14 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 24 AĞUSTOS 1997 PAZAR 8 PAZAR YAZILARI Türkler dünyanın merkezindedir' MOSKOVA ı Bu kadar da olmaz! Sonunda işi, Amerika'daki Kızıldenlilerin bile Türk soyundan geldiklenni iddia etmeye kadar vardırdık. Hani şu Tommiks ve Teksas'ta zaten Türkçe konuşan, yalnızca canlan yandığında 'Yandım anam!' yerine 'Ugh!' ya da dövüşe konsantre olduklannda 'Allah Allah!' yerine 'Yiaahyt!' diyen, yabancı olduklannı belli eden, ama aradaki yabancıhk pek büyümesin diye bazen bizim o resimli romanlardaki baloncuklann diliyle konustuğumuz ('Kahretsin!') Kızılderililer meğerse Türkmüş' Zaten kim Türk değil kı? Lenin'in kaş göz yapıstndan Tatarlara, oradan da Anadolu"ya yılışık asma köprüler atılmadi mı? Gorbaçov'un 'Türk kökenli' oldugu uzun uzun yazılmadı mı? En azından kansı Raisa, Raziye değil miydi? Yehsin'in ameliyatını yapan Akçurin. Âkçuraoğhı'na dönüşmedi mi? Arjantin'in 'Türk' devlet başkanını, kolumuz yettiğince kucaklamaya çalışmadık mı? Tûrkiye'de doğduğu söylenen veya bır tanhte memleketimize gelen lıderlerde. ısrarla ulusal kimliğimizden parçalar aramadık mı? Hiçbir özelliği olmayan turistlere bakarak bile "Helga tıpkı bir Türk gibi göbek atû. Hans da Türk lahmacununu tştahla yedi" gibi mega-banai 'haberler'imizle yabancılarda kolayca ortaya çıkıveren bir 'Türkleşme eğilimini' saptamaya çalışmadık mı? Yurtseverliğin içine taşına toprağına kurban" edebiyatıyla limon sıkıp 'vatanı se> me görevini' öteki ülkelere düşman olma gayTetkeşliğıne kadar vardırmadık mı? Bütûn yaşamunızı tek bir ülkede, hatta tek bir kentte. dahası topu topu 3-5 sokak arasında geçirmemıze ve dünyadan bihaberliğimize karşın sırası geldiğinde (ya da sırasını getirerek)"Bizinı memleket yeryüzünün en gnzei memleketi, halkıniiz ise halklann şahT diye birbirimize yağ çekmedık mi? Atatürk'ün. Ulusal Kurtuluş Savaşı'nda ve yenı Türkiye'nin HAKAN AKSAY kunılmasmda toplumun türn bıreylerinin azami katkısını almak için kullandığı "Bir Türk dünyaya bedeldir" cümlesine on yıllar boyu tembelce ve asalakça yapışmadık mı? Günlük gazetelerimizin birinci sayfalanna bakın! Bütûn dünya Türkiye'den ibaret sarursuuz. Her ^ ^ ^ — ^ ^ ^ — birinde en az 3-4 dünya haben olması gerekırken onlar Ydmaz-ÇUkr kapışmasıyla sütunlannı doldururlar. Halkımız koca Rusya'dan kimi tanır? Yeltsin'i, Gorbaçov'u, bir de belki Lebed'ı. Çernomırdin'i tanıyanlar azdır; oysa adam buranın başbakanı. Nemtsov'dan, Vyahirev'den. Rohlin'den söz etmeye çekınirsiniz, acaba başka konularda yofunlaşan değerli 'ulusal beyinleri' boşuna işgal etmiş olur muyum kaygısıyla. Haydi gazeteler neyse! Dönem dönem haber geçtiğim televizyonlann, oralardaki sevgili dış haberci arkadaşlann hali çok daha hüzünlüdür. Acımasız 'rating canavan' televizyon habercilennin kanına işlemıştir. Haberin önem derecesinden çok 'rating getinnesi' merak edılır. Zaman olmuştur. Moskova'da kitlesel bir miting ya da bir çatışma gündeme gelmiştir; CNN dünya gündeminin başmı çeker; bizimkiler "Yahu, aralannda Türk, ya da hiç ohnazsa Müslüman falan var nu, bir baksan-." boyutunda ilgi gösterirler. Haber, ıçinde bir Türk varsa her şeydir; yoksa hiçbir şey! Azeriler Türktür, Özbekler Türktür, Kazaklar Türktür. Hatta ortak dil grubunda falan bile bulunmadığmız Tacikler ve Çeçerüer bile zaman zaman 'Türkleşir', 'Türld' diye lafı uzatmanın, sonuna koskaca bir M' getirmenin anlamı yoktur; hepsi Türktür. o kadar! Dünya uygarlığına, kültürüne, bilimine vb. katkımızı öteki uluslarla kıyaslamaya hacet yoktur. Biz Türküz ve istersek herkesin geçmişinde Türk spermi buluruz. Kızhderililerin bile! Bu kafayla gidersek 'Uhı Manitu'nun yardımına çok ihtiyacımız olacak! tn futhnl mnl/IKI I ^boçya'nınO'Smaçköyündedev- Ş U JUlUUl tnUlUSl rik B i r i n c i BaşbakanPrensNorodom Ranariddh'e bağlı gerillalarla İkinci Başbakan Hun Sen'e bağlı hükümet güçlerinin ara- sındaki yoğun çanşmalar, askerlerin zaman zaman savaşı bırakıp futbol ov namasını en- geUemiyor. Prens Ranariddh yanlısı gerillalan cephanelerinin bitmek üzere olmasına kar- şın Hun Sen biıüklerine teslim olmuyorlar. Kızıl Kmerter örgiirü de Ranariddh \ anlısı gerillalarla biıükte çarpışıyor. Moria hacıları JOHANNESBURC |, iHlMIMIl AYSU ÖNEN Paskalya Cuma'sı sokaklar tatil öksüzü. Sabah saat dokuza yaklaşıyor, ama etraf yağmur yüzünden daha güneş doğmamış gibi karanlık. Yayalar için düzenlenmemiş kaldınmsız caddelerde. her zamankinden daha çok yaya var. Yürüyenlerin tenlerinin rengi, yağmurun ıslaklığından simsiyah olmuş asfalta kanşıyor, bedenler yok oluyor. Giysiler, kendi başlanna hareket ediyor sanki. Yağmurda yürüyüse çıkmış hayaletler gibiler. Mavi, mor, yeşil cüppeli hayaletler. Cüppeleri ütülü hayaletler. Duyulmuyor, ama hepsi birer ilahi mınldanıyor. Sabahın bu saatinde bu civarda oldukJanna göre yaşadıklan gecekondulardan yola çok erken çıkmış olmalılar. Onlar, Moria Hacılan. Moria, Northern Province eyaletinde küçük bir şehir. Benzeri küçük taşra Üç dilde yayımlanan Atatürkçü gazeteTORONTO ENGİN AŞKIN Bütûn Kuzey Amerika'da, gerçek gazete kimliğine uyumlu, tek ve en büyük Türk gazetesi olan Bizim Anadolu'yu Ömer F. Özen yayımlıyor. 1994yılındanberi Montreal kentinde çıkan Bizim Anadolu ödün vermez Atatürkçülerin sesi, gözü ve kulağı oldu tüm Kuzey Amerika'da. Gazete başhğının hemen sol köşesinde yer alan küçümen bir şiir Ahmed Arif ten yankılanan, bitimsiz ve soylu bir sevginin simgesi olarak Bizim Anadolu'nun anatomisini açıklıyor bize: "Beşikler vermişim Nuh'a Salıncaklar. Havva anan dünkü çocuk sayıhr Anadoluyum ben Tanıyor musun?" Türkçe, Fransızca ve Ingilizce yayımlanan gazetenin yayıncısı ve başyazan olan Ömer F. Özen, bir güzel kişioğlu. Urfa'da, o eski Babil kentının tozlu sokakJannda geçen çocukluğundan sonra yaşam serüvenini Istanbul'da sürdürmüş. Anadolu basınında. Osmaniye, Urfa ve Eğridir'deki gazetelerde başlayan yazın tutkusuyla etkin ürünler vermiş; öyküler, şiirler, düzyazılar yayımlamış. Istanbul Üniversitesi'nin Fransız dili ve ekini bölümünü, dayatan çalışma zorunluluğuyla bıraktıktan sonra birikimin, bireysel rönesansın doğrultusunda, devingen bir birey olmayı ülkü sayrruş Ömer F. Özen. Fotoğrafçılığı öğrenen Ömer, şimdi Montreal'da bu işten yaşamını kazanıyor. Kuzey Amerika'nın üç dilli gazetesi olan Bizim Anadolu'yu bir mini Cumhuriyet sayan başyazar, her bölümünde profesyonel bir içerik izlenen gazetesinin, Türk toplumundaki iletişim kopukluğuna adandığını beİirtiyor. Aymazlığın ve umursamazlığın kıskacındaki Türk bireylere "Dövünmeyi bırakalım, devinmeye bakaum" bildirisini ilermeye çalışıyor. Ermeni kökenli Türklerin, Fransız Kanadalılann usta işi yazılanyla beğeni toplayan Bizim Anadolu, Montreal, New York ve Toronto'dan katkıda bulunan yazarlanyla özveri isteyen zor bir çabanın ürünü oldu. ÖzellikJe kadm yazarlannm çokluğu ve yetenek gücüyle bilinen Bizim Anadolu, geçen mayıs ayında Montreal'de Concordia Üniversitesi'ndeki Bizim Anadolu Ekin Şenliği'yle büyük ilgi topladı Quebec'te. Fransız-Kanada 'da büyük ünü olan bayan yazanmız Yeşim Ternar tngilizce öyküsünü okurken gazetenin Fransız-Kanadalı yazan Rene Guindon, Nazım'dan örnekler sundu sanatseverlere. Can Yücel'in, Ahmed AriTin, Quebec'li Nazım'dan örnekJer sundu sanatseverlere. Can Yücel'in. Ahmed Arif in, Quebec'li ünlü ozan Gastoa Miron'un, Mkhd Lederc'in ve Claude Beausolefl'in yapıtlan coşkuyla dinlendi şenlikte. Bizim Anadolu'nun yayıncısı ve başyazan olan Ömer F. Özen'le bir küçük yazıtla tanıştım ve gerçek bir dost kazanmanın mutluluğuyla kıvanç duydum. Üretken, devingen, ama en önemlisi ödün vermez bir Atatürkçü oldugu için saygı duyuyorum ona. Bizim Anadolu'nun koyduğu tavır yüzünden gericilerden aldığı tepkiyi şöyle yorumluyordu son bir başyazısında: "Bizçağcıl sanatçılanmızdan söz ederiz. Toplumun devinmesini isteriz hep. Din tacirlerini, dikta vanlılannı reddederiz biz. Irticayı palazlandıranlann, din sömürücülerinin bfkmazcasına karşısındyaız. Biz laik cumhuriyete adanmış bireylerin sesiyiz Amerika'da-." VECTR Tencerelere ve kara dipler üzerine Şu sıralar bir Isveç gazetesinde ilginç br dizi yayımlanıyor. Konu. Almanyj'da Nazilerin başlattığı "ırk biyolojis" hareketine, Iskandinav ülkeleriı de nasıl katıldıklan. Hraer'ir 26 Mayıs 1933 de "Zekâ önûiülerin zorla sterilize edümesiu" içeren kararnamesinden sonra îsıandinavlar, hem de sosyal demokra yönetiminde aynı yörde adım atan yasalan peş peşe çıkırmışlar: Danimarka'da bu dûşüncedaha 1929'da kök salmış; onu Noneç'in ki (1934) ve lsveç'ind(1935)izlemiş. Isveç'te "Irk hij<eni ve 'daha az değerli kişilerir temizlenmesi. tümüyle sosyal ctmokrat bir proje olarak ele alınmış Bu düşünceye göre; suç işleae dürtüsü, ırza geçme eilimi, sefahat düşkünlüğü ve mastrbasyon kalıtımsal şeylerdi. Yani, bıeğilimlere sahip kişlilerin sterilizeedilmesiyle gelecek kuşakla korunmuş olacaktı. Gazetee. 1937'den bir ilan yayımladı. Halkı daha çok tereyağ, peynirymeye ve süt içmeye teşvik etmeyi maçlayan ilanda kollan adaleli ır adam, kazmayı kaldırmış sföleni\ır: "Daha sağlıklı bir nesil hedefuY ve altında, "...Hepimizi A- ireanlaı olalım!*" yazıyor. 'Yani toıumda.a B, C, D.. tipi insanlaa" yer yok(tu). "Tataıir -evet bu sözcüğü Tatarlar STOCKHOLM GÜRHAN UÇKAN için değil, az değerli (!) insanlar için kuUanıyorlar- ne çalışma kampında iş sahibi olacaklardı, ne çocuklannın bakımı için sağhk evlerine gkJeceklerdi, ne de 'güzel şehirlerde' yaüp uyuyacaklardL" Bu düşünceyle Hitler Almanyası'nda 60 bin kişi sterilize edildi; İsveç için bu sayı 10 bini buldu. Düşünün, herkese çocuk yardırm yapılmasını içeren yasanın 1948'de yürürlüğe girmesinden önceki yıl 2.264 kişi zorla sterilize edildi. Yoksa halen olan çocuklan, bu yasadan yararlanamayacaktı. Tehdit unsuru buydu.. Tarihçi Maija Runcis, 1930'lu, 40'h ve 50'li yıllarda sosyal demokrat liderlerin kafasında egemen olan düşünceyi şöyle dile getinyor: "Sosyal demokradar ve doktorlar strerililizas>onu, bir çeşit toplumsal hi/met olarak görüvoriardı \e bu da. zamanın bilim anlayışına uygundu. Bugün bunun korkunç bir şey olduğunun bilincindeler, ama kmamak da istemhorlar. Birçoklan için böyle bir şev, parti değiştinnek gibi bir şey. Birçok politikacı ise, bu konunun konuşulmasından korknyor ve sessiz kalmav ı yeğfiyor. Prof. Sam Brody sterilizasyonun tümüyle Nazizmden kaynaklanan düşünce eseri olduğunu söylüyor ve ekliyor: "Ama tsveçhler, savaş vıllannda neler vapnklannı konuşmayı pek sevmezler." Peki, bu lekeyi taşıyan yasalann ortadan kalduılmasının 60'lı yıllan bulmasına ne demeli? Gazeteci Bosse Lindqvist, ırk biyolojisi, ırk hijyeni gibi konulann son 6-7 yıl öncesine dek tabu olarak tutulmasının nedeni olarak, meraklı araştırmacılara olanak sağlanmasını, konunun 'üzerine kariyer yapüacak bir konu olarak' kabul edilmemesini gösteriyor ve şu sıralar gündeme gelme nedeninin ise İsveç'te ırkçı hareketin artık kulak ardı edilemeyecek boyutlan olduğunu söylüyor. II. Dünya Savaşı'nda Nazilere Yahudi altınları karşılığı çelik satan, Hitler ordulanna Isveç'i trenle boydan boya gecmeleri için izin veren bu ülkedeki ders kitaplannda bugün bile 'ırk biyolojisi, ırk hrvjeni' gibi düşüncenin bir zamanlar ülkede egemen olduğunu anımsatan ve 10 bin kişinin zorla sterilize edildiğini açıklayan sahrlara rastlanmıyor. Hani derler ya, tencere dibin kara, işte öyle yani. kentleri gibi birkaç tozlu dükkân ve duvarlan bitişik evler dışında pek bir şey yok. Yine de Afrika'nın güneyindeki her ülkeden toplam bir milyonun üstünde hacı, her Paskalya zamanı Moria'ya geliyor. Şehrin sımnı verdiği tepeye, iri beyaz çakıl taşlanyla, Zion City-Moria yazılmış. Bir de Davut Peygamber'in yıldızı çizili. Afrika Hıristiyanlığı'nda Roma'nın ya da Kudüs'ün pek önemi yok. En kutsal mekân, Afrika'nın dışında düşünülemez. Moria Hacısi olmak. yerel dinlerini Hıristiyanhk ile birleştirmiş Afrika halklan için en tüısel yolculuk. 1994 genel seçimlerinden önce, Nelson Mandela ve FW de Klerk de Moria'nın toprak meydanında diz çökenler arasındaymış. Bu duruma karşın Hıristıyan Zionist Kilisesi, basını Mona'ya sokmuyor. Hacılar için hediyelik eşya pazarlamıyor. Turizm şirketleriyle anlaşıp dünyanın dört bir yanından insan avına girişmiyor. Cüppeler giyilmeden üç gün önce ve hac süresınce içki, sigara ve cinsel ilişki yasak. Cüppe renkleri yaş, cinsiyet ve statüye göre farklılaşıyor. Paskalya boyunca hacılar hiç uyumuyor, kutsal olduğuna ınandıklan çay dışmda hiçbir şey yemiyorlar. Geceleri kocaman hac ateşinin çevresinde oturuluyor, dua ediliyor. Dualar hep ilahi şeklinde. Aralannda doJaştırdıkJan davulun içi parayla doluyor. Paskalya Pazartesi'si. Piskopos Lekganyane bir konuşma yapıyor. Hac, bandonun çaldığı ilahilerle sona eriyor. Mona Hacılannın eve dönüş yolunda mınldandıklan ilahilerinse sonu yok. Opel Vectra nın eşsiz keytini 1 yıl sümıenh hüdelini ^ Yüzde yüzü aşan kazanç. Opd ofotnobılieTrun modei, :efcnık ozdluc \e renklennde deıoşıklık vapcu hajtiın- saUı "uı Aknı belli bir fikir, inanç ya da ideoloji ile sınırlamış, bunun dışında düşünmeyi reddeden, sadece itaaeden insanlara değil; bilimsel düşünceye açık, özgür ve çağdaş genç kuşaklara ihtiyacımız var... ÇAĞDAŞ EĞtTİM VAKFI Tel: 0212-276 28 99 Faks: 0212-286 13 54 Vakifbank Etiler Şb. Çev Bağış Hesap No: 2012776 Opel Vectra. Tûrkiye'de ikinci el piyasasında en fazla değer kazanan otc Biz sadece. mükemmel bir otomobil yarattık. Size değer veren bir otomobil. Eşsiz konforuyla... tasanmıyla. performansıyla, ^ Bütün bu özellikleri, Vectra'yı gerçek bir değer yaptı. O bugün, değerine değer katan bir otomobil. İkinci el piyasası rakamlar alındığında, sahibine bir yılda % 100'ü aşkın kazanç getiren bir otomobil. O. Vectra. O bir Opel. Bu değerin keyfıni doyasıy;
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle