15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
6 OCAK 1996 SALI CUMHURİYET SAYFA HABERLER Uzman denetçiler raporla Kültür Bakanlığı'nı uyardı: Müzelerde kayıt-kuyut, kadro ve güvenlik yok tay'dan müze alarımOZGEN ACAR ANKARA - Sayıştay Başkanhğı, "Kül- tür Bakanlığı'na bağh müzelerin faali- yetieri"nı topa tuttu. Türk müzelerinin ge- lecegini tehlikede gören Sayıştay "alarm" verdi. Sayıştay Başkanhğı; Kenan Tepe, Le- vent Karabeyli ve Baran Özeren'den oluşan "uzman denetçi"lere; aralannda Bursa. İstanbul Arkeoloji, Istanbul Türk Islam Eserleri, Kastamonu, Sinop, Van, Bergama, Bodrum Sualtı, Antalya, Ada- na. Ankara Anadolu Medeniyetleri, An- kara Etnografy a olmak üzere 12 müzede "inceleme" yaptırttı. Uzman denetçilerin Kültûr Bakanlı- ğfna \erdikleri, yaklaşık yüz sayfalık ra- porda. "de^let mallanyla ilgili kayıp ve hasarlar. bcdellerinin sorumlulara ödettirilmesi suretiyle telafı edilebilir ise de eski eserler söz konusu olduğun- da, bunlann paha biçilmezüği ve yeri- ne konulmazlığı karşısında aynı şeyin mümkün olmadığına" dikkat çekildi. • Sayıştay Başkanlığı tarafmdan 12 müzede yaptınlan incelemenin sonuçlan bir raporla Kültür Bakanlığı'na iletildi. Raporda müze ve ören yerlerindeki eksikliklere işaret edilerek ödenek yetersizliğinin antika kaçakçıhğına yol açtığı vurgulandı. Sayıştay, "ödeneklerin yetersizliği- nin, eserlerin müzeler yerine koleksi- yonculara, antikacılara ve kaçakçıla- ra yönelmesine" neden olduğunu özen- k vurguladı. Rapor hakkında Kültür Bakanlığı 'ndan yüksek düzeyde bir yetkili, "Sayıştay raporunun, öncelikle TBMM Bütçe Komisyonu, sonra da TBMM'nin tüm üyelerine de dağıtılmasını dileriz. Ra- porun önemli bölümüne katümamak elimizde değil..." demekle yetindi. Sayıştay raporunda, müzelerde "alarm" veren durumlardan bazılan özetle şöyle: 1- Gerek müzelerdeve gerek ören yer- leri, tümülüs ve höyüklerin bulundukla- n arazilerde güvenlik ve personel, nice- lik ve nitelik olarak yetersiz olduğundan özellikle son yıllarda müzelere yönelikhrr- sızlıklann arttığı gözlenmiştir. 848 koru- ma ve güvenlik, 306 bekçi, 65 arkeolog ve 41 restoratör kadrosu eksiktir. Denetçiler, uzman personel yokluğu nedeniyle, kayıtsız- kuyutsuz yanm mil- yona yakın eserin bulunduğunu saptadı- larve müzelerin pekçoğunda envanter def- terlerinin yedeklerinin bulunmayışının "büyük bir risk kaynaği olduğuna" da dikkati çektiler. Güvenlik yetersiz 2- Müzelerin çoğunda, güvenlikle il- gili kontrol sistemleri ve teknik araçlan bulunmuyor ve yangın ya da afet duru- muna ilişkin kurtarmada öncelikler pla- nı güncelleştirilmemiş. Herhangi bir afet- te; müze yönetimi, polis, itfaiye ve mül- ki makamlan arasında önceden belirlen- miş bir koordinasyon ve işbirliği öngö- rülmüyor. Sayıştay. "kaçakçıhk" konusunda ise Kültür Bakanlığı'nı, özetle şu noktalar- da uyanyor: 1 - Kaçak kazı ve define avcılığıyla et- kili biçimde mücadele edilmiyor. 2- Kaçak eserleri yakalayanlara ve ih- bar edenlere verilen ikramiyeler yeter- siz, suçlulara verilen cezalar ise caydın- cı olmaktan uzak. 3- Eski eserkaçakçılığıyla ilgili dava- lara konu olan eserlere gerekli özen gös- terilmiyor. Eserlerin müzelere teslim edil- meden ve fotoğraft çekilmeden emniyet- te ve adliyede bekletilmeleri sakıncalı. 4- Gerek kaçakçılığın önlenmesi ve gerekse kaçınlan eserlerin yurda geri ge- tirilmesi açısından, uluslararası kuruluş- larve yargı organlan nezdinde etkili olun- masım sağlayacak bir anlayış ve politika geliştirilmiyor. Genelde, kamu kuruluşlannın harcama- lannda titiz davTanan Sayıştay, müzele- re şu konuda hakveriyor: "Müzelerin fa- aliyetlerinde kullanılmak için tahsis edilen ödenekler yok denecek kadar azdır. 1996 yüında müzeleri gezen 9.3 milyon ziyaretçi giriş bedeli olarak 998.7 milyar lira (yaklaşık 1 trilyon li- ra), ören yerlerinde ise 8.1 milyon kişi 821.9 milyar lira bırakmıştır. Buna karşılık bu değerin yüzde 4O'ı kendi- lerine tahsis edilmesine karşın, beledi- yelerce müzelere herhangi bir yardım yapılmıyor." Sayıştay, son beş padışahın sikkeleri- nin yurtiçinde alım- satımının serbest ol- masını da "sakıncalı" buluyor ve "han- gi sikkelerin abm-satımımn serbest olacağının belirlenmesinde önceden saptanmış bir süreyi öngören sabit bir kriterin esas alınmasu ileriki yıllar için- de yasa koyucunun amacıyla çelişen bir uygulamaya yol açma tehlikesini" taşıdığmı ammsatıyor. Eğitimde reform Ders kitaplarının içeriği değişiyor • Çağdaş gelişmelere göre hazırlanacak kitaplarda, Türk-Islam sentezci görûşler ayıklanırken, "genetik kopyalama, atık maddeler, sera gazı" gibi üniteler oluşturulacak. EBRU TOKTAR ANKARA - Milli Eğitım Bakanlığı, Talim Terbiye Ku- rulu'nda kadro operasyonu- na hazırlanırken ders prog- ramlannın içerığini de de- ğiştiriyor. Çağdaş gelişme- lere göre hazırlanacak kitap- larda, Türk-lslam sentezci gönîşler ayıklanırken "ge- nctik kopyalama, atık mad- deleY, sera gazı" gibi üni- teleroluşturulacak. 12 Eylül dörieminin yasaklı sözcüğü "devrim"i yeniden ortaöğ- retim ve ilköğretım kitapla- nna almaya hâzırlanan ba- kiyûkü de-hafifleterek dilde anlaştırmaya gidecek. ' Milli Eğrfim Bakanlığı Ta- lim Terbiye Kurulu Başkanı Ramazan Çetin Dağlı'nın emeklıye aynlmasmdan son- ra göreve getirilen Orban Özdoğanlar, uzun yıllar Al- many»'da eğıtim müşavirlığı yaparken edindiğı deneyim- lere koşut olarak, ders prog- ramlannda "reform" sayı- »iabıltecek düzenlemelere gı- jdyo£ •> Ögkanlığın ders program- 'larmda gerçekleştireceğı de- ğışiklikler şöyle: Öğretmen. genç kuşaklar ve özellikle mılletvekillennın inkılap kelimesinı telaffuz | edemedıği göz önüne alına- j-Tak "devrim" sözcüğü ki- ı laplara alınacak. Bakanlık f yetkilileri,u çoğu kez "in- j kilâp" olarak dıle getirilen L sözcüğün Arapça "köpek- leşme" anlamına geldiğıne işaret ettiler. Biyoloji "Genetiğin gelişimi. ge- netik kopyalama, DNA ça- lışmaları" adlı bir ünite programa alındı. Bu amaçla biyoloji kıtaplannda Iskoç- ya'daki Roslın Enstitüsü bi- lim adamlan tarafindan kop- yalânan "Dolly" adlı koyu- nun resimlerine yer verile- ceL Semavi dinlerin (Hıris- tıyanlık. Müslümanlık ve Ya- hudılik) "İlk insan ve Pey- Cazalcı 'Gerici kadrolar temizlenmeli' ANKARA (Cumhu- rfyet Bürosu) - Eğit-Der Genel Başkanı Musta- fa Gazalcı. 1997 yıltnın egjtim karnesini çıkar- di. "8 yülık kesintisiz zonınlu eğitime geçil- mesine, eski Milli Eği- tim Bakanı, eğitim dev- ritncisi Rasan-Âli Yü- cel'e sahip çıkılması- na" tam not veren Mus- tafa Gazakı, "Milli Eğj- tim Bakanlığı merkez teşkilatında bulunan gerici kadrolann temiz- lenmetnesine, İlksan'ın bakanlık bağımlılığın- dan kurtanlmamasına. ders programlannda bulunan çağdışı zihni- yefin giderilmemesine" düşük not verdi. gamber Adem'in bir avuç balçıktan. Havva'nm da onun kaburga kemiğinden yaratıldığını" öngören ya- ratılış teorileri programdan çıkanlarak Darwin'in "ev- rim teorisini" deiçerenbi- limsel tartışmalara yeT veri- lecek. Coğrafya "Coğrafi çevrenin ko- runması, katı atıklann ge- ri dönüşümü \c sera gazı" adlı ünitelere yer verilecek. Sosyal bilgiler Program, pedagojinin "ya- kındamazağa. somuttaın so- yutâ"' ılkesine göre düzen- lenecek. Buna göre, öğrenci- ler öncelikle Anadolu'daki uygarlıklan, daha sonra Or- ta Asya'daki Türk uygarlık- lannı öğrenecek. Fen bilgisi Eski Latince kelimelerle yüklü tanımlamalara son ve- rilecek. Fen bilgisi kıtapla- nnda dilin Türkçeleşmesi sağlanacak. Din kültürü ve ahlak bilgisi: Türk-tslam sentezci tüm görûşler ayıklanacak. tlk ola- rak "Türkler dünyanın en soylu ve en köklü ırkıdır. Türkler kendi soylanna ya- kışır din arayışı içine gir- miştir. Anayurtlarından göçleri sırasında da İslami- yet gibi kendi soylanna ya- kışan ul\i ve cihanşumul bir din olan İslamiyctle kar- şılaşmışlardır. İslamiyet. Türkleri daha da soylu ve yüce kıldı. İslamiyetin ışı- ğında onlar dünyada cihan- gir oldu. Dünyanın § kıta- sına yayılmış en büyük im- paratorluklar kurdular" şeklindeki okuma parçası ya- yılmacı veTürk-lslam sentez- ci olduğu gerekçesiyle atılı- yor. Yeni programda, VedaHut- besi'nin "Faizin her nevi mülgadır, ayağımın altın- dadır. Eğer kadınlar razı olmadığınız herhangi bir kimseyi aile yuvanıza alır- larsa. onları hafif surette darp ve tahzir edebilirsi- niz", "Çocuk kimin döşe- ğinde doğmuşsa ona aittir" bölümleri de çağdaş toplum ve devlet anlayışıyla bağdaş- madığı için çıkanlıyor. Imamlar görevde Eski Milli Eğıtim Bakanı Turhan Tayan döneminde 3 imamın Sinop'taki cami- lerden "kurumlararası ge- çiş yoluyla" Milli Eğitim Bakanhğı'na yatay geçiş yap- tığı saptandı. Mevcut yasal prosedüre göre imamlar, da- ha önce çalıştıklan camilere geri gönderilemezken Meh- met Saglam"mbakanlığı dö- neminde memur olmadığı halde memur gibi gösterile- rek Kahramanmaraş'tan Mil- li Eğitim Bakanlığı'na geçiş yapan 156 personelin göre- vine 1 Ocak 1998 itibanyla son verildi. Sağlam'ın usul- süz yollarla Milli Eğitim Ba- kanlığı'na aldığı 126 perso- nel de daha önce çalıştıklan görevlere iade edildi. IÜ'nün 24. rektörü, 'Hasan Âli Yücel eğitimfakültesi' kurulacağını söyledi Alemdaroğlu görevi devraldı• Yeni rektör Kemal Alemdaroğlu, öncelikli amaç ve görevinin öğrencilerin dûşüncelerini özgürce açıklamalanm sağlayan öğrenci konseyleri ve öğrenci denıeklerinin kuruluşunu desteklemek olacağını söyledi. İstanbul Haber Senisi - İstanbul Üniversitesi'nin (ÎÜ) yeni rektörü Prof. Dr. Ke- mal Alemdaroğlu, üniversi- tede 18 yıl aradan sonra ya- pılan devir teslim töreniyle eski rektör Prof. Dr. Bülent Berkarda'dan rektörlük gö- revini devraldı. YÖK Baş- kanı Prof. DT. Kemal Gü- rüz, yeni rektör Alemdaroğ- lu'dan Cumhuriyet'in eğitim reformcusu Hasan Âli Yü- cel'in adını taşıyan bir eği- tim fakültesi •kuru|nıasını is- tedi. Prof.'Alemdârbğlu da fa'-"" kültenin kuruluşunu yakın- 3a Kâmuoyuna müjdeleye- ceğini söyledi. Eski rektör Prof. Dr. Berkarda ise 2547 sayılı YÖK Yasası'nın "key- fi" uygulanması sonucu üni- versitenin zarar görüp sus- kunluk ve durgunluk içine girdiğini belirterek, Ocak 1994'ten bu yana ÎÜ'de "ye- niden demokratik bir ida- renin hâkim olduğunu" söyledi. Fen Fakültesi Konferans Salonu'nda IÜ Dev- let Konservatuvan Nefesli Sazlar Orkestrasrmn verdiği konserle başlayan törende ilk konuş- mayı yapan YÖK Başkanı Prof. Dr. Kemal Gü- rüz, kendisinin başlattığı "köklü" degişiklik- ler nedeniyle zaman zaman Berkarda'nın uya- nlanyla birlikte dostluk ve arkadaşlığını gördü- ğünü söyledi. "Bülent Ağabeyim ile birlikte cumhuriyeti orasından burasından çevirme- ye çalışanlar ile Atatürk ve silah arkadaşla- nna saldınya yönelik hareketlere karşı çık- Uk" diyen Gürüz, "Sayın Alemdaroğlu'nun da bu şanlı kurumu Bülent Ağabeyin bırak- Berkarda, Alemdaroğlu'na cüppesini giydirirken Alemdaroğlu da kendisi- ne, hizmetlerinden dolayı gümüş bir tepsi armağan etti. (UĞUR GÜNYÜZ) rığı yerden ileriye götüreceğine inanıyorum" diye konuştu. Prof. Berkarda da yaptığı konuşmada, göre- vi süresince akademik kurullann eski saygın ye- rine oturtulduğunu, danışma ve uzlaşma yön- temlerine değer verildigini vurgulayarak, fa- kültelerde her düzeyde akademik kurullann toplanmasının teşvik edildiğini ve dekan atama- lannda rektör yerine fakültenin tercih ettiği adaylann YÖK'e bildirildiğini kaydetti. Araş- tırma fonunun bütçesinin 300 milyar liraya çı- kanldığını belirten Berkarda, öğrenci fonunda 1997 yılında toplanan 1.9 trilyon liranın 1.1 trilyon lirasının öğrencilerden alınan katkı pa- yından sağlandığını. 1998'de bu rakamın iki katına çıka- cağım sandığını söyledi. Berkarda, görevde oldu- ğu 4 yıl süresince üniversi- tenin"birgünbile" kapan- madığına dikkat çekerek, "Gerçek öğrenci temsilci- lerinin üniversite kurulla- rında yer almasının vakti- nin geldiğini de Sayın Alem- danığlu'na anımsatmak is- terim" diye konuştu. Rektörlük görevini Ber- karda'dan devralan Prof. Dr. Kemal Alemdaroğlu da Ber- karda'nın, bilimsel yaşamın- da ulusal ve uluslararası üne sahip. 30 yıldan bu yana bir- likte çalıştığı "değerii bir büyüğü" olduğunu vurgu- layarak. "Değerii Hocamı- za rektörlüğü süresince ger- çekleştirdiği üstün hizmet- lerden, ülkemize, ulusumu- za ve hepimize örnek olan Atatürkçü, çağdaş,.demok- ratik ve laik tutumundan dolayı sonsuz teşekkürle- rimizi sunarken, deneyim- lerinden ve öğütlerinden her zaman yaraıianacağı- muı belirtirim" dedi. Öncelikli amaç ve göre- vınin öğretim elemanlannın ve diğerçalışanlann maaşla- nnı, enflasyon hızının üzeri- ne çıkarmak olduğunu belir- ten Alemdaroğlu, öğrencilerin düşüncelennı özgürce açıklamalanm sağlayan öğrenci kon- seyleri ve öğrenci derneklerinin kuruluşunu destekleyeceğıni söyledi. Öğrencilere yönetim- de söz hakkı tanımanın öncelikli hedeflerinden olduğuna dikkatçeken yeni rektör, üniversite gi- nş sınavında lÜ'yü ilk 500 arasında kazanan öğ- rencilere karşılıksız ve anlamlı miktarda burs verileceğını ifade etti. Alemdaroğlu, öğrenci- lere, kayıtlar sırasında ve sonrastnda öğretim üye- lerince danışmanlık hizmeti verileceğini kayde- den Alemdaroğlu, IÜ'nün kamu ve özel sana- yi kuruluşlan ile bilimsel ve teknolojik işbirli- ği yapacağını söyledi. Diyanet Işleri Başkanı M. Nuri Yılmaz, yurttaşların aydınlatılmasını istedi Müftülüklere tarikat uyarısıANKARA (Cumhuriyet Büro- su) - Diyanet İşleri Başkanı Meh- met Nuri Yılmaz, il müftülerin- den; yurttaşlann tarikatlarkonusun- da uyanlmasını ve hurafelere karşı aydınlatılmasını istedi. Yılmaz, "Ta- rikat ve tasavvuf kisvesi altında hu- rafeler yaymaya çalışanlar, mey- danı boş bulduklanndan mı, ba- zılarının cehaletinden mi ortaya çıkıyorlar? Ramazan aymda bunlar dile getirilmeli" dedi. Diyanet İşleri Başkanı Yılmaz, dün yapılan il müftüleri toplantısında ramazan aymda yurütü- lecek hizmetler konusun- da bilgi verdi. Ramazanın dini yaşam yönünden hareketli bir ay olduğunu kaydeden Yılmaz, "Müslüman kardeşlerin bu ayda di- ni hisleri coşmaktadır. Onun için gerekli ted- birieri aldık. Camiler- deki vaazlanmızda hal- kı aydınlatmaya devam ediyoruz" diye konuş- tu. Memurlann teravih namazlanna yetişmesi için gerekli saat ayarla- masının yapıldığını kay- deden Yılmaz, vaazlar- da özellikle sevgi ve hoş- görünün işlenmesini iste- di. Yılmaz, bazı insanla- nn ün kazanmak amacıy- la dini konularda kafa ka- nştıncı açıklamalar yaptığını belir- terek, "İslam bilginlerinin görüş- lerine ters düşmektedirier. Türki- ye'de birtakım garip simalar tü- redi. Peygamberlik iddiasında bu- lunanlar bile •var. Bu konularda da bütün müftülüklerimiz halkı ay- dınlatsın" çağnsuıdabulundu. Yıl- maz, tarikat ve tasavvuf kisvesi al- tında hurafeler yaymaya çahşanla- ra karşı halkın uyanlması gerekti- ğini vurgulayarak, "Bunlar mille- tin kafasını kanşürmaktadır" de- di. Müftülerden, saf Islamı kavna- ğından halka anlatmalannı isteyen Yılmaz, "Bu insanlar meydanı boş bulduklanndan mı, bazılarının cehaletinden mi ortaya çıkıyor- 13 sol göruslu öğrenci gözaltına alındı Marmara Üniversitesiyine karıştı İstanbul Haber Servisi - Marmara Üni- versitesi (MÜ) Hukuk Fakültesi'nde ülkü- cü öğrencüerin sol görüşlü öğrencilere sal- dmnası üzerineçıkan kavgada 2 ülkücü öğ- renci yaralandı, 13 sol görüşlü öğrenci gö- zaltına alındı. MÜ Haydarpaşa Kampusu'ndaki Hukuk Fakûltesi'ne dün sabah saat07.30 sıralann- da gelen ve yaklaşık 30 kişi olan sol görüş- lü öğrenciler, okulun ülkücülerce afişlen- digini görünce buna tepki gösterdiler. Can güvenlikleri sağlanamadığı için ellerinde sopalarla okula gelen sol görüşlü öğrenci- lerle, ülkücü öğrenciler arasvndaki tarüş- ma kısa sürede kavgaya dönüştü ve çıkan çatışmada 2 üîkücü öğrenci sopa darbele- riyle yaralandı. Kantin ve koridor camlan- nın fanlrnası üzerine fakülteye Çevik Kuv- vet ekipleri çağnldı. Kavgadan sonra okul- dan aynlan sol görüşlü öğrenciler belediye otobüsüne binerek Kadıköy'e gitmek ister- ken polis, otobüsü çevirerek içindeki yol- cularia birlikte Merkez Karakolu'na götür- düve burada 13 öğrenciyi gözaltınaakiı. Öğ- renciler buradan, önce Selimiye Karako- lu'na oradan da Terörle Mücadele Şube- si'ne götürüldüler. Olaylarda yaralanan 2 öğrenci ayakta te- davi edilirken okulda da sıkı güvenlik ön- lemleri aluıdı. Öğrenciler, polisin okulda can güvenliklerini sağlayamadığını, ülkü- cülerin sabah 07.30'dan önce okulda nasıl afişleme yaptıklannm araştınlmasını iste- diler. Öğrenciler afişlemenin. önceki gece yansı yapıldığını sandıklannı, çünkü saat 07.30'dan önce okula girmenin imkânsız olduğunu vurguladılar ve "Faşisflerin ama- cı vizelerin başladığı şu dönemde, sol ve demokrat görüşlü öğrencilerin vizelere girraesini önlemek" diye konuştular. Gözaltına alınan 13 öğrenciden 12'sinin adlan şöyle: Volkan Çokal, Ümit Aras, Özgür De- mirel, Abdurrahman Boyer, Osman Ze- ki Erdoğan, Bülent Öztâtar, Onur De- nizsen, Hüseyin Aydın, Özer Zaim, Can- tekin Yılmaz, Bülent Çelebi ve soyadını öğrenemediğimiz Burak isimli öğrenci. lar? Ramazan aymda bunlann dile getirilmesini istiyoruz" diye konuştu. Sevgi ve hoşgörû Dünyada eksıkliği hissedilen en büyük değerin sevgi ve hoşgörü ol- duğunu belirten Yılmaz, konuşma- sını şöyle tamamladı: "Çevremize şöyle bir bakınca sevgi, hoşgörü yok. Olsaydı katliamlar, zulümler işlenmezdi. Cezayir'de içinde çocuk- ların da olduğu 100 ki- şi katledildi. Afrika'da insanlar açlıktan ölü- yor. Hani hoşgörü, sev- gi? Ülkemizde de terör var. Ama hunharca ci- nayetler yok. Dimdik ayakta durmalıyız. Din adamı, halk yasa düş- tüğünde umut ışığı ol- malıdır. İnsanları Pey- gamberimiz gibi şefkat- le kucaklamalıdır." Yılmaz, gazetecilerin, Prof. Dr.Yaşar Nuri Öz- tûrk'ün "kamu matı ça- lanın namazi lulınmaz" açıklamasının anımsatıl- ması üzerine, "Bu konu- da kesin bir hükünı yok. Ancak kamu malı çala- nın namazı kılınmaz. Haydut, yol kesenin na- mazı da başkalarına ders olsun diye kılın- maz" dedi. ARAYIŞ TOKTAMIŞ ATEŞ Badlı'nın Derdi Kürt kökenli TC vatandaşlanyla, TC vatandaşı olmayan Kürtlerin peş peşe Itatyan limanlannayak- laşmaları doğrusu Italya'nın fiyakasım" bir ölçü- de bozdu. Hele bu "mültecilerin", Avrupa'nın di- ğer ülkelerine gitmek istemeleri, Almanya, Fran- sa vb. gibi ülkelerin iyice keyfini kaçırdı. "İnsan haklan" nutukları atmak kolaydır. Buyursunlar şimdi bu sorunu çözsünler. Ayrıca haberleri ol- sun, bir sürü gemi de yoldaymış... Çaresiz kalmayan hiçbir insan o "tabut" gibi ge- milere binerek Akdeniz'e teslim olmaz. Bunlar da bizim insanlarımız. Görüntülerini izlerken yüre- ğim burkuldu, isyan ettim. Ama acaba o insanları bu hüzün verici mace- raya iten husus, Türkiye'de gördükleri "etnikbas- kı" ya da "etnik ayrımcılık" mı? Hiç sanmıyorum. Eğer aynı biçimde "hüsn-ü kabul" göreceklerini bilseler, Türkiye'den yüzbinlerce insan bu "ma- cerayı" göze alır. Fukaralığın gözü kör olsun. Ne Kürt dinler ne Laz dinler ne Çerkes dinler ne Türk dinler. Türkiye'nin çokuluslu bir imparaiorluğun ka- lıntılan üzerinde nasıl kurulduğunu dünyaya birtür- lü anlatamadık. Adamlar hâlâ Türkiye'de bir Türk çoğunluk ve bunun karşısında Kürt azınlık oldu- ğunu sanıyoriar. Oysa ki; onların "Türk" olarak gör- dükleri çoğunluk da çok farklı etnik gruplardan oluşmuş durumda. Bin yıllık bir ortak tarih dışın- da; Türkiye Cumhuriyeti'ne vatandaştık bağı ile bağlanmış olmanın ve resmi dil Türkçe'yi kullan- manın dışında, Türk denilen bu çoğunluğun ne ırk bağı var ne de kan bağı. Cumhuriyetimizin ku- ruluş felsefesi böyle tanımhyor "Türk"ü. Bu işleri PKK düzenliyormuş. Amacı bu mese- leyi uluslararası bir mesele haline getirmek ve hatta Birleşmiş Milletler'e götürmekmiş. Vallahi be- ni hiç ilgilendirmiyor. Bunu başta Italya olmak üzere PKK'ye sıcak bakan Avrupa ülkeleri düşün- sün. Eğer bu devletlerin hükümetleri bir terör ör- gütünü "muhatap" olarak alırlar ve bunu içlerine sindirebilirlerse; bu onların bileceği bir şeydir. Konuyu Birleşmiş Milletler'e götürdüklerinde ne diyecekler bize? "Şu bölgeyi Kürtlere verin" mi diyecekler? Hangi bölgeyi? Türkiye'deki Kürt kökenli vatandaşlarımızdan yüzde 75'i Güneydoğu'nun dışında yaşıyor. Mer- sin'deki Adıyamanlı sayısının Adıyaman'dayaşa- yanlardan fazla olduğu söyleniyor. Antalya nüfu- sunun yarıya yakını Kürt kökenli. En batı uçta, Ege'de bile Kürt kökenli yurttaşlarımızın oranı hızla artıyor. Trakya'nın Keşan'ında Kürtçe slogan atıyor kimi gençlerimiz. İstanbul metropolünde ya- şayan Kürt kökenlilerin sayısı Güneydoğu'daki illerimizin toplamından daha fazla. Bizim aşiretde Konya'nın Yeniceoba'sında. Bağımsız Kürdis- tan'ın Konya şubesini mi açacağız orada? Bize, "Bu sorunu çözün"diyorlar. Keşke çöze- bilsek. Demirel üslubuyla söylersek, "Çözüm var da Türkiye mi yanaşmıyor?" Insanların fukaralığını kullanarak, irfeanların umutsuzluklarını kullanarak siyaset yapılmasını bir türiü hazmedemiyorum. Ama eğer bu riskli ma- cera sonrasında kapağı italya'ya atan yürttaşîa- rımız sorunlarını çözebilirse, onları kim kullanıyor olursa olsun, kendi adıma "helal olsun" diyece- ğim. Annelerinin kucağında ağlaşan o bebelerin süte gereksinimi var, yumurtaya gereksinimi var, mamaya gereksinimi var. Güneydoğu'dan da çelişkili haberler alıyorum. Kimi arkadaşlarım oraiarı dolanıp geldikten son- ra beni umutlandıran gözlemler dile getiriyorlar. Kimi arkadaşlanm da tam tersine gözlemlerle ge- ri dönüyorlar. Hangisine inanacağımı şaşırıyo- rum. Elbette iyimser yaklaşımlara inanmak isti- yorum. Ama kalbimin bir yerlerindeki korkuyu da yenemiyorum. Tüm anlatılanlan birleştirdiğimiz zaman, TSK'nin askeri savaşımı kazandığı çok net olarak görülü- yor. (Tüm şehitlerimize rahmet diliyor, tüm gazi- lerimizi yürekten sevgi ve saygıyla kucaklıyorum. Onlara minnet duyuyorum.) TSK, askeri savaşımı kazanmış, ama bölgede- ki çeteleri tasfiye etmek de çok ciddi bir sorun olarak ortada duruyor. Aynı şey "korucular" için de söz konusu. Ortada inamlmaz rakamlar dönüyor. Nasıl vaz- geçecek insanlar bu kaynaktan. Silahlı Kuvvet- ler geriye çekildiği zaman neler olacak? Ama Avrupalı'nın böyle dertleri yok. Onlar gü- zel güzel "insanlık nutuklan" atarken o insanlar birden kapılarına dayandı. Fena halde canları sı- kıldı... "Türkiye bu sorunu çözsün" diyorlar. Güzel ama nasıl çözsün Türkiye bu sorunu? Şimdiye dek Türkiye'nin hangi dediğine itibar ettiniz? Hangi uya- rısına kulak verdiniz? Türkiye'yi kemiren bir sa- vaşa destek verirken, bir gün bunun size de bu- laşabileceği hiç aklınıza gelmedi mi? Türkiye çözüm için yıllardır çabalıyor. Biraz da Batılılar düşünsün, biraz da onlar uğraşsın. Cazeteciler Cemiyeti raporu Basma yönelik saldın Aralık 97'de de sürdü tstanbul Haber Servi- si - Türkiye Gazetecıler Cemiyeti (TGC). Aralık 1997'nin basma yönelik yoğun saldınlarla geçtiği- ni kaydederek fiili saldın- lar, gözaltılar ve yayın top- lamanın yanı sıra bu ay içinde görülen toplam 28 davanın 16'smın mahkû- miyet, 12'sinin de beraat karan ile sonuçlandığım belirtti. TGC'den yapılan yazı- h açıklamada, 1997"nin son 8 ayında 8 gazeteci ve 4 medya kuruluşuna saldı- nda bulunulduğu. 6 gaze- tecinin gözaltına alındığı, sol eğilimli 14 dergi ve ga- zetenin toplatıldığı, 2 ga- zete ile 2 kasetin Diyarba- kır'agirişinin yasaklandı- ğı, bir gazetenin de kapa- tıldığı belirtildi. Yargıla- ma açısından da yoğun ge- çen aralık ayında görülen davalann 16'smuımahkû- miyet, 12"sının de beraat karan ile sonuçlandığı, bu davalarda yargılanan 27 gazeteci ve kuruluşun da para cezasına çarptınldığı vurgulandı. TGC açıkla- masında geçen ay içinde açılan 7 davada 16 gazete- ci veya kurumu hakkında suç duyurusunda bulunul- duğu ifade edildi. RTÜKfaaliyetlerinede >er verilen açıklamada, aralık ayında 2 radyo ve TV'ye 15 Ocak'ta başla- mak üzere 30 gün. biri için 3 gün, biri için de bir gün yayın durdurma cezası verildiği. 17 radyo ve TY için de uyan karan alındı- ğı açıklandı. Kitap dünya- sındaki yasaklarla ilgili bilgilerin de yer aldığı TGC açıklamasmda, ara- lık ayında sonuçlanan da- valarda, yayınevleri için 2 mahkûmiyet, 2 beraat ka- ran verildiği vurgulandı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle