23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
25 AĞUSTOS 1997 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER İki Türkçe öğretmeni, okullarda okutulan bakanlık onaylı 11 ders kitabını inceledi Ders ldtaplarmda rezalet FİGEN ATALAY "Peygamberler ve Allah niçin peygam- berieri göndermiştir?. ~._Zorokumakda- ha sevapür". Biitün gazete kitap kâğıtla- n bLze her gün neleri bağınp durmakta- dırlar?'", "Çok yazar mı okınnah, az ya- zar rnı okumalı?"\ "Her iyi aynı olmadığı gibi her kötü de aynı değüdir". "İçimiz bederamizde bedenimizdeçevrembde ya- şar". Sizlen gûlümsettığıni sandığımız bu alıntılar nereden dersiniz? Ne yazık ki Milli Eğıtım Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu'nun onayıyla ilkokul, ortaokul ve liseleTde okutulan çeşitli ders kitaplann- dan... Tûıkçe öğretmenleri Gülsiin Ozakın ve Muammer Karadaş, ilkokuldan lise so- nuncu sınıfa kadar okutulan kitaplardan, dizgesel olmayan bir biçimde örnekleme yoluyla değişik derslerden 11 kıtap seç- tiler \e bunlan aylar boyunca her açıdan incelediler. tşte, nelerle karşılaştıklan: "Hem bilimsel mannk hem de resmi mannk açısuıdan sözcüğün tam ve gerçek anlanuyla bir 'facıa'yla karşı karşıya ol- duğumuzu gördük. İnsaıu, ulusu, yurdu, bilimi önemsemeyen. hiçleyen bir anlayış- la elc alınmıs, genelde kitapîar. Bilimi ve in- sanı önemsememeleri çok da bilinmeyen bir şe>' değil. Ne \ar ki kendi içinde de bir tutarhhklan vok, kendilerini de önemse- • Türkçe öğretmenleri Gülsün Özakın ve Muammer Karadaş, ilkokuldan lise sonuncu sınıfa kadar okutulan kitaplardan, dizgesel olmayan bir biçimde örnekleme yoluyla değişik derslerden 11 kitap seçtiler ve bunlan aylar boyunca her açıdan incelediler. îşte, nelerle karşılaştıklan: "Hem bilimsel mantık hem de resmi mantık açısından sözcüğün tam ve gerçek anlamıyla bir 'facia'yla karşı karşıya olduğumuzu gördük. tnsanı. ulusu, yurdu, bilimi önemsemeyen anlayışla ele ahnmış kitapîar." Kitapta ışığın soldan gelmesi istenirken resimde ışık sağda gösteriliyor. miyorlar yani. Yalnız dili bakımından de- ğil. anlaümı. dizgisi. tasarlanması. baskı- su estetik görünüşü, bakış açılan, yorum- lan vb. bakımından da kitapîar.'korkunç' nitelemesine hak kazamyor." Ortada çok yaşamsal bir sorun bulun- duğunu vurgulayan Özakın ve Karadaş, "Ne yapdmair sorusuna şu yarutı verdi- ler: " "Sorun anlayışla ilgili olduğu için ol- dukça köklü bir sorun. Madem sekiz yü- lık kesintisiz, zorunlu temel eğitin] gerçek- leşiyor, bunun adına reform, dataası dev- rim denhorsa, soruna biraz da içeriden bakmakta yarar var. Aynı Talim Terbiye Kunılu'y la. aynı kitaplarla. aynı bakış açı- sıyla sürdürütecekse eğitim, sekiz değil, yirmi sekiz yıl da olsa sorunu çözmüş ola- mayız. En kısa sürede, bu anlayış, bu ba- kış açısı değişmcli. Bu 'zalim' terbiye kı- sa sürede ortadan kaldınlmalı. yerine bi- limsel dünya görüşünü savunan, devlet- ten bagımsız bir seçici kurul oluşturulma- b. Bu tiır kitaplarla bir ders yılı daba ge- çirilmemelL" tkı öğretmenin hazırladıklan 134 say- falık çalışma, "Sözcük Yanlışlan", "Öğe Yanlışlan". "Manük Yanlışlan", "Yeri Yanhş Olan Sözcükler*'. "Yabana Tûm- ce KalıplarT, "Laf Salatası", -Bilineni Yinelenıe", "Kötû Örnekteme", "Koşul- landırma"', "Yazun KuraHan", "Nokta- lama İmteri","Yabana Sözcük" ve "CMa- sı Dizgi YanhşlarT ana başlıklanndan olu- şuyor. Mantıkyanhşlan tncelemeden bazı örnekleraldık. Tır- nak içinde yer alan cümleler, ders kitap- Bakanlık dikkatli Sanklı Türkçe kitabma ret EBRU TOKTAR ANKARA-1997-1998 öğretım yılında kesintisiz 8 yıllık eğitime geçmeye hazırlanan Mıllı Eğitim Bakanlığı (MEB), çağdaş eğitim hedefıne uygun olmayan ders kitaplanru ayıklamaya başladı. MEB, Zaman gazetesinin şirketlerinden Gaye Yayuıcılık'ın Türkçe Orta 1 kitabını 1997-1998 öğretim döneminde okutulacak ders kitaplan listesinden çıkardı. Bu kitaptaki okuma parçalannın yanında sarıklı, türbanli çocuklar ve üç hilalli yeşil bayraklı resimlerin bulunduğuna dikkat çekildi. Milli Eğitim Bakanlığı Talim Terbiye Kurulu'nca belırlenen ders kitaplannın büyük bölümünün, 8 yıllık kesintisiz eğitımin amaçlanyla çeliştiğine dikkat çekilirken bakanlık konuya el attı. Gaye Ders Kitaplan Yayıncılık tarafından çıkanlan, Doç. Dr. Mustafa İsen, Doç. Dr. Leyla Karahan, Yardımcı Doçent Doktor Kâmil Akarsu tarafindan 6. sımflar için yazılan kitap, Atatürk'le ilgili makalelere "Serbest okuma" parçalan olarak yer veriyor. Kitapta. Ingiliz romancı Charks Dkkens'ten alınan bir parçanın yanmdaki resimde küçük kıza türban giydırilmesi dikkati çekti. Okuma parçalannın büyük bölümündeki resimlerin de sank, fes ve türban giymiş kişilerden oluştuğu vurgulandı. Kitapta yer alan Kayıkçı Kul Mustafa tarafindan yazılan Genç Osman Destanı'nın üst bölümündeki temsili resimde "üç hilalli yeşil bayrak" taşıyan asker fıgürünün bulunması da dikkat çektı. Öğrencilerin dılbilgisim gelıştirme, konuşma, yazma ve anlama potansiyelini geliştirme amacı taşıyan Türkçe kitaplannda, tarüı kitaplanndan daha fazla sayıda cumhuriyet öncesı dönemin kıyaflerini ve simgelerinı yansıtan resimlere yer \enlmesi, "örtülü mesaj" olarak değerlendirildi. Milli Eğitim Bakanlığı. Gaye Ders Kitaplan Yaymcılık'tan yayımlanan bu Türkçe kitabını. 1997- 1998 öğretim döneminde 6. sınıflarda okutulacak kitap listesinden çıkardı. Özer Uçuran Çifler'in makalesine yer veren Nazmi Şentürk'ün yazdıgı İlköğretim Okullan Için Türkçe Ders Kitabf nın da aralannda bulunduğu, yeni öğretim döneminde okutulacak kitap listesinden, çağdaş eğitimin gereksinimlerine uygun olmayan diğer kitaplann da ayıklanması bekleniyor. lanndan alındı. Altmdakiler ise Özakın ve Karadaş'm yorumlan. - "Sizce çocuklar biierek veya bOme- yerek yapüklan kazalardan sonra nasıl davTanmalıdır? (1/S.148) 'Bilerek kaza' nasıl olur? - "Bayrağm ancak kendi miltetimizm olduğuna inandıracak biçimde okuyu- nıız."(3/S.10) Bayrağımıza sahip çıkan başka bir u- lus daha mı var? Hem, kimi inandıraca- gız? Neyi "okuyunuz?" Aynca tümce- nin nesnesi yok. - "Istiklal marşımız niçin milli marşt- mızdır?(3/S.10) Böyle bir soruya nasıl yanıt verilir? - "Devlette dayanışma >r ardır. Bir dev- letin miUetini oluşturan bireyter, millet tehükede ise devletin birtiği alünda bir- leşir ve mücadele eder."(7/S.5O) Devlette nasıl bir dayanışma olabilir? Susurluk'ta ortaya çıktığı gibi olabilir örneğin! -"Peygamberler ve Allah niçin pey- gamberleri göndermjştir?" (8/S.47) Yorumsuz! - "Bedenimizin temizliği ara sıra y> kanmakla bıtmez. OzeUikleeDerimiz, ağ- amız ve ayaklanmız sürekli temiziik is- ten"(8/S.l'07) Çok yıkanırsa bedenin temizliği biter! Bedenimizi az mı yıkayalım? Çok mu?! Kim ne ister? - "Bir yandan vatannıın topraklannı savunmak için cepheye giden askerimiz, öte yandan yakınlannın ha- yatından endişe ederek sa- vaşıyonta.''(l'S.182) Yorumsuz! - "_Buluşlar, özgün dü- şüncelerin çiçekleridir." (3/S.56) !!! - "Bütün gazete, kitap kâ- ğıtlan bizfere her gün nele- ri bağınp durmaktadır- Iar?"(3/S. 145) Bakın siz şu şirret gaze- te, kitap kâğıtlanna! - "Kınk, kemiklerin zora gelerek kınlmasına de- nir."(6/ S.60) Yine bir deha örneği: 'Kınk kırılmay-a denir.' "Kadjnlannuz tek başla- nna sinemaya, tiyatroya gi- debilmektednier. Bu du- rum toplum tarafindan da hiç yadırgannu- YıDardır hiçbir şekflde denetienmeyen deniz motorian şans eseri de olsa bugüne kadar büyük bir kazaya neden ohnadL Her biri günde 2 bin kişiyi taşıyan deniz motorian 4 yıldır denetlenmiyor istanbulBoğımyenikazmkınıgcbe OZKAN GUVEN Son dönemde Istanbul'da kent içi trafiğine al- tematif olarak sunulan deniz ulaşımı. karayol- lan trafıği kadar olmasa da > r urttaşlann can gü- venliğini tehdit ediyor. Kötü hava koşullannda bile birçok kuralı ihlal ederek denize açılan ve günde bınlerce yurttaşın seyahat ettiğı Marma- ra Denizi'ndeki yaklaşık 300 deniz motorunun tam 4 yıldır hiç denetlenmediği ortaya çıktı. tstanbul'da karayollan trafığinın yoğun oldu- ğu saatlerde tercih edilen deniz motorian, bütün kurallan altüst ederken İstanbul Boğazı'nı da yol geçen hanına çevıriyor. Marmara'da faaliyet gösteren yaklaşık 300 deniz motoru. özellikle deniz trafığinin en yoğun olduğu 07.09.00 ile 17. 00-20.30 saatleri arasında kapasitesinin üzerin- de yolcuyu taşıyor. Bunun yanı sıra deniz motorlannm çoğu tam teçhizatlı olarak denize açılmıyor. Birçoğunda pusula. radargibi deniz aracmın sahip olması ge- reken en önemli malzemeler yok. Bazılannda can yeleğı, can simidı ve yangın tüpleri bile bu- lunmuyor. Motorunda can simidi bulunduran- lartn bile işin kolayına ve ucuzuna kaçtığı belır- tiliyor. Tehlike anında yolculann canlannı kur- taracak olan can simitlerinden bazılannın suyu attığınız anda dibe battığı ilen sürülüyor. Kar. yağmur demeden çalışan deniz motorlaruıdan her biri günlük ortalama 2 bın kişiyi taşıyor. De- niz motorlanna olan ilginin en büyük nedeni ise Şehir Hatlan ve deniz otobüslerinden daha ucuz olması. Şehir hatlan vapurlanndan 20 bin lira da- ha ucuz seyahat etme imkânı sunan bu araçlar- dan bazılan 120. bazılan ise 420 yolcu kapasi- teli. İstanbul Deniz Otobüsleri AŞ (İDO) Genel MüdürYardımcısı GökşinTürkmen, kötü hava- larda yeterli donanıma sahip olmadan sefer ya- pan deniz motorlanndan çekindiklenni söylü- yor. 1987 yılından beri hizmet eden İDO'ya ait araçlann en son teknolojiyle donandığı halde sisli havalarda seferlere çıkanlmadığına işaret e- den Türkmen, şunlan söylüyor: *Deniz otobüslerini özellikle Eminönü ve Ka- dıköy arasındaçahşürmıyoruz. Bunun en önem- li nedeni deniz motorlannm buralarda yoğun ol- ması. Bu küçük araçlaria kaza yapmamak için o gün o bölgedeki tüm seferier iptal edflıyoıf Kumkapı'ya da gidebilir- ler mi? - "Her iyi aynı olmadığı gibi her kötü de aynı değÜ- dfaf (8/ S.35) Anlaşılmıyor? Incelenen ders kitaplan ve kod numaralan: 1. Türk Dili ve Edebiya- tı 1 (MEB) 2. Türk Dili ve Edebiya- tı Kompozisyon I (MEB) 3. Türkçe 6 (Salih Sanca/ Mustafa Gündüz) 4. Türk ve Islam Tarihi 3 (Prof. Dr. Oktay Aslanapa) 5. Fen Bilimleri 2 (Hay- rettin Sönmez,'Şake Al- pay/ElifPekel) 6. Milli Güvenlik Bilgisi (MEB) 7. Vatandaşlık Bilgileri (Konca Gezer) 8. Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi 5 (Prof. Beyza Bil- gin) 9. Türkçe 3 (Nazmi Şen- türk) 10. Ortaokullar Matem- atik 1 (MEB) ll.EdebiMetmlerl(Dr. Ayşenur tslarn/Nermin Öz- türk) BİRÇOK YAZIİŞLERİ MÜDURU HALA İÇERİDE Hükümlü gazetecflere destek KEREM1LGAZ / ALPER TURGUT Sorumlu yazıişleri müdürlerinin basm yoluyla işledikleri suçlann cezalanmn er- telenmesinin ardından gözler diğer suçla- n nedeniyle halen içeride bulunanlara yö- neldi. Sivil toplum örgütlerinin bu konu- daki çalışmalan sürüyor. Aralannda eski Özgür Gündem gazete- sı Yazıişleri Müdür Işık Yurtçu'nun da bu- lunduğu 8 yazıişleri müdürü, geçen hafta çıkan yeni yasa sonrasında teker teker ce- zaeUennden çıkıyor. Ancak bu yasanın kapsamı dışında kalan çok sayıda yazıiş- leri müdürü hâlâ dört duvar arasında bulu- nuyor. Özgür Gelecek gazetesı Yazıişlen Müdüriiyken 4 yıl 10 ay hapis cezası alan ve Sakarya Cezaevi'nden çıkan Mustafa Demirdağ; de\letin, özellikle sosyalist ba- sm çalışanlanna karşı her zaman örgüt üye- liği suçlamasında bulunduğunu dile getir- di. "Ozgür Gelecek dergisi yaznşleri müdür obnam nedeniyle ha kkımda TİKKO örgü- tü üyesi olduğum iddiasry la da dava açıkü. Bu davadan tutuksuz yargüamyorum. 178 gazetecinin cezae\1erinde bulunduğu Tür- kiye'de 7 kişinin tahliyesi gündeme geldi" diye konuşan Demirdağ. muhalif dergiler- de ve gazetelerde çalışan basın mensupla- nnın "terörist" diye tanıtılmak ıstendiğini iddia etti. Bunun en iyi örneğinın Adalet Bakanı Oltan Sungurlu'nun "Cezaevlerin- de bulunan gazeteciler teröristar" sözleri olduğunu söyleyen Demirdağ, bu şekilde haznlanan zeminin zaman zaman kendisi- ni polis copuyla ve baskısıyla da gösterdi- ğini öne sürdü. Halen cezaevinde bulunan gazeteciler- le ilgili çalışmanuı çok dikkatli yapılma- sı gerektiğine dikkat çeken Türkiye Ga- zeteciler Cemiyeti Başkanı NaO GürelL "Biz basm yoluyla işlenen suça, düşünce- lerin açıklanmasıyla ilgili suçlara karşı- JTZ" diye konuştu. Gazetecilere yönelik suçlamalann hangisinin 3713 sayılı Te- rörle Mücadele Yasasına ya da başka ya- saya girdiğinin tartışılması gerektiğini ifade eden Güreli, somut bir örneğin ön- lerine gelmesi durumunda konunun irde- lenebileceğini söyledi. Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) ts- tanbul Şubesi Başkam Murat Inceoğlu.ye- ni çıkan yasanın düşünce özgürlüğunün sağlarunası açısından önemli bir adım ol- duğunu dile getırdı. Sadece muhalif yayın- larda çalıştıklan gerekçesiyle çok sayıda gazetecinin örgüt üyeliği suçlamasıyla kar- şı karşıya kaldığını \-urgulayan Inceoğlu, "Bunun benrlenmesi için hafıy elik yapmak gerekir. Adil bir yargılama sonucu anlaşı- labilecek bu suçlamayla ilgili olarak bir şey yapmak bizim görevimiz değiL Bunun için yargıya güvenmek gerekir, ancak bu her zaman gerçekleşmiyor" diye konuştu. Wir suchen zum sofortigen Einritt SEKRETÂRINNEN mit folgenden Qualifikationen: • Sehr gute Deutschkenntnisse in Wort und Schrift • PC- und Englischkenntnisse Schriftliche Bewerbungen (Lebenslauf in Deutsch, Lichtbild und Zeugniskopien) richten Sie bitte an: Mercedes-Benz Mercedes - Benz Türk A.Ş. Personalabteilung Askeri Fınn Yolu Burmalı Çeşme Sokak No 2 Davutpaşa 34022 İSTANBUL AYDINLANMA EJV1RE KONGAR Traji-Komik Bir Tahterevalli Öyküsü 1) 1950 yılında serbest seçimleri kazanarak ikti- dara gelen Demokrat Parti Yöneticileri, çok par- tili demokratik rejimi kuran ve bu seçimlenn yapıl- masını sağlayan Cumhuriyet Halk Partisi Yöne- ticileri'nden daha dindar değillerdı, ama demokra- siyi daha az özümlemişler ve çok daha az benim- semişlerdi. 2) Demokrat Parti Yöneticileri, sayesinde ikti- dara geldikleri 'çok partili demokrasinin' kurallan- na uymadılar. Demokrasiyi sadece 'çoğunluğun yö- netimi' olarak uygulamak istediler. Insanlann temel hak ve özgüriüklerini ve bu arada basının, sendika- lann ve muhalefetin haklannı geliştireceklerine kısıt- ladılar. Böylece bir baskı rejimine yöneldiler. 3) Ikinci Dünya Savaşı sonrası dış konjonktür, Sovyetler Biriiği'ne karşı uygulanan Soğuk Savaş stratejisi çerçevesinde 'siyasal Islam'm, Türkiye'de de desteklenmesini gerektiriyordu. Bu eğilim, De- mokrat Parti'nin iç politikada, Cumhunyetin kuru- luşuyla, ellerindekı iktidarı kaçırmış olan 'siyasal Is- lam' önderierinin desteğini aramataktiği ıle bütün- leşti. Dönemin Başbakanı siyasal Islamdan ara- dığı desteği, kamuoyunun önünde bir 'dini liderin' elini öperek simgeleştirdi. 4) Demokrat Parti, Meclis'te kurduğu, hem sivil hem asker, hem savcı hem yargıç yetkileriyle donat- tığı ve kendisine görev olarak 'muhalefetin rejim aleyhtan 1'aaliyetlerini araştırmayı' verdiği, ünlü 'Tah- kikat Komisyonu' ile çok partili düzene geçildikten sonra ilk rejim darbesini yaptı. 5) Sivillerin bu darbesi, askerlerden tepki gör- mekte gecikmedi: 27 Mayıs müdahalesı, bir yandan ülkenin geleneğine 'siyasal amaçlı infazlan' sokmak gibi tarihselbiryanlışıüretirken, öte yandan, 'çoğun- luğun diktatöriüğünü önleyici, çağdaş ve demok- rat' bir anayasa yoluyla, Türkiye'ye demokrasi yo- lunda çağ atlamanın yollannı açtı. 6) Fakat 'siyasal Islam' konusundaki uluslararası konjonktür, egemenliğini aynıyla sürdürüyordu. Kentleşme ve kapitalistleşme süreçlerinde devlet' olanaklannın kullanılması yoluyla siyasal iktidann güçlendirilmesi alışkanlığı da. Böylece 'siyasal Is- lam ' yine iç ve dış dinamik öğelerinin 'ortak payda- sı' olarak ortaya çıktı. 7) Bu çerçevede Dönemin Başbakanı, sürekli olarak 'anayasanın fazla özgüriükçü' yapısından ya- kındı. Bir yandan imam-hatip okullannın açılması, öte yandan 'komünizmle mücadele' derneklerinin güçlendirilmesi, bu 'fazla bol' olduğu ıddia edilen anayasa ile mücadelede zorunlu stratejiler olarak sürdürüldü. Sonunda bu propagandanın da etkisiy- le askerter, on yıl önce kendi yaptıklan anayasayı de- ğiştirmek üzere 12 Mart 1971 'de yine yönetime el koydular. İç ve dış konjonktürde bir değişme olma- dığı için 'siyasal lslam'\n bu kez de 'askerierin göl- gesinde' desteklenmesi sürdü. 8) Askerier, 12 Mart'ta, 27 Mayıs Anayasası'nı ye- terince törpüleyemediklerini görerek, 12 Eylül 1980'de bir kez daha darbe yaptılar. Bütün partile- ri kapattıklanndan, toplumu çapraz kesen bir des- tek arayışı içinde, 'lslam'\ kullanmak onlara olduk- ça işlevsel geldi. Aynca dış konjonktür de aynıyla devam ediyordu. İç ve dış dinamik öğeleri bir kez daha 'siyasal Islam' üzerinde buluştu ve 'siyasal Is- lam 'a destek, askerier tarafindan artık bir 'anayasal kurum' haline getirildi. 9) 199O'lı yıllarda hem dış dinamik hem iç dina- mik ööeleri değişti. Sovyetler Biriiği'nin çöküşü, 'si- yasal ıslam 'ın dış konjonktür açısından önemini yok etti. İç dinamik öğeleri açısından ise artık kendi ser- mayesini, kendi eğitimini ve kendi dış ilişkilerini sağ- layan 'siyasal Islam', dışardaTürkiye'ye rejim ihraç etmek isteyen komşularla, içerde ise 'bölücü faali- yetler' ile flörte başlamış izlenimi veriyor ve bu ni- teliği ile demokratik rejimi tehdit eder görünüyordu.. 10) 'Siyasal lslam'\ bu güce ve konuma eriştirme sorumluluğunu taşıyan askerier ve Cumhurbaş- kanı, yine iç ve dış dinamik öğelerinin kesiştiği nok- tada, eski yaptıklannı düzeltmek için, bu kez işbir- liği halinde, 'rejime' değil, ama 'duruma' müdaha- le ettiler. Bu bir 'anayasal müdahale' idi. 'Bir kısım medya'nın ve Meclis'in desteğiyle sonuca ulaştı. Sınırian içinde kalınan ve müdahale mekanizması için 118'inci maddesi kullanılan anayasa ise yüzde 91.4 gibi ezici bir çoğunlukla onaylanmış olmasına karşın, sadece yapısı itibanyla değil, referandum öncesi, aleyhte konuşulması yasaklandığı için, "Sen bu anayasaya olumlu oy vermeyeceğim" dedi diye hapse atılan Oktay Akbal örneğinin de kanıtladığı gibi, oylama süreci itibanyla da 'tümüyle anti-de- mokratik' bir anayasa idi. 11) Çok partili düzene geçildikten sonra, 'müda- haleler' geleneğini başlatan olay, Demokrat Parti Yöneticileri'nin 'Tahkikat Komisyonu' aracılığı ile yaptığı 'sivil darbe' idi. 12) Askerierin müdahale ettikleri her durumda, 'sivillerarasında rejim anlaşmazlığı vardı'. Buna, 28 Şubat 1997 müdahalesi de dahildir. Sonuç: Hem iç hem dış dinamik öğelerinin etki- siyle, 'siyasal Islam'm gücü ve ağırlığı gittikçe aza- lacak gibi görünüyor. Önümüzdeki günlerdeki gerilimin dozunu, 'Islam- cı' örgütlerin ve liderlerin davranışlannın bu eğilime uyup uymadığı hususu belirleyecek. Dilerim tahterevallinin iki ucuna yerleştirilen ağır- lıklar, tahtayı yine ortadan kınp herkesin kafasını gö- zünü yarmaz. Medya notu: 28 Şubat müdahalesi, MGK'nin as- ker kanadı ileCumhurbaşkanı'nın işbiriiğine, 'birkı- sım mecCya'nın destek vermesi ve 'Meclis'in birbö- lümünün' katılmasıyla gerçekleşti. Artık tarihe mal olmuş bulunan bu gerçeği 'bir kısım medya'y\ öv- mek, ya da yermek için değil, bir saptama olarak kaydediyorum. Tabii Türkiye'nin siyasal tarihinde bu denli geniş bir ittrfaka ilk kez yol açtığı için, REFAHYOL hükü- metini de kutlamak gerek! İLAN T.C. EDİRNE 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN Esas: 1996'334 Karar: 1997-195 Ayverdi Karataş ve Vıldan Karataş arasındaki boşan- ma davası sonuçlanmış olup. mahkememizın 15.05.1997 tarüı ve 1996/334 esas 1997/195 karar sayı- lı ilamı ile taraflann boşanmalanna karar verilmış ol- makla; Karann, adresi tespit edilemeyen davalı Vildan Kara- taş'a tebliğine, teblığ tanhınden ıtibaren yasal 15 gün- lük süre içerisinde temyiz yoluna gıdılmediği takdırde karann Vildan Karataş yönünden kesınleşecegı, tebliğ yerine kaim olmak üzere ılanen tebliğ olunur. Basın: 25153
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle