Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
11 OCAK1998PAZAR CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 13
KUŞBAKIŞI MEMET BAYDUR
Lefter9
in Metin'iOkuma hastalığını bilir misi-
niz? Kitap okuma tutkusu değil
sözünü ettiğim hastalık. Edebi-
yat sevgisi, tutkusu da değil. Dû-
pedüz bir hastalık olarak oku-
mak'tan sözediyorum. İlaç pros-
pektüslerini, eski plaklann arka
kapaklannı. yeni compact
disc'lerin içlerindeki yazılan,
mezar taşlannı, otomobil plaka-
lannı, konserve kutulannm eti-
ketlerini, telefon rehberindeki
küçük ilanlan, broşürleri, tüzük-
leri, talimatnameleri, reçeteleri,
televizyon programlannı, kapı
zülerinin üstündeki isimleri, ada
vapurlanndaki levhalan, plajlar-
daki tabelaları, kasaplardaki
etin. sığınn ya da koyunun nere-
sındcn çıktığııu izah eden afişle-
ri, balıkçı etiketlerini, siyasal
partilerin afişlerini, sigara paket-
lerinin üstünde yazılı olanlan
büyük bir ciddiyetle ve büyük
biı hazla okuyanlann hastahğm-
dan söz ediyorum.
Yazılı olan her şeye derin ve
çocuksa bir ilgiyle, yazılı sözcü-
ğün ardında varolduğu varsayı-
lan bir "başka* mesajı yakala-
maya çalışan bir merakla yakla-
şan insanlar vardır. Karton kutu-
nun içinde şekerli su ve boya var-
dır örneğin. Üstünde turuncu
harflerle bunu içerseniz daha
sağlıklı olacağınız yazar. Onun
altında miniminnacık harflerle
kutunun içinde su, şeker ve bo-
ya olduğu yazıhdır. Sonra bu
sahtekârlığı yapan şirketin logo-
su, adresi, posta kutusu vesaire.
Alyanaklı bir çocuk resmi. Bu-
nu için, daha iyi olacaksınız! Bu
meyve suyu kartonu, sıkı bir
okuma hastası için olağanüstü
orgun, cahil, bilgiç, kendini beğenmiş, kendinden kuşkulu aydm maketlerinin yerine, yeni bir in-
san kalıbı getirdi son yirmi yıl. Dinç, cahil, bilgiç, kendini beğenmiş, kendinden kuşkusuz, paragöz
ve etrafını küçümser kültür vampirleri. Ya da spor.. ya da politika...
Bu iktidar düşkünü ortamda, kendi halinde bir oyun yazan olarak ne yapabilirim? Çocukluğumun
futbolcularını düşünüp "okuma hastalığı" üstüne yazmayı yeğliyorum.
bir tt
metin"dir.
Bu 'metin' sözcüğü de başlı-
başına bir başka âlem... Bu satır-
lann yazan için "metin" sözcü-
ğü yalmzca bir tek insanı anım-
satır: Galatasaraylı büyük fut-
bolcu Metin Oktay'ı. Metin, Lef-
ter, Can, Isfendiyar: Karagüm-
rük'ten Fenerbahçe'ye transfer
olan Aydın'ı anımsar mısınız?
Mikro Mustafa kimdi sahi?
Şeool ne yapıyor? Biroi Pekel ne-
relerdedir şimdi? Bir futbol ma-
çında, ceza sahasının dışından
kafa ile gol atan Avni'yi anımsı-
yorum hayal meyal. llkokulday-
dım. Kalkavan mıydı soyadı?
Basri Dirimlili ölmüş. Büyük
Ahmet'i, Naci'yi de seyrettim
ben. Cemil Turan'h yıllar. Ama
Cemil ortaya çıkmadan önce,
yıllarca önce bir gün okuldan
kaçtım. Türkiye - Portekiz milli
maçı oynaruyordu Ankara 19
Mayıs Stadyumu'nda. Babamla
buluştuk Kızılay'da. Bir taksiye
atlayıp stadyuma gittik. Euse-
bio'lu, Sirooes'li, Torres'li ve us-
ta Coluna'lı Portekiz takımı. Bi-
zim takım da harikaydı. Can
Bartu, Naci, kalede Ozcan, Ay-
han (Elmastaşoğlu)... Can o
maçta hankalar yarattı. Direk-
lerden dönen toplar, üç pastan
kaçınlan goller. Sonunda Euse-
bio otuz metreden bir gol atn ve
Türkiye, Portekiz'e 1-0 yenildi.
Binlerce insan, efendice ayrıl-
dık stadyumdan. Küfur edilmi-
yordu. Kimsenin üstü başı aran-
mıyordu. Aransaydı döner bıça-
ğı, muşta, satır, demir çubuk gi-
bi alet edavat da çıkmayacaktı.
Ertesi gün sınıfla arkadaşlara
maçı anlattım. Daha iyi oyna-
mıştık, ama kaybetmiştik. Son-
ra okulun yanındaki arsaya gi-
dip futbol oynadık.
Yıllardır fuibol ile ilgilenmi-
yorum. Eskiden Fenerbahçe'yi
tutardım, şimdi tutmuyorum.
Dünya Kupası zamanı gelince
yalnızca Brezilya'nın maçlannı
seyrediyorum. Eski günlerin fut-
bol havasmdan bir esinti sezdi-
ğim için ya da ben öyle sandıgun
için.
Nereden nereye geldik! Çey-
rek yüzyıldır yazıp okumakla iş-
tigal ettiğim halde, ne zaman bi-
risi 'metin' dese aklıma yalnız-
ca Metin Oktay geliyor. Eskiden
hiçbir şey daha güzel değildi, a-
ma futbolu ayırmak gerekiyor:
Futbol eskiden daha güzeldi, da-
ha iyiydi. AK Şen'i olmayan bir
spordu. Futbolcuların isteğiyle
antrenman saatleri namaz saatle-
rine göre ayarlanmazdı. Gflndüz
Kıbç, Coşkun Özan gibi insan-
lar vardı futbol dünyasında. Or-
han Şeref Apak gibi bir insan
vardı. Lefter Küçükandonyadis,
Akis dergisinin kapağmdaydı.
Futbol henüz kıçı kınk kapita-
listlerin oyuncağı olmamıştı o
zamanlar.
Okuma hastalığından çıkıp es-
ki futbolculara demir atan bu ya-
zıyı hangi gözle okumahyız sev-
gili okur? Nostaljik bir yazı de-
ğil bu. Metin ile "tnetin" arasın-
da bir ilişki olmalı yine de. tki
savunma oyuncusuna on metre
öteden çalım atabilen Lefter'in
akıl ve mizah dolu gövdesi bü-
yük bir hızla geçiyor aklımın
edebiyat sahasından. Şenol'un
Hacettepe'ye iki kere atamadığı
penaltı da aklımda. Ne Ziya Şen-
gül'ü unuttum ne de Fuat'ı. Bü-
tün bu gerçek kınntılanna rağ-
men yirmi beş yıldır futbol ile il-
gilenmiyorum.
Yorgun, cahil, bilgiç, kendini
beğenmiş, kendinden kuşkulu
aydın maketlerinin yerine, yeni
bir insan kalıbı getirdi son yirmi
yıl. Dinç, cahil, bilgiç, kendini
beğenmiş, kendinden kuşkusuz,
paragöz ve etrafinı küçümser
kültür vampirleri. Ya da spor.. ya
da politika...
Bu iktidar düşkünü ortamda,
kendi halinde bir oyun yazan
olarak ne yapabilirim? Çocuk-
luğumun futbolculannı düşünüp
"okuma hastahğT üstüne yaz-
mayı yeğliyorum.
17 yaşında oyuncu olmaya karar veren Juliette Binoche şimdi dorukta
"Kendimegüvenim yiârmedim'
• 'Ingiliz Hasta' filmiyle 'En iyi Yardımcı Kadın Oyuncu Ödülü'nü alan
Juliette Binoche, 12 yıl aradan sonra yeni filminde yine yönetmen Andre
P
"techine ilebiriikte .Öğrenme isteği, güvenilirliği, işine gösterdiği saygı ve
en önemlisi hiçbir ortamda değişmeyen doğal kişiliğiyle Binoche, kendine
güvenini hiç yitirmiyor. Hırsıyla yeniliğe, ilerlemeye hep açık ve yaşammı
istediği gibi yaşıyor.
. HJ
Kültür Servisi -1985 yılında ilk kez Cannes Film
Festivali'nde gösterilen 'Rendez-Vmıs' adlı fılm bir
yandan Juliette Binoche'un tanınmasını, öte yandan
yönetmeni Andre Techine'nin mesleğinde yükselme-
sini sağladı. Aradan 12 yıl geçti. Binoche ve Techine
yeniden bir aradalar. Bu kez 98'de gösterime girecek
olan 'ABce ve Martin' adlı yeni bir fîlmin çekimleri
için. Ülkemizde gösterime giren, 9 dalda Oscar ödü-
lünü alan ve Binoche
1
a da 'En İyi Yardıma Kadın
Oyuncu Ödülü'nü kazandıran 'İngfliz Hasta' filmiy-
le adını tüm dünyaya duyuran sanatçınm bugüne dek
gelmesine etken olan etmenler, ünlü isimler, yaşadı-
ğı olaylar nelerdi? Uzun yıllar birlikte çalışügı yönet-
menler. sanatçılar ve yakın çevresinin Juliette'ie ilgi-
li düşünceleri ortak noktalarda düğümleniyor Öğren-
me isteği, güvenilirliği. işine karşı gösterdiği saygı ve
en önemlisi hiçbir ortamda değişmeyen doğal kişili-
Binoche kendisini ve bugüne dek yaşadıklarmı Stu-
dio'nun son sayısındaki bir söyleşiyle açıklıyor.
Oyuncu olmaya kendim karar verdim
- Sizinle birlikte çalışan pekçok kişi anne ve babaıu-
an sirin üzerinizde çok etkia oMuğumı düşünüyor_
BİNOCHE - Aıle kökendir. Annemin bana aşıla-
mak istediği şey çalışma zevkiydi. Kendimi farklı
alanlarda ifade etmem için bana destek oldu. Örneğin
resım, müzik, okumak, dans etmek, kostümlerdikmek
gibi. Bu benim için büyük bir şanstı. Babam bizden
ayn yaşıyordu. Sürekli çalışıyordu ve onu çok az gö-
rüyordum. Babam komünistti; bu yüzden de onunla
ilgili hatıralanmın çoğu eylemlerle ilgili. Kalabalığın
içinde deli gibi sürüklendiğim anı çok net haurlıyo-
rum. Daha da eskilere gidersek, 3 yaşındaki bir anım
aklıma geliyor: Annemle babam kulisteydiler. Daha
sonra gösteri başladı ve babam sahneye çıktı. Onu
gördüğüm anda 'Baba' diye bağırdım.
- Komedven miydiler?
Başlangıçta evet. Ancak birçok işi bir arada yapı-
yorlardı. Oyuncu, yönetmen, eğitmen...îki çocuktan
sonra annem evle ilgilenmek zorunda kaldı. Daha
sonra da edebiyat öğretmeni oldu. Onu çok hırsh bu-
luyorum. 50 yaşından sonra sahnelere dönmeye ka-
rar verdi.
- Sizin aktris olmanıa istediler mi?
Hayır. Tam tersine bu mesleğin zorluklannı bildik-
leri için istemediler. Aktris olma isteğim onlar saye-
sinde oluştu ve buna kendim karar verdim.
- Aktris olmaya siz ne zaman karar verdiniz?
17 yaşında. Lısedeydim ve 'Kral Ölûyor' adh bir
oyunda rol almıştım. Bu oyun bana gerçekte ne yap-
mam gerektiğini gösterdi. Bir dönem tiyatro ve resim
arasında karar veremedim. Dekor çalışmalan da ilgi-
mi çekiyordu. Sonuçta birçok alanda çalışabilirdim,
ama her şey kendi kendine yoluna girdi. Önce bir
ajansa başvurdum. Daha sonra Jacques Maudair'le
birlikte bir oyun için turneye çıktım. Andre Techine
beni 'Rendez-Vous' adlı fılm için seçinceye dek sü-
reklı çalıştım.Boşlukta olduğumu hissediyordum ve
içımde hep bir şüphe vardı. Bunlara rağmen kaybet-
mediğim tek bir şey vardı. Kendime karşı olan güve-
nim!
Hiç tûkenmeyen bir enerjim vardı
-Anne ya da babanız sizj hiç çabşürdı mı?
Tiyatro derslerine annemle birlikte 13 yaşımdayken
başladım. Annemin tiyatro dersleri verdiği bir kulüp
vardı. Orada pek çok oyunda rol aldım. Paris'teki oku-
lumda da benzeT imkânlara sahiptim. Dolayısıyla ti-
yatro ve resime orada da devam ettim. Aktris olmaya
karar verdiğim anda gidip konservatuvara kaydoldum.
Jean- Pierre Martino ile de orada tanıştım.
- Jean-Pierre Martino size çok güvenryordu. Bugün
hâlâ görüşüyor musunuz?
Onun derslen çok ılgımi çekiyordu. Bitmeztüken-
mez bir enerjim vardı ve her şeyi öğrenmek isn'yor-
dum. Hiçbir zaman önüme hazır bir şey koymadı. Hep
beni daha çok çalışmaya yöneltti. Ö zamanlar bunu
bir haksızlık olarak görüyordum. Oysa şu andane ka-
dar haklı olduğunu anlıyorum.
- O dönemde kendinizi yahuz hissediyor muydu-
nuz?
Okulda çok arkadaşım vardı. Ancak 18 yaşında ça-
lışmaya başladım ve doğal olarak onlardan ay-
nlmak zorunda kaldım. Işin başındaydım ve
yalnızolmak benim için bir avantajdı. <*
- O dönemde stri tamyan insanlar çok
hırsb oiduğumızu söylüyorlardı.
Husım 'dışsal' değildi. Içe dönüktü.
Yeni insanlarlatanışma, ilerleme iste-
ği vardı içimde. Bunun için de riske
atılmak. Hayatımı istediğim gibi ya-
şamak için de hepsini tek tek
gerçekleştirdim.
- tlk kamenı karşısına ne zaman
geçtiniz?
Pascal Kane'nin 'Liherty BeOe' •
adlı filminde. Çok tecrübesizdim.
Ancak o gün çok önemli bir şe\
ögrendim. Bir oyuncu sahnede
enerjisine hâkim olmayı öğrenme-
li.
- 80'H yıllann başuıda hayran
olduğunuz sanatçılar >ar mıydı7
Mesda Fransa'nın o dönemdeki
üçstanlsabelle Adjani, Miou-Mi-
ou ve lsabelle Huppert arasında.
Sinema afişlerini metrolarda gö-
rüyordum. Ama sinemaya fazla gitmez-
dim. O sıralar daha çok tiyatro oyunlannı takıp edi-
yordum. Pierre Pradinasve DarioFoözellikle beni he-
yecanlandıran iki isim. Strehlerve Peter Brookda. Si-
nemayla tanışmam çok daha sonra oldu. Annemin
tavsiye ettiği filmleri görmeye gittim. Pasolini, Tar-
kovsky,TanveFellinL
- Godard ve DoiDon'la çalışırken tutumlan sizi et-
kiledimi?
Çalıştığım yönetmenlerin çoğunu daha önceden ta-
nımıyordum ve filmlerini de seyretmemiştim. Bunu
bilerek yapmadım. Ancak bazen böyle daha iyi oldu-
ğunu düşünüyorum; çünkü çok daha rahat ve samimi
davranabiliyorum.
- Yine aynı dönemde ilk kez Sandnne Bonnaire'le
karşılaştınız. Renaud de Victor'un 'Le Meilleur de la
Vie' adhfilmininçekimkrinde_
Tamamlayamadığım zor bir çekim. Fihnden sonra
Sandrinele tekrar karşüaştık. Aramızdaçok güzel bir
bağ oluştu. Ondan öğrendiğim en önemli şey: Bir
oyuncunun hayatında iniş ve çıkış noktalan arasında
çok ince bir çizginin olduğu.
-'Rendez-Vous' adb filmin Cannes'da gösterilme-
sinden sonra, arükherkessizj tanıyordu. İlk festhalde-
neyiminiz nasıl geçti?
Bu benim için bir oyun gibiydi. Bir arkadaşımla bir-
likte katıldım ve fazla ciddiye almadan oyunumu oy-
nadım.
- Kısa bir süre sonra da Leos CaraxTa karşuastmız.
İlk görüşmeniz nasıldı?
Beni festival sırasında görmüş ve benimle tanışmak
istemiş. Paris'te bir cafede buluştuk. İlk fümi olan
'MeetsGirl'ü görmüştüm. Filmi bcğendiğimi söyle-
diğimde çok şaşırdı. Beni, 'La Boum'tarzındaki fılm-
lerin daha çok etkilediğini düşünüyormuş. 'Mau\ais
Sang' adlı fîlmin senaryosunu bana verdi. Kafasında
rol için beni düşündüğünü söyledi. O dönemde baş-
ka bir çalışmam vardı; ama rolü kabul ettim.
- Sinemayı Leos Caraı'la keşfettiğinizi söylemişo-
niz,
Hazırlık aşamasında bana film izlememi önerdi.
Dreyer, LUttan Gish, Vıdor, Griffith gibi isimleri onun
sayesinde keşfettim. Ancak asıl öğrenme aşaması, çe-
kimleri 9 ay boyunca süren filmimiz sayesinde oldu.
İlk kez kameramn varlığını bu çekimler sırasında his-
settim. Yönetmen ve kamerayla olan ilişki çok önem-
li.
- Bu filmden bemen sonra Philip Kaufman'la bir-
Bkte'Varolmanın Dayanılmaz Hafıflıgi' adhfilminçe-
khnlerine başladmız.
Bir anda önüme gelen bir teklifti. Çekimlerin baş-
lamasına bir hafta kala benim rol alacağım belli oldu.
Çekimler boyunca başka hiçbir şey yapmaya vaktim
yoktu. İlk hafta çok endişeliydim. Bir de dil sorunum
vardı. Ingilizce'yi çok kötü konuşuyordum.
'Gızü utangaçhğımı yansrtmak istedi'
-' Köprü Üstü Aşıklan' nın çekimleri çok uzun sür-
dü.
O kadar uzun ki bir ara, senaryoyu çok beğenme-
me karşın her şeyi bırakıp gitmeyi düşündüm. Hatta
yaşadığım şehri bile. Ancak uzun da olsa çekimlerin
bitiminde ortaya çıkan füm beni olduğu kadar seytr-
ciyi de tatmin etti, sanıyorum.
- Bufilmdensonra hayatuuzdaki pek çok şeyi de-
ğiştirdiniz. Ajansınızı, yaşadığınız yeri—
Deprem sonrası gibiydi. Yıkılan bir evi yeniden in-
şa etmem gerekiyordu. Birtakım şeyleri çok oluruna
bıraktığımı düşünüyordum; ve bir an önce onlan dü-
zene sokmalıydım. Ingiltere'ye gittim. Değişikliğe
çok ihtiyacım vardı. Içsel bir yolculuğa...
- Louis MalleveKrzysztof. Ha>-annEdakiiki önem-
li fflmc imza atan yönetmenJer.
Louis ve Krzysztof, her ikisi de tek ve aynı fotoğ-
rafımı görerek beni seçtiler. Önce rol için çokgenç ol-
duğumu düşünseler de, bu fotoğraf onlann düşünce-
sini değiştirdi. 'Fatak'da ve 'Bteu'da (Mavi) canlan-
dırdıgım karakterlerin benzeştiği yerler çok fazlaydı.
Her ikisi de büyük bir kaybın ardından yaşama sıkı
sıkı baglanan karakterlerdi.
- Mavi'dekivoruımmuzdahaöncekBerdençok fark-
hydı.
Filmin çekimlerinden kısa süre önce yakın bir ar-
kadaşım kocasını ve çocuğunu kaybetmişti. Bu fılmi
bir parça da onun için yaptım diyebilirim. Daha önce
hiçbir filmini izlemediğiîn Kiesknvski de annemin en
çok beğendiği sinemacılardan biriydi. Krzysztof'un
bana söylediği bir söz odaklanmamı pekiştirdi. 'Se-
nin gizü utangaçuğını yansrtmak istryonım, o kadarf
Tamntino, Broadwayde
sahneye çıkacak
m Alfred
HitChCOCk'un da 60
yıl önce bir buzdağına
çarparak batan ve tüm
dünyayı sarsan trajik
bir deniz kazasıyla
birlikte tarihe kânşan
'Titanic'le ilgili bir
film yapmak istediği
ortaya çıktı. 1938
yılında Hitchcock'la
yapılan bir söyleşi
sayesinde yönetmenin
bu fîlmi çekmesinin
insanlan deniz
yolculuğu yapmaktan
soğutacağı
gerekçesiyle bazı
gemicilik firmalan
tarafindan engellendiği
anlaşıldı.
• Plnk
Floydun
1971
yılındaki
BBC
kayıtlan
bulundu.
Kayıtlar
önümüzdeki
günlerde CD
halinde
piyasaya
sürülecek.
BBC'nin serisine
önümüzdeki günlerde
Who, Jimi Hendrix ve
Queen'in CD'lerinin
de eklenmesi
bekleniyor.
• Jodle Foster,
Bruce Beresford'un
yeni filmi 'Double
Jeopardy'de başrolü
oynuyor. Foster filmde
kocasmı öldünnek
suçuyla yargılanan
genç •bir kadın»
canlandınyor. Cezasını
çekip de iş işten
geçtikten sonra
kocasının hâlâ hayatta
olduğunu keşfeden
kadın, bu kez onu
gerçekten öldürmeye
karar veriyor.
• Tom
Hanks ve
Meg Ryan,
yönetmen
Nora
Ephron'un
yeni filmi
'You Have
Mail'de
başrolleri
paylaşıyorlar.
Film, 1940
yılında Macar
yönetmen Ernst
Lubitsch tarafindan
çekilen ve
başrollerinde James
Stewart ile Margaret
Sullivan'ın oynadığı
'The Shop Around the
Corner'ın ikinci
versiyonu.
• Crateful Dead
müzesi açılıyor.
Kalifomiyah efsanevi
müzik grubunun
sözcüsü Dennis
McNally'nin yaptığı
açıklamalara göre
müze, iki yıl önce
yaşamım yitiren grup
lideri Jerry Garcia'nm
anısına ithaf edilecek.
Oluşturulması
planlanan yerin klasik
anlamda bir müzeden
çok Grateful Dead
hayranlannın gidip
müzik dinleyebileceği,
grubun video
kayıtlanm
izleyebileceği
ve '6O'lı yıllan
yeniden
yaşama fırsatı
bulabilecekleri
bir ev olacağı
söyleniyor.
•
Roseanne
üçüncü
kocasından da
boşanıyor. Ünlü
Amerikalı komedyen,
kendisinden on beş yaş
küçük şoförü ve
koruması Ben
Thomas'la 1995 yılının
Sevgililer Günü'nde
evlenmişti.
• Robert De Nlro
Jonathan Pryce, Sean
Pean ve Natascha
McElhone, yönetmen
John Frankenheimer'in
31. filminde başrolleri
paylaşıyorlar. Gerilim
türünde bir çalışma
olacak filmin adı
'Ronin'.
• Abel Carrizo
Şili'de sahnelediği bir
oyunda canli sevişme
sahnesine yer verdiği
için ülkede tartışmalara
yol açtı. Hakkında
soruşturma açılan
Carrizo 'Kendimi
açıklama ihtiyacı
duymuyorum.
Amacım
insanlan şoke
etmek değildi.
Seksin oldukça
doğal bir olay
olmasına
karşın sürekli
gizlenmesini
anlamıyorum"
dedi.
• Amalia
Rodrlguez
77 yaşında yeniden
keşfedildi. Portekizli
efsanevi fado şarkıcısı
Rodriguez'in
çalışmalan 1974
devrimi sırasında
durdurulmuştu.
Rodriguez bugün
ülkesinde yeni
başanlara imza atmaya
başladı.
• Hugh Crant
yönetmenliğini Kelly
Makin'in yapacağı
'Mickey Blue-Eyes'
adlı filmde bir sanat
eserleri satıcısını
canlandıracak. Filmin
çekimleri bu ay New
York'ta başlıyor.
• Ouentin
Tarantlno ı%7
yılında
Audrey
Hepburn'ün
başrolünü
üstlendiği
'Wait Until
Dark' adlı
filmin
Broadvvay'de
sahnelenecek
olan tiyatro
versiyonunda
rol alacak.
Pulp Fiction ve yeni
gösterime giren Jackıe
Brown gibi filmlerin
yönetmeni olan
Tarantino mart ayından
itibaren sahneye
çıkacak. Ünlü
yönetmen sinema
konusunda da bir korku
fılmi çekmeyi ve Al
Pacino ile birlikte
çalışmayı istiyor.
• Sean Pennin
başrollerini Kevin
Spacey ve Meg
Ryan Ia paylaştığı
'Hurly Burly' adlı
filmin çekimleri
başl adı. Yönetmenliğini
Anthony Drazan'ın
yaptığı fılm,
hayatlanna yeni bir yön
vermek isteyen birkaç
komedyenin başına
gelenleri konu
ediniyor.
• Ray Charles
Florida'daki
sorunlu
gençliğini
hatırlayarak
Los Angeles
polisinin
gençlere
yönelik
program-
lanna 25 bin
dolar bağışta
bulundu.
Charles yaptığı
açıklamada gençlere
doğru yolun
gösterilmesi için
elinden geleni
yapacağmı belirtti.
BUGUN
• CRR Konser Salonu'nda saat 20.00'de Yarkın
Türk Ritm Topluluğu'nun konseri izlenebilir.
• YAPISANATEVİ Osman Akgün Sahnesi'nde
saat 15.00'te Figen Genç'in 'Azeri Türküleri'
başlıklı konseri yer alıyor (250 26 34).