05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
25 AĞUSTOS 1997 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA KULTUR 11 Necati Cumalı'nın Fransa'da sahnelenen oyunu 'Derya Gülü' büyük beğeni topladı ^Mutlıüıık kumlar üzerinde.••9 StNEMYENEL ', "?>Jecati Cumalı'nın "Derya Gülü' ne- den mi bu denli ügi görüyor, çünkü bura- da söz konusu olan, çok büyük bir tiyatro yazan. Zayıf insanlann sesini duyurmayı ryi b>iliyor. Bunu da usta kalemiyle o insan- lara üstün bir sayguüık bahşederek yapı- yor. Oyundaki karakterler sade insanlar kuşkusuz, ancak dünyamızda: kader, ül- keleri ve toplum. bu insanlara yaşaması güç bir ortamdan başka bir şey vermese de sonuçta onlar, çelişkfleri ve karmaşala- niçerisindeinsandırtar. •Derya Gülü',aş- kın ve mizahın başa baş gittiği, tıpkı deniz- le kumun e\ liliği gibi, gözy aşlarının gülü- cüklere kartşDğı seçkin bir tragedya.-" Bu yorum, Necati CumalTnın, Fran- sa'nın Ussel kentınde, La Chelidoıne Sah- nesi'nde La Chelidoine oyunculan tara- findan oynanan 'Derya Gülü' adlı oyunu- tiu sahneye koyan. aynı zamanda "Come- die Française"in de yönetmenı olan Pier- re VTaJ'a aıt. Vial'a göre, nasıl Moliere Fransa'yı, Goidoni Italya'yı, Çehov Rus- ya'yı ve O'Casey îrlanda'yı temsıl ediyor- sa Necatı Çumalı da tiyatro alamnda Tür- kiye'nin en önde gelen ısmi. Fransız ba- sınında yer alan 'Derya Gülü' üzerine bir başka yorumda ise şu görüşler yer alıyor: "Derya Gülü inceliklerie dolu, farklı tat- lar içcren bir piyes. Bütün yoğunluğunu, genç ve güzel kansuıı âşığından kıskanan yaşh bir balıkçının öyküsünden alan piyes; aşkın, ktskançlığın, nefretin ve merhame- tin k; içe geçtiği ve bidere derinden doku- nan gerçek bir duygu sentezi niteliğinde. Türkiye ve mütevazı yaşamlanyla Türk babkçılan, Correze'e hiç bu denliyakın ot- mamışn. Gidin ve göriin. mutluluk kum- lar üzerinde-.* Fransız Kültür Bakanlığı, Limousin Bölgesel Konseyi, Ussel Belediyesi ve Correze Departmaıu'nın katkılanyla ku- rulan La Chelidoine Sahnesi'nde yorum- lanan 'Derya Gülü'nde. oyunun kahra- manlanndan Meryem'i Syhie Peyronnet Sinan'ı Claude Montagne ve Haşim'i ıse tanınmış oyuncu Bruno Balp canlandın- yor. Dekorlannı Jean Baptiste Maness- ler'in. ışıklandırmasını Pierre Feyron- net'nın yaptığı 'Derya Gülü'nün yönet- meni ise Pierre VTal. "Hayaua bağlannsı olmayan tek bir satınm yoktur. Mutlaka bende anısı olmuş bir şeyleri yazanm." Ilk şıınnin yayımlandığı 1939yılından bu yana şiir. öykü, roman ve ve oyun ya- zarhğıyla geçen 58 yılın ardından söze bu iki cümleyle başlıyor Necatı Cumalı. Konumuz bu kez ne şıir ne de öykü. 'Der- 'D'erya Gülü'nü sahneye koyan yönetmen Pierre Vial, oyunu aşkın ve mizahın başa baş gittiği, tıpkı denizle kumun evliliği gibi, gözyaşlannın gülücüklere kanştığı seçkin bir tragedya olarak nitelendiriyor. Oyunla ilgili eleştiride ise inceliklerle dolu, farklı tatlar içeren bir piyes olduğu belirtilerek aşkın, kıskançlığm, nefretin ve merhametin iç içe geçtiği ve bizlere derinden dokunan gerçek bir duygu sentezi niteliğinde olduğuna değiniliyor. ya Gülü' üzenne söyleşiyoruz. Urla'da avukatlık yaptığı dönemde Iz- mır-Urla arasında pek çok kez gidip ge- len v e bu seyahatlerinden büyük haz alan Cumalı, yine bu yolculuklann bırinde Güzelbahçe yakınlannda bir balıkçı ku- lübesi görür. Küçücük, altı yedi kilomet- rekarelik. kumun üzerine bir sete oturtul- muş ve üç basamakla çıkılan bu kulübe- nin kapısında, saçlan rüzgârda uçuşan alımlı. güzel bir kadın durmaktadır. *Et- rafta bahkçılar, kulübenin önündeyse ku- ma çekilmiş bir kayık gözüme ilisti. Van Gogh' un bir taMosu vardır bende,' Kuma Çekilmıs. Kayıklar' diye, çok severim. Bordo üzerine mavi ve beyaz renkte şerit- leıie o kayıklann rengi gözkrimin 5nün- dedir. Gördüğüm bu dekonı tiyatroya ta- şıma arzusu doğdu bende. Bu kulübeyi, bu kadını ve bu kayığı tiyatroda mutlaka bir yertere koyacağun dedim o an. Ve işte. Gü- zelbahce'nin balıkçılanndan birini, dün- yasızengin bir adam halinegetirdim." Cu- malı. 'Derya Gülü'nü yazarken ünlü Ha- likarnas Balıkçısı Cevat Şakir Kabaağaç- bnın.Sabahattin Eyuboğlu'nun. Saba- hattin AB'nin, ve Erol Güney'ın de için- de bulunduğu sekiz kişilik birtekneyle tz- mir'den Bodrum'a yaptıklan 'mavi yol- culuk' boyunca Cevat Şakir vasıtasıyla deniz insanı hakkında önemli malzeme- ler elde ettiğıni vurguluyor. Şiirden ro- mana, öyküden piyese daima hayatla bağ- lantısı olan olaylan ışlemış Necati Cuma- lı. BoşBeşik'ten Nahnlar'a, Susuz Yaz'dan 'Derya Gülü ne ve Mine'ye. tüm yapıtla- nnda; kendisini vuran, anı bırakan bir şey- leri kaleme alrruş. "Örneğin Nalmlar pi- yesim, avukathğımda almış okJuğum bir kız kacırma davasından oluştu. Susuz Yaz, üsHendiğim bir su anlaşmazlığı davasın- dan doğdu. Mine ise 1949 yılında, ilk oyu- num Boş Beşik oynanırken akluna düstü; köyün birinde bıcakla kayinpederini öldü- ren genç ve güzel bir kadının dramıydL Bütün bunlan yaşannuş olaylardan hare- ketk yazdım." Necati Cumah'ya göre, kendisini çar- pan olaylann geçtiği yeri ya da o olayın kişilerini tanıyıp tanımaması önemii de- ğil; önemli olan hayal gücü ile gerçeğı harmanJayıp herkesın okuduğu vakit için- de kendini bulabıleceği, bir anlamda ka- muoyunun tanıyacağı bir tipi yaratabil- mek. Cumalı'nın hammaddesı; duygula- n, düşüncelen, hüzünlen, sevınçleri. ya- şadığı toplum ve ıhşkiler yumağı içensin- de insan. 'DeryaGülü'ndeki kadırunı şöy- le tanımlıyor Cumalı: "_ Âşığı için -ölsün inşallah- falan diye konuşacak kadınlar var. Benim kadmım işte övle konuşur. Ama sonunda baktı ki sevdiği ölecek birden melek kesiliverir, acır, çünkü duygu yüklüdür." ÜçfınaffiDen'aGûIû 'Derya Gülü'nü tekrar tekrar yazmış Necati Cumalı. Bir yazmış olmamış, bir daha... Ancak finali bir türlü beğenme- miş. Piyesin son sahnesı, Kenterter'ıneli- ne ilk geçtiğinde, fınal sahriesı çarpılarla çizili bir haldeymiş. "Nitekün onlann ilk oynadığı fınal başkadır, benim kitaptaki final başka" diyor Cumalı. 'Derya Gülü' ilk kez Kenterler tarafindan tzmır'de oy- nanır, daha sonra tstanbul Haldun Dor- men Tlyatrosu'nda. Piyes dolup taşar. 'Derya Gülü' büyük bir başanyla ilerler. Piyesin önce Israil'de kitap olarak çıkma- sınm ardından fîlminin çekilip başrolde Sophia Loren'ın oynaması gündeme ge- lır, ancak Loren'in üç yıldan önce böyle bir projeyı gerçekJeştiremeyeceğini söy- lemesi üzerine film yatar. Fransa'nın 'Derya Gülü' ile ilk taruşması ise Fran- sa'da konservaruvar bitirmiş bir tiyatro tutkunu olan Mehmet Tepe'nin metni Fransızcaya çevırmesiyle gerçekJeşir. Cu- malı, Mehmet Tepe'den: "BenTüridyeTde iyi yazar otduğunu ispat edeceğim, Fran- sıziar bilsin ki Türkiye'de tiyatro yuzılıyor, diyen \v nitekim tuttuğunu koparan, ay- dın bir genç" diye söz edıyor. v Derya Gû- lü' ıçın Fransa'da da bir fîlm projesi ön- görülmüş ve başrol için JuKette Binoche kararlaştınlmış, ancak anlaşma kılpayı kaçınlrruş. Necati Cumalı'nın 'DeryaGü- lü' adlı oyunu, Fransa'da 10 yıldır binası olmayan ve bu süre sonunda binasına ka- vuşmuş ve ilk kez Cumalı 'nın piyesine ev sahipliği yapmış La Chelidoine Sahne- si'nde oynandı. Büyük beğeni kazanan 'Derya Gülü'nün, galasının. çoğu galala- n gibi çok parlak geçtiğini aktaran Cuma- lı, u Bu benim uğurumdur, kaç tiyatroda siftahj piyesimk ben yapnuşımdır. Bu ti- yatro on senedir kiraladığı sahnek'rde oy- nuyordu. Ussel'in yakınında bir çiftlik, dört beş eviyle bu tiyatroya verilmiş. Taş bir bina ve son derece güzel" diyor. "Be- nim için yazılmış. bftirdiğim her şiir. her piyes; vurulmuş bir avdır. Bitti, çektim viırdum onu. Şimdi ben silahım omzum- da, yenisinin peşinde koşanm" diyor Ne- cati Cumalı, ona göre gerçek mutluluk, bir şiiri ya da bir piyesi bitirdıği an. "Yü- lar geçtikce büyük bir yorgunluk var be- nim iizerimde. ben buraya kolav gelme- dim ve hâlâ da gelmedim. Ne zaman ki ba- na'L zak Hazıran'm şairi ya da ne bileyim •Derya Gülü'nün yazan diyorsun, işte o zaman benim birdeğerim var demektir_" 'Primal Scream y sessiztiğinibozdu Kültür Servisi - Primal Scream"ın son albümü "Va- nishing Boinf, müzik çe\Te- lerince tutarlı ve seçkin bir ça- lışma olarak yorumlanıyor. ilk çıkışlanru 1990 yılında "Loaded" ile yapan topluluk, geniş kıtleleri rock ve dans ka- nşımı müzikleriyle fethetti. Ertesı yıl "Screamadelica" ile büyük başan sağladı. Uzun süren bir durgunluk dönemi- nin ardından 1994 ynlında da- ğılmanın eşiğine gelen toplu- luk, şimdilerde yeni albümle- ri "Vanishing Point" ile müzi- kal anlamda yeni bir şeyler üretmenin coşkusunu yaşıyor. Batenst Paul Mulraney ve bas- çı Mani'nm katılımlanyia ye- nilenen Primal Scream, klav- yede Martin Duflj1 , gitarlarda Andrew Innes ve solist Bobby Gillespie ile Chalk Farm adlı kayıt stüdyolannda her şeye sıfirdan başladı. Liberation dergısinde kendileriyle yapı- lan söyleşide Primal Scream, sorulan şöyle yanıtladı: - Primal Scream, Mani ve Mulraney'in kanlımlanylabir öiçüde değişti mi? BOB GILLESPIE - Stüd- yoda her zaman bütün müzis- yenlerbir arada çalışmıyoruz. Ekip halinde ikili ya da üçlü çalışmayı tercih ediyoruz; par- çalardan yavaş yavaş bütünü oluşturuyoruz. Mulraney ger- çekten büyük bir rock and roll batenstı. Mani ıse bıze yeni seslerveyeni fikirlerarmağan etri. - Gnıbun müzikal taranı değiştirecek öiçüde mi? B.G. - Hayır, tam olarak de- ğıl, çünkü grubun merkezı te- melde üç ya da dört kişiden oluşuyor, diğerleri onlan izli- yorlar. Yedi kişi birden aynı parçada çalışmayı başaramı- yoruz. Çok fazla fıkir aynlığı oluyor. - Vanishing Point sizi Give out don't Give up'a göre daha fazla sevindirmtş gözüküyor. 1VL\RTIN DIFFV - Give out. birçizgıde giden dümdüz bir albümdü. Oysaki biz daha hareketlı, daha sıkı ama aynı zamanda da sımsıcak bir mü- zik hedeflemiştik. Vanishin Point buna nazaran oldukça doğal ve kendi halinde bir al- büm.. - Diğer gruplara benzeme riski taşıdığınızın ne zaman farkma vardımz? RG. - Dört haftalık bir tur- nenin sonunda geleceğimizi önceden kestirebilıyordum. Grubu fabrikada çalışmak zo- runda kalmamak için kurmuş- tum ve bız mükemmel bir şey- leri berbat etmek üzereydik. - Albümün adı Vanishing Point fihninden mi geuyor? M.D. - Vanishing Point'te Kovvalski isımli birinın başın- dan geçenlerin anlatıldığı 'ro- ad rtıovie punk' tarzı bir fılm- di. B.G. - Ben de paranoya içe- risinde ve uyuşturucu kulla- nan Kovvalski gibıyim. - Her gün kullanır mısın? B.G. - Hayır, ikı haftadır kullanmıyorum. Bağımlı ol- duğumuz en korkunç dönem, 1992-93 yıllanydı. Bundan pek fazla bahsetmemeye çalı- şıyorum. Küçük Sahne'nin üç yıllığına Çolpan İlhan'a kiralanmasına sanatçılardan tepki 6 Kurallara aykırı, keyfi bir uygulama' ESRA ALİÇAVUŞOĞLU Geçen sezonun tartışmalı tiyat- ro mekânı Küçük Sahne, Kültür Bakanı İstemihan Talay tarafin- dan üç yıllığına Çolpan İlhan'a kiralandı. Geçen yıl pek çok sa- natçının başvurusuna rağmen Re- fah Partili Kültür Bakanı İsmail Kahraman tarafindan çeşitli ge- rekçeler öne sürülerek hiçbir kişi ve kuruma kiralanmayan Küçük Sahne. sezonu kapalı geçirmişti. Küçük Sahne, Çolpan İlhan'a kiralansa da tartışmalar bitmiyor. Küçük Sahne için mayıs ayından itibaren dilekçelerle Kültür Ba- kanlığı'na başvuran sanatçılar. sahnenin gerekçe gösterilmeden. Değerlendirme Kurulu'nun gö- rüşleri alınmadan ve şimdiye dek bir tiyatrosu bulunmayan Çolpan İlhan'a kiralanmasma tepki göste- riyorlar. Özel Tiyatro Yapımcılan Der- neği de (TtYAP) konuyla ilgili olarak Kültür Bakanı İstemihan Talay 'a bir dilekçe gönderdi ve bu uygulamanın durdurulması ge- rektiğini vurgulayarak salonun Çolpan llhan da dahil olmak üze- re diğer tiyatrolara tahsisini, bu görevin TtYAP'a venlmesini iste- di. Dilekçede Küçük Sahne'nin daha önce alınan bir kararla, salo- na gereksinimi olan tüm özel ti- yatrolann yararlanması için aynl- dığı ve bu uygulamanın geçen iki yıl da sürdüğü anımsatıldı. 'Gerekçe gösterilmeden kurallar çiğnendi' Küçük Sahne'yi tiyatro yapmak ve çağdaş tiyatro yapıtlannı sah- nelemek amacıyla bürokratik ve siyasi engellerle mücadele ederek çok çaba sarf ettiğine değinen Di- lekTürker,bu sahne için bu kadar çabadan sonra bir parça bile olsa söz sahibi olduğunu vurguladı. "KüHür Bakam istemihan Talay sanata destek adı alünda, sanatçı- lan karşı karşıyagetirebilecek key- fi bir uygulama yapmışür. Önem- li olan sahnenin Çolpan İlhan'a ve- riuniş olnıası değil, mesele ilkc ve prensip sorunudur. Kültür Baka- nı, çağdaş kurauan çiğneyerek ve gerekçe göstenneden Küçük Sah- ne'yi üç yılhğma Çolpan İlhan'a kiraladığıru söylüyor. bu keyfi bir uygulamadu*." " Eski Kültür Bakanı Fikri Sağ- lar'ın Küçük Sahne'yi tekrar imar ettiğine ve sanatçılara verdiğine değinen Türker, bu dönemde bir kurul oluşturularak başvuruda bu- lunan tiyatrolardan seçim yapıldr- • Küçük Sahne için mayıs ayından itibaren dilekçelerle Kültür Bakanlığı'na başvuran sanatçılar, sahnenin gerekçe gösterilmeden, Değerlendirme Kurulu'nun görüşleri alınmadan ve şimdiye dek bir tiyatrosu bulunmayan Çolpan tlhan'a kiralanmasına tepki gösteriyorlar. TİYAP, Tuncay Özinel ve Dilek Türker bakana tepki gösteriyorlar. ğını da söyledi. "Bildiğim kada- n\1a İsmail Kahraman, geçen yıl yönetnıeliğin sadece bu maddesi- ni değiştirerek ve kurula kendi ta- yin ettiği isimleri atayarak Küçük Sahne'nin kapalı kahnasma neden oldu. Yanımda görmek istediğim bir Kültür Bakanı'nı karşunda görmek beni çok üzdü. Aynca bi- zim dilekçe verdiğimiz sırada Çol- pan İlhan'm tiyatrosu diye bir şey yokta Herkes her şeyi isteyebiBr a- ma Çolpan Hanım'm otuz yıldır ti- yatroyia iştigal ermediği debir ger- çek. Tiyatro için büyük savaş veren sanatçılar varken, otuz yıl sonra birden akhna tiy atro geien insan- lann tiyatroya zarar verdiğini dü- şünüyorum." Artık iki dudak arasında keyfi uygulamalar istemediklerini be- lirten Dılek Türker, sanatçılann özen, saygı v e demokrat tavır bek- lediğini de vurguladı: "İstemihan Talay, bunca yıl sanatla yapüğım muhalefetin coşkusunu öldürdü. Bakanın bu keyfi uygulaması her şeyin olduğu gibi kaldığmı gösteri- yor. Bu yıl Kültür Bakanüğı'ndan hiçbir şey talep etmiyorum. Çok kırgınım. Benim farkunda olma- yan bir Kültür Bakanlığı'nın ben de farkında olmak istemiyonım. 'Kuvayı Milliye Kadınlan'm Akatlar Kültür Merkezi'nde oy- namayı düşünüyorum." 'Seçflmiş kraPar söz konusu' Geçen sezon 5 ay mücadele e- den ve sonunda birkaç haftalığma Küçük Sahne'de oyunlannı sah- neleyebilen Tuncay Ozinel ise sa- lonu Refahlılardan kurtardıklan- nı, fakat sosyal demokratlardan kurtaramadıklannı söylüyor. "Bizim meseiemiz Türkiye'nin temel meselesi; demokrat değUiz. Kültür Bakanı demokrat olsa böy- le bir şey yapmazdı. Türkiye'de se- çilmiş krallar söz konusu ve bu ki- şiler yakınlanna çıkar saglıyor- lar."" Çolpan tlhan'ın burada tiyatro yapmasına karşı olmadıklanm be- lirten Özinel, tek kişiye ve üç yıl- lığına kiralanmasına karşı olduk- lannı vurguluyor: "Tek kişinin böyle bir salona sa- hip olnıası rJyatrolann önünü ke- ser. Küçük Sahne'de birçok genç tiyatro gelip çahşıyor, burayı tek bir kişiye verirseniz, tiyatronun önünü kesmiş olursunuz." Bakan- lığın bir yönetmeliği olduğunu anımsatan Özinel, bu olayda bu kurulun işlemeyerek direkt Ba- kan'ın emriyle mukavele yapıldı- ğını da sözlerine ekliyor: "Önem- li olan benim orada oynamam de- ğil. böyle bir salonun tek bir amaç için kapatümış olması. İstemihan Talay'ın hiçbir açıklama yapma- dan bu yapüğj anayasay-a. eşitiiğe ve insan haklanna aykındır. Sesi- mizi yasal yollarla duyurmaya çahşacağız.'' K ü l t ü r B a k a n ı İ s t e m i h a n T a l a y y a n ı t l ı y o r 'Kendi takdirimle verdim' Kültür Bakanı İstemihan Talay ise tepkilere yanıt olarak; Küçük Sahne'nin uzun yıllardan beri etkin bir tiyatro faaliyetinde bulunmadığını. bu mekânı daha faal bir şekle sokmak için çaba sarfettiklerini belirtti. Çolpan İlhan'ın bir tiyatro sanatçısı olarak kendilerine çok ciddi bir öneri getirdiğini dile getiren Talay, Sadri Ahşık adırun da Küçük Sahne'de yaşatılacağı içiaaynca çok mutlu olduklannı belirtti. "Çolpan bhan bize çok ciddi bir öneriyie geldi. Diğer sanatçı arkadaşlann dilekçelerini de inceledik. Üç, dört yıldır işlevi olmayan Küçük Sahne'nin tekrar nitelikü yapıtlan sahnelemesi bizim en büvük amacımiz." Küçük Sahne gibi salonlarda tek kişinin söz sahibi olmastnm önemine değinen tstemihan Talay, birden fazla kişinin söz sahibi olduğu yerlerde yönetim anlayışırun etkin tiyatro yapılmasını engellediğini de belirtti. Diğer sanatçı arkadaşlann Önünü kesmek istemediğini belirten Talay, alternatiflere açık olduklannı da ifade etti. Çolpan ilhan'ın Istanbul'a güzel bir tiyatro kazandıracağına güvendiğini söyleyen Talay, Küçük Sahne'nin tamamen 'kendi taktiri ve değertendirmesi' sonucunda tlhan'a verildiğıni de vurguladı. BUAŞAMADA ŞÜKRAN KURPAKUL Ölümünün 82. Yılında Tevfik Fikret Ziya Gökalp'ten Dr. Şefik Hüsnü'ye. Fuat Köp- rûlü'den Halide Edib'e. Yahya Kemal'e kadar dü- şün ve edebiyatımızın "yol açıalan"na umut kayna- ğı gibi görünen sihirli bir sözcük var yüzyılımızın ba- şında. Çağdaşlaşma. Toplumsaî-siyasal ilişkilerde, eğitim, dil. hukuk, edebiyat gibi üstyapı kurumlarında bekledikleri de- ğişmenin anahtan gibi görünüyor bu sözcük o kuşa- ğa- Bir tür "Ortak Payda"da birieşme simgesi. Kurtuluşun vazgeçilmez yolu. Tevfik Fikret, ayakta durma gücü srfıra inen im- paratorluğun okuma olanağı bulmuş güçlenni dü- şündürerek onlara sormayı ve yanıt aramayı, tepki göstermeyi öğrettıği için çağdaş şiırin de, düşünce- nin de öncülerinden sayıldı. Daha II. Abdülhamid döneminde yayımlayabildı- ği kimi şiiıierinde gerçeği yorumlarken "Yaşam ger- çeğin gölgelerinden oluşmuşa benzemektedir" (Ze- kâ, 1898) biçiminde düşüncelerle idealizme ve bu fel- sefeyi koltuk değnegi olarak kullanan gelenekçiliğe (demek ki iskolastıge) karşı çıktığı için de öncü sa- yıldı. 1917'de Ziya Gökalp yazıyordu: "Fikret'in gerçek görevi Rönesans hareketinı ge- rek dilde, gerek sanatta ve ahlakta olgunluğun son derecesine getirmek olmuştur. Fikret bu rolü gere- ğince yerine getırdı. Fikret'in bızdeki öteki Röne- sansçılardan daha çok ınsancı (insanıyetçi) olması da bu harekette çok içten bir ınana sahip olduğunu göstenr. Fikret, ümmet ruhuna, ümmet uygarlığına son ve kesin vuruşu indiren büyük bir yenilikçıdir." Ve Marksizm olgusunu Türkiye'ye öğreten Dr. Şe- fik Hüsnü 1922'de Aydınlık dergisinde yazıyordu: "Daha çokbüyük bir şairolan Fikret, dâhice bir se- ziş sayesinde, toplumbilimcı geçinenlerimizden, da- ha büyük isabet ve açıklıkla gerçeği görebilmişti. Türklerin kurtuluşunun gösterdiği yönde olduğuna, gözlemler kuşku bırakmıyor." Güncel değerlendirmelerin, zaman içinde doğru- lanarak, tanhsele dönüştüğü kaç dönem yaşandı ül- kemizde. Fikret'in ölümünden 82 yıl sonra, bugün, yakın ta- rihimize baktığımız zaman daha iyi ayırdına varabili- yoruz bu gerçeğin. Bir yanda yıkılmakta olanda gelişmekte olanı gö- ren aydınlık kafalar var. Öte yanda Gökalp'in işaret ettiği "ümmet" olma durumlarını algılayamayan kafalar. Ana damarlan insanın düşünme gücüyle donan- dığı için kendisinden sonra gelen aydınlık kafalarta biıiikte oldu Fikret'in dizeleri. Gelecek, kişilerle, ku- rumlarla, toplumla, belirleyıci güçlerin iiişkileri ve ça- tışkılanyla vardı çünkü Fikret'in şiirinde. ••• Fikret'in yapıyla ilgili nice arayışlardan, kaygılardan sonra kazandığı şiirin kendi üzerindekı etkisinı şöyle anlattı Ahmet Hâşim: "Fikret benim için, kudurmuş bır deniz karşısında kayalar üzerinde yükselen altından bir ışık ve altın- dan bir kuledir." Yahya Kemal, yazılannda uyak, ölçü, uyum, söz- cük beğenisi, bütün güzelliği vb. yapısal sorunlara değinirken Fikret'in uzun uğraşlar, denemeler sonu- cu getırdiğı yenilikleri anımsatır sık sık. Nurullah Ataç, "Tarih-i Kadîm'ı şem etmek, ço- cuklanmıza öğretmek gerekir" diyordu. Kaç yıl sonra Ahmet Muhib Rübâb-ı Şikeste'de yer alan pek çok şiiri -aynı ölçülerle- çevirdi günü- müz Türkçesine. Çocuklanmıza okutmak gerekir o şiirleri. Tarihi mekânjar kültür menkezine döniiştüpülecek • ERZLTtUM (AA) - Erzurum'dakı tanhı Çıfte Minareli Medrese'nin "kültür sitesi", kümbetlerden birinın de "kütüphane'" olarak kullanılacağı bıldırildi. Bakanlar Kurulu karan ile 5 yıllığına beledıyeye verilen tarihi yapılann restorasyonu ve çe\Te düzenlemesi çalışmasının sürdüğünü kaydeden Yakutiye Belediye Başkanı Yardımcısı Zülküf Usanmaz şunlan söyledi: '"Medrese. kültür sitesi olarak kuüanılacak. Burada. sergı ve müzıkli söyleşiler yapılacak. Tarihi Cç Kümbetler'deki düzenleme sonunda, kümbetlerden bin de kütüphane haline getirilecek ve öğrencilerin hızmetine sunulacak." ^evre" konulu fotoğraf yamşması sonuçlandı • KüJtür Servisi - İzmir Büyükşehır Belediyesı"nce düzenlenen "Tahtalı Barajı Havzası'nda Çevre Sorunlan" konulu fotoğraf yanşması sonuçlandı. Yanşmada bırincilik ödülünü "Görünüm" isımli fotoğrafıyla Erdal Merter alırken ikıncılik ödülünü de "Tahtalı 5" isimlı fotoğrafıyla Osman Erel aldı. Üçüncülük ödülüne değer yapıtın bulunamadığı yanşmada, Erdal Merter "Aynlık Zamanı", Osman Erel "'Tahtalı 1", Abdülkadir Bıçer de "Hurdacı" ısimli fotoğraflanyla "övgü ödülü"nü aldı. Hüseyin Coşkun'un "Tahtalı'da Sirk"'. llhan Çağh'nın "İçler Acısı", Çağlayan Bilgen'ın "İzlerken", Tekin Uslu'nun da "Konforlu Çöplük" isimli fotoğraflan "Jüri Özel Ödülü"ne layık görüldü. ADT, "metropol tiyatrosu" olacak • ANTALYA (AA) - Antaiya De\ let Tiyatrosu'nun (ADT) metropol tiyatrosuna dönüştürüleceği bildirildi. ADT Müdürü Zafer Kayaokay yaptığı açıklamada, 1997-98 sezonunda, sanatseverlerin karşısına yeni bir kimlikle çıkacaklannı belırterek. ilk aşamada altyapı sorununu çözmeye çalıştıklannı söyledi. ADT'yi "bölge tiyatrosu" olmaktan çıkanp, "metropol tıyatrosu"na dönüştünneyı amaçladıklannı anlatan Kayaokay: "Repertuvar tiyatrosu oluşturarak büyük prodüksiyonlara imza atmayı hedeflıyoruz. Haftanm yedi günü tiyatro vapmayı planlıyoruz, bu bağlamda tiyatro salonuna yeni bir çehre kazandırmak için restorasyon çalışmasına başladık" dedı. Demi Moore G.I. Jane filminde I Kültür Servisi - Demı Moore. kendisi hakkında çıkan kötü haberlere tepki olarak kafasını kazıtıp Amerikan Ordusu'na katilan bir kadını canlandıracak. Ridley Scott'un yönettiği \e senaryosunu Daniella Alexandre'nin yazdığı "G. I Jane" isimli filmle Moore, ilk defa cinsel yönünü ön plana çıkarmaksızm bir filmde rol alıyor. "Stnptease". "Scarlett Letter", gibi filmlerde cinsel yönü ortaya çıkan Moore'un oyunculuğunu birçok gazete ve dergi eleştırmiş ve filmlennde "kadınlan küçük düşürdüğünü" yazmıştı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle