Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 13 AĞUSTOS 1997 ÇARŞAMBA
10 KULTUR
Türkiye Yazarlar Sendikası İkinci Başkanı Feyza Hepçilingirler'in yeni öykü kitabı çıktı
Karşı konulmaz savruhışlarFECtRALPTEKİN
Aşklar. unutuşlar, unutuluşlar, özlem. ge-
riye döniişü olmayan vitirmeler ve kısa-
cası yaşamaya daır her şey var "Savrul-
malar"'da. Feyza Hepçilingirier, Remzı
Kitabe\ i"nden çıkan bu son kitabında za-
man içınde savTulan insanlann öyküleri-
nı anlatıyor. "Savrulmalar'ın kapağında-
ki kurumuş \e sararmış sonbahar yapra-
ğı bir anlamda savrulan bir insan belki
de" dıyor Hepçılıngirler: "Ama yine de
savmlmaktan korkmamak gerek.". Ya-
zarla yağmurlu \e serin bir Istanbul saba-
hında konuştuk.
- Tam olarak nedir bizi savuran? SaM,
karşı ko\ amadtğımız zaman mu yoksa za-
man içindeki daha özel bir şeyler mi?
F. H. - Yalnızca geçen zaman değil ta-
bii; daha çok bu zaman içinde yaşadıkla-
nmız, karşılaştıklanmız, başka insanlar
ve çoğu zaman da kendimiz. Aldığımız ya
da alamadığımız kararlarla, farkında ola-
rak ya da olmayarak kendi kendimizi sa-
\uruyoruz aslında. Başka yaşamlann içi-
ne girdığimiz anda da savTulduğumuzu
hissetmeye başhyoruz.
- Peki ya sistem?
- Sistem de savuruyor insarüan. Bırçok
değerin elimizın altından kaymış olduğu
bugün, yenı düzene ya da düzensızlığe
ayak uydurmak istemeyen bireyi dışlıyor
sistem. Kıtapta da özellikle kendi istekle-
ri \e bılınçleri dışında sistem tarafindan
savrulmuş olan insanlann övküleri var.
- "Savrulmalar"da bir şeyleri yitiren,
özlem duvan ve acı çeken insanlara rastlı-
\oniz. Sizce savrulduğumuz için mi "kay-
beden" oluyoruzyoksa kaybedenlerözeJ-
likk mi savruluyorlar?
- îkısı de doğru aslında; ama savrulmak
çok da kötü değil bence. Yaşamm o kadar
çok yüzü var ki. ınsan ancak savrulduğu
zaman yaşadığının bıraz daha fazla bılın-
cinevarabılıyor. Hıçbır şey in farkında ol-
madan geçınlen tekdüze bir yaşam, sav-
rulmama garantısı taşıyor taşımasına ama
yaşıyor olmanın canlılığını da getirmıyor
insana.
- Yaşamın ta kendisi ve kaçınılmazı mi
savrulmak yoksa savrulmaya karşı koya-
bUenkr var mı?
- Kendinı güvenceye almış, o güvence-
de rahatsız olduğu halde koşullanru değiş-
tırmekten korkan ve kendmi buna zorla-
mayan insanlar savrulmuyorlar galiba.
Ama onlann savTulmaması da tam bir sav -
rulmamadeğıltabii. Bu insanlar tımakla-
nnı geçırdikleri şeye sımsıkı tutunurken.
istemediklen dış etkilerin gücüyle savru-
luyorlar çünkü. Onlannki daha acıklı ben-
ce. Savrulduğunun bılincinde olmak hoş.
- "Önce Metaller Isınır" adlı öykünüz-
de de bahsettiğiniz gibi, "yaşamdan tat al-
ma ustalığını yıtırenler" de bu insanlar
değil mizaten?
- İnsan, yaşananlar ya da zaman tara-
findan savrulmamak için kendisıni koru-
maya aldığı, bir yere "kene" misali ya-
pıştığı anda yaşamdan tat alma ustalığını
da >itiriyor. Yagmurda dışan çıkmaktan kor-
kuyorlar. oysa yaşamın güzellığinı bütûn
boyutlany la kavramak için ıslanmak da ge-
rekıyor.
- "Savrulmalar"da hemen hemen hep
var aşk. Gerçekten de yaşamımızın bu den-
li merkezinde olduğuna inanryor musu-
nuz aşkın?
- Olması gerektiğını düşünüyorum; an-
eyza
Hepçilingirler,
yeni kitabı
"Savrulmalar"da
zaman içinde bir
yerden diğerine,
bir duygudan
ötekine savrulan
insanlan
anlatırken,
sistemin de
insanlan
savurduğuna
değiniyor:
'Birçok değerin
elimizin altından
kaymış olduğu
bugün, yeni
düzene ya da
düzensizliğe ayak
uydurmak
istemeyen bireyi
sistem dışlıyor.'
cak şu an aşksız yaşamlarla kuşatılmış du-
rumdayız. Bırakin âşık olmayı, kimse kim-
seyi sevmiyor bile- artık. Oysa yaşamın
tadlannın en başında gelir aşk. Külfetle-
rinden korktuğumuz için aşka yüz çevir-
diğımiz anda yaşamın güzelliğini de ka-
çırmış oluruz. Ben öykülerimle biraz da
aşkı anımsatmak ıstedim insanlara.
- "Isa Gülleri" Lsimli öyküniizde "sev-
menin ustası olmak" diyorsunuz. Nasıl bir
şey bu "sevmenm ustası olmak"?
- Bunu o öyküdekı adsız yaşlı adama sor-
mak gerekiyor aslında. Pek çok evlilik
yapmış, pek çok kadınla birlikte olmuş
ama onlan istediği gibı sevememiş olma-
'lOOyaşındaçiçeğiburnunda birgence âşığım'
ASLI SELÇUK
Radyonun yeniden yük-
selişı ve97 yılında 101. ya-
şını kutlayışı... Türkiye'de
de radyolar. 101. yıllannı
büyük bir şenlik v e ses ka-
nşıklığı ile karşılıyorlar. Ül-
kelerarası ulus dilinden ya-
pılan yayınlar. Göçmen işçi-
ler ve göçmenler... Kendi se-
sini, ülkelerinin sesini duy-
mak isteyenler ve buna yö-
nelık yayınlar...
Istanbul, 91 Radio Sole-
il'in kuruculanndan ve su-
nucusu. 93 Uluslararası Fran-
sız Radyosu Türkçe Yayın-
lan bölüm yöneticisi Uğur
Hüküm'le konuşmaya baş-
lıyorum. Yoğun bir bilgi ve
sanat binkımi. Türkiye ve
Fransa arasında yaşanmış
önemli deneyimler. Seıne
Nehri kıyısındaki Fransız
radv osunun 6623 nolu oda-
sındayız...
Atiı yıldır radyoda
- Gtnçlik vıllannızda baş-
la>an profesyonel tiyatro
oyunculuğundan sosyal bi-
limler doktorasına, elektro-
nik işçiliğinden bilgi banka-
sı kurucu müdüıiüğüne ula-
şan ilginç hayat serüvenini-
zin bugünkü durağı radyo.
Peki niçin radyo veya radyo-
culuk?
UĞLRHÜKÜM-35yıl-
lık meslek hayatımı ıyi özet-
ledinız. 101 yaşında çıçeğı
burnunda bir gence âşığım.
Altı yıldır gözü açık görülen
gündüz düşlen gibi soyut,
gözümüzü kapattığımızda
görebileceğimiz denli somut
bir olgu radyonun içınde-
yim. En yakın. en derin ile-
tişim aracı bence radyo. Rad-
yoyla insan yalnızdır. fakat
dünyayla birliktedir. Tele-
vizyon yaymcılığının abart-
masız yüzde 95'inde oldu-
ğu gıbı basitliğe veya ucuz
teşhircıliğe düştüğü an des-
teğinı. varlık nedenmi yani
dinleyicisını, sevgıhsinı kay-
beden bır genç kız radyo.
İnsanlarla, göstermelik sı-
nırlarolmaksızın kucakJaş-
mak olanağı radyo. Doğal-
dır ki evrensel erdemlere.
basın ilkelerine. belli etık
kurumlara sadık kalarak
Türkçe yajınlar
- Radio France Internati-
onale'den ve Türkçe yayın-
lanndan söz eder misiniz?
U.H.-RFI,193rdekuru-
lan ilk sömürge radyosu as-
lında. Böylebirtalıhsizbaş-
langıcı var. OyıllarFransız-
lar, dünyanın geri kalrruş bö-
lümlerine medeniyet götüre-
ceklerine ınanıyorlar. RFI
tam bir kamu radyosu.
1938'de bu radyo Kısa Dal-
ga Paris oluyor. 1940'taAl-
luslararası
Fransız Radyosu
Türkçe Yayınlan
Yöneticisi Uğur
Hüküm'e göre,
insan radyoyla
yalnız, ama
dünyayla birlikte...
Radyo, 'televizyon
gibi basitliğe veya
ucuz teşhirciliğe
düştüğü an
desteğini,
dinleyicisini,
sevgilisini kaybeden
bir genç kız...'
İnsanlarla,
'göstermelik
sınırlar olmaksızın
kucaklaşma
olanağı...'
manlar Pans'e gırince, Pa-
risradyosuda Alman radyo-
su oluyor. Bu işgal sonucu
ilginç bır tarihi dönem baş-
lıyor radyolar açısından. Sı-
yasal bir rol oynamaya baş-
lıyorlar. Teslim olmayı kabul
etmeyen de Gaulk, Lond-
ra'ya yerleşıp dırenişe çağ-
nda bulunuyor. Ve dırenişin
bir parçası da radyo dalga-
larının savaşında güçlenı-
yor. 1946'daVarşova'daim-
zalanan bir anlaşma ile RFI
ilk kez Polonyaca doğuyor:
RFI'nin gerçek basjangıcı-
dır bu tarih aslında. Cezayir
Bağımsızlık Savaşf nda da
dalga boyiannın. radyolann
savaşının ilginç örneklerini
görürüz. Örneğin Mısır'ın
lideri Abdül Nasır. Kahı-
re"den 1000 kvv gücündeki
vericısıyle bütün Ortadoğu
ve Kuzey Afrıka'yı Fransız-
lar'a karşı ayaklandınp Arap
milliyetçiliğini savunur. O
yıllann haberleşme bakanı
Jacques Soustalle de Arap-
ça dilinde yeni bır servisi
hizmete sokar. 1974"te Fran-
sız Devlet Radyosu'nda 7
ayn özerk birim oluşur: Fran-
ce - Inter, France - Culture,
France - Musique. FIP ve de
yabancı ülkelere onlann di-
linden yayın yapacak RFI.
(Bugünkü adıyla). 198fde
Mitterrand'ın Fransa"nın
radyofonik görüntüsünü de-
ğiştiren yasalan ile radyo-
lara gerçekten inanıimaz bir
diyebileceğimız Türkçe ya-
yınlar, arasındaki en kısıtlı
zamana sıkışrruştır. Türkçe
yayınlan yaklaşık 20 yıldır
mevcuttur. ama ne yazık kı
haftada bir saatle lusıtlan-
mıştır.
- Wlann başından beri
Türkhe'de en fazla yaürun
\apan yabancı ülke Fransa.
Tarihsei ve kültürel geçmiş
RFI Türkçe Yayınlan - Paris
Orta Dalga 738 KHZ Pazar sabahı: 09.00-10.00
Radio Contact - Istanbul
FM91.1 Pazar sabahı: 10.00-11.00
Radio Soleil Türkçe Yayınlan - Paris
Paris FM: 88.6Salı-Perşembe: 15.00-17.00
dinamızm gelir. FM özgür
radyolann bir anda çoğal-
ması, uluslararası yayıncılı-
ğa da yeni boyıniar kazan-
dınr. Bugün RFI 18 dilde
yayın yapan 30 mılyon dm-
leyiciye sahip bir dünya rad-
yosudur. 17 yabancı dilde
yayın yapmaktadır. 18. dil
açısından da iki ülke arasın-
daki ilişkiler güçlü. Türki-
ye'de Fransız kültürüne sa-
hip olanlaruı, se> enlerin, di-
li bilenlerin üç mihonu bul-
duğunu düşünursek, RFI'nin
Türkçe yayınlannın bu den-
li kısıtlı bırakılmasının ne-
denleri nedir sizce? Yoksa
Fransa açısından Ortadoğu,
Balkanlar, Orta .Asya. ki bun-
lann coğunun dili Türkçedir,
kavıp bölgekr olarak mı gö-
rülüyor?
U.H. - Bugün Fransa'nın
Türkiye'deki yatınmlanna,
Türkiye'nin Ortadoğu'daki
jeopolitik yenne baktığımız-
da Fransa'nın Türkiye'yi ih-
mal ettiği kanısını veren bir
durum var ortada. Fakat
Fransa'nın Türkiye ile bir
ortak noktası da var. Yani
bürokrasılen çok ağır işli-
yor. Kararlar venleceğinde
bu kararlann çok yüksek
noktalardan onanması gere-
kiyor. Bunun en tipik örne-
ğı bu yayınlann finansma-
nını yapan Dışişleri Bakan-
lığı'nın karan. Türkçe ya-
yınlannın gündehk olabil-
mesi için Dışişleri Bakanlı-
ğı'nın onay vermesi ve ge-
rekJi bütçeyi de çıkarması
gerekiyor. Kısa dalga dışın-
da günlük Türkçe yayınlan-
nı izletmek, Türkiye"nin çe-
şitli köşelerinde yayınlan-
rruzı alabilecek FM radyo-
DUlerden düşmeyen, gönüllerden
çikmayan dostunuz
VEYS FM 87.7
lan bulmak bir haylı kolay.
Önemli olan bu konuda
Fransız devletinin ve Fran-
sız Dışişleri Bakanlığı'nın
kararlandır. İlk deneyimi-
mizi şu anda Türkiyelnin tek
frankofon radyosu olan Ra-
dio Contact ile yapmakta-
yız. Yaklaşık yedi aydır
RFI'nin Türkçe yayınlannı
oradan canlı olarak dinle-
mek mümkün.
- RFI'nin Türkçe yayın-
lan nelerden oluşuyor?
UJL-Yayınlanmız RFI 'nın
bütün yayınlannda olduğu
gibi üst yönetimin belirle-
diği teknik ve idan çerçeve-
lerde hazırlanmıştır. Yayın-
lar, Türkiye'de düşünüleme-
yecek kadar özerklik için-
dedir. Bütün redaksiyonlar
kendi çalışmalanndan so-
rumludurlar. Yayın akışırruz
güncel dünya ve Fransa ha-
berleri, haftanın önemli ko-
nusu ile ilgili dosya bilim
ve kültür haberleri, müzik-
ten oluşuyor. Herprogramı-
mızda özgün konuklanmız
var.
- Radio Soleil ile ilgili bir
anınızı anlatmıştınız. toplu-
luk radvosundan söz ettiniz.
Bu kavTamı biraz açabilir
misiniz?
Topluluk radyosu
L'.H. - Topluluk radyosu
kavramı, Fransa'da, demek-
ler radyosu kavramından ay-
n tutulamaz. Fransa'da res-
mi olarak 500 civannda der-
tKk radyosu olduğu biliniyflr.
Bunlardan 120 kadan Öz-
gür Radyolar Ulusal Konfe-
derasyonu adlı bir dernekte
toplanmışlardır. Devletin
kestiği vergilerden oluşmuş
radyofonik destek fonlann-
dan yardım alırlar. Radio So-
leil bu çerçevede 80'lerde
Marsirya'da kurulmuştur. Ya-
yınlan içinde Arap, Berbe-
ri, Sırp-Hırvat ve lehçeleri ile
üç ayn yayın yapmaktadır.
Türkçe yayınlan ise 91 'e da-
yanır. 91'de başlattığım bu
yayınlar bildiğimiz kadany-
la Fransa'da 6 yıldır yaşaya-
bilmiş tek Türkçe yayındır.
- Yayının iceriği hakkın-
da konuşabilir misiniz?
UH. - Son gelen bir göç
grubu olan Türklerin Fran-
sızca bilmemelerinden. kar-
şılaştıldan uyum zorlukla-
nndan ötürü onlara anadil-
lerinde hitap etmek, Fransız
yasalannı ve olup bitenleri
onlara anlatmak ana amacı-
mızdır. Dolayısıyla Radio
Soleil Türkçe yayınlan bir
cins laboratuvarniteliğinde-
dir. 60 bine yakın Türk ve
Türkiye kökenli insanın ya-
şadığı Paris bölgesinde 15
bin ile 20 bin civannda dü-
zenlı dinleyicisı var Radio
Soleil'in.
nın acısını taşıyor içinde bu adam. 'Şim-
di sevmenm ustası oldum" diyor. Aşkı ve
sevmeyi yaşamanın bılinçlı bır olay ol-
ması gerektiğıni düşünüyorum. rastlantı-
sal değil. Aşkta yalnızca başlangıç, o ilk
çarpışma ve elektıriklenme anıdır rastlan-
tısal olan. Ondan sonra kendimiz ve bir-
likte olduğumuz insan için göstermemiz
gereken bılinçlı bir çaba vardır. Aşkın us-
tası olunabilir; ama o zaman da aşkın ken-
disini tümüyle sizden çekme ihtimali var
tabii.
- "Savrulmalar"daki ana temalardan
bir digeri de iletişimsizlik. Kitapta birbiri-
ni anlamayan ya da anlamava çalışmavan
insanlar var. Sizce neden böyle olduk, ne-
den konuşami}'onız artık?
- tletışim çağında olmamıza ragmen bu
sorunu yaşamamız büyük bir tezat aslın-
da. Bunun kaynagında galiba yavaş yavaş
insanlann kendileriyle olan iletişimlerini
de koparmalan yatıyor. Eskiden en azın-
dan kendini tanıma çabası vardı insanda.
Şımdi herkes birbinnin yabancısı. Kimse
bir başkasına yüreğıni açma cesaretine sa-
hip değil. Bu yüzden de koşulsuz ve du-
ru ilişkiler kurulamıyor. Sistem, insanla-
n bir ıkiyüzlülük batağına sürüklemekte.
- "Önce Metaller Isımr" adhöykünüz-
de "kimselere söylenmemiş kanatlı söz-
cüklerle sevdım senı" diyor erkek. Söyte-
yemediklerimizi sö> leyebilsek her şey da-
ha güzel otmaz mı?
- Yalnızca kendi içimizden tekrarladı-
ğunız sürece onlar bırer sözcük bıle de-
ğiller. Sevgiyi söylemek çok önemli.
İnsanın özü değişmhor
- Gözlem ve içe bakışı başamla birieş-
tirdiğiniz "Savrulmalar"ın sosyal gönder-
meter taşıdığını da söylemek yanlış olmaz
değami?
- Bireyi toplumdan koparamayız. tnsa-
nın özü değişmıyor belki; ama toplumsal
yaşam sürekli bır değişım içinde. tnsanı
çevresine bağlamak zorundayım. Yazar
olarak, çağtmın tanığı ohnak gibı bır so-
rumluluğum var.
- Öykülerinizin içinde müziğin önemli
biryeri var. Brahms' dan.
^^^^~^~ Vıvaldfden ya da Türk
sanat musikisinden bir-
çokahnn \-apmissiniz. Ne-
dir mü/ik sldn için?
- Sanatlann birbirlerin-
den çok kopuk olmadı-
ğını düşünüyorum. Ede-
biyatın müzıkten, müzi-
ğin de edebiyattan des-
tek alması gerekiyor ben-
ce. tkisi de birer ses ola-
yı. Anlattığım duyguyu
desteklemek için müzi-
ğe ihtıyaç duyuyorum.
Ve kadın_.
-"lsaGüllen" adhöy-
künüzde "Kadın milleti
Allah'tan bile güçlüdür.
Neden Allah'ı değil de
Havva'yı dınlemiş
Adem?" diyen bir bölüm
var. Sizce bugün Türki-
ye'de de yeterince güçlü
mü kadın?
- Şu an Türkiye"de de.
dünyada da bu kadar güç-
lü olmamasına karşın ka-
dın, kendi özünde çok
güçlü bir yaratık. Işte bu
güçten korktuklan için
tarih boyunca bütün din-
lerkadmı bastırmaya ça-
lışmıştır.
- "SavTulmalar"daer-
keklerin ağzından anla-
nlan, erkeklerin baJoşını
yansıtan öyküler de var.
Bu anlamda yalnızca ka-
dınuı iç dünyasını tahlil
eden bir Idtap olmaktan
kurtulmuş "Savrulma-
lar". Kadından çok "in-
san" var öykülerinizde.
- Kadın yazarlann kıs-
tınlmaya çalışıldığı dar
boğazdan kurtulmak ve
kendimi de denemek için
bılinçlı olarak yaptım bu-
nu. Kadın yazann hep ka-
dını anlatması bekleni-
yor; oysa kadın yazann
öncelikle bir yazar oldu-
ğunun kabul edilmesi ge-
rekiyor.
-Pfekiu
Sa\Tulmalar"ın
sizin yazarlığıruzdaki ye-
ri ve yenfliği nedir?
- Savrulmalar, yazar-
lığımda ve daha geniş an-
lamda yaşamımda geldı-
ğım yeni birnoktanın ürü-
nü. Diğer kitaplanmı tz-
mir'de yaşarken yazmış-
tım: onlar. kendimi İstan-
bul'a savurmadan önce-
ki dönemin üriinleriydi-
ler.
Bilinçle savurdum ken-
dimi Istanbul'a. Burada
da savTulan insanlann en
çok bulunduğu bölgede,
Taksım'de yaşıyorum.
"Savruhnalar" adı da bel-
ki böyle ortayaçıktı. Bun-
dan önceki öykü kitapla-
nmda gelmek ıstediğim
noktayı bu kez yakala-
dım. Savrulmalar'ın ya-
şamımın bu dönemine
denk gelmesı bir rastlan-
tı değil kısacası. Izmir'de
yaşanan dar çerçevenin
kalıplannı Istanbul'dakır-
ma çabasının izlerini ta-
şıyor.
DEFNE GOLGESİ
TURGAY FİŞEKÇİ
Şairin Atlası
Borges'in Atlas'\ ülkemizde 1994'te yayımlan-
mış. (Mitos Yayınlan, Çeviren; Ergün Akça, Şiir Çe-
vırileri: Selahattin Özpalabıyıklar). Kitap, alıştı-
ğımız boyutlann dışında. Bir albüme benziyor. Ka-
pakta Borges'in Sultanahmet Camii önünde çe-
kilmiş birfotoğrafı var. Kitabın girişinde Borges, ya-
pıtın oluşum öyküsünü şöyle anlatıyor:
"Herkes, her bir kişi bir kâşiftir aslında. Her bir
kişi, acılığı, tuzluluğu, içbükeyliği, düzlüğü, kaba-
lığı, gökkuşağının yedi rengiyle alfabenin yirmi kü-
surharfinikeşfederekbaşlar, çehreler, haritalar, hay-
vanlar ve yıldızlara doğru devam eder."
"Yeryüzü üzerindeki şu hoş ikametimiz sırasın-
da Maria Kodama ile ben birçok yöre gezip bu-
ralardan büyük tatlar derledik. Ve bu yerier bize
birçok fotoğrafla birçok metin sundu."
Kitap, metinlerle fotoğrafların karşılıklı denge ve
etkileşimleriyle oluşmuş. Kimi zaman fotoğraf met-
ni, kimi zaman da metin fotoğrafı anlatıyor ama,
hepsinin de üstünde oluşan bir imgeler bütünlü-
ğü var.
Aslında yeryüzü köşelerini değil, buralann yarat-
tığı çağrışımlarla dogan imgeleri anlatıyor Borges.
Buenos Aires'te bir köşe, Reykavik'teki bir otel
odası, Atina'da görülen birdüş. Mısır'daki biravuç
kum, Cenova'daki birçeşme... Bunlann hepsi, ya-
zan, varoluş sorunsalına getiriyor. Onun Atlas'\ va-
roluşu anlama çabasının bir parçası. Sanki anlat-
maya değil, anlamaya çalışan yazılar bunlar.
Bizim flhan Berk'imizin Atlas'ı ise topraktan,
sudan fışkırmış gibidir. Sanki dünyanın bütün top-
raklannı, üzerindeki sokaklan, ağaçları, otlan an-
latmaklayükümlü duyar kendini. Sokaklarta birlik-
te insanlan, evleri, gelmış ve geçmiş her şeyi...
Istanbul'dan başlar, Haliç'i, Boğaziçi'ni, Üskü-
dar'ı anlatır. Derken araya ilgisiz bir ırmak girer: Tay-
mıs. Sonra döner Ankara'ya. Oradan Belgrad'agi-
der, Paris'e, Roma'ya, Mezopotamya boyunca
Arap topraklarında dolaşır, döner komşu Bulgar
kentlerini sayar.
SonraAtlas okurlarının abecesi sayılan sözcük-
leri arar, bulur, tanımlamaya girişir, şair kalemiyle:
Dağ nedir, ova, orman, yeryüzü, gökyüzü, sonra
su nedir, ağustos ne, şubat ne? Karaada'yı o yaz-
masa başka biri çıkar mıydı yazacak? Işte bunlar-
dır bir şairi benzersiz kılan.
Sonra resimler onun Atlas'm da yer bulur; Şe-
ker Ahmet Paşa'dan Turan Erol'a tablolar, Ha-
cı Bektaş Veli'nın bir resmine bakıp "Evi gibi yer-
yüzü" der. Piri Reis'i, Yahya Kemal'i, Safrye Ay-
la'yı anlatır bir coğrafyacının gözüyle.
Aşkın da coğrafyası anlatılmalıdır, sıra ona ge-
lin "Bağırdım sana birucundan göğün. Baktım dur-
du boralar. Döndü rüzgâr gülleri. Ozamandı gör-
düm yüzün dolaştı dağ üstlerinde. Yaktı sönük
ateşleri."
"Seni ilk görüyordum. Deli otlar gibiydin. Bir
taşlıktın yürünen, keçiyollanydın bizim bu ıssız bi-
zim bu yalnız dünyamızda."
Atlas'\n\n son bölümünde, kendi coğrafyasına,
yaşadığı yöreye döner şair, Halikarnassos denilen.
Denizleri vardır. başka deniztere benzemeyen, an*
latılacak; sokaklan, evleri, otlan, bahklan, koylan...
Bir pazar gününü, böyle, elimden iki yazann çok
farklı dünyalar sunan atlaslanyla geçirdim. Biri da-
ha çocukluğunda Britannica ansiklopedisini oku-
yarak yetişmiş bir kütüphane yazarının, öbürü çır>
lak ayaklarla büyümüş, sokaklan seven bir şairin.
Rus komedyen Yury Nikolin'in
yaşamı tehlikede
• Kültür Servisi - Moskova'nın sevilen komedyeni
Yury Nikolin yaşam mücadelesi veriyor. 75 yaşındaki
Nikolin, geçirdiği kalp ameliyatından sonra
yaşamımn tehlikeye girmesi nedeniyle Fodorine Tıp
Merkezi'nde tedavi ediliyor. 1950'li yıllarda
Moskova Sirki'nde palyaçoluk yapan Nikolin, 1958
yılında, halen Rus televizyonlannda gösterilen birçok
komedi fılminde rol aldı. 1967 yılında "Caurasian
Prisoner", 1969 yılında "Diamond Arm" gibı
filmlerde rol alan sanatçı. 1984 yılında Moskova
Sirki'ne yönetmen olarak geri döndü.
Yönetmenliğinın yanısıra Rusya'da bir televizyonda
komedi programı sunan Nikolin, filmlerde
seslendirdiği "Ah It's All the Same to Us" ve
"Brilyantovaya Ruka" gibi parçalarla da Rus
izleyicilerin gönlünde taht kurdu.
Beyoğlu Sineması'nda bu hatta
• Kültür Servisi - Beyoğlu Sineması'nın toplu
gösterim niteliğindeki Yaz Şenliği süriiyor. Şenlik
kapsamında bugün "Köprüüstü Aşıklan", yann
"Baraka'". cuma günü "Rezervuar Köpekleri",
cumartesi günü "Dalgalan Aşmak" pazar günü de
"Olağan Şüpheliler" adlı filmler izlenebilir.
KÜLTÜR» ÇtZİK
KÂMİL MASARACI