22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 29 EKİM 1998 PERŞE 14 KULTUR Ziya Öztan'ın yönettiği, senaryosunu Turgut Özakman'ın yazdığı 'Cumhuriyet' yann gösterimde 6 Bu fîlıııi gençler için yapük' FECİRALPTEKİN Cumhuriyet dönemini drama- tizeeden ilk sinema filmi "Cum- buriyet"'30 Ekim'de gösterimi gi- riyor. Türkiye Cumhunyeti'nin 75. kuruJuş yıldönümii nedeniy- le TRT larafiııdan gerçeklesririlen ve yönetmenJiğıni Ziya Öztan'ın üstlendigi filmin senaryosu Tur- gut Ö/akmao, miizikJeri ise Mu- ammerSun imzasmı taşıyor Cum- huriyet te Mustafa Kemal Ata- türk'ü Rutkay Aaz, Ismet Inö- nü'yü Savaş Djncel, Fikrije Ha- nım'ı Hiilya Aksular, Latife Ha- nım'ı LMuna> Soysert Mevhibe Inönü'yü Veşim Âbç, Afet İnan'ı • Elvin Beşikçioğlu, Halide Edip Adıvar'ı Ayda Aksel, Zübeyde Harum'ı Macide Tanır canlandı- nyor. 'İnsan sıcaklığını kattık' 1922-J 933 sürecıni kapsayan Cumhuriyet filminin çekimlerine 16 Mart 1998 tarihinde başlandı. ]. TBMM, II. TBMM, Çankaya Köşkü. Ankara Palas, Türkocağı, Dolmabahçe Sarayı ve Yıldız Sa- rayı"nın yanı sıra Izmir, Bursa, Yalova, Afyon, Eskişehir ile Isviç- re'nin Lozan kentındeki tanhi me- kânlann kullanıldığı, bugün ar- tık varolmayan pek çok mekânın dekorlarla canlandırıldığı, oto- mobil, kamyon, ambulans olmak üzere 12 adet dönem aracının ye- niden üretildiği Cumhuriyet'in çekimlen 6 ağustosta tamamlan- dı. Bütçesi 1 trilyon lirayı aşan filmin montaj ve seslendırmesi Istanbul Televizyonu'nda. post prodüksiyon evresinin önemli bir böliimü Londra"daki Technicolor Stüdyolan'nda gerçekleştirildi. Genel sanatyönetmenliğini Me- tin Deniz, görüntü yönetmenliği- nı Colin Mouiner ve kurgusunu Hasan Bektaş'ın üstlendığı Cum- huriyet fıjminin kostiimleri Tür- kan Kafadar. dekorları Levent Kulaç ve Ahmet Şişman tarafın- dan hazırlandı. 300'e yakın te- mel oyuncu ı!e yaklaşık 25 bin yardımct oyuncunun rol aldığı Öztan: Tarih dünü anlatmak değil, bugünden düne bakmak demektir. Bu da yannlara bakabilmenin bir başka yoludur. urgut Özakman: 1922- 1933 dönemini kapsayan Cumhuriyet filminin, özellikJe gençlerimiz açısından, büyük boşluğu dolduracağına inanıyorum. film Türkiye Cumhuriyeti 'nin ilk 10 yılında gelişen sosyal ve siya- sal olaylann yam sıra bu dönem- de önemli rol oynamış tarihi ka- rakterlerin özel yaşamlanna, sos- yal ve siyasi kimJiklerinin ötesin- deki insan yanlanna ışık tutuyor. Yönetmen Ziya Öztan, filmin ana eksenini çağdaş, demokratik ve laik Türkiye Cumhunyeti'nin oluşumu ve devrimler süreci ola- rak tanımhyor. "Fümin senaryo- sunu yazan Turgut Özakman'Ia birtikteoluşturduğumuz ortak bir sinema bakısımız vardı. Dahaçok Türkiye Cumhuri\etTnin altya- pısınL saltanadn kaldınhsL, cum- huryetin kunıluşu, hilafetin kal* dıniışı vedevrimler sürecini anlat- mak istedik." Öztan, tümüyie belgelere da- yandınlmasma karşın Cumhuri- yet'in birtarih dersi değil, gerçek bir sinema filmi olduğunu vur- guluyor: "Birsinemafilmininiçin- de bulunması gereken insan sı- caklığını verdik Cumhuriyet'e. Fikriye Hanım'ın dramını, inti- haruu, Mustafa Kemal Pasa'nın Latife Hanım'la evliliğini. İsmet Inönü ile Mevhibe Hanım'ın iliş- kilerini anJafük. Çünkü bir kün- seyiinsan sıcaklıgryla tamyamaz- sanız, tam anlamıyla tanıyamadı- nız demektir. Birine yaklaşabii- mek için. önce onun elini sıkma- mz, ısısını almanız gerekir. Bu ne- denle Mustafa Kemal Paşa'nın ilişkjlerini, davranıslan/u, kavga- lannı,hüzünlerini, kısacaa insan \apısını ve özel yasamına iüşkin o stcakhğı da filme karmaya çahş- ük. Bir Mustafa Kemal Paşa mas- kı değil, insan vapısıkurmakist e- dik. Tarihln önemli olaylannı da bu yapının içine >erleştirdik." 'Büyûk sorumluluk ister' Öztan, dönem filmlerinin hata bağışlamadığını, özellikle de Kur- tuluş, Cumhuriyet gibi filmler- de, tarihi birebir karşılamak zo- runluluğunun azımsanmayacak bir sorumluluğa dönüştüğunü söy- lüyor: "Hepimizuı bir dünya gö- rüşfi, olaylara bir bakış açımız vardır,ancakdönem filmi çekhor- sanız,tarih ana ekseninde>ar olan doğrulan ortaya koymanız gere- kir. Biz, Cumhuriyet filminde ta- rihin önemli kisilerini canlandır- dık, koskoca bir Osmanlı tmpa- ratoriuğu'nun ardından kurul- muş, yeniden yapılanmadaki tar- üşmalan, hâlâ süren genç Cum- hurn rt'in oiuşumunun görsd kar- şıuklannı bulmava çahşûk. Bu, ta- bü ki insana bü\ük sorumiuluk- lar >ükle>en, özellikle de başlan- gıçta fazlasnla tedirgin eden bir iş. Aücak, Kurtuluş ve Ateşten Günler'den edindiğimiz deneyûn vealtyapısı saglam bir ekiple zor- luklan aşügımıza inanıyonım." Öztan, geniş figürasyonu, de- kor ve kostüm yapısıyla, dönem filmi çekiminin büyûk özen ve dikkat gerektirdiğini belirtiyor. Cumhuriyet'te pek çok sahne ger- çek mekânlann içinde çekilmiş, bazı sahnelerde ise mekânlann sadece dış cepheleri kullanılmış. Bazen tek bir sahne için, örneğin Mustafa Kemai Paşa'nın izmir'den Ankara'ya geldiğinde Medis'e yaptıgı o ünlü yürüyü^ün görûn- tülenmesi için üç ayn kentte çe- kimleryapılmış. Çevresi tamamen degişmiş du- rumdaki Ankara Istasyonu'nun yerine, mimari yapısı aynı olan Af- yon istasyonu kullanılmış. Mec- lis'in iç mekârüan ve dış cephe- sinde geçen sahnelerin çekimi Ankara'da gerçekleştirilirken Mec- lis'in karşı cephesi ve istasyon yolu Istanbul'da kurulmuş. Öz- tan, bozkınn ortasında kurulan ve yavaş yavaş büyüyen, 1922- 33 süreci içersinde mimarisinde önemli değişikJikJergözlenen An- kara kentinin yapısını verebil- mekte oldukça zorlandıklannı sözlerine ekJiyor. Öztan, Cumhuriyet'in ilk 10 yılı içinde Türk toplumunda ya- şanan değişikliklerin, özellikJe de Kjyafet Devrimi'nin yansımala- ruıın görsel karşıhklannı kostüm- leraracılığıyla verdiklerini belir- tiyor ve tekrarlıyor: "Dönem fîl- mi hata bağışlamaz çünkü. Yiiz- lerce kişinin yüriidüğü bir sokak sahnesinde, bir teievizyon anteni göze çarparsa ya da yûz binlerce kisinin koştuğu bir sahnede tek biri saatini çıkannayı unutmuşsa her şey mahvolur." 'O yTİlan kolay unuttuk' Öztan, Cumhuriyetfilmininya- nnlar için yapıldığını söylüyor: "Tarihi, bir nedenle anlanyomz. Tarih, dünü anlatmak değiL, bu- günden düne bakmak demektir. Bugünden düne bakmak da, ya- nnlara bakabilmenin bir başka yoludur. Cumhuriyet'in ilk yıİla- nnı iyi tanımazsak,Cumhuriyet'in gkJecegi yolu da anlavamayız." Öztan, Türkiye'nin sözlü kül- türden yazılı kültüre geçemeden kendini görsel külrürün içinde bulduğunu, özellikle de genç ku- şağın kendi tarihini ögrenebilme- si için bu tarihin görsel karşılık- lannı kavraması gerekriğini beh'r- tiyor: u Kolav unutaa befleği za>tfbir ulusuz. Cumhuriyet'in kuruluş yıflannı da kolay unuttuk. 1923 yıhndaöğretmen okulu öğrencik- ri peçeyiedolaşıvorlardL A) nı genç kızlar 4-5 \ıl içinde çağdaş giysi- lerebüründüler. Tiim budegtşik- Bkler birandagerçekleşmedL Sal- tanatuı kaJdınlması için, hilafetin kaldınlması için. kadın haklan için büyük kavgalar verildi, bu cumhuriyetkolay kuruhnadı. Biz, Cumhuriyet fîfanini, Türk topfu- munun nereden nerdere geldiği- ni gençlere anlatabilmek içinyap- tik." Cumhuriyet, yanndan başlaya- rak Türkiye genelindeki 70'e ya- kın sinemada dönüşümlû olarak gösterilecek. Daha sonrada filmin 6 saatlik versiyonu dizi halinde te- ievizyon izleyicisine sunulacak. Turgut Özakman, özellikle Atatürk'ün insan yanını belirtmeye özen gösterdiğini söylüyor 'Bugiinükavramakiçin dünüiyibümeü- TRT'nin, Cumhuriyet'in 75. kuruluş yıldönümünü böyle bir vapımla kutlama- sını nasıl değeriendirivorsunuz? TLTlGtT ÖZ,4K.'VL4.N - TRT, Cum- huriyet'in 75. yılını bildiğim kadanyla bir- çok vapımla kiıtlamaya hazırlanıyor. Cum- huriyet filmi. bu yapımlardan biri. Ama en zoru ve kapsamlısı. TRT'nin çeşitli zor- lukJannı bile bile. büyük bir film -ve di- zi- yapılmasına karar vermesi, önemli bir olaydır. TRT yönetimi her türlü fe- dakârlığı yaparak yapımı sonuna kadar kararlı birbiçimdedesteklerniş vezama- nında sonuçlanmasını sağlamıştır. Bu yaklaşımı, karardan daha önemli buldu- ğumu belırtmeliyim. Böyle bir görevi yüklendigim ıçın mutluym. - Cumhuriyet'in 75. yıhnda izleyiciye, özellikle de gençlere böyle biryapımın su- nuhnası nasıl bir anlam taşıyor sizce? Öğrencilerimiz liseden üni\ersiteye, yakın tarihimız hakkında basmakalıp bir- kaç bilgiden başka bir şey bılmeden ge- lıyorlar. Bu arada birçok gençlerimizin beyinlen de yıllardan beri, Atatürk ve Miüi Mücadele hakkındakı yalanlar, yan- lışlar, yutturmacalarla yıkaruyor diyeme- yecegim. kirletiliyor: sahte. uyduruk ta- rihler yayımJanıvor. Devletin ilgili ku- rum vebirimlen ise buyıkıcı yalanlar kar- şısında ısrar ve inatla susuyor, bu kaba ya- lanlan düzeltmek için hemen hemen hiç- bir şey yapmıyor. Durum bu. Bu bakım- dan, 1922-1933 dönemini kapsayan Cum- huriyet filminin. herkes. ama özellikle de gençlerimiz açısından. çok özel bir anlam taşıdığına. büyük boşluğu doldu- racağına inanıyorum. Bugünükavramak için dünü iyı bılmek gerek. '144 kaynaktan yarariandım' - Senaryojıı hazıriarken geçirdiğiniz çaüşma sürecini biraz anlaür mısuuz? TRT Genel Müdürü Yücel Yener, ge- nel müdürolduktan kısa bir süre sonra Zi- « Oztan'ı .Ankara'ya davet etmiş ve 75. yıl dolayısıyia cumhuriyetın kuruluş ve devrimlerle ilgili bir film -ve dizi- yap- mayı düşündüklerini söylemiş. Ziya Öz- tan, profesyone) biryapım için gerekli ba- zı koşullar ileri sürmüş. Sanınm bu ara- da da senaryoyu benim yazmamı öner- mış. Olumlu vanıt alınca bana geldi. Ta- sanyı anlattı. Senaryoyu yazıp yazma- yacağımı sordu. Evet dedim. Tarih. 19Ey- İül 1997. Böyle bir çalışmanın. belki de birdaha yapılamayacafını dikkate alarak 1922-1933 arasındaki bütün olaylan iş- lemeyi kararlaştırdık. Senaryo bütünüy- leçekilecek. önce ıki buçuk saatlik birfihn yapılacak. sonra da bütün malzeme kul- İanılarak televizyon için 6 bölümlük bir dizi oluşturulacaktı. Yani ikı büyük iş, iç içe gerçekleştirilecekti. Içerik ve işleyiş konusunda mutabık kaldık. Daha o gün ise başladım. Söz konusu dönemle ilgili yazıJı ve görsel kaynaklann çoğu elim- deydi. Bazı eksikler vardı. Bir ay içinde l>u eksikleri tamamladım. Hepsini yapı- B'ugün hâlâ Atatürk'ün kişiliğine saldınlıyor, aleyhindeki türlü masallarla bazı çocuklanmızm beyinleri kirletiliyorsa, sebebi, sırf milletinin yaran için yaptıklandır. Cumhuriyet, bu seçimin ve mücadelemn hikâyesini anlatıyor. mın amacı açısından taradım. bütün ay- nntılan fişledim. Senaryoda yer alacak başlıca konularla mekânlann, kişilerin ve belli başlı araç ve aksesuvarlann lis- tesini hazırlayıp görüşünü almak için Öz- tan'a yolladım. Anlaştık. Ben senaryoyu yazarken onlar da Istanbul'da hazırlıkla- ra koyuldular. Zamanla çılgınca bir ya- nş başladı. Yazdıkça yolluyor, görüşünü alıyor ve yazmaya devam edıyordum. YazdıkJanmı, filmin müziklerini yapan Muammer Sun'a gönderiyordum. Gün- de ortalama 12 saat çalıştığınıı söyleye- bilirim. Sadece annemi kaybettiğim gün çalışamadım. 11 yıllık çok hareketli bir dönemi pro- fesyonel sinema dilinedönüştürmek, bu- nu yönetmenin üslup ve isteğine uygun bir biçimde yapmak; çok cepheli konu- lan, özünü koruyarak yoğunlaştırmak ve kısaltmak; önemli. aydınla- tıcı hiçbir aynntıyı atlama- mak; bu uzun süreyi bir 'an- laücı' ohnaksızın, akıp gi- den bir süreç olarak kurgu- Iamak, olaylan konunun va- kânna uygun olarak özenle işlemek, elbette kolay ohna- dı. Ben senaryoya devam ederken çekimler de 15 Mart'ta başladı. Senaryonun yazımı ise çekimlerin baş- lamasından 15 gün sonra 1 Nisan 1998'debitmiştir. Se- naryo 416 sahneden oluşu- yor. 640 sayfa rutru. 68 yaşındayım. Sağlıklı bir insan da değilimdir. En ufak bir yanlışı bile kaldır- mayacak olan bu çok yüklü ve sorumluluk isteyen senar- yoyu, yazıp bitirebilmemin sırn galiba şu: Cumhuriye- Sekiz ay içinde, gerekli bütün araştır- ma ve hazırlıklan yapmak, çok büyük bir özen ve özveri ile çekimlen tamam- lamak, kaba ve ince montaj, seslendirme, müzikleri besteleme, döşeme vb. gibi iş- lemleri sonuçlandırmak ve filmi 26 Ekim'eyetiştinnek, bana sorarsanız mu- cizeye yakın bir başandır. Bir cumhuri- yetçi olarak, hepsini minnetlekutluyorum. -Senarvt^ıı \azarken hangi kaynaklar- dan yarariandınız? O süreci birkaç eserin yardımı ile kav- ramak mümkün değildir. Yüzlerce kay- naktan yararlanmak ve dönemin koşul- lanru, önyargısız, objektif olarak sapta- makgerekir. Olayı birucundan tutarak yal- nız bir açıdan bakarak anlatamazsınız. Işlenecek her konu ile ilgjli olumlu-olum- suz bütün kaynaklan taradım. Başhca 144 kaynaktan yararlandım. Ilke olarak ti sevmek. 'Cumhuriyet'te Mustafa Kemal'i Rutkay Aziz oynuyor. bütun sahneler, geçerli ve güvenilir bel- gelere ve kaynaklara dayanmaktadır. An- cak kişilik özelliklerini belirtmek, drama- tikliği sağlamak ve bir gelişimi noktala- mak amacıyla bir iki hayali saJıneye yer verdim. Cuinhuriyete ve devrimlere kar- şı olan çevreleri yansıtan bazı sembolik sahnelerde yer alan kişiler, temsili nite- liklerdir. Anılar konusunda çok ihtiyatlı davTandığımı açıklamahyım. Sadece so- mut gerçekler, olaylann akışı ve birbir- leri ile tutarlı olan anılan dikkate aldım. Atatürk 'ün insan yanuu belirtmeye özen gösterdim. - Senaryoda, Cumhuriyet'in kuruluş süreci ve Atarürk'le ilgili olarak özellikle alnnıçizmekistediğmiz noktalarneterdi? Atatürk, büyük zaferden sonra mille- tinin gerçek kurtuluşu için hayatını ve sayguıhğını tehlikeye atmış, çagınuzın en büyük kahramanıdır. Kulluktan vatandaşlığa, saltanattan Cumhuriyete, dolayısıyia demokrasiye, ümmetten millete, din dev- letinden laik devlete, ak- hn ve vicdanın özgürlü- ğüne ve hoşgörüye giden yoiu açmasa, kasacası çağ- daşlık ve aydınlanma yo- lunu seçmese ve bunda di- renmese, bütün milletinin minnetini kazanmış bir kahraman olmamn konfo- runu yaşamakla yetinse, birkaç işbirlikçi dışında hiçbirdüşmanı olmaz, hiç- bir tehlike, tepki ve iftira ile karşılaşmaz, kendi ba- kımından büyük bir mut- luluk içinde, gününü gün edebilirdi. Ama Türkiye de ortaçağ ile yakınçağ arasında biryerde kalırdı. Atatürk bu kolay, tehlikesiz, güvenli, ke- yifli yolu değil, zor olanı seçmiş, bir or- taçağ toplumunu çağdaş bir toplum yap- mak için mücadele etmiş ve başarmıştır. Cumhuriyet, bu seçimin ve mücadelenin hikâyesini anlatıyor. Film 18 Eylûl 1922'de başlıyor - Senarvmu yazarken hata yapmak va da tepki almak kaygısı taşıdığuuz konu- lar oldu mıı? Böyle kritik bir dönemi işlemeye so- yunanın, hatayapmak hakkı yokrur. Kal- dı ki dikkatli, kılı kırk yaran, itidalli bir insanımdu'. Senaryoyu yazarken hiç ha- ta olmaması için olağanüstü özen göster- dim, sürekli denetledim. Ama o döneme bakış açımı, eleştirmek isteyenler çıka- bilir. Bakış açımı hemen özetleyeyim: iyi ki insan onuruna en yakışan rejim olan cumhuriyet kabul edilmiş ve onun gereği olan işîer yapılmış! Senaryoda, çok daha sonralan, birta- kım iddia, tartışma ve masallara yol açan bazı olaylar da yer alıyor. Hiçbiri atlan- mış değildir. Birkaç örnek vereyim: To- pal Osman olayı, Şeyb Sait isyanı, Izmir suikastı, Menemen olayı, Serbest Fırka olayı vb. bunlan, tabii bütün aynntılan ile işlemek mümkün değildi. Belki her biri bir film konusu. Ister is- temez, açıklayıcı, belirtici, bilgi verici birkaç sahne ile özetlendiler. Ama bu sahneleri yazmadan önce ilgililerin, ta- nıklann, sanıklann anılarmı, ifadelerini, bukonudaki belgeleri ve kaynaklan, ola- bildiğim kadar objektif olmaya çalışarak inceledim, kişilerin karakter özellikleri- ni goz önündetuttumve ortaya çıkan ger- çeğin özünü yansıtum. Bu bakımdan fil- min o sahnelerinin tepki alacagını sanmı- yorum, ama yeniden tartışmak isteyenler çıkabilir. Konular da bu sayede yeniden irdelenir. îyi de olur. - Filmin hangi noktada başla\ ıp hangi noktada son buJacağma, özellikle de an- lanlansürecin 1933 vıbylasmuiandınfana- sına nasıl karar verdiniz? Senaryo 18 Eylül 1922 günü başlıyor. Bugün, Latife Hanım'ın, zafer şerefîne M. Kemal ve arkadaşlanna evinde ziya- fet verdiği gündür. Senaryonun bugünden başlamasının birkaç sebebi var Kişileri serimlemek, M. Kemal Paşa-Latife Ha- nım ilişkisine değinmek, Büyük Taar- nız'un sonuçlannı ve Mudanya Mütare- kesi'nden önceki durumu açıklamak, Ata- türk'ün gelecek için düşüncelerini sergi- lemeye hazırhk yapmak, halkın sevinci- ni beiirtmek. Temel devrimler cumhuriyetin onun- cu yılına kadar yapılmış, zorluklar aşıl- mış, Cumhuriyet fidanı bir çınar olmuş- tur. Daha sonraki birçok karann ve uy- gulamanın başlangıcı da bu dönem için- de yer almaktadır. Aynca "10. Yıl" çok etkili bir final olma niteliği de ta^ıyordu. Bu sebeple de senaryonun içerdiği süre 29 Ekim 1933 günü son bulmaktadır. IŞILDAK VE YELPA^ ATtLLA BİRKİYE ateşten Gömlek' Her şeye razıdır Peyami; gençliğinde kaçı ğı büyük variığın, yani Ayşe'nin mezannın a ucunda yatmaya, gömülmeye razıdır. Yeterki ı yakın olsun. Düşman ateşiyle yaşamını yitiren Ayşe ile san'ı birlikte, yan yana gömmüşlerdir. Ayşe'den "izin ister"; onlann ayak ucunda y mak; yani oraya, onlann mezariannın ayak u< na gömülmek için; ve satırlan bastınlmış bir £ çığlığını dile getirir: "Ayşe, dünya kunıldu kurvlalıböyleazap oin mıştır." Bu azap, kesilmiş ayaklannın ya da beyninc ki kurşunun verdiği azap değil hiç kuşkusuz kanayan yüreğinin azabıdır... ölüm döşeğindeki Peyami'nin yazdıkları, r yaşanmamış bir karabasan gibi de okunabilir.. Halide Edib'in savaş yıllannda kaleme aldı Ateşten Gömlek (1922), Kurtuluş Savaşı'nı kor alan ilk romandır. Böylece, anti-emperyalist & vaşın da "ilk" romanıdır. HalideEdib, kocasıAdnan Adrvarile Ankara'> geçmiş, Kurtuluş Ordusu'nda görev almıştır. Ad nı Yakup Kadri'den "alarak" yazdığı Ateşte Gömlek romanı, bir aşk üçgeni eksenine oturtu muş, yeryüzündeki ilk anti-emperyalist savaşır bir "ulusal kurtuluş mücadelesi"nin tanıklığıdır. Romanda, ölümle pençeleşen Peyami'nin has tanedeki odasından geriye dönüşlerle yol alınz Anılannı kaleme alan Peyami, Anadolu'ya geçmi< "alafranga yaşamlı" zengin bir ailedendir. Akrabası Ayşe'nin Istanbul'a gelişiyle, Peya- mi'de değişiklikler olur. Izmir'e çıkan Yunanlılar Ayşe'nin kocası ve çocuğunu öldürmüşler; Ayse bir Italyan aileye sığınarak Istanbul'a gelmiştir. Geldiğinin ertesi gün, ünlü Sultanahmet mra'n- gine katılır. Daha önceki yıllarda annesi, Peyami'yi Ayşe ile evlendirmek ister. Peyami bu taşralı, adı Ayşe olan kızı kendine uygun bulmayarak, bir an- lamda yurtdışına kaçar. Oysa şimdi, Izmir'den gelen Ayşe'ye üişkin ilk izlenimleri, yüreğini o an kaptırdığının da ipuçla- ndır: "... Koyulaşmışyeşil, esmergözieri etrafında- kisiyahkirpikleriyaslıIzmir'inzeytinlikleriniörten yas örtüsügibiydi. Mustarip (sıkıntılı)derinyûzün- de ne yaş ne de telaş vardı. öyle karanlık ve de- rin bir şeydi ki... Yanından ince kaşlan altında o siyah kirpik çerçevesine ve biraz uzunca burnu- na bakıyordum. Kendini getiren vapura başını çevirip bakarken yüzünün, gözlerinden de şa- yan-ı dikkat (dikkat çeken) olanparçasını, Oscar VVilde'ın dediği gibi 'Fildişi saplı bir bıçakla açıl- mış bir kızıl nar' gibi dudaklannıgördüm. Büyük, biçimli, kırmızı dudaklannın ve arasındaki sedef gibi sağlam beyaz dişlerinin nihayetsiz bir kud- reti, zenginliği vardı." Daha sonraki satıriarda da: "(Ayşe'nin) yüzü bir azap maskesine benziyor, koyu yeşil gözlerinden yaşlar damla damla baş- layarak ince billûr bir gözyaşı sicimi uzun siy_ah fdrpiklerin/n uçlanndan yanaklanna akıyordu." Ihsan da Ayşe'yi görür görmez vurulmuştur. Ayşe'nin ilgisinin Ihsan'dan yana olması çok do- ğaldır. Ihsan, Kurtuluş Ordusu'nun yılmadan mü- cadele eden bir subayıdır. Üstelik, Ayşe'nin, Pe- yami'den yıllaröncesinedayanan bir alacağı"var- dır; her ne kadar Peyami büyük bir pişmanlık için- de de olsa. Peyami, romanın başında (kendi anlatımıyla) şöyle tanımlanır: "Hikâyemin başladığı ana kadar silik, cansız bir Hariciye memuru idim." Bu yanıyla bana, Savaş ve Barış'taki Piyer'i anımsatır. Hele hele Amerikan yapımı filminde Henry Fonda'nın oynadığı Piyer'i. Peyami'nin Anadolu'ya geçmesiyle birlikte (Ay- şe ile birlikte olması); Piyer'in Moskova'da kalıp Napolyon'u öldürme girişimi (Nataşa'nın dikka- tini çekmek belki de) bana akraba bir "biçim" olarak görülmüştür. O silik, cansız memurun içinde büyük acılar, ıs- tıraplar yaşanır. öte yandan, biz de onun kan damlayan satırlannda Kurtuluş Savaşı'nın "tanık- lığını" okuruz... Ateşten Gömlek'in geçen yıl yeni bir basımı ya- pıldı. HaJide Edib'in Bütün Eserieri'ni yeni bir an- iayışla yeniden basan ÖzgürYayınlan'ndan çıkan kitabı, yayıma büyük bir özenleGülbün Türkgel- di (Mehmet KalpakJı ile birlikte) hazırlamış. (Ne yazık ki geçen aylarda, kılı kırk yaran bu gö- nülden edebiyatçıyı yitirdik.) Ateşten Gömlek adı, hiç kuşkusuz ki, savaşın dehşetini imlemekle birlikte; aşk'ı da imlemekte- dir. Peyami'nin gömleğindeki kan, aldığı yaralardan aktığı gibi, yüreğinden de akmıştır hiç kuşkusuz... Şef Algis Zhupartis ÖWÜ • MOSKOVA (AA) - Bolşoy Tiyatrosu'nun orkestra şefi Algis Zhuraitis, uzun süredir devam eden hastalıgına yenik düştü. Litvanya asıllı Zhuraitis, Moskova ve Litvanya'nm başkenti Vilnius'ta çeşitli konservatuvarlarda çalıştı. Sanatçı, yaklaşık 40 yıl çalıştıgı Bolşoy Tiyatrosu'nda 'Kuğu Gölü', 'Fmdıkkıran', 'Romeo ve Juliet' ve 'Giselle'in yam sıra pek çok.gösteride de orkestra şefliği yaptı. Zhuraitis, 70 yaşmdaydı. 'Mrtolojik Yolculuk' kasım ayında başlıyor • Kükür Servisi - Avrupa'nuı 6 ülkesinden ve Türkiye"den yaklaşık 40 sanatçı, kendi kültür kökJerini aramak için 9-27 Kasım günleri arasında Bodrum'un Gümüşlük köyünde Eklisia Uluslararası Sanat Merkezi'nde toplanıyor. 'Mitolojik Yolculuk' basjığında gerçekleşecek sanat turu kapsamında, sanatçılar 10 gün sürecek bir seminerin ardından yörenin halk kültürünün kaynaklaruıı araştırarak oyun, türkü, müzik, şiir ve görsel sanatlar alanlartnda karşılzklı ahşverişte bulunacaklar. 15-24 Kasım günleri arasında ise 'Gelişme Sürecinde Çalışma' olarak tanımladıklan gösterilerini önce Bodrum-Milas yöresinde, ardından Yunanistan'ın Kos ve Kalimnos adalannda sergileyecekler. Sanatçılar, oyunlaruu Uluslararası Tiyatro Antropolojisi Okulu (ISTA) geleneklerine uygun olarak 'takas' çerçevesi içinde sunacaklar. 'Bir sizden bir bizden' anlayışıyla yöre halkından dans, türkü ve seyirlik oyunlaruu sergilemelerini isteyecekler. 'Mitolojik Yolculuk', Avrupa Birliği'nin 1998 Kaleideskop Kültür Fonu'ndan aldığı maddi destekle yola çıkıyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle