24 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 22 EKİM 1998 PERŞEMI 12 KULTUR Tiyatro İstanbul, sezona Refik Erduran'm yazdığı 'Seher Vakti' adlı oyunla başladı Tîyatroyla temiz toplum savaşıGÜL ERÇETtN De\ let-mafya-polis ilişkileri tam iki yıl önce birkamyon-Mercedes kazasıy- lagirdı Türkiye'ningündemine. Sonra- lan çeteler, özel timler, devlet sırlan, rüşvetler. tetikçiler girdi yaşamımıza, her gün telev izyon ekranlanndan, gaze- te manşetlerinden... Önce ınanamadjk duyduklanmıza, gördüklerimize, sonra sürek]ı aydınlık için birdakika ışıklan- mızı söndürdük. Bu kez tiyatro salon- lannın ışıklan sönecek sürekJi aydınlık için. Tiyatro istanbul, yeni sezonda iz- leyiciyle buluşturduğu iki perdelik bir kara komedi ile devlet-mafya-polis üç- genindeki gerçek patronu anyor. Refik Erduran'ın Susurluk kazasının ardından yazdığı 'SeberVakti'adlı oyu- nu .Nedret Güvenç sahneliyor. Oyunda A\şe Inci, Yosi Mızrahi, Osman Gidi- şoğlu ve Funda Şirinkal rol alıyorlar. Dekor ve kostümler ise NUgün Giirkan imzasını taşıyor. 'Seher Vakti' Kültür Bakanlığı ve Tiyatro Yazarlar Deme- ği'nin desteğiyle sahneleniyor. Aynca 'Aydınlık İçin Yurttaş Girisimi' hareke- tiyle de işbirliği içinde olan oyun, ay sonuna dek Akatlar Kültür Merkezi 'nde, 5 Kasım'dan itıbaren de Mecidiyeköy'de açılacak olan Profilo Kültür Merke- zi'nde izlenebilir. Oyunda olay lar milletvekıli olan dok- tor eşınin cenazesi için Almanya'dan gelen çocuk doktoru Seher'in kendisi- ni bir anda bir polisiye romanın içinde bulmasıyla başhyor. Kocası bir cinaye- te kurban gıden Seher Hanım, her gün haberbültenlennden, gazetelerden takip ettiğimiz olaylar zincirinin tam ortasın- dadır artık. Tanımadığı bazı adamlardan ölüm tehditleri alırken kocasının da, kendisine bir koruma tahsis eden emni- yet teşkilatmın da o kadar masum olma- dığını fark etmeye başlar. Bu süreç için- de Dr. Seher'e kocasının ölümüyle ilgi- li hıçbir açıklama yapılmazken kendi- sinden beklenen tek şey susmasıdır. An- • Refik Erduran, Susurluk kazasının ardından yazdığı 'Seher Vakti' adlı iki perdelik kara komediyle devlet-mafya-polis üçgenindeki gerçek patronu anyor. Erduran "tiyatronun insanlan sarsma, harekete geçirme türünde bir görevi" olması gerektiğini savunurken oyunu sahneye koyan Nedret Güvenç ise oyunun Türk insanını şaşırtan, ürküten pek çok konuya tercüman olduğunu belirterek umudun hiç yitirilmemesi gerektiğini savunuyor. Tiyatro İstanbul, 'Seher Vakti'ni ay sonuna dek Akatlar Kültür MerkezTnde sahneihor. (Fotograf: UGUR DEMİR) cak sık sık karşısına çıkan çete, özel tim, örgüt, tetikçi, mafya, kumar oteli, kara para, beyaz mal, işkence gibi söz- cükler Seher" in kocasının ve düzenin dürüstJüğüne duyduğu inancı yıkarak yepyeni bir Seher çıkanr ortaya. Müca- dele edecektir Seher. Ülkenin daha dü- rüst, daha güvenli, daha aydınlık, daha temiz yannlan için... Oyunun yönetmeni Nedret Güvenç hıç düşünmeden sahnelemeyi kabul et- tiği metın üzerine şunlan söylüyor: "Re- fik Erduran'ın bu oyununu okudukça, kendimi oyunun kahramanı Seher'in de dediği gibi bir polis romanının içinde buldum. Kin, nefret, intikam, cinayet, kan ve bunJann hepsinin gerisinde ka- ra para» 'Burası benim ülkem mi' di- ye sordum kendime. Şehitlerden, gazi- lerden, Mustafa Kemal Paşa'dan, ba- bamdan. bizlere emanet edik'iı güzeller güzeli vurdum... Sonuna doğru dolu diz- gin giden oyunu bitirdiğimde acı bir tor- ru kaldı yüreğimdi' elbette." Güvenç, Türk insanını şaşırtan, ür- küten pek çok konuya tercüman oldu- ğunu düşündüğü oyunda gerçeğin acı- sıyla karşılaştığı noktada *Hadi biraz da güJeüm acınacakhalimize'diyerek ha- fıf, zarif, esprili bir bakış açısıyla ele al- mış oyunu. Bu yorumda yönetmenin en büyük destekçisi metinde hâkim olan 'umut'. Erduran'ın yapıta Seher Vakti gibi umut dolu bir ad verme nedeni de bu. Güvenç oyunun tamamına hâkim olan bu umudu şöyle tanımlıvor: "Se- ni, beni, onu, hepimizi; bu ülkeye sahip çıknıası gereken herkcsL sabırla, sağdu- yu içinde, aklın yoluna doğru çağu-an yeni bir başlangtç-." Nedret Güvenç, uzun bir sürecin pa- noraması niteliğindeki oyunu sahneler- ken olaylan yorumlamadan, gerçek ka- ran seyirciye bırakmaya özen gösteri- yor. DurumJan olduğu gibi ortaya ko- yuyor ve "Zaten seyirci her şeyi biiir ve anİar" diyor. 'Aptal bir ulus değiliz' Söz tiyatroya geldiğinde tıpkı top- lumsal olaylarda olduğu gibi tiyatroda da büyük bir erozyon yaşandığma de- ğiniyor Güvenç. Salon ve kadro sorun- lanna, ızleyicinın azalmasına karşın Don Kişot gibi direnen tiyatroculara med- yarun destek vermemesinden. basının sa- dece hafıf, ucuz, belden aşağı konula- ra eğilmesinden yakınıyor. Ancak her şe- ye karşın gençlerden umutlu Güvenç. Ge- rek izleyiciler. gerek oyuncular açısın- da tiyatroyu yeniden canlandıran kesi- min gençler olduğunu düşünüyor. Aptal bir ulus olmadığımızı vurgula- yan Refik Erduran ise Türkiye'nin şu an- da içinde bulunduğu durumu aptalca buluyoryalnızca ve bu durumun sahne- ye taşınması gerektiğini düşünüyor. Oyu- nu yazma nedenini de şöyle açıkiıyor. "Tiyatronun insanlan sarsma, hareke- te geçirme türünde bir görevi olmalı. Komplo teorisi merakhsı değilim ama Türkiye'nin genel tabiosuna baktıgım- da içteki bürün sorunlann başında dış güçlerin olduğunu görüyorum. Abdi tpekçi'nin öldürülmesi, sağ sol tarüş- malan, Alevi-Sünni sorunları, olaylar beUinoktayavardığında başvunılan dar- beler hep dış güçlerin denetiminde. İp- lerin en ucu yurtdışında. Bunu görme- mek için kör oünak gerek. Aslında ben bunu selendirmek, hatta haykırmak, Uyanın ey mıllet' demekistedim. İple- ri yurtdışından koparmak gerek. Ata- târkçüJüğün özü,tam bağunsıziık budur" Dame Judi Dench, tiyatro ve sinemadafarklı ve riskli işler yapmaktan, keşfetmekten yana 'îçimde korku olmasa iyi şey yapamam' Judi Dench, Peter Hall'un yönettiği 'Filumena'da rol alryor. Kültür Servisi - Dame Judi Dench, Londra'da Midıatf Ben- nington'la birlikte Peter Hall'un yönettiği Eduardode FiHppo'nun 'Filumena' adlı oyununda rol alı- yor. llk kez 1946 yılında sahnele- nen ve sıradan insanlann yaşamı- nı sade ve etkileyıcı bir dille anla- tan Filumena'yı Tîmberiake VVer- tenbaker yeniden lngilizceye çe- virmiş. 25 yıl boyunca fahişelik yapan ve ardından kendisini genelevden kurtaran, zengin NeopoÜtan Do- menico'nun (Michael Pennington) evinde yaşamaya başlayan Filu- mena'yı canlandınyorJudi Dench. Ancak Filumena'nın üç yetişkin oğlu olduğunu kimsebilmez. Oğul- lannın yaşamını güvenceye almak isteyen Filumena ise bu zengin Ne- opolitan'ın kendisiyle evlenmesi- ni ve oğullannı kabullenmesini is- ter. Bunun için de hasta numarası yapan Filumena, oğullartndan bi- rinin gerçek babasının Domenico olduğunu açıklar, ancak hangisı olduğunu hiçbirzaman söylemez. Peter Hall, bundan iki yıl önce DameJudi Dench e kendi yönete- ceği bir oyunda rol almak ısteyip istemediğini sorduğunda, Dench, • "Açıklamak çok güç, ancak herhangi bir fılmde kendimden çok fazla şey bulabiliyörum. Tiyatroda ise kendimi ve karakterimi bastırabiliyorum. İnsanlara gerçek beni unutturabiliyorum." uygun olduğu ilk anda bu teklifi değerlendireceğıni söylemış. Da- ha sonra Eduardo de Filippo nun yazdığı Filumena adlı oyunda baş- rolü oynaması ıstendiginde hiç dü- şünmeden kabul etmiş. Daha sonra Dench. oyunun met- nini yanına alarak ZefTirelli'nin yönettiği Tea VVith Mussoüni adlı filmin çekimlerinin sürdüğü İtal- ya'ya götürmüş. Oyun metnını an- cak ağustos ortalannda, oyunun provalannm başlamasma kısa bir süre kala okuyabilmiş Dame Judi Dench. Kendisinın oyun seçiminde pek de başanlı olmadığını belırten Ju- di Dench "Kendimi başka insan- lann beni gördüğü gibi göremiyo- rum. Hiçbirzaman bir sonrarol ala- cağun oyunu bitemem" dı>or. 63 yaşındaki Dame Judi Dench. 40 yıldır tiyatro sahnelennde. Sa- natçı Filumena'yı ilk okuduğunda "Negüzel w ne kadarmr bir ojıın" diye düşündüğünü söylüyor. Mic- hael Pennington'la aynı sahneyı paylaşan Dench için işin en zor kısmının bir Neopohtan'ı canlan- dırmak olduğu düşünülse de sanat- çı fılm çekimleri için gittiği Ital- ya'da oyuna ve rolüne kısa süre içinde bile olsa hazırlanma imkâ- nı bulmuş. Biyografisi yazıldı Tiyatroya her zaman büyük bir ciddiyetle yaklaşan Dame Judi Dench, önümüzdeki bahar David Hare'ın Amy's Vlew adlı oyunun- da rol alacak. Son olarak Mrs. Brown adlı fîlmde rol alan sanat- çı şunlan söylüyor: "İnsanlann beniiteleyip bir şeylervapmamıis- temesi hoşuma gidivor. Farklı ve riskli şe>lerdennoşlannoruın. Kim- se benim Kleopatra'vı canlandıra- cağunainanmnordu. Peggy Ashc- Kemancı Tuncay Yılmaz, Londra ve Monaco'dan sonra 3 Kasım'da İstanbul'da 'YorumUmm birgünşaraplaşacak' NX'RDAN CİHANŞÜMUL Keman sanatçısı Tuncay Yılmaz. bugün Londra'da TC Sefareti'nde. 30 Ekim'de Monaco'da Salle Gar- nier'de müzikseverlerle buluşacak. Yılmaz aynca 3 Kasım'da Cemal Re- şit Rey Konser Salonu"nda bir kon- ser verecek. Sanatçıya konserlerin- de piyanist Robert Markham eşlik edecek. Tuncay Yılmaz, besteci ve keman sanatçısı Ekrem Zeki Ün'e ithafen gerçekleştireceği istanbul konserinde Mozart, Elgar, Zeki Ün ve Franck'ın yapıtlannı yorumlaya- cak. Küçük yaşta keman çalışmalan- na başlayan Tuncay Yılmaz. henüz öğrenci iken solist olarak Cumhur- başkanlığı Senfoni Orkestrası eşli- ğinde Paul Hindemith'in keman konçertosunun Türkiye'deki ilk yo- rumunu gerçekleştirdi. 'Liuslara- rası Tibor Varga' ve 'Uluslararası Beriin-Mendelssohn' yanşmalann- da finalist olan Yılmaz, 'L. Spohr Keman Yanşmaa'nda 'En tyi Schu- mann Yorumcusu Ödülü" ve 'Dün- ya MozartYılı'nda Saarland Üniver- sitesı tarafından verilen 'Mozart Onur Ûdülü'nü kazandı. Nicolai. Eralp. Marschner ve Epstein ile çalışmalannı sürdüren Yılmaz, üs- tün yeteneklerinden dolayı Samuel Ashkenazv ve Itzhak Perimanın yorum kurslanna kabul edildi. Genç sanatçı. yarışmalann bir kariyer edinmek açısmdan önemlı olduğu- na ınanıyor: "Yanşmalara erken başlamak gerek. Ben 20 \aşından sonra başladım. Hiçbir şey için geç değiL İyi çalmak yanşmalara bağlı degil, ancak kariyerinize yarduncı olabilir. Onemli olan sürekü çahşmak ve ileıiemek." Gdecek \ıl Amerika turnesi Bugüne dek dünyanın çeşitlı kent- lerinde konserler veren sanatçı ay- nca birçok kez ,\nkara Müzik Fes- tivali'nekatıldı. 1996 yılındanbu ya- na de\r let solisti olan Tuncay Yılmaz, çalışmalannı halen New York'ta sürdürüyor. Gelecek yıl Amerika'da önemli bir turneye çıkacak olan Yıl- maz, solistlik yaşamının zor oldu- ğunu ve sürekli çalışmalan gerek- tiğini belirterek "•Sağhkh ve düzen- li obnamız gerekhor. Sahne oncesin- de çok yalnızız, ama o da güzeT di- yor. Türkiye'de Atatürk gençleri için konserler vermek istediğini belirten Yılmaz. Izmir, Ankara ve istanbul gibi büyükşehirlerin dışında da mü- zikseverlerle buluşmaik istediğini vurguluyor. İnsanlann klasik müziğe daha fazla ilgi göstermelerini sağlaya- cak öneriler de sunuyor Tuncay Yıl- maz: "Klasikmüziğiherkesedinlet- mek gerekli. Dinlemenin önemine inanı\orunı. İnsanlardmledikçe da- ha çok açıbyor \e öğreniyor. İlkokuJ- dan itibaren çocuklara klasik mü- zik dmletilmeİi, sevdirilmeli. Işe ön- ce basirJeştirilmiş melodileıie baş- lamalı. İlk başta sıkıcı gelebilir, an- cak çok zengin bir dünya keşfede- cekler." Daha önce bir CD çalışması ger- çekleştiren Tuncay Yılmaz, çabşma- lannm devam edeceğini anlatıyor: "CD çahşmalarun devam ediyor. Önemli olan kalitedir. Yorumlanm. çaldığun yapıüar bir gün şaraplaşa- cak. CD'de acele etmnorum. Önü- müzdeki yıllarda birkaç CD çıka- cak." Türk izleyicisinin ilgisinden ol- dukça memnun olan Yılmaz, seyir- cinin coşkusunu hissettiğini söylü- yor. Yılmaz, aynca son dönernde Türk gençlerinin elde ettiği başan- lann Türkiye'de de iyi bir şekilde de- ğerlendirileceğini düsünüyor. Tuncay V ılmaz için önemli olan sürekli çalışmak ve Uerlemek. roftLadv BrackneBrolünücanlan- dırmamı istememişti. Ancak sıkıi- mak istemivonım. Sıkılmavı önie- meninveyenişeylerkeşfetmeninen iyi yolu bu." Dame Judi Dench, rol aldığı oyunlann prömiyerinden önce ya- şadığı korkuyu ye heyecanı şöyle dile getiriyor: "Ö\1e bir aksam ki, beUd de \azann ö> küsünü anlata- mayacak \e seyircileri hayal kınk- hğına uğratacaksınjz. İçimde bir korku olmasa belki de iyi şeylerya- pamam." En iyi kadın oyuncu Oscar'ına aday olduğu "Mrs. Brown"daki basansının ardından daha çok fılm teklifi almaya başlamış Dench. Ona göre yalnızca tiyatroda can- landırdığvnız karakteri sürekli de- ğişnrebiîirsiniz. Daha keşfedecek pek çok şey olduğuna inanan Dench için sözcüklerin tonlamasından tu- tun da yazann hedeflediği nedir sorusu gibi bütün aynntılar bü>-ük bir önem taşıyor. Rol aldığı fılm- lerin çoğunu beyazperdede izle- meyen Dench. Mrs Brown'ı ızle- diğınde "Bu sahnekrde neden böy- leyaptun" dıye sormuş kendı ken- dine. Bununla birlikte Dench, fılm- lerde birgerçeklik ve sınırlama ol- duğunu düsünüyor: "Açıkla- mak çok güç, ancak herhan- gi bir filmde kendimden çok fazlaşey bulabürvorum.Trvat- roda ise kendimi ve karakte- rimi basOrabili>oruni. insan- lara gerçek beni unutturabi- liyorum." Judi Dench hayranlan sa- natçıya tiyatro ve sinemanın dışındaJohnMiDer'ın yazdı- ğı "JudiDench: \Vrtha Crack in HerVoice" adlı biyografıy- le de ulaşma ımkânı bulabi- lecek. Judi Dench'i 'en iyi kiasikoyunculardan biri' ola- rak tanımlayan biyografıde sanatçının yaşamı aynntılı bir şekilde ele alınıyor. Tiyatroya başladığı ilk yıl- larda oyun metnini okumadan kabul ettiği bazı roller yü- zünden sıkıntılar yaşayan Dench, artık bu konuda da- ha dikkatli davTanıyor. Sanatçı biyografınin ya- zım aşamasmda John Mil- ler'ın, oyun pro\alannı ve fılm çekimlerini izlemesine izin vermiş. Böylelikle Mil- ler, az da olsa Judi Dench'in kişisel yaşamıyla ilgili ipuç- lan elde etmiş. Okul yılla- nndan başlayarak Dench "in yaşamını ele alan biyografi- de, ilk zamanlannda çok da başanlı olmayan sanatçının daha sonradan elde ettiği ba- şanlar ve gösterdiği gelişim gözler önüne seriliyor. Bi- yografi. Dench'e başan ka- zandıran Mrs. Brown adlı filmle sona eriyor. IŞILDAK VE YELPAZ] ATİLLA BİRKİYE Sonsuz Mutluluk' Sonsuz mutluluk olmaz; bana, sonsuz mutluluk n dir diye sorma. Bırakalım bir yana sonsuz mutluluğ önce mutluluktan başlayalım. Mutluluk belki de kitaplann arasındagezinmektir; öz< likle de şiirlerin arasında, şairlerin bizi duygusal yolcı luğa çıkartan dizeleri arasında. Sana itiraf etmeliyiı ki, ben hayatımdan "mutluluk" ile "mutsuzluk" ks ramlannı çoktan çıkardım. Artık bir mutluluk arayışı içinde değilim; oysa biliriı insanlığın "genel" bir arayışıdır mutluluk. Kaygılanm, "sonsuz" bir mutsuzluğa da kapılmış değilim; hani şi irin dediği gibi şapkamın altında, yaşayıp gidiyorun ••• Belki de sözünü ettiğimiz küçük sevinçlerdir; bas ka bir deyişle küçük mutluluklardır. Ya da huzurdur; d< rin bir soluk almaktır, yapraklann kızardığı bir sonbc har gününde. Insan, Türkiye'de yaşayıp evrene, dünyaya, toplı ma, kimliğe, inanca, etığe dair sorular soruyorsa ce surca; sorguluyorsa tüm bunlan korkusuzca, çok zoı durmutlu olması... Gel biz, küçük sevınçler üzenne konuşalım; ılla mui lufuk diye bir tanım getireceksek. O zaman sohbetı miz küçük mutluluklara dair olsun... Şimdilerde küçük bir sevinç yüreğimdeki. Kitaplığı mı düzenliyorum, sonunda. Taşınmalar, büyük aşklaı dan, tutkulu ilişkilerden sonra gelen aynlıklar gibidiı insan uzun bir süre kendine gelemez. Aylar geçer, ayrılığın hüznü gibi, kitaplar da ilk yer leştirilışın dağınıklığıyla öylece durur. Önce el attığım şiirdi hiç kuşkusuz, kitaplığımı dC zenleme serüvenime başlarken. Iş yapma sevinci b süre kesintiye uğradı. Çünkü uzun bir zamandır, yüreğimi burkan bir şe vardı; üç şiir kitabım eksikti, dağınık da olsa şiir kitap lanmın içinde. Birilerı tarafından alınmışlardı. Bir tüıi gelmiyoriardı. Alanlar bir türlu getırmıyorlardı, ne hı> metse... Biri Nâzım'ın, bıri Cemal'in, biri de Turgut'un k taplanydı. Ben şıır kitaplanmı buruk bir sevinçle düzenleme sini tamamladığımda. rastlantı bu ya; üçü birden g« liverdi. Şimdi, ayrılığına bir türlü alışamadığım ve habire Ö2 lem açısıyla yandığım o üç kitap, günler sonrasındî şiir kitaplanmın arasında; işte sana küçük bir sevinc küçük bir mutluluk. Yetmez mi, abarttım mı? ••• Belki de sen haklısın, sonsuz mutluluk diye bir şe vardır; belki de kimileri de tatmıştır bunu; belki sen d tattığın için, şayettatmışsan vetenımın başında "sor suz" varsa hâlâ yaşıyorsun demektir... Evet, belki de insanoğlunun peşinden koştuğu d bir şekilde budur. Sonsuz bir mutluluk. Hiç kuşkust ki amacı, dünyayı değiştirmekten çok, kendini mutl kılmak, kimseye açıklayamadığı kendi egosudur. Dünyayı değiştırmek, güzelleştirmek, daha yaşan kılmak adına yaptığı her yeni şey, her başan dolay sıyla kendi mutluluğunu sürekJi kılan, benmerkezci b tatmindir... Aslında biliyorum kafanın içinden geçenleri; se sonsuz mutluluğu üç harfle özetlemek ıstiyorsun k buna da asla karşı çıkamayacağımı biliyorsun. Sonsuz mutluluk aşk mıdır? Ama aşklar bitmez mi Bana sonsuz aşklann da mı olabıleceğını söylemek iî tiyorsun? Kim bilir, belki de... milyarda bir, belki... Ama, "nas//"dır sonsuz aşklar; nasıl, öyle "ölünct ye" kadar sürüp gider. Yoksa toprakta sürekli biten ç men gibi mi? 'Cumhuriyetin Felsefeye Getindiklepi' semmeri yarın • Kültür Servisi - Türkiye Felsefe Kurumu, Cumhuriyetin 75. yılı etkinlikleri çerçevesinde 'Cumhuriyetimizin Felsefeye Getirdikleri' konulu bir seminer düzenliyor. Yann saat 10.00'da Tank Zafer Tunaya Kültür Merkezi'nde Ionna Kuçuradi'nin yapacağı açılış konuşmasıyla başlayacak seminerin ill oturumuna Yusuf Çotuksöken başkanlık yaparken Akı Ergüden, Mustafa Günay, Ömer Demircan, Önay Sözı konuşmacı olarak katılacaklar. Öğle arasından sonra Sevgı lyı'nin başkanlığında saat 15.00'te başlayacak II oturuma Arslan Kaynardağ, Abdülkadir Çüçen. Harun Tepe konuşmacı olarak katılacak. 24 Ekim'de saat 10.00'da başlayacak III. oturumun başkanı Ismail H. Demırdöven, konuşmacılan ise; Betül Çotuksöken, Cemal Yıldınm, Kamuran Gödelek ve İnal Cem Aşku Saraybosna'da Ferruh Doğan'm karikatür sergisi • Kümır Servisi - Ferruh Doğan'ın karikatür sergisi, Bosna-Hersek Cumhunyeti'nın başkenti Saraybosna'd Preporod Sanat Galerisi'nde açıldı. Açılışı galeri yöneticisi Jasminko Mulamerovic'in yaptığı sergide gazetecı ve eleştirmen Vovislav Vuyanoviç, Ferruh Doğan'ın karikatür dünyasını anlatan incelemesini okudu. Açılışına Türkiye Büyükelçisi Mehmet Görka) ve elçilik görevlilerinin de katıldığı sergiyle ilgili olar Preporod Galerisı. Doğan'ın karikatürlerini ve yaşam öyküsünü ıçeren. önsözünü sanat tarihçisi Vefıl Hadzismajlovic'in yazdığı Boşnakça ve lngilİ2x:e bir albüm yayımladı. Aynca Doğan'ın karikatürlerinden posta kartlan yapıldı. Sergi 10 Kasım'a kadar sürecek Poptzamparc'm sengtsi ve İnşaatt Yeni Mabemeler' kolokyumu • Kültür Senisi - Christian de Portzamparc'ın sergisi Mimar Sinan Üniversitesi Osman Hamdi Bey Salonu'nda 9 Kasım tarihine dek Fransız Kültür Merkezi'nin katkılanyla izleyicilere sunuluyor. 23 Ek Cuma günü saat 10.30'da Mimar Sinan Üniversitesi Mimarlık Fakultesi'nde 'Inşaatta Yeni Malzemeler' başlıkh bir kolokyum düzenlenecek. 'Inşaatta Yeni Malzemeler' başlıkh ilk oturuma Prof. Dr. Bülent Özt Francis Rambert, Paul Dugueyt, Herve Bernardın ve Marc Vaye katılacak. Saat 16.00'daki 'Marc Vaye Konferansı'nın konuğu ise Christian de Portzamparc. Nânm ftikmerin eseri ilk kez DiyanbakiPda • Dh'ARB.\KIR (.A.4) - Nâzım Hikmet'in Kurtuluş Savaşı'nı konu alan 'Yolcu' adlı oyunu, Türkiye'de ilk kez Diyarbakır Devlet Tiyatrosu tarafından sahnelenecek. Kurtuluş Sa\aşı sırasında bir kasaba istasyonunda sıkışıp kalan ıstasyon şefi, makasçı ve kansının savaşın ortasında, savaştan kopuk, yabancılaşmış dünyasını ve bu ortama giren genç bir askerin bu kişilerin her şeyi yeniden düşürtmelerini sağlaması konu alınıyor. Yönetmenliğini Gürol Tonbul'un yaptığı 2 perdelik#yun, bugünden itibaren 10 gün süreyle sahnelenecek.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle