Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 6 OCAK 1998 SAU
10 KULTUR
PORTAL DİKMEN GÜRÜN
Bir yıldan geriye kalanlarTiyatro Kurultayı
1997'nin önetnli olaylanndan biri,
kasım ayı içinde. TOBAV'ın Kültür Ba-
kanlığı katkılanyla Mersin'de düzenle-
diği Tiyatro Kurultayı idı. Kurultay, pek
çok tiyatro kurum ve kuruluş temsilci-
lerini bir araya getirdi. Katılımcılar ara-
sında sağlıklı ıletişimlerin kurulduğu ze-
minleroluşturuldu. AunankarariarTürk
tiyatrosunun temel sorunlannı bir kez
daha gündeme getirirken bu sonınlann
çözümü yolunda atılması gereken so-
mut adımlan da belirliyordu. Sonuç bil-
dirgesinde 16 madde içinde toplanan ka-
rarlann yaşama geçirilmesi yolunda ya-
pılacak sistematik çalışmalann ilk to-
humlan kuşkusuz şu günlerde atılacak.
Kültür Bakanlığf na, TOBAV ve Tamer
Levent'e \e de kurultaya katılanlara, ti-
yatromuzun her alanda kalıcı gelişme-
ler gösterebilmesı ıçm ahnan bu karar-
lann gerekli mercilere yansıülması ve ge-
lişimin izlenmesı doğrultusunda önem-
li görevler düşüyor 1998'de...
Yasaklar.. YasaMar...
'Neden Tıyatro Yasaklanır?' Acaba
gün gehp de bir yılı bu sonıyu sorma-
dan noktalayabilecek miyiz? 1997'ye
baktığımızda karşımıza yasaklı tiyatro
olarak öncelikle Diyarbakır. Bolu ve
Batman'da "sakıncair bulunan Ankara
Ekin Tiyatrosu çıkıyor. Haluk Işık'm
yazdığı ve Riiştü Asyalı'nın yönettiği
'Memfcket Hikâyeterr sadece bu üç il-
de değıl. daha pek çok il ve ilçede ya-
saklandı. Gericıliğın boyutlan sanatçıla-
nn sabıka kayıtlannın istenmesıne, ya-
pımcıların tartaklanmasına kadar uzan-
dı. Bu çırkın olaylar devlet-tiyatro iliş-
kisindekı zaaflan 2000'e 3 kala bir kez
daha gündeme getiriyordu. 1997'de An-
kara Sanat Tiyatrosu da yasaklardan pa-
yına düşeni aldı. Metin Balay'ın yazıp yö-
nettiği, Altan ErkeklTnin oynadığı 'tna-
dına Yaşamak\ "güvenlik kuvvetk'rine
hakaretedildiği ve polise karşı halkı tah-
rik eder mahiyette olduğu" gerekçesiy-
le Afyon'da oynatılmadı. Samsun'da ise
vasaklama bu kez oyunda 'içki sahnesP
olduğu gerekçesiyle uygulanıyordu...
Böylesi keyfi davranışlar karşısında ti-
yatro örgütlerinın yeterince duyarlı dav-
ranıp davranmadığı da aynca yanıtlan-
ması gereken bir soru. Geçen yıl çahş-
malanna sekte vurulan bir başka tiyat-
ro da Tiyatro Stüdyosu oldu. Topluluk,
onanm srrasmda Odeon Sineması'ndaçı-
kan bir yangını bahane ederek kendin-
den önceki belediye ile yapılmış olan
anlaşmayı bozmak isteyen Refahlı Üs-
küdar Belediyesi ile mahkemelik oldu.
Kültür Bakanlığı da (İsmaü Kahraman
dönemi) mahkeme nedeniyle öngördü-
ğü onanm desteğini geri çckti. Burada
beklentiler Özel Tiyatrolara Devlet Des-
teği Kurulu'nu oluşturan tiyatro örgüt-
leri temsilcilennin bu hususta en azın-
dan bir açıklama yapmalan doğrultu-
sundaydı. Terslikler zincirinin tek olum-
lu halkası Halk Sıgorta'nın binanın ça-
tısını kapatmak ıçin Tiyatro Stüdyosu'na
son anda el vermesi oldu. Şu günlerde
ise hukuk savaşının sonuçlan bekleniyor.
Özel sektör-tiyatro ilişkileri
Nasıl'yasaksız' bir yılımtz yoksa, özel
tiyatrolara verilen devlet desteğinin de
tartışmalara yol açmadığı yıl yok gibi.
1)C hange of Chapel 2) Tamer Levent 3) Robert NVUson 4)Everest My Lord 5) Sanat
1997'de de aynı dalgalanmalar yaşandı.
Sistemde köklü değişiklikleryapılmadık-
ça. mekanizma kaygan zeminden çekil-
medikçetamşmalarsürüp gidecek... Ge-
çen yıl özel sektör tiyatro dünyasına bı-
raz daha yakınlaştı. M
Bu geleneği yıllardır sürdüren Efes
Pilsen'den sonra Halk Sigorta da özel ti-
yatrolan destekleyen bir kuruluş olarak
sanat dünyasına adım attı. Parasal kat-
kılannı prodüksiyon ve altyapı gereksi-
nimlerine yönlendirdi ve bunu düzenli
olarak sürdüreceğınin işaretlerini verdi.
lnter-Bank bir müzikal yapımın gerçek-
leşmesinı sağladı.
Bu arada, Efe Dış Ticaret AŞ, Meci-
diyeköy'deki iş merkezinin alt katında
yaptırdığı 150 kişilik salon ile Istanbul
seyircisine yeru bir tiyatro mekânı kazan-
dırdı. Öte yandan. yıllardır Tiyatro Fes-
tivali 'nı gösten bazındadestekleyen Türk
Henkel. 9. Uluslararası tstanbul Tiyatro
Festivali"nın sponsorluğunu üstlendı.
Gösteriler bağlamında da Bank Kapital,
Castrol ve Efe Dış Ticaret. adlan ilk kez
Tiyatro Festivali ile anılankunıluşlarol-
dular.
Festlvaller
9. Uluslararası tstanbul Tiyatro Fes-
trvali Royal Narional Theatre, Beriiner En-
semble, Piccolo Teatrodi Milano, Isma---
el h o Tanzteater. Hanna Sclngulla,Ro-
bert Wuson, EHana Rigg, Giorgk) Streh-
ler, lan Holm gibi dünya çapında toplu-
luk ve sanatçılan konuk etme mutlulu-
ğunu yaşadı. Festivale davet edilen yer-
li topluluklarda ise izlenmiş oyunlann
yanı sıra yeni projelere destek verildi.
Elde edilen sonuçlarolumluydu. 'Maria
CaHas-MasterClass', 'EverestMyLord\
'HaldunTaner Kabare'. "ParkYapdmaz'.
'O SalT ilk kez festivalde perde açtılar.
Festrs'al ıçinözel olarak hazuianan yapım-
lar taşıdıklan risklere karşın kuşkusuz
ayn bir heyecan ve coşku kaynağı da.
Geçen yıl Uluslararası Istanbul Tiyatro
Festıvali anlamlı bir ödül sistemi başlat-
tı. Bir yerli ve bir yabanct sanatçıya ti-
yatro sanatına yaşam boyu katkılanndan
dolayı verilen Onur Ödülleri'nin ilk sa-
hiplen Yüdız Kenter ve Giorgio Streh-
ler'di.
Kültür Bakanhğı'run katkılanyla Tiyat-
ro Eleştirmenleri Birliği (TEB) tarafin-
dan düzenlenen "Genç EleştirmenlerSe-
mineri" festivalin ilk haftası ile örtüştü
ve dünyanın çeşitli ülkelerinden lstan-
bul'a gelen 20 eleştirmen bu bir hafta
süresince dünya tiyatrosunu ve kendi ül-
kelerinde tiyatronun konumunu tartış-
tıklan gibi festival oyunlannı da izleme
ve değerlendirme olanağı buldular. Eleş-
tirilerini çahştıklan gazete ve dergilerde
yayımladılar. Musik und Theater, Theater
Haute, Spario, The American Theater, Sud
Deutsche Zeitung, Plays intemational da
bu yıl festivale ve Türk tiyatrosuna yer
veren diğer yaym organlanydı.
Geçen yıl üçüncüsü gerçekleştirilen
Assos Festivali yine ahşılmış kalıplann
dışında özgün çahşmalara verdiği destek-
le dikkatleri çekti. Festivalin seyirci gra-
fığinin her yıl bıraz daha yükselmesı, il-
gınin yoğunlaşması sevindiricı. Darpha-
ne'de düzenlenen "2. FVrformans Gün-
leri" 1997'nin tartışmalı etkınlıklerin-
den biriydi. Aydm Teker'in koreografi-
sinı yaptığı "Sdo-ş(tır)-mak'" gösterinin
yapıldığı küçük mekâna girme şansını
elde eden ızleyicileri etkilerken, genel-
de 2. Performans Günleri *peribnnans''ın
ne olup ne olmadığı sorgulamalanna ve
karşıt-performanslara yol açtı... Baka-
lım bu tür sağlıklı tartışmalar tiyatro fu-
ayelerine de sıçrayaeak mı. yoksa I998'de
de her sunulanı ayakta alkışlama alış-
kanlığı süriip gidecek mi?
1997'nin son günlennde Tiyatro... Ti-
yatro Dergisi 1. Uluslararası tstanbul Ço-
cuk Tiyatrolan Eğirim Festivali çalışma-
lanru tamamlayarak Kültür Bakanlığı'na
sundu. Bakanlık böyle bir festivalin ge-
reği ve önemini kabul ederek maddi des-
tek vetmeyi kabul etti. 1998'de bir yan-
dan TOBAV'm öte yandan îstanbul Oni-
versitesi Dramaturgi ve Tiyatro Eleştir-
menliği Bölümü'nün katılımlanyla ger-
çekleşecek olan festival kuşkusuz çocuk-
lann tiyatro ile çok daha sağlam temel-
ler üzerinde ilişki kurmasını sağlayacak-
tır.
ve tiyatrolar... Oyunlar...
Değişik konularda çok önemli çalışma
alanlan ortaya çıkaran ve laboratuvar an-
layışı ile ciddı araştırmalara yönelen An-
kara Deneme Sahnesi 41. yaşına girdi.
Türkiye'nin dördüncü ödenekli tiyat-
rosu tzmit'te açıldı. lzmit Büyükşehir
Belediye Tiyatrosu sezona tiyatronun sa-
nat danışmanlığını üstlenmiş olan lşd
Kasapoğlu'nun yorumladığı "Hamkt" ile
girdi. Genç bir kadroyla hiç kesintisiz
olarak sahnelenen vebeş saatsüren "Ham-
let", Mustafa Avkıran'ın sahnelediği
"Mezopotamya Üçlemesi"nden sonra
Türk seyircismi tiyatro maratonuna so-
kan ikinci oyun. Başar Sabuncu'nun ba-
şanyla kurguladığı ve yorumladığı Îs-
tanbul Şehir Tiyatrolan yapımı "Bir Ata
KraDığım''geçen yılın ödüllerinin çoğunu
topladı. Yıldız Kenter gibi usta bir oyun-
cudan alınacak çok dersler olduğunu ve
onun düzeyıne erişmenin pek dekolay ol-
madığını '*MariaCallas-MasterClassT!
ı
izlerken bir kez daha anladık. "Histeri",
Tiyatro Stüdyosu'nun kalitelı çahş-
malannabiryenisini katarken Haluk BU-
giner'e de Freud rolünde hak ettığı ödülü
kazandırdı. Dostlar Tiyatrosu yapımı
"Simyaa"da Genco Erkal bir kez daha
belleklerde yer ederken Mehmet
Uluso>r
'un rejısi, KudsiErguner'in müziği
ve Duygu Sağıroğlu''nun sahne tasanmı
da dikkatleri çekti. Gencay Gürûn'ün
rejisiyle Tiyatro Istanbul'dan izlediğimız
"Sanafta Can Gürzap,CûneytTûrd ve
CihanCnalince oyunculuklanyla kusur-
suz bir ekip oluşturdular. Devlet Tiyat-
rolan yapımı olan "Kırvayı Milliye Des-
tanı"nı hem Ankara hem Îstanbul'da on-
ca ustaagızdan dinlemekhoşb\rdeneyim-
di. Ankara Sanat Tiyatrosu'ndan iz-
lediğimiz "Akrep" düşünce özgürlüğünü
Eşber Yağmurdereli'nin sakin kalemiy-
le. Rutkay Aziz'ın yalın yorumu ve Al-
tan Erkekli ile Lemi Bil^n'ın yumuşak
oyunculuklanyla savunuyordu. Kumpan-
ya'nın iki kez festivalde sunduğu "Everest
MyLord1
" ise ışık düzeni, mekân tasanmı.
metın ve ses kullanımıyla farklı bir düz-
lemde önemli bir çalışma olarak dikkat
çekti. Ferhan Şensoy "Ferhangi Şeyler"i
bin 270. kez ve yine dolu salonlara oy-
narkenyine güncel, yine renkli, yine pınl-
tılıydı. Yöcel Erten'in yılın son günlerin-
de Îstanbul Şehir Tiyatrolan'nda sah-
nelediği "Kafkas Tebeşir Dairesi" ise
1997-98 sezonunun adından söz ettirecek
oyunlan arasmda yer alacak. Yeni bir yıla
yeni beklentilerle başlamak üzere.
James Cameron'un çektiği Titanic adlı film şubat aymda gösterime girecek
4
Detaylar benim içîn çok önemli'James Cameron'un son filmi
"•THanic", şubat ayında ülkemiz-
de sınemaseverlerle buluşacak.
Yönetmen Cameron, bu fılmi ya-
parken, amacının sadece bu gemi-
nin dramatik sonunu gözler önü-
ne sermek olmadığını, geminin o
ışıltılı \e renkli yanını da seyirci-
ye aktarmayı hedeftediğini belir-
tiyor. Cameron "a göre geminin
yolculan Tıtanic'in simgelediği
güzelliği, zenginliği, ıyimserliği
ve umudu yakalamaya çalışıyor-
lardı; bir başka deyişle insan ru-
hunun dıpsizliğıni kutluyorlardı.
Cameron için "Titank" sadece
dersler alınması gereken allego-
rik bir hikâye ya da insanlann
yaptığı hata ve kötulükler içın bir
metafor değil, aynı zamanda inan-
cın. cesaretin, özverinin ve her
şeyden önemlisi sevginin de hikâ-
yesidir. James Cameron ile yapı-
lan aşağıdaki söyleşi, bizlere yö-
netmenin son filmini daha yakın-
dan tanıyabilme fırsatını veriyor.
- Titanic'de en zor çekim han-
gisfydi?
JAMES CAMERON- Hepsi
zordu. 3azı çekimler diğerlerin-
den daha tehlikeli, bazılan lojis-
tik açıdan daha karmaşık, bazıla-
n da daha masraflıydı. Yani hep-
si çok zordu. Örneğin, geminin ön
kısmının battığı sahne. Titanic'in
200 feet'lik gövdesi üzerinde ge-
minin bacalan hariç üç kat bulu-
nuyordu. Bizse böyle bir gemiyi
deniz yüzeyınden 40 feet aşağıya
indiriyorduk ve bunu da defalar-
ca ve güvenli bir şekilde yapmak
zorundaydık, çünkü geminin üze-
rinde 200 kişi bulunuyordu.
- Bu arada bazı aksilikler de ol-
du, değil mi?
- Evet, üç kişi yaralandı. Bun-
lardan ikisi ertesı gün hemen iş-
lerinin başına döndüler. Ö\oindü-
ğümü düşünmenizi istemem ama
benim için setteki insanlann gü-
venliği kutsaldır. lnanılmaz zor-
luklar içeren filmler yapmışımdır
ama bütün setlerim güvenli ol-
muştur. Vurulmalar. yaralanmalar,
binalarda patlayan bombalar, ha-
vaya uçan arabalar... Ama hiçbi-
rinde tek bir kişi yaralanmamış-
tı.
- Bir de deniz üriinlü bir ye-
mekten siz ve 85 kişi zehirlenmiş-
tiniz.
- Bu daha önce hiçbir film se-
tinde yaşamadıgım en garip tec-
rübeydı. Bu kadar sayıda çalışa-
nımı böyle bir şeyden etkilenmiş
görmek çok üzüntü \ enciydi; ne-
redeyse hepimiz ölecektik. Belir-
tileri ilk kez hissettiğimde kendi-
mi kusmaya zorladım ve böylece
zehirli maddelerin çoğunu vücu-
dumdançıkarmayı başardım. Her-
kesten önce ayağa kalkıp çevTem-
dekilere yardım ettim.
- Bu olayın sonımlusunun çe-
kimler sırasında kafası bozulmuş
bir kişi olduğu söylendi ama kim
olduğu tam olarak anlaşılamadı,
değil mi?
- Bana sorarsanız bu çok saç-
ma bir şeydi ve yaptığımız işle
hiç ilgisı olmayan iki kışı arasm-
daki bir anlaşmazlığın sonucuy-
du. Ama biz de tam ateş hattmda
kalıvermiştik.
- Çahşırken aşın titiz ve kendi
bUdiklerinizdoğrultusunda hare-
ket ettiğiniz söyieniyor. Buna ka-
tılryor musunuz?
- Benim için detaylar çok önem-
lidir. Ne kadar çok detay yakala-
yabilirsem, gerçeği yakalamam o
kadarkolay olur. Zihnimde o dün-
yanın çoğunu varatabildiğim öl-
çüde başanlı olurum Demek is-
tediğim şu: Elimde geminin plan-
lan vardı; eski fotoğraflan ve çi-
zimleri çok dikkatlice inceledim.
H ayalimde bir koridorda ilerliyor
ve önüme çıkan her kapıdan son-
ra sağda ya da solda ne olduğunu
canlandınyordum. Film için böy-
lesine konsantrasyon düzeyine
erişmiştim... Zatenher film yapım-
cısı neyin önemli olduğu konusun-
da düşüncelerini dikkatlice tar-
tar. yapılması gerekenleri çeşitli
kişilere paylaştınr. Ama ben böy-
le çalışmıyorum. Bunun da sabit
fıkirli bir kişi olduğum anlamına
geleceğini sanmıyorum. Sadece
bir filmin tüm aşamalannda yer
almayı sev iyorum; Francis Cop-
pola gibi film ekibine de yemek
pişirmiyorum ama. Ancak kos-
tümlerin dizaynı, bir sahnenin
ışıklandınlması ya da provası...
Bence bunlann hepsi çok güzel
şeyler..
Aslında bir parçam hâlâ kam-
yon şoförü olarak duruyor ve yap-
tığım bu işlere inanamıyorum.
- Kamyon şofbrlûğünden fflm
yönetmenüğine nasıl geçtiniz?
- Bir gün eve geldim ve eşime
şoförlüğü bıraktığımı; film çevir-
mek istediğimi söyledim. O dö-
nemde. sadece eşim çalışıyordu:
bu yüzden onun Visa kartına epey
yüklendim: setler kurmak ya da
kameralar kiralamak ıçin.
- Pahalı ve hiç batmavacağuıa
inamlan bir gemiüzerine 200 mü-
yon dolar harcamanın mantıgı
"neydi?
- Neyse ki "VV'atenvorld" gibi
olmadı. Herkes Trtanic" ve "Wı-
terworldrl
u aynı kefeye koyuyor.
Ama biz onlann yaptığı bir hata-
dan kaçındık: Filmi açık denizler-
de çekmedik; diğer bir deyişle
hiçbir şeyi şansa bırakmadık. Siz
de bilirsiniz, tabiat ananm işine ka-
nşılmaz. Filmi gerçekleştirirken,
Avustralya'ya gitmekten tutun da
PolonyaGdansk'taki gemileri kul-
lanmaya ya da setleri tngiltere'de
yaptırmaya kadar. her şeyi çok
dikkatli bir şekilde inceledik. Bi-
ze en mantıklı geleni. en büyük
otokontrolüde sağlamış oldu; ken-
di stüdyomuzu. Rosarito'da kur-
mak.
-Yinedefilmi1997 Hazn-anTna
yetiştiremediniz. Bu pek çokinsa-
na göre maddi açıdan çok önem-
liydL
- Evet. "Trtanic'" geçen yaz gös-
terime çıkabilirdi ama o zaman
şu anki kadar iyi bir film olmaz-
dı. Işte bu kadar basit. Örneğin.
"Terminatör 2" çok aceleye gel-
mişti. Fakat bu "Terminatör 2"yi
etkilemedi. çünkü o bir aksiyon fıl-
miydi. Aksiyon filmlerini kes-
mek kolaydır. Bunu çabucak ya-
pabilirsiniz ve bu alanda içgüdü-
İerim iyidir. Ama gerçek anlam-
da oyunculuğu kesmek daha kar-
maşık \e maharet gerektıren bir
iştir.
- Filmin dünya prömiyeri
kasım ayındaTokyo Film Festiva-
li"ndc yapıldıgı zaman genç Japon
laz.lannın hücumuna uğradınız.
Bu konuda ne dersiniz?
- Inanılmazdı; "Beaflemaıüa"
gibi bir şeydi. lnsanlarezilip öle-
bilirdi; bu çok korkutucu. Linda
(Cameron'un eşi) ve ben kalaba-
lığın arasında sıkışıp kalmıştık,
çünkü herkes Leonardo di Cap-
rio'nun bizimle olduğunu sanmış-
tı. Arabamız üç bin hayran tara-
findan sanlmıştı, nefes alamıyor-
duk. Korktuk ama bunun ınsana
zevk verdığini de itiraf etmeli-
yim.
-Titanic'intanıûmçahşmalann-
dan sonra nasıl dinleneceksiniz?
- Linda'ya hâlâ balayı borcum
var; önümüzdekı altı ay seyahat
yapmayı planlıyoruz. Belki dala-
nz. Aslında dalmak zorundayız;
daha keşfetmediğim pek çok ba-
tık gemi var yeryüzünde!..
-Tıtank'inepiksinemaüzerin-
deki etkisi ne olabilir sizce?
- "Thanic" büyük beğenı top-
lasa da benim gibi bir çılgının bir
kez daha ortaya çıkıp da "Böyle
bir epik film yapacağun'" dıyebi-
leceği ana kadar stüdyolann böy-
le bir film çekme konusunda çok
sabırsız olacaklanra sanmıyorum.
Çünkü bildiğimiz ve sevdiğimiz
bütün epik filmler için hep bü-
yük bütçeler, yfı^lercekişiden olu-
şan oyuncu k in gerekmiştir.
Ve f1 r
n stüdyo.urı da hep bunun-
la övünmüşlerdir ama ^ımdi du-
rum farklı. Epik film'ıere daha
farklı bir şekilde yakl?-ılıyor ar-
tık.
(Derieyen: Dr. Ati Mhat Eken)
YAZI ODASI
SELİM İLERt
Bir Hncan Kahve
Ustamız Hasan Pulur'un yazılarını her zaman
okurum. Bu yazılar daha yıllar önce evimizin dos-
tuydu; annemle babam Hasan Pulur tiryakisiydiler.
ıstanbul'u korumak isteyen 'özel' yazılar da kale-
me getiriyor Hasan Pulur. Ülkenin dününü ve bugü-
nünü kıyaslayan başka yazılannı da çok seviyorum.
Gerçi bu yazılar çok acı: Ülkülerte yetişmiş, uygar
ve umutlu bir gelecek için çaba harcamış büyükle-
rimizin anılanna yazılmış gibi geliyor bana. Sönüp
giden güzellikleri, yaşama biçimlerini, gayeleri dile
getiriyortar.
Hasan Pulur bazan da birkaç satırla alıp alıp geç-
mişe götürüyor. Milliyet'te geçen cumartesi günkü
yazısının bir bölümü öyleydi:
"Bugün on yedi, on sekiz yaşındaki bir delikanlı-
ya, genç kıza 'O yıllarda Türkiye'de en kıymetli ik-
ram, bir fincan kahveydi' derseniz yüzünüze hay-
retle bakar, şaşırmakta haklıdırda. Bırakın Türiı kah-
vesini, yüz çeşit frenk kahvesinin, ibadullah satıtdı-
ğı köy kahvesindeki garsonların bile ocakçıya 'Süt-
lü bir ness kahve!' diye bağırdığı birortamda, kah-
venin, çok değerii bir ikram olduğunu anlatabilir
misiniz?"
Işte birçok çağnşıma sürükledi o birfincankah-
veler.
Hasan Bey gerçi 1970'lerden söz açıyor sonra,
ama ben altmışlara geri döndüm. Belki de ellilerin
sonuna.
Cihangir'deki kira evindeyiz. Birfincankahve ger-
çekten önemli ikram. Her ayın ikinci pazartesisi an-
nemin 'misafırgünü'. (Bugün için kimileyin de 'ka-
bul günü' deniyor.) Misafir gününe gelen hanımla-
ra önce ille kahve ikram edilecek.
Mutfakta, havagazı ocağında bir iki cezve hazır
bekletiliyor. Hanımlann kimisi şekerii, kimisi az şe-
kerii, kimisi de sade kahve içer. Annem nasıl yapar
ederdi de hepsini ayn ayn yetiştirirdi. Sonra bu bir
fincan kahveler mutlaka köpüklü, göz göz olacak.
O günün dünyasında sigara içme çılgınlığı şimdi-
ki tutumlanmıza hiç benzemezdi. Ancak bir fincan
kahveyle sigara içilir. Sigaralar hep Tekel'in ve faz-
la çeşidi yok.
Hanımlar ucu kırmızı Bahar sigarasını tercih oder-
lerdi. Bir de Gelincik vardı. (Ucu kırmızı olan yoksa
Gelincik miydi?) Yaldızlı Yaka ve sert tütünlü Sipa-
hiocağı. Sipahiocağı'nı içen hanımlar galiba ger-
çekten tiryakiydiler; üst üste fosurdatırlardı...
Arada bir biz çocuklara 'sütlü kahve' pişirilir-
di. Sütlü neskafe değil, Türk kahvesi. Tadı da-
mağımda.
Derken Türk kahvesi yok oldu. Ne oldu, nasıl
oldu, kahve ortadan kayboldu. Bazan bir kuru-
kahveciye bir miktar çıkageliyor, saatlerce kuy-
rukta bekleniyor. Sıra size geldiğinde kahvenin
tükenmiş olması büyük olasılık.
Bir dönem var ki, kahve karaborsaya fıriayı-
verdi. El altından bulunuyor, büyük paralar öde-
niyor.
O dönem kahve en değerii armağanlar ara-
sındaydı. Komşumuz Müeyyet Hanım -kızı sev-
gili arkadaşım Lâmia şimdi Hasan P ^ ^ u p
komşusu- bize küçük kesekâğıdında kahve ge-
tiriyor. Antrede bir sevinç havası esiyor, hatta se-
vinç bağrışmaları. O akşam yemekten sonra
babamla annem höpürdete höpürdete kahve-
lerini içiyorlar...
Evet, bir fincan kahve çok değerii ikramdı.
Hayatlar ölçülü, hem çok ölçülü; hayatlara ta-
sarruf düşüncesi ağırlığını koymuş.
Örnekse viski. Babama Almanya'dan arma-
ğan gelen bir şişe viskinin yıllar yılı büfede dur-
duğunu hatıriıyorum. Açılmazdı. Bir özel gün
bekleniyordu besbelli.
Ustamız Hasan Pulur'un yazısını okuduğum
gün, bir başka yazar köşesinde özelleştirmenin
gerekliliğini dile getiriyor, bugünkü bolluk -ben-
ce 'israf- ortamından uygariığın gereği diye söz
açıyordu.
Çok düşündüm: Annebabalarımız uygar de-
ğiller miydi? O günkü 'mazlumiyet' ve 'masu-
miyet' dünyası annebabalarımızı 'geri' mi bı-
rakmıştı?
O gözü doygun insanlar uzak anılar ortasın-
da kınk gülümseyişleriyle belirdiler. Sonra hemen
silindiler. Bugünün hep ister hiç doymaz insan-
lan arasında yerlerinin kalmadığını bir kez daha
hissetmiş olmalılar...
Takvimde Iz Bırakan:
"Birdenbire, bir yaz sona erer gibi kemanın
bitiş sesteri duyuldu. Miçya bal rengi saçlan
arasındakikaranfili masalardan birine doğru fır-
lattı: Kendisini en çok alkışlayan masaya doğ-
ru. Yağmurdevam ediyordu. Ve tıpkı geldiğigi-
bi, aramızdan koşa koşa geçti. Plaja inen ilk ba-
samaklarda bir saniye belki durdu. Miçya deni-
ze mi gidiyor? Belki de yağmuria denizin kanş-
tığı biryerde onu bir bulut bekliyor. Belki bir se-
def kabuğun içine girecek." Kenan Hulusi Ko-
ray, Bir Otelde Yedi Kişi, Semih Lûtfi Kitabevi,
1940.
ADT, Maria Callas ile Atina'da
• Kültür Servisi - Ankara Devlet Tiyatrosu'nun bu
sezon sahnelemeye başladığı "Maria Callas-Ustalar
Sınıfı" isimli oyun 24-25 Ocak tarihlerinde Atina'da
sahnelenecek. Terence McNally'nin yazdığı, Cüneyt
Gökçer'in yönettiği oyunda Maria Callas rolünü
Ayten Gökçer canlandınyor. Yunanistan Ulusal
tiyatrosu geçen ay Medea isimli oyunu ikili kültürel
ilişkiler çerçevesinde Îstanbul ve Ankara'da
sahnelemişti.'
Türk sinemasma destek
• KOCAELİ (AA) - CHP Gölcük llçe Başkanı
Orhan Erol. yerli filmlerden yüzde 10 ek vergi
alınması karannı protesto ettiklerini ve sinema
emekçilerini desteklediklerini belirterek, "Yüzde
10'luk ek vergiyi protesto için, yerli film dışında
film izlemeyeceğiz" dedi. Erol, yaptığı açıklamada
Türk sinemasına sahip çıkmanm. başta hükümet
olmak üzere, sorumluluk taşıyan herkesin birinci
görevi olduğunu kaydetti.
BUGÜN
• CRR'de saat 20.00'de Flonn Ionescu-Galati
keman resitali yer alıyor.
• AKSANAT'ta saat 12.30 ve 17.30'da videodan
Strauss'un Salome operası dinlenebilir.
• GÖÇERLER FOTOĞRAF KULÜBÜ nde saat
19.30'da Benan Deniz'in "Mavinin Içinden"
başlıklı sualtı fotoğraflan dia gösterisi izlenebilir.
(414 44 74)