07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 24 AĞUSTOS 1997 PAZAR PAZAR KONUGU Prof. Dr. Semih Gemalmaz: Insan hakları ihlalleri ve siyasi istikrarsızlık ülkeyi uluslararası düzlemde dışlanmışlığa itiyor Türkiye verdiği sözleritutmalıdır'QT rXTT TQ! Türkiye, genelde insan haklan dersinden hep kınk not alan bir ülke. *3 LJ1V C_/^ Avrupa İnsan Haklan Sözleşmesi'ni 1954'te onaylayarak taraf olmasına karşın pek çok kez sözleşme koşullanna uymadı. Bu nedenle de defalarca mahkûmiyetler yiyerek iç hukukunda değişiklikler yapmak zorunda kaldı. Son olarak da üç ay kadar önce Avrupa İnsan HakJan Komisyonu, sözleşmenin 6 ve 10. maddelerine aykın olması nedeniyle Devlet Güvenlik Mahkemeleri'nin (DGM) kapatılması gerektiği konusunda bir karar aldı. Şimdi merak konusu olan Türkiye, sözleşme kurallanna uyarak yeni bir iç hukuk reformu yapıp DGM'leri kapatacak mı? Hukukçular ve konuyla ilgilenen taraflar bu soruya yanıt bekliyor. Hiç kuşkusuz Türkiye, sözleşme koşullanna uyup Komisyon karan doğrultusunda iç hukukunda yeni bir düzenlemeye gittiği zaman rüştünü ispat edecek ve demokrasi yolunda hızh adımlar atmaya başladığının mesajını verecek. Konuyu enine boyuna, insan haklan hukuku konusunda uzman olan Prof. Dr. Semih Gemalmaz'la konuştuk. SÖYLEŞİ LEYLA TAVŞANOĞLU Türkiye, AİHS 'yene zaman tarafolmus- tur ve AİHS'nin kapsamı nedir? - Avnjpa İnsan Haklan Sözleşmesi (AİHS), 1953'te yürürlüğe gırdi. Türkiye, AİHS ve 1 No'- lu Protokolü. 1954'te onaylayarak taraf oldu. AİHS'nin halen toplam 11 adet protokolü bulun- maktadır. Bunlardan büyük bölümü yürürlüktedır. Sözleşme sisteminde köklü değişiklik öngören 11 No'lu Protokolün de, büyük olasılıkla bu yıl (1997) sonuna kadar yürürlüğe gireceği umulmaktadır. Türkiye, arulan 11 protokolün bir bölümüne taraf bulunmaktadır; ama örneğin. ölüm cezasını ilga e- den 6 No'lu Protokol bağlamında söz konusu oldu- ğu gibi, bazı protokollere taraf olma işlemleriru he- nüz tamamlamamıştır. Sözleşme ve protokollerde düzenlenen haklar, klasık haklar olarak sınıflandınlan gruba dahildir. Üstelik, bu çerçevede bıle, tam kapsamlı bir hak lis- tesi içermemektedir. O halde. sözleşme sistemi ile hukuksal koruma sağlanan alan. dar çerçe\r eli hak- lar lıstesi ile sınırlıdır. Bu durum, Türkıye'de süre- giden vahim insan haklan ihlallerinin, diğerlerinin yanj sıra. temel sayılabilecek haklar alanında bile ne denlı ürkütücü bir tablo sergiledığinı gösterme- ye yeterlidir. • ^ • M Türkyetkili makamlan, ciddi boyutlara ulaşan iç siyasal istikrarsızlık ve loplumsal kesim- ler ve ayncayetkili birimler arasındayükselen ge- rilimler karşısında, şimdiden belirmiş bulunan ve ortaya çıkabitecekyeniuluslararası sorunlarla baş edebilir mi? - Doğrusu şu ki, Türkiye'nin uluslararası düzlern- de, özelhkle de insan haklan ihlallennden kaynak- lanan yüz yüze bulunduğu sorunlar son derece ağır niteliktedir. Ulusal siyasal-hukuksal sıstemdekı ki- htlenme, süregiden '12Eylülrejiıni\bilinçlibıçım- de yükseltilen siyasal istikrarsızlık ve toplum ke- simlen arasında kışkırtılan yabancılaşma ve geri- lim, Türkiye'yi uluslararası düzlemde daha yoğun bir yalıtılmışlığa, dışlanmışlığa süriiklemektedir. Medyaya çatan, siyasal gerilimi tırmandıran ya da hastane denetlemeyi kendısine iş edınen bir Dışiş- len Bakanı'nın yönlendırmesi altındaki Dışişleri bürokrasisinin böylesıne yoğun bir uluslararası so- runlar yumağı ile başetmesi hiç de kolay değildir. Kaldı ki, buna bir de, Dışişleri bürokrasisinin öteden beri gelıştirdiğı bize göre, siyasal değıl, hu- kuksal boyutuyla insan haklan alanmdakı oldukça yetersiz uluslararası siyasası eklenınce, Türkiye ba- kımmdan olası sorunlann ağırlaşabileceğini öngör- mek bir kehanet değildir. Türk yetkili makamlan, önceleri toptan inkâr üzerine kurduklan siyasanın inandıncılıktan rüm- den yoksun olduğunu fark ettıklerinden bu yana, in- san haklan ihlalleri savlan karşısında bula bula, bunlann 'münferit olaylar" olduğunu formüle eden siyasa üretmeye çalışmaktadırlar. Gelin görün kı, münferit olduğu ıddia edılen olay- lar, siyasal değil, insan haklan hukuku belgeleriy- le yapılaştınlan komisyon, komıte. mahkeme gıbi organlann, ne yazık, çok sayıdakı kararlanyla öy- lesine yadsınamaz bıçimde tespıt ve tescil edilmiş- tir kı, bırisine münferit dediğinızde diğerini size belgeleriyle dayatabilmektedırler. Gerçekte ülkede münferit hale gelen. hak ıhlallen karşısında, bırak- tık ihlallerin önlenmesini, mağdurlann etkın bir hu- kuksal güvenceden yararlanabilmesidır. Bir ülkede yabancı heyetler. hükümet, parlamen- to ve Dışişleri bürokrasısınden çok askeri bürokra- siyı muhatap alma girişimlenni yapmaktaysa, o ül- kenin hukuksal, siyasal ve diplomatik uluslararası sorunlarla Dışişleri bürokrasisi eliyle baş etmesi dönemı kapanmaya yüz tutmuş demektir. Öngörü ufku ne olursa olsun, asken bürokrasınin konsept ve formasyonunun ise farklı olacağı açıktır; farklı olması doğaldır. Öte yanda, bir yılı aşan bir süreyle iktidarda bu- lunan bundan bir öncekı RP-DYP koalisyon hükü- metinin büyük kanadını oluşturan RP eliyle üreti- len ve sistemli biçimde tırmandınlan gerilim siya- sası, yansunalanru sadece ulusal ölçekte değil ve fakat uluslararası düzlemde de gösterdi. tslam dün- yasına açılma ya da onunla bütünleşme arayış ve çabalan da, aslında büyük ölçüde iç politika mal- zemesi olarak kullanılmaya > öneliktir; sistemsizdir ve en önemlisi ciddi bir ön çalışmayla boyutlan ve olası konsekanslan hesaplanmış bir uluslararası stratejı kurgusuna dayanmamaktadır. Üstelik. y ara- tıcısı büyük ölçüde ANAP ilk liden Turgut Özal olan bir yaklaşım, ikı büyük kanadı DYP olan ön- cesi koalisyon hükümetleri sırasında da bu yakla- şım sürdürülmüştür. Bu tablo karşısında. Türkiye'nin, diğer alanlann yanı sıra, spesifık olarak insan haklan alanında da sistemli, inandıncı ve güvenilir bir siyasa üretme- si çok güç hale gelmiştir. ^ • • ^ H Bariz çeliskilere örnekler verilebilir mi? - Hemen usa gelen bir iki örnek hatırlatılabilir. Örneğin, Türkiye'nin tarafı bulunduğu Avrupa Işkencenin Önlenmesi Sözleşmesi'nin bir organı olan komite, Türkiye'ye yaptığı zıyaretler sonunda en ağır yaptınm olan 'kamuya duyuru/açıkiama' uvgulamasına, kuruluşundan bu yana sadece iki kez başvurmuşrur. İlk uygulama. Aralık 1992 tarihlidır ve Türki- ye'de polis eliyle sistemli işkence uygulandığı ve bunun önlenmediği dünya kamuoyuna duyurul- muştur. Hatırlanacağı üzere, siyasal sorumluluğu tamamen mevcut RP'DYP koalisyon hükümetinin omuzlannda bulunan bir oluşum geçen yıl yaşan- dı. Hapishanelerde tutuklu ve hükümlülerce yürü- tülen açlık grevi sonucu 12 kişi yaşamını yitirdi. DYP SHP koalisyon hükümeti evresinde, evrensel standartlara aykın koşullan içerdiği gerekçesiyle boşaltılan Eskişehir Cezaevi'ne, bazı tutuklu ve hü- kümlülerin nakledilmesi girişimi oldu. Bu ulusal ve uluslararası düzlemde tepkilere yol açtı. Dışişleri Bakanı ÇiDer, Avrupa Işkencenin Önlenmesi Komi- tesı'ni, burada incelemeler yapmak üzere davet et- tı Davet ederken de, komjtenin çok saygın bir ku- ruluş olduğu özellikle vurgulandı. Ağustos 1996'da bu ziyaret gerçekleştirildi. Türk yetkililer, sözleş- me sistemine göre gizlilik prensibi gereği yapılma- ması gereken türde basma açıklamalar yaptılar. Ko- mitenin. anılan cezaevini pek beğendikleri doğrul- tusunda ulusal makamlar basına sahte bilgiler sız- dırdılar. Bu durum karşısında, sıstem içinde rastla- nan ilk bir başka uygulama ile. komıte, Strasbo- urg'üan tekzip yayımladı; bunun aslı yoktur diye. Ağustos-Eylül 1996'da gerçekleşen bu olaylardan sonra. komite, 'kamuvaduyuru* yaptınmını ikincı kez Aralık 1996'da yine Türkiye içm uygulamaya koydu. İşkence ve kötü muamelenın, özellikle po- listeki gözaltında tutma evresinde sistemli, yoğun PPOI. DP. SEMİH GEMALMAZ Istanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi 'nde öğretim üyeliği yapıyor Aynı üniversitenin Hukuk Fakültesi İnsan Hakları Hukuku Araştırma ve Uygulama Merkezi müdür Yardımcısı htanbul Barosu İnsan Hakları Merkezi Başkanlığı nı vürütüvor 16 kitabı yavımlandı. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti 'nin organı günlük Bizim Gazete de köşe yazıları yazıyor. öngörebiliriz. Daha önce benzeri vakalar iletilmiş- tı. Bu onlann yarattığı birikim üzerine inşa ediliyor. Sonuç olarak uzun erimde, DGM'ler eliyle yapılan > argılamanın sözleşmenin 6. maddesinın aradığı adil yargılanma şartlanm taşımadığı, dolayısıyla sozleşmeye aykınlık teşkil edeceği doğrultusunda bir genel sonuca ulaşılması gündemde. Peki DGM 'ler kapatdır mı? GEMALMAZ - Kural olarak sözleşme organla- nnın verdığı kararlara uyulması gerekir. Daha ön- ce sözleşme uyannca başka devletler aleyhine ve- rilen pek çok mahkûmiyet karan sonrası o devlet- ler o kararlann gerektirdiği doğrultuda hukuk de- ğışıkliklerinı yaptılar. Peki, Türkiye bunu yapıyor mu? - Çok başanlı değil, ama yapıyor. Örnek vere- yım: Kuttu-Sargın davasını anımsayın. Türkiye'ye gelir gelmez yaka paça içeri alındılar. uzun süre gözaltında tutuldular. Bu arada Kutlu ve Sargın tarafindan bırden çok başvuru komisyonu yapıldı. 1991 sonbahanndaDYP-SHPkoalisyonukurul- muştu. Dönemin Adalet Bakanı CMUK Seyfı (Sey- fı Oktay) lakabını kazanmıştı. Bunun nedeni de C- MUK (Ceza Muhakemeleri Usul Kanunu) reform- lanydı. Bureformlar Türk kamuoyuna. "Bizistedi- ğimiz için bunu yapük" mesajını verdiler. Oysa o reformlann arkasında çok ciddi uluslararası mah- kûmiyet kararlan vardı. Ama her zaman bu böyle olmuyor. Bazen da çok başansız ömekler görülüyor. • ^ ^ Yeni kurulan ANAP-DSP-DTP koalis- yon hükümeti sonrasında insan haklan alanında olumlu gelişmelerin işareti olabilecek bazı adım- lann atddığı görüşüne kanltyor musunuz? ve yaygın biçimde ve sadece DGM'lerin yargı yet- kı alanına gıren zanlılar bakımından değil, ama a- di suç zanlılan bakımından da söz konusu olduğu- nu açıkladı. Ağustos 1996'da saygın ilan edilen, ki gerçekten de böyledir, Avrupa Komitesi, Aralık 1996"da bu kez kötü oluverdi. Bu çelişkiler sadece sakil ve çapsız değildir; ama aynı zamanda ulusal yönetimlerin, hem ulusal düzlemde insan haklan alanında sahih bir iyileştirme gerçekleştirme isten- cine sahip olmadığmı sergiledi ve hem de uluslara- rası düzlemde Türkiye'nin saygınlığının aşınması- nayol açtı. Bir başka ömek, RP-DYP koalisyonunun Ada- let Bakanı Kazan tarafindan sergılendi. Avrupa İn- san Haklan Komisyonu'nun işini bilmemekle suç- layacak denli ileri gidildi. Gerekçe, bazı bireysel şi- kâyet başvurulannda, şikâyetçinin dosyasında yer alan şikâyetçinin avukatını gösteren belgenin, no- ter tasdikli bir vekâletname olmadığı, ileri sürüldü. Oysa AİHS sisteminde. şikâyetçinin temsılcisini belirlerken, noter onaylı bir belge düzenlemesi ge- rekli değildir. Bakan. iç hukukta geçerli temsil ku- rallannı. anlaşılan uluslararası düzlem için de ge- çerli sanıyordu. Yine aynı bakan, Türkiye'nin Strasbourg organ- lan önündeki önceki avukatı Prof. BakırÇağlar ile TV canlı yayınında atışıyor ve savunmalan. ömek vak' alarda. "Bizi eteştimorsunuz. ama sizdede hak ihlalleri var" şeklinde savunma yapmamakla suç- luyordu. Prof. Çağlar dayanamadı, bu işler, iç hu- kuktaki savunmalarabenzemez; önerilen savunma- yı yapmanın iddiayı kabul olarak sayılacağı anla- mına gelen yanıtlar verdi. Bir diğer örnek şudur. Türkiye. AİHS 4 No'lu Protokolü onaylayacak işlemleri. ulusal düzlemde. uygun bulma yasası çıkartarak ve bunu RG'de ya- yımlayarak gerçekleştirdi. Aradan üç yılı aşkın bir süre geçti: Türkiye onay belgesini halen Avrupa Konseyi'ne depo etmış değil. Protokolün etkisini doğurmasını geciktirmeye yönelik bu çaba Türki- ye'nin uluslararası konumunu zedelemektedir. Ma- dem bu protokol ile bağlanmak istemiyordunuz, ni- ye onay yasasını çıkardınız. Bu sakil geciktirmeden ulusal hukuk çevreleri, insan haklan ve akademik birimler. ne yazık ki, geniş ölçüde habersiz. Gecik- tirmeyı, Dışişleri bürokrasisi kendi inisiyatifiyle yapıyorsa. bu yüriitme ve yasamanm istencrnin de üstüne çıkmadır. Parlamento içindeki siyasal mu- halefete mensup hiçbir milletvekılı. bu hususu Mec- lis gündemine getirmeyi akıl edemiyor: sağda sol- da ahkâm kesen, insan haklan konusunda mangal- da kül bırakmayan ve uzmanlıklannı da ilan eden birçok milletvekilı, bu konunun ve benzeri uygula- malann hiç farlana varmış bile gözükmüyor. Türkyetkili makamlannın AİHSsistemi dışına çıküması doğrultusunda bir eğilimi söz ko- nusu mu? -Komisyonun ve mahkemenin Türkiye'yi mah- kûm eden ve sayılan hızla artan kararlan sonrasın- da. bu olasılık da bir ara düşünüldü sanıyorum. Bu düşüncenin kotanlmasında önemli bir faktör, Kıb- ns'ın Rum kesiminde ikamet eden bazı kışilerin, Türkiye'yi hasım göstererek yaptıklan bireysel şi- kâyet başvurulannda Türkiye aleyhine sonuç doğu- ran kararlann üretilmesi de olmuştur. Bu başvuru- larda Türkiye'nin yaptığı 'yerbakınundanyetkiiti- raa' kabul görmemiştir. Böylece, Türkiye, kendi sınırlan içinde ve lCıb- ns'ta vuk'u bulan olaylar nedeniyle yapılan birey- sel şikâyet başvurulan ekseninde çok sayıda karar- la mahkûm edilme sürecine girmiş bulunmaktadır. Teknik hukuksal işlem olarak. sıstemin dışına çıkmak olanaklı buluranakla birlıkte, Türkiye, böy- le bir olası adımın yine olası siyasal, diplomatik ve ona bağlı ekonomık sonuçlannın altından, bu aşa- mada ve genel tercih doğrultusunda kalkabilecek dunımda değildir. Ancak Türkiye'de yetkili makamlann birçok ta- sarrufu, en azından zaman zaman, iyice düşünül- meden gerçekleştirilebildiği için. günün birinde böyle gelişigüzel bir adım atanlar çıkabihr. Bu ne- denle, demokrasiye ve insan haklanna bağlı akade- mik kuruluşlann, hukuk ve insan haklan çevreleri- nin, siyasal örgütlerin. sivil toplum kuruluşlannın, söz konusu sıstemin içinde kalma konusunda yük- seltecekleri istemleriyle her zaman hazır ve uyanık olmalan zorunludur. Üstelik, bu ıstemler, mevcut bir msan haklan sis- teminden çıkmak doğrultusunda değil. daha çok sayıda uluslararası ve bölgesel belgeye taraf olmak yönünde kararlı biçimde dile getirilmelidir. Süregiden sistemli insan haklan ihlallerinin te- mel kaynağı işlevini gören '12 Eylül rejimi' yürür- lükte iken, bunlara karşı ulusal üstü insan haklan hukuku belgeleriyle oluşturulan denetim organla- nnın olası fren fonksiyonu, bu evrede mağdurlann elinde çok önemli bir araç olmayı sürdürmektedir. ^ • • ^ Avrupa İnsan Haklan Komisyonu 'nun, sözleşmenin 6 ve 10. maddelerine aykın olması nedeniyle DGM'lerin kapatılması konusunda al- dığı karann bağlayıcı yanı var mı? - Komisyon, mahkeme gıbi yargısal bir organ ol- madığı için rnahkemenin karanrun icra edilmesine ilişkin etki ya da usuller burada o anlamda geçerli değil. tkincisi, mahkeme, komisyonun sözünü etti- ğiniz karanyla da bağlı değil. Burada bir karine var. Komisyonun büyük çoğunlukla sozleşmeye aykı- nlık bulduğu bir vakada ulaştığı sonuç, mahkeme tarafindan da ıltıfata mazhar olabılir. Yani, mahke- menin de benzer doğrultuda aykınlık sonucuna ula- şacağını öngörebilir. Dolayısıyla, şu anda 'DGM'ler kapanlacak. ka- paühyor' demek mümkün değil. Ama böyle birön- görüde bulunabilir. Sadece bu vaka değil. Türkıye'den çok sayıda başvuru yapıldı. Bu başvurular çerçevesinde söz- leşmenin 6. ve 10. maddeleri de ileri sürülmüştü. Fakat burada özellikle 6. madde önemli. MHİM Neden? - 6. madde. adil ve usulüne uygun yargılanmaya ilişkin madde. Yanı DGM'lerin kompozisyonu, ta- rafsız mahkemeler olmadıklan ve benzeri biçimde- ki iddialann mcelendıği madde. 6. madde. Dolayısıyla daha öncekı vakalarda ileri sürülen argümanlar hem komisyonda, hem mahkeme önün- de birikim oluşturmuştu. Bu o süreç içinde yer alan bir vaka. Önemı de komisyondan geçinlip mahke- meye intikal ettirilmiş olması. Böylece de mahke- me tarafindan nihai sonuca bağlanabilecek vakalar listesine gırmesı önemli. Mahkemenin. komisyon karanna uyabileceğini GEMALMAZ-Yeni koalisyon hükümetinin ku- rulmasıyla msan haklan alanında bazı iyileştirim- lerin gerçekleştırileceğine yönelik siyasal fıgürler eliyle yapılan açıklamalara, bir kez daha tanık olu- yoruz. Yeni Dışişleri Bakanı Sayın tsmail Cem, bilgisi, konulara hâkimiyeti ve duyarlılığı ile temayüz et- miştir. Öte yandan, insan haklanna ilişkin girişim- leri koordıne etmekten sorumlu Devlet Bakanı Sa- yın Prof. Dr. Hikmet Sami Türk de. aynı şekilde, uzmanhğı ve duyarlığı bilınen bir kımsedir. Sayın Cem' in göreve başlamasınm hemen ardın- dan, hem bakanlık bürokrasisinde isimleri aşınan kurmaylann görev değişımine yönelik bir ginşim yapıldı, hem de insan haklan reformlan konusun- da bir raporhazırlandı. Bunlar, basın aracılığı ile ka- muoyuna mal oldu. Keza, sayın Türk'ün eşgüdü- münü sağladığı girişimlerle, çeşitli bakanlıklardan üst düzey temsilcilenn kahldığı reform çalışmala- n başlatıldı. Basına yansıdığma göre, geliştirilen ba- zı önerilere lçişlen ve Adalet Bakanlıklannı tem- silen gelen bürokratlann çok^ıcak bakmadığı an- laşıldı. Diğer yandan, hükümet. Türkiye'nin kana- yan yarası ve süregiden insan haklan ihlallerinin bir ciddi kaynağı olan OHAL uygulamasma. 1997 so- nuna kadar son verileceği yönünde, geTek Başba- kan Sayın Mesut Yümaz. gerekse Başbakan Yar- dımcısı Sayın Bülent Ecevit'in bizzat yaptıklan açıklamalarla, bir niyet belirtisi ortaya kondu. Yeni hükümetin dayandığı Meclis çoğunluğu, 1995 Anayasa değişikliklerinin zorunlu kıldığı 'uyumlaştınna yasaları'nın çıkanlması işine de el attı. Son olarak, mahkûm olan ve cezalannı çek- mekte bulunansorumlu yazıişleri müdürlerinin tah- liye edilmelerini sağlayan bir yasa, özü itibanyla dü- şünce suçu kategorisıni ortadan kaldırma çapından çok uzak bulunsa da, çıkanldı. Ne var ki, olumlu unsurlar içeren yukanda belir- tilen gırişimler, safdil bir iyimser iklim için bile he- nüz yeterli değildir. Birkez Türkiye, sözü ile tasarrufu sakil biçimde çelişen siyasal fıgürlerin ulusal ve uluslararası öl- çekte yaptıklan içi boş siyasal sözverimlerin doğur- duğu güven bunalımını aşacak nitelikte adımlan atabilmiş değildir henüz. Tutarsızlığı aşmanın tek yolu, somut reformlann gerçekleştirilmesidir. Bir kaç ana başlık ya da so- run öbeği, bu çerçevede hemen hatırlatılabilir. Türkiye'de gözaltı süreleri. halen, evTensel insan haklan standartlanna, özellikle de Avrupa İnsan Haklan Komisyonu ve Mahkemesi'nın içtihatla- nyla belirledıği standartlara aykın bulunmaktadır. Uzun süreli gözaltında tutma, işkence ve kötü muamele pratiğinin başlıca zeminini biçimlendir- mektedir. Bilhassa. istisnai rejim uygulanan bölge- lerde durum daha da vahimdir. Ulusal ve uluslararası insan haklan örgütlerinin çok sayıdaki *aporuna göre, kayıp kışıler olgusun- da ciddi bir azalmanın somut hiçbir belirtisi halen bulunmamaktadır. Polisin, başta basın çalışanlarına yönelik olmak üzere genel olarak, dinsel motifle örülü taraflı tav- n ortadan kaldınlmadığı gibi; hukuka aykın aşın kuvvet kullanan memurlann görevlerini sürdürme- ye devanı etmeleri açmazı varlığını sürdürmekte- dir. Düşünce ve ifade özgürlükleri üzerindeki ya- salar varlığını korumaktadır. Türkiye hapishanele- rinde halen düşünce suçu mahkûmlan olduğu gibi, davalan süregiden çok sayıda tutukluya dadeğil ki- şinin varlığı da bılinmektedır. Örgütlenme özgürlüğü üzerindeki yasal kayıtla- malar ve bunlann pratiğı alanında iyileştirme ger- çekleştirilebilmiş değildir. Adaletsiz seçim yasa- sında hiçbir iyileştirme adımı henüz atılmamıştır. DGM'ler faaliyetlerinı sürdürmektedir Türkiye, bu konuda da uluslararası düzlemde mahkûmiyet- leralmasına karşın, somuthiçbir iyileştirim günde- me gelmemiştır. Yargıç ve savcılann, Türk hukukunun bir parça- sını oluşturan evrensel ınsan haklan standartlannı uygulamaktaki gönülsüzluk ya da elıyavaşlılıklan- nı ortadan kaldıracak ne yasal adımlar atılmış ve ne de örnek olsun, meslek ıçi eğıtım projeleri kurgu- lanmıştır. Idarenin e> lem ve ışlemlerine yargı de- netiminden bagışıklık getiren çeşitli düzenlemeler olduğu gibi yürürlüktedir. Türkiye, bu nedenle de uluslararası yargı organlan önünde bulunmaktadır. Bunlann dışında. özellikle yüriitme ve idarenin, başta ınsan haklan çevrelen ve örgütlenne yönelik olmak üzere genel baskı siyasası devam etmekte- dir. Bu bağlamda, Dışişleri Bakanı Saym Cem'den, bakanlığın üzerindeki bir ayıbı ivedilikle düzelt- mesi girişimlenni beklıyoruz. Hatırlanacaktır, ön- ceki hükümet döneminde, Dışişleri Bakanlığı'nın inisiyatıfi ile işkence mağdurlanna tıbbi yardım sağlayan Türkiye İnsan Haklan Vakfı aleyhine ya- sal gırişimler başlatılmıştı. Bu çerçevede, İHV Ada- na Şubesi'nde çalışan bir hekim ve bir a\ııkat hak- kında dava açılmış ve bu kişiler mahkûm edilmiş- ti. Dünya Sağlık Örgütü, Lluslararası Tıp Demeği, vb. de dahıl olmak üzere uluslararası düzlemde bü- yük bir tepki doğuran bu türden girişimlerin önü- nü alacak adımlann ivedilikle atılması zonmludur. Dışişleri Bakanı Sayın Cem'in acilen el atması gereken bir diğer bü>ûik ayıp, Onaylamanın Uygun Bulunması Hakkında Yasa çıkartılarak Türkiye'nin taraf olduğu Avrupa İnsan Haklan Sözleşmesi'nin 4 No'lu protokolü ile, Avrupa Işkencenin Önlenme- si Sözleşmesi'nin 1 ve 2 No'lu protokollerinin, onay belgelerinın ılgili uluslararası binmlere depo edılmesi işleminm yıllardır yapılmamış olmasıdır. Zaman yıtinlmeden. Sayın Cem, bu depo etme iş- lemleriru tamamlatmalıdır. Aynca, Türkiye, yine Avrupa Insan Haklan Sözleşmesf nin henüz onay- lamadığmız protokollennin onaylanması konusun- da da zaman yıtırmemelidır. 1984'ten bu yana, TB- MM 'den hiçbir ölüm cezası ınfazı yasasının geçme- diği hatırlanırsa. AİHS'nin 6 Noiu protokolünün onaylanmasındaki sakil ve utanç verici gecikme da- ha da anlamsız hale gelmektedır. Keza, Sayın Dı- şişleri Bakanı, yine henüz onaylamadığmıız, örnek olsun. BM Medenı ve Siyasal Haklar Sözleşmesi gıbi. bir dizi ınsan haklan sözleşmesinın onaylan- ması konusunda ağırlığını koymalıdır. Unutulma- malıdır ki, bu tür adımlar, siyasal figürlenn ya da üst düzey bürokratlann uluslararası düzlemde açık- ladıklan bir dizi sözvenmin olası olumlu etkisin- den çok daha inandıncı, güven telkin edıci olacak- tır. Sayın Dışişlen Bakanı Cem'in el atması gereken bir diğer önemli husus da, Türkiye'nin tarafi bulun- duğu Avrupa ve BM tşkencesinin Önlenmesi Söz- leşmeleri'nin yapılaştırdığı komıtelerin çalışmala- nna ve geliştirdikleri önenlere, Türkiye'nin sami- mi bir kararlılıkla sahip çıktığını sergilemektedir. Bu bağlamda. özellikle. Avrupa lşkencenın Ön- lenmesi Komitesi'nın Türkiye'ye ilişkin raporlan- ran ve aynca Türkiye'nin bu komiteye sunduğu res- mi görüşleri içeren raporlann alenileştırilmesi ko- nusunda girişimde bulunmasıdır. Şunu büyük bir u- tanç duyarak bilmekte yarar var. Türkiye hariç, bu sözleşmenin tarafi bütün devletler komiteye sun- duklan kendi raporlannın yayımlanmasına izin ver- miş bulunmaktadırlar. Devletlerin kendi raporlan, komitenın o devletlere ilişkin hazırladığı ve yayım- ladığı raporlann uluslararası düzlemde dengelen- mesine hızmet etmekte; taraf devletin resmı argü- manlanrun duyurulmasını sağlamaktadır. Türkiye, kendi raporlannı yayunlayarak, böylesi bir olana- ğı göz göre göre kaçırmaktadır. Dahası, Dışişleri bürokrasisinin ürettıği ve ancak eleştirilerek daha etkin bır nıtelik kazanabilecek olan resmı tezlerin, dışişlerinin kapalı dos>alannda gizli kalmasma yol açılmaktadir. Bu siyasa, bütünüyle, ipe sapa gelmez bir man- tığın sonucu olabilir. Çünkü, bu yol, dışişleri bürok- rasisinin kendısinı eleştinlerden koruma siyasası- na hizmet de etmemektedir. İlgili uluslararası or- ganlar, hatırladıklan raporlar ile. Türkiye'nin res- mi tezlenni, zaten bir biçimde, dolaylı olarak, ale- nileştirmektedırler. Üst düzey dışişlen bürokratla- nnın, CenevTe'de, New York'ta yaptıklan konuşma- lar, sunduklan metinler, uluslararası kamuoyuna zaten mal olmaktadır. Dolayısıyla. bütünüyle irras- yonel gözüken söz konusu raporlann yayımlanma- sına izın vermeme siyasası, sadece sadece, ulusal kamuoyunun bunlann bılgısme bıraz daha geç u- laşması sonucunu doğurmaktadır. Sayın Dışişleri Bakanı hatırlayacaktır. Bizzat Sa- ym Cem, gazete yazan olarak, kendi köşesinde za- man zaman bu tür komıtelerin, örneğin BM Işken- cenin Önlenmesi Komitesi'nın "TürkiyeSoruştur- ması Bulgulan''nın alenileştiren raporu değerlen- diren yazılar yazmıştır. O halde Sayın Cem'in. Türkiye'nin resmi tezle- rini içeren kendi raporlannın yayımlanmasına izin vermeme sakil açmazını bir an önce ortadan kaldı- racak girişimleri başlatması, hem Türkiye'nin lehi- nedir, hem dışışlen bürokrasisinin şeffaflaşmasına hizmet edecektir ve hem de bakanın kendi poiltik kariyerinin tutarlılığınm göstergesi olacaktır. Üstelik bu tür adımlar, TBMM'nin de, Dışişleri bürokrasisi eliyle bir bakıma kapalı bir devre biçim- de yürütülen ınsan haklan siyasası üzerinde eleşti- ri ve görüş üretebilmesinin önünü açacaktır. Bugün, ömek olsun, Meclis'teki sayın üyelerin pek çoğu- nun, AİHS 4 nolu protokolünü onaylayan yasayı yıl- lar önce çıkarmış ohnalanna karşın Türkiye'nin onay belgesini ilgili birime depo etme işlemini ye- rine getirmediğini fark etmedikleri kanısındayım. Öyle ya, bu durum fark edilmiş olsa idi. herhalde sayın milletvekillennden herhangi binsi yahut bu alana daha yakından ilgili ve bilgili olduklan var- sayılan TBMM Insan Haklan Inceleme Komisyo- nu'nun değerli üyelennden herhangi birisi, bu sü- reçte görev almış birçok dışişleri bakanlanna yanıt- lanmak üzere soru yöneltirdi. Basında, böyle bir so- ru yöneltıldiği haberi bugüne dek hiç çıkmamıştır. Kendi çıkardıklan yasanın akıbetini izleyen birmil- letvekıli profili gereksınimi, herhalde yadsınamaz.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle