19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
14 EYLÜL 1997 PAZAR CUMHURİYET SAYFA KULTUR 13 Tiyatro Istanbul'dan Gencay Gürün'ün çevirip yönettiği alışılmadık, çağdaş bir komedi: 'Sanat' Saııat üzerine 6 akıDı9 bir oyunGÜL ERÇETtN Yeni tiyatro sezonunu Yasmina Re- za"nın 'Sanat' (L'art) adlı oyunuyla açacak olan Tiyatro Istanbtıl modern sanat ile moda arasındaki ince sının tartışmaya sunacak sahnesinde. Gen- cay Gürün tarafmdan dilimize çeviri- len ve sahneye taşman 'Sanat'ta Can Gürzap, Cüneyt Türel ve Cihan Ünal bir araya geliyor. Oyun, önceki yıl Pa- ris'tc sahneye konmasının ardından he- men ertesi yıl Ingiltere başta olmak üzere Almanya, Israil gibi dûnyanın pek çok köşesinde sahnelenmeye baş- ladı. 'Sanat', on beş yıla yakın bir ilişki sürdüren üç erkek arkadaşın beyaz fon üzerine beyaz çizgıleri olan bir tablo et- rafında gelişen tartışmalannı konu alı- yor. Serge'in astronomikbir fiyat öde- yerek bu tabloyu satın alması üzerine Marc'ın itirazlan ve Yvan'ın kayıtsız- lığı her üçünün de yaşam görüşlerini gözler önüne seriyor. 'Sanat nedir?', 'Sanata kayrtsız kalınabiür mi?', 'Mo- dern sanat] modadan. özentiden, ticari metalardan ayıran çizgi nedir?' gibi sorgulamalarla izleyicileri de tartışma- nın içine çeken oyun, insan ilişkileri- nin derinliğine de uzanıyor. Alışılmış bir komedi değil Ingiltere'de Albert Finney, Tom Co- urtenay ve Ken Scott, Fransa'da da Pi- erre Arditi, Fabrice Luchini ve Pierre Vanec gıbı önemli aktörlerin rol aldığı oyunun başarısı, diyaloglardaki zekâ yüklü, sivri dilli gülmece unsuru nede- niyle büyük ölçüde oyunculann yet- kinliğine dayaruyor. Fransa'da Moliere En lyi Yazar ve Oyun ödüllerini kaza- nan 'Sanat', Londra'daki yorumuyla da Olivien ve Evening Standard ödül- lerinin 'en iyi komedi'si seçildı. Sean Connery'nin, oyunun fılm haklannı satın alması üzerine Robert De Nîro,AI Pacino ve Kevin Spacey'ın rol aldığı 'Sanat' beyazperde aracılığıyla da ula- şacak izleyıcilere. Oyunu Türk izleyicisine taşıyan Gencay Gürün. daha önce bir Çehov uyarlamasını izlediği Yasmina Re- za'nın Paris'te bir oyununun sahnelen- diğini duyunca, çok beğendiği bu ya- zann yapıtını izlemek istiyor. Türki- ye'ye döner dönmez de Türk sanatse- verlerle paylaşmak ıstediği oyunu dili- mize aktanyor. Gürün ertesi yıl da ımeye başlayan ızieyebilmek için sadece ikı "günlüğüne lngiltere'ye gidiyor ve oyu- nun bu iki ülkede kazandığı ödüllerin ardından sadece yazılı olarak değil, sahnede de paylaşmaya karar veriyor asmina Reza'nm yazdığı, Gencay Gürün'ün çevirip yönettiği 'Sanat'ta 'üç C'ler bir araya geliyor: Can Gürzap, Cüneyt Türel ve Cihan Ünal. Birçok ülkede sahnelenen ve ödüller alan oyun Robert De Niro, Al Pacino ve Kevin Spacey'in yer aldığı bir kadroyla sinemaya da aktanhyor. 'Sanat nedir?', 'Sanata kayıtsız kalınabilir mi?', 'Modern sanatı modadan, özentiden, ticari metalardan ayıran çizgi nedir?' gibi sorgulamalarla izleyicileri de tartışmamn içine çeken oyun, insan ilişkilerinin derinliğine de uzanıyor. 'Sanat'ı. "Oyunu tek ketimeyle nhekyecek ol- sam'akılir bir oyun derimdiyor" Gü- rün. Bir tek tablo aracılığıyla karakter- lerin dünya görüşlerinin, sanat anlayış- lannın, iç dünyalannm aktanlabilme- si etkiliyor sanatçıyı. Gürün, oyunun dünya çapındaki başansına değinirken Londra'da bir Fransız yazann yapıtınm ilk kez hemen bir yıl içinde oynandı- gını ve ilk kez bir Fransız oyununun Olivia ödülü kazandığını belirtiyor. In- gilizlerin ardından Almanlann ve lsra- illilerin de 'Sanat'ı çok beğenmesi, oyunun Jasmine Reza'yı birdenbire dûnyanın en çok t a n J ^ y lanndan biri halıne getırmesî lendiriyor kendısint. 'Sanat'ın alışıl- mış bir komedi olmadığını kabul eden Gürün, Türk izleyicisinin koşullandı- nldığı komedi türlerine hiç benzeme- yen, yadırganma riski olan bu oyunu sahneleyip sahnelememe konusunda çok tartıştıklannı belirtiyor ve eklıyor: "Ahşümış bir platfbrmda buluşmaya- cağız izteyidyie; ancak, tngiltere'den ts- rail'e dünyanın dört bir yanında bü- yük beğeni toplayan oyuna Türk izleyi- risi de tepkisiz kalmayacaktır." Oyunun sonunda uzlaşma var Gürün, oyuncu seçımıni açıklarken, oyunculann başansının çok büyük önem taşıdığı oyunun dünyadaki bütün örneklerinde. ülkelerin en önemli ak- törlerioin rol aldığını, kendisinin de ye|fe bj^ı yaş grub_u içındgki en^ üç oyuncöyu bif araya gerMiğinı belirtiyor. Oyunculannı 'Üç C'ler diye niteliyor yönetmen. Hatta oyunda rol almak isteyen bir dostunun daha son- ra kendisıne "Benim tek eksiğûn adı- mın C ile başlamaması 011X01?" diye takıldığını söylüyor. 'Sanat' Yasmina Reza'nın yaşamm- daki gerçek bir olaydan yola çıkılarak kaleme alınıyor Yakm bir doktor dos- tunun oyundakıne benzer bir tablo al- ması üzerine pek tepki veremeyen Re- za, bu oyunu kaleme alıyor. Birkaç yıl sonra tablo, değerini yitiriyor. öte yan- dan Reza, oyundan çok para kazanıyor. Reza, bu aralar kendisiyle yapılan gö- rüşmelerde doktor arkadaşının kendi- sine sık sık "Bak sen bu tabto sayesin- de zengin oldun. Arük sen al bu tabio- yu benden" diye takıldığını belirtiyor. Peki, Gerçgay Gürürf ün mo^g,ve sa-, naflkonusundaki göfüşleri nö? Sözü öncelikle oyunun yazanna bırakıyor Gürün ve Reza'nın kendisine yönelik suçlamalan nasıl yanıtladığını aktan- yor bize: "Tiyatro eleştirmenleri beni ne kadar övdülerse sanat eleştirmenle- ri de bana o kadar ters bakü. Modern sanatı eleştirdiğim için dar kafahltkfa, hatta Nazüikle suçlandım. Modern sa- naü ben de severim ashnda, ama neyi beğenmem gerektiğini bana empoze e- den modalann faşizminden hiç hoşlan- mam. Modern olmak başh başına bir değer değildir. Oysa eleştirmenler ve sanatm ticaretini yapanlar öyte düşün- memizi istiyor." Gençlik döneminden beri hiçbir za- man modalann esiri olmadığını belir- ten Gürün, oyunu değerlendirirken "Oyunda bence, modern sanat yandas- laruun yazara saldırmalannı gerekti- recek bir şey yok. tld ayn görüşe de ay- nı derecedeyer veriyor. Oyunun sonun- da bir ııyjayna var" diyor. Fazla absûrd olmayan yenilik Cihan Ünal, 'Sanat'ın Pans ve Lond- ra'daki başanlı temsillerin ardından he- men Türkiye'de sahnelenmesinin ol- dukça hoş bir girişim olduguna değine- rek oyunun Türkiye'de de kendi izleyi- cisini bulacağmı belirtiyor. Ünal'ın modern sanat konusundaki görüşleri büyük ölçüde oyunda canlandırdağı Marc'la örtüşüyor ve bir repliğini ak- tanyor bızlere "Sanaü yönlendiren de- ğerlendinnelere inanmryorum." Sanat diye yutturulan özenti birtakım ürünle- re zaman zaman içerliyor Cihan Ünal, ama her şeye karşm fazla absürd olma- mak kaydıyla yeniliğe karşı da değil. Hangi sanat yaşryor, hangisi 510? Cüneyt Türel, sanatı tartışan, "Han- gi sanat yaşryor, hangi sanat öJü" soru- lannı soran oyunun, tiyatro tadını öz- leyenler için çok şey söyleyeceğini be- lirtiyor. Sanat konusundaki görüşleri- ni aktanrken de "Sanaü kutsamaktan başka bir şey yapamam" diyor. Moda- ya da karşı değil. "Kendi kuraDan için- de o da sanata katkıda bulunuyor" gö- rüşünde. Modanın da tuzaklarla dolu olduğunu unutmadan. Can Gürzap, oyunda sahnelenen ka- rakterlerle her gün karşılaştığımıza de- ğinerek bir sanat yapıtımn ardmdakı fikrin net olması gerektiğini savunu- yor. Son zamanlarda ne dediği, ne an- lama geldiği belli olmayan oyunlarla karşilaştığım belirten sanatçı, "Benbu oyunlan anlamıyorum. Otuz yıllık ti- yatrocuyum. Ben anlamıyorsam hiç kimse anlamıyordur. lzledigim şeyi an- lamak isterim. Anlamak için de kendi- mi birtakını ekstremlere taşımak zo- runda değflim" diyor. tlk olarak ekim ayında Ankara'da iz- leyiciyle buluşacak olan 'Sanat' kasım ayında da tstanbul'da sahnelenecek. Adam Öykü'den 3. yaşında özel bir sayı: Kısa kısa öykü KfiHûr Servisi - Adam Yayınlan'nın çıkardığı Adam Öykü, ikinci yılmı tamamladığı 12. sayısının bütününü bir özel sayıya ayu-dı. Adam Öykü, 12'nci Eyfül- Ekim sayısında, bugüne dek hiçbir derginin ele almadığı "Kısa Kısa Öykû" türiinü, özel saymın konusu seçti. Öykü edebiyatının bir alt türü olarak nitelenebilecek olan "Kısa Kısa Öykû", derginin 160 sayfalık oylumu içinde bütün yönleriyle incelenirken çok sayıda örneğe de yer veriliyor. Yalnızca bir tek tümce ya da kısacık bir paragraf ya da bir buçuk sayfalık oylumlar içinde yazılmış kısa kısa öyküler... Adam Öykü'de, Ernest Hemingway'den Raymond Carver'a, Max Jacob'dan Mkhel Leiris'ye, Julio Cortazar'a ve özellikle Amerikan, Fransız, Ispanyol, Yunanistan edebiyatmdan 34 dünya öykücüsünün yanı sıra, Türk edebiyatmdan da her kuşaktan öykü yazannın kısa kısa öyküleri yer alıyor. Toplam 54 kısa kısa öykücüden, 106 öykû... Bu arada Türk ve dünya edebiyatlannda kısa kısa öykü üstüne inceleme, araştırma yazılan ve çok sayıda yazan kapsayan soruşturmalar da yer ahyor. Dergide aynca Yurdanur Sabnan, Deniz Hakyemez, Uğur Kökden, Orhan Duru, Ferit Edgü, Necati Tosuner, Nedret Tanyolaç Öztokat, Charies Baxter, Robert Shapard kısa kısa öyküler üstüne düşüncelerini açıklıyor. BerSntieyenisezonSchubert'kbaşladı GÜNERYÜREKLİK BERLİN - Berlin'de yeni yıl, eylûl ayı ile birlikte başlar. Anakent bir kış uykıı- sundan uyanır gibi, yaklaşık bir yıl süre- cek yeni etkinliklerle ve yeni beklentiler- le açar gözlerini. Daha eylül ayının ilk günlerinde, yaz aylannın izinde geçen fotoğraflardaki atıılan belleklerden silin- meden, yeniden başlayan bir yaşam içi- ne alıverir sizi. Berlin'e ayak bastığınız ve ne olup bittiğine tanık olduğunuz, günlük gazetelere şöyle bir göz attığınız anda, birbaşka dünyaya, yani evinize dö- nüşünüz, yeni bir yaşamsal devinimin başladığını muştular size. Artık her şey geride kalmış, koca kent sızi karşıladığı yeni etkinliklerle bir kez daha tutsak al- mıştır. Berlin, yaz aylannda yattığı kış uyku- sundan, bu yıl da uluslararası bir etkin- likle uyandı. Eylül ayının başlamasıyla birlikte kent, yüz binlerce insanı devini- me geçiren bir fuann kapılannı açtı. İki yılda bir düzenlenen dûnyanın en geniş kapsamlı Uluslararası Radyo-Televizyon ve tletişim Cihazlan Fuan, modern tek- nolojinin büyüleyici en son yeniliklerini sunarken, on binlerce insan her gün akın akın bu 'muhteşem' gösteri yerine doğ- ru koşuşuyordu. Metrolar tıîdım tıklım doluydu. Uyuyan kent, sonbahann ilk günleriyle birlikte hareketlenmiş. Ber- lin'e özgü gerçek yaşam başlamıştı. Ha- valar da güzel mi güzeldi. Gûnboyu 25- 26 derece. Claudio Abbado yönetti Fuann getirdiği canlılık bitmeden ye- ni bir etkinliğe kucak açtı kentimiz. Bu yıl 47'ncisi düzenlenen Berlin Festival Haftalan 6 eylûl günû, büyük şef Claudio Abbado'nun yönetiminde Filarmoni bi- nasında, Filarmoni Orkestrası ile verdi- ği Schubert konseriyle başladı. Elbette geç kalanlar için bilet bulmak yine olası değildi. Konser görkemli bir şölenden başka bir şey değildi. Tıklım nklım do- lu koca Filarmoni binası olağan dışı gün- lerinden birini daha yaşadı ve bu arada Abbado ile orkestrasunn sunduğu enfes konserle umutsuz aşklann melankolik bestecisi Schubert'in ölümünün 100. yıl- dönümü de hayranlıkla anılmış oldu. Pi- yanist Maurizio PoDini ile Alfred Bren- dd'in de konuk edilecekleri, bir ay süre- cek Schubert ağırlıklı dev festival, birbi- rinden etkileyici konserlerle binlerce in- sanı bır başka dûnyanın içine çekecek yine. Bu yıl festivalin bır dığer ağırlıklı konusu da 'Savuş Sonraa İki Ahnanym.' Bu konuda çeşitli tiyatro gösterileri su- • Bu yıl 47'ncisi düzenlenen Berlin Festival Haftalan Claudio Abbado'nun yönettiği Filarmoni Orkestrası'nın Schubert konseriyle başladı. Ağırlıklı olarak 'Savaş Sonrası iki Almanya' konulu festivalde Anna Seghers, Bertolt Brecht, Peter Weiss üzerine çeşitli paneller düzenlenecek ve bir sergi açılacak. Maksim Gorki Tiyatrosu, Berliner Ensemble ve Tiyatrom da yeni sezon oyunlanna başladı. Berliner Ensemble bu sezon da Heiner Mûller'm yorumuyla 'Arturo Ui'nin Önlenebflir YükseKşi'ni sahneleyecek. nulacak. Anna Seghers, Bertolt Brecht, Peter Wfeiss üzerine çeşitli panelleT ger- çekleştirilecek. Aynca "Dd Almaııy» Gerçeği'' üzerine yine festival kapsamın- da bir de büyük bir sergi açıldı. Tarihi Martin Gropius binasında açılan sergide savaş sonrası iki Almanya'nın iki ayn re- sim sanatı gözler önüne seriliyor ve izle- yiciye karşılaştırma olanağı veriliyor. Berlin yeni mevsime sadece bu etkin- liklerle girmedi kuşkusuz. Tiyatrolarda, sinemalarda da bir özlem havasının esin- tilerini yaşıyoruz. Maksim Gorki Tiyat- rosu, sezonu, Beckett'in "Soluk", Schfl- ler'in "Don Carlos", "Hüe ve Sev^" oyunlanyla açtı. Sanat yönetmeni And- rea Brethin görevinden ıstifasıyla "En- sembk'' tiyatro olma niteliğini yitiren ve belli bir kriz dönemine giren, Peter Ste- in'ın 60-70'li yıllarda öncülük ettiği Schaubühne ise durumu "Woyzeck" ile idare edecek, ama geleceği hiç de parlak değil. Bir yerde yaklaşık aynı yazgıyı paylaşan Brecht"in kurduğu ünlü Berli- ner Ensemble Tiyatrosu da yeni sezona "Die Massnahme - Önlem" (Brecht/Hanns Eısler) aalı oyunla başla- dı. Geçen yıl yitirdiğimiz ve kendisine "Yaşayan Brecht" denılen dünyaca ünlü tiyatro yazan Heiner MüDer'in son reji çalışması olan Istanbul Uluslararası Tiy- atro Festivali'nde de izlediğimiz "Ar- turo Ui'nin OnfcnebiBr Yükselisi'' de ti- yatronun repertuvannda yine. Berlin'de- ki tiyatrolarbunlardan ıbaret değil elbet- te. Sayılan otuzu bulan tüm diğer tiyat- rolar da perdelenni açtılar yeni sezona ve Berlin artık sineması, tiyatrosu, sergi-fu- ar etkinlikleriyle ve tüm hızıyla kendine özgü o alabildiğine zengin kültür- sanat yaşamının gırdabma girdi bile şu günler- de. Berlin'deki Türk tiyatrolan da yeni mevsime, diğer yıllara kıyasla bu yıl ol- dukça iyi başladılar. Kentin 13 yülık pro- fesyonel tiyatrosu "Tiyatrom", yeni se- zonu sanat yönetmeni Meray Ûlgen'ın sahneyekoyduğu, Israilli yazar Üan Hat- sor'un "Maskeffler" adlı oyunuyla açtı. Metin Tekin yönetimindeki "Bizim Ti- yatro" da bu yıl seyirci karşısına Vasrf Öngören'in "Ahnanya Defteri" ile çıktı. Tiyatro Aktuel Berlin de önümüzdeki günlerde Nâzun Hikmet'ten derlenen "SevdalıBuhıt" adlı oyunla prömiyerini yapacak. Kneipe'lerde ya da Caf e'lerde tekrar buluşan müdavimler izin anılan- nı anlatırken şimdi Berlin'de ne oluyor, nerede ne var onu konuşuyorlar daha çok Geçmiş, Berlin'de o kadar çabuk unutu- luyorki... KÖŞEBENT ENİS BATUR İstanbul'un Büyük Bir Şairi Çıktı Geldi Milano'da yayımlanan Poesia dergisinin "New York ve Şairleri" dosyasını gördüğümde biraz içer- lemiştim. Gerçi, içinde yaşadığımız yüzyılda New York da efsane-kentler arasına katılmayı hak etmiş, Lorca'dan Ashbery'ye pek çok ustanın övgüsü- ne mıknatıs olmuştu. Ama, ona bu özeiliği yükle- yen asıl etmen Ingilizcenin evrensel boyutu olma- mış mıydı? Efsane-kentlerin büyüsünde, onlar için yazılmış şiirterin küçümsenemeyecek bir payı olduğu bili- nir. Roma'yı, Londra'yı, Paris'i taçlandıran şairierin yapıtlan yan yana getirildiğinde kalın birer antoloji ortaya çıkar. Şairin gözünde soyut ve soğuk bir bütün değildir efsunlu şehin Onun atmosferi, so- kaklan, yapılan kadar insanlan, rivayetleri, tarihine dağılmış yazgı düğümleri de ağıriık tutar: Her mi- toloji karmaşık bir zenginlik içerir. Nevv York, söz- gelimi Roma ile nasıl bir tutulsun: Birinin yalnızca geçmişi ötekinin afralı tafralı şimdiki zamanını ez- meye yetecek güçtedir. Bu anlamda, Roma'yla kıyasianabitecek tek şe- hir Istanbul'dur. İki büyük imparatorluğa başkent olmuş, iki bin yıl içinde büyük fetihlere, talanlara, felaketlere sahne kurmuş, bütünüyle sıradışı doğal ve stratejik bir konuma sahip olan Istanbul'u tarih- çisi, ressamı, müzisyeni selamlamıştır. Gene de, o- nun bir efsane-kent kimliğiyle saltanat kuruşunda aslan payı şairlenndir. Bunu doğrulamak için onun antolojisinin sayfa- lan arasında dolaşmak yeterli. Önce modernleri anımsayalım: Yahya Kemal'in poetikefsanesi, bi- raz da ıstanbul'unkiyie örtüşmesiyle büyümemiş midir? llhan Berk'in "Galata"s\ ve "Pe/ra'sı, pek çok şiiriyle yan yana, bir başına anrt diker kente. Necatigtl'i, Cemal Süreya'sı, Edip Cansever'i ve Ece Ayhan'ı yanardöner bir Istanbul portresi çizer. Nâzım, içeriden vedışandan, duygusal haritasının iki ucuna doğru hızla okuru sürükler. Bir dönem Çamlıca'ysa merkez bir dönem Beyoglu ya da "başkent Sirkeci" ya da Kız Kulesi öne fırlar. Şüphesiz, modernleri hazıriayan, sıcaktutan bir gelenek haznesi olmuştur. İstanbul'un büyük şar- kıcısı Nedim, şair-i azâmı Bâkî efendi, şehrengiz- lere saçılmış onlarca minör şairi citt cilt uzar önü- müzde. O şairiere, kendi payıma şiirli nesiıieriyle, Evliya Çelebi'den Tanpınar'a ve Hisar'a bazı ya- zarian da duraksamadan katanm. Gelgelelim, "kimlik sorunlan" ve ideolojik cep- heleşmeler, bizim Istanbul panoramamızı daha dar bir zaman dilimine kilitlemiştir. Şehrin "teme/"ini görmezlikten gelmeyi ya da unutmayı yeğleyecek- lere şüphesiz boyun eğecek değiliz. Türk okuruna, zengin bır bütünlük halınde ancak şimdi sunulabi- len büyük bir Istanbul şairine getirmek istiyorum sözü: Samih Rifat'ın yetkin çevirisi ve sunuşuyia kar- şımıza çıkan kitap, Adam Yayınlan'nca basılan, Mabeyinci Pavlos'un "Altın Yağmur"u. Bizans Sarayı'nın bu "yüksek sesizlik bekçisi", VI. yüzyıl- da yaşamış, suskuya iyi ki memur edilmiş ki bu şi- irieri oradan süzüp getirebilmiş. ^ Banaöyle geliyor; bu tür yaprtlan üst üste iki kez, iki farklı perspektifle okumak gerekiyor. Birinde, bin beş yüz yıl öncesinin Istanbulu'nu ımgelemi- mizde kunma çabası verme kaygısı ağır basar Pav- los'un andığı konak, yontu, kuş, hamam, kadın ne- rede olabilirdi? Şehirde kalmış irili ufaklı izler ile şi- irierin dizeleri, sözcükleri bir araya geldiğinde boş- lukta bir hayat tanımlanabilir. öbür, asıl okuma, Pavlos'un hakkını vermek için elbette: Şairin sesle sözle kurduğu dûnyanın mu- ammasından pay almak, nektarla tanışmak ve yüz- leşmek çok önemli: Şair, yalnızca sarayda sessiz- liği sağlamakla yetinmemiş, bunu kendi şiirine de taşıyacak ustahğı göstermış: O ekonomiyi tartarak bize aktaran, elimize bir başyapıt sıkıştıran çevir- mene selam duralım. Mabeyinci Pavlos, İstanbul'un ilk büyük fairi de- ğildi herhalde: Adı yapıtı silinmiş pek çok ustadan devşirdiklerine "Altın Yağmur" aracılığıyla bir neb- ze olsun yaklaşabiliriz. Pavlos'un şiirterini okuyunca hemen Istanbul so- kaklanna tıriamak, Butimar gibi su kıyısına inmek, "Altın Yağmur"u okuyasıya kimi özelliklerini göre- mediğim şehre bir daha bakmak istedim. Hâmiş: Ekim başında masamıza yeni bir kitap dergisi geliyor: Virgül. Onaşimdiden hazırlanalım. Gül Mine Sanat MerkezTnde karma yaz sergisi • Kültür Servisi - Gül Mine Sanat Merkezi'nde resim, heykel ve özgün baskı dallannı kapsayan kanna yaz sergisi açıldı. Salih Acar, Mine Arasan, Mustafa Aslıer, Ramiz Aydın, Balaban, Ayşegül Erbil, Devrim Erbil, Metin Gönûl, Patse Hemsley, Selahattin Kara, Mehmet Koç, Hayati Misman, Mustafa Plevneli, Mehmet Sabır, Fahri Sümer, Süleyman Saim Tekcan ve Özdemir Yemencioğlu'nun yapıtlanndan oluşan sergi, 20 Ekim 1997 tarihine kadar görülebilir. Aynntılı bilgi: (0212)57160 16. BUGUN • TARİH VAKFIDARPHANE etkinlikleri 2. Perfonnans Gûnleri kapsamında saat 14.00'te Aykut Köksal ve Emre Zeytinoğju'nun katıldığı NBfifer Ergin'in yönettiği "sanatta disiplinler arasuık" konulu panel. saat 16.00-18.10 arası ise performans günlerine katılan sanatçılann gösterileri izlenebilir. • BEYOĞLU SİNEMASI Yaz Şenliği kapsamında Baraka isimli fılm izlenebilir. • NÂZIM KÜLTÜREVİ'nde saat saat 16.00'da Dünya Armağan" ın "Mühendisler ve Toplumsal Mücadete" konulu semineri izlenebilir. YAPIKREDİ SANAT FESTİVALİ '97 BUGUN • Heidrun Hohmann piyano resitali, saat 18.30'da, Cemal Reşit Rey Konser Salonu'nda izlenebilir. • Joffrey Bate'nin "Billboards" isimli gösterisi saat 21.00'de Harbiye Açık Hava Tiyatrosu'nda yer alıyor. YAR1N • Ueli Wigetpiyano resitali saat 18.30'da Cemal Reşit Rey Konser Salonu'nda izlenebilir. • Secret Garden/LKin' Joy, saat 21.00'de, Harbiye Açık Hava Tiyarosu'nda yer alacak.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle