15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
13 OCAK 1998 SALJ CUMHURİYET SAYFA KULTUR 13 ' Almaıılanıı kahplanııı kırmak zor' CUMHUR CANBAZOGLU Seyhan Derin, Al- manya'da yaşayan genç biryönetmen. Si- nema okulunda yaptı- ğı Ben Annemin Km- yım adlı belgesel ara- cılığıyla Türkiye'deki bir avuç festival izleyicisine tanıttı kendi- ni. Annesini anlaürken iki kuşak insanı- nın yaşadıklannı incelediği bu filmle 1996'da Berlin Film Festivali'nde ve Av- rupa'nın biıkaç kentinde hayli ses getirdi Seyhan Derin. Şimdi ılk uzun metrajlı filminin senar- yosunu yazmakla meşgul. Filmin bir bö- lümünün geçeceği Antalya'ya yerleşmiş, etrafi tanımaya çalışıyor. Almanya'daki genç kuşak yönetmenlerden uzun metra- ja ilk soyunanlardan Seyhan Derin, Genç Sohıklar köşesinin de ilk konugu. - Nasıl başladı sinemaya sevgi ve ügi? Zonguldak Çaycuma doğumluyum, beş buçuk yaşındayken. işçi olan babamın ya- nına Ahnanya'ya gittim. Sanata ilgim var- dı, küçükken okulda oyunculuk yapardım. Bu arada babam pazar gûnleri Türk vatan- daşlan için Türk filmleri günleri düzenler- di. Ben de hep smemadaydım; orada Yıl- maz Güney'in kovboy fümlerini filan iz- lediğimi anımsıyorum. Büyüyünce oyun- culuk yerine hikâyeler anlatmak istedim. Bir ara arkadaşlarla oyun olsun diye süper 8 mm'lik filmler çekrniştik, konuya yakın- lığım vardı. Bu nedenle liseden sonra si- nema okuluna başvurdum ve kabul edil- dim. -Fflmografi nasd şekfflendi? Yaptıklanmın hepsi okul filmleri. Okul- da birinci dönemden sonra ilk fîlmi çek- memiz gerekiyor. Kamera, iki kutu film ve iki yüz mark verdiler. Beş dakika- lık, siyah-beyaz di- yalogsuz film isti- yorlardı. Senaryoyu yazdıktan sonra bak- tım olmayacak, eki- bi kendi paramlakur- maya kalktım ve beş bin mark harcadım UçakPostasıadlıbu filme. Şanslıydım, televizyon yapımcı- lan her yıl okullan dolaşıp filmleri sey- rediyoriar, benimki- ni de beğenmişler. 4500 marka Arte programına saöJdı ve biraz masrafi çıkar- tabildim. Ikinci fil- JBen Annemin Kızıyım adlı belgeselle Berlin Film Festivali'nde ve Avrupa'mn birkaç kentinde hayli ses getiren Seyhan Derin ilk uzun metrajlı filminin senaryosunu yazmakla meşgul. mi de üçûncü dö- nemde yapıyorsunuz, bu kez de renkli ve diyaloglu olması şart. Fonlara başvurdum. 38 bin mark bulduk, ama Unberührt adh filmin maliyeti 50 bin marka vurunca yi- ne ben ödedim geri kalanı. En kolay üçün- cü filmi çektim; reklam filmi yapmış, pro- düktörden de teknik ekibi ve aletleri ken- di filmimde kullanma sözü almıştım. Sı- nıfla da çeşitli filmler yaptk ama onlan saymjyorum. Sonra sıra, Ben Annemin Kızıyım'ageldi. ODTÜ ile bizim okul,de- ğişik projeler üretiyor. Bunlann bir tane- sinde bir aileden anneannenin Türkiye'de, torunun Almanya'da, annenin de bir şekil- de Almanya'da işçi olduğunu yansıtan üç kadınlı öykü düşünmüşler. Tam bana uy- gun. Profesörler benim yapmamı istedi. Önce kabul etmedim. Başka Tûrk öğren- ciler de vardı, onlar yapabilirdi, ama ısrar ettiler. Anneme telefon ettim. "Okul içm gerekiyorsa yapaüm" dedi. Ailemin öy- kûsü seyircilere ne getirir diye düşündüm ve sonra öyküyû genelleştirmeye çalışarak işe giriştim. - Fılmler nereierde gösterüdi, nasıl tep- kflerakb? 1996'da Berlin Film Festivali'ne baş- vurduk, kabul edildi. Sonra Antalya Film Festivali'nde ve iki yıl üst üste Ankara Film Festivali'nde gösterildi. 50'den faz- la yerde seyirciye ulaştı ve Almanya'da iki ödül, Lizbon'da da bir ödül aldı. Ben An- nemin Kızıyım'ın bir aile filminden çıkıp Türk insanına ve yabancıya bir şeyler ve- rebildiğinibuetkin- liklerdeki olumlu tepkilerden anlaya- bildim. -İlk uzun metraj- lı projenizde neler anlatacaksınız: han- giaşamadaçahşma- lar? Benhâlâögrenci- yim ve bu proje, bi- tirme fılmim olacak. Senaryoyu yazıyo- rum şimdi. Çıkış noktasıözetleşu; Al- man bir kız telgraf alıyor Türkiye'den. Babasının Türk ol- duğu ve öldügü ya- zılı.Cenazeyedavet edüiyor.Odakalkıp Antalya civanndabir yere geliyorve olay- largelişiyor.Bende yeri iyi tanıyabilmek için alti aydır Antal- ya'da yaşıyorum. Yaşlı bir Alman yazara gösteriyorum senaryoyu sürekli, onun gö- rüşlerini alıyonım. Alman yapımcım se- naryonun bitmesini bekliyor. -Çddnılernezaman ba£ç»cak,kacaınal olacak yapun? TürkiyeYfeki smemacriar- dan nasıl yararlannıayı planbyorsunuz? Bu yıl çekmek ıstiyordum, senaryoyu bi- tiremedim. Alman yapımcı duyunca hiç memnun olmayacak ama, üç mÜyon mar- ka çekebileceğimi düşünüyorum. Herhal- de parayı bu yıl bulamayız, onun için ge- lecek yıl sonbahan planlıyorum. Burada- ki insanlan iyi tanımadığım için teknik ekip, sanıyorum yurtdışından gelecek. Oyuncular için de büyük hayallerim var; önemli küçükrollerde Müjde Ar ve Şener Şen'i çok istiyorum. Başrollerdeki genç oyunculan da herhalde bulmam zor ola- cak. - Almanlann bakışı nedir siziere? Tür- Idye'yie OgBi oknayan evrensel bir konu götürünce yapuncılardanaynıdesteği gör- me şansı var mı? Para aramaya başladığıruzda birçok fon ve yapımcı, Türk yönetmenin kendi ülke- sini daha iyi bileceğini düşünüp Türki- ye'yle ilgili konulara çok sıcak bakıyor, ev- rensel konulara pek girmek istemiyor. Ay- nca Alman yaptmcılar sizi hep bir yere yö- neltmeye çalışıyor. Konuda Türk kadını yaşlıysa eşarplı olacak; genç erkekler, kar- deşini döven kötü insanlar, genç kızlann hepsi sorunlu, mutsuz. Televizyonlarda durum daha da kötü; özellıkle özel televiz- yonlann klişeleşmişbakışı hiç kınlamıyor. Bizim genç oyuncular ve yönetmenler bık- mış durumda. - Almanya'daki genç kuşak Türtdyeii yönetmenler arasında ortakne gibi özdKk- ler görüyorsunuz? Oıüann. gekcekte Ye- şflçam'a nasd birivme kazandıracağınidü- şünüyorsunuz? Anlatım tarzlanmız. estetiğimiz farklı olsa bile konularda bağlanü var. Her za- man Türkiye-Almanya arasmdaki çeliş- kileri anlatmayı deniyoruz. Belki de genç olmamızdan dolayı; ileride bu egilim de- ğişebilir. Bir de hepimizin Türkiye'de ça- lışnıa istegi var. Ancak buraya çok şeyler getireceğimize inanmıyorum. Bu, karşılık- lı bir ahşveriş olabilir. Biz belki daha iyi egitildik, daha iyi teknik bilgimiz var, bun- lar sinema gibi pahalı bir sanat için belki önemli ama.. bazen o hızlı gelişmeye ya- vaş perspektiften bakmak da güzel şeyler getinyor. Kosta Daponte ölümünün 20. yılında anılıyor Kosta Daponte için anma gecesi düzenlendL KültürServis-Ayşe ve Ercüment Kal- mık Vakfi'nda 19 Ocak günü Kosta Da- ponte'yi anma gecesi düzenlenecek. Ga- zetemizin Paris muhabirliğini yapan Da- ponte siyasi ve politik gelişmeler dışın- da yurtdışında Türk sanatçtlann etkin- liklerini yakından izlemiş ve hazırladı- ğı yazı dizileri, söyleşilerle özellikle Pa- ris'te bulunan Türk ressamlannın tanı- tılması için özel bir çaba harcamıştı. Kosta Daponte'yi ölümünün yirmin- ci yılında tstanbul'da gerçekleştirilecek anma etkinliğinin proje sorumlusu Nec- mi Sönmez. Cumhuriyet Gazetesi, At- hena Daponte ile Ayşe ve Ercümend Kalmık VakA'wn katblanyla Kosta Da- ponte'mn çalışmalannı, kı^ıliğinı, ga- zetecilik ve sanat anlayışını bir daha gündeme getiren proje tlhan Selçuk, Güneş Karabuda, Gökşin Sipahioglu ve Necmi Sönmez'in Kosta Daponte'nin değişik özelliklerini ele alacaklan bir açıkoturumla, müzenin giriş bölümün- de yazann arşivinden derlenen evrak-ı metrukesinden oluşuyor. Ilhan Selçuk Daponte'nin gazeteci- lik anlayışını, Güneş Karabuda yurtdı- şında bulunan Türk aydmlanyla kurdu- ğu diyaloğu ve kültür sanat alanındaki çahşmalannı, Gökşin Sipahioglu Paris'e gelişinden itibaren burada sürdürdüğu ça- lışmalannı, Necmi Sönmez ise sanat eleştirilerini anlatacak. Evrak-ı Metru- kiye bölümü de Daponte'nin ressamlar- la olan mektuplaşmalannın, onlar hak- kında tuttuğu arşivin, şimdiye dek hiç- biryenle göaerilmemiş, yayımlanmamış olan fotoğraflann, özel notlann ve ya- zann görsel sanatlarla ilgili olarak Cum- huriyet'te yayımladığı yazılannm ser- gilenmesinden oluşuyor. Uzmanlıkala- nı dış politika olan Kosta Daponte özel- likle Türk sanatçılannın yurtdışı etkin- liklerini yakından izleyerek tBtanKoman, Abidin Dino, Nejad DoTİm,Mübin Or- hon gibi sanatçılar hakkında düzenli dosyalar tutmuş, bu alanda önemli bir ar- şiv oluşturmuştur. Daponte nin Cum- huriyet Gazetesi'nde görsel sanatlarla ilgili olarak yayımlanan yazılannın ara- sında Farünnisa Zeyd'in açtığı yeni ser- gi (24 6 1972), Picasso Türkiye'yi tanır severdi (21.3 1973), Paris'te Türk res- samlan (10.6 194), Mengü Ertel ulus- lararası fibn arşivleri sergisinde (27.11 1975), Dino'nun çiçekleri ve pencere- leri (26.3 1977)gibi yazılan yer alıyor. 1934 yılında fstanbul'da doğan Kos- ta Daponte Saint Benoit ve Taksim Li- sesi'nde okudu. Gazeteciliğe Türk Ha- berAjansı'nda başladı. 1959-60 yıllann- da Atina'ya gitti ve Türk Büyükelçiliği Basm Ataşeliği'nde çalıştıktan sonra 1961 yılında Cumhuriyet'in Atina mu- habiri olarak çalışmaya başladı. 1969 yılında Istanbul 'a geri dönüp iki ay kal- dıktan sonra da 1969 sonunda yerleşmek üzere Paris'e gitti. Başlangıçta Gökşin Sipahioglu ile birlikte çalıştı, 1971'den itibaren de Cumhuriyet'in Paris muha- biri olarak görev aldı. Daponte 6 Ekim 1978'de Strasbourg'da çok hızlı giden bir aracın çarpması sonucu yaşamını yiti- rerek Paris'te toprağa verildi. Avrupa Konseyi Basm Merkezi'nin ginşine tö- renle adma plaket konulurken 1979 yı- lında da Athena Daponte taraftndan der- lenen yazılardan oluşan 'Yaşayan Kos- ta' adlı kitap Çağdaş Yayınlan taraftn- dan basıldı. Angelopoulos: 'Ölümde yaşam gibi birparçamız' kültür Servisi - Angelopoulos, Makedonya'da yeni filmi Sonsuz- luk ve Bir Gün adlı yeni filminin çekimlerini sürdürüyor. Başrolle- rini BrunoGanz, Fabriz» Benbvog- liove IsabelleRenauid'nunpaylaş- tığı filmin setinde Angelopoulos'la görüşen ttalyan La Repubbüca mu- habiri Renzo Fegateüi. son dönem- de az söyleşi yapan ünlü yönet- menle şunlan konuşmuş: -Çekinılere ne zaman başbdmız? Geçen yıl şubat ayında başla- mıştık ama iki hafta sonra bırak- mak zorunda kaldık. Filmin hava durumuyla yakından ilgisi var. Film bir kış gününde başlayıp bi- tiyor. Yunanistan'da hava inanıl- maz şakalar yapar. Geçen yıl da şu- bat aymda hava yaz gibiydi. - Film bir günün dışına hiç taş- mıyor mu? Bir adamın son gününü anlatı- yorum. Bir gün sonra ameliyat ola- cak ve büyük olasılıkla ameliyat- haneden sağ çıkamayacak. Yaşam- la ölüm arasında bir gün bu. Ama kesinlikle melankolik bir havası yok filmin. Yaşlı yazarla arabala- nn camlannı silen göçmen bir ço- cuğun dostluğunu anlatıyor. Yazar son gününü bu çocukla geçiriyor. Senaryoyu Tonino Gnerra ve Yu- nanlı yazar PetrosMarkaris'le bir- likte yazdık. - Bulutlar, yağmur, ölüm_ Me- lankoli yerine trajedi hâkim o za- man fılme._ Trajedi yerine çok normal bir olay gibi yaklaştık ölüme. Bir ke- resinde Italyan arkadaşlara Ulis- se'in Bakışı'mn çekimleri suasuı- da Gian Maria Volonte'nin ölü- münü anlatmıştım. Tam bir şok yaşamıştık ama Gian Maria ölme- den kısa sûre önce neşeliydi, şar- kı söylüyordu. Kansırun dediği gi- bi çalışırken ölmeyi seçmişti bel- ki de. Ben ölüme melankolik yak- laşmıyorum. Ölüm de yaşam gibi bir parçamız bizim. - Ama fon yine de tamamen gri ve yağmurlu kalmış_ Hayır, filmde anılardaki ıssız bir Ege adasında gezen güneşli bir gün de var. Üç ayn zamandan söz ediyorum; gerçek, hayal ve anı. Bu belki de benim en direkt, en sa- de fılmim. - 60 yaşuıa gelmiş biri olarak ço- cukluk hayallerinizden hangüeri- ni gerçekkştirebildiğinize inanı- yorsunuz? Yazdıklanmm tümünü gerçekleş- tirdim. Bir başka deyişle çekme- cede bekleyen senaryolanm yok. Bütün senaryolanmı fılme çek- tim. Hayallerini gerçekleştirmiş biri olarak şanslı kabul ediyorum kendimi. - Yaşam felsefeniz nedir? Bu konuyu hiç düşünmedim. Yaşamım filmlerime sık sıkıya baglı;sinema benim için bir yaşam biçimi ohnuş durumda. - En çok hangi oyuncuyla daha rahat çalışabikliniz? Marcello Mastroiannl. Çünkü aktörden de çok ileride duyarhlı- ğa sahip bir insandı. Daha ilk gün- den ekibe uyum sağlardı. öraeğin şimdi çalıştığım Bnıno Ganz ve Harvey Keitd'la yakınlaşabilmek için zaman geçmesi gerekti, oysa Mastroianni'yİe bir an bakışmak yeterliydi. Hatay Restaurant işletmedleri tarafindan genç şairiere verflen 'Hatay Şör Odülü' de sahipierine sunuldu. Şiiriınizin Evliya Çelebisi KnMrServisi-Türk şiirinin unutul- maz isimlerinden CemalSüreya, 9 Ocak Cuma günü Kadıköy Sanat Merke- zi'nde düzenlenen bir toplantıyla ölü- münün 8. yılında anıldı. MehrizatPoy- raz'in yönettiği toplantıya Muzaffer Uyguner, Doğu Perinçek \ e Eray Can- berkkonuşmacı olarak kanldılar. Top- lannnın sonunda uzun yıllarCemal Sü- reya ve yazın çevresinir. ortak mekânı olmuş Hatay Restaurant'm 30. kuru- luş yılı nedeniyle işletmenin yetkilile- ri tarafindan genç şairiere verilen 'Ha- tay Şör Ödûhı' de sahipierine sunuldu. Yaptığı kısa konuşmayla toplantıyı açan Poyraz, daha önceleri Hatay Res- taurant'da yapılan 'Cemal Süreya'yı Anma Törenîeri'nin gördüğü yoğun ilgiden dolayı artık daha geniş bir me- kâna ihtiyaç duyuldugunu ve bu yılki toplantının Süreya ile birlikte Hatay 'dan tüm gelip geçenleri anma amacuıı ta- şıdığını belirttikten sonra sözü Muzaf- fer Uyguner'e bıraktı. Konuşmasında Süreya'nın yaşamöyküsü, şiiri ve ya- pıtlanna değinen Uyguner, onda anne- sinden 'Kerem ile Ash'yı dınleyerek başlayan yazın sevgisinden, Mülki- ye'de fîlizlenen dostluklanndan ve Sü- reya'nın kendi şiiri üzerine yaptığı ba- zı değerlendirmelerden söz etti. Süre- ya'nın, her zaman Mülkiye yıllannın yaşamında belirleyici bir rol oynadıgı- nı söylediğini ve kendi şiirini Doğu ile Batı'nın uzlaşması değil, çelişkisi ola- rak yorumladığını belirtti. Süreya'nın, şiirin kurulu düzene karşı olduğu inan- cına da değinen Uyguner, dinleyenle- re sairin bir yapıtını da sunduktan son- ra sözü Eray Canberk'e bırakt. Canberk de konuşmasında Süre- ya'nnı yaşamı ve sanatı üzerine değer- lendirmelerde bulundu. Bazı ortak anı- Süreya ölümünün 8. yılında Kadıköy Sanat Merkezi'nde düzenlenen bir toplantıyla anıldı. Mehrizat Pcyraz'ın yönettiği toplantıya Muzaffer Uyguner, Doğu Perinçek ve Eray Canberk konuşmacı olarak kaüldılar. lanndan söz etti. Aşk ve kadın cinsel- liğinin, Süreya'nın şiirinde değişmez izlek olduğunu belirten Canberk, onun sözcüklerle oynama yürekliliğine ve yaşama farklı gözlerle bakma yetene- ğine deginerek şiirleriyle insanı nasıl düşünmeye yönelttiğini hatırlattı. Toplantının son konuşmacısı Doğu Perinçek ise daha çok Süreya'nın şiiri- ni yaratan etmenler üzerinde durdu. Süreya'nın şiirinin oluşumundaki kay- naklan kendi yaşamı, Ortadoğu'nun kültürel oluşumu ve Batı materyaliz- mindeki gerçekçilik ve özgürlük tutku- su olarak üç maddede toplayan Perin- çek, özellikle de şairin sürekli bir gez- gin olarak geçen yaşammdan ve bu gezgjnliğin yapıtlanna olan yansıma- lanndan söz etti. Bu 'hepgezmek' kav- rammın Süreya'nuı şiirinde mekân bo- yutunun ön plana çıkmasına yol açtı- ğmı belirten Perinçek, bu nedenle de yapıtlannın adeta bir coğrafya üzeri- ne kurulu olduğunu söyledi. Süreya'yı şiirimızin Evliya Çelebisi olarak nite- lendirdi. Onun şiirlerinin Doğu'nun yabanılhğı ile Baö'mn incelığıni, Do- ğu'nun cemaat ruhu ile Batı'nın yeni- likçiliğini birleştirdigini vurguladı. Sa- tışa sunulan Boğaz Köprüsü hisse se- netlerinden sonra 'Kız Kulesi'nin Düş Senetteri'nden söz ederek Süreya'nın bugüne dek neo-liberalizme yapılmış en güçlü eleştiriyi getirdiğinin de altı- nı çizdi. Toplantann sonunda Egemen Berköz, Eray Canberk, Aydın Hatipoğ- kı,Musta£BÖııeşve TuğrulTanyol'dan oluşan seçici kurul tarafindan belirle- nen 'Hatay Şör ÖdühT de sahipierine sunuldu. Leyent Dalar, Attüa Taşve St- nan Çiftçi 'Özendirme Ödüüeri'nin sa- hipleri oldular. 'Akrep', kaset ve CD olarak yayımtanıyop • Kûltür Servisi - Ankarah besteci Kemal Günüç, başanlı tiyatro oyunlanndan 'Akrep'in müziğini, Yeni Dünya Müzik'le birlikte albüm olarak yayımlıyor. Eşber Yağmurdereli 'nin yazdığı ve Rutkay Aziz'in yönettiği oyunun, seyirciler tarafindan ilgiyle karşılanan müziği orijinal haliyle yayımlanacak. Bugüne dek 100'e yakın tiyatro oyununa müzik yapmış olan, Ankara Devlet Konservatuvan Obua ve Kompozisyon Bölümü mezunu Kemal Günüç tarafindan yapılan oyunun müziği 7 bölümden oluşuyor. Albüm, sanatçının Türkiye'de kaset ve CD olarak yayımlanan ilk eseri olacak. Oyunda düş sahnesinin olduğu 'Hayata ve Aşka Dair' bölümü albümde, Lemi Bilgin ve Altan Erkeklı'nin seslendirmeleriyle, oyundaki onjinal haliyle yer alıyor Schubept yılı son konseri • Kültür Servisi - Avusturya Kulnir Ofısi Schubert yılı nedeniyle gerçekleştırdığı konserlenn sonuncusunu Ergican Saydam (piyano) ve Ezgi Saydam (soprano) ile tamamlıyor.Bugün saat 19.30'da Avusturya Kültür Ofisi Palais Yeniköy Salonu'nda gerçekleştirilecek olan konserde Ezgi Saydam'ın seslendireceği Schuberfin lied'lerinin yanı sıra Ergican Saydam da Schubert'in iki solo piyano yapıtını yorumlayacak. Eşkıya'nın Avrupa çıkartması ve Oscar için tanıtımı çalışmaları • Kültür Servisi -1997 > ılında büyük ilgi toplayan Eşkıya yurtdışında da bu başansını sürdürüyor. Almanya'dan sonra Avusturya'da da 22 sinemada gösterime girdi. A\-usturya basınının büyük ilgi gösterdiği film önümüzdeki günlerde Isviçre, Fransa ve tngiltere'de gösterime girecek. Aynca Oscar ödülü için çalışmalar da devam ediyor, 31 Ocak'ta Los Angeles'ta akademi üyeleri için resmi gösterim yapılacak. 2 Şubatta New York'ta 4 Şubat'ta da Los Angeles'ta özel gösterim gerçekleştirilecek. • Kültür Servisi - Istanbul Devlet Opera ve Balesi repertuvanna yeni bir modern bale prodüksiyonu daha katıyor. 'Gün Doğarken' başlığı altında yanndan itibaren sahnelenecek olan tek perdelik üç modern baleden ilki 'Ara Danslar Ara Nağmeler'. Geyvan McMillen'ın koreografisini yaparak sahneye koyduğu 'Ara Danslar Ara Nağmeler'in müziği Fazıl Say ve G. Vejvoda'ya ait. Aysun Aslan'ın koreografisini yaptığı ve sahneye koyduğu 'Emrivaki'nin müziği ise Adiemus'un. Mozart'ın müziği eşliğinde sahnelenen 'Tryptchon'un koreografisini ise Renata Zanella gerçekleştirdi. 'Gün Doğarken"de Sibel Sürel, Oktay Keresteci, Nil Berkan, Deniz Berge, Çiğdem Erkaya, Tatiana Egeli, Alkış Peker, Giray Atalay, Ayça lnal, çahşmalannı yurtdışında sürdüren Uğur Seyrek ve Tan Sağtürk rol alıyor. Gün Doğarken, 14 Ocak cumartesi saat 15.30'da ve 21 Ocak çarşamba 20.00'de tekrarlanacak. Arredamento'da bu ay • Kültür Servisi - Arredamento Dekorasyon'un Ocak "98 sayısında Profıl konuğu, Richard England. Malta Adası'nı çağdaş mımarlık dünyasında temsıl eden tek tasanmcı olan England'ın kendi bağlamsalcı görüşlerini aktardığı, daha önce yayımlanmamış bir metni, projelerinder. yapılan görsel şölen niteliğindeki seçmeye eşlik ediyor. Söyleşi bölümünde, mimarlık dünyasının en önemli çağdaş düşünürlerinden biri olan Paul Virilio ile, Nedim Sisa ve Tatiana Fabeck'in Paris'te yapüklan görüşme ve Sisa'nın, Virilio'nun mimarlık okulundaki, atölyesinde geçirdiği bir gün üzerine yorumlan yer alıyor. Sanat bölümlerinde, Gül Irepoğlu'nun Türkiye'de soyutlamanın öncülerinden olan Zeki Faik lzer'e ilişkin irdelemesi yer alıyor. Bu bölümdeki bir başka yazı da yeni açılan Galatea Sanat Galerisi'ndeki 'Buluşma 1' adlı karma sergi üzerine bir değerlendırme yazısı. Bölümün bir başka konuğu da Alev Ebüzziya Sıesbye. Sanatçıyla Ayşe ve Ercümend Kalmık Vakfi'nda gerçekleştirilen son sergisi ve çalışmalan üzerine Emine Önel konuştu. Şema Silanoğlu'nun resimteri Özden Sanat Galenisi'nde • Kültür Servisi - Sema Silanoğlu'nun resimleri 24 Ocak tarihine dek Maçka Özden Sanat Galerisi'nde sergilenecek. Ilk resim çalışmalanna Brüksel'de özel bir atölyede başlayan sanatçı, bir süre Güzel Sanatlar Akademisi'ne devam ettiİcten sonra Nuri lyem'in öğrencisi oldu. Resimlerinde daha çok kadın ve at figürlerini soyut ve somut olarak kuvvetli bir ışıkla kullanan ve bugünün metalik uygarlığına karşı çıkan sanatçı, çahşmalannı Bodrum Türkbükü köyündeki atölyesinde sürdürüyor. 'Amistad'ın Avrupa galası • Kültür Servisi-Bu ay sonunda başlayacak olan Uluslararası Göteburg Film Festivali'nde Steven Spielberg'in yeni filmi 'Amistad'm Avrupa galasının yapılacagı açıklandı. Filmin başrollerini Anthony Hopkins ve Isveç sinemasının uluslararası adı Stellan Skarsgard paylaşıyorlar. 44 ülkeden toplam 429 filmin gösterileceği fesrivalde Bertolt Brecht'in 100. yaşgünü kutlanacak. 565 film seansının 9 gün içinde gerçekleştinleceği festival, gösterim bakımındatn da bir rekora imza atmış olacak.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle