25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
11 OCAK1998PAZAR CUMHURİYET SAYFA 15 Devrek Zonguldak Devrek'te GürbOzler Kuran Kursu'na giden öğrencilerden / ^ ikisinin köy imamı Murat ^ p Bodur'dan fena -1 " halde dayak yediği söyleniyor. Söylenmekle kalınmıyor, falakaya yatınlan öğrenci Satılmış Karaeli'nin Devrek Devlet Hastanesi'nden üç günlük rapor aldığı bildiriliyor. Ne ki, hastane raporunun jandarmadan cumhuriyet savcılığına intikal ettirilmediği ve Devrek Müftülüğü'nün olayı kapattırmaya çalıştığı iddia ediliyor. Devlet, Devrek'te Devlet Hastanesi'nin 12.10.1997 tarihli kayıtlarını çıkartacak kadar güçlü değil mi yoksa! Etektronik posta: Deniz.Som©raksnetcom Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97 - Kopenhag'ın simgesi denizkızı heykelinin başı kopartılmış... "I.Melih bu aralar vurtdısına cıktı mı?" Harp okullarından geriye kalanenelkurmay Başkanlığı'nın askeri okulların tanıtımına yönelik gezisinde, kimi gazete- ciler için merak edilen konulann başında öğ- rencilerin oruç tutmalarına izin verilip veril- mediği geliyordu. ilk durak Kara Harp Okulu'nda, oruç tutmanın iz- ne bağlı olmadığı öğrenildi. Üstelik öğrencilerin ya- nsı oruç tutuyordu. Ikinci durak Deniz Harp Okulu'nda bu oran dörtte bire indi. Son durak Hava Harp Oku- lu'nda dörtte üçe çıktı. Öğrencilerin ve onları yetiştiren öğretmenlerte ko- mutanların "irtica göstergesi" olarak oruca bakma- dığını sonradan anladık. Yemeğe "Tanrı'nın adıyla" başlanmasına, kütüphanelerdedini kitaplann bulun- masına da şaşıranlarımız oldu, ama eğitimde dog- ma ve hurafe gibi bilimsel olmayan her şeyi redde- den ilkenin varlığını sonradan hatırladık. Bendenizin merakı ise harp okullarında bir öğ- renci için yılda kaç para harcandığı üzerine yoğun- laştı. Okul komutanlarının açıkladığına göre, devlet yıl boyu hem akademik hem de savaş beden eğiti- mi, giyimi, yemeği ve bannması için bir öğrenciye Kara Harp Okulu'nda 550 milyon lira, Deniz Harp Okulu'nda 900 milyon lira, Hava Harp Okulu'nda 2 milyar lira harcıyor ve okullar arasındaki gider farkı eğitim amaçlı gemi ve uçak kullanımından kaynak- lanıyordu. Önceki izlenimlerde de belirttiğimiz gibi alt ve üst yapı olarak 21. yüzyılın koşullarındaki bu okulların hepsinde mühendislik eğitimi veriliyor ve teknoloji- deki son gelişmeler yakından izleniyordu. Deniz Harp Okulu Komutanı'na Danimarka Deniz Harp Okulu Komutanı'nın söylediği "Beni kıskandır- mak için mi gezdiriyorsunuz" sözünün aksine gu- rur duyarak gezdiğimiz tüm harp okullarından geri- ye şu gerçek çıkıyordu: Evet, devlet kaynak aktarmıştı ama devletin pa- rası da çarçur edilmemiş, doğru kararlarla yerinde ve dürüstçe kullanılmıştı, kullanılıyordu. Ve Avrupa ülkelerinde bile olmayan, ancak ABD ile kıyaslanan böylesi bir eğitim ortamında yetişen öğrencilerimizin çoğunun babası Avrupa'ya alınma- yan ülkemizin dar gelirli memur ve işçiydi. Askeri okullarda her şeyin tüm Türkiye'yi bağla- yan Beş Yıllık Plan ve tüm eğitim kurumlan için ge- çerli mevzuat doğrultusunda olduğunu belirterek askerlerin bir sözü ile son noktayı koyalım: Vazife namustur! Bartın Bartın Valiliği, devlet dairelerindeki mesai saatini rftar saatine göre yeniden düzenleyerek, 1998yılına onbir ayın sultanı Ramazan-ı Şerif'i karşılayarak girdi! Ö M Ü R i L i K Özgür basının pro- mosyonu: Doğrular uğruna can vermek. Ömür E. Kurum SESSİZ SEDASIZ (!) NURÎKURTCEBE Türkiye f yok oluş r çağına girecek Bergama'da siyanürle altın aramak isteyen çokuluslu Eurogold şirketinin gazetelere verdiği ilan üzerine Kimya Madenciliği Dayatmasına Karşı Sivil Inisiyatif Grubu'nun kamuoyuna du- yurusudur: "Ülkemize zenginlik vaat edenlerin kimler olduğunu son yüzyıl hepimi- ze çok iyi öğretti. Onlann, ülkemi- ze vereceği bir zenginlik olamaz. Diğer ülkelerde yaptıkları gibi Ber- gama'da da yaşamı yok etme karşı- lığı olarak 10-12 milyon dolarlık sus payı verecekler ve hediye olarak da zehirli atık havuzlarını bırakıp gide- cekler... Onlann bütün çabası bir ko- yup yirmi alacakları bu tezgâhın işle- mesini sağlamaktır... Ülkemizde oynanan komedi artık melodrama dönüşmek üzeredir. Da- nıştay'ın kararını tanımayan bu şir- ket, gazete ilanlannda devletin istek- lerine göre çalıştığını iddia edebiliyor. Devletin en büyük idari yargı organı olan Danıştay'ın karannı dikkate alma- dan bugüne kadar faaliyetini sür- dürmesi için hangi devletten izin aldı? Bergamalı köylülerin devle- ti ile Eurogold'un devleti farklı mı? Eurogold'un tamamen aldat- maya yönelik gazete ilanları konu- sunda yetkilileri ve tüm halkımızı uya- rıyoruz. Bergama Ovacık'ta altın ma- denciliği işletilmesi Türkiye için so- nun başlangıcı olacaktır. Türkiye, Eu- rogold gibi çokuluslu şirketlerle 'altın çağı'na değil 'yokoluş çağı'na girecek- tir." PALAS PANDIRAS Heryılın ilk haftasını "palavra sıkma haftası' ilan etmek lazım aslında... \Mûfrt Bozacı [—' ÇED KÖŞESİ OKTAY EKlNCt TEMA'nın erozyon 'tema'sı... Kısa adı TEMA olan Türkiye Erozyonla Mücadele, Ağaçlan- dırma ve Doğal Varlıklan Koru- raa V'akfı, ülkemizin çevre günde- niinde baş köşeye oturdu. Ne var ki Bu kez "erozyon" konusuyla de- ğil, kendi "ikili" kimliğiyl'e... "Mütevelli heyetinde" ülke- nin en ılen gelen ünlü işadamla- nnın bulundugu, devleti üst dü- zeyde temsil eden kişilerin de bü- yük bir destek ve "himaye" gös- terdıkleri bu "çevreci" vakıf. du- yarlı kesimlerdeki >aygın bir ka- nıya göre artık " çevreye" bile za- rar veriyor. Çünkü. kurucusu ve "sponsoru" olan yatınmcılann doğayı tahnp eden uygulamalan- na "sessiz" kalarak, bir anlamda bu "çevre suçlusu" kesimlerin sorgulanmadığı ve engellenmedi- ği bir "soyut çevrecilik" söylemı- ni toplumda etkin kılmaya çalışı- yor... Nitekim, çok sayıda duyarlı in- san. TEMA'nın bu "somut hede- fi belli olmayan'", ama büyük bir ustalıkla seçtiği "çarpıcı slogan- lanyla" sürdürdüğü "çevre sa- vaşçısı" imajına destek vermek üzere bu vakfın çalışmalanna ka- tılmak istıyor. Dahası, buna olanak bulamasalar bile, örneğin bağış yapmak, etkinliklerini izlemek, yakalanna "yaprak" takmak gi- bi "eylemlerle", çevreye karşı teklif veriyor... 3- Sakıp Sabancı da TEMA kuruculanndan. ToyotaSA fabri- kası Adapazan'nflakı 1. sınıfta- nm alâıiına nükuk dışı yoldari ku- ! rulurken, Sabancı Lniversitesi de Tuzla'daki orman ağaçlandır- ma alanında inşa ediliyor... 4 Türkiye Gazetesi, TGRT ve İhlas Holding'in sahibi olan Enver Ören, yine bir TEMA ku- rucusu olarak Düzce'deki 1. sınıf tanm alanı üzerinde Kia otomo- bil fabrikasını oturtmaktan çekin- mıyor... 5- TEMA üyesi ve sponsoru Rahmi Koç'un Sanyer'deki or- man arazısine kurmak istediği Koç Üniversitesi kampusuna destek veren tek "çevreci" kunıluş ise yi- ne TEMA... Ve. bütün bu "erozyonu kö- rükleyen" yatınmlann hemen tü- müne ait "temel atma törenle- ri" de aynı yatınmcılarla bırlikte TEMA"ya destek veren Cumhur- başkaru Süleyman Demirel'in ka- tılımıyla yapılıyor... Günahkârlara 'sevap' kurumu Deniz Som'un da geçenlerde yazdığına göre Kayseri'dekı TE- MA temsilcisi. tutup Büyükşehir Belediye Başkanı RP'li Şükrü Karatepe'ye bir "şükran plake- TEMA şiddetle yürüyor; ama "yollar aşınmıyor" (Fotoğraf: UĞUR DEMİR) yurttaşhk görevlerini yerine ge- tirmiş olmanın "huzurunu" da yaşıyorlar... Işte böyle bir süreç- te, Bilim \e Utopya dergisi, bel- ki de yine TEMA'nın son sloga- nından etkilenerek "üzerine pek de vazife olmayan" bir ışe kanş- tı. Ocak (1998)"ayma ait 43. sayı- sında "TEMA dosyasını" aça- rak, bu popüler vakfın "özü ile sözü" arasındaki çelişkileri sergi- ledi. Dosyayı derleyen ve yayma ha- zırlayan Nesrin Timur, dergide- ki yazısında özetle şu örneklere dikkat çekiyor: 1 - TEMA kuruculanndan Şank Tara'nın şirketi olan ENKA, Ge- rede-Ankara otoyolunu yaparken "1 milyon 200 bin ağaç" kesti. Bunu engellemek için kılını bile oynatmayan TEMA ise aynı yol ke- nannın ağaçlandırma işini Kara- yollan'ndan "ihalesiz" aldı... 2- TEMA'nın 2. Başkanı Nihat Gökyiğit'in firması olan TEK- FEN, yine ENKA'yla birlıkte Ak- kuvu Nükleer Santralı ihalesıne ti" vermiş. Karatepe'nin erozyon için ne yaptığı bir yana. Kayseri 'de- kı "tarihi konakları" geceyansı operasyonlanyla yıkıp otopark ha- line getirmesini, anlaşılan TEMA bile bir "kültür erozyonu" ola- rak görmüyor. Yine Bılim ve Ütop- ya'daki geniş dosyada. TEMA'nın yayımladığı "İslam ve Kuran'da Ağaç, Yeşil ve Toprak" adlı ki- taba da dikkat çekilerek. sermaye kesiminden sonra şimdi de acaba "şeriatçı ve tarikatçı kesimin" de mi bu vakü kullanmaya ba§la- dığı sorusu ortaya atıhyor. Yani TEMA bir anlamda günahkârlann göstermelik "sevap" yapma ge- reksinmelerine de hizmet etmeyi üstlenmiş görunüyor... Bütün bunlara bakınca, doğru- su benim aklıma şu da geliyor. Is- ter mısıniz TEMA da tıpkı Euro- gold'un Bergama'da yaptığı gibi, gelecek ramazanlarda "iftar ye- mekleri" vermeye başlasın!.. Ya da "Toprak ana öldü, başumz sa- ğolsun" dedikten sonra mevlit dü- zenleyip gülsuyu dağıtsın!.. HAYVANLAR ISMAÎL GÜLGEÇ KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK • --, n e e - - -•• behicak@turk.net ÇÎZGtLtK KÂMtL MASARACI HARBİ SEMİH POROY f looo ı/^ TARİHTE BUGÜN MIMTAZ ARIKAN 11 Ocak SICAK KONSERYEL 1982 'DE 8U6ÜAJ, ÜRETrlDİ- KI'M- 8U 8/çiMPE yjMyae, YEMEĞI ea çfâ Pİ. Ö Ç , PANO DENtZ KAVUKÇUOĞLU 'Damak'a Yenik Diişmek Almanların tütsülenmiş "Westfalya Jambonu", Italyanların "Prosciutto di Parma"s\ kadar olmasa bile ona yakın lezzettedir. Koyu arpa ekmeği, Bav- yera otlaklannda semirilmiş ineklerin sütünden ya- pılmış tereyağı ve yanında bol köpüklü bira ile çok iyi gider. Biradan Almanya'da "sıvı ekmek" diye söz edilmesi boşuna değildir; çünkü ikısi de aynı "soy"dandır. Sosyal-antropolojik açıdan Avrupa'nın "orman kavimleri"nden biri olan Cermenler'de bi- ra kültürünün tarihi çok eskidir. Biraya "kimyasalmü- dahale" ortaçağdan bu yana Alman topraklannda "yasak" olduğu için piyasada satılan 2000'in üze- rinde "bira markasrrun sunduğu lezzet de aşağı yu- kan aynıdır. Fakat damakları ile "övünen" bira tir- yakileri, -Cumhuriyetçi dostum Zeyyat Elman gi- bi- "König Pilsener", "Bittburger", "VVarsteiner", "Jever", "Kulmbacher", "Flensburger" gibi tadı bu- rukça biraları tercih ederler. Benim tercihim ise her zaman "Andechser Bier" olmuştur. Bu birayı Bav- yera'da, Münih yakınlarındaki "Andechs Manastı- n"nın Katolik keşişleri üretirler. Fakat yüzlerce yıl- lık bir geleneğe sahip olmaktan öte bir üe"kutsan- mışlığı" olan bu birayı Andechs kasabası dışında bulabilmek pek olası değildir. Tren restoranlarında ise hiç bulunmaz. Geçen çarşamba günü Frankfurt'ta yaptığım bir iş görüşmesinden Essen'e geri dönerken trende bun- ları düşünmeye başlamıştım. Bilindiği gibi insanlar trenlerde genellikle "ö/ra"dan başka şeyler düşü- nürler. Ne yalan söyleyeyim, ben de yolculuğumun Koblenz'e gelene kadar geçen yaklaşık 100 kilo- metrelik ilk etabında aklıma biranın "b"sıni bile ge- tirmemiştim. Enflasyondan Çeçenler'e, Reha Muh- tar'dan kedilerim "Patikile Yumak"a, trafikten Su- surluk'a kadar ilgili ilgisiz onca şeyi kafamdan ge- çiımiş, fakat "bira konusu" aklıma hiç gelmemişti. ta ki, kompartman hopartöründen "Sayınyolcular..." diye başlayan ve "Westfalya jambonlu özel mönü- müzü denemek istermisiniz?" sorusuyla sona eren anons yapılana kadar... Bu anonsu duyar duymaz kalkmış, trenin gidiş yönünde üç vagon sonraki restoranda dört kişılik bir masada kendime bir yer bulmuştum. Ismarla- dığım özel mönünün ve biramın gelmesini bekler- ken bunlan düşünmeye başlamıştım. Burada bun- lan düşünmem normaldi. Almanca-Sırpça kanşımı garip bir dıl konuşan, ne demek istediği ancak iyi kulak verilirse anlaşılabilen garsonun "bira için bir süre beklemem gerektiğini" söylemesinden umut- lanmıştım. Çünkü bira, sıradan bir arpa suyu değil de iyi kalite bir "Pilsen" ise, 0.33'lük bardağa orta- lama yedi dakikada dolar. Nitekim sezgilerimde ya- nılmamıştım. Garson, köpüğü bardağın ağzından bir parmak yukanda, fakat kenanndan taşmayacak kadar da "tok" ve özenle doldurulmuş bir "Bittbur- ger Pils"\ jambon tabağıyla biriikte önüme uzatın- ca tarifsiz bir keyif duydum. Nâzım Hikmet'in "Bur- sa Hapishanesi"nden öğrencisi, ressam Balaban, "Göz zevkini, kulak zevkini, damak zevkini bozma- yacaksın" der, "biri bozulunca, diğerteri de etkile- nirmiş", doğrudur. Ben de "damak'm göz kadar, ku- lak kadar "özen" istediğine inananlardanım! Gör- sel, işitsel güzellikler karşısında insanoğlu nasıl yo- ğun duygular yüklenir, çevresini gönmez-işitmez olur, dalar giderse; bir "an" gelir, nefis bir bira eşli- ğinde üzerine "birbıçak ucu" acı hardal sürülmüş incecik bir jambon dilimi de insana benzer duygu- ları tattırabilir, insanı "bir an için" çevresinden so- yutlayabilir... Ben de o gün, orada herhalde benzer duygulan yaşamış olacağım. Çünkü bugün düşününce, tren restoranındaki masa komşulanmın ne konuştukla- nnın farkına, ancak tabağımdaki son "cornıchon "u ağzıma atıp, bu minnacık hıyarturşusunun kendi- ne özgü ekşilığini bir yudum birayla giderirken var- mamın nedenini yukanda tarif etmeye çalıştığım olağanüstü "damak hazzına" bağlıyorum. Yoksa bu konuşmaya çok daha önce kulak verebilir, son- ra "aktifbirrol üstlenip" konuşmayı ıstediğim gibi yönlendirebilirdim. Üstelik iyi bildiğime inandığım birkonuydu. Hattatam kalkarken, söz, "Avrupa'da Türk sorunu" gibi oldukça ciddi bir noktaya geldi- ğinde "bari şimdi bir şeyler söyleyeyim" diye dü- şünmedim de değil! Onlara "doğrulan" anlatırken, belki ilginç bir tartışma doğabilir, ilginç sonuçlar ortaya çıkabilir, ben de bu ilginç sonuçları sizlere "daha içehkli" bir yazıyla aktarabilirdim. "Siyasi ki- şiliğim" ağız tadıma yenik düştüğünden mi, sizleri keyfime ortak etmek istediğimden mi, bilemiyo- rum, vazgeçtim. Yoksa siz, bugün bu köşede da- ha ciddi" bir yazı mı okumak isterdiniz? BULMACA SEDAT YAŞAYAH SOLDAN SAĞA: 1/ "Değersiz, bayağı, kötü" anlamında ar- go sözcük. II 2 Bartın ilinin bir ilçesi... bir renk. 3/ Bir 4 mevsim... Ek- lembacaklıla- nnvekabuklu- lann örteneğini oluşturan orga- nik madde. 4/ ° Aktinyum ele- g mentinin sim- gesi.. " ola davacı ve muzhır dahi şahit/ol mahkemenin hükmü- ne derler mi adalet" (Ziya Paşa). 5/ Sardin- ya'nın kuzeybatı kıyı- sında Italya'ya ait bir 5 ada. 6/ Halk dilınde 6 "aptal" anlamında kullanılan sözcük... Baryum elementinin simgesi. II Kitre de- nilen zamkm elde edildiği dikenli bir çalı... Sıcak. kızgın, yakıcı. 8/ "Emeller, istekler" anlamında eski sözcük... Parlak ve düzgünbir kâğıt cinsi. 9/ Eskı Mı- sır'ın üç büyük piramidinden biri. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Hindistancevizi ağa- cı kökünden elde edilen ve tespih, ağızlık gibi şeyle- rin yapımında kullanılan parlak ve sert odun... Tasa. kaygı. 2/ Erzurum'un bir ilçesi... Birtembih sözü. 3/ Haldun Taner'in bir öykü kitabı... Bir barajın fazla suyunu akjtmak için yapılan düzen. 4/ Sahip. . Ana- dolu halklannın en bü>fık ana tannçası. 5/ Türk mü- zigine özgü bir çalgı. 6/ Aşın olmama durumu... Bir bağlaç. II Belli bir yerde mezan olan ve doğaüstü gü- cü bulunduğuna inanılan ölü... "Ey firak-ı leb-i câ- nanciğerim — ettin"(Fuzuli). 8/Asya'dabırırmak... "Alt. aşağı" anlamında kullanılan denizcilik terimi 9/ Unvan... Yunan mitolojisinde savaş tannsı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle