Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 15 AĞUSTOS 1997 CUMA
10 DIZIYAZI
Güneydoğu'dan Öyküler sürüyor
Korkak cengâvere,
cesurlar tavşana
dönüşürse...
üneydoğu yarası, irinini akıtmaya
devam ediyor. Hızından hiçbir şey
kaybetmeyen olaylar, katlanarak
yaşanıyor. Ve "Güneydoğu'dan
Öyküler" sürüyor. Türkiye, 10yddanfazla sü-
redir yaptığı gibi ilgisini Güneydoğu dışındaki
tüm görsel yalanlar üzerinde odaklaştırıyor.
Gerçekler ise bazüan için acı bir şelâlde devam
ediyor. Bu satırlan okuduğunuz şu anda insan-
lar ölüyor, bacaklar bir daha yürünmemecesi-
ne kopuyor, gözler bir daha görememecesine
karanyor.
Bu yüzden Güneydoğu 'dan Öyküler'i yaşa-
mak ve onları okumak için cesaret gerekiyor.
Bu, aynı zamanda ellerin, ateşin tam ortasuta
sokulması anlamına geliyor. Çünkü; duyarsız-
lık, hainlik, cesaret, korkaklık, bencillik, kıs-
kançlık, sevgi gibi duygulann enyoğunu bu ate-
şin içindeyaşanıyor. ınsanın kendine bile hiraf
edeıHediği sözcükler burada söyleniyor, bakd-
mak bile istenmeyen fotoğraflar burada çeküi-
yor. Korkaklar cengâver oluyor, cesurlar tavşa-
na dönüyor. Hayatı boyunca kana bakamamış
insanlar kopmuş bacak sartyor, cerrahlar ame-
liyat masasında htçktrıklara boğuluyor.
Güneydoğu 'yu yaşayanlar her geçen gün ar-
tarken, solcular sağcı, sağcüarsolcu olarak dö-
nüyor. Ama bir türlü beyinlere kazınan izler si-
linemiyor. Türkiye'nin bir köşesindeyaşandığı
kabuledilen olaylar, aslında tüm ülkenin cane-
vine korgibi düşüyor. Amayine de bu korunfar-
kına varümıyor.
Adına kimi "savaş " diyor, kimi "düşük yo-
ğunlukta mücadele"; Güneydoğu'da yülardır
sürdürülen silahlı çatışmalara hâlâ isim bulu-
namıyor. "Gerçek" ile "Gerçek gibi" olan, en
fazla böyle zamanlarda karışıyor. En çok böyle
zamanlarda kimin doğru, kimin yalan söyledi-
ği bttinemiyor. En vatansever, sözlerine "Birtik
ve beraberliğe en fazla ihtiyacımız olan şu gün-
lerde..." diye başlayarak, zarann en büyüğünü
yaparken; kafatasçı Türkçülüğün. kafatasçı
Kürtçülükle eşanlamda olduğu gözardı ediliyor.
Bu hengâmede, gözlerini makam vepara hır-
sı bürümüşlerin salîanatlanna saltanat katma-
ları, herşeyin üzerine tuz-biber ekiyor. Bugibi-
lerin yedikleri kan paraları midelerine oturmu-
yor, oturduklan koltuklar biryerletine batmıyor.
Bir terör örgütüne karşı aranan çözümler, ya
kopya oluyor tutmuyor,ya da halkını tanımayan
ehliyetsizyöneticilerin elinden çıkan ucubelere
dönüşüp, kabul görmüyor. Bu işin bitirilmesine
yönelik "irade " ise bir türlü ortaya çıkmıyor.
En acısı da herkes konuşuyor, Güneydoğu 'yu
yaşayanlar susuyor.
(*) Bu satıriann ve 4 ayda 6 baskıyapan "Gü-
neydoğu 'dan Öyküler"adlı kitabınyazan, Gü-
neydoğu öykülerinin bir kısmını muvazzafsu-
bay olarak yaşamış ve 1993 yılında Türk Silah-
lı Kuvvetleri'nden ayrümıştır. Her biri gerçek
olaylara dayanan öyküler,yazartarafindan asU-
lartna sadık kalınarak öyküleştirilmiştir. Yazar
halen gazetecilik yapmaktadır.
A raçtan indiğimde ilk gördüğüm
/w manzara karşısında ürktüm.
Â-M Canım sıkıldı. Içıme kasvet
*A\. _A_ çöktû. Yeni karakolumuz reza-
let bir yerdi. Çukurun tam ortasında, etra-
fı tepelerle çevriliydi. Işte en korkuncu
buydu. Geceleri, karakolun etrafındaki bu
tepeleri tutmak zorundaydık. Bu da her i-
ki gecede bir, yakın emniyet pususu de-
mekti.
Etrafimda dönen tepeleri inceledim. Kı-
sa ve uzun ağaçlar, kayalıklar, küçük kü-
çük mağaracıklar ve ufuk hattı ıle birleşen
tepelerin yassı. si\ri, keskin zirveleri.
-Kimbüir burada neler yaşayacağun" di-
ye düşündüm. "Gecesi berbat olur bura-
Y e m l i k
nr kararmaz
yola çıktık.
Taşlan bil-
miyordum.
Patikayı bilmiyordum. Ağaçlann dallan-
nı daha ezberlememiştim. Mayın var mıy-
dı? Gideceğimiz tepede bizi bekJeyenler
var mıydı? Bu sorularla yüklü olarak, ka-
rakola yirmi dakika mesafedeki tepeye
çıktık. Adamlanmı göz karan yerleştir-
dim. Çıkacağımız tepeyi gündüz görme-
diğimiz için teröristlerin yakJaşma ıstika-
metlerini bilmiyordum. Nereden gelırler
tahmin edemiyordum. Ürküyordum.
Karakol emniyetine çıkıldığında insa-
nın içine önceleri garip bir düşünce yerle-
ani düşünce dö-
nekliklerinin ise
temelinde bir tek
şey yatar: Çare-
sızlik.
Sabahın ilk ışıklanyla yerini çakırkeyf
bir sarhoşluğun aldiğı 'çaresiziik' ve 'yem-
lik' duygulan hep gizji kalır, ıfade edil-
mez.
Işte en çok bu ilk geceden nefret ediyor-
dum. Oldum olası hep ilklerden nefret et-
*m. tlkokuldaki ilk günümden. askeri
okuldaki ilk günümden nefret ettim. Uğ-
runa sekiz yıl dirsek çürüttüğüm, o rütbe-
leri taktığım ilk günüm bile sıkıntılı geç-
ti. tki küçük yıldız omuzlanma ağır geldi.
tım. Ekmeğimin arasına koydugum pey-
niri dişledim. Habercimin yaptığı çaym
dibe çökmesıni beklemeden mideye indir-
dim. Ve bundan sonra uzun bir süre benim
sorumluluğumda olacak tepeye. sürekli
nasıl yerleşmemiz gerektiğini düşünmeye
başladım. Askerlerimi yerlerinde bırakıp
iki haberciyle birlikte asıl bulunmarruz ge-
reken yere çıktım. Burayı görünce de
"Yök.. biz doğru yerde kalımşız gece" de-
dim.
Bir türlü işin içinden çıkamıyordum.
Aşağıdaki tepede ateş yiyebilirdik. Yuka-
ndaki tepe ise karakolla irtibatı kesilebi-
lecek kadar uzakta sayılırdı. Yukandaki
tepede kahnırsa aşağıdaki tepeyi tutan te-
nın" dedim arkadaşıma. O benden daha
karamsardı: "Ayvayı yedik oğlum, bem de
hamuduyla yedik". Haklıydı. Karakolun
her tarafinda, bir baskın için teröristlere
kolaylık sağlayacak çok fazla arazi parça-
sı vardı. Hele karakolun burnunun dibin-
de, yüz metre mesafedeki mezra, herifler
için bulunmaz firsattı. "Keşketeröristol-
saydım" dedi arkadaşım. Güldük ve dokuz
ay boyunca yaşayacağımız, acı ve tatlı
günleri geçireceğimiz karakolu, adam et-
meye başladık.
Her zamanki gibi önce çay ocağımızı
kurduk. Sonra erat çadırlan, sonra komu-
ta çadırlan... Tuvaletler. banyo ve mevzi-
ler sonraki günlere bırakıldı. Akşamın
yorgunluğunu atabilmek için can atarken
bunun imkânsızlıgı aklıma geldi. Her za-
man için ilk ve son geceler hep risk dolu
olurdu. Emniyet tedbirlerini azamiye çı-
kartmak gerekirdı böyle günlerde. Erat
yorgundu, bız yorgunduk, ama o en pis
gecelerden biri bizi bekliyordu: Bilinme-
yen. gündüz gözüyle görülmemiş bir ara-
zideki ilk pusu görevi. Tüm bölükler birer
timini kendi cephelerindeki bölgelerde ya-
kjn emniyet pususuna çıkaracaklardı. Bi-
zim bölükten de ben seçıldim. Hava kara-
şir: "Ben bir yemim. Karakoldakikrc bir
şey obnasın diye ben buradayım."" Kimi za-
man benim de sıtma nöbeti geçirir gibi
sarsılarak inandığım bu düşünce, dış em-
niyette pusuda bekleyen hemen herkesin
benliğini sarar. Bir fare gibi içini kemirir
durur. Karakolun içinde geçen gecelerde
bu duygular hep unutulur, ama o tepeye çı-
kıldığında, o kıskançlık. o haset. o bencil-
lik kokan duygu vücuda yerleşmeye baş-
lar. "Bu gece bir şey olmasın da ne zaman
olursa olsun_"
G
ecenin ilerleyen saatlerinde
ise bu insani zaaf şekil değiş-
tinr. Bu kez karakoldakıler
için bir acıma duygusu başlar.
Ağır silahlann yerlennden tuvalet çadır-
lanna kadar her şeyin apaçık ortada oldu-
ğu ve civar mezralar tarafindan ezbere bi-
lindiği karakolun ateş altına alınması ih-
timalinin daha yüksek olduğu hesaplan
yapılır. Üzerinde bulunulan küçücük tepe-
nin aslında karakoldan ve hatta o an dün-
yanın hemen her yerinden daha güvenılir
olduğu düşüncesi yerleşir. Ve "Neolacak-
sa bu gece, ben buradayken olsun" diye
haykıran bencillik krizleri devam eder.
Kısa zaman dilimleri içinde yaşanan bu
Hep bu büyük sorumluluğu taşıyıp taşıya-
mayacağımı düşündüm.
Bölgeye geldiğım ilk günd»n de nefret
ettim ama en çok bu ilk geceden iğreniyor-
dum. Bu garip duygu yüzünden kaytanp
uyumam bile imkânsızdı. Arada sırada ku-
lağımın dibine kadar gelen sinelderin o
insani deli eden vızıltılanndan ve bozuk
plak gibi sürekJi aynı tonda ötüp duran ap-
tal kuşlardan bıkmıştım. Gecenin sinirle-
ri laçka edici dinginliğinde sızmışım. Yor-
gunluğa yenilmişim. Rüyamda bir asansör
boşluğundan aşağı yuvarlandım. Yere düş-
müyordum bir türlü. Hızla yere yaklaşı-
yordum ama.. yer uzayıp gidiyordu. Saba-
hın ilk ışıkJan ile uyanan bir sıneğin bu-
run deliklerimin etrafında yürümesiyle
ben de uyandım. Etrafı seçmeye başladı-
ğımda timimi nasıl dayanlış yerleştirdiği-
mı, bir baskın durumunda hiçbir şey ya-
pamayacağımı anladım. Allaha şükrettim.
Hele bulunduğum tepenin beş yüz metre
kadar önünde, buradan yüksekte bir baş-
ka tepeyi farkedince kaderime şükrettim.
Asıl o tepeye çıkmalıydım dün gece. Eğer
bir terörist bızim burada olduğumuzu bil-
seydi, hiç birimizin kurtulma şansı yoktu.
Bu düşüncelerle sabah kahvaltımı yap-
röristler bizi kıskaca alırdı, aşağıdaki ka-
rakola yakın tepede kahnırsa her şey açık-
ta olacaktı: Ateş edeni görme imkânımız
bile olmayacaktı. Karar veremedim. Be-
nim yerime gelen ve tepedeki emniyet gö-
revini devralan tim komutanına durumu
anlattım. 0 da işin içinden çıkamadı. So-
nunda bu sorumluluğu bölük komutanına
bıraktım. Sallana sallana aşağı ınip duru-
mu harita üzennden detaylan ile anlattım.
O karannı verdi. Nasıl verdi bilemiyorum
ama.. bir karar v erdi. Karakola uzak tepe-
de kalınacaktı. "Bölük baskma uğrama-
sın!" diye burası tutulacaktı. İşte benim
için cehennem azabı gibi gelen aylar bu
karardan sonra başladı.
Önce bölük komutanım tayin oldu. Ye-
rine kimse gelmedi. Komutan artık ben-
dim. Ve gündüzleri uyuyamaz oldum. Ge-
celeri zaten süreklı uyanıktım ama, gün-
düzleri uyuyamıyordum. tki tepe arasın-
da gidip geliyordum. Aklım sürekli yük-
sekteki tepedeydı. Oradaki askerlerin so-
rumluluğu bana aitti. Sabahlan uykuya
dalmaya hazırlanırken, "Yok.. bu gece oo-
lan aşağıdaki tepeye göndereceğinı''diye
sızıyor. uyanınca. "Ya yukandan ateş
ederlerse" diye bundan vazgeçiyordum.
Hatta birkaç kez bu kararsızlığımı emrim-
dekıler de anladı. Hemen herkes o iki te-
peye taktığımı düşünüyordu. De\Te arka-
daşlanm da aynı fikirdeydi. Taburkomu-
tarum ise her seferinde "Bak burası çok
kritik. Basılırsak senin buradan geiecekle-
ri kesin ha!" diyordu. Tam bir girdaba ya-
kalanmıştım. O iki tepeyi haritadan sil-
mek istıyordum. Habercimin delirdiğimi
düşündüğünden emindim. Ama PKK, son
taktik değışikJiği ile karakollardan çok,
karakol emnıyetindeki timlere saldınlara
başlamıştı.
Beynimdeki son damla da bardağı taşı-
nnca, yalnız başıma yukan çıktım. Santim
santim iki tepeyi arşınladım. Tüm terörist
yakJaşma yerlennı, çukurlan. taşlan. tepe-
cikJeri, ağaçlan kendi yaptığım bir kroki-
ye işledim. Her ıkı tepenin dört bir yön-
den nasıl göründüğünü öğrenmek için, bu
tepeleri merkez alıp yürüdüm. Elli metre
ilerledim. geri döndüm baknm. Oturdum,
çöktüm, yattım, baktım. Ateş edilebilecelç
yerleri krokime ışaretledim. Tam bir gü-
nümü alan iş bittiğinde yine hâlâ karar ve-;
rememıştim. Her iki tepenin de artılan ek-
sileri vardı. Sonunda, muhasebe deften
yapar gibi, bu artı ve eksileri alt alta sıra-
ladım. Artık tükenmek üzereydim. Hangi-
sinin artısı fazla gelirse orada kalınacak-
tı. Yukandaki tepenin eksisi. aşağıdakinin
ise artısı fazla çıktı.
A ma bu karar bile beni rahatlat-
/t madı. Rahatlamak için neler
Â-M yapmadım... Yeni mevziler kur-
-Â. -A- durdum aşağıdaki tepeye. Yu-
kandan ateş yendiğinde etkili olmasın di-
ye mevzileri boy derinliğinde kazdırdım.
Mevziler arasında irtibat hendekleri yap-
tırdım. Yüzbaşı Tommiks'in kalesindeki
gibi, kütükleri yan yana ve üst üste dizdi-
rip engeller yaptırdım. Mevzilerin önleri-
ne aydınlatma mayınlan. antipersonel ma-
yınlan, tellerle birbirine bağlı kola kutu-
lan, konserve kutulan, dikenli teller yer-
leştirdim. Yukandaki tepeye ise bolca ma-
yın döşedim.
Herkes rahatlamıştı. En azından artık
başka bir şeyler konuşabildiğim için mem-
nundular. Arada sırada "O adamlan asa-
ğıvaaldırmayacaktın"gıbı laflarediyorlar
ama, benim ne kadar sıkıntılı olduğumu
hatırladıklan an, sözlerini değiştiriyorlar,
" Yok yok_ m yapnn, orası çok uzakü. val-
la yardıma gidene kadar, tşieri biterdi" di-
ye konuyu kapatıyorlardı.
Hemen her gece gözüm, kulağım, bey-
nim o tepede; günler, aylar geçti. Apo'nun
"Basacaksuuz bu adamlan!" yazılı istih-
barat raporlannı okudum. Bazı geceler et-
rafimızda hareketlenmeler oldu, durup du-
rurken, gece yanlannda ateşleryandı, pat-
lamalar oldu, etrafımızda dolaşan çoban-
lann sayısı arttı. Bize ulaşan tüm bilgıler
basılacağımızı gösteriyordu. Bu haberler
yoğunlaşınca. uzun bir süre, karakolu bo-
şaltmış halde, hep birlikte dışanda sabah-
ladık. Benim bölgemden gelmediler. Be-
nim iki tepeye yakJaşamadılar bile. Ama
diğer bölüğün bölgesindeki tepede bulu-
nan emniyet timine, bir gece yansı, göğün
yere kavuşmak için delicesine yanldığı bir
gece yansı geldiler. Çok şehit verdik. Çok
da yaralı. Bölgeme gelemediler diye se-
vinmeye gayret ettim ama.. olmadı.
En çok da birliğim ile birlikte karakol*
dan aynlıp bir başkasına yerleştikten üç ay
sonra çöktüm. Benim eski bölüğümün
bölgesinden yaklaşan teröristler, yeni bir-
liğin dış emnıyetteki askerlerine saldır-
mışlar ve dört şehıt verdirmişlerdi. Asker-
lerin iki tepeden hangisinde beklediklen-
ni öğrenmeye hâlâ cesaretim yok.
Çünkü. ben hâlâ o iki tepede yaşıyo-
rum. Çünkü ben hâlâ *yemHk"te yaşıyo-
rum.
Yarın: Yaşayan tek
kahraman
Kayıtlar ertelendi
İstanbul'da 6 okulun
kontenjanı dolmadı
İstanbul Haber Servisi -
Mılli Eğitım Bakanlığı'na
bağlı ilk ve orta dereceli
okullarda kayıt tarihleri 8
yıllık temel eğitim yasası-
nın TBMM'de görüşül-
mesı nedeniyle 21 ağus-
tosa ertelendi. Istan-
buldaki 6 Etüt Beslenme
Okulu'nda kontenjanlann
açık kalması sonucu kayıt
takv iminde değışıklık ya-
pılırken. 8 yıllık kesinti-
siz temel eğitıme geçil-
mesi nedeniyle 4 lısenin
bünyesindeki ortaokullar
kapatıldı.
İstanbul Milli Eğitim
Müdürlüğü'nün yazılı
açıklamasında, Millı Eği-
tim Bakanı Hikmet Lluğ-
bay'ın ımzasıyla 80 ılın
valıliklenne göndenlen
genelgeyle. 8 yıllık eğiti-
me geçiş amacıyla 222 sa-
yılı llköğretim \e Eğitim
Kanunu. 1739 sayılı Mil-
li Eğitim Temel Kanu-
nu'nun bazı maddelennın
değıştirilmesi ve bazı
maddelennin yürürlükten
kaldınlmasına ilışkın ka-
nun tasansınm TBMM'de
görüşülmesi nedeniyle,
ilk ve orta dereceli okul-
larda kayıt tarıhı 18 ağus-
tostan 21 ağustosa erte-
lendi. Kayıtlar, yeni ögre-
tımyılınınbaşlayacağı 15
e\ lüle kadar sürecek.
Bu arada Istanbul'daki
Halil Vedat Fıratlı, Gözte-
pe. Zühtüpaşa, Tevfik
Fikret. Gazi Mustafa Ke-
mal Paşa ve Aksaray
Mahmudıye llköğretim
okullannın 2. kademesi-
ne 1997-98 öğretım yılın-
da başvurulann yetersiz
olması nedeniyle konten-
janlan doldurulamadı. Bu
okullardan Halil Vedat Fı-
ratlı llköğretim Oku-
lu'nda 100, Göztepe ve
Zühtüpaşa llköğretim
Okulu'nda 80'er, Tevfik
Fikret ve Aksaray Mah-
mudiye llköğretim Oku-
lu'nda 50"şer, Gazı Mus-
tafa Kemal Paşa llköğre-
tim Okulu'nda da 60 öğ-
rencı kontenjanı açık kal-
dı.
Bu okullarda açık kon-
tenıanlara 12 ağustos-5
eylül tarihleri arasında ön
kayıt, 6 e> lülde noter çe-
kilışi, 8-12 eylül arasında
da kesin kayıtla öğrenci
alınacak. Kesin kayıtlann
ardından yıne kontenjan
açığı kalması durumunda
da 15-17 eylül arasi ön ka-
yıt, lSeylüldenoterçeki-
lışi. 19 eylülde de kesin
kayıt yapılacak.
Ozel okul yöneticileri, zorunlu eğitimi desteklediklerini açıkladılar
Yabancı kolejler 8 yıl yasasııu bekliyor
İstanbul Haber Servisi - 8 yıllık kesintisiz zorun-
lu eğitim yasa tasansı ile orta bölümlerinın kapa-
tılması öngörülen özel yabancı okullann yöneti-
cilen, yasayı desteklediklerini belırttiler.
AA'nın haberine göre, Amerikan Robert Lisesi
Müdürü Ahmet Güneş, 8 yıllık eğitime ön hazır-
lık olarak, yasa çıkhktan sonra yapılacaklar konu-
sunda bir komisyon kurulmasının düşünüldüğünü
söyledi. Güneş, "Önûmüzü tam görmeden bir ça-
lısma yapmak istemedik" dedi.
Üsküdar Amerikan Lisesi yetkililen de, şu an-
da herhangi bir çalışmalan olmadığını belirterek
yasanın çıkmasını beklediklerini kaydettiler.
Alman Lisesi Müdürü Güneş Yetiş ise konuyla
ilgili henüz bir çalışmalan olmadığını belirtti ve
yönetim kurulunun, yasa çıkmadan toplanmayı
uygun bulmadığını vurgulayarak "Almanlar net in-
sanlardır. Oyüzden yasanın önlerine gelmesini bek-
liyoriar. Yasa onlara ne kadar hak \erirse onu kul-
lanmaji ve bu hakka saygüı olacaklannı düşünü-
GUNEY
EROL
SENİ UNUTMAYACAĞIZ
1970-1997
I Gülüşün bir rüzgardı senin
Kuşlann kanadına binip giden
Kuşların uçma merakına
Senin rüzgarların neden I
W . Ç E U K |
"ÖLÜM, ADIN KALLEŞ OLSUN"
ÖDP BEYOĞLU İLÇE ÖRGÜTÜ
GUNEY
EROL
SENİ UNUTMAYACAĞIZ
1970-1997
I Güneye gidelim dersem sen Güney anla
Güneye içelim dersem sen yine Güney anla
Güneye gitmekJe başlasın her şey
Hadi Güney'e gidelim
Hadi Güney'e içelim
yorlar" diye konuştu. ttalyan Ortaokulu Müdürü
Esma Aşçı da tasannın yasalaşmasını bekledikle-
rini söyledi. Halen yabancılann eğitim gördüğü bir
ilkokullan bulunduğunu anımsatan Aşçı. tüm ha-
zırlıklannı tamamladıklannı ve hak verilmesi ha-
linde. Türk öğrencileri hemen alabileceklerini söy-
ledi. Saint Pulcherie Fransız Kız Ortaokulu Mü-
dür Vekılı Gülten Ağra ise "Bize bir inıkân getire-
ceklerini düşünüyorum. Bu kadar köklü eğitim ku-
rumlan kapaülamaz" dedi.
Saınt Joseph Fransız Lisesi
yetkililen de, özel yabancı okul-
lann durumunun belirlenmesi-
nın ardından neler yapılabilece-
ğine karar vereceklerinı söyledı-
ler. Özel Okullar Sınav Yürütme
Kurulu Başkanı Dündar Uçar ise
8 yıllık eğitimi desteklediklerini
bıldirdı. Kendilerinin çalışma
düzenine dokunulmamasmı iste-
yen Uçar, şu önende bulundu:
"Biz diyoruz Id, liscnin önüne alı-
nacak olan hazırük sınıflan. il-
köğretimin içinde S yıldan sonra
verilsin. Biz yine çocuklara dip-
loma vermeyelim. Lisan eğitimi.
tabii bir ders ve bunu biz ara sı-
nıfta vermek istiyx)ruz. Bu, kesin-
tili eğitim anlamına gelmesin. Yi-
ne biz ilköğretim programını uy-
gula>acağız. Ondan sonra iste-
nirse buradan mezun olanlar li-
se bölümüne devam eder, istenir-
se yine biz sınav yapanz."N.ÇEÜK
0MNIA AJANS
İlgi artıyor
Y.T.Ü. Inşaat Fakültesi tnşaat
Bölümü 96/9*7 öğretim yılı
9631823 No'lu kimlik kartımı
kaybettim. Hükümsûzdür.
ALtYE ASLIGÜRAN
Mesleki eğitimde
yeni eğilimler
FİGENATALAY
Yeditepe Üniversitesi
Meslek Yüksekokulu
Müdürü Fikri Oran.
199O'lı yıllann başlannda
yaklaşık 13 bin olan mes-
lek tanımınm 21. yüzyılın
başında 17-18 binleri bu-
lacağını söyledi.
ISTEKVakfı'ncakuru-
lan üniversitedeki meslek
yüksekokulunun "Ofis
Teknolojileri ve Yöneti-
mi". 'Bilgisayar Teknolo-
jileri veYönetimi", "Ulus-
lararası Ticaret Yöneti-
mi", "BankacıhkveSigor-
tacılık \'önetimi
rı
, "Tu-
rizm \e Otel Yönetimi'".
"Lluslararası Taşunacılık
Bölümü" ve "Rekiam Yö-
netimi"' bulunuyor.
Okul Müdürü Fikri O-
ran, mesleki eğitimdeki
yeni eğilimleri şöyle sıra-
İadı"- Mesleki eğitim, hiz-
met sektörünün genişle-
mesine bağlı olarak 21.
yüzyılda daha fazla derin-
lik kazanacak. Örgün eği-
tim, esnek çalış.ma saatie-
rine bağlı olarak yapısal
değişime uğrayacak. Öğ-
renci-cğitmen canlı temas
noktalan ihtiyacu iktişim
teknolojisinin sağladığı
imkânlar dolayısıyla çok
azalacak.
- Halen örgün olarak
eğitimi yapılmayan bircok
alanda mesleki eğitim ola-
cak ve bu eğhlmler ulusla-
rarası kabul gören (know-
how veren) kurumlann
onayi ile sertifikasyona ta-
bi olacaklar. Bölgesel, 01-
kesel normlar yerine glo-
bal normlar değer ifade
edecek.
- Özellikle eğitimin dev-,
let tarafindan üstlenildiği
geUşmiş ülkelerde görül-
düğü gibi. eğitimdeki top-
lum kesiminin ekonomi-
deki yükünü hafıfletici ön-
lem olarak, temel eğitim
sonrası üretime katılıp ay-
nı zamanda kendisini eği-
ten üretken bir öğrenci ke- >
simi oluşacak. |
- İnsan faktörünün j
ağırlıklı olduğu meslelder- \
de arüş gözlenecek. Tüm \
mesleki eğitim için çağdaş |
iktişim teknolojLsi vi' temel f
yönetim formasyonu ge-
rekli olacak.
- Yöresel dil yanında or-
tak bir dil, iletişimi sağla-
mak için gerekli olacak. J
- Ve en önemlisi; eğitime; j
zaman ve para olarak ya-^t
pılan yaünmıntipkıdiğeı^
\atinmlar gibi düşünül-^
mesine başlanacak."
:ı