Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 21 EYLUL 1997 PAZAR
HABERLER
Türkiye'nin insan haklan ihlalleriyle dolu karnesinden kurtulması için en kalıcı çözüm
'^ıfeniden demokratik yapılanma'
Prof. Dr. MEHMET SEMİH
GEMALMAZ
(tÜHF öğretım üyesi, IV İnsan Hakla-
n Hukuku Araştırma ve Lvgulama Mer-
kezi Müdür Yardımcısı, Istanbul Baro-
su tnsan Haklan Merkezi Başkanıj
•y^ütün açıklananlar "resmi bel-
#^#geler"dir. "Resmi belge".
ğ ~\ Strasbourg Komisyonu önün-
Jm,^ de vatandaşına dışkı yediren
kamu görevlisinin eyleminin şikâyet
edildiği davada. Türkiye'nin tazminat
ödemeyi kabul etmek zorunda kaldığı
kararda karşımıza çıkmaktadır.
"Resmi belge". Avrupa Işkencenin
Önlenmesi Komitesi'nin. Türkiye'de
yaptığı denetimler sonucunda hazırladı-
ğı bulgulannı içeren ve sıstemin en ağır
yaptınmını hem de iki kez uygulayarak
alenileştirdiği "Kamuya Açıklama" ad-
lı raporlannda yer verdiğı. işkence yap-
makta kullanılan aletlerin belirlendiği
saptamasında karşımıza çıkmaktadır.
Bütün bunlar. hükümetler dışı örgüt-
lerin de başvurduklan "resmi belge-
ter"dir.
Türkiye'nin resmi tepkisini
içeren konuşmanın,
komitenin aleni raporuna
değil, gizli raporuna
dayandırılmasi:
Oüyükelçi Sayın Aktan'ınkonuşma-
D sınm temel dayanağı, kendısı de
özellikle vurguladıgı üzere, alenıleştiri-
len "özet bulgular"dan çok, komitenin
soruşturmayı yürüten iki üyesi tarafin-
dan hazırlanan "gizli rapor^dur.
Bu çerçevede Sayın Büyükelçi, bazı
adlann kullanılması; demografîk veri-
lerde hatalar; eylemcilenn nıtelendınl-
mesinde kullanılan sıfatlar gibi. konuş-
masının diğer bölümlerine egemen ol-
duğu izlenimini veren soğukkanlı ol-
mayan tepkiden daha farklı biçimde,
hukuksal açıdan daha sağlam dayanak-
lan bulunan argümanlan sıralamıştır.
Nitekim. söz konusu sunuşun en faz-
la ciddiye alınan bölümü de, bu argü-
manlann yer aldığı bahisler olmuştur.
Bu çerçevede üzennde durulabılecek
bir sorun ise şudur:
Bu konuşma ıle Türkiye, komitenin
kendisine ilettiği "gizli raporu" büyük
ölçüde alenileştirmiştir.
Bununla birlikte, dolaylı biçhnde âle^
nileştirilen bölümün. gizli raporun ta-
mamı olmadığı açıktır
Sözü edilen aşamadan sonra, Türki-
ye'nin uluslararası ölçekte argümanla-
nnı kapsamlı biçimde sunabilmesi yön-
temlerinden birisi de. gerek anılan "giz-
li raporu* gerekse de Türkiye'nin res-
mi karşı tezlerini içeren kendi raporu-
nun bir araya getırilerek ya>ımlanması
olabilir.
Esasen Türkiye, bu konuda bir adım
daatmıştır. Komitenin "özet bulgular"
raporunu alenıleştirme karannı verme-
sinin ardından. Türkıve'nin BM Nevv
York Merkezi'ndeki Daimi Temsılcisi
olarak o dönemde görev yapan Büyü-
kelçi Sayın Ünal Batu aracılığı ile Tür-
kiye anılan rapora ılişkın resmi tepkile-
rini dile getirmişti.
Büyükelçi Sayın Batu'nun Nevv Y-
ork'ta dile getirdığı tepkıler. Bü>ükel-
çi Sayın Aktan'ın BM Cenevre büro-
sunda o evrede görev lı Daimı Temsil-
cimiz sıfatıyla yaptığı ve yukanda de-
ğerlendırdiöimiz konuşmasından ayn-
dır.
Nitekim. Büyükelçi Sayın Batu'nun
Nevv York'ta sunduğu metin, BM Ko-
mitesi'nin Türkiye'ye ilişkın "özetbul-
gulan" yayımladığı yıllık raporunun
ekleri arasında yayımlanmıştır.
Başka deyişle, Türkıve. komitenin
Türkiye raporuna ıkı a>n merkezde tep-
ki göstermiş: bunlardan Nevv \brk'ta
verilenı. komitenin resmi yayınında y-
eralmıştır. (Türkiye'nin 29 11 1993 ta-
rihli mektubuna ekli metin. UN Doc,
A/C. 3/48-21,01 December 1993)
Türkiye'nin Nevv York'ta sunduğu
resmi tezlenn irdelenmesi ayn bir ince-
lemeyi gerektıren önemli öğeler içer-
mektedir.
Bu venler ışığında. Türkiye, her iki
sayın büyükelçimizin sunuşlan ıle ko-
mite raporunu birlikte ya da iki sunuşu
bütünleştirerek yeniden yayımlayabilir
ve uluslararası kamuoyuna sunabilir.
Parlamento ve ulusal
kamuoyu bu raporların
bilgisine ulaşmalıdır:
A ynca, söz konusu komite raporu ile
/l. Türkiye'nin anılan iki resmi sunuş-
lannın doğrudan Dışişleri Bakanlıgı ta-
rafından Türkçe'ye çevrilerek ulusal
kamuoyunun bilgisine sunulması da
herhalde yararlı olacaktır. Bu yolla, sa-
dece ulusal kamuoyu ve ilgıli çevreler
değil ve fakat bu konulan önemle ve
öncelikle izlemesi gerekiyorsa, bu giri-
şimlerin siyasal sorumluluğunu üstlen-
mek durumunda olan hükümetler üze-
rinde siyasal denetim yapabihnesi için,
anılan raporlar, TBMM'nin sayın üye-
lerinin bilgisine daha kolaylıkla ulaş-
mış olacaktır.
Gerçekten de ülkemizde üzerinde du-
rulmayan önemli olduğu Süşünülmesi
gereken sorunlardan bınsı de insan hak-
lanna ilişkin Türkiye'nin uluslararası
siyasasının, gerek üretilmesi gerekse
yürütülmesınde bütün yükün, Dışişleri
Bakanlıgı bürokrasisi üzerinde bırakıl-
mış olmasıdır.
Kuşku yok ki uluslararası siyasanın
diğer boyutlan için geçerli olduğu gibi,
insan haklan alanındaki uluslararası si-
yasanın üretilmesinde de. bu alanın bi-
rincı elden uzmanı olan dışişleri bürok-
rasisinin rol oynaması doğaldır.
Belki bu kadar dogal olmayan, özel-
likle siyasal iktidann ve parlamentonun
bu konuda yeterince inisiyatif kullanıp
kullanamadığı; kendi payına da düşme-
si gereken sorumluluğu etkin biçimde
üstlenıp üstlenemediğinin. soğukkanlı,
objektif ve bilimsel ölçütler kullanıla-
rak tartışılamamasından kaynaklanan
mevcut durumdur.
Uluslararası askeri alanda, ulusal as-
keri bürokrasi ile Dışişleri bürokrasi
arasında oldukça etkin bir işbirliği yü-
rütüldüğü, bu konuda askeri bürokrasi
tarafindan dile getirilen \e alenileşen
eleştiri ve ıstemlerin pek seyrek olduğu
dikkate alınırsa, söylenebılir. Gerçi,
Türkiye Cumhuriyeti'nin 54. hüküme-
ti olan RP/TJYP koalisyon hükümeti ev-
resinde, askeri bürokrasi, hükümetin
yanı sıra doğrudan Dışişleri bürokrasi-
sine yönelik bazı eleştirilerini de, hatır-
lanacağı üzere, alenileştirmiş ve hatta
Dışişleri temsücileri, belirtilen kaygıla-
nn geçerli olmadığını, gerekli her ko-
nuda etkin bir işbirliği ve görüş alış-ve-
nşinin yapıldığını belirten karşı yanıt-
lannı basına da açıklamışlardı. Ancak
bu durum, bu eleştiriler ve yanıtlan, ge-
nel olmaktan çok. söz konusu sıkıntıla-
nn ıstisnai olduğunu sergilerniteliktey-
di.
Halbuki, sivil alanda, buna insan hak-
lan siyasası da dahil olmak üzere, ge-
nel uluslararası siyasa üretim alanında,
Dışişleri-parlamento ilişkisi daha ko-
puk izlenimi vermektedir.
Türkıye'de, idarenin saydamlaştınl-
ması gereği, demokratik hukuk devle-
tinin kurumsallaştınlmasının önemli bir
öğesi olarak zaman zaman dile getiril-
mektedir.
Bu çerçevede, Dışişleri bürokrasisi
eliyle üretilen siyasanın da, her bir ko-
nunun kendine özgü mahiyetinin elver-
diği ölçüler ve duyarlılıklar içinde ka-
larak kuşkusuz, şeffaflaştınlması ge-
rekli gözükmektedir.
Böyle bir adımın, usa hemen gelen i-
ki yaran hatırlaülabilir:
tlki. bir bakıma haksızlık yapılarak
sadece Dışişleri bürokrasisine bırakılan
sorumluluğun, usa uygun ve makul öl-
çüler içinde paylaştınlmasıdır. lkincısi
ise, Dışişleri eliyle üretilen siyasanın
biçimlendirilmesinde. bu birimin daha
geniş ve yaygın kaynaklardan olası ya-
rarlanmasının önünün açılabilecek ol-
masıdır.
Idarenin hangi alanında olursa olsun.
kapalı devre işleyen her mekanizma,
kendi hıyerarşik düzeninin sarmalında,
giderek kabuklarını güçlendirme eğili-
mine girmekte ve bu yolla, alanının.
sorgulanmazlık zırhıyla donatık. tekeli
olma dürtüsüne giderek teslim olmak-
tadır.
Şu da yadsınamaz ki, böyle bir eğili-
mi haklı göstermekte kullanılan ya da
kullanılabilecek verileri de özellikle si-
yasal çevreler kolayca sunabilmektedir.
tdarenin, siyasal çevTelerin adam kayır-
macı. liyakatı esas almayan, hukuka ay-
kın istihdam politikalanndan, değişik
alanlardaki çeşitli dayatmalanna kadar
pek çok olumsuz tavnnın muhatabı,
hatta mağduru olduğu da Türkiye'nin
gözardı edilemeyecek bir gerçeğidir.
Böylelikle, bir olumsuzluk, bir baş-
ka olumsuzluğu beslemekte, güçlenme-
sine yol açmaktadır.
Öte yanda. ulusal bürokrasinin, ida-
renin bir ölçüde kapalı devre işlemesi-
ne zemin oluşturan önemli bir kaynak
da idareden bağımsız, doğrudan siyasal
çevreler, siyasal iktidarlardır.
Bir rejimde, bazı alanlann ve konu-
lann. siyasal çevrelerde bile. "Bu, par-
tikrûstü mesdedir"yaklaşımı ile karşı-
landığı bir vakıa ise, demokratik rejimin
asgari gerekleri açısından bir sorun ol-
duğu düşünülebilir.
Oysa, en hassas ve önemli olduğu
varsayılan konularda bile, farklı yakla-
şımlann, görüşlerin üretilmesi, bunun
teşvik edilmesi, sadece demokrasinin
bir gereği değil, ama aynı zamanda da-
ha sağhklı sonuçlara ulaşabilmenin de
önkoşuludur. Farklı her görüşü savuna-
nı düşman sayma saplantısının biricik
tedavi reçetesi, çoğulculuğun da bir ge-
reği olan, farklı olma hakkını içselleş-
tirebilmiş olmaktır.
Dışişleri bürokrasisinin, mali sınırlı
olanaklardan, özellikle yurtdışı görev-
lerde güvenliklerinin teminindeki güç-
lüklere; bilgi ve belgelerin yeterli kap-
samda edinilebilmesinden, siyasal ak-
törlerin yurtdışı gezilerinde özel ziya-
ret ve gezileri için de rehberlik etme an-
garyasına zorlanmalanna; idarenin di-
ğer birimlerine yönelttikleri uyan, eleş-
tiri ve önerilerin çeşitli mülahazalarla
yeterli biçimde dikkate alınmamasına
kadar pek çok sorunla karşı karşıya bu-
lunduİdan bilinmektedir.
Ancak sorunlar ne boyutta olursa ol-
sun, bu çalışmanın konusunu teşkil e-
den. uluslararası düzlemdeki insan hak-
lan siyasasının üretim sürecinde etkili
olduğu izlenimini edindiğimiz ve kay-
gısını taşıdığımız açmazlar, haklılık pa-
yı kazanmamalıdır.
Son söz şu olabilir:
Türkiye'nin sorunlu insan haklan
karnesi ve bunun kaçınılmazlıkla yan-
sılannın görüldüğü dış politikası için
öngörülebilecek en radikal ve paradok-
sal değil, en kolay ve kalıcı çözüm şek-
li; insan haklannın sistemli ihlallerine
zemin oluşturmayacak bir demokratik
hukuksal yeniden yapılandırmayı ve
buna uygun yönetsel siyasa üretimini
sağlamanın koşullannı yaratmaktan
geçmektedir.
BÎTTİ
Analar Morsümbül'ü andı Gözahında ka\ıplann, faili mcchul cina>etierin son bulmasını ıste>en ka\ıp
yakınlan. 123. kez Galatasam Lisesi önünde buluştu. M usa Anter'in eşi Ha-
le Anter, Kızı Rahşan ve oğlu Dicle Anter'in de kâüldığı eylemde ka\ıp yakınlan, bu hafta 12 Eylül sonrasında BingöTde kay-
bolan ve kendisinden haber alınamayan Hüseyin Morsümbül'ü andı. Morsümbül ailesine "Oğlunuzu hemen bırakacağız'"
denildiğini söyleyen kayıp yakınlan, "Tam 17 vü geçti Morsümbül'ûn kayboluşunun üzerinden. Bugün bile anne Fatma Mor-
sümbül biri camı bklatsâ, telefon çalsa *Ya gelen Hüseyinimse' diye yüreği eziliyor. Askeıierin 16 yıl önce ifade vermesi için 5
dakikalığına götürdüğü ve bir daha haber alamadığı ogiu Hüseyin için hâlâ kapıya ekmek bırakryor" dedikr. Kayıp yakınla-
n daha sonra sessizce dağıldılar. İHI) tstanbul Şubesi önünde yapüan bir başka eylemde ise derneğin Diyarbakır, Mardin ve
Şanlıurfa şubelerinin kapatüması kınandı. Açıklamada İHD üzerindeki baskılann son bulması istendi. (ALPER TURGUT)
Umraııiyefîrarîlerindenikisi yakalandı
İstanbul Haber Servisi - Ümraniye
Cezaevi'nden 7 ağustos günü fırar
eden 5 tutuklu ve hükümlüden,
Türkıye tşçi Köylü Kurtuluş Ordusu
(TtKKO) örgütü üyeleri Se>it Ali
Uğur ve Muhammet Akyol ile
kendılenne yardımcı olduklan öne
sürülen 5 kişi gözaltma alındı.
Terörle mücadele şube müdürlüğü ve
istihbarat şube müdürlüğü ekiplerinin
Esenler Otagan'nda ortaklaşa
düzenlediği operasyonda, cezaevi
fırarileri Seyit Ali Uğur, Muhammet
Akyol ile kendilerine yardım ve
yatakhk ertikleri bildirilen Sinan
Doğan, Hıdır Akbayn; Hayat Deniş,
Hasan .\kba>ır ve Sevgi Doğan
gözaltına alındı. Sanıklann
gösterdikleri yerlerde yapılan
aramalarda, 6 adet dinamit lokumu. 1
adet tabanca, 1 adet susturucu, 20 adet
fünye ve 60 adet saniyeli fitil ele
geçirildi. istanbul Emniyet Müdürlüğü
tarafindan yapılan basın
açıklamasında konuşan Uğur, "PoHse
beni yakalama zevkini verdiğim için
üzgünüm. Bizlcr komünist
de\Tİmcileriz. Kaçma hakkımız var ve
bunu sonuna kadar kullanacağız"
dedi.
Gari
aüeleri
destek istedi
tstanbul Haber Servisi -
Gazi aileleri. 12-13 Mart
1995 tarihinde meydana
gelen olaylara kanştıklan
gerekçesiyle "örgüt üyeli-
ği" suçundan îstanbul
DGM'de yargılananlara
kamuoyu desteği istendi.
Salı günü istanbul
DGM'de saat 10.00'da ya-
pılacak duruşmaya arala-
nnda Pirsultan Abdal Can-
lar Demeği. Limter-Iş Sen-
dikası, Demokratik Müca-
dele Platformu, Yakacık
Kültür Merkezi, Gökkuşa-
ğı Kültür Merkezi ve Tuz-
la deri işçilerinin de bulun-
duğu demokratik kitle ör-
gütlerinden de katılımın
gerçekleşeceğini açıklayan
Gazi tutuklulan yakmlan,
sürekli aydınlık eylemine
katılanlardan da bu davaya
sahip çıkmalannı istediler.
Gazi davasının gerçek suç-
lulannın serbest dolaştığı-
nı ifade eden tutuklu yakın-
lan, "devtetin kendi içinde
örgütknençeteye sahip çık-
öğmı" öne sürerek temiz
toplum ve sürekli aydınlık
için suçlulann cezalandı-
nhnası gerektiğini vurgu-
ladı.
"Orgüt üyeliği'' suçun-
dan yargılanan tutuklular-
dan Hasan Polat'ın annesi
Şah Hanım Polat, Gazi
Mahallesi'nde çıkan olay-
larda oğlunun bulunmama-
sına karşın tutuklandığını
belirtirken Sevgi ve Erdinç
Tağaç'ın annesi GûlşahTa-
ğaç ise çocuklannın haksız
yere yargılandığını iddia
etti. Olüm orucu eylemine
katılan Delil tldan'ın sağ-
lık durumunun iyi obnadı-
ğını söyleyen Bahar bdan
ise oğlunun bir an önce ser-
best bırakılmasını istedi.
SIFIR NOKTASI / ORAL ÇALIŞLAR
Lenin CD'leri satılır mı? Lenin
CD'leri dünyada pazar bulabilir mi?
Ingilizlerin Guardian gazetesinden
Denis Staunton'a göre evet. Sta-
unton, Berlın'de müzık alanındaki
mücadelede komünizmin önemli
başanlar kaydettiğini söylüyor. Do-
ğu Bertin'de yakın geçmişin müzıği-
ne özel bir ilgi olduğunu, diskoların
bu müziğe rağbet ettıklenni belirti-
yor.
Elton John'un "Elveda Ingilte-
re'nin Gülü" adıyla piyasaya sürdü-
ğü Diana kasetlerinin karşısına es-
ki Doğu Bloku ülkelerinde Lenin
CD'lerinin çıktığına işaret eden Gu-
ardian gazetesi, "Amur Nehri Parti-
zanlan", "Işçi Muhafızlan Marşı" ve
ünlü "Komünist Enternasyonal
Marşı"n\ içeren CD'nın Macaris-
tan'ın başkenti Budapeşte'de hit ol-
duğuna dikkat çekıyor.
Bu marşlar, Lenin'in konuşmala-
nyla birlikte kayda geçirilmiş. CD'nin
Lenin CD'leri...
yapımcısı Akos Rethly bu CD'lerin
olağanüstü ilgi görmesi üzerineşun-
ları söylüyor: "Ben komünist değil,
kapitalistim. Bu müzikten çok para
kazanıyorum. Yakmda bunu Inter-
netyoluyla bütün dünyaya sataca-
ğız."
Haberi okuyunca günlerdir büyük
bir keyifle dinlediğimiz, "Che Şarkı-
lan" CD'sini önüme koydum. Yeni
Dünya Müzik tarafindan Türkiye'de
üretilen CD ve kasetlerde Che Gu-
evara üzerine söylenmiş 15 şarkı y-
er alıyor. Şili'deki karşıdevrim sıra-
sında öldürülen ünlü şarkıcı Vıctor
Jara'dan Kübalı, Filipinli, Fransız ve
Yunan şarkıcılara kadar uzanan sa-
natçılar, her biri ayn dilden Latin
Amerika'nın bu efsanevi gerillasını
anıyor. CD, Che'nin Birteşmiş Millet-
ler'de yaptığı ateşli ve etkileyici ko-
nuşma ile son buluyor.
Edip Akbayram, Can Yücel'in
Deniz Gezmiş için yazdığı Mare-
nostrum (Bizim Deniz) şiirini müzik-
le ölümsüzleştirmişti. Akbayram,
geçen aylarda "Yannlar" adıyla ye-
ni bir kaset ve CD daha çıkardı. Fer-
hat Tunç ise "Kayıp" başlıklı çalış-
masıyla Metin Göktepe'nin ölümü-
nü sonsuza dek hafızalara kaydet-
ti. Metin'in annesi Fadime Gökte-
pe'nin dilinden yankılanan "Ka-
y/p"taki "Uy ben öliimm..." ağıtı,
Türkiye'nin bu acılı ve vahşi döne-
mini unutulmaz kılıyor.
Müzik, binlerce yıldır, insanlığın
acılarını.mutluluklannıdilegetirdiği,
yaşadıklannı anlattığı sözlü tarihin,
önemli bir unsuru olmuş. Home-
ros'un "llyada", "Odysseia" des-
tanları da önce sözle başlamış, yüz-
yıllar içinde süzülerek yazılı hale gel-
miş. Bir tarih şarkılarda, türkülerde
dillenmeye başladıkça kalıcılaşıyor,
insanlığın ortak mirasına dönüşü-
yor.
• • •
Lenin'in konuşmalannın ve dev-
rim marşlarının büyük ilgi görmesi,
Che üzerine geçenlerde yaptığımız
tartışmayı anımsattı. Che'nin ölüm-
süzleşen anısının kapitalist dünya-
da malzeme olarak kullanılmasın-
dan yola çıkanlar, ütopyalarımızın
bu büyük devrimcisini karalamaya
kalkmışlardı. Lenin'in ve devrimci
marşların hâlâ ilgi görmesi bir yanıl-
samadan mı ibaret? Yoksa hâlâ ya-
şayan bir şeyler mi var?
Birkaç ay önce eski Sovyetler Bir-
liği'ni ziyaret ettiğimde de benzer
duygulara kapılmıştım. Geçmiş sos-
yalizm deneyini, Ruslar yeni baştan
değerlendiriyorlardı. Kapitalizmin
acımasız rekabet koşullan yaşamla-
nnı çekilmez hale getirmişti. Sosya-
lizmin sağlık, eğitim alanında sağla-
dığı olanaklan yitirmişler ve yerine
de yeni şeyler koyamamışlardı.
Sosyalizm deneyinden önemli ka-
zanımlar elde ettiklerini şimdi daha
iyi anlıyoriardı. Sosyalizmin bürokra-
tik ve despotik uygulamalannı red-
dediyorlar, eşitlikçi yönünden ise
hâlâ övgüyle söz ediyortardı.
•••
Haksızlık ve baskı sürdükçe, eşit-
lik ve özgürlük arayışı da sürüyor.
Lenin CD'leri, Deniz Gezmiş türkü-
leri, Che tişörtleri, Metin Göktepe
ağıtlan, bu özgüriük arayışının anı-
sına insanlığın ortak hafızasına ya-
zılıyor. Şarkılar, türküler, şiirler, marş-
lar bir anlam ifade ettiği sürece ka-
lıcılaşıyor ve ortak bir bellek haline
dönüşüyor.
DYP lideri Bilecikte konustu
Çiller'den
Demirel'eve
komutonlom
ağırsuçhmuı
• Bilecik'te konuşan DYP Genel Başkanı
Tansu Çiller, Türk Silahh Kuvvetleri'ni ve
Çankaya Köşkü'nü "milli irade hırsızlan"
diye suçladı. 8 yıllık zorunlu eğitimi
savunan Bilecik Milli Eğitim Müdürü,
DYP liderinin elini sıkmadı.
HÜLYA
KARABAĞLI/
YAŞARAKKAMIŞ
BtLECİK-DYP Genel
Başkanı Tansu Çilter.
55. hükümetin kuruluş
süreci nedeniyle
Çankaya Köşkü ile
Türk Silahh
Kuvvetleri'nin (TSK)
üst düzey komutanlannı
suçlayarak "Bu
hükümeti milli irade
hırsızlan kurdu" dedi.
Çiller'ın katıldığı
törende 8 yıllık
kesintisiz eğitimi
savunan Bilecik ll Milli
Eğitim Müdürü
Mehmet Kayınak. DYP
liderini. elini
sıkmayarak protesto
etti.
DYP lideri Tansu Çiller,
Bilecik Milletvekili
Bahattin Şeker'in
annesi ve kayınpederi
adına yaptırdığı iki
okulun açılışını yaptı.
Pazaryeri ilçesinde
otobüsün üzerinden
halka seslenen Çiller,
hükümete, TSK'ye \e
Köşk'e yüklendi. Halk
ve demokrasi adına
meydanlara indiğini,
bunun mücadelesinı
vereceğini kaydeden
Çiller, hükümetin
kuruluşunun karanlık
kapılar ardındaki
pazarlıklar sonucunda
gerçekleştirildiğjni
söyledi. "Bugün
Ankara'da bir iktidar
var. Başbakan dediler,
ama oturttuklan
iskemle onbaşı
sandalyesidir" diyen
Çiller, Türkiye'de
demokrasi obnadığını,
ara rejim döneminden
geçildiğini savunarak
"tstesevdik onlann
yerinde olabilirdik. Ama
biz onlann önünde
eğilmedik, demokrasi
mücadelesi için yollara
çıkük" görüşünü dile
getirdi.
Koalisyonu "tabela
hükümeti" diye
niteleyen Çiller, KJT
ürün fîyatlanna yapılan
zamlan eleştirerek
"Hükümetin başında
olan sizin seçtiginiz
değil, milli irade
hırsızlannın seçtigidir"
dedi. 8 yıllık eğıtımin •
imam-hatiplerin orta
kısımlannın kapatılması
için yaşama
geçirildiğini öne süren
DYP lideri, devletin
okullannda siyaset
varsa bunun
düzeltilebileceğini,
ancak okullann
kapatılmasraın yanlış
olduğunu kaydetti.
Çiller. "Atatürk'ün
önerdiği Adnan
Menderes'in açtiğı
ünam-hatip okulunu,
onbaşı sandahesine
oturan Mesut Yılmaz
kapatnuş olur. Tarih
bunu böyle yazar" dedi.
Pazaryeri halkından
seçimlerde oy isteyen
Çiller, "Demokrasiye ;
sahip çıkın" diyerek
sözlerini tamamladı.
8 yıla destek
Bahattin Şeker'in
annesi adına yaptırdığı
okulun açılışında
konuşan İl Milli Eğitim
Müdürü Mehmet
Kaymak. kesintisiz 8 yıl
eğitimi savunan bir
konuşma yaptı.
Kaymak, daha önce
kurulan hükümetler
döneminde de 8 yılla
ılgili düzenlemenin
programlarda yer
aldığına dikkat çekerek
bu düzenlemeye karşı
çıkanlan eleştırdi.
Kaymak. "Baaaydmter
daha geniş zamantarda
yapmalan gereken uyan
ve önerileri o gün
yapmadüar. Ama
uygulama\>
a geçtikten
sonra 8 yıh kötüleyen ve
karalayan turum içine
gjrdUer" dedi. Kaymak
konuşmasını bitirdikten
sonra Çiller'in elini
sıkmadı. DYP liderinin
Bilecik turuna Bilecik
Milletvekili ŞerifÇhn
ise katılmadı.
Bilecik Milletvekili
Bahattin Şeker, törenler
nedeniyle kente gelen
gazetecilerin sorulannı
yanıtlarken devletin
Susurluk olayını
çözebileceği inancıru ^
taşımadığını
kaydederek "Bu
sistemin, devletin
kendini yenilemesidir.
Ama bu olmaz" dedi.
Yeni üyelere tepki
CHP'de kurultay
tartışması başladı
ANKARA (Cumhuriyet
Bûrosu) - Kurultay
sürecine giren CHP'de
yaşanan kitlesel
katılunlann ardından
tüzük tartışması başladı.
CHP'nin 7 Parti Meclisi
üyesi, genel başkanlığa
gönderdikleri dilekçede.
kurultay kaygısıyla
yapılan kayıtlann
geçersiz sayılmasını
istediler.
CHP PM üyeleri Ziya
Halis, Şahap İncc,
Salman Kaya, Hasan
Fehmi Güneş, Mustafa
Gazalcı, Kenan Coşar
ve Halil Çulhaoğlu
imzasıyla Genel Başkan
Deniz Baykal'a
gönderilen dilekçede,
kurultay sürecine
girildiğine dikkat
çekildi. CHP tüzüğünün
"istisnai kabhmlan"
düzenleyen 13.
maddesinin tüzüğe
aykın biçimde
işletilerek kitlesel üye
katılımlannın yapıldığı
kaydedilen dilekçede,
söz konusu maddenin
kurultay hesaplanna
dönük olarak
gerçekleşen katılımlar
ve her sandık
çevresinden istenen
sonuçlann alınması için
kullanılmasına olanak
bulunmadığı
kaydedildı. "Kararb- •
içtenlikli ve sosyal
demokrat bilinçle"
yapılacak her türlü
katılımın saygıyla '
karşılandığı kaydedilen
dilekçede. kurultay
hesaplanyla tüzük ihlal
edilerek yapılan
uygulamalann siyasi
ahlakla, hukukla ve
parti içi demokrasiyle
bağdaşmadığı belirtildi.
Dilekçede, aynca CHP
tüzüğünün 46.
maddesinin de Siyasi <
Partiler Yasası'nın {
gerisinde olduğu
savunulurken, söz
konusu maddeye göre
her sandık çevresinden
alınan oy oranını
gözetmeden her sandık
çevresinden bir
temsilcinin ilçe
kongresine katılmasının
öngörülmesinin de
temsilde adalet ilkesine
aykın olduğu belirtildi.
Dilekçede, tüzüğün 13.
ve 46. maddelerine
dayanarak yapılan
işlemlerin ortadan
kaldınlması ve 46.
maddesinin SPY'ye
aykınlığının giderilmesi
de istendi.