Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
6OCAK1998SALI CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 11
1997Me tank mı, televizyon mu?
MAHMUT T. ÖNGÖREN
Ağırbaşlılığıru karatlamak için olsa ge-
rek sözcükleri tek tek söylediği için TV
izleyicilerini üç yaşındaki çocuk yerine
koyduğunu sezemeyen çok "ünlü gez-
gta" ve "efsane" sunucu. arada sırada
parmağını ekran başındakilere uzatıp TV
izleyicilerinin gözlerini deşmeyi 1997 yı-
lında da sürdürdü ve soğuk ülkelerin buz-
la kaph topraklan üzerinde bir güzel de
namaz kıldı. Ileri sürdüğüne göre hem ha-
berciydi hem de belgeselci. Doğrusu,
böylesi hiç görülmemişti. Zaten 1997"de
görülmemişleri TV ekranlannda görerek
gözlerimizin dönmesinden kendimizi kur-
taramadık. İşte aşağıda birkaç ön\ek...
Bir alaturkabayan şarkıcı. binlerce TV'
izleyicisinin gözlerinin önünde yaşlıca
bir stüdyo konuğu hammakalçalannı bir
güzel ellettirdi ve sonra da "Güzel mi"
diye soruyu yapıştınverdi. Milyonlara
eriştiğini her firsatta bangır bangır bağı-
ran bir özel TV kanalının kadın haber su-
nucusu, her akşam saçınrn renginı ve bi-
çiminı değıştirerek "Sizhaberedeğfl,ba-
na bakın ve benden aynlmayın" dercesi-
neTV izleyicilerini büyülemeyi 1997'de
de sürdürdü. Ama kımin düzenlediği ve
kımin seçtiği belli olmayan "yıhn TV'd-
teri yanşmalarTnın hiçbirinde tek ödül
bile alamadı.
TV haberlen ve izlenceleri, işi cinsel-
lik boyutunda öylesıne uzattı ki artık ha-
berlenn başköşelerine yerleşen defile-
lerdeki çıplaklık gösterileri bile gölgede
kaldı. Muayenehanesine gelen kadın has-
talara cinsel tacizde bulunan bir doktoru
pusuya düşüren 17 yaşmdaki "•manken*
genç kız. taciz olayını gizli kamera ıle sap-
tadıkîan sonra o TV kanalı benim. bu TV
kanalı senin dolaştınldı ve en sonundabir
TV haber bültenınde doktorun cinsel or-
Fatma Girik
^ yutlan bile tartışmaya açıldı.
r
ftyni1<onu Hürya Avşar'ın şov izlence-
Sınde de bu "utangaç" kadının 2 metre
25 santimetre boyundaki bir basketçiye
"Bürün organlann vücuduna göre oran-
tdı mı" diye sormasıyla yıne gündeme
geldi ve basketçimn "Her organım nor-
malbayutta" diye \erdiği yanıtla kapan-
dı derken böyle sorular sorduğu için her
halinden utangaçlığı anlaşılan Avşar. di-
ri birkadm konuğunun göğüslerini Cenk
Koray'a ve kendi göğüslerini de o uzun
boylu basketçiye ölçülttürerek cinsel or-
gan boyutunun yanı sıra meme boyutu-
na da dikkat çekti ve televizyonlanrmzm
cinsel eğitimdeki yerini bir kez daha vur-
guladı.
Ama herhalde ahlakçılar bu utangaç-
lığı ve eğıtımi pek algılamadılar kı Hül-
ya Avşar'ın ve Huysuz Vlrjin'in TV iz-
lencelerini taa RTUK'e dek şikâyet etti-
ler. Her firsatta radyo ve TV kapatmayı
musluk açıp kapatmak değin kolay sanan
RTÜK ise bu konuya eğilmeyi pek önem-
semedı. Oysa suç işlemiş ne denli "med-
yatik" olabılecek genç kadın ve erkek
varsa. özel televizyonlann hem izlence-
lerinde hem haberlerinde hem de dizile-
rinde topluma benimsettirilmek ve "star"
yapılabilmek için çahşıldı. Hatta bir ci-
nayetin kahramaru genç kadın aynı cina-
yet olayının anlatıldığı dızide başrolde
kendini oynayarak özel televizyonlann
1997'de rol dağıUmına verdikleri önemi
ortaya çıkardı.
1997'de TV dizileri de giderek arttı. Ün-
lü ünsüz. amatör mamatör, profesyonel
mrofesyonel. model, manken çok sayıda
kişı o)unculuk örneklerinin en kötüleri-
ni vererek bu dizilerin tutulmasını sağla-
dı. Evet, yanlış okumadınız. Kötü senar-
yolu, kötü oyunlu TV dizileri tutulurken,
"trafikcanavarTnın kardeşi "reytingca-
navan" bu dizilerin arasındagerçekten bel-
li bir değer taşıyan "Şehnaz Tango"nun
artık peşinden giden olmadığını söyledi
ya da öyle söylemesi istendi.
Diğer dizilerde, özel televizyonlann
izlencelerindeki ve haberlerindeki rezil-
liklere ve adiliklere ayak uyduran kadın-
lar cınselliğın her haltını sergiliyorlar ve
ızleyicilerden hıç de olumsuz tepki almı-
yorlardı. Ama "ŞehnazTango"nun kah-
ramaru kadın. kocasından aynldıktan son-
ra kendi yaşamında bir başka erkeğe yer
verme ginşiminde bulununca "reyting
canavan"mn hışmına ugramıştı ya da
böyle söyîemek yay^rıcılann işine geliyor-
du. Başkalanna göre de bu kadın kahra-
man yaşamı sorgulamaya başlayınca si-
yasa ekonomısinin tutsağı TV izleyicile-
rinin gözünden düşmüştü. Bunu görün-
ce, 1997 yılında tüm TV kanallannda ye-
ni başlayan diziler arasında en aklı başın-
dabir yapıt olarak görünen "Baba Evpnin
başına 1998'de neler gelebileceğini me-
rak edemeden yapamıyor ınsan.
1997 yılında özel televizyonlarda ha-
bercilik, habercilikten başka her şey ola-
bileceğini kanıtladı. Bültenleri neredey-
se çınlçıplak dolaşan mankenlerin her
dolduruşunda. "Mayolarveiççamaşırla-
n nefes kesti" demekten başka söz bula-
mayan sunucular görûldü. Hülya Avşar'ın
Paris'teki nikâhı hem de naklen ve hamı-
leliği de tüm aynntılanyla şeklen TV ha-
berlerinde, izlencelerinde ve reklamlar-
da bile yer aldı. Bırbirlerinden ayrılan
şarkıcılar. kavga eden ünlü sevgililer, bir-
birlerini tokatlayan kadın ve erkek med-
yumlar, dayaklar. dövüşler, itip kakma-
lar. polis coplan. fahişeler. travestiler, es-
rar çekenler, çöplüklerde yaşayanlar, ya-
kınlan öldüğü ya da öldürüldüğü için acı-
lanndan kendilerini yerden yere atanlar,
yaşamlannı en sefıl ve acınası şekilde
sürdürenler ya da sürünenler TV haber-
lerinin başköşelerinden kendilerini gös-
terdiler.
Tüm bunlarabakınca, Türkiye'de 1997
yıhnda haberkalmadığını düşünebilirdi-
niz. Ama gerçekten de haberlik olaylar
bittiği için olsa gerek înterstar'ın akşam
haber bülteninde bir erkek sunucu her
Deniz Arman
Sadertin Teksoy
gün bir öykü okumaya başladığında. ko-
nunun ne denli acınası bir noktaya gel-
digi de ortaya çıktı.
1997'de ortaya çıkan bir başka gerçek
daha da vardı ki, hepsinden daha acı ve
korkunç bir olguyu vurguluyordu. Evet,
rV haberleri ve
izlenceleri, işi
cinsellik
boyutunda öylesine
uzattı ki, artık
haberlerin
başköşelerine yerleşen
defilelerdeki çıplaklık
gösterileri bile
gölgede kaldı. Suç
işlemiş ne denli
'medyatik' olabilecek
genç varsa, özel
televizyonlann
haberleri ve
dizilerinde topluma
benimsettirilmek ve
'star' yapılabilmek
için çalışıldı. Diziler
giderek arttı, çok
sayıda kişi oyunculuk
örneklerinin en
kötülerini vererek bu
dizilerin tutulmasını
sağladı.
1997'de TV bezirgânlan ve esnafi, tüke-
tim toplumu olmanm acımasız oluşu-
munda dahaçokreklam geliri ve daha çok
kâr elde etme tutkusuyla yozlaşttncı her
yola başvurmaktan çekinmediklerini ar-
tık adarnakıllı kanıtladılar. Ama değişen
toplumun baştan sona altüst ettiği ahlak
anlayışıyla da insanlar suç olsa da olma-
sa da en kötü ve aşağılayıcı davranışla-
nyla ün edinmeyi kendileri için uygun gö-
rüyoriardı. Bu üne dayanarak ekranlarda
boy göstermekten ya da çevresinın ilgi-
sini çekebilmek için bir suç işleyerek,
onunla bununla cinsel ilişkiye girerek.
en akıl almaz işleri yaparak, en adi dili
kullanarak, en aşağılık açık saçıklığabaş-
vurarak ekrana çıkma yolunu bulup ün-
lenmeyi, tanmmayan bin olarak kalma-
yayeğliyorlardı. Artık günümüzdeki özel
televizyon yozlaşmış toplumun gerçek-
ten de çok gerçekçi, gerçekçi olduğu de-
ğin de acı vericı aynası olmuştu.
Böyle bir ortamda Türkiye'nin radyo-
TV alanındaki sorunlannabir çözümbul-
mak giderek hayal oluyordu. Nitekim,
zaten tekellerin ellerindeki radyo-TV ya-
yımcılığını sözde düzenlemek amacıyla
kurulan RTÜK bu sorunlan ortadan kal-
dırmak için bir yasa önerisiyle 1997'de
yeniden oluşturulmak üzere ele alındığın-
da aynı tekellere daha çok teslim olacak
gıbi göründü.
Yabancı TV kanallan ile telif bakla-
n konusunda büyük çıkmazlara girdığı
anlaşılan Türk Telekom A.Ş. ise kablo-
lu TV alanında abonelerine verdiği sö-
zübirtüriügeTçekleştiremedi. KürtçeTV
konusu ise kimi zaman Avrupa'ya de-
mokrasi sözü verebilmek aldatmacası-
na uygun olarak. kimi zaman da yurti-
çindeki gerginliği azaltmak için 1997
içinde politıkacılar tarafından sık sık
dile getirilmesine karşın büyük bir ya-
lan olarak kaldı.
RTÜK ise bir başka konuda işlevsiz
kaldı. Daha önceki yıllarda açıklandı-
ğı gibi, 1997'de Türkiye'de yayın yapan
özel radyolara ve televizyonlara 1997
içinde RTÜK tarafından yayın izni ve
frekans verilecekti. Ama 1997 sonlan-
na doğru. askerler şeriatçı yayın yapan
radyolann ve televizyonlann denetlen-
mesı ve tümden engellenmesi için hü-
kümet üzerinde baskı yaratarak
RTÜK'ün yapacağı frekans ihalesini
ertelettiler. Simdi bu konu da 1997 yı-
lından 1998 yılına çözümü meçhul bir
sorun olarak kalmış bulunuyor.
Ya bu arada TRT ne yaptı? Uzun bir
süreden beri vekâletle yönetilen bu dev-
let radyo-TV kurumu, 1997 içinde en so-
nundabir genel müdüre kavuştu ve bu ge-
nel müdür de doğrusu iç açıcı kimi açık-
lamalar yaparak gelecek için TRT'nin
haber ve izlence yayıncıhğı bakımından
umutlanmamızı sağladı. Yukarda belirt-
tiğim özel televizyonlann yozlaştıncı ha-
berlerine ve izlencelerine karşın, kimi
olaylan bu özellerden öğrendiğimız ve iz-
lediğimiz bir gerçektir. Hatta, "reyting"
getirmediği savıyla çok geç saatlerde ya-
yımlanan, genç televizyoncular taraftn-
dan hazırlanmış izlencelere yine özeller-
de rastladığmuz da kabul etmemiz gere-
ken bir başka olgudur. Baskı altında pro-
tokol haberciliğinden başka bir türde ha-
beT vermeyen, çeşitli olaylara hiç değin-
meyen, kuru ve tekdüze yayıncılık ör-
neklerine sıkı sıkı başvuran TRT, baka-
lım 1997'dekı silikuygulamalanndanye-
ni yönetimi ve içinde yıllardan beri ba-
nndırdığı ve hiç de yararlanmadığı ger-
çekten yetenekli elemanlan sayesinde
kurtulabilecek mi?
1997'de birtürlü çözüme kavuşturula-
mayan. bana kalırsa kavıışturulmak isten-
meyen sorunlardan biri de ayaktopu kar-
şılaşmalannın CINE 5'ten şifreli naklen
yayınlannın yapılıp yapılmayacağıydı.
YayınlarClNE 5"ten yapıldı. şifresizya-
yın için sürdürülen tüm çabalar ise ha-
vada kaldı.
Zeynep IJIudağ
1997'nin önemli TV olaylanndan bi-
ri de Flash TV'nin lstanbuVdâki stüdyo
merkezinin süahlı zorbalar tarafindan ba-
sılması ve bu baskının sorumluluğunun
da Çükr'ler üzerinde kalmasıydı. Ama
1997'de bu konu da açıklığa kavuşmadı.
CHP Genel Başkanı DenizBav-kaL elin-
deki belgelere dayanarak çok sayıda RP'li
belediyenin dınci yayın yapan Kanal 7'ye
paTa verdiğinı açıkladı. Bu belgelerde
Kanal 7'ye her ay gönderilen yüklü çek-
lerin miktarlan da tek tek açıklandt. Es-
ki CHP Şışli Belediye Başkanı Fatma
Girik de "SözFato'da" adlı izlencesinde
yayımladığı bir kasette RP Genel Başka-
nı Necmettin Erbakan'ın. "Televizyonol-
madan bir davanın şürütülmesi müm-
kün değiklir. Bugün yapdan cihatta te\e-
viz>'onu isterseniz tank biriiği, isterseniz
hava ku\Aetieri olarak tarif edin. (...) Ka-
nal 7 için vereceğiniz paralar bu anlama
getecektir" dedıği görüldü.
Kısacası, 1997'de televizyonun için-
den tankın da geçtiğinı bir kez daha gör-
dük.
İrlandalı şarkıcı Enya'nm yeni albümü Avrupa'da piyasaya çıktı
Her albümyenibirbaşlangıç
36 yaşındaki Enya müzjsyen bir aileden geliyor.
Kültür Servisi - Özel yaşanu, sevgilileri,
paparazzilerin dikkatini çekmiyor. O,
sadece müziğini yapıyor ve seyircilerine
ulaşmayı amaçlıyor. Henüz bir halk
konseri vermedi ama müzik listelerinde
Madonna ve Tına Turner gibi ünlü kadın
şarkıcılan geride bırakıyor ve albümleri
milyonlarca satıyor. Kendisini müziğe
adayan, ilahi korolan ve kelt mistizmini
dinleyicilere sevdiren trlandalı sanatçı
Enya'nın, klasik şarkılannın yanı sıra iki
yeni çalışmasının da yer aldığı 'Paint The
Skj- With Stars' adlı yeni albümü
Avrupa'da piyasaya çıktı. tki Grammy
ödülünün sahibi olan, Orinoco Flow adlı
single ve dört albümü ile 33 milyondan
fazla satan Enya, müzık şirketleri
tarafından tüm zamanlann en iyi kadın
sanatçısı olarak tanımlanmaktan pek
hoşnut değil. Diğer sanatçı arkadaşlan
Madonna ya da \Vhitney Huston gibi aşın
süs ve gösteriş meraklısı olmayan Enya,
utangaç, siyahlar giyinen küçük bir kadın
olarak anılmaktan daha memnun.
Irlanda'nın Donegal kentinde doğan Enya,
doğduğu yerin manzarasmın sürekli
kendisiyle birlikte olduğunu ve kendisine
ilham verdiğini söylüyor. Doğduğu yerlere
yılda ancak birkaç gün gidebildiğini
söyleyen sanatçı, evinin kendisine müthiş
bir enerji verdiğini de ekliyor. 36
yaşındaki Enya. müzikle iç içe bir aileden
geliyor. Eski bir orkestra şefı olan baba
Leo Bhraonain. şimdilerde Irlanda müziği
yapan ve kendi ismiyle anılan bir müzik
kulübü işletiyor. Annesi Maire ise orkestra
vokalistı ve müzik öğretmeni. "tki erkek
kardeşim, Pol ve Ciaran, ku kardeşim
Mane ve iki kuzenim orkesrradaydık.
Okuldan a>Tildıktan sonra, piyano ve
klasik müzik öğrenmeye başladım ve
yaklasık iki yıl çeşitli sanatçuara vokal
yaptun." Enya'mn geleneksel trlanda
müziğiyle tanışmasını ve bunu başanyla
sürdürmesini sağlayan iki isim var. Nickj1
Ryan ve eşi Roma Yeteneklerinden ve
başanlanndan konuşmaktan kaçınan
İrlandalı sanatçı, sorumluluklannın
farkında olduğtmu ve bunlan yerine
getirmek için çok çaba sarf ettiğini
belirtiyor. "Dört erkek ve dört kız
kardeşten oluşan oklukca kalabahk ve
koruyucu bir aileden geliyorum. Yatıh
okula gittiğimde yainızlık ve özgürlükle
taruştım. Ashnda özgürlük müzik için de
j^-^nya, müzik şirketleri tarafından
tüm zamanlann en iyi kadın sanatçısı
olarak tanımlanmaktan pek hoşnut
değil. Diğer sanatçı arkadaşlan
Madonna ya da Whitney Huston gibi
aşın süs ve gösteriş meraklısı
olmayan Enya, utangaç, siyahlar
giyinen küçük bir kadın olarak
anılmaktan daha memnun.
geçerfiydi ama yine de ona bağımlı kalmayı
yeğtedim. Klasik müzik eğitimi almama
rağmen, kilise müziğinden. İrlanda ve Jig
dansuıdan etküendim. Haürhyorum da
evde, saatlerce piyanonun başında oturur
ve klasik müzik çauşmalan yapardım. Bir
de Nkky ile mü/îk üzerine yaptığnmz
taröşmâlar ve sohbetier™ Nicky'nin kansı
Roma. trlanda mitolojisini i>i bilirdi.
Hikâyeler anlatır, şiirler yazardL Onlarla
birlikte yaşadığun doğal ortam benim
müzik hayatunda büyük rol ovnadb
DuMin'de küçük bir stüdyoda birçok
çahşma yapbk ve tekrar piyano eğitimime
geri döndüm. Bu iki insanla olağanüstü
denevimler yaşadım. Onlar bana inanddar
ve risk almam için bana cesaret verdiler."
"Ne zaman müzik hakkında konuşacak
olsam, hemen 'biz' diyerek başlıyorum
söze" dıyor Enya. 'Biz'den kastettiği ise
Nicky ve eşi Roma. "Melodiler yazıyorum,
piyano ve klavye çalryorum, vokal
yapıyorum. Roma lirikleri yazıyor, Nkky
ise düzenlemejeri yapı\or. Onlar mü/.iği
hissediyoriar. İnanılmaz bir sezgileri var.
Roma, müziği duyduğumda benim neler
hissedebileceğimi hemen anlıyor ve biliyor.
Roma sayesinde David Puttnam'ın 'The
Frog Prince" adlı fılminin ve BBC'nin
"Keltler" serisinin müziklerini yapük.
Üçümüz, haftada beş gün stüdyoya
kapanarak, iki yılda >aptık albümü.
Melodrye başüyordum, bekliyordum ve
bunun beni nerelere götüreceğini
bekliyordum. Mükemmeliyetçi olduğum
için acek etmeyi sev-mjyorum."
Albüm tamamlandıktan sonra, bütün
kapılan kapatıp küçük bir odaya
sığındığmı söyleyen Enya, biraz
beklediğini sonra odadan çıkıp bu
müzikleri kimin dinleyeceğini ve bunlann
bir dinleyicisi olup olamayacağını
düşündüğünü belirtiyor. "Her yeni albüm,
yeni bir başlangıç benim için. Geçmiş
albümlerin başanh olmasu işimi
kolay laştırmıyor. İnsanlar, siz başanh
oldukça güveninizin yerine geldiğini
düşünüyorlar. İşün için birçok özveride
bulunuyorum. Belki de bu durum özel
yaşantunı da etküiyor."' İşinin her zaman
birinci planda olduğunu söyleyen Enya,
yalnız yaşamayı sevdiğini ve ilişkilerinin
yaşam tarzıyla çatışmasma izin
vermediğini de vurguluyor.
The Feenist Balalayka CRR'de
• Kültür Servisi - Rus folk enstrümanlan grubu
Feenist Balalayka, 9 Ocak Cuma günü saat 20.00'de
müzikseverlerle buluşuyor. Topluluk profesyonel
performans tekniklerinin çeşitli özelliklerinin bir
araya geldiği Rus halk çalgılan sanatının son
temsilcilerinden. Balalayka. bayan, domra, ve
zhalieyka, ağaç boynuz. boru gibi çok az bilinen
enstrümanlar dahil 50'den fazla enstrümanı çalan 19
profesyonel sanatçıdan meydana gelen grubun
yönetmeni Devlet Sanatçısı Igor Obrickine. Topluluk
tarafından icra edilen tüm eserler virtüözite
gerektiren çeşitli enstrümantal parçalardan ve her bir
sanatçı için yazılan solist-vokalist tarzı popüler Rus
ulusal şarkılanndan oluşuryor. The Feenist
Balakaya'nın repertuvan Rus geleneksel şarkılannın
yanı sıra îtalyan. Alman ve Ukrayrıa halk şarkılanna
da uzamyor. (232 98 30)
Filistinli yönetmenin Lübnan
vizesi geri çevrildi
• Kültür Servisi - Geçen yıl Beyrut Film
Festıvali'nde ödül alan Filistinli yönetmen Michel
Khleifi'nin Lübnan vizesi. hem Israil hem de
Belçika pasaportu olduğu gerekçesiyle kabul
edilmedi. "Wedding in Galilee" isimli filmiyle
birçok uluslararası ödül kazanan yönetmen, Beyrut'a
özel bir üniversitede sinema dersleri vermek üzere
davet edilmişti. Brüksel'deki Lübnan Konsolosluğu
tarafından \ ize verilmeyen yönetmen. geçen yılki
festivale katılabilmek için politikacılann ve
sanatçılann baskısı sonucu vize alabilmişti. 1948
yılından bu yana îsrail'le savaşan Lübnan, Israil
vizesi olan ya da tsrail'i ziyaret edenlerin ülkeye
giremeyeceğini belirtti.
Woody Allen, Harry Block ile
karşılaştırılmak istemiyor
• Kültür Servisi - Oyuncu ve | B J ^ H |
yönetmen Woody Allen son
filmi 'Deconstructing
Harry"de canlandırdığı rol ile
gerçek yaşamının
karşılaştınlmasından bıktı.
Allen. filmde takıntılı yazar
Harry Block'u canlandınyor.
Allen yaptığı açıklamada şöyle
konuştu: "İnsanlar Harry'nin
yaşamı ile benim yaşamımı
kanştınyorlar. Gerçek
yaşamımda Harry gibi ilaç kullanmıyorum ya da
Harry gibi oğlumu kaçıracak kadar çılgın değilim."
Harry'nin kadınlar. bilim, felsefe. din ve sanat
konusundaki görüşlerini paylaştığını belirten Allen,
kendi yaşamının Harry'ninki kadar karmaşık
olmadığını söyledi.
Sessiz film ustası Dove öldii
• Kültür Senisi - Sessiz film ustası Billie Dove 95
yaşında hayata gözlerini yumdu. 36 sessiz filmde
rol alan sanatçı bunun yanı sıra 1927 yılındaki "An
American Beauty" ve 1928 yılındaki "Heartof a
Follies Girl" gibi filmlerin de arasında yer aldığı 12
sesli filmde görüldü. 1962 yıhnda "Diamond Head"
isimli filmde rol aldıktan sonra evine kapanan
sanatçı bütün söyleşileri ve sorulan yanıtsız bıraktı.
Mustata Kandıralı 70 yaşında
• BL1RSA (AA) - Türkiye'de klametin en büyük
virtüözü olarak bilinen ve müzik yaşamında ödün
vermeyen tavn ile tanınan Mustafa Kandıralı 70
yaşına girdi. Kandıralı, yeni yıla, Avrupa'da satışa
çıkan "Caz Roman" CD'si ile girdi. Kandıralı,
Alrnanya'da faaliyet gösteren All Music Guıde
şirketinin "Turkısh Jazz" olarak dünya piyasasına
çıkardığı CD'nin 70 yaşına denk gelmesinden mutlu
olduğunu belirterek "ölene dek klarnet çalmayı
bırakmayacağını" söyledi.
Andon'da Salı Konserleri
• Kültür Servisi - Andon geçen sezon başlattığı
"Salı Konserleri"ne bugün Ankaralı grup WAWA ile
yeniden başlıyor. Kendi bestelerini icra eden ya da
çeşitli müzik türleri üzerine yorum empnvizyonlan
yapan gruplar bundan sonra her salı Andon'da
konser vermeyi sürdürecek. 1997 yıhnda Aydemir
Özügü' ve Çağman Coşkun tarafından Ankarada
kurulan grup, kuruluşundan bu yana kendi özgün
repertuvannı oluşturuyor ve sadece kendi bestelerini
çalıyor. Salı Konserleri kapsamında daha sonra
Kapsül, Tuzlu Nehir Beşlisi, Siya Siya Bent, Baba
Zula, Rapor 2 gibi gruplar izlenebilecek.
Erzurum Şehir Tıyatrosu'na destek
• ERZURUM (.\A) - Kültür Bakanlığı. Erzurum
Şehir Tiyatrosu'na 350 milyon lira maddi destek
verdi. "Gelinin Fendi Kaynanayı Yendi" adlı oyunun
sahnelenmesi için destek aldıklannı belirten
Erzurum Şehir Tiyatrosu Yönetmeni Semih Yetim,
amatör topluluklann yaşatılması için bu tÜT
yardımlann sürdürülmesı gerektiğini savundu.
Asal'ın Uyku' enstalasyonu
• Kültür Servisi - Selda Asal'ın "Uyku" başlıklı
görsel, işitsel enstalasyonu çarşamba gününden
itibaren BM Çağdaş Sanat Merkezi'nde yer alacak.
"Uyku" başlıklı enstalasyonda saydam yaratıklar,
düş defterleri, müzik kutusu gibi nesnelerin yanı sıra
video ve ses kullanarak sessizliğe ilişkin
düşsel/zihinsel bir mekân yaratan sanatçının sergisi
31 Ocak'a dek izlenebilecek. Müzikoloji eğitimi
gören sanatçı. sanat eğitiminı Avusturya Salzburg'da
G. Eisler. O. Oberhuber. E. Vedova; Italya
Floransa'da R. Bunkıni, K. Knippel stüdyolannda
resım ve serigrafi çalışarak sürdürdü. 1990 yılından
bu yana el yapımı kâğıtlar üzerine üst üste yazılarak
okunamaz duruma getirilmiş metinlerden oluşan
"'Palimsestler"ı ve zamana. mekâna ve özneye ait
bilgilerin silinmesini içeren arşivleri üreten, bu
yapvtlannı galeri mekânlan ve açık mekâanlarda
sergileyen sanatçı, bu yapıtlann kavTamını oluşturan
sessizleştirme, okunamamazhk ve suskunluk
durumunu "Uyku'' başlıklı çalışmasıyla sürdürüyor.
(231 10 23)