdekonuştuk. Var-
sa, Çakıcı-Yiğıt ilişkisini ortaya çı-
karmalanru istedim.
• 4 Agustos'ta ihale sonuçlandı.
Yigit, en yüksek parayı veren kişı ol-
du. 28 Agustos'ta ben ekonomık ko-
nularla ilgili basın toplantısı yaptı-
gım gün konuyu araştınyorduk.
• Benim bu kaygılanm üzerine
Taner, "Sayın başbakanım bu özel
bir ihale. Yasa bize, satış sonrasında
da eğer oiumsuz bir durum \ arsa. sa-
nsı durdurma yetkisi > eriyor. O yüz-
den işlemier yürüsün, elimize bilgi-
belge ulaşhğında gerekeni yapanz,
geç olmaz" dedı.
• Eylül başıydı. Sanınm 11 Eylül.
Korkmaz Yıgit beni bır kez daha ara-
dı. Kanal 6'yı saün alıyorum, Kanal
E'yı aldım. Yeni Yüzyıl'dan sonra
Millıyet'i de alacagım dedi.
• Bunun uzenne kuşkulandım. Bu
adam beni arayıp niçin bunlan söy-
ledi. "Gazete,televizyonakiığuıa gö-
re benden para isteyecek" dedim. O
zaman TTB'de taahhüt ettigı parayı
da bizden isteyecek. Hemen talımat
verdim, bu kişiye kamu bankalann-
dan hiçbir kredı ya da teminat mek-
tubu verilmemesini ıstedun.
• tçişleri Bakanı KutJu Aktaş bu
dönemde beni aradı. Korkmaz Yıgit
onu aramış. Kamhi aracılıgıyla ran-
devu ıstemiş. Aktaş, randevunun
Meclis'ten ahndıgını öğrenınce ver-
miş. Görüşme sırasında Yigit, Mal-
kı cınayetıyle ilgili bilgiler vermiş.
Çakıcı'yı tamdığını söylemiş. Daha
aynntı anlatmış. Aktaş bunlan bana
bildinnce Başbakanlık'ta sayın Ece-
vit \e Aktaşİa oturup konuştuk. O
sırada Güneş Taner ABD'deydı. Te-
lefon ertım, Yığit'in bıze dogru söy-
lemediğinı anladıgımızı, bu satışın
iptal edılmesi gerektigini söyledim.
O da onayladı. Bu karanmız ekim
başındaydı.
• 8 Ekim günü beni gazetecı Tun-
cay Ozkan aradı. Akş.am görüştük.
Özkan bana şu bılgilen verdı, "Fık-
n Sağlar'ın elinde bir bant var. Dört
telefon görüşmesini içeriyor. Çalocı-
Yiğit görüşmesi. Sesleri tamdım." O
bildiğiniz görüşmeler.
• 9 Ekimde istıhbarat daire baş-
ÇtZMEDEN YUKARI MUSA KART
\ \
kanıyla organize suçlar daıre başka-
nını aradım. Bilgi istedim.
• 11 Ekimde Antarya'daydım. Or-
ganize suçlar daire başkanı geldi.
Böyle bır telefon görüşmesinin oldu-
ğunu söyledi. Bilgi notu verdi. Gö-
rüşme 21 Mayıs'ta olmuş. Neden da-
ha önce bilgi verilmediginı sordum,
"Bizim hatamız olmuş. Biz ricari iliş-
kilere girmeyiz. Ölüm tehdidi ve ben-
zerküiıularoluncagireriz" dedı. An-
cak emnıyette sadece dördüncü gö-
rüşme vardı.
• 13 Ekim'de Fikri Saglar bandı
açıkladı. Aksam benden randevu is-
tedi. Göruştük ve satışı durdurduk.
Saglar bandı, yurtsever bir kamu gö-
revlisinm verdigini söyledi ama, em-
niyet kaydın Çakıcı tarafindan ya-
pılmış olduğunu, Saglar'a oradan
gıtmış olabilecegini söyledi. Bandı
hemen yargıya ilettik. Şimdi elimiz-
deki tek somut kanıt bu kasetrir. Biz,
mantıkla degil duyumla degil,
hukukla hareket etmek zorun-
daydık.
Sorular - yanıtiar
Yılmaz bu genel özeti yap-
tıktan sonra gazetecilerin soru-
lannı yanıtladı. Sorular ve ya-
nıtlar şöyle:
"Vlgit sizi aradıgında Milli-
yet gazetesi benüz satümamışd.
Aydın Dogan'a kuşkulannızı
söyledinizmi?'1
• Evet söyledim. Banka sa-
uldı ama, araştınyoruz dedim.
Aydın bey, 'Geç kaldmız. Yann
işİem bitiyor. Devlet banka sat-
Basbakan Yılmaz mafyayla savaşımın çok daha uzun süreceğini söyledi
6
Çeteler dayanışma içinde'ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Basbakan
MesutYılmaz çetelerle ilk kez kapsamlı bir mü-
cadele başlatıldığım belirterek "Bu işi yeni öğ-
reniyoruz. tlk aşamada büyük yol akhk. Hedef-
lerimizin yüzde 90'ına ulaşbk, ama deştikçe ye-
ni bağJannlar çıkryor" dedı. Son operasyonlann
askerlenn etkisiyle değil, hükümetin ağırhğıy-
la hızlandığmı, Milli Güvenlik Kurulu bildiri-
sine de "organize suçlarla mücadele" maddesi-
ni kendisinin koydurduğunu vurgulayan Yıl-
maz, yargıdaki boşluklardan yakınırken muha-
lefetin kendilerini desteklemediğini söyledi.
Basbakan, çetelerin son dönemde sustuklannı
ve dayanışma içinde olduklannı belirtti.
Yılmaz önceki akşam Başbakanlık Konu-
tu'nda 5 bakan, 6 üst düzey bürokrat, 20 gaze-
teciyle yemekJi sohbet toplantısı düzenledi. Ye-
mek, saat 21.30'da sona erdi. Ardından Yılmaz,
çetelerle mücadele konusunda genel bilgi \ er-
di. Daha sonra gazetecilerin sorulannı yanıtla-
dı. Toplantı 01.45'e dek sürdü.
Toplantıya katılan bakanlar şunlar:
İçişleri Bakanı Kutiu Aktaş, Adalet Bakanı
Hasan Denizkurdu, Maliye Bakanı Zekeriya Te-
mizel, Sanayi ve Ticaret Bakanı Valım Erez,
Devlet Bakanı Güneş Taner. Üst düzey yöneti-
cilerden de şu kişiler toplantıya katıldı:
MlT Müsteşan Şenkal Atasagun, Merkez
Bankası Başkanı Gazi ErçeL Başbakanlık Müs-
teşan Yaşar Yazıaoğlu, Hazine Müsteşan Ye-
ner Dinçmen, Emniyet Genel Müdürü Necati
Büican, Özelleştirme îdaresi Başkanı Uğur Ba-
yar. Yılmaz sözlerine "Bu toplantıyla ilgili çok
spekülasyon çıkn. Eğer bir sorgulama >-arsa, sor-
gulanacak kişj benim, sommlu benim. Sorula-
nnıza ben yanıt vereceğim. Yctersiz kaldığım
noktada bakan ve bürokrat arkadaşlanm yar-
duncı olacaklar" diye başladı.
Yılmaz'ın verdiği bilgiler konu başhklanyla
şöyle:
MAFYANIN UÇ TEMELİ: Konunun özü
1993-96 yıllan arasında yatıyor. Mafyanın bü-
yümesinde üç önemli etken rol oynamış. Ku-
marhaneler, uyuşturucu, çek-senet-rüşvet ben-
zer ilişkiler ağı. Bizim dönemde yakalanan
uyuşturucu önceki 10-15 yıla bedel. Kumarha-
neleri kapattık. Çek-senet ve benzer işlerin
adamlannı da tek tek yakalıyoruz. Işe başlarken.
önce devleti bu ilişkilerden anndırmak gerekir
diye düşündük ve bu yönde önemli adımlar at-
tık. Sonra organize suçlar dairesini kurduk, ye-
niden yapılanmaya gittik.
YÜZDE 90 BAŞARI: Çeteler konusunda
önümüze koyduğumuz hedefin yüzde 90'ma u-
laştık. Yakalanması gerekenlerin çoğu yakalan-
mıştır. Bunda Emniyet'le MlT'in organize hale
getirilmesı ve yurtdışı emniyet kururrüanyla
uyumlu çalışılması önemli rol oynadı.
TEMELİ FİNANS: tşe koyulunca şunu gör-
düm: Bu cinayetleri aydınlatıyoruz. Yani tetik-
çileri, azmettirenlerin bazılannı buluyoruz. An-
cak asıl önemli nokta para. tşin içindeki finans
bağlantılannı çözünce daha net konuşabilece-
ğiz. Bu yüzlerce trilyonluk bir olay. Sayın Te-
mizel açıkladı. 43 dosya incelemede. Zaten fa-
ili meçhul cinayetlerdeki finans olayına bakın-
ca iş daha kolay çözülüyor. Özetle, birincisi te-
tikçilerin yakalanması yetmiyor, ikincisi mali
boyuta çok önem vermek gerekiyor, üçüncüsü
hukuk sistemini yeniden düzenlemek gerekiyor.
YASAL HAZIRLIK: Bizim konuyla ilgi'li 4
yasa hazırlığımız var. Organize suçlar yasası,
pişmanlık yasası, memurun yargılanmasına iliş-
kin yasa ve milletvekili dokunulmazlığı. Öteki
partiler bizi bu noktada desteklesinler, çetelerin
kökünü kazıyalım.
tKİ TEDIRGLNLİK: Bız çetelerin üzerine
gittikçe iki önemli tedirginlik yaşanryor. Biri, çe-
telerle ilişkili olanlar. Bizirn de açığımız bulu-
nur mu diye korkuyorlar. Öteki de siyasi. Kimi
partiler, bizim bu işten prim yapacağımızı dü-
şünüyorlar. Oysa biz olaya siyasi çıkar açısın-
dan bakmıyoruz. Ben "Bizim partide bile ben-
zer bağlannlar olabflir" diyorum.
BURSA-ISTANBUL: Özellikle 1995 yılın-
daki Bursa-lstanbul hattında olanlardan çok
şüpheleniyorduk. Bunu ben muhalefette de söy-
ledim. tktidara gelince gördüm ki, bu dosyalar
kapanmış. Yeniden açtırdım. 3-4 ayda akıl almaz
bağlantılar ortaya çıktı. Bunlann tümünü açık-
layamam. Aralannda kamuoyunun muteber bil-
diği işadamlannın da bulunduğu karanlık iliş-
kiler var.
MALKİ CLNAYETt: Sadece Malki cinaye-
tinde yüz kılçık var. Kılçıklara dürüst diye bili-
nenlerin de kanştıgı anlaşılıyor. Soruşturma de-
vam ediyor. Bu devam eden olaylarla ilgili ha-
berler ne yazık ki soruşturmayı güçleştiriyor.
Haberi alanlar yurtdışına kaçıyorlar. Konuyla
ilgili görülen kamu görevlilerini de işten el çek-
tiriyoruz. Malki cinayetını zamanında mali yö-
nü dikkate alarak soruştursalardı, o dönemde
yani 1995'te sonuç alınırdı. Şunu da söyleme-
den geçemeyeceğim, mafyayla mücadeleyi ye-
ni öğreniyoruz.
ASKERİN ETKİSt YOK: Bu mücadelede
hükümet olarak ağırlığımızı koyuyoruz. Kimi-
leri askerler yapın dedi onun için üzerine gidi-
liyor. diyor. Oyle bir şey yok. MGK bildirisine
organize suçlarla mücadele maddesini ben koy-
durdum.
ş y
karşılıgını verdi.
"4Ağustos günü satışaşama-
sında Başbakanlığa emniyetten
ihaledeki kuşkulara Uişkin yazı
geliyor. Bu yazı nerede?"
• Orada bır hata olmuş. Yazı
4 Agustos günü Ihaleden 5-6 sa-
at sonra geliyor. Başbakanhk'ta
kayboluyor. Yazının Kozmik
büroya gelmesi gerekirdı. Ras-
gele bırine verilrniş. Soruştur-
ma başlattım.
"Bütün bu duyumUnnıza
rağmen ihale yapıbyor. Sanş bu
kadar gecikmiş, araşörmanın
bitimine dek ertekyemez miy-
diniz?"
• Hukukı hareket etmek zo-
rundaydık. Belge yoktu. Hem
Güneş beyin dedigi gibi, satış
daha sonra iptal edılebilirdi.
"POAŞ ihalesinde birindye
değil, üçüncüye verdiniz. Bun-
da da birinci olmasına ragnen
YlgJt'i eleyemez mrydiniz?' ? **
• Hayı'r. O, özefleştirrrffc-ya*
sasına baglı satıştı. Bu ayn.
özelleştirme Yüksek Kurulu
olarak biz, gözünün üzennde
kaşın var diyerek bile ihaleye
gireni eleyebiliriz. Ama bu ban-
ka satışı farklı.
"MTTten bflgi aldınız mi?"
• Bana, Evcil-Çakıcı ve ben-
zer telefon görüşmelerinde Yı-
git'in adının geçrigini söyledi-
ler.
"thaleyi almca MTTten ne-
den dosya istemediniz?"
• Dosya yok dedıler.
"AdamuL karanhk kişUerle
ilişkisi olduğunu MİT söylüyvr,
ama dosya >ok diyor. Öyİe mi?"
• Öyl'e..!
"Ylğit'in parayı nasıl kazan-
dığını araşnrdınız mı? "
• Her ihaleye girenle ilgili
öyle derin araştırma yapmak
çok zor. Ama ihaleye giren,
bunlann araştınlacağını düşü-
nüyor demeknr. Bakın bu adam
üç yıl önce bir banka satın al-
mış. Bank Ekspres'i. Eger bi-
zim elimizde kanıt olmadan
adım atsaydık. hukuki açıdan
zor duruma düşerdik.
" Başbakanlığa gclen. ihale
sürecine yasadışı müdahaieler
olduğuna Uişkin yazı kaybol-
masavdı. daha erken adım an-
labilir miydi?"
• Evet, atılabılirdi. Ama ora-
da hata olmuş. Sonuç olarak
biz olayın üzerine gittik ve bu-
gün satış durdu.
"4Ağustos'taki buyaaönce-
si size emniyetten bir bilgi notu
geuniş. Onu dikkate aldınız
mı?"
• Bana her gün pek çok bil-
gi notu geliyor. Bizim kuşkula-
nmız agustosta degil mayısta
oluştu. Ama belge yoktu.
"Çakıcı neden srarlaTTB'-
yi istiyor?"
- Saruyorum Erol Evcil'in
TTB'ye 60 milyon dolar kadar
kredı borcu var. Bu nedenle
olabilir.
IRMIKI AYDIN ENGİN aengin @ posta. cumhuriyet. com. tr
...Birinci vazifen Türk istiklalini,
Türk Cumhuriyetini ilelebet muha-
faza ve müdafaa etmektir.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin ye-
gâne temeli budur. Bu temel senin
en kıymetli hazinendir. Istikbalde
dahi seni bu hazineden mahrum et-
mek isteyecek dahili ve harici bed-
hahlann olacaktır. Birgünistiklalve
cumhuriyeti müdafaa mecburiyeti-
ne düşersen, vazifeye atılmak için,
içinde bulunacağm vaziyetin im-
kânlarını ve şeraitini düşünmeye-
ceksin. Bu imkân ve şerait, çok na-
müsart bir mahiyerte tezahür ede-
bilir. Istiklal ve cumhurtyetine kas-
tedecek düşmanlar, bütün dünyada
emsali görülmemiş bir galibiyetin
mümessili olabilirler.
1989 Sonbahannda "Duvar" ın yıkıl-
masını, Istiklal Harbi'nin en karanlık
günlerinde dostluk elini uzatmış Rus-
ya Şûralar Birliği
Cumhuriyeti'nin dar-
madağın olmasını fır-
sat bilmiş emperya-
list devletler, meydanı boş bulup,
"ebedi sermaye nizamının" tesis edil-
diğini ilan etmiş, Yeni Dünya Nizamı
veyahut Pax Americana namı altında,
bütün mazlum milletler üzerinde mut-
lak iktidarlannı tesis etmeye kalkışmış
olabilirler.
Cebren ve hile ile aziz vatanın,
bütün kaleleri zaptedilmiş, 75 sene-
de yoktan var edilmiş kamu mülkleri,
sanayi tesisleri, "serbestpiyasa iktisa-
diyyatı" nam kaprtalist nizamın kaide-
leri mucibince hususi mülkiyete peş-
keş çekilmiş, bütün tersanelerine gi-
rilmiş, bütün kamu bankaları yağma-
lanmış, en efsunkâr şehrinin böârüne
gökkafesler dikilmiş, bütün ordulan
dağmlmış, memlekette huzuru tesis
Nutuk 1998
etmekle mükellef polis teşkilatının en
hassas mevkilerine kadar mafya çete-
leri, rant vurgunculan. kara para sahip-
leri, hırsızlar, katiller, soyguncular sız-
mış, devletin ordusunun ve polisinin
uhdesindeki vazifeler, hukuk tanımaz
bir avuç alçak tarafindan müseccel ka-
tiilere ihale edilmiş ve memleketin her
köşesi birfiil işgal edilmiş, sahilleri
yağmalanıp betonla sıvanmış, köşe
başlarını eşkıyalartutmuş, sokaklann-
da haramiler geziyor olabilir.
Bütün bu şeraitten daha elim ve
daha vahim olmak üzere, memleket
dahilinde, iktidara sahip olanlar
gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet
içinde bulunabilirier.
Kör iktidar hırslarıyla, memleketin
uçurumun daha da dibine
itilmesineseyirci kalabilecek
kadar basiretleri tahrip ol-
muş, Istiklal Harbi'ni başla-
tan, bilfiil yürüten ve zafere taşıyan yü-
ce Meclis'i, kısır ve hatta kirli siyasi he-
saplann tatbikat mevkii ve mevzii ha-
line getirmiş olabilirler.
Hatta bu iktidar sahipleri şahsi
emellerini müstevlilerin siyasi
emelleri ile tevhid edebilirier.
Ellerinde tuttuklan iktidar imkânları-
nı şahsi menfaatleri için pervasızca
kullanıyor; kamu mülklerinin zengin
kaynaklannı taraftarlarının, rey tacirle-
rinin istifadesine hasrederek sefil si-
yasi menfaatlerini tahkim etmekte, ik-
tidar sahipliğini kendi süfli mevcudi-
yetlerinin devamını temin eden bir
meslek olarak tefsir, demokrasiyi tah-
rip, hukuku iki paralık etmekte olabi-
lirler.
Millet fakru zaruret içinde harap
ve brtap düşmüş, çocuklan çöplük-
lerde yiyecek aramaya zorianmış,
emekçileri sendikasızlaştınlmış, me-
muru üç kuruşa muhtaç kılınmış,
gençleri insafsızca coplanmış, mapus-
hanelere tıkılmış, haramilere izzeti ik-
bal içinde serbestçe dolanma imkân-
lan hayasızca ve hatta biihassa temin
edilmiş olabilir.
Ey Türk istikbalinin eyladı!
Işte, bu ahval ve şerait içinde da-
hi, vazifen, Türk(iyenin) istiklal ve
cumhuriyetini kurtanmaktır. Muhtaç
olduğun kudret, insanhğın asırlardır
biriktirdiği ilmin ve aklın ışığında; bu
Cumhuriyeti kuranların asli hedef ola-
rak önlerine koyduklan muasır mede-
niyetin bütün bilgi hazinelerinde ve
mutlaka kazanmış olman icap eden
demokratik cumhuriyet şuurunda
mevcuttur...
POLİTİKA GUNLUGU
HİKMET ÇETİNKAYA
Gurbet...
Rotterdam'da Türk işçilerie konuşuyoruz...
Yaşamlarından hoşnut değiller...
Acaba neden?
Yanıt şu oluyor?
"Çok vergi kesiliyor..."
Brüksel'de de aynı yakınmalan duyduk...
Yine yağmurtu bir gün...
Bonn'da Beethoven meydanındayız...
Mağazalar nedense bomboş...
Almanya Kırmızı -Yeşil hükümete hazırlanıyor...
Sosyal Demokrat Parti (SPD) ile Birlik 9û7Yeşil-
ler'e Almanlar kadar burada yaşayan Turkler de u-
mut bağlamış durumda...
Çünkü Kırmızılar ve Yeşiller seçim öncesi söz
verdiler:
"Alman Imparatorluğu döneminden kalma,
1913 tarihli Yurttaşlık Yasası'nda köklü değişiklik
yapıp, ırkçıltğı tarihin çöplüğüne atacağız..."
Şimdı Yurttaşlık Yasası'nın çağdaşlaştınlıp, ya-
şama geçmesi beklenıyor...
Kırmızılar ve Yeşiller 12 gün önce Bonn'da top-
landılar...
Komisyonda 25 üye bulunuyordu...
SPD'nin görüşü şöyleydi:
"Anne ve babadan birinin Almanya'da doğma-
sı halinde, burada yaşama merhaba diyen çocuk-
lanna Alman yurttaşı olma hakkı verilir..."
'Birlik 90/Yeşiller'\n bakışı ise şuydu:
"Anne ve babadan birinin Almanya 'da yaşama-
sı halinde, burada doğan çocuklann Alman yurt-
taşlığı hakkı tanınır."
Bu önemli bir adım...
Almanya'da 2 milyondan fazla Türk yurttaşı
hoşnut gelişmelerden...
Hem Alman hem de Türk yurttaşı olabilecekler...
Türkler ne diyor bu gelişmeler karşısında?
Yanrtlan şöyle:
"Doğuştan yurttaşlık hakkı çıkmalıydı..."
•••
Almanya'nın başkenti artık Bonn değil, Berlin...
Bonn'daki Meclis binası gri bir yalnızhğın için-
de hüznün resmini çiziyorgibıydi. Helmut Kohl'ün
başbakanlık konutu henüz boşaltılmamıştı...
Yağmur iyice bastırdı...
Ren Irmağı'nın kıyısındaki yeşillik sonbahara
yenikdüşmüştü...
Meclis binasına ve başbakanlık konutuna bak-
tım uzun uzun...
Yeniden Beethoven meydanına çıktım...
Bir kahveye girdim...
Der Spiegel dergisi'nin 19 Ekim 1998sayıstn-
da ilginç bir inceleme dikkatimi çekti:
"Çifte kavrulmuş..."
Dergi, Alman okullarında okuyan 200 bin Türk
çocuğunun eğitimine değiniyordu...
Der Spiegel Türk öğretmenlerin çocuklara "ide-
olojik" eğitim verdigini, yani "Türk milliyetçiliği"n\
aşıladığını anlatıyordu...
Ama Der Spiegel "ideoloji" kavramını kanştın-
yor, "TûrkOm, doğruyum, çalışkanım"sözlerini ya
da "Istiklal Marşı" okumayi rrkçılıkla özdeşleşti-
riyordu...
Yazıda yanlışların arasında bazı doğrular da var-
dı...
Çünkü, Sosyal Bilgiler kitabından alınan "Baba
ailenin geçimini saglar" ve "Anne ev işleriniyapar,
çamaşıryıkar, yemekpişirir..." biçimindeki bölüm-
ler gerici - faşist yazarlann görüşleriydi. Kökten-
dinci bir yaşam biçimi Almanya'daki Türk çocuk-
lanna Milli Eğitim Bakanlığı'nca aşılanıyordu...
Bilmem bu kitaplardan Milli Eğitim Bakanı Hik-
met Uluğbay ın haberi var mı?
20 yıldır Almanya'da yaşayan öğretmen Mete
Atay bu konuda şunlan söyledi Bonn'da karşılaş-
tığımızda:
"Der Spiegel'in yazdığının aksine 200 bin değil,
yaklaşık yanm milyon Türk çocuğu çeşitli Alman
okullanna devam ediyor. Bu çocuklann yüzde ka-
çı Türkçe ve Türk Kültürü derslerine katılıyor? Ka-
tılanlar işi ne kadar ciddiye alıyor? Çocuklann ana-
dil dersi almadan yetişmeleri asimile edilmelerini
kolaylaştınr. Günümüz çağdaş toplumlannda asıl
olan çok kültühü eğitimdir. Türkçe öğrenmek ve-
ya Türkçe dersleri, biryük veya Alman toplumu-
na uyum sağlamada bir engel değil, çok dilli - çok
kültürlü bir zenginliktir. Bu böyle algılanmalı. Ba-
zı basın kuruluşlan ve çevreler, çeşitli sebepler
bularak bu dersi kötülemek ve uzun sürede kal-
dırmahesaplan yapmak yerine; Türkyetkililer, ve-
liler ve Alman yetkililerin Türkçe ve Türk kültürü
derslerinin en iyi şekilde ve verimli yapılması için
el ele vermesine ortam hazıhamaya çalışmalıdır.
Çünkü söz konusu zenginlik her kesim için gerek-
lidir."
•••
Yağmur dindi...
Martılar Ren Irmağı üzerinde çığlık atp kanat
çırpıyoriardı. Akşamüstülerin huzursuzluğu
Bonn'un üzerine inmek üzereydi...
Insanlar tıpkı Nihat Behram'ın "Gurbet" roma-
nında anlattıgı gibiydi. Küçük bir çocuk annesinin
elinden kurtulup oyuncakçı vitrininin önünde so-
lukalıyordu...
Sevgi, sevda ve hüzün...
Nihat'ın Nuri'lerini, Aşur'lannı, Hamzalannı ara-
dı gözlerim Bonn caddelerinde...
Onlar pek yoktu...
Çünkü Bonn Türk işçilerinin yoğun olduğu bir
kentdeğildi...
Artık Bonn'daki bakanlıkların, elçiliklerin bulun-
duğu semtler yeni iş merkezlerine kucak açacak-
tı...
Beethoven Meydanı'ndayünjmeye başladım...
İki gün önce Brüksel'de Grand Plaza Meyda-
nı'nda gördüğüm çocukları, yaşamın kelepçeli
günlerini geçiren bizim insanlarımızı anımsadım...
Gurbet neydi? Acı bir yaşam biçimi miydi?
Onlar Avrupa'da yaşayan Türklerdi. Onlar çare-
siz kaldıklannda gökyüzüne tutunmak istiyorlardı.
Onlar acımasızlığın çarklanndayaşıyorlardı. Onlar
güneşi, kan, yağmuru dinliyoriardı. Onlar korkula-
nn içinde yeşenmiş sevdanın adresini yitirmişler-
di...
Trene bindim. Nihat Behram'ı okumaya başla-
dım...
Dedim ki: "
"Sen avare yüreğim/ Sen değil misin/ takılıp ar-
dısıra nice vurgun yediğim/ Sen değil misin bit-
mez yollara çeken beni."
hikmet.cetinkaya(g cumhuriyet.com.tr
Faks numaramız: 0212/ 513 90 98