Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 22 EKİM 1998 PERŞEMI
12 KULTUR
Tiyatro İstanbul, sezona Refik Erduran'm yazdığı 'Seher Vakti' adlı oyunla başladı
Tîyatroyla temiz toplum savaşıGÜL ERÇETtN
De\ let-mafya-polis ilişkileri tam iki
yıl önce birkamyon-Mercedes kazasıy-
lagirdı Türkiye'ningündemine. Sonra-
lan çeteler, özel timler, devlet sırlan,
rüşvetler. tetikçiler girdi yaşamımıza,
her gün telev izyon ekranlanndan, gaze-
te manşetlerinden... Önce ınanamadjk
duyduklanmıza, gördüklerimize, sonra
sürek]ı aydınlık için birdakika ışıklan-
mızı söndürdük. Bu kez tiyatro salon-
lannın ışıklan sönecek sürekJi aydınlık
için. Tiyatro istanbul, yeni sezonda iz-
leyiciyle buluşturduğu iki perdelik bir
kara komedi ile devlet-mafya-polis üç-
genindeki gerçek patronu anyor.
Refik Erduran'ın Susurluk kazasının
ardından yazdığı 'SeberVakti'adlı oyu-
nu .Nedret Güvenç sahneliyor. Oyunda
A\şe Inci, Yosi Mızrahi, Osman Gidi-
şoğlu ve Funda Şirinkal rol alıyorlar.
Dekor ve kostümler ise NUgün Giirkan
imzasını taşıyor. 'Seher Vakti' Kültür
Bakanlığı ve Tiyatro Yazarlar Deme-
ği'nin desteğiyle sahneleniyor. Aynca
'Aydınlık İçin Yurttaş Girisimi' hareke-
tiyle de işbirliği içinde olan oyun, ay
sonuna dek Akatlar Kültür Merkezi 'nde,
5 Kasım'dan itıbaren de Mecidiyeköy'de
açılacak olan Profilo Kültür Merke-
zi'nde izlenebilir.
Oyunda olay lar milletvekıli olan dok-
tor eşınin cenazesi için Almanya'dan
gelen çocuk doktoru Seher'in kendisi-
ni bir anda bir polisiye romanın içinde
bulmasıyla başhyor. Kocası bir cinaye-
te kurban gıden Seher Hanım, her gün
haberbültenlennden, gazetelerden takip
ettiğimiz olaylar zincirinin tam ortasın-
dadır artık. Tanımadığı bazı adamlardan
ölüm tehditleri alırken kocasının da,
kendisine bir koruma tahsis eden emni-
yet teşkilatmın da o kadar masum olma-
dığını fark etmeye başlar. Bu süreç için-
de Dr. Seher'e kocasının ölümüyle ilgi-
li hıçbir açıklama yapılmazken kendi-
sinden beklenen tek şey susmasıdır. An-
• Refik Erduran, Susurluk kazasının ardından yazdığı 'Seher Vakti' adlı iki perdelik kara
komediyle devlet-mafya-polis üçgenindeki gerçek patronu anyor. Erduran "tiyatronun
insanlan sarsma, harekete geçirme türünde bir görevi" olması gerektiğini savunurken
oyunu sahneye koyan Nedret Güvenç ise oyunun Türk insanını şaşırtan, ürküten pek çok
konuya tercüman olduğunu belirterek umudun hiç yitirilmemesi gerektiğini savunuyor.
Tiyatro İstanbul, 'Seher Vakti'ni ay sonuna dek Akatlar Kültür MerkezTnde sahneihor. (Fotograf: UGUR DEMİR)
cak sık sık karşısına çıkan çete, özel
tim, örgüt, tetikçi, mafya, kumar oteli,
kara para, beyaz mal, işkence gibi söz-
cükler Seher" in kocasının ve düzenin
dürüstJüğüne duyduğu inancı yıkarak
yepyeni bir Seher çıkanr ortaya. Müca-
dele edecektir Seher. Ülkenin daha dü-
rüst, daha güvenli, daha aydınlık, daha
temiz yannlan için...
Oyunun yönetmeni Nedret Güvenç
hıç düşünmeden sahnelemeyi kabul et-
tiği metın üzerine şunlan söylüyor: "Re-
fik Erduran'ın bu oyununu okudukça,
kendimi oyunun kahramanı Seher'in de
dediği gibi bir polis romanının içinde
buldum. Kin, nefret, intikam, cinayet,
kan ve bunJann hepsinin gerisinde ka-
ra para» 'Burası benim ülkem mi' di-
ye sordum kendime. Şehitlerden, gazi-
lerden, Mustafa Kemal Paşa'dan, ba-
bamdan. bizlere emanet edik'iı güzeller
güzeli vurdum... Sonuna doğru dolu diz-
gin giden oyunu bitirdiğimde acı bir tor-
ru kaldı yüreğimdi' elbette."
Güvenç, Türk insanını şaşırtan, ür-
küten pek çok konuya tercüman oldu-
ğunu düşündüğü oyunda gerçeğin acı-
sıyla karşılaştığı noktada *Hadi biraz
da güJeüm acınacakhalimize'diyerek ha-
fıf, zarif, esprili bir bakış açısıyla ele al-
mış oyunu. Bu yorumda yönetmenin en
büyük destekçisi metinde hâkim olan
'umut'. Erduran'ın yapıta Seher Vakti
gibi umut dolu bir ad verme nedeni de
bu. Güvenç oyunun tamamına hâkim
olan bu umudu şöyle tanımlıvor: "Se-
ni, beni, onu, hepimizi; bu ülkeye sahip
çıknıası gereken herkcsL sabırla, sağdu-
yu içinde, aklın yoluna doğru çağu-an
yeni bir başlangtç-."
Nedret Güvenç, uzun bir sürecin pa-
noraması niteliğindeki oyunu sahneler-
ken olaylan yorumlamadan, gerçek ka-
ran seyirciye bırakmaya özen gösteri-
yor. DurumJan olduğu gibi ortaya ko-
yuyor ve "Zaten seyirci her şeyi biiir ve
anİar" diyor.
'Aptal bir ulus değiliz'
Söz tiyatroya geldiğinde tıpkı top-
lumsal olaylarda olduğu gibi tiyatroda
da büyük bir erozyon yaşandığma de-
ğiniyor Güvenç. Salon ve kadro sorun-
lanna, ızleyicinın azalmasına karşın Don
Kişot gibi direnen tiyatroculara med-
yarun destek vermemesinden. basının sa-
dece hafıf, ucuz, belden aşağı konula-
ra eğilmesinden yakınıyor. Ancak her şe-
ye karşın gençlerden umutlu Güvenç. Ge-
rek izleyiciler. gerek oyuncular açısın-
da tiyatroyu yeniden canlandıran kesi-
min gençler olduğunu düşünüyor.
Aptal bir ulus olmadığımızı vurgula-
yan Refik Erduran ise Türkiye'nin şu an-
da içinde bulunduğu durumu aptalca
buluyoryalnızca ve bu durumun sahne-
ye taşınması gerektiğini düşünüyor. Oyu-
nu yazma nedenini de şöyle açıkiıyor.
"Tiyatronun insanlan sarsma, hareke-
te geçirme türünde bir görevi olmalı.
Komplo teorisi merakhsı değilim ama
Türkiye'nin genel tabiosuna baktıgım-
da içteki bürün sorunlann başında dış
güçlerin olduğunu görüyorum. Abdi
tpekçi'nin öldürülmesi, sağ sol tarüş-
malan, Alevi-Sünni sorunları, olaylar
beUinoktayavardığında başvunılan dar-
beler hep dış güçlerin denetiminde. İp-
lerin en ucu yurtdışında. Bunu görme-
mek için kör oünak gerek. Aslında ben
bunu selendirmek, hatta haykırmak,
Uyanın ey mıllet' demekistedim. İple-
ri yurtdışından koparmak gerek. Ata-
târkçüJüğün özü,tam bağunsıziık budur"
Dame Judi Dench, tiyatro ve sinemadafarklı ve riskli işler yapmaktan, keşfetmekten yana
'îçimde korku olmasa iyi şey yapamam'
Judi Dench, Peter Hall'un yönettiği 'Filumena'da rol alryor.
Kültür Servisi - Dame Judi
Dench, Londra'da Midıatf Ben-
nington'la birlikte Peter Hall'un
yönettiği Eduardode FiHppo'nun
'Filumena' adlı oyununda rol alı-
yor. llk kez 1946 yılında sahnele-
nen ve sıradan insanlann yaşamı-
nı sade ve etkileyıcı bir dille anla-
tan Filumena'yı Tîmberiake VVer-
tenbaker yeniden lngilizceye çe-
virmiş.
25 yıl boyunca fahişelik yapan
ve ardından kendisini genelevden
kurtaran, zengin NeopoÜtan Do-
menico'nun (Michael Pennington)
evinde yaşamaya başlayan Filu-
mena'yı canlandınyorJudi Dench.
Ancak Filumena'nın üç yetişkin
oğlu olduğunu kimsebilmez. Oğul-
lannın yaşamını güvenceye almak
isteyen Filumena ise bu zengin Ne-
opolitan'ın kendisiyle evlenmesi-
ni ve oğullannı kabullenmesini is-
ter. Bunun için de hasta numarası
yapan Filumena, oğullartndan bi-
rinin gerçek babasının Domenico
olduğunu açıklar, ancak hangisı
olduğunu hiçbirzaman söylemez.
Peter Hall, bundan iki yıl önce
DameJudi Dench e kendi yönete-
ceği bir oyunda rol almak ısteyip
istemediğini sorduğunda, Dench,
• "Açıklamak çok güç, ancak herhangi bir
fılmde kendimden çok fazla şey bulabiliyörum.
Tiyatroda ise kendimi ve karakterimi
bastırabiliyorum. İnsanlara gerçek beni
unutturabiliyorum."
uygun olduğu ilk anda bu teklifi
değerlendireceğıni söylemış. Da-
ha sonra Eduardo de Filippo nun
yazdığı Filumena adlı oyunda baş-
rolü oynaması ıstendiginde hiç dü-
şünmeden kabul etmiş.
Daha sonra Dench. oyunun met-
nini yanına alarak ZefTirelli'nin
yönettiği Tea VVith Mussoüni adlı
filmin çekimlerinin sürdüğü İtal-
ya'ya götürmüş. Oyun metnını an-
cak ağustos ortalannda, oyunun
provalannm başlamasma kısa bir
süre kala okuyabilmiş Dame Judi
Dench.
Kendisinın oyun seçiminde pek
de başanlı olmadığını belırten Ju-
di Dench "Kendimi başka insan-
lann beni gördüğü gibi göremiyo-
rum. Hiçbirzaman bir sonrarol ala-
cağun oyunu bitemem" dı>or.
63 yaşındaki Dame Judi Dench.
40 yıldır tiyatro sahnelennde. Sa-
natçı Filumena'yı ilk okuduğunda
"Negüzel w ne kadarmr bir ojıın"
diye düşündüğünü söylüyor. Mic-
hael Pennington'la aynı sahneyı
paylaşan Dench için işin en zor
kısmının bir Neopohtan'ı canlan-
dırmak olduğu düşünülse de sanat-
çı fılm çekimleri için gittiği Ital-
ya'da oyuna ve rolüne kısa süre
içinde bile olsa hazırlanma imkâ-
nı bulmuş.
Biyografisi yazıldı
Tiyatroya her zaman büyük bir
ciddiyetle yaklaşan Dame Judi
Dench, önümüzdeki bahar David
Hare'ın Amy's Vlew adlı oyunun-
da rol alacak. Son olarak Mrs.
Brown adlı fîlmde rol alan sanat-
çı şunlan söylüyor: "İnsanlann
beniiteleyip bir şeylervapmamıis-
temesi hoşuma gidivor. Farklı ve
riskli şe>lerdennoşlannoruın. Kim-
se benim Kleopatra'vı canlandıra-
cağunainanmnordu. Peggy Ashc-
Kemancı Tuncay Yılmaz, Londra ve Monaco'dan sonra 3 Kasım'da İstanbul'da
'YorumUmm birgünşaraplaşacak'
NX'RDAN CİHANŞÜMUL
Keman sanatçısı Tuncay Yılmaz.
bugün Londra'da TC Sefareti'nde.
30 Ekim'de Monaco'da Salle Gar-
nier'de müzikseverlerle buluşacak.
Yılmaz aynca 3 Kasım'da Cemal Re-
şit Rey Konser Salonu"nda bir kon-
ser verecek. Sanatçıya konserlerin-
de piyanist Robert Markham eşlik
edecek. Tuncay Yılmaz, besteci ve
keman sanatçısı Ekrem Zeki Ün'e
ithafen gerçekleştireceği istanbul
konserinde Mozart, Elgar, Zeki Ün
ve Franck'ın yapıtlannı yorumlaya-
cak.
Küçük yaşta keman çalışmalan-
na başlayan Tuncay Yılmaz. henüz
öğrenci iken solist olarak Cumhur-
başkanlığı Senfoni Orkestrası eşli-
ğinde Paul Hindemith'in keman
konçertosunun Türkiye'deki ilk yo-
rumunu gerçekleştirdi. 'Liuslara-
rası Tibor Varga' ve 'Uluslararası
Beriin-Mendelssohn' yanşmalann-
da finalist olan Yılmaz, 'L. Spohr
Keman Yanşmaa'nda 'En tyi Schu-
mann Yorumcusu Ödülü" ve 'Dün-
ya MozartYılı'nda Saarland Üniver-
sitesı tarafından verilen 'Mozart
Onur Ûdülü'nü kazandı. Nicolai.
Eralp. Marschner ve Epstein ile
çalışmalannı sürdüren Yılmaz, üs-
tün yeteneklerinden dolayı Samuel
Ashkenazv ve Itzhak Perimanın
yorum kurslanna kabul edildi. Genç
sanatçı. yarışmalann bir kariyer
edinmek açısmdan önemlı olduğu-
na ınanıyor: "Yanşmalara erken
başlamak gerek. Ben 20 \aşından
sonra başladım. Hiçbir şey için geç
değiL İyi çalmak yanşmalara bağlı
degil, ancak kariyerinize yarduncı
olabilir. Onemli olan sürekü çahşmak
ve ileıiemek."
Gdecek \ıl Amerika turnesi
Bugüne dek dünyanın çeşitlı kent-
lerinde konserler veren sanatçı ay-
nca birçok kez ,\nkara Müzik Fes-
tivali'nekatıldı. 1996 yılındanbu ya-
na de\r
let solisti olan Tuncay Yılmaz,
çalışmalannı halen New York'ta
sürdürüyor. Gelecek yıl Amerika'da
önemli bir turneye çıkacak olan Yıl-
maz, solistlik yaşamının zor oldu-
ğunu ve sürekli çalışmalan gerek-
tiğini belirterek "•Sağhkh ve düzen-
li obnamız gerekhor. Sahne oncesin-
de çok yalnızız, ama o da güzeT di-
yor.
Türkiye'de Atatürk gençleri için
konserler vermek istediğini belirten
Yılmaz. Izmir, Ankara ve istanbul
gibi büyükşehirlerin dışında da mü-
zikseverlerle buluşmaik istediğini
vurguluyor.
İnsanlann klasik müziğe daha
fazla ilgi göstermelerini sağlaya-
cak öneriler de sunuyor Tuncay Yıl-
maz: "Klasikmüziğiherkesedinlet-
mek gerekli. Dinlemenin önemine
inanı\orunı. İnsanlardmledikçe da-
ha çok açıbyor \e öğreniyor. İlkokuJ-
dan itibaren çocuklara klasik mü-
zik dmletilmeİi, sevdirilmeli. Işe ön-
ce basirJeştirilmiş melodileıie baş-
lamalı. İlk başta sıkıcı gelebilir, an-
cak çok zengin bir dünya keşfede-
cekler."
Daha önce bir CD çalışması ger-
çekleştiren Tuncay Yılmaz, çabşma-
lannm devam edeceğini anlatıyor:
"CD çahşmalarun devam ediyor.
Önemli olan kalitedir. Yorumlanm.
çaldığun yapıüar bir gün şaraplaşa-
cak. CD'de acele etmnorum. Önü-
müzdeki yıllarda birkaç CD çıka-
cak."
Türk izleyicisinin ilgisinden ol-
dukça memnun olan Yılmaz, seyir-
cinin coşkusunu hissettiğini söylü-
yor. Yılmaz, aynca son dönernde
Türk gençlerinin elde ettiği başan-
lann Türkiye'de de iyi bir şekilde de-
ğerlendirileceğini düsünüyor. Tuncay V ılmaz için önemli olan sürekli çalışmak ve Uerlemek.
roftLadv BrackneBrolünücanlan-
dırmamı istememişti. Ancak sıkıi-
mak istemivonım. Sıkılmavı önie-
meninveyenişeylerkeşfetmeninen
iyi yolu bu."
Dame Judi Dench, rol aldığı
oyunlann prömiyerinden önce ya-
şadığı korkuyu ye heyecanı şöyle
dile getiriyor: "Ö\1e bir aksam ki,
beUd de \azann ö> küsünü anlata-
mayacak \e seyircileri hayal kınk-
hğına uğratacaksınjz. İçimde bir
korku olmasa belki de iyi şeylerya-
pamam."
En iyi kadın oyuncu Oscar'ına
aday olduğu "Mrs. Brown"daki
basansının ardından daha çok fılm
teklifi almaya başlamış Dench.
Ona göre yalnızca tiyatroda can-
landırdığvnız karakteri sürekli de-
ğişnrebiîirsiniz. Daha keşfedecek
pek çok şey olduğuna inanan Dench
için sözcüklerin tonlamasından tu-
tun da yazann hedeflediği nedir
sorusu gibi bütün aynntılar bü>-ük
bir önem taşıyor. Rol aldığı fılm-
lerin çoğunu beyazperdede izle-
meyen Dench. Mrs Brown'ı ızle-
diğınde "Bu sahnekrde neden böy-
leyaptun" dıye sormuş kendı ken-
dine. Bununla birlikte Dench, fılm-
lerde birgerçeklik ve sınırlama ol-
duğunu düsünüyor: "Açıkla-
mak çok güç, ancak herhan-
gi bir filmde kendimden çok
fazlaşey bulabürvorum.Trvat-
roda ise kendimi ve karakte-
rimi basOrabili>oruni. insan-
lara gerçek beni unutturabi-
liyorum."
Judi Dench hayranlan sa-
natçıya tiyatro ve sinemanın
dışındaJohnMiDer'ın yazdı-
ğı "JudiDench: \Vrtha Crack
in HerVoice" adlı biyografıy-
le de ulaşma ımkânı bulabi-
lecek. Judi Dench'i 'en iyi
kiasikoyunculardan biri' ola-
rak tanımlayan biyografıde
sanatçının yaşamı aynntılı
bir şekilde ele alınıyor.
Tiyatroya başladığı ilk yıl-
larda oyun metnini okumadan
kabul ettiği bazı roller yü-
zünden sıkıntılar yaşayan
Dench, artık bu konuda da-
ha dikkatli davTanıyor.
Sanatçı biyografınin ya-
zım aşamasmda John Mil-
ler'ın, oyun pro\alannı ve
fılm çekimlerini izlemesine
izin vermiş. Böylelikle Mil-
ler, az da olsa Judi Dench'in
kişisel yaşamıyla ilgili ipuç-
lan elde etmiş. Okul yılla-
nndan başlayarak Dench "in
yaşamını ele alan biyografi-
de, ilk zamanlannda çok da
başanlı olmayan sanatçının
daha sonradan elde ettiği ba-
şanlar ve gösterdiği gelişim
gözler önüne seriliyor. Bi-
yografi. Dench'e başan ka-
zandıran Mrs. Brown adlı
filmle sona eriyor.
IŞILDAK VE YELPAZ]
ATİLLA BİRKİYE
Sonsuz Mutluluk'
Sonsuz mutluluk olmaz; bana, sonsuz mutluluk n
dir diye sorma. Bırakalım bir yana sonsuz mutluluğ
önce mutluluktan başlayalım.
Mutluluk belki de kitaplann arasındagezinmektir; öz<
likle de şiirlerin arasında, şairlerin bizi duygusal yolcı
luğa çıkartan dizeleri arasında. Sana itiraf etmeliyiı
ki, ben hayatımdan "mutluluk" ile "mutsuzluk" ks
ramlannı çoktan çıkardım.
Artık bir mutluluk arayışı içinde değilim; oysa biliriı
insanlığın "genel" bir arayışıdır mutluluk. Kaygılanm,
"sonsuz" bir mutsuzluğa da kapılmış değilim; hani şi
irin dediği gibi şapkamın altında, yaşayıp gidiyorun
•••
Belki de sözünü ettiğimiz küçük sevinçlerdir; bas
ka bir deyişle küçük mutluluklardır. Ya da huzurdur; d<
rin bir soluk almaktır, yapraklann kızardığı bir sonbc
har gününde.
Insan, Türkiye'de yaşayıp evrene, dünyaya, toplı
ma, kimliğe, inanca, etığe dair sorular soruyorsa ce
surca; sorguluyorsa tüm bunlan korkusuzca, çok zoı
durmutlu olması...
Gel biz, küçük sevınçler üzenne konuşalım; ılla mui
lufuk diye bir tanım getireceksek. O zaman sohbetı
miz küçük mutluluklara dair olsun...
Şimdilerde küçük bir sevinç yüreğimdeki. Kitaplığı
mı düzenliyorum, sonunda. Taşınmalar, büyük aşklaı
dan, tutkulu ilişkilerden sonra gelen aynlıklar gibidiı
insan uzun bir süre kendine gelemez.
Aylar geçer, ayrılığın hüznü gibi, kitaplar da ilk yer
leştirilışın dağınıklığıyla öylece durur.
Önce el attığım şiirdi hiç kuşkusuz, kitaplığımı dC
zenleme serüvenime başlarken. Iş yapma sevinci b
süre kesintiye uğradı.
Çünkü uzun bir zamandır, yüreğimi burkan bir şe
vardı; üç şiir kitabım eksikti, dağınık da olsa şiir kitap
lanmın içinde. Birilerı tarafından alınmışlardı. Bir tüıi
gelmiyoriardı. Alanlar bir türlu getırmıyorlardı, ne hı>
metse...
Biri Nâzım'ın, bıri Cemal'in, biri de Turgut'un k
taplanydı.
Ben şıır kitaplanmı buruk bir sevinçle düzenleme
sini tamamladığımda. rastlantı bu ya; üçü birden g«
liverdi.
Şimdi, ayrılığına bir türlü alışamadığım ve habire Ö2
lem açısıyla yandığım o üç kitap, günler sonrasındî
şiir kitaplanmın arasında; işte sana küçük bir sevinc
küçük bir mutluluk.
Yetmez mi, abarttım mı?
•••
Belki de sen haklısın, sonsuz mutluluk diye bir şe
vardır; belki de kimileri de tatmıştır bunu; belki sen d
tattığın için, şayettatmışsan vetenımın başında "sor
suz" varsa hâlâ yaşıyorsun demektir...
Evet, belki de insanoğlunun peşinden koştuğu d
bir şekilde budur. Sonsuz bir mutluluk. Hiç kuşkust
ki amacı, dünyayı değiştirmekten çok, kendini mutl
kılmak, kimseye açıklayamadığı kendi egosudur.
Dünyayı değiştırmek, güzelleştirmek, daha yaşan
kılmak adına yaptığı her yeni şey, her başan dolay
sıyla kendi mutluluğunu sürekJi kılan, benmerkezci b
tatmindir...
Aslında biliyorum kafanın içinden geçenleri; se
sonsuz mutluluğu üç harfle özetlemek ıstiyorsun k
buna da asla karşı çıkamayacağımı biliyorsun.
Sonsuz mutluluk aşk mıdır? Ama aşklar bitmez mi
Bana sonsuz aşklann da mı olabıleceğını söylemek iî
tiyorsun?
Kim bilir, belki de... milyarda bir, belki...
Ama, "nas//"dır sonsuz aşklar; nasıl, öyle "ölünct
ye" kadar sürüp gider. Yoksa toprakta sürekli biten ç
men gibi mi?
'Cumhuriyetin Felsefeye
Getindiklepi' semmeri yarın
• Kültür Servisi - Türkiye Felsefe Kurumu,
Cumhuriyetin 75. yılı etkinlikleri çerçevesinde
'Cumhuriyetimizin Felsefeye Getirdikleri' konulu bir
seminer düzenliyor. Yann saat 10.00'da Tank Zafer
Tunaya Kültür Merkezi'nde Ionna Kuçuradi'nin
yapacağı açılış konuşmasıyla başlayacak seminerin ill
oturumuna Yusuf Çotuksöken başkanlık yaparken Akı
Ergüden, Mustafa Günay, Ömer Demircan, Önay Sözı
konuşmacı olarak katılacaklar. Öğle arasından sonra
Sevgı lyı'nin başkanlığında saat 15.00'te başlayacak II
oturuma Arslan Kaynardağ, Abdülkadir Çüçen. Harun
Tepe konuşmacı olarak katılacak. 24 Ekim'de saat
10.00'da başlayacak III. oturumun başkanı Ismail H.
Demırdöven, konuşmacılan ise; Betül Çotuksöken,
Cemal Yıldınm, Kamuran Gödelek ve İnal Cem Aşku
Saraybosna'da Ferruh Doğan'm
karikatür sergisi
• Kümır Servisi - Ferruh Doğan'ın karikatür sergisi,
Bosna-Hersek Cumhunyeti'nın başkenti Saraybosna'd
Preporod Sanat Galerisi'nde açıldı. Açılışı galeri
yöneticisi Jasminko Mulamerovic'in yaptığı sergide
gazetecı ve eleştirmen Vovislav Vuyanoviç, Ferruh
Doğan'ın karikatür dünyasını anlatan incelemesini
okudu. Açılışına Türkiye Büyükelçisi Mehmet Görka)
ve elçilik görevlilerinin de katıldığı sergiyle ilgili olar
Preporod Galerisı. Doğan'ın karikatürlerini ve
yaşam öyküsünü ıçeren. önsözünü sanat tarihçisi Vefıl
Hadzismajlovic'in yazdığı Boşnakça ve lngilİ2x:e bir
albüm yayımladı. Aynca Doğan'ın karikatürlerinden
posta kartlan yapıldı. Sergi 10 Kasım'a kadar sürecek
Poptzamparc'm sengtsi ve İnşaatt
Yeni Mabemeler' kolokyumu
• Kültür Senisi - Christian de Portzamparc'ın sergisi
Mimar Sinan Üniversitesi Osman Hamdi Bey
Salonu'nda 9 Kasım tarihine dek Fransız Kültür
Merkezi'nin katkılanyla izleyicilere sunuluyor. 23 Ek
Cuma günü saat 10.30'da Mimar Sinan Üniversitesi
Mimarlık Fakultesi'nde 'Inşaatta Yeni Malzemeler'
başlıkh bir kolokyum düzenlenecek. 'Inşaatta Yeni
Malzemeler' başlıkh ilk oturuma Prof. Dr. Bülent Özt
Francis Rambert, Paul Dugueyt, Herve Bernardın ve
Marc Vaye katılacak. Saat 16.00'daki 'Marc Vaye
Konferansı'nın konuğu ise Christian de Portzamparc.
Nânm ftikmerin eseri ilk kez
DiyanbakiPda
• Dh'ARB.\KIR (.A.4) - Nâzım Hikmet'in Kurtuluş
Savaşı'nı konu alan 'Yolcu' adlı oyunu, Türkiye'de ilk
kez Diyarbakır Devlet Tiyatrosu tarafından
sahnelenecek. Kurtuluş Sa\aşı sırasında bir kasaba
istasyonunda sıkışıp kalan ıstasyon şefi, makasçı ve
kansının savaşın ortasında, savaştan kopuk,
yabancılaşmış dünyasını ve bu ortama giren genç bir
askerin bu kişilerin her şeyi yeniden düşürtmelerini
sağlaması konu alınıyor. Yönetmenliğini Gürol
Tonbul'un yaptığı 2 perdelik#yun, bugünden itibaren
10 gün süreyle sahnelenecek.