Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
25 AĞUSTOS 1997 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 11
Necati Cumalı'nın Fransa'da sahnelenen oyunu 'Derya Gülü' büyük beğeni topladı
^Mutlıüıık kumlar üzerinde.••9
StNEMYENEL
', "?>Jecati Cumalı'nın "Derya Gülü' ne-
den mi bu denli ügi görüyor, çünkü bura-
da söz konusu olan, çok büyük bir tiyatro
yazan. Zayıf insanlann sesini duyurmayı
ryi b>iliyor. Bunu da usta kalemiyle o insan-
lara üstün bir sayguüık bahşederek yapı-
yor. Oyundaki karakterler sade insanlar
kuşkusuz, ancak dünyamızda: kader, ül-
keleri ve toplum. bu insanlara yaşaması
güç bir ortamdan başka bir şey vermese
de sonuçta onlar, çelişkfleri ve karmaşala-
niçerisindeinsandırtar. •Derya Gülü',aş-
kın ve mizahın başa baş gittiği, tıpkı deniz-
le kumun e\ liliği gibi, gözy aşlarının gülü-
cüklere kartşDğı seçkin bir tragedya.-"
Bu yorum, Necati CumalTnın, Fran-
sa'nın Ussel kentınde, La Chelidoıne Sah-
nesi'nde La Chelidoine oyunculan tara-
findan oynanan 'Derya Gülü' adlı oyunu-
tiu sahneye koyan. aynı zamanda "Come-
die Française"in de yönetmenı olan Pier-
re VTaJ'a aıt. Vial'a göre, nasıl Moliere
Fransa'yı, Goidoni Italya'yı, Çehov Rus-
ya'yı ve O'Casey îrlanda'yı temsıl ediyor-
sa Necatı Çumalı da tiyatro alamnda Tür-
kiye'nin en önde gelen ısmi. Fransız ba-
sınında yer alan 'Derya Gülü' üzerine bir
başka yorumda ise şu görüşler yer alıyor:
"Derya Gülü inceliklerie dolu, farklı tat-
lar içcren bir piyes. Bütün yoğunluğunu,
genç ve güzel kansuıı âşığından kıskanan
yaşh bir balıkçının öyküsünden alan piyes;
aşkın, ktskançlığın, nefretin ve merhame-
tin k; içe geçtiği ve bidere derinden doku-
nan gerçek bir duygu sentezi niteliğinde.
Türkiye ve mütevazı yaşamlanyla Türk
babkçılan, Correze'e hiç bu denliyakın ot-
mamışn. Gidin ve göriin. mutluluk kum-
lar üzerinde-.*
Fransız Kültür Bakanlığı, Limousin
Bölgesel Konseyi, Ussel Belediyesi ve
Correze Departmaıu'nın katkılanyla ku-
rulan La Chelidoine Sahnesi'nde yorum-
lanan 'Derya Gülü'nde. oyunun kahra-
manlanndan Meryem'i Syhie Peyronnet
Sinan'ı Claude Montagne ve Haşim'i ıse
tanınmış oyuncu Bruno Balp canlandın-
yor. Dekorlannı Jean Baptiste Maness-
ler'in. ışıklandırmasını Pierre Feyron-
net'nın yaptığı 'Derya Gülü'nün yönet-
meni ise Pierre VTal. "Hayaua bağlannsı
olmayan tek bir satınm yoktur. Mutlaka
bende anısı olmuş bir şeyleri yazanm."
Ilk şıınnin yayımlandığı 1939yılından
bu yana şiir. öykü, roman ve ve oyun ya-
zarhğıyla geçen 58 yılın ardından söze
bu iki cümleyle başlıyor Necatı Cumalı.
Konumuz bu kez ne şıir ne de öykü. 'Der-
'D'erya Gülü'nü sahneye koyan yönetmen Pierre Vial, oyunu
aşkın ve mizahın başa baş gittiği, tıpkı denizle kumun evliliği gibi,
gözyaşlannın gülücüklere kanştığı seçkin bir tragedya olarak
nitelendiriyor. Oyunla ilgili eleştiride ise inceliklerle dolu, farklı
tatlar içeren bir piyes olduğu belirtilerek aşkın, kıskançlığm,
nefretin ve merhametin iç içe geçtiği ve bizlere derinden dokunan
gerçek bir duygu sentezi niteliğinde olduğuna değiniliyor.
ya Gülü' üzenne söyleşiyoruz.
Urla'da avukatlık yaptığı dönemde Iz-
mır-Urla arasında pek çok kez gidip ge-
len v e bu seyahatlerinden büyük haz alan
Cumalı, yine bu yolculuklann bırinde
Güzelbahçe yakınlannda bir balıkçı ku-
lübesi görür. Küçücük, altı yedi kilomet-
rekarelik. kumun üzerine bir sete oturtul-
muş ve üç basamakla çıkılan bu kulübe-
nin kapısında, saçlan rüzgârda uçuşan
alımlı. güzel bir kadın durmaktadır. *Et-
rafta bahkçılar, kulübenin önündeyse ku-
ma çekilmiş bir kayık gözüme ilisti. Van
Gogh' un bir taMosu vardır bende,' Kuma
Çekilmıs. Kayıklar' diye, çok severim.
Bordo üzerine mavi ve beyaz renkte şerit-
leıie o kayıklann rengi gözkrimin 5nün-
dedir. Gördüğüm bu dekonı tiyatroya ta-
şıma arzusu doğdu bende. Bu kulübeyi, bu
kadını ve bu kayığı tiyatroda mutlaka bir
yertere koyacağun dedim o an. Ve işte. Gü-
zelbahce'nin balıkçılanndan birini, dün-
yasızengin bir adam halinegetirdim." Cu-
malı. 'Derya Gülü'nü yazarken ünlü Ha-
likarnas Balıkçısı Cevat Şakir Kabaağaç-
bnın.Sabahattin Eyuboğlu'nun. Saba-
hattin AB'nin, ve Erol Güney'ın de için-
de bulunduğu sekiz kişilik birtekneyle tz-
mir'den Bodrum'a yaptıklan 'mavi yol-
culuk' boyunca Cevat Şakir vasıtasıyla
deniz insanı hakkında önemli malzeme-
ler elde ettiğıni vurguluyor. Şiirden ro-
mana, öyküden piyese daima hayatla bağ-
lantısı olan olaylan ışlemış Necati Cuma-
lı. BoşBeşik'ten Nahnlar'a, Susuz Yaz'dan
'Derya Gülü ne ve Mine'ye. tüm yapıtla-
nnda; kendisini vuran, anı bırakan bir şey-
leri kaleme alrruş. "Örneğin Nalmlar pi-
yesim, avukathğımda almış okJuğum bir
kız kacırma davasından oluştu. Susuz Yaz,
üsHendiğim bir su anlaşmazlığı davasın-
dan doğdu. Mine ise 1949 yılında, ilk oyu-
num Boş Beşik oynanırken akluna düstü;
köyün birinde bıcakla kayinpederini öldü-
ren genç ve güzel bir kadının dramıydL
Bütün bunlan yaşannuş olaylardan hare-
ketk yazdım."
Necati Cumah'ya göre, kendisini çar-
pan olaylann geçtiği yeri ya da o olayın
kişilerini tanıyıp tanımaması önemii de-
ğil; önemli olan hayal gücü ile gerçeğı
harmanJayıp herkesın okuduğu vakit için-
de kendini bulabıleceği, bir anlamda ka-
muoyunun tanıyacağı bir tipi yaratabil-
mek. Cumalı'nın hammaddesı; duygula-
n, düşüncelen, hüzünlen, sevınçleri. ya-
şadığı toplum ve ıhşkiler yumağı içensin-
de insan. 'DeryaGülü'ndeki kadırunı şöy-
le tanımlıyor Cumalı:
"_ Âşığı için -ölsün inşallah- falan diye
konuşacak kadınlar var. Benim kadmım
işte övle konuşur. Ama sonunda baktı ki
sevdiği ölecek birden melek kesiliverir,
acır, çünkü duygu yüklüdür."
ÜçfınaffiDen'aGûIû
'Derya Gülü'nü tekrar tekrar yazmış
Necati Cumalı. Bir yazmış olmamış, bir
daha... Ancak finali bir türlü beğenme-
miş. Piyesin son sahnesı, Kenterter'ıneli-
ne ilk geçtiğinde, fınal sahriesı çarpılarla
çizili bir haldeymiş. "Nitekün onlann ilk
oynadığı fınal başkadır, benim kitaptaki
final başka" diyor Cumalı. 'Derya Gülü'
ilk kez Kenterler tarafindan tzmır'de oy-
nanır, daha sonra tstanbul Haldun Dor-
men Tlyatrosu'nda. Piyes dolup taşar.
'Derya Gülü' büyük bir başanyla ilerler.
Piyesin önce Israil'de kitap olarak çıkma-
sınm ardından fîlminin çekilip başrolde
Sophia Loren'ın oynaması gündeme ge-
lır, ancak Loren'in üç yıldan önce böyle
bir projeyı gerçekJeştiremeyeceğini söy-
lemesi üzerine film yatar. Fransa'nın
'Derya Gülü' ile ilk taruşması ise Fran-
sa'da konservaruvar bitirmiş bir tiyatro
tutkunu olan Mehmet Tepe'nin metni
Fransızcaya çevırmesiyle gerçekJeşir. Cu-
malı, Mehmet Tepe'den: "BenTüridyeTde
iyi yazar otduğunu ispat edeceğim, Fran-
sıziar bilsin ki Türkiye'de tiyatro yuzılıyor,
diyen \v nitekim tuttuğunu koparan, ay-
dın bir genç" diye söz edıyor. v
Derya Gû-
lü' ıçın Fransa'da da bir fîlm projesi ön-
görülmüş ve başrol için JuKette Binoche
kararlaştınlmış, ancak anlaşma kılpayı
kaçınlrruş. Necati Cumalı'nın 'DeryaGü-
lü' adlı oyunu, Fransa'da 10 yıldır binası
olmayan ve bu süre sonunda binasına ka-
vuşmuş ve ilk kez Cumalı 'nın piyesine ev
sahipliği yapmış La Chelidoine Sahne-
si'nde oynandı. Büyük beğeni kazanan
'Derya Gülü'nün, galasının. çoğu galala-
n gibi çok parlak geçtiğini aktaran Cuma-
lı,
u
Bu benim uğurumdur, kaç tiyatroda
siftahj piyesimk ben yapnuşımdır. Bu ti-
yatro on senedir kiraladığı sahnek'rde oy-
nuyordu. Ussel'in yakınında bir çiftlik,
dört beş eviyle bu tiyatroya verilmiş. Taş
bir bina ve son derece güzel" diyor. "Be-
nim için yazılmış. bftirdiğim her şiir. her
piyes; vurulmuş bir avdır. Bitti, çektim
viırdum onu. Şimdi ben silahım omzum-
da, yenisinin peşinde koşanm" diyor Ne-
cati Cumalı, ona göre gerçek mutluluk,
bir şiiri ya da bir piyesi bitirdıği an. "Yü-
lar geçtikce büyük bir yorgunluk var be-
nim iizerimde. ben buraya kolav gelme-
dim ve hâlâ da gelmedim. Ne zaman ki ba-
na'L zak Hazıran'm şairi ya da ne bileyim
•Derya Gülü'nün yazan diyorsun, işte o
zaman benim birdeğerim var demektir_"
'Primal Scream
y
sessiztiğinibozdu
Kültür Servisi - Primal
Scream"ın son albümü "Va-
nishing Boinf, müzik çe\Te-
lerince tutarlı ve seçkin bir ça-
lışma olarak yorumlanıyor.
ilk çıkışlanru 1990 yılında
"Loaded" ile yapan topluluk,
geniş kıtleleri rock ve dans ka-
nşımı müzikleriyle fethetti.
Ertesı yıl "Screamadelica" ile
büyük başan sağladı. Uzun
süren bir durgunluk dönemi-
nin ardından 1994 ynlında da-
ğılmanın eşiğine gelen toplu-
luk, şimdilerde yeni albümle-
ri "Vanishing Point" ile müzi-
kal anlamda yeni bir şeyler
üretmenin coşkusunu yaşıyor.
Batenst Paul Mulraney ve bas-
çı Mani'nm katılımlanyia ye-
nilenen Primal Scream, klav-
yede Martin Duflj1
, gitarlarda
Andrew Innes ve solist Bobby
Gillespie ile Chalk Farm adlı
kayıt stüdyolannda her şeye
sıfirdan başladı. Liberation
dergısinde kendileriyle yapı-
lan söyleşide Primal Scream,
sorulan şöyle yanıtladı:
- Primal Scream, Mani ve
Mulraney'in kanlımlanylabir
öiçüde değişti mi?
BOB GILLESPIE - Stüd-
yoda her zaman bütün müzis-
yenlerbir arada çalışmıyoruz.
Ekip halinde ikili ya da üçlü
çalışmayı tercih ediyoruz; par-
çalardan yavaş yavaş bütünü
oluşturuyoruz. Mulraney ger-
çekten büyük bir rock and roll
batenstı. Mani ıse bıze yeni
seslerveyeni fikirlerarmağan
etri.
- Gnıbun müzikal taranı
değiştirecek öiçüde mi?
B.G. - Hayır, tam olarak de-
ğıl, çünkü grubun merkezı te-
melde üç ya da dört kişiden
oluşuyor, diğerleri onlan izli-
yorlar. Yedi kişi birden aynı
parçada çalışmayı başaramı-
yoruz. Çok fazla fıkir aynlığı
oluyor.
- Vanishing Point sizi Give
out don't Give up'a göre daha
fazla sevindirmtş gözüküyor.
1VL\RTIN DIFFV - Give
out. birçizgıde giden dümdüz
bir albümdü. Oysaki biz daha
hareketlı, daha sıkı ama aynı
zamanda da sımsıcak bir mü-
zik hedeflemiştik. Vanishin
Point buna nazaran oldukça
doğal ve kendi halinde bir al-
büm..
- Diğer gruplara benzeme
riski taşıdığınızın ne zaman
farkma vardımz?
RG. - Dört haftalık bir tur-
nenin sonunda geleceğimizi
önceden kestirebilıyordum.
Grubu fabrikada çalışmak zo-
runda kalmamak için kurmuş-
tum ve bız mükemmel bir şey-
leri berbat etmek üzereydik.
- Albümün adı Vanishing
Point fihninden mi geuyor?
M.D. - Vanishing Point'te
Kovvalski isımli birinın başın-
dan geçenlerin anlatıldığı 'ro-
ad rtıovie punk' tarzı bir fılm-
di.
B.G. - Ben de paranoya içe-
risinde ve uyuşturucu kulla-
nan Kovvalski gibıyim.
- Her gün kullanır mısın?
B.G. - Hayır, ikı haftadır
kullanmıyorum. Bağımlı ol-
duğumuz en korkunç dönem,
1992-93 yıllanydı. Bundan
pek fazla bahsetmemeye çalı-
şıyorum.
Küçük Sahne'nin üç yıllığına Çolpan İlhan'a kiralanmasına sanatçılardan tepki
6
Kurallara aykırı, keyfi bir uygulama'
ESRA ALİÇAVUŞOĞLU
Geçen sezonun tartışmalı tiyat-
ro mekânı Küçük Sahne, Kültür
Bakanı İstemihan Talay tarafin-
dan üç yıllığına Çolpan İlhan'a
kiralandı. Geçen yıl pek çok sa-
natçının başvurusuna rağmen Re-
fah Partili Kültür Bakanı İsmail
Kahraman tarafindan çeşitli ge-
rekçeler öne sürülerek hiçbir kişi
ve kuruma kiralanmayan Küçük
Sahne. sezonu kapalı geçirmişti.
Küçük Sahne, Çolpan İlhan'a
kiralansa da tartışmalar bitmiyor.
Küçük Sahne için mayıs ayından
itibaren dilekçelerle Kültür Ba-
kanlığı'na başvuran sanatçılar.
sahnenin gerekçe gösterilmeden.
Değerlendirme Kurulu'nun gö-
rüşleri alınmadan ve şimdiye dek
bir tiyatrosu bulunmayan Çolpan
İlhan'a kiralanmasma tepki göste-
riyorlar.
Özel Tiyatro Yapımcılan Der-
neği de (TtYAP) konuyla ilgili
olarak Kültür Bakanı İstemihan
Talay 'a bir dilekçe gönderdi ve bu
uygulamanın durdurulması ge-
rektiğini vurgulayarak salonun
Çolpan llhan da dahil olmak üze-
re diğer tiyatrolara tahsisini, bu
görevin TtYAP'a venlmesini iste-
di. Dilekçede Küçük Sahne'nin
daha önce alınan bir kararla, salo-
na gereksinimi olan tüm özel ti-
yatrolann yararlanması için aynl-
dığı ve bu uygulamanın geçen iki
yıl da sürdüğü anımsatıldı.
'Gerekçe gösterilmeden
kurallar çiğnendi'
Küçük Sahne'yi tiyatro yapmak
ve çağdaş tiyatro yapıtlannı sah-
nelemek amacıyla bürokratik ve
siyasi engellerle mücadele ederek
çok çaba sarf ettiğine değinen Di-
lekTürker,bu sahne için bu kadar
çabadan sonra bir parça bile olsa
söz sahibi olduğunu vurguladı.
"KüHür Bakam istemihan Talay
sanata destek adı alünda, sanatçı-
lan karşı karşıyagetirebilecek key-
fi bir uygulama yapmışür. Önem-
li olan sahnenin Çolpan İlhan'a ve-
riuniş olnıası değil, mesele ilkc ve
prensip sorunudur. Kültür Baka-
nı, çağdaş kurauan çiğneyerek ve
gerekçe göstenneden Küçük Sah-
ne'yi üç yılhğma Çolpan İlhan'a
kiraladığıru söylüyor. bu keyfi bir
uygulamadu*."
" Eski Kültür Bakanı Fikri Sağ-
lar'ın Küçük Sahne'yi tekrar imar
ettiğine ve sanatçılara verdiğine
değinen Türker, bu dönemde bir
kurul oluşturularak başvuruda bu-
lunan tiyatrolardan seçim yapıldr-
• Küçük Sahne için mayıs ayından itibaren
dilekçelerle Kültür Bakanlığı'na başvuran
sanatçılar, sahnenin gerekçe gösterilmeden,
Değerlendirme Kurulu'nun görüşleri alınmadan ve
şimdiye dek bir tiyatrosu bulunmayan Çolpan
tlhan'a kiralanmasına tepki gösteriyorlar.
TİYAP, Tuncay Özinel ve Dilek Türker bakana tepki gösteriyorlar.
ğını da söyledi. "Bildiğim kada-
n\1a İsmail Kahraman, geçen yıl
yönetnıeliğin sadece bu maddesi-
ni değiştirerek ve kurula kendi ta-
yin ettiği isimleri atayarak Küçük
Sahne'nin kapalı kahnasma neden
oldu. Yanımda görmek istediğim
bir Kültür Bakanı'nı karşunda
görmek beni çok üzdü. Aynca bi-
zim dilekçe verdiğimiz sırada Çol-
pan İlhan'm tiyatrosu diye bir şey
yokta Herkes her şeyi isteyebiBr a-
ma Çolpan Hanım'm otuz yıldır ti-
yatroyia iştigal ermediği debir ger-
çek. Tiyatro için büyük savaş veren
sanatçılar varken, otuz yıl sonra
birden akhna tiy atro geien insan-
lann tiyatroya zarar verdiğini dü-
şünüyorum."
Artık iki dudak arasında keyfi
uygulamalar istemediklerini be-
lirten Dılek Türker, sanatçılann
özen, saygı v e demokrat tavır bek-
lediğini de vurguladı: "İstemihan
Talay, bunca yıl sanatla yapüğım
muhalefetin coşkusunu öldürdü.
Bakanın bu keyfi uygulaması her
şeyin olduğu gibi kaldığmı gösteri-
yor. Bu yıl Kültür Bakanüğı'ndan
hiçbir şey talep etmiyorum. Çok
kırgınım. Benim farkunda olma-
yan bir Kültür Bakanlığı'nın ben
de farkında olmak istemiyonım.
'Kuvayı Milliye Kadınlan'm
Akatlar Kültür Merkezi'nde oy-
namayı düşünüyorum."
'Seçflmiş kraPar söz konusu'
Geçen sezon 5 ay mücadele e-
den ve sonunda birkaç haftalığma
Küçük Sahne'de oyunlannı sah-
neleyebilen Tuncay Ozinel ise sa-
lonu Refahlılardan kurtardıklan-
nı, fakat sosyal demokratlardan
kurtaramadıklannı söylüyor.
"Bizim meseiemiz Türkiye'nin
temel meselesi; demokrat değUiz.
Kültür Bakanı demokrat olsa böy-
le bir şey yapmazdı. Türkiye'de se-
çilmiş krallar söz konusu ve bu ki-
şiler yakınlanna çıkar saglıyor-
lar.""
Çolpan tlhan'ın burada tiyatro
yapmasına karşı olmadıklanm be-
lirten Özinel, tek kişiye ve üç yıl-
lığına kiralanmasına karşı olduk-
lannı vurguluyor:
"Tek kişinin böyle bir salona sa-
hip olnıası rJyatrolann önünü ke-
ser. Küçük Sahne'de birçok genç
tiyatro gelip çahşıyor, burayı tek
bir kişiye verirseniz, tiyatronun
önünü kesmiş olursunuz." Bakan-
lığın bir yönetmeliği olduğunu
anımsatan Özinel, bu olayda bu
kurulun işlemeyerek direkt Ba-
kan'ın emriyle mukavele yapıldı-
ğını da sözlerine ekliyor: "Önem-
li olan benim orada oynamam de-
ğil. böyle bir salonun tek bir amaç
için kapatümış olması. İstemihan
Talay'ın hiçbir açıklama yapma-
dan bu yapüğj anayasay-a. eşitiiğe
ve insan haklanna aykındır. Sesi-
mizi yasal yollarla duyurmaya
çahşacağız.''
K ü l t ü r B a k a n ı İ s t e m i h a n T a l a y y a n ı t l ı y o r
'Kendi takdirimle verdim'
Kültür Bakanı İstemihan Talay ise tepkilere yanıt
olarak; Küçük Sahne'nin uzun yıllardan beri
etkin bir tiyatro faaliyetinde bulunmadığını. bu
mekânı daha faal bir şekle sokmak için çaba
sarfettiklerini belirtti. Çolpan İlhan'ın bir tiyatro
sanatçısı olarak kendilerine çok ciddi bir öneri
getirdiğini dile getiren Talay, Sadri Ahşık adırun
da Küçük Sahne'de yaşatılacağı içiaaynca çok
mutlu olduklannı belirtti.
"Çolpan bhan bize çok ciddi bir öneriyie geldi.
Diğer sanatçı arkadaşlann dilekçelerini de
inceledik. Üç, dört yıldır işlevi olmayan Küçük
Sahne'nin tekrar nitelikü yapıtlan sahnelemesi
bizim en büvük amacımiz."
Küçük Sahne gibi salonlarda tek kişinin söz
sahibi olmastnm önemine değinen
tstemihan Talay, birden fazla kişinin
söz sahibi olduğu yerlerde yönetim
anlayışırun etkin tiyatro yapılmasını engellediğini
de belirtti.
Diğer sanatçı arkadaşlann Önünü kesmek
istemediğini belirten Talay, alternatiflere açık
olduklannı da ifade etti.
Çolpan ilhan'ın Istanbul'a güzel bir tiyatro
kazandıracağına güvendiğini söyleyen Talay,
Küçük Sahne'nin tamamen 'kendi taktiri ve
değertendirmesi' sonucunda tlhan'a verildiğıni de
vurguladı.
BUAŞAMADA
ŞÜKRAN KURPAKUL
Ölümünün 82. Yılında
Tevfik Fikret
Ziya Gökalp'ten Dr. Şefik Hüsnü'ye. Fuat Köp-
rûlü'den Halide Edib'e. Yahya Kemal'e kadar dü-
şün ve edebiyatımızın "yol açıalan"na umut kayna-
ğı gibi görünen sihirli bir sözcük var yüzyılımızın ba-
şında.
Çağdaşlaşma.
Toplumsaî-siyasal ilişkilerde, eğitim, dil. hukuk,
edebiyat gibi üstyapı kurumlarında bekledikleri de-
ğişmenin anahtan gibi görünüyor bu sözcük o kuşa-
ğa-
Bir tür "Ortak Payda"da birieşme simgesi.
Kurtuluşun vazgeçilmez yolu.
Tevfik Fikret, ayakta durma gücü srfıra inen im-
paratorluğun okuma olanağı bulmuş güçlenni dü-
şündürerek onlara sormayı ve yanıt aramayı, tepki
göstermeyi öğrettıği için çağdaş şiırin de, düşünce-
nin de öncülerinden sayıldı.
Daha II. Abdülhamid döneminde yayımlayabildı-
ği kimi şiiıierinde gerçeği yorumlarken "Yaşam ger-
çeğin gölgelerinden oluşmuşa benzemektedir" (Ze-
kâ, 1898) biçiminde düşüncelerle idealizme ve bu fel-
sefeyi koltuk değnegi olarak kullanan gelenekçiliğe
(demek ki iskolastıge) karşı çıktığı için de öncü sa-
yıldı.
1917'de Ziya Gökalp yazıyordu:
"Fikret'in gerçek görevi Rönesans hareketinı ge-
rek dilde, gerek sanatta ve ahlakta olgunluğun son
derecesine getirmek olmuştur. Fikret bu rolü gere-
ğince yerine getırdı. Fikret'in bızdeki öteki Röne-
sansçılardan daha çok ınsancı (insanıyetçi) olması da
bu harekette çok içten bir ınana sahip olduğunu
göstenr.
Fikret, ümmet ruhuna, ümmet uygarlığına son ve
kesin vuruşu indiren büyük bir yenilikçıdir."
Ve Marksizm olgusunu Türkiye'ye öğreten Dr. Şe-
fik Hüsnü 1922'de Aydınlık dergisinde yazıyordu:
"Daha çokbüyük bir şairolan Fikret, dâhice bir se-
ziş sayesinde, toplumbilimcı geçinenlerimizden, da-
ha büyük isabet ve açıklıkla gerçeği görebilmişti.
Türklerin kurtuluşunun gösterdiği yönde olduğuna,
gözlemler kuşku bırakmıyor."
Güncel değerlendirmelerin, zaman içinde doğru-
lanarak, tanhsele dönüştüğü kaç dönem yaşandı ül-
kemizde.
Fikret'in ölümünden 82 yıl sonra, bugün, yakın ta-
rihimize baktığımız zaman daha iyi ayırdına varabili-
yoruz bu gerçeğin.
Bir yanda yıkılmakta olanda gelişmekte olanı gö-
ren aydınlık kafalar var.
Öte yanda Gökalp'in işaret ettiği "ümmet" olma
durumlarını algılayamayan kafalar.
Ana damarlan insanın düşünme gücüyle donan-
dığı için kendisinden sonra gelen aydınlık kafalarta
biıiikte oldu Fikret'in dizeleri. Gelecek, kişilerle, ku-
rumlarla, toplumla, belirleyıci güçlerin iiişkileri ve ça-
tışkılanyla vardı çünkü Fikret'in şiirinde.
•••
Fikret'in yapıyla ilgili nice arayışlardan, kaygılardan
sonra kazandığı şiirin kendi üzerindekı etkisinı şöyle
anlattı Ahmet Hâşim:
"Fikret benim için, kudurmuş bır deniz karşısında
kayalar üzerinde yükselen altından bir ışık ve altın-
dan bir kuledir."
Yahya Kemal, yazılannda uyak, ölçü, uyum, söz-
cük beğenisi, bütün güzelliği vb. yapısal sorunlara
değinirken Fikret'in uzun uğraşlar, denemeler sonu-
cu getırdiğı yenilikleri anımsatır sık sık.
Nurullah Ataç, "Tarih-i Kadîm'ı şem etmek, ço-
cuklanmıza öğretmek gerekir" diyordu.
Kaç yıl sonra Ahmet Muhib Rübâb-ı Şikeste'de
yer alan pek çok şiiri -aynı ölçülerle- çevirdi günü-
müz Türkçesine.
Çocuklanmıza okutmak gerekir o şiirleri.
Tarihi mekânjar kültür
menkezine döniiştüpülecek
• ERZLTtUM (AA) - Erzurum'dakı tanhı Çıfte
Minareli Medrese'nin "kültür sitesi", kümbetlerden
birinın de "kütüphane'" olarak kullanılacağı bıldırildi.
Bakanlar Kurulu karan ile 5 yıllığına beledıyeye
verilen tarihi yapılann restorasyonu ve çe\Te
düzenlemesi çalışmasının sürdüğünü kaydeden
Yakutiye Belediye Başkanı Yardımcısı Zülküf
Usanmaz şunlan söyledi: '"Medrese. kültür sitesi
olarak kuüanılacak. Burada. sergı ve müzıkli söyleşiler
yapılacak. Tarihi Cç Kümbetler'deki düzenleme
sonunda, kümbetlerden bin de kütüphane haline
getirilecek ve öğrencilerin hızmetine sunulacak."
^evre" konulu fotoğraf
yamşması sonuçlandı
• KüJtür Servisi - İzmir Büyükşehır Belediyesı"nce
düzenlenen "Tahtalı Barajı Havzası'nda Çevre
Sorunlan" konulu fotoğraf yanşması sonuçlandı.
Yanşmada bırincilik ödülünü "Görünüm" isımli
fotoğrafıyla Erdal Merter alırken ikıncılik ödülünü de
"Tahtalı 5" isimlı fotoğrafıyla Osman Erel aldı.
Üçüncülük ödülüne değer yapıtın bulunamadığı
yanşmada, Erdal Merter "Aynlık Zamanı", Osman
Erel "'Tahtalı 1", Abdülkadir Bıçer de "Hurdacı"
ısimli fotoğraflanyla "övgü ödülü"nü aldı. Hüseyin
Coşkun'un "Tahtalı'da Sirk"'. llhan Çağh'nın "İçler
Acısı", Çağlayan Bilgen'ın "İzlerken", Tekin
Uslu'nun da "Konforlu Çöplük" isimli fotoğraflan
"Jüri Özel Ödülü"ne layık görüldü.
ADT, "metropol tiyatrosu" olacak
• ANTALYA (AA) - Antaiya De\ let Tiyatrosu'nun
(ADT) metropol tiyatrosuna dönüştürüleceği bildirildi.
ADT Müdürü Zafer Kayaokay yaptığı açıklamada,
1997-98 sezonunda, sanatseverlerin karşısına yeni bir
kimlikle çıkacaklannı belırterek. ilk aşamada altyapı
sorununu çözmeye çalıştıklannı söyledi. ADT'yi
"bölge tiyatrosu" olmaktan çıkanp, "metropol
tıyatrosu"na dönüştünneyı amaçladıklannı anlatan
Kayaokay: "Repertuvar tiyatrosu oluşturarak büyük
prodüksiyonlara imza atmayı hedeflıyoruz. Haftanm
yedi günü tiyatro vapmayı planlıyoruz, bu bağlamda
tiyatro salonuna yeni bir çehre kazandırmak için
restorasyon çalışmasına başladık" dedı.
Demi Moore G.I. Jane filminde
I Kültür Servisi - Demı Moore. kendisi hakkında
çıkan kötü haberlere tepki olarak kafasını kazıtıp
Amerikan Ordusu'na katilan bir kadını canlandıracak.
Ridley Scott'un yönettiği \e senaryosunu Daniella
Alexandre'nin yazdığı "G. I Jane" isimli filmle
Moore, ilk defa cinsel yönünü ön plana çıkarmaksızm
bir filmde rol alıyor. "Stnptease". "Scarlett Letter",
gibi filmlerde cinsel yönü ortaya çıkan Moore'un
oyunculuğunu birçok gazete ve dergi eleştırmiş ve
filmlennde "kadınlan küçük düşürdüğünü" yazmıştı.