05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 21 EYLÜL1997 PAZAR PAZAR KONUGU 1974 Barış Harekatı 'nda Atina Büyükelçisi olan emekli diplomat Kamran Gürün Türk-Yunan ilişkilerini değerlendirdi 'Kıbrıslı Rumlar razı olmaz, yalıuzca ister' & Ul\Ug Yunanistan Başbakanı Kostas Simitis'in Türkiye'ye yakınlaşma politikasından yüz seksen derece dönmesinin yankılan sürüyor. Bir süre bu yumuşak politikayla Türk-Yunan sorunlanna "nihayet" çözüm bulunması aşamasına gelinebileceği umutlan sürdükten sonra ortam yine belirsizliğe büründü. Ne oluyordu da Türkiye ve Yunanistan sürekli olarak bu inişleri ve çıkışlan yaşıyorlardı? Kıbns, Türk-Yunan ilişkilerini ne ölçüde zehirliyordu? Gerçekten bir çözüm bulunması istense baş\-urulması gereken çareler nelerdi? Konuyu ve ortaya çıkan bu sorulan 1974 Kıbns Harekatı sırasında Atina Büyüİcelçiliği, 12 Eylül 1980 darbesinden sonra Dışişleri Bakanlığı'nm Genel Sekreterliği'ni yapan emekli Büyükelçi Kamran Gürün'le konuştuk. SÖYLEŞİ LEYLA TAVŞANOGLU Siz 80 'liyülann başında DışişleriBakan- lığı GenelSekreteriiken Yunanistan 'ın Ankara Bü- yükelçisi George Papulias 'a nota üzerine nota ver- miştiniz. Bu notalan Yunanistan 'ın hangi girişim- lerine karşı vermiştiniz? - Gazetecilerin yanlış tefsir ettikleri bir olay var. Nota vermek mutlaka bir olayı protesto etmek anla- mına gelmez En basit şeyler ıçin de nota verilir. Ör- neğin, ızne gideceksitıiz. Dışışleri'ne nota verir, öy- le izne gidersinız. Papulias'a nota üzerine nota ver- mistiniz, derken Türkiye'yle Yunanistan arasında sürekh olay çıkıyormuş da onun için bu notalar ve- riliyormuş, anlamı çıkıyor. Ben Dışişleri Bakanlığı Genel Sekreten olduğum sürece Andreas Papand- reuseçımlen kazanıp başbakan oluncaya kadar Tür- kiye'yle Yunanistan arasındakı ilişkiler yumuşak bir zemınde gitti. Ama Papandreu seçildikten sonra iliş- kiler gerginleşmeye başladı. Dolayısıyla benim za- manımda verilen notalar günlük işlerle ilgiliydi. Bunlan da şahsen ben vermemiştim. • ^ • H Evet de gazete arşivlerindeki haberlere baküacak olursa o zamanki notalar bu kadar basit nedenlerie verilmemiş... Yunanistan 'ın bazı giri- şimlerine karşı verilmiş. - Girişimler şunlar olabilir: Örneğin Yunanlılann Ege hava sahasında bir tu- tumlan vardır. Karasulan dışında da altı milin üze- rinde, 12 millık bir hava sahasını kendileri için ka- bul etmişlerdır. Ama Türkiye bunu kabul etmez. Do- lajnsıyla Yunanlılann altı millik hava sahasına de- ğil. bunun dışındaki altı millık hava sahasma uçak- lanmızgırer. Yunanlılarda "Binmhavasanaınızate- cavüzettiniz" diye bize nota venrler. Biz de bunu ka- bul etmeyiz. Yani bu, nota alışverişi olur. Ama bu fevkalade bir durum değıldir Artık alışkanlık hali- ne gelmiştır. Bunun dışında günlük olaylar olabilir. Yunanistan basınında Türkiye aleyhinde uygunsuz bir yazı çıkmış olabilir. Ya da Türk basınında Yuna- nistan aleyhinde, onlann hoşuna gitmeyecek bir ya- zı yayımlanmış olabilir. Bunun üzerine de notalar ve- rilir. • • • • Siz Dışişleri Bakanlığı Genel Sekrete- ri'yken 1981 Nisan ayında Yunanistan Savunma Bakanıolan EvangelosAverofTürk basmınabirde- meç vermiş, "Ege, Türkiye'yle Yunanistan arasın- da bir banş denizi olmalı" demişti Demecindesöy- lediği bir başka cümle de "Türk Silahlı Kuvvede- ri'nin demokrasiyi savunmak için 12 Eylül darbe- siniyaptıklanna inanıyorum "du. Bu demeç üzeri- ne muhalefette bulunan PASOK lideriAndreas Pa- pandreu, Averof'u vatana ihanetle suçlamışü. Siz- ce Averof, bu tepküeri çekeceğini bile bile neden bu sözleri söylemişti? - Evangelos Averof. Türk-Yunan ilişkilerinin yu- muşamasını ve askeri cuntanın 1967'de yaptığı dar- beden önce Karamanlis'ın başbakanhğı döneminde- ki durumuna gelmesıni içtenlikle isteyen bir insan- dı. Türk-Yunan ilişkilerinin yumuşamasının her iki ülkenin menfaatine olacağına inanırdı. Dolayısıyla Averof un bu sözleri onun normal hissiyatının bir ifadesidir. Bu sözleri neden o tarih- te söylediğıne gelınce.. O dönemde Türk ve Yunan dışişleri bakanlan yılda üç kez buluşurlardı. Buna bağlı olarak ikı ülkenin genel sekreterleri de bir ara- ya gelirlerdi. Bu, havayı yumuşak tutmaya yarayan bir sıstemdi. O dönem, iki tarafin da herhangı bir ta- viz vermelen durumunda kendi ülkelerinde vatan haıni ılanedilmeleri ıhtımalı vardı. Sorunlarartıkke- mıkleşmişti. Kemikleşmış sorunlarla kolay kolay düzlüğe çıkılamaz. Buna karşılık iki taraf arasında hava yumuşak olsun, yeni bir olay çıkmasın diye çok dikkatlidavranılırdı. Averof un konuşmasını buçer- çeve içinde değerlendirebilirsiniz. Yine o tanhlerde gerek Kenan EvTeo'in, gerekse dönemin başbakanı BûlendLlusu'nun,gereksedeMilli Savunma Baka- nı Haluk Bayülken'in buna benzer konuşmalan ol- muştu. • • ^ H Papandreu iktidara gelir gelmez neden Türkiye 'yle ilişküeri gerginleştirdi? - Papandreu, iktidara geldiğınde ilk ış olarak Tür- kiye'nin o zamanki Atina Büyükelçisi Fahir Ala- çsun'ı makamına çağırarak Türkiye'yle ilişkileri ta- mamıyla düzeltmek istediğini söyledi. Bu sözleri gazetelerde de yayımlandı. Böylece de Türkiye'yle bir çeşıt diyalog başlatma talebınde bulundu. • • • • Peki, sonra neden tam tersiniyaptı? - Bunun nedenini ancak tahminlere dayanarak izah edebilinm Büyükelçimizle iki görüşmesinden sonra alışılmış olan bakanla arasındaki toplanhlan da kesti. Ne oldu, bilemiyorum. O sırada özel bir o- laydaolmamıştı. Hatta Büyükelçi Fahir Alaçam'dan iki ülke arasındakı sorunlann önemli taraflannı ve sorunlann neler olduğunu gösteren bir notun kendı- sine venlmesinı ıstemiş, "'Bu notu sizin arşrvterini- ze göre verin Id ben onlan anlayayınT demişti. Ken- dı arşıvlerinde olmayan bir şeyi istiyorlarmış gibı davranmalan bize de garip gelmişti. Kendi dışişle- ri bu kadar açılmayı uygun görmemiş olabilir. Bir de büdiğimbir şey var Yunan Dışişleri'ndeTürkiye'yle ilişkilen çok fazla iyileştırmeyi isteyen insanlann sayısı varsa bile çok azdır. İki tarafarasındaki koşuüar bugün de sü- rüyor. Peki, bu koşullar attmda Türkiye'yle Yuna- nistan arasında biryakınlaşma olabilir mi? - tki taraf da isterse olur. Arada birtakım sorunlar var. Ege hava sahası, kı- ta sahanlığı, karasulan gibi... Bunlannbazılan tama- mıyla hukukı konulardır Yunanistan'ın tezi, "Ulus- lararası AdaletDivam'na gkkfim veonunvereceği ka- rarlan kabuledelim"dir. Yada söv lemek istedıği şu- dur: "Ben tek taraflı olarak bir şeyi kabul edersem hükümet olarak tutunamam. Ama uluslararası bir organdan çıkan bir karan, alevhimde de olsa kabul ederim." Bız başlangıçta kıta sahanlığı konusunda Uluslararası Adalet Divanı'na gıtmeyi kabul ettik, KAMRAN GURUN 1948 'de Dışişleri Bakanlığı 'na girdi. 1967'de Bükreş Büyükelçisi oldu. Çeşitli görevlerde bulundu. 1972 de Atina Büyükelçiliği ne atandı. Kıbns Harekatı sırasında büyükelçiydi. Bu görevini 1976 ya kadar sürdürdü. Bir süre sonra CENTO Genel Sekreteri oldu. 1979 da CENTO lağvedilince NA TO 'ya daimi temsilci olarak atandı. Ancak 12 Eylül 1980 darhesinin ardından Dışişleri Bakanlığı nın Genel Sekreteri olması istenince Ankara da kaldı. 1982 de emekliye ayrıldı. BunlarTürkiye'de iş sahibi insanlardı. Türkiye'den giderken buradakı işlerini de Yunanistan'a taşıdılar. Böylece de kendi elimizle Yunan ekonomısine kat- kıda bulunduk. Ben hiçbir zaman 1964'te "İkamet AnlaşmasTnın feshıni "mutlu bir karar" olarak kabul etmedim. • M ^ B Kıbns çıkarması sırasında siz Atina Bü- yükelçisiydiniz. Çıkarmadan sonra Türkiye, Kıb- ns 'la ilgili herhangi bir ödün vermeye hazır oldu mu? - Çıkarmanın iki aşaması vardır. Birinci harekât, ikinci harekât... Birinci harekâtta hiçbir sorun çık- madı. Dünyada hiçbir ülke buna karşı tepki göster- medi. Buna Yunanistan'ı da katabiliriz. Harekâtla birlikte Yunanistan'da askeri yönetim düşmüştü. Ka- ramanlis Pans'ten döndü ve başbakan oldu. Kara- manlis, Kıbns sorununu askerlerin Yunanistan'ın başına sardığı bir sorun olarak görüyor ve bundan samimi olarak kurtulmak ıstiyordu. Ben kendisinı ılk zıyaret edip Ecevit'in mesajını verdiğimde, bu konuda hazır bir havada görünüyor- du Ama ikinci harekatı Karamanlis kendisine karşı yapıhnış bir harekât olarak kabul etti. Bunu hiç ıçi- ne sindiremedı. ^ • M H Peki, birinci harekât neden biraz daha uzun tutulmadı? - Bu konuda epeyce eleşririler getirilebilır. Ama o günün şartlannı düşünerek karar vermek lazım. Demek ki biz o tarihte onu yapamamışız. Ondan sonra da gereğinden fazla yer almışız. Bu ikısi de vakıa. Eğer Maraş bugün kapalı böl- ge olarak kaldıysa demek ki bizim Maraş'a girme- memız gerekıyormuş. Maraş bugün terk edilmiş du- rumda ve her gün bir parça daha harap oluyor. Kıbns harekatı bittiğinde BM Genel Sekreten bir formül bulmak için Türkiye'ye geldi. Kontrol altına alınan toprakJann tamammın Türk tarafinda kalma- sının söz konusu olmadığını herkes kabul ediyordu. Bunu Türkiye de kabul ediyordu. O tarihte Ecevit'le yapılan konuşmalarda, kendı- si de topraklann yüzde 30'a indirilmesi için bir bö- lümünün iadesine hazır olduğunu söyledi. Genel sonra vazgectik. Neden kabul etmiştik, niye vazgeç- tık? Kabul eden hükümet başkaydı, vazgeçen hükü- met başka... B B İ ^ B Peki, Uluslararası Adalet Divanı'na gi- düseydi ne olurdu? - Aleyhimize bir karar çıkmış olabileceğini san- mıyorum. Ama hükümet istemeyince kaldı. Bu me- seleler ancak Uluslararası Adalet Divanı'na giderek halledilir. Başka şekilde halledilmez. Adalet Diva- nı'na ya da hakeme gidersıniz. Ortaya çıkacak kara- n iki taraf da kabul edecek olursa bu sorun çözül- müş olur. Hava sahası suni bir sorundur. Yunanistan bundan vazgeçebilir. Ashnda vazgeçiyordu da. Bir anlaşmaya da varmıştık. Ama vanlmış olan anlaş- mayı Ankara daha sonra kabul etmek istemedi. San- ki daha lyisini elde etmek mümkünmüş gibi davran- dı. Ankara'nın o tarihte kabul etmeyip de şimdi ka- bul etmek istediği noktalan da şimdi Yunanistan ka- bul etmiyor. Konulardan birisi de adalann silahlan- dınlması. O tarihteki dünya konjonktürüyle bugün- kü çok farklı. Adalann silahlandınlmasını çok bü- yük bir sorun olarak görmemek lazım. Yunanistan, hava sahasında 12 mılde ısrardan vazgeçerse öyle sa- nıyorum kı Ankara da adalann silahlandınlmasını sorun yapmaktan vazgeçebilir. Anlaşmalar vardır, a- ma onlara karşı bir şeyler yapıldığı zaman da bunu kabul etmek zorundasınız. Yunanistan. "Bana sakta- n ihrimaB vardır. Kendimi korumak için silahlan- mak zonındaymı'' derse çok fazla bir şey söyleye- mezsıniz. Çüıikü asıl adalann silahlandınlması Kıb- ns harekâtından sonra başladı. Peki ondan önceyok muydu? -Vardı. Ama Rodos'la Limni'deki havaalanı çev- resinde vardı. Ama Kıbns harekâtından sonra bütün adalar silahlandınldı. İ H ^ I M Ege ordusunun kurulmastndan sonra da iyice tedirginlik duymaya başlamaddar mı? - Hayır. Dördüncü Ordu ya da Ege Ordusu'nun bir karargâhtan başka bir şey olmadığını bıliyorlar. Dördüncü Ordu'nun o karargâhını da oradan kaldı- np başka bir yere göfürmeye hazırdık. Yunanlılar bunlan bahane olarak kullanıyor. Bun- lar suni olaylar. Bunlar düzeltilebilir; büyük sorun- lar değülerdir. Asıl büyük sorunlar kıta sahanlığı ve azınlıklardır. Bugün Türkiye'de Rum azınlığı hemen hemen yok denecek kadar azdır, ama Batı Trakya'da hâlâ belli bir Türk nüfus yaşamaktadır. Biz böylece Yunanistan'a karşı elimizdeki denge unsurunu kay- betmış durumdayız. tstanbul'da 100 küsur bin Rum varken Batı Trakya'dakı Türk asıllı Yunan vatandaş- lannm haklannı çok daha rahat koruyabiliyorduk. ^ • • H Peki, Türkiye'deyaşayan Yunan vatanda- şı Rumların sınırdışı edilmelerine yol açan 1964 kararnamesi nasd çıka? - 1964'te Kıbns'taki kriz yüzünden. Ama bu ki- şiler Kıbns'ın karşılığı değildi ki. .Ashnda bu karar- name de değil. anlaşmanın feshiydi. Anlaşma feshe- dilince Yunan uyrukJu Rumlann Türkiye'de oturma izinleri yenılenmedi. Dolayısıyla da Türkiye'yi terk etmek zorunda kaldılar Sekreter ise yüzde 30'dan daha aşağı ınilmesini isti- yordu. Onun savunduğu oran yüzde 28 dolayınday- dı. Ecev ıt hükümetten yenı bir karar geçıremeyece- ğinı söyleyince mesele ortada kaldı. Sonra da seçim- lere gidilirse tek başına iktidar olacağını tahmin ede- rek ıstifa etti. Güzelce Erbakan'ın oyununa geldi. Yani demek ıstediğım, o sırada alınan topraklann yüzde 30"unun üzerindeki bölüm venlmeye hazırdı. Yine o tarihlerde Rauf Denktaş'ın bu konuda söyle- yecek çok fazla bir sözü yoktu. •İHHB Peki, daha sonra ne oldu? - Daha sonra Kuzey Kıbnslılar o araziye alıştılar. Türkiye bugün toprak vermek istese de onlar kabul etmezler. Bugün içinde bulunduğumuz nokta ashn- da o. • • • • Yani çözümsüzlük, çözüm olarak mı ka- bul edilmeye başlandı? -Evet. Böyle bir statüko devam edebilir mi? - Ediyor.-Ediy Bir tarafekonomik abluka alttnda. Öbür taraf ise AB 'den ve başka uluslararası kuruluşlar- dan aldığıyardunlar vefonlarla müreffeh bir hayat yaşıyor... - Güney Kıbns, AB'den yakın bir tarihten beri vardım alıvor. Ama ondan önce de Rumlar mü- reffeh bir hayat yaşıyorlardı. Kıbns'ta şöyle garip bir durum var: Kıbns ikiye bölünmeden önce asıl zen- gin tarafı kuzeyiydı. İkiye bölünunce kuzey fakirleş- ti, güney zenginleşti. • • • Neden? - Kıbns aslında tunzm ve tanmcılıkla geçinen bir ülkeydı. Kuzey baştan başa turunçgil bahceleriyle kaplıydı. Oraya Türkler yerleşınce hayatlannda por- takal yetiştirmeyi bilmekleri ıçın bahçeler kurudu. Turizm gelişmedi. Buna karşılık Rumlar ne yaptılar- sa yaptılar, bütün zenginliklenni kuzeyde bırakma- lanna rağmen bugün kuzeyden kat kat zengin hale geldiler. Bunun nedenini iyı araştırmak lazım. Bu- nu aradığınız zaman da kusurun yine izlenen baa yanlış politikalardan kavnaklandığı ortaya çıkıyor. ••^H Şimdi ne olur? - Bugünkü durum devam ediyor. Türkiye, sürek- li olarak müzakere istiyor. Ama ne Kuzey. ne de Gü- ney Kıbns müzakere istiyor. Bunlann nedenleri de- ğişik. Esas Güney'in tutumu çok önemli. Çünkü bir müzakereye vanlır. bir sonuca ulaşılırsa Güney ken- disinin katlanacağı fedakârlığın geri dönülemeye- cek ölçüde olacağını çok iyi bılmektedir. Örneğin, sınır tespıt edilecek olursa Güney Kıbns, Kuzey'e bıraktığı araziyi hepten kaybetmiş olacaktır. Oysa bugünkü statükoya göre Kuzey "dekı topraklar ışgal altında. Güney, "'Bu topraklar bana geri verflsin"di- yor. Kuzey'in tutumu daha değışık. Bir konfederas- yon üzennde anlaşılsa da belirli bir demarkasyon çızgisi çizmek lazım. Yugoslavya'da aynı şeyı yap- tılar, oldu. Yani Dayton Anlaşması 'nı mı kastediyor- sunuz - Bosna'nın Sırbıstan'la, Hırvatistan'la bir sının oldu. Şimdi Kuzey ve Güney Kıbns'ın da bir sının olacak. Bu sınır çizildiğı zaman istesenız de isteme- senız de kuzeydeki birkısım arazıden vazgeçmek zo- runda kalacaksmız. Denktaş gerçi bunu istemiyor, ama Türkiye. ''Baş- ka çareyoL YapmaklazurTderse Denktaş ıstifa ede- bilir Ama "Ne \apalım. istifa efdenecek olursa da bundan vazgeçebilir. Ama o çizgiyi çizmeye Güney Kıbns razı olma- yacak. Bütün mesele bu. Güney Kıbns razı olmadı- ğı ve müzakereye de orurmadığı için istemeye de- vam ediyor. , Güney 'in bir de AB üyeliği süreci başla- - O zor. AB bunu bir tehdit unsuru olarak ortaya attı, ama şimdi zamanı geldiğınde bundan nasıl kur- tulunız diye çare anyorlar. AB her istediğini yapma imkânına sahip değil. Üstelik her istediğini başka- lanna dayatma imkânına da sahıp değil. Kıbns'ı Tür- kıye'nin AB'ye girişinı zorlaştıracak bir unsur ola- rak kullanıyorlar. Türkiye 'nin tezi, Londra ve Zürih anüas- malan uyannca Kıbns 'ta hiçbir toplumun tekyan- lı olarak başka bir uluslararası antlaşmayagireme- yeceği biçiminde... -Sanıyorum onun tam tabiri *tertiptere'"dır. Bu an- laşmalar yapılırken oradaki ^ertip" sözcüğünden kasıt, iki taraftan herhangı bırinın gidip de Sovyet- ler Birliği'yle anlaşma yapmalannı engellemek. Her- halde o anlaşmalar yapılırken günün birinde Güney Kıbns'ı AB'ye alacaklar da Türkiye'yi almayacak- lar, düşüncesı hiç kimsenin aklının ucundan bile geç- miyordu. Eski Dışişleri bakanlanndan İlter Türk- men, birkaç ay önce bana verdiği bir demeçte, "1991'de Maraş'ı ve Kuzey Kıbns'ta altı önemli noktayı vermeye hazırdık " demişti. Türkiye ve KK- TC neye karşılık bunlan vermeye hazırdı sizce? - Bunun karşılığı Kuzey Kıbns üzerindeki eko- nomik ambargonun kaldınlması, Kuzey Kıbns'm dış dünyayla temasının kabul edilmesı. Kuzey Kıb- ns pasaportlannın kabul edilmesi gibi konulan içe- riyordu. Bu bir paket halindeydı. Biz bu paketi ka- bule hazırdık. Ama bunu yine Rumlar kabul etme- di. Makarios'un Kıbns Anayasası'nı değiştüme ta- rihinden bugüne gelın. Rumlar bazı tekliflerde bu- lunurdu. Bizim taraf bunlardan bazılannı kabul ed- er, ama onlar bunu görünce hemen teklıflerinden vazgeçerlerdi. Bu tutum hâlâ devam ediyor.BM Ge- nel Sekreteri'nin bazı raporlan anlaşmaya vanlmış da iş bitmiş gibı bir havadadır. Ama ikinci bir top- lantı yapılır, Rumlar \uzgeçerler. Bizim ne yazık ki yapamadığımız şey bunu dünyaya anlatabilmek. Biz bu konuyu öncelikle büyük devletlere anlatmak zo- rundayız. Bız bunu şimdiye kadar NATO'ya niye gö- türmedık, onu da bılmiyorum. NATO'yu örgüt ola- rak almayalım da NATO'nun büyük devletlerinin hakemliğini isteyebilirdık. Bunu yapamadık. Biz bundan kurtulmak için bunu başarabilirdik. Her taraf için de iyı olurdu. Karşı taraf da bunu kabul edememezlik edemezdi. Şimdi Ecevit, "Kıb- ns Fatihi" olarak Kıbns'tan bir kanş toprak verme- nin karşısına çıkan bir politika içinde görünüyor. A- ma böyle bir politikayı hiçbir zaman uygulama im- kânı yok. O kadar şahin idiyse 1974"te binnci harekatı bir- kaç gün daha devam ettirip ateş kesmeseydi. Hare- kât üç gün daha devam etseydı ış biterdi. Ecevit şa- hinliğini orada gösterecekti, şimdi değil. Reklamcılığm "değerli" yaratıcılarma çağrı ... Birçok sektöre, pazarlama iletişiminin her alanında hizmet \eren reklam ajansımıza, profesyonel reklam sanatçıları arıyoruz. Mesajın elden kaçıp hedefi şaşırmasına ızın vermeyen, yaratıcıhğıyla ulaştıgı ufukları yenıden değerlendirerek ilerleyen, yeteneğinı ve yaratım sürecının heyecanını grubundaki arkadaşlarını yönlendırerek paylaşmasını bılen A R T t R F K T Ö R I F yogun ış ortamınm zorlayıcı koşullannda bile heyecanını kaybetmeden çalışacak. mesleğinde bulunduğu yeri aşma zamanımn geldigıni dûşunen genç, dinamık A F İ K F R T F P Kendıleriıu bu nıtelıklerle özdeşleştırebılen reklam sanatçılannın, kısa özgeçmişlerini, 26 Eylul 1997, Cuma gününe kadar, 257 89 27 no'ya fakslamalannı nca ederiz. B^şvurutar gızh mtuUcak ve yanulanacakar ÜNİVERSİTELİ GENÇLER! Ailenize yük olmayın. EMEKLİLER! Kahvelerde oturmayın. LİSEMEZUNU İŞSİZLER! Biz kültür hizmeti yapıyoruz. Taksitle KİTAP SATIYORUZ. Deneyin, SİZ DE YAPABlLtRSÎNtZ. En azından geçiminizi sağlayabilir. daha fazlasını KAZANABİLİRSÎNİZ. Görüşeceğiniz kişileri ve adresleri biz veriyoruz. GELİN BİZİMLE ÇALIŞıN. Ortak üretimi hakça paylaşalım. Gelbal Basm Yayım Ltd. Şti. lstiklal Cad. Küçükparmakkapı Sk. 10/1 BEYOĞLU-tSTANBUL Sevgili eşim Elif'i başanlı operasyonla sağlığına kavuşturan Haznedar Hastanesi Genel Cerrahi Bölüm Başkanı, Değerli insan, can dostum Sayın Opr.Dr. Armağan Ozel'e, Sayın Opr. Dr. Üyas Şahin'e, Sayın Anesteziolog Dr. Salamon Ovadya'ya, Saym Dahiliye Uzmanı Dr. Zuhal Taıızer'e, ilgi ve desteğini bizden esirgemeyen değerli dostumuz Sn. Opr. Dr. Gıyasettin Budan'a ve tüm hastane personeline sonsuz şükranlanmı sunanm. Dt. Sait Yıldız Ekrem Gökşin'in eşi, kardeşimiz NURAN ERTAN GÖKŞİN'İ kaybettik. Cenazesi 22 Eylül 1997 Pazartesi günü Maltepe Camii'nde kılınacak öğle namazından sonra toprağa verilecektir. AİLESt
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle