14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYEt 31 OCAK 1998 CUMARTESİ HABERLER KUTLU SAVAŞ'IN HAZIRLADIÖI SUSURLUK RAPORUNUN TAM METNİ • 4 MİT 'te yapılanma engellendizel eğitim görmüş Özel Harekâtçılar bölgeden aynldıktan sonra bazıla- n Güneydoğu şartlannı Batı'ya taşırken, Silahlı Kuvvetler'in özel eğitim görmüş ko- mandolan terhisten sonra evine- köyü- ne-işine dönmüştür. Güneydoğu sendro- munun. disiplinin hâkim olduğu askeri ve düzenli birliklerde ortaya çıkmadığı görülmektedir. Bu bölümdeki konumuz ise. kısaca Emniyet teşkilatıdır. Ancak bazı konu- lan detaye etmeden bir genel açıklama- ya ihtiyaç duyulmaktadjr. Polisteşkilatımız 150bin kişidir. Çok iyi yetişmiş uzmanlann yanında, feda- kârca çalışan ve her an hayatı dahil mes- Ieğini ve geleceğini riske eden on bin- lerce kişiyi suçlamak ve töhmet altında bırakmak elbette düşünülemez. Ancak polis teşkilatında Susurluk olayı bağlan- tısı yoktur, demek de realist bir tavır ola- maz. Buradaki ince çizgi, çalışmamızın tüm safhalannda dikkatie göz önünde tutulmuştur. Başbakan değişikliğinden sonra 1993 yılının ikinci yansında polis ve istihba- rat sisteminde köklü ve kamuoyunun ya- kın ilgisini çeken değişildikler olmuştur. Daha sonrakı dönemde değişikliğin köklü ve derin etkileri olan bir mahiyet kazandığı ortaya çıkmıştır. Emniyet Genel Müdürlüğü'ne parlak \e atak bir isim sahibi getirilmiştir; MehmetAğar. MİT müsteşannın değiş- tirilmesi gündeme gelmiş ancak bu ope- rasyon yapılamamış, Mehmet Ey- mür'ün geri dönmesi pek çok kişiyi hay- rete düşürmüştür. Çünkü Mehmet Ey- mür de adaşı gibi parlak ve atak bir ki- şiliktir. Ancak her ikisinin arası. kapatı- lamayacak kadar derinden açıktır ve yıl- lar geçince anlaşmazlığın derinliği iyi- ce ortaya çıkmıştır. Gundeş-Eymur ikilisi Bu arada Başbakanlık'm ilgi çekici tasarruflan devam etmiştir. MİT eski başkanlarından Nuri Gündeş. Başba- kanlık Istihbarat Başmüşavirliği'ne ge- tirilmiştir ki Nuri Gündeş'le Mehmet Eymür'ün arasında dostane olmayan bir geçmiş vardır. (Nuri Güudeş: Başba- kan'ın 16 Ağustos 1993 tarihli ve biz- zat imzaladığı yazı ile MİT "İstihbarat Başdanışmanuğı'' kadrosuna atanması ve Başbakanlık'ta görevlendirilmesi ta- limatı sonucu, MİT Müsteşarlığf nın ay- nı tarihli cevabı ile hem ataması yapıl- mış hem de Başbakanlık'ta göreve baş- latılmıştır. Bu atamadaki sürat ve yazı- lardaki ifade. konunun "çoközel" oldu- gunu ispat etse gerektir. Daha sonra Baş- bakanhk; 19.02.1997 tarihinde Nuri Gündeş'in durumunu sormuş. cevap 24.02.1997'de yine süratle ama rutin olarak gönderilmiş ve bu yazı Ba$ba- kanhk Personel kaydına 28.02.1997'de girebilmiştir.) Mehmet Ağar ise Ey- mür'ün yakın dostu E. Yarbay Korkut Eken'i yanına müşavir ve özel harekât timlerinin eğiticisi olarak görevlendir- miştir. (K. Eken'in Emniyet'ten önceki geçici görev yeri Başbakanlık idi.) Böy- lece Başbakan'ın etrafinda yepyeni ve etkili. parlak isimlerden müteşekkil bir çerçeve oluşmuştur. MİT Müsteşan Sönmez Köksal'ın MlT'te gençleştirme projesi bu çevre ta- rafindan engellenmiştir. ÖzellikJe Nuri Gündeş. Başbakan'ın eşi ile yakın iliş- kisi sayesinde etkili olmuştur. Mehmet Eymür'ün aynı kanalı kullandığı ise yaygın birbilgidir. (Dönemin Başbakan- İık Teftiş Kurulu Başkanı'nın Başba- kan'la irtibat noktasının da aynı olduğu, Başbakan "a sunulacak onaylan. Başba- kan'ın eşine tevdi ettiği. hatta teftişteki resmi konut telefon numaralannın bile Başbakan'ın eşine ve sekreterine aıt ol- duğu açık bir bilgidir.) Ibrahim Şahin'in Özel Harekât Da- ıre Başkanlığı'na getirilmesi sonucu Korkut Eken'in bu dairedekı nüfuzu ola- ğanüstü artmıştır. Ibrahim Şahin'in bö- lümüne verdiği talimat, •'Korkut Eken'in isteklerinin kendi talimaD ola- rak uygulanmasT tarzındadır. Daha da önemlisi Korkut Eken'in genel müdür müşaviri olarak çalışacağı tüm teşkila- ta ve il müdürlüklerine de duyurulmuş- tur. Bu dönemde Özel Harekât Dairesi güçlenmiş. sayıca artmış, Doğu ve Gü- neydoğu' da özel timlerin başansı ve et- kinliği en \-uksek noktaya ulaşmıştır. Genel Müdür Mehmet Ağar. Başba- kan'ın sağladığı destek ve emrindeki teşkilatla gerçekten etkili -zaman zaman bürokrasiden bildiğimiz örnekleri gibi- birgüce ulaşmıştır. Polis teşkilatının ül- ke genelindeki yaygın fonksiyonu. bu gücü olağanüsrü boyutlara taşımıştır. Polis teşkilatına sağlanan imkânlar da artmıştır. .Ama en önemlisi. Başba- kan'ın destek ve güvenidir. Polis teşkilatı bu görünüm içinde önemli bir proje_yi ele almıştır. PKK li- deri Abdullah Ocalan'ın yakalanması veya öldürülmesi. Böyle bir projenin gerçekleşmesi hem teşkilatm prestijini artıracak hem de siyaseten çok fazla prim yapacaktır. (Bu arada Tank Ümit yon dolar civannda bir fondan bahsedi- yor ve bununla Türk hükünıetinin temin edemediği süah ve araçlann saün alına- cağını anlatıyor" olsa dahi 70 milyon dolann tamamının yurtdışına çıkmadı- ğı hemen hemen kesin gibidir. Hospro Ertaç Tinar. Londra'da yerleşik Hosp- ro firmasının sahibi ve yöneticisidir. Hospro 100 pound'luk sermayeye sahip bir tabela şirketidir. Uzun yıllar sağlık sektöründe faaliyet göstermiştir. Türk hastanelerine. Istanbul Üniversitesi sağ- lık kurumlanna milyarlarca liralık teç- hizat satmıştır. Edinilen kanaat. satın alı- nan bu cihazlarla hastanelerin özellikle de kalp ve damar cerrahisi ünitelerinin ciddi şekilde suiistimal edildiği şeklin- dedir. Ertaç Tinar 1994 yılına kadar, Kıbns pasaportu ile ve yabancı sermayeli bir şirketin Türkiye temsilcisi, yabancı per- sonel statüsünde faaliyette bulunmuş- Emniyet Genel Müdürlüğü'nün. Olağa- nüstü Hal Bölge Valiliği'nin kurulması safhasını ilgilendiren KHK maddeleri- ne dayanarak ihalelerde klasik ihale me- totlannın dışına çıkma uygulamalanna son verilmesi gereğine işaret edilecek- tir. Ertaç Tinar'ın hibe talebi genel mü- dürlükçe uygun göriilmüş. silah ve teç- hizat kolileri 1994 yılından itibaren ül- keye gelmeye başlamıştır. (Ertaç Tinar bu arada şahsi dostu Emniyet Genel Mü- dür Yardımcısı ErtuğrulOğan'ın tavas- sutuyla ve hemen hemen bir günde Türk pasaportu da almış ve daha sonra kırmı- zı pasaport taşımak üzere Kuzey Kıbns Türk Cumhuriyeti'nin Cenevre Fahri Temsilcisi olmaya talip olmuştur.) Emniyet Genel Müdürlüğu kayıtlan- na göre; Hospro 82 milyar TL'lik 154 ka- lem malzemeyi hibe etmiş, sadece 10 Baretta ve susturucusu kaybolmuştur. Ertaç Tinar'ın iş arkadaşı Max Bretsc- her'e göre Tinar "Kr yıl içinde Divon- ne'dald evini ödedi. Versoi\'deki apart- de Ingihere, Belçika ve Hollanda'da Dursun Karataş'ın izini sürmeye başla- mıştır. Uyuşturucu taciri ve hayali ihra- catçı Nurettin Güvende aynı ekiptedir.) 12.5 milyon dolar Bu amaçla "örtülü ödenek"ten fon da aynlmıştır. MİT kendi kaynaklanndan 12.5 milyon dolan defaten Emniyet Ge- nel Müdürlüğü'ne nakıt olarak tevdı et- miştir. (Bu ödeme. ancak Başbakan'ın talimatıyla olabileceği için niçin veril- diği veya nasıl verildiği konusu detaye edilmemıştir.) Bu miktardaha sonra ve yine örtülü ödenek imkânlanyla artınl- mıştır. lddialar 70 milyon dolarlık bir fon oluşturulduğu şeklindeyse de baş- kanlığımız bu meblağın 40-50 milyon dolar civannda olacağı kanaatindedir. Bu kanaat ilgililerle yapılan görüşmeler ve elde edilen diğer bilgiler sonucu edi- nilmiştir. Silah taciri Ertaç Tinar'ın Isviçre'de mukim Genel Müdürü Max Bretsc- her'in anlatımıyla "Ertaç Tinar 70 mü- tur. Yabancı Sermaye Dairesi -ne hık- metse- Geyve doğumlu bir Türk, Kıbns pasaportu ibraz edince kendisine yaban- cı personel için düşünülmüş çalışma iz- nini vermemekte mahsur görmemekte- dir. Yabancı Sermaye Dairesinın çalış- ma izni de Emniyet Genel Müdürlü- ğü'nde adeta otomatik bir şekilde ika- met iznine dönüşmektedir. (Yabancı Sermaye Dairesi"nin eroin kaçakçılan- na. Güneydoğu ıllennde Arap asıllı kim- liği belirsız kişilere de çalışma izni ver- diği ilkdefa I989tanhlibırraporumuz- da tenkit konusu yapılmıştı.) Neticede Türk vatandaşı Ertaç Tinar. ülkemizde çalışan yabancı personel starüsüne dahil edilmiştir. Ertaç Tinar 1994 yılında hatta 1993 yılı sonlannda Emniyet Genel Müdür- lüğü'ne müracaat ederek silah hibe et- mek istediğini belirtmiş ve bu talep uy- gun görülmüştür. Bu arada birkaç ihale- ye de katılmıştır. Kazandığı ihalelerde klasik müfettiş gözüyle problem olma- dığı ifade edilemezse de bu konu Baş- kanlığımızca irdelenmemiştir. Sadece manını aldı. 1.7 milyona yeni bir e\, bir 600 Mercedes, bir Chrysler Voyager ve kansına bir Mercedes 320 satın aldı. Hepsini bir yıl içinde ve bu 70 milyon do- lardan aldı." Hibe teçhlzat ve sllahlar Bu konunun iki büyük özelliği var- dır; 1. Parası ödenerek alınan silah, mü- himmat \e teçhizat, 2. Israil'le -Mossad'la- kurulan iliş- kiler. Her iki konunun çözümü de Hospro firması sahibi Ertaç Tinar tarafından ge- liştirilmiştir. Hospro Israil'den satın aldığı silahla- n hibe olarak Türkiye'ye sevk etmiş ve Emniyet kayıtlanna hibe adı altında geç- miştir. Bu konu üzerinde teferruatıyla dur- mak ihtiyacı vardır. Hospro firması Ingiltere'de kurulmuş bir limited şirkettir. Şirketin sahibi veya ortağı olarak gö- rünen Ertaç Tinar, Geyve doğumlu bir Türk vatandaşıdır. Kendisi bilahare KK- TC tabiyetine girmiştir. Türkiye'de Hospro firmasının temsilcisi olarak Ya- bancı Sermaye Dairesi'nden izin alarak çalışmaya başlamıştır. Ertaç Tinar, 1993 yılına kadar sağlık alanında faaliyet göstermiş. Sağlık Ba- kanhğı'na çeşitli tıbbi araçlar satmıştır Tinar, lstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Bülent Berkarda ile Metsan adıyla bir şirkette ortaklık kurmuş ve muhtemelen yine tıbbi cihaz satışında y- er ve rol almıştır Adı geçen, daha sonra KKTC'nin Cenevre Fahri Konsolosluğu'na talip ol- duğunda referans olarak Adalet Bakanı Sn. Mehmet Ağar'ı göstermiştir. Hospro, tngiltere'de kurulu bir tabe- la şirketidir. Sermayesi 100 pound'dur. Yıllardan beri de bu sermaye yapısı de- ğişmemiş, hisseler yan yanya direktör Ertaç Tinar ve sekreter Nurdan Berge- man -bilahare Tinar- arasında bölüşül- müştür. Ingıliz şirketler dairesi Company Ho- use'dan detaylı bilgi ahnmış, 150 sayfa- yı bulan dokümanlar, teşkil edilen bir uzmanlar grubunca tercüme edilmiş ve ticari-mali yapısı ve faaliyetleri itibany- la değeflendirilmiştir. Uzmanlar grubu. şirketin "100 po- und gibi komik bir sermaye ile kuruldu- ğunu, bugüne kadar sermayesinde her- hangi bir arnnm yapümamış olmasım, şirket adreslerinin sık sık değişmesini, hisse dağılımının bir idareci ve bir sek- reter arasında bölüşülmesini. bflançola- nnda yapüklan faaliyctleric ilgili hiçbir kalemin bulunmamasını. bilançoda sü- rekli ve artan oranda zarann yer alma- suu, borçlann aktiflerinden daha fazla olmasını" şirketin gerçek anlamda bir şirket olamayacağını düşündürdüğünü belirterek, Company House'un 4 defa şirketin kayıttan çıkanlıp feshedileceği ihbannda bulunduğunu, sonradan (ve muhtemelen yapılan itirazlar üzerine) sarfi nazar edildiğini, denetim firması- nın adresi de aynı olduğundan usuli bir denetim yapılmakta oldugunun ortaya çıktığını belirtmektedirler. Şirket 1991 tarihli beyanında, tıbbi cihaz ve ekipmanlarla ilgili uluslararası ticaret yaptığını açıklamaktadır. Ancak ticari faaliyetler, binlerce pound olarak değü yüzlü rakamlarla bilançoda yer al- maktadır. Yîne 1991 tarihinde şirket Türkiye'de şube açmak amacıyla 70 milyon TL'lik bir tutan uzun vadeli sermayeye aktar- mıştır. Ve Istanbul'da 70 milyon TL. ile şirket tesis edilmiştir. Muhtelif yıllara ait bilançolarda şir- ket faaliyetlerine ilişkin bir kaleme rast- lanmamaktadır. 31 Aralık 1995 tarihli beyannamede kâr- zarar hesabında 7 bin 46 pound görünmekte, 1 yıl vadeii ala- caklan ise 135 bin 446 pound olarak y- er almaktadır. Sağlık Bakanlığı 'ndan edinilen bilgi- lere göre Hospro'nun sağlık sektörü ile ilişkisi 1978 yıllanna kadar gitmekte- dir. Dr. Mürşit Koryak Astım Hastane- si 1978-1983 döneminde bu firmadan müteaddit kere tıbbi cihaz almıştır. Da- ha sonra bu hastane Koşuyolu Kalp- Da- mar Cerrahi Merkezi olunca ilişkiler. Dr. Koryak'ın başhekim olduğu sürece devam etmiştir. Üniversite hastaneleri de Hospro ile ilişki kurmuş, Akdeniz Üniversitesi fir- madan akciğer pompası satın almıştır. Daha sonralan firma lngiltere'ye hasta götürmeye başlamıştır. Siyami Ersek Kalp Damar Cerrahi Merkezi 1988-1992 yıllannda Hosp- ro'ya çeşitli ihaleler vermiştir. Sağlık Bakanlığı "nın tüm ihaleleri araştınlmamış, sadece merkezde Anka- ra'da mevcut kayıtlar bir hekim tarafin- dan incelenmiştir. Önemli olan husus şudur; Sağlık sek- töründe faaliyette olan Hospro 1992 yı- lını takiben bu sektörde görünmemek- tedir. Bu tarihten sonra firma ve Ertaç Tinar Emniyet Genel Müdürlüğü kayıt- lannda ortaya çıkmaktadır. SÜRECEK ŞJFIR.NOKTASI I ORAL ÇALIŞLAR Kutlu Savaş'ın raporunun insa- nı en çok irkilten yanı, "devletadı- na adam öldürmeyi" savunması. Başbakan'ın görevlendirdiği ve devlet adına rapor yazan bu baş- müfettiş, bazı cinayetlerin gerekli olduğunu raporuna yazabiliyor. Işin acı yanı, böyle birdeğerlendir- menin gereken tepkiyi görmeme- si ve neredeyse normal karşılan- ması. Kutlu Savaş'a göre, Musa Anter'in öldürülmesi yanlış ama, örneğin Behçet Cantürk'ün öldü- rülmesi doğru. "Devlet adına" işlenen cinayet- leri ve kanunsuzlukları ortaya çı- karmakla görevli bir devlet adamı, devletin "cinayetişleme hakkı" ol- duğunu söyleyebiliyor. O zaman ülkücü katillerin işledikleri cinayet- leri neden izliyor ki? Adam öldür- mek bazı koşullarda kabul edilebi- lir bir şeyse, Kutlu Savaş'la diğer katiller arasında yalnızca kimi öl- dürmek konusunda bir anlaşmaz- lıktan söz edilebilir. Bence raporun en vahim ve teh- likeli yanı, Kutlu Savaş'ın, Başba- Devlet Adına 'Adam Öldürmek' kan'a bazı adamların öldürülmesi iyi olmuştur, yönünde rapor ver- mesi. Kimse bu anlayışı sorgulamadı. Zaten son dönemde Kürt sorunu gerekçesinden yola çıkarak işle- nen bütün cinayetler, bunların ge- rekli olduğu savıyla gerçekleştiril- di. 1993, devletin cinayet işleme- yi merkezi olarak kabul edip onay- lamasınıntarihi. Kutlu Savaş'a gö- re devleti yönetenler, en alt kade- me güvenlik görevlilerine bile Gü- neydoğu'da adam öldürme yetki- si verdiler. Savaş, 'yetkinin bu ka- dar yaygınlaştırılmasını' mı eleşti- riyor, yoksa devletin adam öldür- me keyfiliğini mi? Bu ülkeyi yönetenler, hâlâ, iste- diğimi öldürürüm, ülkenin menfa- atleri gerekiyorsa bunu yaparım. kafasındalar. Böyle bir anlayışla hareket edince, o zaman kim ikti- dar olursa onun öldürme anlayışı- na göre cinayetler işlenecek. Son dönemde bu konuda en acımasız ve açgözlü olanlar iktidarı ellerin- de tuttuklan için daha çok cinayet işleyip daha çok yolsuzluk yaptılar. Güneydoğu'da süren savaş nede- niyle iç kamuoyundaki tepkileri de istedikleri gibi yönlendirebildikleri için cinayetlerini rahat rahat ger- çekleştirebildiler. ••• Hepimizin bildiği korkunç ger- çeklerin devlet raporuyla onaylan- ması karşısında, bazı devlet adamları da ilginç tepkiler göste- riyorlar. Örneğin Cumhurbaşkanı Demirel'in tavn. Süleyman Demi- rel, cinayetler ortaya döküldükçe ve tepki yükseldikçe, bu tepkiyi yatıştırmayaçalışıyor. Eskiden ka- tiller yakalandıkça, "Bana, sağcı- larsuç işliyor, dedirtemezsiniz" tü- ründen açıklamalar yapardı. Şim- di artık o kadarını söyleyemiyor. Çünkü her şey açık seçik hale gel- di. Bu kezde "Bana, devlet suç iş- liyor, dedirtemezsiniz" anlamına gelecek yorumlarla, felaketin bü- yüklüğünü gizlemeye gayret edi- yor. Devlet neden suç işlemez? Dev- let ne ki? Devlet, o ülkeyi yöneten sınıfların, örgütlenmiş gücü. Yargı, yasama ve yürütme, bu devletin temel kurumları. Devlet dediğimiz kurumun ge- nel yaklaşımı da bu üç temel ku- rum arasındaki anlayışa göre ve yasalarla çizilmiş genel yaklaşım- la şekilleniyor. Eğer o devletin te- mel kurumlanna hâkim olanlar fa- şistse o devlet faşist oluyor ve ırk- çı bir yaklaşımla yurttaşlannı ezi- yor. Eğer o devleti yönetenler, Kürt sorununu bir asayiş sorunu olarak görüyorlarsa, bütün devlet kurum- lan bu anlayışa göre örgütleniyor ve eylem yapıyor. Devleti yönetenler, Kürt sorunu- na demokratik bir anlayışla yak- laşmayınca bütün bunlar oldu. Devletin tüm kurumları büyük öl- çüde uyum içinde, şiddeti onaylar birtutum içine girdiler. "Yeşil" gök- ten zembiîle mi indi? Onu, valile- rin, emniyet müdürlerinin yanında itibariı ve sözü geçer hale getiren neydi? Devtetti. Devleti yönetenle- rin tercihleriydi. Devlet, kimsenin ulaşamadığı uhrevi bir şey değil ki? Yaşayan ve insanlann kaderi- ne hükmeden bir örgütlenme. Amacı da var olan düzeni koru- mak, kollamak ve karşı çıkanları bertaraf edecek bir yapıyı ayakta tutmak. Kutlu Savaş'ın cinayetler arasın- da tercih yapan tutumu, devletin temelde henüz bir ilerleme içinde olmadığını gösteriyor. ••• Sevgili Ali Ulvi'yi yitirdik. Onun insan sevgisiyle, demokrasi ve öz- gürlük anlayışıyla dolu yüreği dur- du. Hep özlemle anacağız. CUMARTESİ YAZILARI ATAOL BEHRAMOĞLU Polis ve Şiip... Polis devletinin karanlıkyüzü "Susurluk Rapow"y\a gün gibi aydınlanmışken, Metin Göktepe'yi döverek öldüren ve Manisa'da lise öğrencilerine işkence yapan "polis" kimlikli kişiler yargı önündeyken, Adana'da ye- ni bir "yargısız infaz" haberi tazeliğini korumaktayken "Polis ve Şiir" başlıklı bir yazının ne gibi bir anlamı ola- bilir? Doğrusunu isterseniz daktilomun başına oturu- şumdan az önceye kadar böyle bir yazı başhğı benim de aklımın ucundan geçmemişti. Fakat önceki gün ga- zetedeki posta kutumdan çıkan, incelemek üzere eve getindiğim bir dergi, Polis Akademisi'nin yayın organı "Akademik Bakış" bu haftaki yazımın başhğını ve ko- nusunu belirleyiverdi... Sıradan, tatsız tuzsuz bir meslek dergisiyle karşılaş- mayı beklerken paradokslar ülkesi Türkiye beni bir kez daha şaşırttı. Şaşkınlığımı sizlerle paylaşmak, bu haftaki yazımda Akademik Bakış"\ tanrtmak istiyo- rum... • • • "Editörden" başlıklı giriş yazısından oğrendiğime göre "AkademikBakış" 1995 Martı'nda yayımlanma- ya başlamış. Elimdeki son sayı, yılda birkaç kez ya- yımlandığı anlaştlan derginin 7. (Kasım-Aralık 1997) sa- yısı. Giriş yazısında tirajın 5000'e yükseltildiği, dağıtı- mın "üst düzey devlet makamları, üniversitelerin ta- mamı, ülke çapında yayın yapan yazılı, görsel hemen hemen bütün medya kuruluşlanna" yayılmasının he- deflendiği belirtiliyor. Böylece "AkademikBakış"m ga- zetedeki posta kutumdan çıkmasının nedeni de anla- şılıyor... • • • içinde yansına kadar su olan bir bardaktaki boşlu- ğun mu yoksa doluluğunun mu görülmesi gerektiği ör- neğindeki gibi iflah olmaz bir iyimser olarak ben, "Aka- demik Bakış "taki silah konulu (belki mesleki ve gerek- li, ama benim için sevimsiz) yazılan atlayarak, dergi- deki şiirterden ve sanat konulu yazılardan söz edece- ğim... ••• Renkli, ofset baskılı dergide, her biri bütün bir say- faya özenli bir harf seçimi ve zevkli bir sayfa düzeniy- le yerleştirilmiş, arkalannda yine özenle seçilen renkli desenlerin yer aldığı beş şiirin tümü aşk konulu... Bu, şiirlerinadlarındandabelli: "BirAşkSızısı", 'AşkınıSı- nadın mı?", "Yîne Aşk" vb... Şairterden dördü dördün- cü sınrf, biri ikinci sınıf öğrencisi... "Yine Aşk"\n şairi, ikinci sınıf öğrencisi Yücel Tuncer'in şiirinin biçimi gi- bi dizeleri de özellikle dikkat çekiyor: "Hiçbir vakitgeç değil I Yeniden başlamak için I Saatler bir cellat gibi dikilip I Nabzını saysa da ömrün I Hayallerini sûsle- yen ve özgüriüğe I Mecbuh kaçışlan gibi I Bir mahkû- mun I Inatla ve inatla I Kaçıp gitmeli aşka..." Derginin dağıtım sorumluluğunu da üstlenmiş olduğunu "Aka- demik Bakış''ın "frünye"sinden öğrendiğim Ebubekir Temur, "Bir Aşk Sızısı "nı "Herşeye Rağmen Ceylan Gözlüsü "ne adamış... "Eyhasretinin alev alevsıcağın- dan I Çöl akşamlannın soğuk iklimine eş I Şehla ba- kışlarının gölgesine kaçtığım I Ey rüzgârtariayelkenim, kasırgada limanım I Ey canımın cananı, hayatı haya- tımın I Ey her bakışına öldüğüm, ölümsüz aşkım..." Şiirzevkı belkı bıraz geride kalmış görünse de üçerdi- zeli kıtalardan oluşan bu şiirin yazan bence küçümse- nemeyecek bir yeteneğe sahip... 50'ler ve sonrasın- daki modern şiirimizi daha yakından okursa, bir aşa- ma yapabileceğini sanınm... Her ikisinin ürünlerine de düzyazı - şiir denebilecek şairlerden Ramazan Bayır- lı'ya göre "Biten değil başlayandıraslolan." "Aşkım Sı- nadın m/?"nın şairi S. Ali Erdem'egöre "Aşk. çıkma- sını bilmektir saygıyla, sevgiyle ve ızdırapla, kendine yer vermeyen gönülden..." 14 heceli dizeler ve dör- der dizeli kıtalardan oluşan "Gurbetteki Sen "in yaza- n Serdar Süzek de hece şiirimizin usta şairleriyle kan- bağı sezinlenen özgün bir yetenek: "Baldıran içmek gibi sevgili dudağından I Yahut nefessiz kalmak bir in- cinin peşinde I Lut gölünde boğulmak düşüp de Kaf dağından I Böyle sancılar tutar beni sıla düşünde..." • • • "Akademik Bakış "ta şiırlerin yanı sıra, yine şiirtadın- da bir öykü - yazı (Yusuf Usşen / "Gittiğin Yağmurla GeH") ve hepsinin yazariarı akademi öğrencileri olan, keyifle, zevkleokunan "Kitap", "Sinema"vebaşkaca kültür-sanat bölümlen var... Derginin "en polisiye mi- zah dergisi" üst başlıklı mizah eki "Mıntıka"nın aynca sözü edilmeye değer... Polis adaylarımızın sadece duygululuğa değil, insanın belki daha da önemli bir er- demine, kendisiyle dalga geçebilme yeteneğine de sahip olduklan böylece görülebiliyor... • • • "Akademik Bakış "taki şiirler, sanat - kültür yazılan ve derginin mizah eki "Mıntıka", canımın güncel olay- lar üstüne hiçbir şey yazmak istemediği bir zamanda, Ebubekir Temur'un dizesiyle söylersem, bana "şehla bakışlann gölgesi" gibi ferahlatıcı geldi... Catlı'nın adı karısmıstı ÎSDEMtR'in aldığı yakıtuı yarısı su AKINBODUR/ HACERGEMİCİ tSKENDERUN / ADA- NA- Abdullah Çatb' nın da kanştığı tSDEMlR'in sulu yakıt ihalesinde, kamyon- lann mesai saatleri dışında işletmeye girdiği belirlen- di. iki yıl önce Iskenderun Demir Çelik lşletmeleri AŞ'ye (İSDEMİR) satılan ve 6 numaralı fueloile eş- değer olduğu ileri sürülen yakıtta binde 2 oranında olması gereken su oranının yüzde 50'ye kadar ulaştığı- nın ortaya çıkmasından sonra iddialar bitmiyor. Yakıt ihalesinde kam- yonlann mesai saatleri dı- şında işletmeye girmesi ise dikkat çeken bir başka önemli iddia. 5 Arahk 1995 günü 08.00 ile 16.00 saatleri ara- sında işletmeye giren kam- yonlardaki su oranı yüzde 1 'lerde olduğu halde saat 16.00'dan 24.00'e kadar yapılan girişlerde su oran- lannın yüzde 30.45 ve 50'lere ulaşması İSDE- MİR'de sistemli bir aldat- manın olduğunu gözler önüne serdi. Sulu yakıtın satışına ara- cılık eden Stargaz AŞ sahi- bi Nevzat Şaf. "Yakıtın in- celtilmesinde başanlı ola- madık. Ancak bu nedenle zatencezaödedik" diye ko- nuştu. lSDEMlR'debiryetkili,, sulu yakıtın kullanıldığı sı-' rada lSDEMtR'deki enerji i santrallarında iki kez bü- yük bir krizin yaşandığı ve ardından da elektrik kesin- tilerinin gündeme geldiği- '• ni belirtti. Adlannı açıkla- mayan ancak lSDEMtR'de • yetkili olduklannı belirten ' bazı kişiler de Iskende- run'da yayın yapan ve ül- kücülere yakmlığı ile bili- nen Cinetel TV'ye çıkarak gazetemizde yer alan ha-' berlerle ilgili açıklamada, bulundular. Bu kişiler, akaryakıt yerine su satıl- • masına ilişkin sorumlulu- ğun eski genel müdür Üker Dokuzoğlu'na ait olduğu- nu öne sürdüler. Cumhuriyet'e bilgi ve- ren kaynaklar ise Stargaz şirketinden yapılan alımla- rı ihale komisyonuna ha- \ ale eden kişinin. dönemin genel müdür yardımcıla- nndan ve halen lSDEMlR Genel Müdür Vekili M. Hanifı Tirvaldoğlu olduğu- nu bildirdiler.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle