23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet İmtiviz Sahibi: Berin Nadi Genel Yayın Yönetmenı Orhan Erinç A Genel Yaym Koordınatörü. Hikraet Çctinkaya 0 Yazuşlen Müdüıien İbrahim Yüdız - Dinç Tayanç • Sorumlu Müdür Fikret Ilkiz • Haber Merkezi Müdürü: Hakan Kara •Gorsel Yönetmen: Fîkret Eser Dış Haberler Şinasi Danrçoğlu • İsühhara: Cengiz Yıldınm 0 Kültûr Handan Şenköken • Spor Abdülkadir Yücelman 9 Ekonomı. Seda Oğuz • Makaleler Sami Karaöretı • Dıizettme AbduBah Yaaa#Fotograf ErdoğanKöseogıı •Bügj-Belge: Edibe Buğra • Yurt Haberlen Mehmet Faraç YaymK.urulu; İlhanSetpık(Bajkan), Orhan Erinç, OkU\ Kurtböke, Hikmet Çetinkaya, Şükran Soner, Ergun &ikı, Dinç Tayuif, tbnhinı Yüdız, Orhan Bursalı, Mustafa Baibay, Hakan Kara. AnkaraTemsücisı: Mustafa Balbay AtatüıkBulvanNo. 125, Kat:4, Bakanlıklar-Ankara fel- 4195020 (7 hat), Faks. 4195027 • izmirTemsilcisr Serdar Kızık, H. Zıya Blv. 1352 S. 2/3 Tel: 4411220, Faks: 4419117 • Adana Temsilcisi:ÇetinYiğenoğJu, tnönüCd 119S.No:l KaEl, Tel: 363 12 11, Faks: 363 12 15 Müessese Mûdûıû. Üstûn Akmen • Koordınatör: Ahmet Korulsan 0 Muhasebe Bülent Yener«ldare Hüseyta G6rer#tşktme Önder Çetik • Bılg- lşlem. Nail tnal 9 Bılgısayar Sıstenr Mûrnvet Çikr • Sanş. Fafllet Kuza MED\A C: • Yoıretım Kurulu Başkanı - Genel Müdür Gülbin F.rduran • Koordınator Reha Işıtman 0 Geoel Mudur Yardımcısı Mine Akdağ Tel 514 07 53 - 5139580-513S46O-61.Faks 5138463 Ymmlışa \t Basu: Yenı Gün Haber Ajansı. Basm \e Yayıncılık \ Ş T i r i : d 3 9 41Ca|aloglu34334lst PK 24tf Istanbul fel (C212I 512 05 05 (20 hat) Faks. (0712) 513 85 95 21EYLÜL1997 Imsak: 5.17 Gûneş: 6.43 Öğle: 13.04 Ikindi: 16.29 Akşam: 19.12 Yatsı: 20.33 Bira Iesüvali • Haker Merkezi- Dünyaıın en büyük bira festivaj dün Almanya'nın Münit kentinde başladı. Fıçılar dolusu biranın tüketılüğı festivale. özelhkle diğer Ukelerden gelen turistlfr yoğun ilgi gösterdi. Her yı eylül ayının sonlarnda başlayan festival, ikı hafca sûrüyor. Kızçocukları ilin.il ediliyor • ANKARA(UBA)- Çukunva Cniversitesi Eğitiır. Fakültesi Öğretim Üyesı Sonay Gürçay'ın araştırnasında. Türki\e'de aile arasında erkek çocuğa sahip olma istegirin bz çocuklannın ihmal edilmesine neden olduğu ortaya çıktı. Ailelerin yüzde 74'ünün erkek çocuk istediğini belırten Gürçay, genç aileler arasında bilerek veya bılmeyerek özellikle kız çocuklann duygusal istismara uğradığını vurguladı. Sokak hayvanları • A1VKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Koru-sev Muhtaç HayYanlan Koruma Vakfı, sokak hayvanlanna yönelik yürüttüğü çalışmalar doğrultusunda. Çubuk'ta yapılması düşünülen doğal park projesini gerçekleştirmek ve bir hayvan ambulansı almak içir kampanya başlattı. Anadolu'dan kaçınlan yüzlerce eser yurtdışında Tarilı talaıııGAZİANTEP (AA) - Türkiye'den kaçı- nlan tarihi eserlerin Almanya, Rusya Fe- derasyonu, Avusturya, ABD, Danimarka ve tngiltere"de olduğu, iadelen ıçirt ikili görüşmelenn sürdürüldüğü bildirildi. KültürBakanlığı'nın belirlemelerine gö- re, Türkiye'den kaçınlan tarihi eserlerin çoğunluğu Almanya'da bulunuyor. Çorurn ılı, antik adı Hattuşaş olan Bo- ğazköy Örenyen'nde Almanlar tarafindan 1906-1912 yıllan arasında yapılan kazı- larda bulunan 2 sfenks ile 10 bıni aşkın çi- vi yazılı tablet. 1917 yılında iade edilmek koşuluyla temizlenmek ve onanlmak üze- re Osmanlı devletinin izni ıle Berlin'e gön- derildi. Tabletlerve sfenkslerden bıri 1924- 1942 yıllan arasında ve son bölümü 1987'de iade edildi. Berlin Devlet Müzesi'nde bu- lunan Boğazköy Sfenksi'nin iadesi ise, Kültür Bakanlığı'nın yoğun girişimlerine karşın, günümüze kadar sağlanamadı. Ba- kanlık, ikili göruşmele- ri ve girişimleri sürdürü- vor. Zeussunağı tzmir'in Bergama il- çesindeki Pergamon Örenyeri'nde Alman Mühendis Carl Hu- mann'ın 1868-1878 yıl- lan arasındaki kaçakka- zılannda bulduğu mi- mari öğeler, Berlin'e ya- sadışı yollarla götürüldü. Kaçınlan bu parçalarla Sunak. Berlin'de "Pergamon Museum"da 1930'lu yıllarda orijinaline uygun olarak inşa edildi. Ese- rin, ait olduğu ortama iadesi için hukuksal dayanak oluşturacak belgeler toplandı ve 1991 'den itibaren çalışmalar yoğunlaştınl- dı. Aydın'ın Karacasu ilçesi Geyre Köyü yakınlanndaki antik Aphrodisias kentinde Prof. Dr. kenan Erim başkanlığında sür- dürülen kazılar sırasında, 1989 yılında Ti- berius Portikosu'ndaki havuzda mermer bir baş bulundu. Araştırmalar sonucu bulunan başın. 1904 yılında Fransız arkeolog Gaudin tarafindan yürütülen ızınli kazılar sırasındabulunarak gizlice yurtdışma kaçınlan ve daha sonra Berlin Pergamon Museum'a satılan gövde- ye ait olduğu belirlendi. Bu gerçeğin ortaya çıkmasından sonra, 1991 'de Dışişleri Bakanlığı kanalı ile baş- • Türkiye'den kaçınlan ve başta Almanya olmak üzere, Rusya, ABD, Avusturya, Danimarka ve tngiltere'de bulunan tarihi eserlerin iadesi için çahşmalar sürûyor. Bunlar arasında Zeus Sunağı, Boğazköy Sfenksi, Elmalı sikkeleri gibi önemli eserler var. latılan eserin iadesine yönelik girişimler sürdürülüyor. Çanakkale'nin Tevfıkiye Köyü yakınla- nndaki antik Troya kenti, 1868'den itiba- ren Heinrich Schtiemann tarafindan kazıl- maya başlandı ve 1871-1890 yıllan ara- sında bulunan 17 grup eser yurtdışına ka- çınldı. 1945'e kadar Berlin'de sergilenen eserler hakkında 2. Dünya Savaşı'ndan son- ra herhangi birbilgi alınamadı. 1991 tarih- lı Troya kataloğunun incelenmesi ile 480 eserin Almanya'da olduğu belirlendi ve eserler geri istendi. Almanya'nın olumsuz yaklaşımlan üzerine, konunun 1998 son- bahannda yapılacak UNESCO Kültür Var- lıklan tadesı Komitesi'nin 10. dönem top- lantısmda gündeme getirilmesi kararlaştı- nldı. 2. Dünya Savaşı ile birlikte kaybolduğu sanılan Troya eserlennden bir bölümünün de Rusya Federasyonu'nda bulunduğu, 1990'da büyükbölümü- nün Moskova Pushkin ve St. Petersburg Her- mitage müzelerinde sak- landığı öğrenildi. 1991'den itibaren eserlerin Türkiye'ye ge- tirilmesı amacıyla çalış- malar başlatıldı. Türkiye'den kaçınlan eserlerden üçlü Hakate Heykeli ise, Avustur- ya'da bulunuyor. Ada- na'nm Ceyhan ilçesinde- kı Sirkeli Höyük'ten çalındığı belirlenen ese- rin kaçınldığının saptaranası için gerekli ça- lışma başlatıldı. Elmalı sikkelerinden bin 800'ünün. WB- liam Koch'un da aralannda olduğu OKS Partners Şirketi'nce satın alındığı ögreni- lince, iadesi için başvuruda bulunuldu. So- nuç alınamayınca, ABD Massachusetts Eyalet Mahkemesi'nde 1989 yılında açılan davanm, bu yıl sonuna kadar bitmesi bek- leniyor. 1980'de Perge ören yerinden bilimsel ka- zılarda ait yansı çtkanlan Herakles heyke- linin üst yansının ABD Boston Museum Of Fine Arts ve Shelb> VVTıhe, Leon Levy ad- lı koleksiyonculann mülkiyetinde oldugu öğrenildi. Çalışmalar sonucu, Türkiye ve ABD'de- ki parçalann birbirine ait olduğu belirlene- rek eserin iadesi için çalışmalar yoğunlaş- tınldı. NüsporDünyanın ünlü sporculan. bir saat firmasının tanıümı için çıplak poz verdi. İsviçreli saat yapımcısı Tag Hauer'in yeni koleksiyonunun sergisi için birbirinden ilginç pozlar veren 13 atiet ve olimpiyat madaryalı sporcu arasında, dünya 100 metre şampiyonlanndan Fransız MarieOose Perec (üstte) ve ABD'li yüzücü Am\ Van Dyken (j^uıda) da yer aldı." (REUTERS) New York Bilimler Akademisi Prof. Amato'ya bilim ödülüİZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) - New York Büimler Akademisi bu yıl Insan Haklan Ödülü'nü bir Türk profesöre verdi. Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üye- si Prof. Dr. Zuhal Amato, ödülü, Paris Üniversite- si'nden Prof. Laurant Sdmartz ılepaylaşu. 1979 yılından beri verilen ödü- lün ilk sahibi Andrei Sak- harav. Prof. Dr. Amato'ya bu ödûl, insan haklan ile ilgili konulann tıp eğiti- mine girmesi için sarf et- tiği çabalar nedeniyle ve- rildi. Bu yıl însan Haklan Ödülü'nüDEÜ Tıp Fakül- tesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Zuhal Amato'ya veren New York Bilimler Akade- misi'nin 150 ülkeden 48 bin üyesi bulunuyor. 1817 yılında kurulan akademi- nin içinde yer alan İnsan Haklan Komitesi 'nin baş- kanlığıru Matematik Pro- fesörü Dr. Birman yürü- tüyor. New York Bilimler Akademisi'nin başlıca amacı, insan haklan konu- sunda dünyadaki bilim adamlan arasında dayanış- ma sağlayıp, başta akade- mik kurumlar olmak üze- re, kamuoyunu bilgilen- dirmek ve bir baskı grubu oluşturmak. Dokuz Eylül Tıp Fakül- tesi'nde Halk Sağhğı Öğ- retim Üyesi ve Tıbbi Etik Anabılim Dalı'nın Ba§ka- nı olan Prof. Dr. Zuhal Amato, bir dönem lzmir Tabip Odası Başkanlığı da yapb. Türk Tabipleri Bir- liği Merkez Yürütme Ku- rulu ve Yüksek Onur Ku- rulu Üyesi olan Prof. Dr. Amato'ya, New York Bi- limler Akademisi tnsan Haklan Ödülü'nün, "Türk Tabipleri Birliği içindeyap- trğı çahşmalar ve özellikle insan haklan Ue DgOi konu- lann tıp eğitimine girmesi için sarfettiği çabalar'' ne- deniyle venldığı belirtil- di. Tıbbi etik, halk sağh- ğı ve insan haklan eğitımı- nin bir arada verilmesinin dünyada da çok yeni bir anlayış olduğunu belirten Amato, lzmir Tabip Oda- sı Halk Sağhğı Bürosu'nun bu konuda öncekı yıl yap- nğı mezuniyet sonrası kurs ve Dokuz Eylül Tıp Fakül- tesi'nin aktif eğitime geç- mesi ile birlikte sunduğu yeni yaklaşımlan, bu anla- >ışa örnek olarak gösterdi. Mars'm zirvesi Everest'tin üç katı CfflCAGO(AA)- Mars'taki Olympus Mons volkanınm, dünyanın en yüksek tepesi olanE\'CTest*ten üç kat daha yüksek oldugu bildirildi. Mars yüzeyinin ha- ritasmı çıkaracakolan Mars Global Surve- yor'un proje bölü- münden yapılan ya- zılı açıklamada, Sur- veyor'un 27 km yük- seklikteki Olympus Mons volkanının ku- zeybatı tarafindan geçn'ğibelirtikli. Ara- cın bu geçiş sırasında çektiği fotoğraflann dünyaya ulaştığı belir- tilen açıklamada, Mars Global Surve- yor aracıran şu anda dünyadan 260 milyon kilometre uzakta ol- duğu kaydedildi. SAK ÜSTÜNDE MÜJDATGEZEN Türk tiyatrosu Kiminle karşılaşsam "Tıyatro neden bitti" diye soruyor. Gel de anlat bitmediğini. harta pek kısa bir gelecekte altın çağını yaşayacağını. Bu televizyon denen canavar, dar gelirlileri evden sokağa çıkarmamanın yolunu bulmuş, tiyatrolar da çıkarmanın yolunu bulacaklar, hatta buluyorlar da. Geçen sezon pek çok tiyatro, gişe rekorları kırdı. Yeter ki izleyiciye iyi ve dogru olanı verebilelim. Tiyatro, insan ölmedikçe, ölmez. Çünkü o, insanı insana insanla ve İNSANCA anlatan tek sanattır. Vurdusu kırdısı yoktur. Tertemizdir. Edebi değeri vardır. Saygındır. Televizyona milyarlarca liralık iş yapayım, hiç para almadığım tiyatronun yerini tutamaz. Televizyon ticari bir unsurdur. Orada gerçek sanattan ödün vermeniz gerekebilir. Tiyatro öyle değildir. Her şey yüz yüze ve aşikârdır. O benim asıl ve asil mesleğimdir. Önu seviyorum, çünkü dünyaya bakmayı orada öğrendim. Beni güldürenler Mustafa Kandıralı büyük bir klarnet ustasıdır. Bilmeden yaptığı espriler yıllarca arkadaşlannı güldürmüştür... Bir sosyete toplantısına klarnet çalmak üzere davet edilmiş. Orada Vehbi Koç, Sakıp Sabancı gibi zenginler de var. Kandıralı birden kendini çok fakir hissetmiş. "Acaba bir telefon açabilir miyim eve" diye sormuş. Zengin ev sahibi de, "Gayet tabii Mustafa Bey, buynjn" demiş. Kandıralı evin telefonunu çevirmiş ve kansına "Hanım, benim çalışmam bitti; az sonra evde olacağım, haaa, sakın ıstakozun altını kısmayı unutma" demiş. Ali SururiSururi ailesi bir dönemin Türk tiyatrosuna damgasını vurmuştur. Bu ailenin en küçüğü Gülriz Sururi hâlâ çalışmalannı sürdürüyor. Tek kişilik kendi yazdığı bir oyunla bu sezon gene sevenleri ile buluşacak. Diğer Sururiler ise, kimi göçtü kimi emekli oldu. Ben onlann yanında tuluat tiyatrosunun pek çok inceliğini ve dostluğu öğrendim. Ali Sururi, kardeşlerin en küçüğü idi. Bir tiyatro patronu olmaktan çok, bir ağabeydi. Köyündeki evinde ziyaretine gıttim. Hasret giderdik. Karısı Alev Sururi her zamanki sıcaklığı ile gene Alev Abla'ydı. Ali Ağabey'in bir akrabası bizim MSM'nin tiyatro bölümü öğrencisi. Devamsızlıktan sınıfta kalmış. "Kimin dersinden kaldı" diye sordu Ali Ağabey. Ben de: "Muzaffer Hiçdurmaz'/n sinema dersinden"ded\m. O hiç ses vermeden esprisini patlattı: "Bizim çocuk haklı. O Muzaffer hiç durmaz, gene biryeriere gitmiştir. Kız derslere geldi, ama Muzafferyerinde yok..." Zaman zaman Celal Sururi'yi, Şükran Sururi'yi öylesine özlüyordum ki Sururilerin yaşayanlan uzun yaşasın, gidenleri rahat uyusun. Löpürör çimentosu karşılamışlar. Doğru yeni sahneye! Şimdi Ali Ağabey'in "Burası olmaz" diyebilmek için bir gerekçe göstermesi lazım. Ne yapsın? "Çok beğendim, çok güzel yapmışsınız, ama löpürör yok" demiş. Sahnenin sahibi, "Nedir o efendim, hemen yaptıralım" deyince Ali Ağabey, "Löpürör bir çimentodur, böyle yukandan baktığınız zaman makyajınızı falan görebilirsiniz" diye gayet mantıklı bir açıklamada bulunmuş. Adamlar hemen lzmir Belediyesi'ne "Acele löpürör çimentosu Muammer Karaca Izmir'e turneye gidecek. Her zamanki oynadıkları bahçe ile anlaşmışlar. Fakat bu sırada Muammer beyin Izmirii bir arkadaşı telefon etmiş: "Muammer Beyciğim, çok güzel bir yeni sahne hazırtadım; bu sezon burada oynayın" teklifinde bulunmuş. Karaca evet diyememiş, hayır biz anlaştık da diyememiş, arada kalmış. Oyuncusu Ali Sururi'ye demiş ki: "Ali, kalk Izmir'e git, bir numara yap, salonu beğenme." Ali Sururi Izmir'e gelmiş. Alanda Klüp 27 Bu yabancı sözcük bu rakam bana hep gençlik yıllanmı anımsatır. Klüp 27,18-19 yaşlanmızın entel barianndan biri idi. Şimdikilere pek benzememekle birlikte, o zamanlar bu kavram henüz bulunmamış olduğundan, biz orayı öyle görürdük. Cahit Irgat'lar, Suphi Kaner'ler, Ayset Gürel'ler oradan çıkmazdı. Istiklal Caddesi'nden Tarlabaşı'na inerken dar bir sokağın solunda yer alan 28, bir Bizans Sarnıcı idi. Burada tarifsiz güzel günlerimiz oldu. Daha eskiden Tosun adlı biri burayı işlettiğinden bu isimle de anılırdı. Oyun çıkışlan oraya uğrar bira içerdik. Çıktığımızda genellikle dolmuş bulunmazdı. Taksi için ise bizde para bulunmazdı. Bu nedenle Unkapanı'na kadar yürürdük. O saatlerde köprü açık olurdu ve bir sandalla karşıya geçerdik. Bazen sandala öylesine doluşurduk ki batacak olurdu. Ama yaş 18 batsa ne olur?.. Hani 18'lik genç yaşgünü kutluyor da seksenlik dedesine gelmiş: "Dede, sen de benim yaşımda olup doğum günü kutlasaydın benden ne armağan isterdin" diye sorunca dedesi: "Başka hiçbirşey istemezdim" demiş ya... Şimdi ben de o sandalda olayım ve 18'mde olayım, başka hiçbir şey istemem. Isterse sandal batsın... gerekli" diye yazmışlar. Belediyeden yanıt gelmiş: "Elimizde löpürör çimentosu yok. Hemen Ankara'ya yazalım. Karayollan'na." Oradan da "yo/c"yanıtı gelmiş. Istanbul Büyükkent orada vardır düşüncesiyle, Istanbul'a yazılmış. Yanıt gene olumsuz. "Elimizde löpürör çimentosu yoktur." Ali Ağabey hep der ki: "BirAllahın kulu çıkıp da 'Yahu bu löpürör nedir' demedi. Biz de o sahnede oynamadık. Oynar mıyız löpürörü olmayan sahnede?" Portre köşesinde, kızım dışında hep aramızdan aynlmış ünlü ünsüz insanlardan söz ettik. Ama bir kural yok ki ille de sanata ya da bir başka onurlu mesleğe hizmet etmiş kişiler burada yer alacak. Ben böyle bir kural koymadım. Koydumsa şimdi bu kuralı kaldırıyorum. Çünkü bu haftaki portremiz Sülün Osman. Bir deyişle "King of the Dolandıncılar", alaturka tarifle de Dolandıncılar Kralı Sülün Osman. Onu şahsen tanıma ve hiçbir kazık yememe başarısını gösteımiş biri olarak kendimi de övmeden geçemeyeceğim. Sülün Osman, açık başlı sempatik suratlı, orta boylu, orta yaşlı acaip bir adamdı. Işi dolandırıcılıktı. Akıllı geçinen saf vatandaşlan dolandınr, yolunu bulurdu. Önemli dolandırıcılık olaylannın başında, tramvay satma, Taksim Meydanı'ndaki saati satma, Galata Kulesi'ni satma gösterilebilir. Aynca Istanbul Üniversitesi'nin otel diye satışı da önemli olaylan arasında yer alır. Size Galata Kulesi'ni nasıl sarüğını anlatacağım: Sülün Osman bir gün Galata Kulesi'ne çıkıyor. Kule görevlisine diyor ki: "Hemşerim senden bir ricam var. Dil arkadaşımı işletiyorum? Sana gelip de 'Bu kule kimin' diye sorarsam 'Senin' dermisin?" Kule görevlisi gülüyor. Eline sıkıştınlan elli kâğıdı da alınca "Peki" diyor. Sülün, bu andan itibaren işe başlıyor. Iniyor PORTRE kulenin dibine. Gelen geçen öğrenci velileri, halk. vs. Sülün oltaya takılacak balığı beklerken, gözüne kestirdiği adamlara, "Satılık kule satılık kule" diye bağırıyor. Sonunda yem oltaya takılıyor. Bir taşralı adem Sülün'e soruyor: "Kaça satıyorsun?" "Kolay, diyor Sülün, sen önce bir malı gör." Çıkıyortar kuleye. Önceden tembihli görevli, şakadan rolünü biraz da gülümseyerek oynuyor: "Hoş geldin patron."... Fakat bu sırada beklenmedik bir soru geliyor alıcıdan: "Peki bu kule neye yarar?" Sülün de ani sorulara karşı ani yanıt daima hazır: "Bu yangın kulesidir, görüp bildirdiğin heryangın için ayn para alırsın." Alıcıya cazip geliyor... Sülün uzaktan görünen vapur bacalannın kirli dumanını yangın olarak alıcıya gösteriyor. Iniyorlar kuleden aşağı. Bir büyük pazarlık başlıyor ve kule bin liradan adama satılıyor. Alan razı satan razı, kim kanşır?.. Artık bu işlerden hapse gire çıka sıkılan Sülün Osman, mesleği bırakmaya karar veriyor. Yemin etmiş ki bir daha yapmayacak. Beyazıt Meydanı'nda dolaşırken bir garip köylü gelmiş yanına: "Hemşerim, köye para göndereceğim acaba bana yardım eder misin?" deyince Sülün Osman başlamış adamı dövmeye: Ulan salak herif, beni ne diye tahrik ediyorsun? Bıraktım ben bu işiiii..." Pazarın fıkrası: Bir okurum "Eski fıkralar daha güzeidi" dedi. Ben de eskilerden bir tane aramaya koyuldum. Bakalım ne çıkacak? Adamın biri, çok yoksul bir hamala saati sormuş: - Hemşerim saat kaç? Hamal yanıtlamış: -Kırk. - Ulan saat kırk olur mu? - Ulan kamını zor doyuran bir adamın saati olur mu? Bir öğrencim Bir dostum gazetede bizim MSM mezunu bir öğrencinin fılmlerde başrollere çıktığını, ancak "Devlet Tiyatrosu"na alınmadığını anlatan bir röportajından söz etti. Bu yıl mezun olan yetenekli bir öğrencimiz bu kız, "Devlet Tiyatrosu MSM mezunlannı adam yerine koymuyor, oysa biz onlardan fazla ders görüyoruz" demiş. Ben bu sevgili öğrencime katılmıyorum. Devlet Tiyatrolan'na girmenin bazı koşullan vardır. Sınav açılır, buraya kendine güvenen herkes katılabilir. Başanlı olursa alınır, olmazsa alınmaz. Yoksa oradaki jürinin MSM'ye karşı özel bir tavn olacağına inanmak istemem. Ben bizden diploma alan herkesin niteliklerini biliyorum. Özel bir sınavla alınıp özel bir eğitim sonunda mezun oluyoriar. Ülkemizde henüz uygulanmayan 7 aşamalı giriş sınavını kazanıp, dört yıl okuyup, en iyi derece ile mezun olup sonra adı geçen kuruma giremezse bence bu o kurumun kaybı olur. O öğrenci de başka yerlerde öyle işlerte kendini kanrtlar ki, bu sözlere gerek kalmaz. Her satıcı kendi malını över ama, açık söylemek gerekirse MSM iyidir; çünkü bağımsızdır, özgürdür, özgündür, doğaldır, soru soran öğrenciler ister, ömür boyu eğitimi savunur ve öğrencileri çıkar çıkmaz değerli ödüller alırtar. Ayranım ekşi değildir (!) Resim çekinmek Biraz ünlüyseniz ve sizi sevenleriniz varsa, hele hele onlann yakınında bir ortamdaysanız, sizinle resim çektirmek isterter. Bu oldukça zevk verir bana. Hiç yüksünmem. Çektirmek istemese bir daha mı iyi?.. Kimseyi kırmam. Hoşuma da gider, seviliyor olmak. Gelin görün ki sizinle resim çektirmek isteyenlerin büyük bir çoğunluğu bu işin adını bilmezler. Halk dilinde "Sizinle resim çekinebilir miyiz?" olmuştur bu işin adı. Oysa pekâlâ "Resim çektirebilir miyiz?" denebilir. Ben bugüne kadar hiç düzeltmedim böyle söyleyenleri. Ama bu tatilde, sayı yüzleri aşınca (gizli bir övünme gibi oldu) buradan alenen diyorum ki: "Benimle resim çektirebilirsiniz. Ama çekinirseniz olmaz. Çekinirseniz çektiremezsiniz. İnsan çekine çekine resim çektirir mi hiç?.." Kumar "Aman sakın kumar makineleri konusunda yazma; hassas birkonu, tehlikeli" dedi bazı dostlarım. Ben oldum olası bu konudan nefret ettiğimden, bir şeyi aklıma koyup da yazmamanın da kumar kadar kötü bir şey olduğunu bildiğimden yazmaya karar verdim. Gerçekten aklımın ermediği bir şey bu. Koca koca adamlar, ellerinde marka denen maden veya plastik parçaları, bir makineye karşı savaşıyorlar. O makineyi yapanın zarar etmek değil, kâr etmek amacıyla yaptığını bilmiyor olabilir mi bu insanlar? Eşek kadar adamlar ellerinde marka kâseleri bir oyuncağa karşı hırsla savaş veriyor. Komik. Bir o kadar da aşağılayıcı. Kumarhanelere tur düzenleyen biri bana bu işin sırlannı anlattı: "Bir kere yalan söylemeye başlar kumarbaz. Ikincisi, sözünde durmaz; çünkü kalkamaz masadan veya makinenin başından. Üçüncüsü satmaya veya karşılıksız çek kesmeyle başlar; velhasıl her türlü ahlaksızlığı yapar. Ben kurban keserek bıraktım, çünkü milyon dolar kaybettim abi!" Allah'tan erken aklı başına gelmiş. (!). Pazarlık ve duvarlık sözler SUSURLUK'UN EN MEŞHUR ŞEYİ AYFtANIDIR. ARTIK BAŞKA DA HİÇ Bl ŞEYİ YOK. OKUYUN: Anna Frank'ın Hatıra Defteri İZLEYİN: Susurluk'u. SEVİN: Yaşama asılmayı. Yann tatil bitiyor ve dönüyorum. Mektuplannızı Kadıköy-lstanbul adresine yazabilirsiniz.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle