23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
25 AĞUSTOS 1997 PA2ARTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOMI Özelleştipmede hızlı hafta • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Özelleştirme Idaresı Başkanlığı (ÖÎB), daha önce teklıflenni aldığı 9 işletmenin satışı ıçin yapılacak ihaleleri bu hafta gerçekleştirecek. ÖİB'den yapılan açıklamada, 9 işletmenin satışı için yapılacak pazarhk görüşmelennin noter huzurunda ve kamuoyuna açık olarak gerçekleştirileceği belirtildı. ORÜS Orman Lrünleri AŞ'ye ait Eskipazar ve Bartin ışletmelen ile Kurtalan Çimento ve Bozüyûk Seramik'in ihaleleri bugün; ORÜS'e ait Dursunbey, Yenıce. Kalkım ve Demirköy ışlemıelerinin ihaleleri yann: Meybuz'un ihalesi de çarşamba günü yapılacak. ÖİB'den yapılan açıklamada. ihaleleri bugün vapılacak ORÜS Bartın İşletmesi için An Ticaret. Çevik Orman Ürünlen, Or- Sa. Okumuşlar Dış Ticaret ve Özdemir tnşaat-Orgem ortak gınşımınm; ORÜS Eskipazar İşletmesi için de An Ticaret ile Eslcipazar Çalışanlan Ortak Gınşim Grubu'nun teklif verdiği bıldınldi. Kurtalan Çimento ıçın Rumelı Holding ile Canlar Otomotıv Inşaat Ltd. Şti'nin teklif verdiğınin kaydedıldığı açıklamada, Bozüyük Seramık'e de Ercan Tunzm. tbrahım Polat Holding ve Termal Seramik'in talip olduğu belirtildı. 10 yıl vadeli borçlanma • ANKARA (AA)- Türkiye. eylül ayında ılk kez ABD Dolan cinsinden 10 yıl vadeli borçlanmaya çıkacak. Daha öncelen. mark ve yen cinsinden 10 yıl gibi uzun vadeli borçlanmayı deneyen Hazine, dolar bazmda ılk kez çıkacağı uzun vadeli ihraçta, talep yönünden. mark ve yen piyasalanna göre daha düşük seyreden bu piyasayı da denemış olacak. Türkiye'nın ABD Dolan cinsinden eylül ayında gerçekleştirmeyi planladığı tahvil satışında, faiz oranının. Libor artı yüzde 3.5 oranında gerçekleşeceği tahmin ediliyor. Düsseldorf'taki fabrikanm kapatılarak otomotiv üretiminin Türkiye'de yapılması gündemde Mercedes üretimîni Türldye'ye taşıyor HAYRİYE MENGÜÇ Dünyanın bır numaralı oto- motiv üretıcısı Alman Merce- des-BenzA.G., Düsseldorf'ta- ki fabrikasını kapatarak 4-5 yıl ıçinde otomobil dışındaki bü- tün üretimıni Türkiye'ye kay- dırmayı planlıyor. Mercedes- Benz A.G. Yönetim Kuru- lu'nun, yaklaşık 10 bin kışinın çalıştığı Mercedes Benz fabn- kasının kapatılarak Türkiye'de üretim yapma planlanyla ilgili olarak bir Alman danışmanlık- denetim şırketıne rapor hazır- lattığı öğrenıldi. Mercedes- Benz'in Alman kamuoyundan tepki almamak için uzun vade- ye yayarak gerçekleştıreceğı üretımi taşıma projesinın oto- büs, minibüs ve traktör üreti- mıni kapsadığı, şırketin otomo- bil üretımıne ise Amerika'da devam edeceği bildırilıyor. Mercedes Benz A.G.'nin üretimini Türkiye'ye kaydırmasmdaki temel nedenin ucuzişçilikolduğu bedrtiliyor. Mercedes Benz'in üretimini Türkıye'ye kaydırmasmdaki asıl nedenlenn. ucuz işçi- lik ve Türkıye'nin gümrük birliği ile elde et- tiği "local content" statüsü olduğu ifade edi- liyor. Çünkü Avrupa Birliği'ne (AB) üye ül- keler arasındaki mevzuata göre, birlık bün- yesinde satılan her ürünün belli bir bölümü- nün AB'ye üye ülkeler tarafindan üretılme- si gerekiyor. Otomobılde bu oran, bazı ürün- lerde yüzde 50 veya 40'lara düşse de en faz- la yüzde 6O'ı AB'ye üye ülkelerin desteğiy- le gerçekleşıyor. Türkiye'nin AB'ye tam üye olmadan kazandığı bu statü avantajının sa- dece Alman Mercedes Benz firmasının de- ğıl, otomobil yan sanayicilerinın de dikka- tinı çektığı ve bu çerçevede üretimlennı Türkıye'ye kaydırma girişimleri bulunduğu belirtilıyor. '•Local content" ve ucuz per- sonel gıderlerının yanı sıra Mercedes Benz'in Türkiye'deki üretim kalite standar- dından memnun olduğu ve potansıyel genç nüfusla bırlıkle giderek artan otobüs kulla- nımının da burada üretim fikrine etken ol- duğu kaydediliyor. Mercedes Benz'in uzun vadede üretimi- ni Türkiye'ye kaydırma plarundaki esas ka- ran, ıç pazann büyüklüğü ve burada üreri- len mallar konusunda yaptırdığı araştırma sonuçlanna göre olacağı ifade ediliyor. Şir- ketin üretimine Türkiye'de devam etme yö- nünde alacagı karar karşısında, Almanya Düsseldorf'taki yaklaşık 10 bin kişinin ça- lıştığı fabrikasındaki işçilerin işine "birtn- da" son vererek Alman kamuoyunda tepkı yaratmaktan çekindiği ve olası tepkilen azaltmak ıçın geçış sürecıni 4-5 yıla yaya- cağı kaydediliyor. Mercedes Benz'in "Almanya'da 2 bin Id- şiyi işten aöp, yan fiyaöna araç üreteceğinüz Türkiye'de3 bin kişiyi işe alaca- ğız" şeklınde bır açıkJama yap- maktan kaçınacağına da dikkat çekiliyor. Böylece gümrük bırliğinden sonra > abancı sermayenin üre- tim merkezi olarak Türkiye'yi kullanma isteklennin giderek yoğunlaştığı ve bu anlamda özellikle Avrupalı üretici fir- malar tarafindan Ortadoğu ve Uzakdoğu pazarlanna bir "sıç- rama noktası" olarak kabul edileceğı tezi de doğrulanmış oluyor. Konu ile ilgili görüşle- rine başvurduğumuz Koreli ve Japon pek çok otomobil üreti- cısı fiımanın danışmanlığını yürüten KPMG denetim-danış- manlık şirketi Başdanışmanı Sina Afra, Mercedes Benz'in yatınm alanı kapsamını geniş- leten FİAT ve Türk ortaklıklar- la Türkiye'de üretim yapan Ko-, relı ve Japon otomobil üretici-' lere karşılık böyle bir karar aşamasına gel- miş olabileceğini söyledi. Mercedes Benz'in şu an "Almanya'dald üretimi durduğunda aynı kaüteyi Türkiye'de tuttunıp rurruramayacağını ve Tiirkiye'den sahp satamajacağınj" düşünebileceğını söyleyen Afra, "*Bu düşüncenin arkasında da Avrupa pazariannı terkedememe zorun- luluğu yaüyoroImaİL Türkiye'nin "localcon- tect' statüsü tabii ki önemli bir avantaj. Ay- nca bu durum Türkiye'nin otomobil sanayii açısından da ciddi bir gelişme" diye konuş- tu. Vulkan Tersanesi 500 Türk'ü issiz bıraktı Almanya'da krîz büyüyor REMZİCENGİZ BREMEN - Almanya gemi yapım sek- törii büyük bır krizin içinde. Geçen haf- ta 104 yıllık geleneksel büyük tonajlı Bremen Vulkan Tersanesi de kapılanna kilıt vurdu. Aralannda 500'e yakın Türkiyeli emekçinin de bulunduğu 3 bine yakın emekçi işsiz kaldı. 10 yıl kadar önce yi- ne Bremen'de 5 bine yakın ınsanın çalış- tığı Ag Weser gemı tersanesi kapanmış- tı. Tersane çalışanlan son olarak yaptık- lan 111 'ınci geminin suya indirilişi son- rası işyerlerini kaybetmenin üzüntüsünü göstermek için tüm vinçlere siyah çe- lenk ve siyah bezler bağlayıp saJ landıra- rak federal hükümeti protesto ettiler. Bilindiği gibi Almanya'da deniz-ge- mileri tersanelerinin tümü Kuzey Al- manya'da bulunuyor. 25 ayn kıyı şehrin- de bulunan tersanelerde 1990 yılında 63 bin kişı çalışırken bu sayı bugün 25 bine düştü. 1996yılmdaki 1185tonilatotona- jındaki yeni gemi yapımı inşaatı. 1997 'nin ilk 6 ayında sadece 410 bin to- najında kaldı. Öte yandan. F. Almanya'da tüm alan- larda firma iflaslan hızla sürmektedir. Ekonomi Araştırmaları Şirketi Dun -<• Bradstreet'in yaptığı açıklamaya göre bu yıl sonuna kadar geçen yıla göre yüzde 3 artarak 26 bin fırmanın iflasının bek- lendiğini bildirmiştir. Yine aynı açımla- mada 1996 yılında ıse 25 bin 530 firma ülke çapında iflas etrq^§ ve sonunda 500 bin kişi işlenni kaybederek işsiz kalmış- lardı. Cek Cumhuriyeti Türkiye ucuşlarını iptal etti Prog Turizm'e iflas baskısı Ekonomi Servisi - Çek Cumhuriyeti'nde 1990 yılından bu yana faaliyet gösteren Türk tur operatörü Prog'un iflas ettiği ve şirket or- taklanndan Dr Turgut Akyol'un tutuklandı- ğı yolundaki haberler yalanlanırken. Dr. Akyol'un Çek Hava Yoflan ile Çek televız- yonunu dava etmeye hazırlandığı ifade edi- liyor. Prog Tunzm yetkililen Süıan Akyol ve Mehmet Fatih Ozrûrk yaptıklan açıklama- da, Çek Hava Yollan (CSA)'nın. parası ön- ceden ödenmış Bodrum ve Antalya uçuşla- nnı iptal etmesı ve Çek televizyon kanalının Prog'un iflas ettiğıni duyurmasıyla Türk tur operatörlerinin Çek Cumhuriyeti'ndeki tu- rizm pıyasasından çekilmeye zorlandığını savundu. Yetkilikr, 16-17 Agustos tarihle- rinde Türkiye uçuşlannı gerçekleştirmeyen CSA'nın 18 Ağustos'ta herhangi bir ödeme yapmadıklan halde Tunus uçuşunu gerçek- leştirmesini hayretle karşıladıklanna da dik- kat çektiler. 1997 Mayıs ayında, Çek Cumhuriyeti'nin kuruluşundan beri ilk kez yapılan yüzde 11 oranındakı devalüasyon ile ülkedeki turope- ratörlennın zor duruma düşerek haziran ve temmuz aylannda 3 büyük ve 4 küçük tur operatörünün iflas ettiğinı belirten Prog Tu- nzm yetkilileri. şunlan söylediler: "Çekşir- ketkrinin iilası nedeni ile pazar payımızı ild misline çıkarma şansına sahiptik. Şirketimiz başına gelmiş bu iflas ettirme harvkâtının yurtdışında tur operatörü sahibi olan tüm Türk şirketlerinin geleceği açısından da ör- nek teşkil ettiğini düşünüyoruz. Bu durum- dan, sadece Türkuçakşirkeaeri veTürkotel- cileri degiL turizm sektörü içinde yer alan yüz binleree çalışan etküenecektir." DÜNYA EKONOMİSİNE BAKIŞ/ ERGtN YILDIZOĞLU LONDRA "Tarih yapıyoruz. Uyuyan devi uyandırdık. Diğer sanayi kollannda işçilerin gözleri üzerimizde. Diğer ül- kelerdeki işçilerin gözleri üzerimiz- de"... VVashington'lu kamyon sürücüsü, UPS işçisi, Ron Crigger'in bu söz- leri UPS şirketine karşı Teamsters- Sendikası'nın yaklaşık üç hafta ön- ce başlattığı grevinin ABD işçi hare- keti açısından ne kadar önemli oldu- ğunu gösteriyordu ve de işçilerin mücadele azmini. 20 yıldır özlenen büyük zafer... Dünyanın en büyük kargo şirket- lerinden UPS'ye karşı 190 bin ABD işçisinin başlattığı grev, büyük bir za- ferle sonuçlandı. Bu, Ronald Re- agan, 1981'de hava trafik kontro- lörleri grevini orduyu devreye soka- rak kırdığından bu yana bir gerileme dönemine giren ABD işçi sınfının, 20 yıldır elde ettiği ilk büyük zafer oldu. Daha geçen sene 17 ay süren Ca- terpillar grevi, Gm grevi ve Detroit gazete grevleri yenilgiyle sona er- mişti. Şimdi UPS işçilerinin zaferi, bu gerileme döneminin bittiğini ve artık ABD'de işçi-işveren ilişkilerin- deki işçilerden yana köklü bir hava değişikliğinin başlamakta olduğunu düşündürüyor. Nitekim, grevi ger- çekleştiren Teamsters Sendikası'run Başkanı Ron Carey'e göre "Işçiler ricat halindeydi. Artık değiller. Bu grev yeni bir dönem başlattı". ABD'nin önde gelen araştırma şir- ketlerinden Peter D. Hart'ın Direk- törü Goefrey Garin'e göre "Şirket yöneticileri artık istediklerini, iste- diklerı gibi yapamayacaklar. Bundan böyle işçılerinden gelecek olan di- renişleri, göz önüne almalan gereki- yor" (International Herald Tribune) 20.08.1997). ABD Sanayi Işveren- leri Ulusal Biriiği'nin halkla ilişkiler bölümü başkan yardımcısı Michael Barooder ise grevin "örgütlü işçi hareketinin mücadele taktiklerinin giderek daha atak hale geldiğini gösteren en son örnek olduğuna" inanıyor. (Financial Times, 19.08.1997). The Economist, Financial Ti- mes, New York Times gibi muha- fazakâr medya, bu havayı kırmak için karşı bir propaganda başlattı. Çeşitli yorumcular zaferin bir defa- ya özgü ve şirket yöneticisinin hâlâ çok güçlü olduğunu ileri sürdüler, sendikalı işçilerin sayısının 1970'te 17 milyondan 1996'da 9.4 milyona ve sendikalaşma oranının da yüzde 10'un altına düştüğünü yazarak mo- ral bozmaya çalıştılar. (Financial Ti- mes 19.08.1997), The Economist 'Yirmi Yıldır Uyuyan Dev Uyandı' Dünyaca ünlü kargo şirketi UPS'ye karşı 190 bin işçinin başlattığı grev, büyük bir zaferie sonuçlandı. 23.08.1997). Bazıları da örneğin, New York Times'dan Louise Usc- hille, daha grev başlar başlamaz; iş- çıleri, ulusun ekonomik refahını teh- likeye atmakla eleştirdi: Grevlerin ve yüksek ücret taleplerinin ya- yılması halinde, ABD ekonomisi- nin bir süredir yaşamakta olduğu ekonomik büyüme tehlike artına girer (New York Times 10.08.1997). Bu yavuz hırsız tavrı halkın, zaten yaklaşmakta olan dur- gunluktan işçileri ve sendikalan suç- lu tutmasına zemin hazırlamaya ça- lışıyordu. Ancak büyük sermayenin bu tür avukatlannın unuttuğu bazı gerçekler var. Örneğin, 1. Clinton- dönemi Çalışma Bakanı Reich'ın bir araştırmasına göre bu çok sözü edi- len ekonomik toparlanma sırasında, geçen 5 yılda, şirket gelirleri yılda or- talama yüzde 19 arttı, ancak ortala- ma ücretlerde hâlâ bir durgunlukya- şanıyor. Tam işsizlik azalmışken ve işçilerin pazarhk gücü biraz yüksel- mişken ve de yarım-gün işçilik kor- kusu etrafı sarmışken işçilerin hiç nasiplenemedikleri bu toparlanma- dan, ücretlerini biraz arttırmak yo- luyla pay almak istemeleri hakları değil mi? Dev uyanırken... UPS grevinin önemini çok iyi kav- rayan bir başka muhafazakâr gaze- te Wall Street Journal ise diğerle- rinden çok farklı bir tutum sergiledi. WSJ, değişen havanın önemini işve- renlere kavratabilmek ıçin grevi, Da- vid Mac Donald ısımlı işçinin hikâ- yesini anlatarak verdi. David, yılda 50.000 dolar kazanan tam gün ve kamyonunda tek başına çalışan bir UPS sürücüsü. Sendika ile ilgisi ödeneğini vermekten öteye hiç geç- memiş. Ve hiçbir siyasi etkinliği ol- mamış yaşamında. Ancak ilk grev hattına gittiği gün, polis tarafindan tutuklandıktan sonra radikal bir şe- kilde değişmiş David. Artık David "Şirketler bugüne kadar üzerimiz- den paspas gibi geçtiler. Hiç sendi- kaya bu kadar gereksinimimiz olma- mıştı" diyen, kendisi tam gün çalış- masına rağmen yarım gün alışan iş- çiler için "UPS bunlan çiğneyip, su- yunu çıkanp, posasını atmak istiyor. Bunlan kim savunacak" diyen, kol- ları sıvayıp grev bölgesinde grevci- lere yemek bulma işini üstlenen ve bundan sonra aktif sendikacılık yap- maya karar veren biri. (Wall Stret Joumal, 20.08.1997). VVSJ'ye göre David uyanmakta olan devin ufak a- ma tipik bir örneği. Devin uyanmakta olduğunu gös- teren başka işaretler de var. Teams- iers grevi başta AFC-CIO Sendika Konfederasyonu olmak üzere işçi hareketinin tam desteğini aldı. Ya- rım-günlük işçilerin tam günlüklerle aynı oranda ücret alması ve bunlar- dan 10.000 tanesinin tam güne çev- rılmesı talebini başa koyan Teams- ters tüm işçi hareketinin gözlerini diktiği bir "öncü savaşçı" konumu- na yükseldi. AFC-CIO gerektiğinde, Teamsters'e haftada 10 mılyon do- lar yardım vermeye hazır olduğunu açıkladı. Diğer sendikalar da destek vereceklerini açıkladılar. Grevin bit- tiği günlerde mali destek vaadinin hacmi haftalık 50 milyon dolara ulaş- mıştı. ABD halkı da Teamsters'in ne yap- mak istediğini iyi kavradı. Halkın ço- ğu, artık borsa tavana çarparken kendileri borç içinde yüzmekten ve her gün işlerini kaybetme korkusu ile yaşamaktan bıkmışlardı. Yapılan kamuoyu yoklamaları halkın yüzde 55'inin Teamsters'\ desteklediğini ortaya koydu. UPS'yi destekleyen- lerin oranı ise sadece yüzde 27 idi. (VVashington Post 20.08. 1997). Böylece Teamsters grevi bütün işçi sınıfı için yapılan bir grev oldu. Tüm işçi hareketinin ve halkın da desteğini aldığı için zaferie sona er- di. Bu zafer, bu bileşenleri bir araya getirebildiği için de işçi hareketinin yeni beceriler geliştirmeye başladı- ğına ve halk arasında 20 yıldır görül- meyen bir etkinliğe ve desteğe sa- hip olduğuna işaret ediyordu. Bu grevin getirdiği moral gücün sendi- kalaşma oranını hemen etkilemeye başlaması beklenıyor. Üstelik Le Nouvelle Observate- uer' de ekonomist Eric Chaney'in tespıt ettiği gibi ABD ekonomisi hız- la ısınıyor. Bu işçilerin pazarhk gücü- nün artmaya başladığının bir işareti olduğu kadar, işçiler açısından olumlu bir pazarhk ortamı da yaratı- yor. Ancak bunun arkasından bir re- sesyon döneminin yaklaşmakta ol- ması, bir süre sonra işverenlerin de sendikalarla uzlaşmakta giderek da- ha isteksiz davranmaya başlayaca- ğını düşündürüyor. Küreselleşmenin yıkıcı etkilerine karşı omuz omuza Küreselleşmenin yıkıcı etkilerine karşı ilk baş kaldın, 1995'te Fran- sa'da başladı ve kısa zamanda diğer Avrupa işçilerini de etkiledi. Direniş dalgası, geçen sene Kore işçilerinin protestolarıyla yükselmeye devam etti. Fransa'da ve Kore'de halkın ezi- ci çoğunluğunun da işçileri destek- lediği görüldü. Şimdi bu direniş dal- gasının ABD'yi etkisı altına aldığı gö- rülüyor. Diğer taraftan, tüm göstergeler dünya ekonomisinin şiddetli bir eko- nomik durgunluğa doğru ilerlediğıni düşündürüyor. Bu durgunluğun ilk nedeni ise işçilerin ücret arttırması değil, kapitalizmin çılgın küresel re- kabet yarışı içinde yarattığı üretim ve sermaye fazlası. 7 ağustos tarih- li Wall Street Journal Monterey California'da yapılan bir toplantıyı aktardı. Mobil, Union Carbide, Dow Chemical gibi dünyanın en büyük çokuluslu ABD şirketlerinin yöneticilerinin katıldığı, bu iki günlük toplantı, yaklaşan ekonomik reses- yonu tartıştı. Toplantıya katılanlardan Mercer Management Consultants'\n Direk- törü Duan Dickson "Ekonomik ge- rileme (down trıın) başladı bile. Ne- reye kadar gideceğini bilemem, a- ma çok berbat bir durum ortaya çı- kabilir." Wall Street Jorunal'a görey- se sorun hızla büyümüş olan kapa- site fazlası ve bu sadece petrol, kim- ya, kâğıt sanayileriyle ve ABD ile sı- nırlı değil, hammadde işleyenleri de etkiliyor. VVSJ'ye göre bu sefer so- run küresel; Asya, Latin Amerika, Avrupa pazarları da kapasite fazla- sından sıkıntı çekiyorlar. Bu sorun, özellikle kimya, otomotiv, havacıhk- sanayi alanlarında hızla derinleşiyor. VVSJ'nin unuttuğu bir şeyi de ben ekleyeyim. Bu kapasite fazlası krizi, önce Âsya'dan başlayıp iki aydır dünya döviz piyasalarını ve borsala- rını allak bullak eden bir para krizi- nin ortasında gelişiyor. Her zaman olduğu gibi bu sefer de sermaye, krizi birbirini yiyerek atlat- maya çalışacak. Bu arada rekabet edebilmek için de maliyetler ve üc- retler üzerindeki basıncı arttırarak fa- turayı işçilere ödetmek isteyecek. Önümüzdeki yıllarda küreselleşme- ye karşı uluslararası direnişin artaca- ğını gösteren bir başka işaret de bu. UPS grevi, belki de bu sürecin ilk büyük zafer oldu... ANKARA PAZARI YAKUP KEPENEK Devleti Batıran Devlet Toplumlann gelişmişlik ölçütlerinden biri "kurum- laşma" düzeyleridır. Etkin ve verimlı işleyen ve ka- lıcılık kazanan kurumlann çoğalmasıyla ekonomik gelişme hız kazanıyor. Kuruluşu 1938 tarih ve 3640 sayılı KİT Yasası'na giden Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu (Y- DK), nitelikli işgücü ve araç-gereç yetersizliklerine karşın, başanlı kurum örneklerinden biri olmayı sür- dürüyor. YDK, geçen günlerde "7995 Kamu Iktisa- di Teşebbüsleri (KİT) Genel Raporu "nu yayımladı. Rapor, öncekiler gibi KlT'i değişik yönleriyle ele alı- yor. Raporun sonunda, önceki raporlarda yapıldığı gibi KlT'in "sorunlan" ile bunlara ilişkin "çözüm önerilerine" yer veriliyor. "Vönef/m"sorunlannın, KlT'in "tüm öbürsorun- lannın kaynağı ya da nedeni olduğu" söylenebilir. Yani bozulmanın kokuşmaya başladığı yer, yöne- timdir. Raporda (s.281) yönetim sorunlan arasında sa- yılan üç nokta, çok açıklayıcı özellikler taşıyor. Ra- por: "Kuruluşundan itibaren KlT'lerin 'ekonomik ge- reklere göre özerk bir tarzda' yönetilmeleri gereği üzerinde önemle durulmasına ve bu husus mev- zuatta da sürekli olarak yer almasına rağmen, uy- gulamada, özerklik ilkesiyle bağdaşmayan müda- haleler yapılagelmektedir." "Yönetim kurullannın oluşumunda, gerekli bilgi birikimi ve deneyimin ön planda tutulması gerek- mesine karşın, yönetim kurullarına yapılan üye ata- malannda bu hususa yeterince özen gösterilme- mektedir." "Üst düzeyyöneticilerinin.. değeriendirme(si) ya- pılmaksızın sık sık değiştirilmesi, yönetimde istik- rarsızlığa ve doğal olarak orta ve uzun vadeli plan ve programlann yapılamamasına, yapılanlann ise uygulanamamasına neden olmaktadır" diyor Ozetle, KİT, siyasetçilerin işlerine çok karışması nedeniyle ekonomik kurallara uygun çalışamıyor; karışmanın yönetime ilişkin iki çok somut uzantısı var: Yönetim kurullarına "uzman olmayanlar" ata- nıyor ve üst yönetimler çok sık değiştiriliyor. Doğrusunu isterseniz, değil binleree çalışanıyla büyük bir işletme, sıradan bir mahalle bakkalı bile bu tür bir yönetim uygulamasına dayanamaz; ba- tar. Vurgulanması gereken en önemli nokta da şudur; burada belirtilen sorunlann YDK'nin yıllık raporla- nnda, "onyıllardır" yeralıyor. Yani bu "yanlışlar" hiç de 1995'e özgü ya da "yeni değildir"; yıllardır, özen- le vurgulanıyor. Devleti yönetenlerbu hastalıkları bi- liyor. Toplum adına KİT denetimı, TBMM, KİT Ko- misyonu aracılığıyla yapılıyor. Yalnız YDK'nin genel raporu değil, komisyon çahşmalarında KİT, tek tek ele alınıyor, tartışıhyor ve çalışmaların sonuçları oy- lanıyor. Denetleme sürecine, ilgili bakanlığın, DPT ve Hazine'nin temsilcileri de katıhyor. Ve yine "yıllardır, YDK'nin somut önerileri", tam anlamıyla boşta kalıyor; "bilinçli ve kasıtiı olarak uygulanmıyor". Siyasetçi çözüm önerilerini içeren raporu onaylıyor, ancak sıra bunun gereklerıni yap- maya gelınce, en yumuşak deyımiyle görevini yap- mıyor; savsaklıyor. Ulkenin gelışmesi için gereken mal ve hizmetle- ri üretmek üzere halkın alınteri ile oluşturulan KİT, çok partili yaşama geçildikten, özellikle de 1983'ten sonra siyasetçilerin "at oynattığı "bker "arpalık"öu- rumuna getirilmiş bulunuyor. Siyasetçi, kendıni des- tekleyen sıradan insanlara iş bulma, beceriksiz ya- kınlarına yönetim kurulu üyeliği venrne, kendisini destekleyen işadamlanna buralardan ihale, alım- satım yollanyla çıkar sağlama gibi yöntemlerle, KlT'i yıllardır, kendi kişisel çıkarı için kullanıyor. Her hü- kümet "kendizenginini yaratma" amacıyla, KİTola- naklarını kullanıyor. Ve KİT zarar ediyor. Zararlar, bütçe yoluyla halkın sırtına yükleniyor. llginçtir, KİT yağmasında, yönetime hangi partinin geldiği, sağ- cı, solcu ya da merkezci olması, çok fazla fark et- miyor; ya da bunlar arasında kimi yıllarda bir dere- ce farkı gözleniyor; bunun ötesinde yağma, tam bir "ulusal birlik ve beraberiik içinde "sürüyor. Son on yılın özelleştirme döneminde de KİT yağması, kimi zaman bir nitelik değişikliğiyle de olsa, tüm hızryla sürüyor. KİT konusundaki siyasetçi tutumu, gerçekte, devletin kendi eliyle kendıni batırmasının açık bir göstergesidir. Üretimin yarısını karşılıyor GAP 'beyaz altın'ı kaptı OZCAN GUNEŞ ŞANLIURFA - GAP kapsamında su tanmına açılan Şanlıurfa'da, bu yıl 350 bin ton pamuk elde edilmesinin beklendiğı, bu rakamm Türkiye'nin top- lam pamuk üretiminin ya- nsına ulaştığı bildirildi. GAP'ın bu yıl pamuk re- koltesinde. Antalya ve Çu- kurova'mn yanı sıra Ege bölgesıni de geçtigi belir- tıldi. Tanm İl Müdürlüğü yet- kilileri, geçen yıl 26 bin hektan GAP sulan ile bes- lenen 100 bin hektar alan- da pamuk ekıminin gerçek- leştigini,bu yıl ise 119.044 hektar alana pamuk ekildi- ğini kaydettiler. Geçen yıl 275-30Ö bin ton olan rekol- tenın bu yıl 350.044 ton dü- zeyinde beklendiğini açık- layan yetkililer, Şanlıurfa ve Harran'daki pamuk üre- timinin bu yılki Türkiye üretiminin yansına yakla- şacağını söylediler. Yetkili- ler.u Antalya'da31.500,Çu- kurova'da 222.152, Günev- doğu Anadolu'da 260.450, Ege'de ise 278312 ton pa- muk üretimi bekleniyor. Şanburfa'daki beklcnti ise 350526 ton" dediler. GAP kapsamında sula- maya açılan alanın. bu >ıl 62.500 hektara çıkanldığı- na. sulanan arazilerin ge- nışlemesiyle pamuk üreti- minin daha da artacağına dikkat çeken Tanm İl Mü- dürlüğü yetkilileri, birkaç yıl içinde Şanlıurfa'da Tür- kiye'nin toplam üretimi kadar pamuk üretilebilece- ğini vurguladılar. GAP pa- muğunun ülke ve bölge ekonomısi ile Türk tekstil sanayisine büyük katkı sağlayacağını, pamuğun is- tihdam yaratmaya ve yöre- de sanayinin gelışmesine yol açtığını anlatan yetkili- ler, şu görüşleri dile getir- diler: "GAP daha tam an- lamıyla devreye girmeden be>az altın pamuğu kaptı. Sadece Şanlıurfa'daki pa- muk üretimi Türkiye üreti- minin yansına yakın bir miktan oluşturuyor. Ekim alanı olarak Şanlıurfa, Çu- kurova ve Ege yöresini he- nüz geçemedi, ama üretim- de soüadı. Bu büyük hirge- ILşnıedir. GAP'ın tamam- lanmasıyla 1.7 milyon hek- tar alan sulamaya açılacak. Bu alanda yetiştirilecek pa- muğu düşünecek olursak ortava çıkan rakam baş- döndürücüdür"
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle