23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 21 EYLUL 1997 PAZAR HABERLER Türkiye'nin insan haklan ihlalleriyle dolu karnesinden kurtulması için en kalıcı çözüm '^ıfeniden demokratik yapılanma' Prof. Dr. MEHMET SEMİH GEMALMAZ (tÜHF öğretım üyesi, IV İnsan Hakla- n Hukuku Araştırma ve Lvgulama Mer- kezi Müdür Yardımcısı, Istanbul Baro- su tnsan Haklan Merkezi Başkanıj •y^ütün açıklananlar "resmi bel- #^#geler"dir. "Resmi belge". ğ ~\ Strasbourg Komisyonu önün- Jm,^ de vatandaşına dışkı yediren kamu görevlisinin eyleminin şikâyet edildiği davada. Türkiye'nin tazminat ödemeyi kabul etmek zorunda kaldığı kararda karşımıza çıkmaktadır. "Resmi belge". Avrupa Işkencenin Önlenmesi Komitesi'nin. Türkiye'de yaptığı denetimler sonucunda hazırladı- ğı bulgulannı içeren ve sıstemin en ağır yaptınmını hem de iki kez uygulayarak alenileştirdiği "Kamuya Açıklama" ad- lı raporlannda yer verdiğı. işkence yap- makta kullanılan aletlerin belirlendiği saptamasında karşımıza çıkmaktadır. Bütün bunlar. hükümetler dışı örgüt- lerin de başvurduklan "resmi belge- ter"dir. Türkiye'nin resmi tepkisini içeren konuşmanın, komitenin aleni raporuna değil, gizli raporuna dayandırılmasi: Oüyükelçi Sayın Aktan'ınkonuşma- D sınm temel dayanağı, kendısı de özellikle vurguladıgı üzere, alenıleştiri- len "özet bulgular"dan çok, komitenin soruşturmayı yürüten iki üyesi tarafin- dan hazırlanan "gizli rapor^dur. Bu çerçevede Sayın Büyükelçi, bazı adlann kullanılması; demografîk veri- lerde hatalar; eylemcilenn nıtelendınl- mesinde kullanılan sıfatlar gibi. konuş- masının diğer bölümlerine egemen ol- duğu izlenimini veren soğukkanlı ol- mayan tepkiden daha farklı biçimde, hukuksal açıdan daha sağlam dayanak- lan bulunan argümanlan sıralamıştır. Nitekim. söz konusu sunuşun en faz- la ciddiye alınan bölümü de, bu argü- manlann yer aldığı bahisler olmuştur. Bu çerçevede üzennde durulabılecek bir sorun ise şudur: Bu konuşma ıle Türkiye, komitenin kendisine ilettiği "gizli raporu" büyük ölçüde alenileştirmiştir. Bununla birlikte, dolaylı biçhnde âle^ nileştirilen bölümün. gizli raporun ta- mamı olmadığı açıktır Sözü edilen aşamadan sonra, Türki- ye'nin uluslararası ölçekte argümanla- nnı kapsamlı biçimde sunabilmesi yön- temlerinden birisi de. gerek anılan "giz- li raporu* gerekse de Türkiye'nin res- mi karşı tezlerini içeren kendi raporu- nun bir araya getırilerek ya>ımlanması olabilir. Esasen Türkiye, bu konuda bir adım daatmıştır. Komitenin "özet bulgular" raporunu alenıleştirme karannı verme- sinin ardından. Türkıve'nin BM Nevv York Merkezi'ndeki Daimi Temsılcisi olarak o dönemde görev yapan Büyü- kelçi Sayın Ünal Batu aracılığı ile Tür- kiye anılan rapora ılişkın resmi tepkile- rini dile getirmişti. Büyükelçi Sayın Batu'nun Nevv Y- ork'ta dile getirdığı tepkıler. Bü>ükel- çi Sayın Aktan'ın BM Cenevre büro- sunda o evrede görev lı Daimı Temsil- cimiz sıfatıyla yaptığı ve yukanda de- ğerlendırdiöimiz konuşmasından ayn- dır. Nitekim. Büyükelçi Sayın Batu'nun Nevv York'ta sunduğu metin, BM Ko- mitesi'nin Türkiye'ye ilişkın "özetbul- gulan" yayımladığı yıllık raporunun ekleri arasında yayımlanmıştır. Başka deyişle, Türkıve. komitenin Türkiye raporuna ıkı a>n merkezde tep- ki göstermiş: bunlardan Nevv \brk'ta verilenı. komitenin resmi yayınında y- eralmıştır. (Türkiye'nin 29 11 1993 ta- rihli mektubuna ekli metin. UN Doc, A/C. 3/48-21,01 December 1993) Türkiye'nin Nevv York'ta sunduğu resmi tezlenn irdelenmesi ayn bir ince- lemeyi gerektıren önemli öğeler içer- mektedir. Bu venler ışığında. Türkiye, her iki sayın büyükelçimizin sunuşlan ıle ko- mite raporunu birlikte ya da iki sunuşu bütünleştirerek yeniden yayımlayabilir ve uluslararası kamuoyuna sunabilir. Parlamento ve ulusal kamuoyu bu raporların bilgisine ulaşmalıdır: A ynca, söz konusu komite raporu ile /l. Türkiye'nin anılan iki resmi sunuş- lannın doğrudan Dışişleri Bakanlıgı ta- rafından Türkçe'ye çevrilerek ulusal kamuoyunun bilgisine sunulması da herhalde yararlı olacaktır. Bu yolla, sa- dece ulusal kamuoyu ve ilgıli çevreler değil ve fakat bu konulan önemle ve öncelikle izlemesi gerekiyorsa, bu giri- şimlerin siyasal sorumluluğunu üstlen- mek durumunda olan hükümetler üze- rinde siyasal denetim yapabihnesi için, anılan raporlar, TBMM'nin sayın üye- lerinin bilgisine daha kolaylıkla ulaş- mış olacaktır. Gerçekten de ülkemizde üzerinde du- rulmayan önemli olduğu Süşünülmesi gereken sorunlardan bınsı de insan hak- lanna ilişkin Türkiye'nin uluslararası siyasasının, gerek üretilmesi gerekse yürütülmesınde bütün yükün, Dışişleri Bakanlıgı bürokrasisi üzerinde bırakıl- mış olmasıdır. Kuşku yok ki uluslararası siyasanın diğer boyutlan için geçerli olduğu gibi, insan haklan alanındaki uluslararası si- yasanın üretilmesinde de. bu alanın bi- rincı elden uzmanı olan dışişleri bürok- rasisinin rol oynaması doğaldır. Belki bu kadar dogal olmayan, özel- likle siyasal iktidann ve parlamentonun bu konuda yeterince inisiyatif kullanıp kullanamadığı; kendi payına da düşme- si gereken sorumluluğu etkin biçimde üstlenıp üstlenemediğinin. soğukkanlı, objektif ve bilimsel ölçütler kullanıla- rak tartışılamamasından kaynaklanan mevcut durumdur. Uluslararası askeri alanda, ulusal as- keri bürokrasi ile Dışişleri bürokrasi arasında oldukça etkin bir işbirliği yü- rütüldüğü, bu konuda askeri bürokrasi tarafindan dile getirilen \e alenileşen eleştiri ve ıstemlerin pek seyrek olduğu dikkate alınırsa, söylenebılir. Gerçi, Türkiye Cumhuriyeti'nin 54. hüküme- ti olan RP/TJYP koalisyon hükümeti ev- resinde, askeri bürokrasi, hükümetin yanı sıra doğrudan Dışişleri bürokrasi- sine yönelik bazı eleştirilerini de, hatır- lanacağı üzere, alenileştirmiş ve hatta Dışişleri temsücileri, belirtilen kaygıla- nn geçerli olmadığını, gerekli her ko- nuda etkin bir işbirliği ve görüş alış-ve- nşinin yapıldığını belirten karşı yanıt- lannı basına da açıklamışlardı. Ancak bu durum, bu eleştiriler ve yanıtlan, ge- nel olmaktan çok. söz konusu sıkıntıla- nn ıstisnai olduğunu sergilerniteliktey- di. Halbuki, sivil alanda, buna insan hak- lan siyasası da dahil olmak üzere, ge- nel uluslararası siyasa üretim alanında, Dışişleri-parlamento ilişkisi daha ko- puk izlenimi vermektedir. Türkıye'de, idarenin saydamlaştınl- ması gereği, demokratik hukuk devle- tinin kurumsallaştınlmasının önemli bir öğesi olarak zaman zaman dile getiril- mektedir. Bu çerçevede, Dışişleri bürokrasisi eliyle üretilen siyasanın da, her bir ko- nunun kendine özgü mahiyetinin elver- diği ölçüler ve duyarlılıklar içinde ka- larak kuşkusuz, şeffaflaştınlması ge- rekli gözükmektedir. Böyle bir adımın, usa hemen gelen i- ki yaran hatırlaülabilir: tlki. bir bakıma haksızlık yapılarak sadece Dışişleri bürokrasisine bırakılan sorumluluğun, usa uygun ve makul öl- çüler içinde paylaştınlmasıdır. lkincısi ise, Dışişleri eliyle üretilen siyasanın biçimlendirilmesinde. bu birimin daha geniş ve yaygın kaynaklardan olası ya- rarlanmasının önünün açılabilecek ol- masıdır. Idarenin hangi alanında olursa olsun. kapalı devre işleyen her mekanizma, kendi hıyerarşik düzeninin sarmalında, giderek kabuklarını güçlendirme eğili- mine girmekte ve bu yolla, alanının. sorgulanmazlık zırhıyla donatık. tekeli olma dürtüsüne giderek teslim olmak- tadır. Şu da yadsınamaz ki, böyle bir eğili- mi haklı göstermekte kullanılan ya da kullanılabilecek verileri de özellikle si- yasal çevreler kolayca sunabilmektedir. tdarenin, siyasal çevTelerin adam kayır- macı. liyakatı esas almayan, hukuka ay- kın istihdam politikalanndan, değişik alanlardaki çeşitli dayatmalanna kadar pek çok olumsuz tavnnın muhatabı, hatta mağduru olduğu da Türkiye'nin gözardı edilemeyecek bir gerçeğidir. Böylelikle, bir olumsuzluk, bir baş- ka olumsuzluğu beslemekte, güçlenme- sine yol açmaktadır. Öte yanda. ulusal bürokrasinin, ida- renin bir ölçüde kapalı devre işlemesi- ne zemin oluşturan önemli bir kaynak da idareden bağımsız, doğrudan siyasal çevreler, siyasal iktidarlardır. Bir rejimde, bazı alanlann ve konu- lann. siyasal çevrelerde bile. "Bu, par- tikrûstü mesdedir"yaklaşımı ile karşı- landığı bir vakıa ise, demokratik rejimin asgari gerekleri açısından bir sorun ol- duğu düşünülebilir. Oysa, en hassas ve önemli olduğu varsayılan konularda bile, farklı yakla- şımlann, görüşlerin üretilmesi, bunun teşvik edilmesi, sadece demokrasinin bir gereği değil, ama aynı zamanda da- ha sağhklı sonuçlara ulaşabilmenin de önkoşuludur. Farklı her görüşü savuna- nı düşman sayma saplantısının biricik tedavi reçetesi, çoğulculuğun da bir ge- reği olan, farklı olma hakkını içselleş- tirebilmiş olmaktır. Dışişleri bürokrasisinin, mali sınırlı olanaklardan, özellikle yurtdışı görev- lerde güvenliklerinin teminindeki güç- lüklere; bilgi ve belgelerin yeterli kap- samda edinilebilmesinden, siyasal ak- törlerin yurtdışı gezilerinde özel ziya- ret ve gezileri için de rehberlik etme an- garyasına zorlanmalanna; idarenin di- ğer birimlerine yönelttikleri uyan, eleş- tiri ve önerilerin çeşitli mülahazalarla yeterli biçimde dikkate alınmamasına kadar pek çok sorunla karşı karşıya bu- lunduİdan bilinmektedir. Ancak sorunlar ne boyutta olursa ol- sun, bu çalışmanın konusunu teşkil e- den. uluslararası düzlemdeki insan hak- lan siyasasının üretim sürecinde etkili olduğu izlenimini edindiğimiz ve kay- gısını taşıdığımız açmazlar, haklılık pa- yı kazanmamalıdır. Son söz şu olabilir: Türkiye'nin sorunlu insan haklan karnesi ve bunun kaçınılmazlıkla yan- sılannın görüldüğü dış politikası için öngörülebilecek en radikal ve paradok- sal değil, en kolay ve kalıcı çözüm şek- li; insan haklannın sistemli ihlallerine zemin oluşturmayacak bir demokratik hukuksal yeniden yapılandırmayı ve buna uygun yönetsel siyasa üretimini sağlamanın koşullannı yaratmaktan geçmektedir. BÎTTİ Analar Morsümbül'ü andı Gözahında ka\ıplann, faili mcchul cina>etierin son bulmasını ıste>en ka\ıp yakınlan. 123. kez Galatasam Lisesi önünde buluştu. M usa Anter'in eşi Ha- le Anter, Kızı Rahşan ve oğlu Dicle Anter'in de kâüldığı eylemde ka\ıp yakınlan, bu hafta 12 Eylül sonrasında BingöTde kay- bolan ve kendisinden haber alınamayan Hüseyin Morsümbül'ü andı. Morsümbül ailesine "Oğlunuzu hemen bırakacağız'" denildiğini söyleyen kayıp yakınlan, "Tam 17 vü geçti Morsümbül'ûn kayboluşunun üzerinden. Bugün bile anne Fatma Mor- sümbül biri camı bklatsâ, telefon çalsa *Ya gelen Hüseyinimse' diye yüreği eziliyor. Askeıierin 16 yıl önce ifade vermesi için 5 dakikalığına götürdüğü ve bir daha haber alamadığı ogiu Hüseyin için hâlâ kapıya ekmek bırakryor" dedikr. Kayıp yakınla- n daha sonra sessizce dağıldılar. İHI) tstanbul Şubesi önünde yapüan bir başka eylemde ise derneğin Diyarbakır, Mardin ve Şanlıurfa şubelerinin kapatüması kınandı. Açıklamada İHD üzerindeki baskılann son bulması istendi. (ALPER TURGUT) Umraııiyefîrarîlerindenikisi yakalandı İstanbul Haber Servisi - Ümraniye Cezaevi'nden 7 ağustos günü fırar eden 5 tutuklu ve hükümlüden, Türkıye tşçi Köylü Kurtuluş Ordusu (TtKKO) örgütü üyeleri Se>it Ali Uğur ve Muhammet Akyol ile kendılenne yardımcı olduklan öne sürülen 5 kişi gözaltma alındı. Terörle mücadele şube müdürlüğü ve istihbarat şube müdürlüğü ekiplerinin Esenler Otagan'nda ortaklaşa düzenlediği operasyonda, cezaevi fırarileri Seyit Ali Uğur, Muhammet Akyol ile kendilerine yardım ve yatakhk ertikleri bildirilen Sinan Doğan, Hıdır Akbayn; Hayat Deniş, Hasan .\kba>ır ve Sevgi Doğan gözaltına alındı. Sanıklann gösterdikleri yerlerde yapılan aramalarda, 6 adet dinamit lokumu. 1 adet tabanca, 1 adet susturucu, 20 adet fünye ve 60 adet saniyeli fitil ele geçirildi. istanbul Emniyet Müdürlüğü tarafindan yapılan basın açıklamasında konuşan Uğur, "PoHse beni yakalama zevkini verdiğim için üzgünüm. Bizlcr komünist de\Tİmcileriz. Kaçma hakkımız var ve bunu sonuna kadar kullanacağız" dedi. Gari aüeleri destek istedi tstanbul Haber Servisi - Gazi aileleri. 12-13 Mart 1995 tarihinde meydana gelen olaylara kanştıklan gerekçesiyle "örgüt üyeli- ği" suçundan îstanbul DGM'de yargılananlara kamuoyu desteği istendi. Salı günü istanbul DGM'de saat 10.00'da ya- pılacak duruşmaya arala- nnda Pirsultan Abdal Can- lar Demeği. Limter-Iş Sen- dikası, Demokratik Müca- dele Platformu, Yakacık Kültür Merkezi, Gökkuşa- ğı Kültür Merkezi ve Tuz- la deri işçilerinin de bulun- duğu demokratik kitle ör- gütlerinden de katılımın gerçekleşeceğini açıklayan Gazi tutuklulan yakmlan, sürekli aydınlık eylemine katılanlardan da bu davaya sahip çıkmalannı istediler. Gazi davasının gerçek suç- lulannın serbest dolaştığı- nı ifade eden tutuklu yakın- lan, "devtetin kendi içinde örgütknençeteye sahip çık- öğmı" öne sürerek temiz toplum ve sürekli aydınlık için suçlulann cezalandı- nhnası gerektiğini vurgu- ladı. "Orgüt üyeliği'' suçun- dan yargılanan tutuklular- dan Hasan Polat'ın annesi Şah Hanım Polat, Gazi Mahallesi'nde çıkan olay- larda oğlunun bulunmama- sına karşın tutuklandığını belirtirken Sevgi ve Erdinç Tağaç'ın annesi GûlşahTa- ğaç ise çocuklannın haksız yere yargılandığını iddia etti. Olüm orucu eylemine katılan Delil tldan'ın sağ- lık durumunun iyi obnadı- ğını söyleyen Bahar bdan ise oğlunun bir an önce ser- best bırakılmasını istedi. SIFIR NOKTASI / ORAL ÇALIŞLAR Lenin CD'leri satılır mı? Lenin CD'leri dünyada pazar bulabilir mi? Ingilizlerin Guardian gazetesinden Denis Staunton'a göre evet. Sta- unton, Berlın'de müzık alanındaki mücadelede komünizmin önemli başanlar kaydettiğini söylüyor. Do- ğu Bertin'de yakın geçmişin müzıği- ne özel bir ilgi olduğunu, diskoların bu müziğe rağbet ettıklenni belirti- yor. Elton John'un "Elveda Ingilte- re'nin Gülü" adıyla piyasaya sürdü- ğü Diana kasetlerinin karşısına es- ki Doğu Bloku ülkelerinde Lenin CD'lerinin çıktığına işaret eden Gu- ardian gazetesi, "Amur Nehri Parti- zanlan", "Işçi Muhafızlan Marşı" ve ünlü "Komünist Enternasyonal Marşı"n\ içeren CD'nın Macaris- tan'ın başkenti Budapeşte'de hit ol- duğuna dikkat çekıyor. Bu marşlar, Lenin'in konuşmala- nyla birlikte kayda geçirilmiş. CD'nin Lenin CD'leri... yapımcısı Akos Rethly bu CD'lerin olağanüstü ilgi görmesi üzerineşun- ları söylüyor: "Ben komünist değil, kapitalistim. Bu müzikten çok para kazanıyorum. Yakmda bunu Inter- netyoluyla bütün dünyaya sataca- ğız." Haberi okuyunca günlerdir büyük bir keyifle dinlediğimiz, "Che Şarkı- lan" CD'sini önüme koydum. Yeni Dünya Müzik tarafindan Türkiye'de üretilen CD ve kasetlerde Che Gu- evara üzerine söylenmiş 15 şarkı y- er alıyor. Şili'deki karşıdevrim sıra- sında öldürülen ünlü şarkıcı Vıctor Jara'dan Kübalı, Filipinli, Fransız ve Yunan şarkıcılara kadar uzanan sa- natçılar, her biri ayn dilden Latin Amerika'nın bu efsanevi gerillasını anıyor. CD, Che'nin Birteşmiş Millet- ler'de yaptığı ateşli ve etkileyici ko- nuşma ile son buluyor. Edip Akbayram, Can Yücel'in Deniz Gezmiş için yazdığı Mare- nostrum (Bizim Deniz) şiirini müzik- le ölümsüzleştirmişti. Akbayram, geçen aylarda "Yannlar" adıyla ye- ni bir kaset ve CD daha çıkardı. Fer- hat Tunç ise "Kayıp" başlıklı çalış- masıyla Metin Göktepe'nin ölümü- nü sonsuza dek hafızalara kaydet- ti. Metin'in annesi Fadime Gökte- pe'nin dilinden yankılanan "Ka- y/p"taki "Uy ben öliimm..." ağıtı, Türkiye'nin bu acılı ve vahşi döne- mini unutulmaz kılıyor. Müzik, binlerce yıldır, insanlığın acılarını.mutluluklannıdilegetirdiği, yaşadıklannı anlattığı sözlü tarihin, önemli bir unsuru olmuş. Home- ros'un "llyada", "Odysseia" des- tanları da önce sözle başlamış, yüz- yıllar içinde süzülerek yazılı hale gel- miş. Bir tarih şarkılarda, türkülerde dillenmeye başladıkça kalıcılaşıyor, insanlığın ortak mirasına dönüşü- yor. • • • Lenin'in konuşmalannın ve dev- rim marşlarının büyük ilgi görmesi, Che üzerine geçenlerde yaptığımız tartışmayı anımsattı. Che'nin ölüm- süzleşen anısının kapitalist dünya- da malzeme olarak kullanılmasın- dan yola çıkanlar, ütopyalarımızın bu büyük devrimcisini karalamaya kalkmışlardı. Lenin'in ve devrimci marşların hâlâ ilgi görmesi bir yanıl- samadan mı ibaret? Yoksa hâlâ ya- şayan bir şeyler mi var? Birkaç ay önce eski Sovyetler Bir- liği'ni ziyaret ettiğimde de benzer duygulara kapılmıştım. Geçmiş sos- yalizm deneyini, Ruslar yeni baştan değerlendiriyorlardı. Kapitalizmin acımasız rekabet koşullan yaşamla- nnı çekilmez hale getirmişti. Sosya- lizmin sağlık, eğitim alanında sağla- dığı olanaklan yitirmişler ve yerine de yeni şeyler koyamamışlardı. Sosyalizm deneyinden önemli ka- zanımlar elde ettiklerini şimdi daha iyi anlıyoriardı. Sosyalizmin bürokra- tik ve despotik uygulamalannı red- dediyorlar, eşitlikçi yönünden ise hâlâ övgüyle söz ediyortardı. ••• Haksızlık ve baskı sürdükçe, eşit- lik ve özgürlük arayışı da sürüyor. Lenin CD'leri, Deniz Gezmiş türkü- leri, Che tişörtleri, Metin Göktepe ağıtlan, bu özgüriük arayışının anı- sına insanlığın ortak hafızasına ya- zılıyor. Şarkılar, türküler, şiirler, marş- lar bir anlam ifade ettiği sürece ka- lıcılaşıyor ve ortak bir bellek haline dönüşüyor. DYP lideri Bilecikte konustu Çiller'den Demirel'eve komutonlom ağırsuçhmuı • Bilecik'te konuşan DYP Genel Başkanı Tansu Çiller, Türk Silahh Kuvvetleri'ni ve Çankaya Köşkü'nü "milli irade hırsızlan" diye suçladı. 8 yıllık zorunlu eğitimi savunan Bilecik Milli Eğitim Müdürü, DYP liderinin elini sıkmadı. HÜLYA KARABAĞLI/ YAŞARAKKAMIŞ BtLECİK-DYP Genel Başkanı Tansu Çilter. 55. hükümetin kuruluş süreci nedeniyle Çankaya Köşkü ile Türk Silahh Kuvvetleri'nin (TSK) üst düzey komutanlannı suçlayarak "Bu hükümeti milli irade hırsızlan kurdu" dedi. Çiller'ın katıldığı törende 8 yıllık kesintisiz eğitimi savunan Bilecik ll Milli Eğitim Müdürü Mehmet Kayınak. DYP liderini. elini sıkmayarak protesto etti. DYP lideri Tansu Çiller, Bilecik Milletvekili Bahattin Şeker'in annesi ve kayınpederi adına yaptırdığı iki okulun açılışını yaptı. Pazaryeri ilçesinde otobüsün üzerinden halka seslenen Çiller, hükümete, TSK'ye \e Köşk'e yüklendi. Halk ve demokrasi adına meydanlara indiğini, bunun mücadelesinı vereceğini kaydeden Çiller, hükümetin kuruluşunun karanlık kapılar ardındaki pazarlıklar sonucunda gerçekleştirildiğjni söyledi. "Bugün Ankara'da bir iktidar var. Başbakan dediler, ama oturttuklan iskemle onbaşı sandalyesidir" diyen Çiller, Türkiye'de demokrasi obnadığını, ara rejim döneminden geçildiğini savunarak "tstesevdik onlann yerinde olabilirdik. Ama biz onlann önünde eğilmedik, demokrasi mücadelesi için yollara çıkük" görüşünü dile getirdi. Koalisyonu "tabela hükümeti" diye niteleyen Çiller, KJT ürün fîyatlanna yapılan zamlan eleştirerek "Hükümetin başında olan sizin seçtiginiz değil, milli irade hırsızlannın seçtigidir" dedi. 8 yıllık eğıtımin • imam-hatiplerin orta kısımlannın kapatılması için yaşama geçirildiğini öne süren DYP lideri, devletin okullannda siyaset varsa bunun düzeltilebileceğini, ancak okullann kapatılmasraın yanlış olduğunu kaydetti. Çiller. "Atatürk'ün önerdiği Adnan Menderes'in açtiğı ünam-hatip okulunu, onbaşı sandahesine oturan Mesut Yılmaz kapatnuş olur. Tarih bunu böyle yazar" dedi. Pazaryeri halkından seçimlerde oy isteyen Çiller, "Demokrasiye ; sahip çıkın" diyerek sözlerini tamamladı. 8 yıla destek Bahattin Şeker'in annesi adına yaptırdığı okulun açılışında konuşan İl Milli Eğitim Müdürü Mehmet Kaymak. kesintisiz 8 yıl eğitimi savunan bir konuşma yaptı. Kaymak, daha önce kurulan hükümetler döneminde de 8 yılla ılgili düzenlemenin programlarda yer aldığına dikkat çekerek bu düzenlemeye karşı çıkanlan eleştırdi. Kaymak. "Baaaydmter daha geniş zamantarda yapmalan gereken uyan ve önerileri o gün yapmadüar. Ama uygulama\> a geçtikten sonra 8 yıh kötüleyen ve karalayan turum içine gjrdUer" dedi. Kaymak konuşmasını bitirdikten sonra Çiller'in elini sıkmadı. DYP liderinin Bilecik turuna Bilecik Milletvekili ŞerifÇhn ise katılmadı. Bilecik Milletvekili Bahattin Şeker, törenler nedeniyle kente gelen gazetecilerin sorulannı yanıtlarken devletin Susurluk olayını çözebileceği inancıru ^ taşımadığını kaydederek "Bu sistemin, devletin kendini yenilemesidir. Ama bu olmaz" dedi. Yeni üyelere tepki CHP'de kurultay tartışması başladı ANKARA (Cumhuriyet Bûrosu) - Kurultay sürecine giren CHP'de yaşanan kitlesel katılunlann ardından tüzük tartışması başladı. CHP'nin 7 Parti Meclisi üyesi, genel başkanlığa gönderdikleri dilekçede. kurultay kaygısıyla yapılan kayıtlann geçersiz sayılmasını istediler. CHP PM üyeleri Ziya Halis, Şahap İncc, Salman Kaya, Hasan Fehmi Güneş, Mustafa Gazalcı, Kenan Coşar ve Halil Çulhaoğlu imzasıyla Genel Başkan Deniz Baykal'a gönderilen dilekçede, kurultay sürecine girildiğine dikkat çekildi. CHP tüzüğünün "istisnai kabhmlan" düzenleyen 13. maddesinin tüzüğe aykın biçimde işletilerek kitlesel üye katılımlannın yapıldığı kaydedilen dilekçede, söz konusu maddenin kurultay hesaplanna dönük olarak gerçekleşen katılımlar ve her sandık çevresinden istenen sonuçlann alınması için kullanılmasına olanak bulunmadığı kaydedildı. "Kararb- • içtenlikli ve sosyal demokrat bilinçle" yapılacak her türlü katılımın saygıyla ' karşılandığı kaydedilen dilekçede. kurultay hesaplanyla tüzük ihlal edilerek yapılan uygulamalann siyasi ahlakla, hukukla ve parti içi demokrasiyle bağdaşmadığı belirtildi. Dilekçede, aynca CHP tüzüğünün 46. maddesinin de Siyasi < Partiler Yasası'nın { gerisinde olduğu savunulurken, söz konusu maddeye göre her sandık çevresinden alınan oy oranını gözetmeden her sandık çevresinden bir temsilcinin ilçe kongresine katılmasının öngörülmesinin de temsilde adalet ilkesine aykın olduğu belirtildi. Dilekçede, tüzüğün 13. ve 46. maddelerine dayanarak yapılan işlemlerin ortadan kaldınlması ve 46. maddesinin SPY'ye aykınlığının giderilmesi de istendi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle