29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 13 AĞUSTOS 1997 ÇARŞAMBA 8 DIŞ HABERLER 7 ıllar önce bir avuç arkadaşıyla Küba dağlannda diktatör Batista'ya karşı bir gerilla savaşı başlatan ve kısa süre içinde ABD'nin bumunun dibinde bir sosyalist devrim yapan Fidel Castro bugün 70 yaşına basıyor. Tk 7" obel ödüllü Kolombiyalı yazar j\f Gabriel Garcia Marquez, eski dostu A. Y Fidel Castro'yu Almanya'da yayımlanan Die Zeit gazetesi için yazdı. Yazı, dünyanın gözü önünde olan Küba liderinin özelliklerini çarpıcı örneklerle tanıtıyor. Castro y nun inatçı dostu Marquez Gabriel Garcia Martjuez, 13 Ağustos 1997 tarihinde 70 yaşına basacak olan Fidel Castro'nun portresini kaleme altrken "Bu siyasi bir analizden çok son derece kûltürlü ve yaşamının duvarlannı kitaplarla örmüş bir insanın tanımlamasr diyordu. Küba devTİmini ilk gûnûnden itibaren sempatiyle izleyen Marcjuez. Küba'yı yaklaşık 40 yıldır idare eden Fidel Castro'nun yakın dostu. Latin Amerikan edebiyatının en güçlü isimlerinden biri olan yazar, Castro'nun siyasi kimlik ve eylemlerine getirdiği farklı bakış açılanyla da tanınıyor. 1990 yılında bir söyleşide "Kübanın köklü reformlara ibtiyacı var. Bunlann arasında ise öncetikk khtelerin demokratik kaühmlan geüyor" diyen Marquez "ancak bunun seçimkrie sağlanabiteceği konusunda kaygılanm var, seçimler demokrasinin araçlanndan biridir ve bu da sadece seçimler yoluyla demokratikleşme probleminin ortadan kaldınlabileceği anlamını taşımaz" diye eklemiş ve sert eleştirilere hedef olmuştu. Castro'dan bir yaş lcüçük olan Marquez, bu eleştiriler karşısında uzun süre susmuş sonra da şu yanırı vermişti: "Ben Fidel Castro ile dosthığumu bitirmem gerektiğini düşünen arkadaşlanmın riimüne her zaman şunu söyledim, "Latin Amerika için önemli olan onun dostu kalmamdır." fjfi ki doğdun Fidel...GABRİEL GARCIA MARQUEZ Fidel Castro'yu çok az tanıv anlar bile onun çoğu kez olaylan nasıl değil de hangi sözcüklerle vurguluyor ol- masının önemini kavramışlardır Onun kendini sözcük- lere venşınin büyülü bir yanı vardır. Devrimin en ba- şında, Havana'daki ezici yengınin bir hafta kadar ardın- dan televizyonda yedi saat kesintisız konuşmuştu. Bir dünya rekoru olabilirdi. Bu hiptonik özelliklere sahip sesin etkisinı henüz tanımayan Kübalılar onu bir saat kadar soluk almaksızın dinlemiş, sonra ise işlerinin ba- şına dönmüşlerdi. Bir yanlan işlerinde, biryanlan onun sesmde.. Bir gün öncesinde Karakas'tan gelen bir grup gaze- teci ile buluşmuştuk, Fidel'i önce otel odasında dinle- dik. Ardından asansörde, bizi alışveriş merkezine gö- türen takside, çiçeklerle dolu teras cafelerde, buz gibı kantinlerde ve hatta koskoca bir kentin gürültüsü ıçin- de evlerin açık pencerelerinden sokaklara taşan radyo- lardan kesintisız dınlemeye devam eftik onu. Akşam ol- duğunda ardımızda koskoca bir ış günü kalmıştı, onun sözcüklennden bir lekıni kaçırmaksızın hem de. Fidel Castro'yu bu ılk dınleyişimizde iki şey çekt dik- katrmizi. Birincisi onun acımasız iknaediş gücüydü. Ikin- cisi ise sesindeki zaafiyetti. Onu dinlemiş olan bir dok- tor, bu tür rahatsızhklann doğal bir sonucu olarak, Fi- del Castro'nun bu tür söylevler olmaksızın da yaklaşık 5 yıl içerisinde sesini kaybedeceginı öngörmüştü. Kı- sa bir süre sonra, Ağustos 1%2'de, Castro ABD yatı- nmlannın devletleştınlmesine vönelık bir konuşma ya- pacağını ilan edip. konuşmayı yapamadığında da bu öngörünün ilk isaretı gelır gibı oldu. Ancak bu tekran olmayan bir ara olaydı. O günden bugüne tam 35 yıl geç- ti, Fidel Castro 70 yaşına basıyor ve sesı hâlâ aynı za- aflan taşıyor. Bununla beraber onun hâlâ sözcüklerine gereken durumlarda denge unsuru oluşturan en güve- nilir ve etkılı sılahı. 3 saat, onun için sıradan bir konuşmanın ortala- ma uzunluğudur. Ve günleri de üçer saatlik bölüm- ler halınde bir solukta yaşayıp gider. B ütün gün kendını bürosuna kilitleyen hderlerden olmadığından ve olaylan daha çok yerinde görüp gözlemlemeyi tercıh ettığınden. onu korumalanran homurtulu motosikletleri olmaksızın, günün her saatinde hattagece yansmdan sonra bile Havana'mn boş caddelerinde ya da kıyıda köşedeki yollann bırinde sessiz otomobıliyle görmek mümkündür. Aslında efsane onun hedefsiz ve yalnız biri olduğu doğrultusundadır, uykuyu sevmeyen, biraz kaotik, bi- raz da karmaşık. Ve onun her an her yerde bir kapıyı çalarak davetsiz bir misafır olarak ev sahıpleriyle şafak sökene kadar muhabbet ettiği şeklinde de devam eder. Oykünün bazı kısımlan devrimin ılk dönemlerinde yanı Castro daha Sierra Maestra alışkanlıklannı henüz üzennden atamamışken yaşanmıştı. Sadece uzun konuş- malan nedenıyle değil, yerleşik bir evi ve yerleşik bir bürosu olmadığından ve 15 yıl boyunca randevular ve- remedığinden, hiçbir şey ıçın ve hiç kimseye.. Hükü- met konağı onun o an olduğu yerdi, erki bile zamanla ve mekânla ve onlann etkileriyle bağımli kılınabiliyor- du. Şimdi elbette her şey değişti. Tarzını oluşturan ba- ğımsız yaradılışırun etkilennden ve ıniş çıkışlarından sıynlmaksızın kendıne belirli biryaşam düzeni kurdu. Eskiden gecelerle gündüzlen iç içe yaşar, sadece yor- gunluğun onu kıskıvrak yakaladığı anlarda uyurdu. Şimdi ise bunu nerede yapacağını hâlâ bilmemekle be- raber kendine mutlaka 6 saatlik bir uyku süresi ayın- yor. Bu, gece 22'de de olabihyor, sabah 7'de de, olay- lann izlediği çizgiye bağlı. Rutin çalışmalanna hükü- met konağındaki makam odasında çok saatler ayınyor. Odada bir masa, ışlenmemış denden rahat bir koltuk ve kütüphanesı bulunuyor. Kütüphane onun zevk yelpaze- sinı de ortaya koyuyor. hidroponik uygulamalanndan (ilaçh su içinde bitki yetıştirme sanatı) aşk romanlan- na kadar... Eskiden günde yanm paket kadar sigar içerdi. ancak şimdi hem de Kristof Kolombun tütünü keşfettiği ül- kede, sadece bağımlılığından kurtulma iradesini orta- ya koymak adına tütünü bırakma mücadelesı veriyor. Ve kılo alma eğılımı nedenıyle süresiz bir diyet uygu- luyor. Damak zevkine ve aldığı özgün tarifleri yılma- dan uygulama keyfine bir yaşam boyu boyun eğmiş bi- ri için zor. Vücut kondısyo- nunu uzun saatler sürenjim- nastik ve yüzme ile sağlıyor, günde sadece bir bardak vis- kı ile sınırlı ve spagetti tut- kusunu yenmiş durumda. Onun kısa süren öfke nö- betleri şimdi geçmişte kalan hikâyelerden alıntılar gibi, çünkü o ruh hallerini yenil- mez bir sabra dönüştürme- yı öğrendi. Anlatmak iste- diğim kısacası. demir gibi bir ırade... ve yine de yeter- li değil. Değil çünküonun an- cak oynak bir program yap- masına olanak tanıyan za- man problemi ve beklenme- dik olaylan da bu programa dahil etmesini gerektiren bir öngörü gücü var. Söz konusu o olduğunda nereden başlanacağı hep bilinir, ama nerede nokta konacağı konusunda fikir yürütemezsiniz. Gecenin bir yansında birnikaha şahitlık 1 etmek. dağ göllennde balık avlamak ya da Camagüey'de ilk kez üretilen bir Fransız peynirini tadmak üzere ancak size söylenmeksizin kendinizi bir uçakta bulmanız onunla doğaldır. Çok uzun zaman önce "Çahşmayı öğrenınek kadar, dinlenme>iöğrenmekdeöneınBdir''demişti. Dinlenme tekniklen orijinaldi. Bır keresınde yoğun bir çalışma gü- nü sonrasında, saatler gece yansmı geçmişken ve son derece bitkın bir durumdayken bizden aynlmış ve iki saat sonra, o iki saati yüzerek geçirdikten sonra tama- men yenilenmiş bir halde gen dönmüştü. Özel kutla- malar, ne dans eden ne de şarkı söyleyen çok az Küba- lıdan biri olduğu için, yaradılışına yabancıdır. Katıl- dığı nadır kutlamalarda ise döndüğünde onda bir şeylerin değiştiğini hissedersiniz. Ancak o farkında olmaz. Belki o anki varoluşunun nasıl bir güce mal olduğunun da farkında değildir. O bir anda, görün- düğü kadarcüsseli olmasa da, içindebulunduğuoda- yı, salonu ya da hacmı tamamen doldurur. Ken- dıne en çok güvenen insanlann bile, hem de onun da o anda tıpkı kendileri kadar güv ensiz olduğu- nu ve bir adım atmak için ciddi bir yardıma ihti yacı olduğunu anlamaksızın, onun karşısında birden \ güvensizleştiklerini ve bu nedenle bazen nezakette bazen rahatlıkta nasıl abartılı davranış örüntü- leri içine girdiklerinı ya- şadım Ben çoğu kez özellikle de kendi gerçek- leştirdiği ey- lemlerinden bahseder- ken ce bir yerde bir hata yapıyor- du ve bu hata yazılı metin- lerin söylenmek istenen her seyi en iyi ifadeler- le söyiediği halde, bir şeyden yoksun ol- masından kaynak- lanıyordu. O bir şey ise Fidel Cast- ro'yu Fidel Cast- ro yapan iksirdi, risk almanın he- yecanıydı. Onunbinlerce kez yenmek zo- runda kaldığı ama asla inkâr etmediği sahne korkusunu çok az insan anlayabil- miştir. Birkaç yıl ön- ce ba- na \ onun majestik olmaktan çok, çekın- genliğini örten poetikbirtarzayö- neldiğıni görüyorum. Oysa o esnada mü- zik susuyor, dans kesili- yor, yemek erteleniyor ve orada bulunanlar onun bi- razdan başlayacak konuş- masına ortak olabilmek için etrafinda toplanıyor- lar. Konuşma uzun saatler sürebiliyor, yemeden ve iç- meden. Bazen yatmaya gıt- meden önce, haber verme- sı gerekmeyecek kadar yakın bir arkadaşının kapısını çalar, 5 dakika kalacağını önceden belirtip, ayakta bir iki laf etmek istediğini söyler. Ancak konuşma uzadık- çayorgunluğunu atar, bir koltuğa oturur. bacaklannı uza- tır ve şöyle der "Yeniden doğmuş gjbryim." Yorgun düş- tüğü konuşmaktan, konuşarak dinlenir. Bir keresınde w Bir daha dünyaya geküğinıde yazar olmak isthorum" demiştı. Gerçekten iyi ve severek yazıyor hatta seyreden otomobiller içinde yanından hiç ayırmadığı not defterlenni çıkartır, içlerine bir şeyler karalar, mektuplannı yazar. Bunlar bildiğimiz kağıttan mavi plastık kaplı defter- lerdir ve onun özel arşivlerinde bunlardan artık yüzlercesi birikmiştir. El yazısı küçük ve sade- dir. tlk bakışta bir ilkokul öğrencısinin yazısı gibı zor okunur karaktere sahiptir. Mesleği yazmak olanlar gi- bi. bazı cümleleri tekrartek- rar düzelterek, üstünü çize- rek. kağıdın yanına çıkarak ve sık sık günler boyu sade- ce bir tek sözcüğu arayarak çalışır. Tasarladığı ifadeye rastlayana kadar sözlükleri kanştınr. 70'li yıllarda konuşmala- nnı yazmak gibi bir alışkan- lık edinmişti, yavaş ve dik- katle, okurken saat mekanı- ği gibı her şey milimetnk birmükemmelliğe sahip ol- sun diye. Ancak sonundabu kalite onu sınırlayan ve en- gelleyen unsur haline geldi. Konuşmalan okumaya başladığında Fidel Castro'nun kişiliği değişiyor gibiydi: Sesinin tonu, stili hatta özgün vurgulan kayboluyordu. Plaza de la Revolucion'daki ko- nuşmasında. yanm milyon insanın önünde yazılı met- nin darlığı içinde boğuluyor gibıydı ve mümkün oldu- ğu her yerde metnin çemberinı kırdı. Bunu farkettikten sonra konuşma metınlerini kaleme almaktan vazgecmek yerine onlara bıttikten sonra tükenmez kalemlerle ila- veler ve düzeltmeler yapmayı da denedi, ama sonuçtan hiçbir zaman ve hiçbir şekilde tatmin olmuyordu. Ben- Bir keresınde "Bir daha dünyaya geldiğimde yazar olmak istiyorum " demişti. Gerçekten iyi ve severek yazıyor hatta seyreden otomobiller içinde yanından hiç ayırmadığı not defterlerini çıkartır, içlerine bir şeyler karalar, mektuplannı yazar. gönderdiği ve içinde bır panelde yer almamı dileyen kü- çük notunda şöyle yazmıştı: "Lütfen sahne korkunuyen- meye çahş, ben de binierce kez >endim." O yı1lardan sonra çok nadir durumlarda yanında, o da sadece konu başhklannı belirleyen, küçük notlarla geldi konuşma- lanna. Genellikle kısık. neredeyse duyulmaz ve tutuk bir sesle başlar adeta siste el yordamıyla hedefi bulmak ıster gibi ilerler, ancak bu sırada adım adım büyük at- lamaya ilerledıği yolda sızan her ışığı değerlendirir ve dinleyiciyi büyülerdı. Sonrasuıda dinleyici kitle ile ara- sında. iki tarafi da ele geçiren aralannda diyalektik bir bütünlük oluşturan ve taraflar arasında gidip gelen bir elektrik oluşurdu. Önceleri resmi davetler ancak o geldiğinde başlardı ve bu yağmuru beklemek gibi hesaplanamaz bir durum- du Şimdi dakik olmaya gayret ediyor, konuşmasının uzun- luğu da dinleyıci ile arasındaki iletişime bağlı oluyor. Ilk yıllann o sonu gelmeyen konuşmalan onunla ilgili yaratılan efsanelerde kaldı. Zira halk ilk başlarda ken- disine anlatılmak isteneni artık anladı. Aynca Cast- ro'nun stili de bunca pedagojik konuşma egzersizi so- nunda çekirdek anlamlarda toplandı. O asla komünist skolastığin sloganlannı ya da gerçeklıkle uzun zaman- dır bağlantısını koparmış fosıl bir dili, sistemın tören- leştirilmiş jargonunun dilini kullanmamıştır. En sevdi- ği yazar Jose Marti dışmda ne sohbetlerinde ne de tri- bünlerde yabancı cümleleri kullanmaz. Marti'nin 28 cilt- lik bandını tüm derinliğiyle kavramıştır ve bu düşün- ceyi Marksist de\Tİmin damarlan ıçıne akıtma yeteni- ğe de sahiptir. Onun direkt iletişime sonsuz bir güveni vardır. Ka- labalıklara hitap ederken, özellikle de Havana dışında. içlerinden bırinin ona laf atmasıyla başlayan diyalog- lar samldığı kadar seyrek değildir. Onun her tür konuş- ma için farklı birtara vardır ve partnerlerinin sayısı ka- dar da işçi, çiftçi, öğrenci, bilim adamı, politikacı ya da yazar, ikna stili geliştirmiştir. O herkesle kendi zemi- ninde buluşabilir ve genel kültürü herkesle kendi mes- leki alanında sohbet etmeye yeterlidir. Ancak kişiliği öy- le çok yönlü ve geniş ufukludur ta, karşısındaki onun- la heT beraberlığinden ayn bir keyif alır, ayn bir imaj edinir. Ancak bir şey değişmez, Fidel Castro nerede olursa olsun. oraya ne için gitmiş olursa olsun ve ki- minle olursa olsun kazanmak için oradadır. Bence dün- yada kaybetmek için daha uygunsuz bin de yoktur. Onuru en küçük güncel olaylar içinde de olsa bir yenil- gi karşısındaki tavrı şu mantığı izler: Onu kabul etmez ve yenilgiyi yengiye döndürene kadar hiç ara vermek- sizin uğraşır. Ancak bu nerede ve nasıl olursa olsun so- nunda sözcükler aracıhğıyla olur. Konular, dinleyicilerin merak alanlanna göre çok değişik olabilırler ancak genellikle bunun tam aksi olur. O konuşmalannın çoğunda bir tek ve aynı konuyu ön- celikle ele alır. Bu çoğunlukla onun bir konu etrafinda yoğunlaştığı ve patlama noktalannı yaşadığı dönemler- de olur. Ve kimse, eğer bir konuya derinlemesine eğil- mek isterse ondan daha saplantılı davranamaz. Hiçbir önemsiz ya da küçük proje yoktur ki, ona tutkuyla asıl- masın. Özellikle de çıkarlann aksine bir durum söz konusu olduğunda ve onu savunurken görülmelıdir. Çok iyi görünür, formundadrr ve son derece özenlidir. Onu çok iyi tanıyan bin, böyle bır konuşmanın öncesinde ona şunlan demişü:'l Çokiyigörüııüyorsuııız,durum bu kadar mıkötü?" Onun bazı konulara aynı konuşma içinde tekrar tek- rar dönüşü<oğu insanı şaşırtır. Oysa bu onun çalışma tekniklerinden biridir ve en önemlisidir. Örneğin Latin Amerika'nın dış borçlan konusu 2 yıl kadar önce onun konuşmalanna konu olmayabaşlamış sonra genişlemiş, derinleşmiş, dallara aynlmış ve konuşmalannm ana vurgulanndan biri halini almıştır. Ve o bu konuda, ba- sit bir aritmetik işlem sonucunda, son sözünü ilk önce söylemiş, borçlann ödeneme- yeceğini ifade etmiştir. Son yıl içinde Havana'ya yaptığım üç gezi sürecinde, onu bu sonu- ca vardıran verileri yavaş ya- vaş öğrendim. Bu borçlanma- nm Latin Amenkan ülkeleri üzerindeki ekonomik yaptın- mı sosyal ve politik sonuçla- nyla birleşerek, onlann ulus- larlarası politik tavnnı etkilı- yor ve Latin Amerikan ülke- lerinin aslında kaderleri anla- mını taşıyan, eşgüdümlü bir dış politik tutum içine gir- melerini engelliyor. Onun bir politikacı olarak sergilediğı inanılmaz kalite, olaylann sonuçlannı öngör- me yeteneğinden kaynakla- nıyor. Bir de hafizası, en bü- yük yardımcısı. Onu gereken her yerde, belgelerle, mate- matüc sonuçlarla ya da anı- larla ilgili olarak istediği an- da devreye sokabilir. Aynca bu tür bir insanın işlenmiş ve hazmedilmişbilgi alaşınakor- kunç ihtiyacı vardır. Bilgi toplama ışine sabah uyandı- ğındabaşlar. Kahvaltısının ana unsuru dış dünyadan top- lanmış 200 sa>fa kadar haberdir. Gün boyu ise, takibi zormobibtesinerağmentüm olaylardan haberdar edi- lir. Kendi tahmini günde 50 kadar belge okuduğu doğrultusundadır. Buna ek olarak devlet istihbarat birimlerinden ve konuklanndan da bilgi alır. Onun bu konudaki tutumu ne kadar abartılsa gerçeğe bi- le yaklaşamaz. Uçmaktan hoşlanmaz ve sadece başka alternatıfı olmadığında uçak yolculuğunu kabul eder. Ancak uçuş sırasmda da merakına ye- nilir. Uyumaz, oturmaz, yemez, içmez hatta oku- maz. Uçuş ekibini toplayıp navigasyon sistemlen hakkında bilgi toplar, rotayı inceler, başka bir ro- tanın neden tercih edilip edilmediğmı tartışır. Kıtaplar onun asla vazgeçemeyeceği bilgi kay- naklanndan biriydi. Kişiliğinın en belırgın, düşmanla- nnın da Castro ımajına en ters gelen yanı onun okuma tutkusudur. Kimse, onca zamanı nereden bulduğunu , hangi metodlan kullanarak o kadar çok ve çabuk oku- duğunu açıklayamaz. O, özel bir yöntem kullanmadı- ğı söylüyor. Otomobillerinde özel bir okuma ışığı her zaman bulunmuştur. Çoğu kez gecenin bır vaktınde okumak için aldığı kıtap hakkında ertesi günün saba- hında konuşmalaryapmıştır. lngilizceyi okuduğunu bi- lryorum ancak konuşmaz. ts- panyolcayı her durumda ter- cih eder. Ve eline geçen her üzeri basılı kağıdı okuma eği- limi vardır. Henüz yazılmış veçevrilmemiş birkhabı oku- duğunda onu en kısa zaman- da çevırttirir. Doktorolan bir dostumuz, ona ortopedi ile ilgili kıtabını yollamıstı. Ta- bii ki okumasını da ummu- yordu. Bir hafta sonra için- de kitaba ilişkin notlardan oluşan uzun bir listenin bu- lunduğu bır mektup aldı. Castro daha çok ekonomi ve tarih ağırlıklı kitaplan se- ver ve takip eder. Lee Iacoc- ca'nın hatıralanru okuduğun- da öyle yanlışlarla karşılaş- mış İci, derhal New York'tan tngilizce birbaskısını getirt- ti. Gerçekten de çevirmen Billion sözcüğünün anlamı- nı iki dilde de kanştırmıştı. Kısa zamanda okuyor deyince bu örnekleri de vermek istedim. En önemli bilgi kaynağı ise yine elbette sohbetler ve konuşmalardır. Peş peşe, Rus Patruşka bebekleri gibı, birbirinin içinden kuçulerek çıkan sorular sorma alış- kanlığı vardır. Nedenin nedenini ve onun da nedenini öğrenene kadarsormaktan vazgeçmez. Soru sorulan ki- şi bir yargılama içinde gibi hisseder kendini. Özellikle de doğruluğundan emin olmadığı bilgilerini teyit etmek için, soru cümleleri kullanmaksızın. tespıtler yapıyor gibi bir konuşma tarzı geliştirmiştir. Bilgiyi alabılmek için hiçbirolanağı kaçırmaz. Bunu ara sıra konuşma part- nerinin kültürel çapını ölçebilmek amacıyla yaptığına Özellikle de çıkarlann aksine bir durum söz konusu olduğunda ve onu savunurken görülmelidir. Çok iyi görünür, formundadır ve son derece özenlidir. Onu çok iyi tanıyan biri, böyle bir konuşmanın öncesinde ona şunlan demişti: "Çok iyi görünüyorsunuz, durum bu kadar mı kötü? " "Bazılan beni tedirgin etmemek için benden gerçeg saklıyorlar, ancak ben doğrulan öğrendiğim zaman artık ne kadannın benden saklandığımn ve başka hangi konularda bana doğrularm söylenmediğinin ayırdına varamıyorum ve tedirgin olmanın ötesinde ölesiye korkuyorum." da tanık oldum. Devrimden önce çok az ülkeyi tanıyordu, devrimden sonra da resmi ziyaretler nedeniyle konuk olduğu bu ülkelerde protokolün demir çerçevesini kınp dışına çı- kamıyordu. Yine de bu ülkeler hakkındaki her şeyi, kendi ülkesiymişcesine bilir. çünkü herkesle her deta- yı konuşur ve öğrenir.. Angola'dakı savaş sırasmda res- mi bir ziyarette savaş taktiklerini öyle bir şekilde açık- lamıştı ki, ardından Avrupalı bir subayı, Castro'nun o savaşta yer almadığina çok zor ikna etmişlerdi. Che Guevara'nın yakalanması ve ölümü, La Moneda hükü- met konağına saldın ve Salvador Allende'nin ölümle- rine ilişkin yaptığı söyleşiler onun dışardan bilgi sahi- bi olma yeteneğinin birer kanıtıdır. Atalannın ülkesi Ispanya onda sabit fıkir halini al- mıştır. Castro'nun geleceğin Latin Amerikası'na dair vız>'onu, bence, Bolivar ve Marti'nin vizyonlanyla ör- tüşür Dünyanın kaderinı harekete geçirebilecek, enteg- re ve otonom bir topluluktur bu. Castro'nun Küba'dan sonra en iyi tanıdığı ülke ise Amerikadır. O, oradaki in- sanlann düşünce tarzını, yönetim ve iktidar ilişkileri- ni, yöneticilerin ikincil amaçlanru bilir ve bu ona ab- lukanın sürekli fırtması altında yaşamını sürdürme ola- nağı sağlayan olgudur. Amerikan hükümetinin tüm uğ- raşlannarağmenhalen Havana Miami arasında günde 1 uçuş yapılmaktadır ve gün geçmez ki, özel uçaklar- la ya da turlarla Küba'ya Ame- rikalılar gelmesin. Seçimlerden önce iki parrı- nin politikacılanyla yoğun bir trafik yaşamr. Castro mümkün olduğu kadar çok kişiyle görü- şür, onlarla ilgılenir ve onlarla yoğun bir bilgi alışverişine gi- rer. Gerçek bir sohbet töreni ya- şanır. Castro kendi fıkrini açık- ca söyiediği gibi karşısındakin- den de aynı açıklığı bekler. Onu en çok eğlendiren yan da, kar- şı tarafin propaganda malze- mesi olarak onun gerçek yüzü- nü ortaya koyan propaganda paketleri hazırlama çabalandır. Bır keresinde bir kongre dele- gasyonu ve Pentagon subayla- n önünde gerçekçi bir şekilde geçmişini ve prensiplerininoluş- masında rol alan kişileri anlat- mış, ardından da "Ben Hıristi- yannn"' demişti. Masada bir anda bir bomba patlamış gibi oldu. Yaşamı sa- dece var yadayok şeklinde iki- ye ayıran bir kültürden gelen Amerikalılar duyduklan açıklamalardan ve bunlann fınal cümlesinden büyülenmiş gibıydiler. Orada bulu- nan muhafazakâr parti yöneticilerinden bin ayağa kal- kıp şaşkınlık venci kanaatını söyledi: "Hiçkirnse .\BD ile Latin Amerika arasında uzlasüncı role Castro'dan daha uygun degüdir." Bilir misiniz, Küba'ya gelen herkes onunla karşılaş- mak ve iletişim kurmak hayalleriyle gelir. Bu, özellik- le de dış ülkelerden gelen gazeteciler için böyledir. Ha- vana'da belirli birotelde kalırlar ve beklerler. Ancak ba- zen bir davet ya da toplantıda onlarca gazeteciden biri bir soru sorar. Öylesine, ortaya... Fidel Castro döner ve o anda saatler sürecek bir söyleşi başlamış olur. Hiçbir aynntı gözden kaçmaz, sorulmamış sorulann bile ya- nıtı gelir, konu tamamlanır. Çok az durumda sorulan önceden görme talebi vardır. Hiçbir zaman hiçbir so- ru>-u yanıtlamayı reddetmemiştirve sabnnı da asla kay- betmez. İki saatlik randevular çoğu kez, 4 ya da 5 sa- ate uzar. Onun en büyük sıkıntısı bu söyleşilerde, Av- rupalı ve son derece eğitimli gazetecilerin bile sokak- lann realitesi ile örtüşen sorulan soramamalandır. Castro'yu sayısız konuşmalan ve diyaloglanmız sı- rasında farklı bir gözle izlediğim ve onu yakından ta- nıdığım için kendimi şu sormaktan alıkoyamıyorum: Na- sıl olur da gerçekler ne pahasına olursa olsun erkın o baştan çıkancı ihtişamı içinde kaybolup gitmiyor. Özel- likle de karşısında tüm doğallığı- nı ve güvenini yitinp onunla sa- dece teorik bazda tartışan ve ger- çeği bıraz da çıkar kaygılan ile saptıranlann karşısuıda... Bir radyo konuşmasında "Bazüan beni tedir^n etmemek kJD benden gerçeği sakfavoriar, ancakben doğrulan öğrendiğim zamanarnkne kadannm benden saklandığımn ve başka hangi konularda bana doğrulann söylenmediğinin ayırdına varamnonımvetedkçnobnanm ötesinde ölesiye korkuyorum'' demişti. Fidel sokaktaki insanlarla ko- nuştuğu zaman her şey değişir. Orada onun ifade gücü, seçtiği sözcüklerdeki çmlçıplak sadelik ve gerçeğin acı tanımı kazanıyor. Orada onun askeri veresmisıfat- lan kalmaz, orada o Fidel 'dir. Bu- narağmenyaydığı kişisel güve- nin yanı sıra kişiliğinin görke- miyle örtülmüş bir insanı da görürsünüz. Ve benim ta- nıdığıma inandığım, dostum Fidel Castro da bu Fidel Castro'dur. Özel yaşamını öylesine korur ki hakkında yaratılan efsanelerde bile bir boşluk sezersiniz. Fidel için insanın en büyük vasfi, vıcdanının iyi eği- tilmiş olması ve ahlakı ilkelere saygısıdır. Bu iki olgu Castro için dünyanın akışını değiştiren ve tarih yapan materyalist güdülerden çok daha etkilidir. Bence o ça- ğımızm en büyük idealistlerinden biridir ve idealizmi onun hem en önemli hasletidir hem de en amansız düş- manı. ÇEVİREN : AŞKIN ELÇİ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle