Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Cumhuriyet
İmtiviz Sahibi: Berin Nadi
Genel Yayın Yönetmenı Orhan Erinç
A Genel Yaym Koordınatörü. Hikraet
Çctinkaya 0 Yazuşlen Müdüıien İbrahim
Yüdız - Dinç Tayanç • Sorumlu Müdür
Fikret Ilkiz • Haber Merkezi Müdürü:
Hakan Kara •Gorsel Yönetmen: Fîkret Eser
Dış Haberler Şinasi Danrçoğlu • İsühhara: Cengiz
Yıldınm 0 Kültûr Handan Şenköken • Spor
Abdülkadir Yücelman 9 Ekonomı. Seda Oğuz
• Makaleler Sami Karaöretı • Dıizettme AbduBah
Yaaa#Fotograf ErdoğanKöseogıı •Bügj-Belge:
Edibe Buğra • Yurt Haberlen Mehmet Faraç
YaymK.urulu; İlhanSetpık(Bajkan),
Orhan Erinç, OkU\ Kurtböke,
Hikmet Çetinkaya, Şükran Soner,
Ergun &ikı, Dinç Tayuif, tbnhinı
Yüdız, Orhan Bursalı, Mustafa
Baibay, Hakan Kara.
AnkaraTemsücisı: Mustafa Balbay AtatüıkBulvanNo.
125, Kat:4, Bakanlıklar-Ankara fel- 4195020 (7 hat),
Faks. 4195027 • izmirTemsilcisr Serdar Kızık, H. Zıya
Blv. 1352 S. 2/3 Tel: 4411220, Faks: 4419117 • Adana
Temsilcisi:ÇetinYiğenoğJu, tnönüCd 119S.No:l KaEl,
Tel: 363 12 11, Faks: 363 12 15
Müessese Mûdûıû. Üstûn Akmen •
Koordınatör: Ahmet Korulsan 0
Muhasebe Bülent Yener«ldare Hüseyta
G6rer#tşktme Önder Çetik • Bılg-
lşlem. Nail tnal 9 Bılgısayar Sıstenr
Mûrnvet Çikr • Sanş. Fafllet Kuza
MED\A C: • Yoıretım Kurulu
Başkanı - Genel Müdür Gülbin
F.rduran • Koordınator Reha
Işıtman 0 Geoel Mudur Yardımcısı
Mine Akdağ Tel 514 07 53 -
5139580-513S46O-61.Faks 5138463
Ymmlışa \t Basu: Yenı Gün Haber Ajansı. Basm \e Yayıncılık \ Ş
T i r i : d 3 9 41Ca|aloglu34334lst PK 24tf Istanbul fel (C212I 512 05 05 (20 hat) Faks. (0712) 513 85 95
21EYLÜL1997 Imsak: 5.17 Gûneş: 6.43 Öğle: 13.04 Ikindi: 16.29 Akşam: 19.12 Yatsı: 20.33
Bira Iesüvali
• Haker Merkezi-
Dünyaıın en büyük bira
festivaj dün Almanya'nın
Münit kentinde başladı.
Fıçılar dolusu biranın
tüketılüğı festivale. özelhkle
diğer Ukelerden gelen
turistlfr yoğun ilgi gösterdi.
Her yı eylül ayının
sonlarnda başlayan festival,
ikı hafca sûrüyor.
Kızçocukları
ilin.il ediliyor
• ANKARA(UBA)-
Çukunva Cniversitesi
Eğitiır. Fakültesi Öğretim
Üyesı Sonay Gürçay'ın
araştırnasında.
Türki\e'de aile arasında
erkek çocuğa sahip olma
istegirin bz çocuklannın
ihmal edilmesine neden
olduğu ortaya çıktı. Ailelerin
yüzde 74'ünün erkek çocuk
istediğini belırten Gürçay,
genç aileler arasında bilerek
veya bılmeyerek özellikle
kız çocuklann duygusal
istismara uğradığını
vurguladı.
Sokak hayvanları
• A1VKARA (Cumhuriyet
Bürosu) - Koru-sev Muhtaç
HayYanlan Koruma Vakfı,
sokak hayvanlanna yönelik
yürüttüğü çalışmalar
doğrultusunda. Çubuk'ta
yapılması düşünülen doğal
park projesini
gerçekleştirmek ve bir
hayvan ambulansı almak içir
kampanya başlattı.
Anadolu'dan kaçınlan yüzlerce eser yurtdışında
Tarilı talaıııGAZİANTEP (AA) - Türkiye'den kaçı-
nlan tarihi eserlerin Almanya, Rusya Fe-
derasyonu, Avusturya, ABD, Danimarka
ve tngiltere"de olduğu, iadelen ıçirt ikili
görüşmelenn sürdürüldüğü bildirildi.
KültürBakanlığı'nın belirlemelerine gö-
re, Türkiye'den kaçınlan tarihi eserlerin
çoğunluğu Almanya'da bulunuyor.
Çorurn ılı, antik adı Hattuşaş olan Bo-
ğazköy Örenyen'nde Almanlar tarafindan
1906-1912 yıllan arasında yapılan kazı-
larda bulunan 2 sfenks ile 10 bıni aşkın çi-
vi yazılı tablet. 1917 yılında iade edilmek
koşuluyla temizlenmek ve onanlmak üze-
re Osmanlı devletinin izni ıle Berlin'e gön-
derildi. Tabletlerve sfenkslerden bıri 1924-
1942 yıllan arasında ve son bölümü 1987'de
iade edildi. Berlin Devlet Müzesi'nde bu-
lunan Boğazköy Sfenksi'nin iadesi ise,
Kültür Bakanlığı'nın yoğun girişimlerine
karşın, günümüze kadar sağlanamadı. Ba-
kanlık, ikili göruşmele-
ri ve girişimleri sürdürü-
vor.
Zeussunağı
tzmir'in Bergama il-
çesindeki Pergamon
Örenyeri'nde Alman
Mühendis Carl Hu-
mann'ın 1868-1878 yıl-
lan arasındaki kaçakka-
zılannda bulduğu mi-
mari öğeler, Berlin'e ya-
sadışı yollarla götürüldü.
Kaçınlan bu parçalarla Sunak. Berlin'de
"Pergamon Museum"da 1930'lu yıllarda
orijinaline uygun olarak inşa edildi. Ese-
rin, ait olduğu ortama iadesi için hukuksal
dayanak oluşturacak belgeler toplandı ve
1991 'den itibaren çalışmalar yoğunlaştınl-
dı.
Aydın'ın Karacasu ilçesi Geyre Köyü
yakınlanndaki antik Aphrodisias kentinde
Prof. Dr. kenan Erim başkanlığında sür-
dürülen kazılar sırasında, 1989 yılında Ti-
berius Portikosu'ndaki havuzda mermer
bir baş bulundu.
Araştırmalar sonucu bulunan başın. 1904
yılında Fransız arkeolog Gaudin tarafindan
yürütülen ızınli kazılar sırasındabulunarak
gizlice yurtdışma kaçınlan ve daha sonra
Berlin Pergamon Museum'a satılan gövde-
ye ait olduğu belirlendi.
Bu gerçeğin ortaya çıkmasından sonra,
1991 'de Dışişleri Bakanlığı kanalı ile baş-
• Türkiye'den kaçınlan ve
başta Almanya olmak
üzere, Rusya, ABD,
Avusturya, Danimarka ve
tngiltere'de bulunan tarihi
eserlerin iadesi için
çahşmalar sürûyor. Bunlar
arasında Zeus Sunağı,
Boğazköy Sfenksi, Elmalı
sikkeleri gibi önemli
eserler var.
latılan eserin iadesine yönelik girişimler
sürdürülüyor.
Çanakkale'nin Tevfıkiye Köyü yakınla-
nndaki antik Troya kenti, 1868'den itiba-
ren Heinrich Schtiemann tarafindan kazıl-
maya başlandı ve 1871-1890 yıllan ara-
sında bulunan 17 grup eser yurtdışına ka-
çınldı. 1945'e kadar Berlin'de sergilenen
eserler hakkında 2. Dünya Savaşı'ndan son-
ra herhangi birbilgi alınamadı. 1991 tarih-
lı Troya kataloğunun incelenmesi ile 480
eserin Almanya'da olduğu belirlendi ve
eserler geri istendi. Almanya'nın olumsuz
yaklaşımlan üzerine, konunun 1998 son-
bahannda yapılacak UNESCO Kültür Var-
lıklan tadesı Komitesi'nin 10. dönem top-
lantısmda gündeme getirilmesi kararlaştı-
nldı.
2. Dünya Savaşı ile birlikte kaybolduğu
sanılan Troya eserlennden bir bölümünün
de Rusya Federasyonu'nda bulunduğu,
1990'da büyükbölümü-
nün Moskova Pushkin
ve St. Petersburg Her-
mitage müzelerinde sak-
landığı öğrenildi.
1991'den itibaren
eserlerin Türkiye'ye ge-
tirilmesı amacıyla çalış-
malar başlatıldı.
Türkiye'den kaçınlan
eserlerden üçlü Hakate
Heykeli ise, Avustur-
ya'da bulunuyor. Ada-
na'nm Ceyhan ilçesinde-
kı Sirkeli Höyük'ten çalındığı belirlenen ese-
rin kaçınldığının saptaranası için gerekli ça-
lışma başlatıldı.
Elmalı sikkelerinden bin 800'ünün. WB-
liam Koch'un da aralannda olduğu OKS
Partners Şirketi'nce satın alındığı ögreni-
lince, iadesi için başvuruda bulunuldu. So-
nuç alınamayınca, ABD Massachusetts
Eyalet Mahkemesi'nde 1989 yılında açılan
davanm, bu yıl sonuna kadar bitmesi bek-
leniyor.
1980'de Perge ören yerinden bilimsel ka-
zılarda ait yansı çtkanlan Herakles heyke-
linin üst yansının ABD Boston Museum Of
Fine Arts ve Shelb> VVTıhe, Leon Levy ad-
lı koleksiyonculann mülkiyetinde oldugu
öğrenildi.
Çalışmalar sonucu, Türkiye ve ABD'de-
ki parçalann birbirine ait olduğu belirlene-
rek eserin iadesi için çalışmalar yoğunlaş-
tınldı.
NüsporDünyanın ünlü sporculan. bir
saat firmasının tanıümı için
çıplak poz verdi. İsviçreli saat
yapımcısı Tag Hauer'in yeni
koleksiyonunun sergisi için
birbirinden ilginç pozlar veren 13
atiet ve olimpiyat madaryalı
sporcu arasında, dünya 100
metre şampiyonlanndan Fransız
MarieOose Perec (üstte) ve
ABD'li yüzücü Am\ Van Dyken
(j^uıda) da yer aldı." (REUTERS)
New York Bilimler Akademisi
Prof. Amato'ya
bilim ödülüİZMİR (Cumhuriyet
Ege Bürosu) - New York
Büimler Akademisi bu yıl
Insan Haklan Ödülü'nü
bir Türk profesöre verdi.
Dokuz Eylül Üniversitesi
Tıp Fakültesi Öğretim Üye-
si Prof. Dr. Zuhal Amato,
ödülü, Paris Üniversite-
si'nden Prof. Laurant
Sdmartz ılepaylaşu. 1979
yılından beri verilen ödü-
lün ilk sahibi Andrei Sak-
harav. Prof. Dr. Amato'ya
bu ödûl, insan haklan ile
ilgili konulann tıp eğiti-
mine girmesi için sarf et-
tiği çabalar nedeniyle ve-
rildi.
Bu yıl însan Haklan
Ödülü'nüDEÜ Tıp Fakül-
tesi Öğretim Üyesi Prof.
Dr. Zuhal Amato'ya veren
New York Bilimler Akade-
misi'nin 150 ülkeden 48
bin üyesi bulunuyor. 1817
yılında kurulan akademi-
nin içinde yer alan İnsan
Haklan Komitesi 'nin baş-
kanlığıru Matematik Pro-
fesörü Dr. Birman yürü-
tüyor. New York Bilimler
Akademisi'nin başlıca
amacı, insan haklan konu-
sunda dünyadaki bilim
adamlan arasında dayanış-
ma sağlayıp, başta akade-
mik kurumlar olmak üze-
re, kamuoyunu bilgilen-
dirmek ve bir baskı grubu
oluşturmak.
Dokuz Eylül Tıp Fakül-
tesi'nde Halk Sağhğı Öğ-
retim Üyesi ve Tıbbi Etik
Anabılim Dalı'nın Ba§ka-
nı olan Prof. Dr. Zuhal
Amato, bir dönem lzmir
Tabip Odası Başkanlığı da
yapb. Türk Tabipleri Bir-
liği Merkez Yürütme Ku-
rulu ve Yüksek Onur Ku-
rulu Üyesi olan Prof. Dr.
Amato'ya, New York Bi-
limler Akademisi tnsan
Haklan Ödülü'nün, "Türk
Tabipleri Birliği içindeyap-
trğı çahşmalar ve özellikle
insan haklan Ue DgOi konu-
lann tıp eğitimine girmesi
için sarfettiği çabalar'' ne-
deniyle venldığı belirtil-
di. Tıbbi etik, halk sağh-
ğı ve insan haklan eğitımı-
nin bir arada verilmesinin
dünyada da çok yeni bir
anlayış olduğunu belirten
Amato, lzmir Tabip Oda-
sı Halk Sağhğı Bürosu'nun
bu konuda öncekı yıl yap-
nğı mezuniyet sonrası kurs
ve Dokuz Eylül Tıp Fakül-
tesi'nin aktif eğitime geç-
mesi ile birlikte sunduğu
yeni yaklaşımlan, bu anla-
>ışa örnek olarak gösterdi.
Mars'm
zirvesi
Everest'tin
üç katı
CfflCAGO(AA)-
Mars'taki Olympus
Mons volkanınm,
dünyanın en yüksek
tepesi olanE\'CTest*ten
üç kat daha yüksek
oldugu bildirildi.
Mars yüzeyinin ha-
ritasmı çıkaracakolan
Mars Global Surve-
yor'un proje bölü-
münden yapılan ya-
zılı açıklamada, Sur-
veyor'un 27 km yük-
seklikteki Olympus
Mons volkanının ku-
zeybatı tarafindan
geçn'ğibelirtikli. Ara-
cın bu geçiş sırasında
çektiği fotoğraflann
dünyaya ulaştığı belir-
tilen açıklamada,
Mars Global Surve-
yor aracıran şu anda
dünyadan 260 milyon
kilometre uzakta ol-
duğu kaydedildi.
SAK ÜSTÜNDE MÜJDATGEZEN
Türk tiyatrosu
Kiminle
karşılaşsam
"Tıyatro
neden bitti"
diye
soruyor. Gel
de anlat
bitmediğini.
harta pek
kısa bir
gelecekte
altın çağını yaşayacağını. Bu televizyon denen
canavar, dar gelirlileri evden sokağa çıkarmamanın
yolunu bulmuş, tiyatrolar da çıkarmanın yolunu
bulacaklar, hatta buluyorlar da. Geçen sezon pek
çok tiyatro, gişe rekorları kırdı. Yeter ki izleyiciye iyi
ve dogru olanı verebilelim. Tiyatro, insan
ölmedikçe, ölmez. Çünkü o, insanı insana insanla
ve İNSANCA anlatan tek sanattır. Vurdusu kırdısı
yoktur. Tertemizdir. Edebi değeri vardır. Saygındır.
Televizyona milyarlarca liralık iş yapayım, hiç para
almadığım tiyatronun yerini tutamaz. Televizyon
ticari bir unsurdur. Orada gerçek sanattan ödün
vermeniz gerekebilir. Tiyatro öyle değildir. Her şey
yüz yüze ve aşikârdır. O benim asıl ve asil
mesleğimdir. Önu seviyorum, çünkü dünyaya
bakmayı orada öğrendim.
Beni güldürenler
Mustafa Kandıralı büyük bir klarnet ustasıdır.
Bilmeden yaptığı espriler yıllarca arkadaşlannı
güldürmüştür... Bir sosyete toplantısına klarnet
çalmak üzere davet edilmiş. Orada Vehbi Koç,
Sakıp Sabancı gibi zenginler de var. Kandıralı
birden kendini çok fakir hissetmiş. "Acaba bir
telefon açabilir miyim eve" diye sormuş.
Zengin ev sahibi de, "Gayet tabii Mustafa Bey,
buynjn" demiş. Kandıralı evin telefonunu
çevirmiş ve kansına "Hanım, benim çalışmam
bitti; az sonra evde olacağım, haaa, sakın
ıstakozun altını kısmayı unutma" demiş.
Ali SururiSururi ailesi bir dönemin Türk tiyatrosuna damgasını
vurmuştur. Bu ailenin en küçüğü Gülriz Sururi hâlâ
çalışmalannı sürdürüyor. Tek kişilik kendi yazdığı bir
oyunla bu sezon gene sevenleri ile buluşacak. Diğer
Sururiler ise, kimi göçtü kimi emekli oldu. Ben onlann
yanında tuluat tiyatrosunun pek çok inceliğini ve
dostluğu öğrendim. Ali Sururi, kardeşlerin en küçüğü
idi. Bir tiyatro patronu olmaktan çok, bir ağabeydi.
Köyündeki evinde ziyaretine gıttim. Hasret giderdik.
Karısı Alev Sururi her zamanki sıcaklığı ile gene Alev
Abla'ydı. Ali Ağabey'in bir akrabası bizim MSM'nin
tiyatro bölümü öğrencisi. Devamsızlıktan sınıfta
kalmış. "Kimin dersinden kaldı" diye sordu Ali
Ağabey. Ben de: "Muzaffer Hiçdurmaz'/n sinema
dersinden"ded\m. O hiç ses vermeden esprisini
patlattı: "Bizim çocuk haklı. O Muzaffer hiç durmaz,
gene biryeriere gitmiştir. Kız derslere geldi, ama
Muzafferyerinde yok..." Zaman zaman Celal
Sururi'yi, Şükran Sururi'yi öylesine özlüyordum ki
Sururilerin yaşayanlan uzun yaşasın, gidenleri rahat
uyusun.
Löpürör çimentosu
karşılamışlar. Doğru yeni
sahneye! Şimdi Ali Ağabey'in
"Burası olmaz" diyebilmek için
bir gerekçe göstermesi lazım.
Ne yapsın? "Çok beğendim,
çok güzel yapmışsınız, ama
löpürör yok" demiş. Sahnenin
sahibi, "Nedir o efendim, hemen
yaptıralım" deyince Ali Ağabey,
"Löpürör bir çimentodur, böyle
yukandan baktığınız zaman
makyajınızı falan görebilirsiniz"
diye gayet mantıklı bir
açıklamada bulunmuş. Adamlar
hemen lzmir Belediyesi'ne
"Acele löpürör çimentosu
Muammer Karaca Izmir'e
turneye gidecek. Her zamanki
oynadıkları bahçe ile
anlaşmışlar. Fakat bu sırada
Muammer beyin Izmirii bir
arkadaşı telefon etmiş:
"Muammer Beyciğim, çok güzel
bir yeni sahne hazırtadım; bu
sezon burada oynayın"
teklifinde bulunmuş. Karaca
evet diyememiş, hayır biz
anlaştık da diyememiş, arada
kalmış. Oyuncusu Ali Sururi'ye
demiş ki: "Ali, kalk Izmir'e git, bir
numara yap, salonu beğenme."
Ali Sururi Izmir'e gelmiş. Alanda
Klüp 27
Bu yabancı sözcük bu rakam bana hep gençlik yıllanmı
anımsatır. Klüp 27,18-19 yaşlanmızın entel barianndan biri idi.
Şimdikilere pek benzememekle birlikte, o zamanlar bu kavram
henüz bulunmamış olduğundan, biz orayı öyle görürdük. Cahit
Irgat'lar, Suphi Kaner'ler, Ayset Gürel'ler oradan çıkmazdı.
Istiklal Caddesi'nden Tarlabaşı'na inerken dar bir sokağın
solunda yer alan 28, bir Bizans Sarnıcı idi. Burada tarifsiz güzel
günlerimiz oldu. Daha eskiden Tosun adlı biri burayı
işlettiğinden bu isimle de anılırdı. Oyun çıkışlan oraya uğrar bira
içerdik. Çıktığımızda genellikle dolmuş bulunmazdı. Taksi için
ise bizde para bulunmazdı. Bu nedenle Unkapanı'na kadar
yürürdük. O saatlerde köprü açık olurdu ve bir sandalla karşıya
geçerdik. Bazen sandala öylesine doluşurduk ki batacak
olurdu. Ama yaş 18 batsa ne olur?.. Hani 18'lik genç yaşgünü
kutluyor da seksenlik dedesine gelmiş: "Dede, sen de benim
yaşımda olup doğum günü kutlasaydın benden ne armağan
isterdin" diye sorunca dedesi: "Başka hiçbirşey istemezdim"
demiş ya... Şimdi ben de o sandalda olayım ve 18'mde olayım,
başka hiçbir şey istemem. Isterse sandal batsın...
gerekli" diye yazmışlar.
Belediyeden yanıt gelmiş:
"Elimizde löpürör çimentosu
yok. Hemen Ankara'ya yazalım.
Karayollan'na." Oradan da
"yo/c"yanıtı gelmiş. Istanbul
Büyükkent orada vardır
düşüncesiyle, Istanbul'a
yazılmış. Yanıt gene olumsuz.
"Elimizde löpürör çimentosu
yoktur." Ali Ağabey hep der ki:
"BirAllahın kulu çıkıp da 'Yahu
bu löpürör nedir' demedi. Biz de
o sahnede oynamadık. Oynar
mıyız löpürörü olmayan
sahnede?"
Portre köşesinde, kızım dışında
hep aramızdan aynlmış ünlü ünsüz
insanlardan söz ettik. Ama bir kural
yok ki ille de sanata ya da bir
başka onurlu mesleğe hizmet etmiş kişiler burada
yer alacak. Ben böyle bir kural koymadım.
Koydumsa şimdi bu kuralı kaldırıyorum. Çünkü bu
haftaki portremiz Sülün Osman. Bir deyişle "King
of the Dolandıncılar", alaturka tarifle de
Dolandıncılar Kralı Sülün Osman. Onu şahsen
tanıma ve hiçbir kazık yememe başarısını
gösteımiş biri olarak kendimi de övmeden
geçemeyeceğim. Sülün Osman, açık başlı
sempatik suratlı, orta boylu, orta yaşlı acaip bir
adamdı. Işi dolandırıcılıktı. Akıllı geçinen saf
vatandaşlan dolandınr, yolunu bulurdu. Önemli
dolandırıcılık olaylannın başında, tramvay satma,
Taksim Meydanı'ndaki saati satma, Galata
Kulesi'ni satma gösterilebilir. Aynca Istanbul
Üniversitesi'nin otel diye satışı da önemli olaylan
arasında yer alır. Size Galata Kulesi'ni nasıl sarüğını
anlatacağım: Sülün Osman bir gün Galata
Kulesi'ne çıkıyor. Kule görevlisine diyor ki:
"Hemşerim senden bir ricam var. Dil arkadaşımı
işletiyorum? Sana gelip de 'Bu kule kimin' diye
sorarsam 'Senin' dermisin?" Kule görevlisi
gülüyor. Eline sıkıştınlan elli kâğıdı da alınca "Peki"
diyor. Sülün, bu andan itibaren işe başlıyor. Iniyor
PORTRE kulenin dibine. Gelen geçen öğrenci
velileri, halk. vs. Sülün oltaya
takılacak balığı beklerken, gözüne
kestirdiği adamlara, "Satılık kule
satılık kule" diye bağırıyor. Sonunda yem oltaya
takılıyor. Bir taşralı adem Sülün'e soruyor: "Kaça
satıyorsun?" "Kolay, diyor Sülün, sen önce bir
malı gör." Çıkıyortar kuleye. Önceden tembihli
görevli, şakadan rolünü biraz da gülümseyerek
oynuyor: "Hoş geldin patron."... Fakat bu sırada
beklenmedik bir soru geliyor alıcıdan: "Peki bu
kule neye yarar?" Sülün de ani sorulara karşı ani
yanıt daima hazır:
"Bu yangın kulesidir, görüp bildirdiğin heryangın
için ayn para alırsın." Alıcıya cazip geliyor... Sülün
uzaktan görünen vapur bacalannın kirli dumanını
yangın olarak alıcıya gösteriyor. Iniyorlar kuleden
aşağı. Bir büyük pazarlık başlıyor ve kule bin
liradan adama satılıyor. Alan razı satan razı, kim
kanşır?.. Artık bu işlerden hapse gire çıka sıkılan
Sülün Osman, mesleği bırakmaya karar veriyor.
Yemin etmiş ki bir daha yapmayacak. Beyazıt
Meydanı'nda dolaşırken bir garip köylü gelmiş
yanına: "Hemşerim, köye para göndereceğim
acaba bana yardım eder misin?" deyince Sülün
Osman başlamış adamı dövmeye: Ulan salak
herif, beni ne diye tahrik ediyorsun? Bıraktım ben
bu işiiii..."
Pazarın
fıkrası:
Bir okurum "Eski fıkralar
daha güzeidi" dedi. Ben de
eskilerden bir tane aramaya
koyuldum. Bakalım ne
çıkacak?
Adamın biri, çok yoksul bir
hamala saati sormuş:
- Hemşerim saat kaç?
Hamal yanıtlamış:
-Kırk.
- Ulan saat kırk olur mu?
- Ulan kamını zor doyuran
bir adamın saati olur mu?
Bir öğrencim
Bir dostum gazetede bizim
MSM mezunu bir
öğrencinin fılmlerde
başrollere çıktığını, ancak
"Devlet Tiyatrosu"na
alınmadığını anlatan bir
röportajından söz etti. Bu
yıl mezun olan yetenekli bir
öğrencimiz bu kız, "Devlet
Tiyatrosu MSM mezunlannı
adam yerine koymuyor,
oysa biz onlardan fazla
ders görüyoruz" demiş.
Ben bu sevgili öğrencime
katılmıyorum. Devlet
Tiyatrolan'na girmenin bazı
koşullan vardır. Sınav açılır,
buraya kendine güvenen
herkes katılabilir. Başanlı
olursa alınır, olmazsa
alınmaz. Yoksa oradaki
jürinin MSM'ye karşı özel
bir tavn olacağına inanmak
istemem. Ben bizden
diploma alan herkesin
niteliklerini biliyorum. Özel
bir sınavla alınıp özel bir
eğitim sonunda mezun
oluyoriar. Ülkemizde henüz
uygulanmayan 7 aşamalı
giriş sınavını kazanıp, dört
yıl okuyup, en iyi derece ile
mezun olup sonra adı
geçen kuruma giremezse
bence bu o kurumun kaybı
olur. O öğrenci de başka
yerlerde öyle işlerte kendini
kanrtlar ki, bu sözlere gerek
kalmaz.
Her satıcı kendi malını över
ama, açık söylemek
gerekirse MSM iyidir;
çünkü bağımsızdır,
özgürdür, özgündür,
doğaldır, soru soran
öğrenciler ister, ömür boyu
eğitimi savunur ve
öğrencileri çıkar çıkmaz
değerli ödüller alırtar.
Ayranım ekşi değildir (!)
Resim çekinmek
Biraz ünlüyseniz ve sizi sevenleriniz varsa,
hele hele onlann yakınında bir ortamdaysanız,
sizinle resim çektirmek isterter. Bu oldukça
zevk verir bana. Hiç yüksünmem. Çektirmek
istemese bir daha mı iyi?.. Kimseyi kırmam.
Hoşuma da gider, seviliyor olmak. Gelin görün
ki sizinle resim çektirmek isteyenlerin büyük
bir çoğunluğu bu işin adını bilmezler. Halk
dilinde "Sizinle resim çekinebilir miyiz?"
olmuştur bu işin adı. Oysa pekâlâ "Resim
çektirebilir miyiz?" denebilir. Ben bugüne
kadar hiç düzeltmedim böyle söyleyenleri.
Ama bu tatilde, sayı yüzleri aşınca (gizli bir
övünme gibi oldu) buradan alenen diyorum ki:
"Benimle resim çektirebilirsiniz. Ama
çekinirseniz olmaz. Çekinirseniz
çektiremezsiniz. İnsan çekine çekine resim
çektirir mi hiç?.."
Kumar
"Aman sakın kumar makineleri konusunda yazma;
hassas birkonu, tehlikeli" dedi bazı dostlarım. Ben
oldum olası bu konudan nefret ettiğimden, bir şeyi
aklıma koyup da yazmamanın da kumar kadar kötü
bir şey olduğunu bildiğimden yazmaya karar
verdim. Gerçekten aklımın ermediği bir şey bu.
Koca koca adamlar, ellerinde marka denen maden
veya plastik parçaları, bir makineye karşı
savaşıyorlar. O makineyi yapanın zarar etmek değil,
kâr etmek amacıyla yaptığını bilmiyor olabilir mi bu
insanlar? Eşek kadar adamlar ellerinde marka
kâseleri bir oyuncağa karşı hırsla savaş veriyor.
Komik. Bir o kadar da aşağılayıcı. Kumarhanelere
tur düzenleyen biri bana bu işin sırlannı anlattı: "Bir
kere yalan söylemeye başlar kumarbaz. Ikincisi,
sözünde durmaz; çünkü kalkamaz masadan veya
makinenin başından. Üçüncüsü satmaya veya
karşılıksız çek kesmeyle başlar; velhasıl her türlü
ahlaksızlığı yapar. Ben kurban keserek bıraktım,
çünkü milyon dolar kaybettim abi!" Allah'tan erken
aklı başına gelmiş. (!).
Pazarlık ve duvarlık sözler
SUSURLUK'UN
EN MEŞHUR
ŞEYİ
AYFtANIDIR.
ARTIK BAŞKA
DA HİÇ Bl ŞEYİ
YOK.
OKUYUN: Anna Frank'ın Hatıra Defteri
İZLEYİN: Susurluk'u.
SEVİN: Yaşama asılmayı.
Yann tatil bitiyor ve dönüyorum. Mektuplannızı
Kadıköy-lstanbul adresine yazabilirsiniz.