29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
13 AĞUSTOS 1997 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA KULTUR 11 ALLECRO EVİN ÎLYASOĞLU Çağımızın en büyük piyanistlerinden Sviatoslav Rihter, 1 Ağustos 1997 günü 82 yaşında Mosko% ı a'da öldil Rihter'in son konserlerinden binsi de Cemal Reşit Rey Salonu'ndaKasım 1993"te yeralmıştı. Is- tanbul'a ilk gelişinden tam otuz yıl son- ra. Bu konsere tanık olmak bile tarihi bir olaydı. Doğal ki yaşının verdiği yoğun- lukla belleği yeterince güçlü değildi, no- ta ile çahyordu. Ve şöyle biraçıklama ge- tirmışti: "Birçokyapıüöylesineçokçal- mışnm, övlesine benim olmuş ki belki de dinamiklerin (sesteki yüksdip alçalmala- nn) aslına bağlı değUim aruk. Tam nere- den başladığını, bestecinin tam hangi nok- tada doruk istediğini doğnı olarak vere- bflmek içio nota kuDanmayı yeğ tutuyo- rum" diyordu. Son zamanlardaki her konserinde olduğu gibı İstanbul resitalin- den de bir süre önce kaygılar başlamış- tı: "Ya son dakikada çalmaktan cayarsa, ya konseri iptal ederse!" Cemal Reşit Rey Salonu, işı garantiye almak için sanatçı- nın öncekı durağı olan Atina"ya bir Li- musin gönderdi. Çünkü uçağa binmeme- si de ayn bir sorunuydu. Hep gemilerle arabalarla ulaşımı sağlanıyordu. Rihter, bu gelişinde Istanbul'da iki re- sital vermişti. İlk dinletide J. S. Bach'ın Prelüd ve Fantazilen; Beethoven'ın Pate- tik Sonatı ve Schubert'ın Gezgın adlı fantezisini, ikinci gece ise Norveçli bes- teci Grieg'in 150. doğum yıldönümü ne- deniyle baştan sona onun lirik parçalan- nı sesleiKÜrmişti. tlk resitalin ardından yaz- dığım yazı, onu dinlemekten ne denli et- kilendiğimin göstergesıydi: "Karanlık sahnede küçük san bir ışık pjyanonun tuşlannı ancak aydınlanyor. Oniinde notasıy la, piyano kapağuun ya- nm arahğmda Sviatoslav Rihter'den J. S. Bach dinliyoruz. Ahşagelmediğiıniz bir yorum: Piyanonun sesi bazen bir klavse- ne bazen birorga dönüşüyor. Yüzünde hiç- bir anlaüm vok. Ne çalarken ne selamlar- ken. Bir büst gibi sessiz ve donuk. Salon- da bir nlsımlı esintL, bir büyülenmiş ses- sidik var. Sanki piyanodan değü. bedenin- den yükselen birsonorite. Seksenine mer- , soyadı gıbi Alman diven dayamış bir koca çınar, tam altmış yıldır. 1934'ten bu yanaçağımızın piyano yorumuua ışık tutmuş. Bir zamanlann dünyavı sarsan Rihter'i değil doğal ki. Yülar yıh çahp kendiyle ödeştirdigi yapıt- larda tempo değiştirmeye. kendine özgü yorum oetirmeje bestecisi gibi hak tanı- yor, bir filo/of edasında. Beethoven'ın Pat- hetique Sonaü'nda ağır tempolu bir Ron- do dinliyoruz,ama arüko Rihter'in ohnuş. Beethoven'ın olduğu kadar. Hatta yanhş bastığı akoriar bile onu bu yönden temi- ze çıkanyor. Schubert'in Gezgin'inde ka- natianıp uçuyor sanki. Ve bis olarak bir sonraki gecenin programından ödünç ahp Grieg'in lirik parçaianndan ikisini çah- yor."(10 Kasım 1993 - Cumhunyet) Konser sonrasında pek çok söylenti dolaşmıştı: "Arük iyice yaşlanmış, par- maklan titrivor! Nasd bir Bach \orumu bu böyle! Ne de oba yıDardır ruhsal so- runlan var. baksamza son Füg'ü geri ge- lip baştan çaldu esti aklma. Arük çok en- der çılayormıış sahneye. Orkestra ile hiç çalmryormuş. Ne basınla ne dinleyicisi ile ilişkisi kalmış. İnsanlardan kopmuş." Hat- ta hıç çalmasa daha ıyı dıyenler bile çık- tı. Oysa Rihter'i tüm bu gerçeklere kar- şın dinlemek tarihi bir olaydı. Son yıllarda içine kapanmışü Rihter. yıllardır kımseyı görmek iste- miyordu. Ne söyleşi yapıyor, ne kutlama alıyor. ne de onuruna venlen çağnlara ka- tılıyordu. Onun bututumuna kızan birga- zeteci, "Adı gibi Rus, soyadı gibi .\lman; ilkelerinden ödün vermeyen kaskan bir adam" olarak söz etmişti. Rihter'e İs- tanbul konserleri sırasında biz de ulaşa- madık. Ancak onunla her yere giden ltal- ıyanonun sesı bazen bir klavsene bazen bir orga dönüşüyor. Yüzünde hiçbir anlatım yok. Ne çalarken ne selamlarken. Bir büst gibi sessiz ve donuk. Salonda bir tılsımlı esinti, bir büyülenmiş sessizlik var. Sanki piyanodan değil, bedeninden yükselen bir sonorite. Seksenine merdiven dayamış bir koca çınar, tam altmış yıldır, 1934'ten bu yana çağımızın piyano yorumuna ışık tutmuş. yan emprezaryosu bayan Milena. bize yardımcı olmuştu. Milena, tüm program- lan düzenliyor, ısteklerinı ilgılilere ileti- yor ve onun adına basından gelen soru- lan yanıtlıyor, bir yerde onu dış dünya- ya bağlıyordu. Istanbul'dakı resitalleri ile ılgılı sorulanmızı yanıtlarken Milena'dan pek çok şey öğrendik. Rihter, Amerika'yı hiç sevmiyordu. Aynı eşi ile yıllardır Moskova'da yaşıyor, bu yaşına karşın sü- rekli turneler yapıyordu. Hatta bir önce- ki yıl 120 konser verdiğini duyunca şa- şırdık. Onlü orkestralann programlan çok önceden yapıldığından ve Rihteruzak vadeli programlar yapmak istemediğın- den artık orkestra ile çalmıyordu. Yakın yıllarda geçirdiği by- pass ameliyatı ile 6 damarı değişmiş. Sağlığma özen gös- termesi gerekiyordu. Aynca orkestra ile çalmanın gerilimini ve de şefleri sevmi- yordu. Son yıllarda anlaştığı tek şef Esc- henbach olmuştu. Onu insanlardan uzak tutmayı başaran Bayan Milena ekliyor- du: "Ne gazete okur ne de TV izler. Top- lumdaki kargaşadan, politikadan, savaş- lardan nefret ediyor. Piyanosunun dışın- da onu ilgilendiren hiçbir şey yok gibL Iti- tap okur, ama gazete asla. Sanki gazete- nin boyası ellerini küietecek gibi tiksinir. Dolayısıyla toplumsal hiçbir şeye katü- mak istemiyor. Partfler. kokteyDer, hepsin- de konuşulan boş boş şeyler onun için. Boş konuşmaya zorunlu olmaktan nefret ediyor. Bir Clavinova'sı var. piyano ben- zeri bir klavye. Her gün saatierce onunla çabşır. Sessizce çalmaya, kunsevi rahatsız etmemeye özen gösterir. Neredej'se üç aj- da bir hâlâ yeni bir eser katar program- lanna. İstanbul'da çaldıgı Bachlar yepye- niydi Grieglcr de bu yıl kabldı dağarcı- ğuıa. Cemal Reşit Rey Salonu'ndaki pi- yanolann ikisini de beğenmedi. Çok yeni ve henüz açılnıanuş olduğunu söyledi. Va- maha ona çoğu yerde piyano taşıyor. Bu kez de adamlannı gönderdi akort için." Bu arada genç pıyanistleri de izlediğını öğreniyoruz. Omeğin Gavrilov'u çok be- ğeniyordu. ama artık fazlasıyla popüler olduğunu, piyano dünyasında yeterince yoğunlaşmadığını söylüyordu. MeBkof u ve Dezsö Ranki'yi çok beğeniyordu. Rihter'in ressamlığı Aynı zamanda çok iyı bir ressammış Rıhter. Hatta Kokoschkaonun için "Eğer piyano çalmasay du çağımızın önde gelen ressamlanndan biri olurdu" demiş. Ken- di resımlerinın yaru sıra tüm dünyadan top- ladıgı büyük bir sanat koleksiyonuna sa- hıpti. 1993'te Moskovatia açılan Puşlan Müzesi'nin bir bölümü Rıchter'e ve ko- leksiyonuna aynlmıştı. Rihter her şeyin özünden. saflığından şaşmasınakarşıydı. Yaldızlara. süsleme- lere, yapay da\Tanışlara, sıradan şeylere yer yoktu onun dünyasında. Bu nedenle olacak. Istanbul'un 30 yıl önceki halini, o gizemlı tadını bulamadığından yakın- mıştı... Su 'aziz'dir, ekmek ^bereketli'...AHMETSAY ANKARA - Dünyanın en öaemlı yanşmaların- dan biri olan "YoungCon- certArtists" (Genç Konser Artistleri) yanşmasında bu yıl Avrupa bınncıliğinin en güçlü adayı, genç piya- nistimiz Emre EBvar. Bi- lindiği gibi bu yarışma; Avrupa, Asya ve Amerika kıtalanndaki üstün yete- nekleri bulup çıkarmak ve dünya müzik piyasasına armağan etmek amacıyla Leipzig. Tokyo ve New York'ta gerçekleştiriliyor; sonra da "dünya birincili- ği" için "kıtalararası fi- nal" yapılıyor. Yirmi bir yaşmdaki pi- yanıstimiz Emre Elhar, yanşmanın "Avrupa aya- ğTnı kazanırsa fınali bü- yük olasılıkla alacaktır. Kusura bakmaym, "at ya- nşı" anlatır gibi yazıyo- rum, ana ne yapayım. ya- nşmanın kapsamı beni bu anlatıma zorluyor. Üstelik konkurun Asya ve Amerika "ayak"lannı küçümser gıbi gözüktüm; hayır, Japon, Koreli, Ame- rikalı, Kanadalı, ne bile- KÜLTÜR • SANAT yim, Brezilyalı ve Vene- züellalı üstün yetenekli gençleri görmezlikten ge- lemeyiz. Yine de "Avnı- pa gekneği''nin ağır basa- cağını düşünüyorum. Leipzig'de yanşacak Leipzig'de 8 eylülde baş- layacak Avrupa yanşması- na bu yıl 560 yetenek bav vurdu. Referanslann de- ğerlendirilmesi sonucun- da bu sayı 150'ye düşürül- dü. Emre de yanşmaya ka- bul edilen pıyanistlerin içinde. Onun referanslan şöyleydi: Ankara Devle Konservatuvan. Prof. Kâ- muran Gündemir ve Al- man de\ let bursu smavını kazanmış olması. Alman- lann DAAD bursunu 40 kişilik Almanjürisinin ona- yıyla kazanmış olmak. ta- biiki i *uluslararası''biröl- çüt: oysa bu başannın kay- nağında yine konservatu- var ve Gündemir bulunu- yor. Bütün dünya, bu gerçe- ği biliyor \e Ankara Dev- let Konservatuvan ile Gün- demır'ın adı geçince akan sular duruyor. Tenç piyanist Emre Elivar, dünyanın en önemli müzik yanşmalanndan biri olan Genç Konser Artistleri'lerinin Avrupa birinciliğinin en güçlü adayı... Leipzig, Tokyo ve New York'ta gerçekleştirilen bu yanşma, Avrupa, Asya ve Amerika kıtalanndaki üstün yetenekleri bulup çıkarmayı amaçlıyor. Heyecan v encı bir olgu! Kusura bakmayın, duygu- dan duyguya geçiyorum, ama bu iş Avrupa Birli- ği 'ne üye olmaya hiç ben- zemiyor: Türkiye müzik- te favori! Bilinç çahşması Sevgılı dostum Erhan Karaesmen, bu yanşma- nın 1995 yılında yapılan kıtalararası finali öncesin- de Fazıl için "ben yanlış ata oynamam, kazanır" demişti. Karaesmen, hem Fazıl'ın gelişim çizgısinı başlangıçtan ben dıkkatle izlemişti hem de dünya öl- çeğınde yetenekli piyanist- lerin \asiflanru genelde ta- nıyor ve karşılaştırma ya- pabiliyordu. Ben de şim- di şunu söylüyorum: Bu yıl Türkiye'nin "doğnı at"ı Emre Elivar'dır. Çünkü Er- han Karaesmen'in "gerek- çe" olarak gösterdiği daya- naklar yine geçerlidir. Emre, aynı çizgiyi izle- miştir: Konservatuvar, Gündemir. DAAD bursu başansı. Hatta şunu da söy- leyebilirim: Bu çizgide Emre daha "çileB" bir yol- dan geçmiştir; çünkü onun döneminde konservatuvar- da nedense "üstûn yete- nekli çocuklariçin özelsta- tü" uygulanmamıştır; ho- cası Gündemir'le sürdür- düğü "hızb ve yoğun eği- tim"i üç kez sıruf atlaya- rak gerçekleştirmiş. son- ra bir de master yapmıştır. Bence Emre'nin asıl avantajı. konservatuvarda parasız yatlı okuyup kara- vanaya kaşık sallamasıdır. Hadi oğlum Emre, göster farkını! Daha ilk "akor"da bu fark anlaşılacaktır. Aç yüreğini ve anlat farkını! Şınl şınl akıt şiirini! Unut- ma, su "aziz'Mir. ekmek "berekeffi." Kuraldır. "yal- nız çocuklar"a gülümse- nir. Koş Emre! Şimdi her- kes arkanda! Yurdunun en- telektüel birikimi, bütün ileri insanlık arkanda!.. Nereden aklıma takıl- dıysa şunu merak ediyo- rum: Yeni Kültür Bakanı acaba bu duygulan payla- şabilir mi? 293 89 78 (3 HAT) Emre şu anda Dresden Konservatuvan'nın küçük bir çalışma odasında piya- nosuyla baş başa. Yorul- duğu zaman tabureden kal- kıyor, geriniyor, pencere- den bakıyor. Elbe Nehri kıyısında yürümek çekicı geliyor ona. Bir köprünün üzerinden geçerken bütün kıvançlan tek başına yaşa- yabildiğini düşünüyor. Se- rin ve ıslak bir riizgâr yü- zünü yalıyor. Artık "gûncel" olan her şeyden annmış durumda: Bach / Partita, Bcethoven / Appassionata, Schumann / Senfonik Etüdler... Yürür- ken "bilinç çahşması" ya- pıyor. Telefonda ona "çok ça- hşma, pry-anoyıı özle" diye öğüt verdım, "o en derin- de olan var ya, pençelerin- de onu kavra, çek çıkart" dedim, (bir yandan da eli- mi karnıma bastırmış. ora- dan bir şeyleri yukan it- meye çahşıyordum.) "Ta- mam. dûn ormanda gezin- dim" dedi. "Yanşma ön- cca son üçgünpiyanoyayu- mulma sakın, derinJerde- kmilaşkırt" diye uyardım. "Ne önerirsin amca?" "Dostoyevski oku! Mar- maladov, Sonya, Raskolni- kov! Haa. bana bir de fo- toğrafgönder..." Bu kumaş bizim! Anlaşmıştık. Oysa Em- re'den çıka çıka "vçsikahk" bir fotoğrafgeldı. Avrupa yanşmasına katılan bir pi- yanistin elındeki fotoğraf bu mu olmalıydı? Sevgili Cumhunyet okurlan, siz bu fotoğrafi tanırsınız. Bü- tün "vesikahk"lar gibi bi- raz buruk, ortak, küçük bir resimdir. "İddiasız" gibi görünür, hiç belli olmaz, fotograftaki bu çocuk, dağ- lan devırir! Biraz da "yok- tan var etme"nin belgesi- dir. Kurtuluşun, kuruluşun fotoğraflannı düşünün, ne kadar gösterişsizdir... Ta- rih bilinçle yazılır. fotoğ- rafi arkadan gelir. Yirmi bir yaşmdaki Em- re Elivar, girdiği yanşma- lan belki bu yıl kazana- mayabilir. Ama gelecek yıl. ertesi yıl, dış basmda onun boy boy fotoğraflan çıkacaktır. Hıç kuşkum yok, bu "kumaş" bizim! Onunla tüm ınsanhk övünecektir. ÇIKHAVATİYATROSU 15-16-17-AGUSTOS 1997 GEDİZ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ HÂKİMLİĞİ'NDEN EsasNo: 1997-94 Davacı Maliye Bakanlığı Vekili Av. Olcay Çaldirik ta- rafindan davalılar Nizamettin Çoban ve Selin Ruso aleyhlerine açılan muvazaalı devir ışleminin iptali dava- smda, davalılardan Selin Ruso'nun adresi yapılan tüm tahkikatlara ragmen tespıt edılememiş ve kendısıne da- va dilekçesi tebliğ edilememiştır. Davacı vekili, davalıiar aleyhıne açmış olduğu muvazaalı devır işleminın ıptalı davasında Lıden Madencılik Sanayı ve Ticaret Limıted Şirketi'ni, Nizamettin Çoban 21.6.1993 tarihinde şirke- ti kurmuş olup kendisine ait nomınal değen 270 000.000 TL. olan 2700 adet hisseyi diğer davalı Selin Ruso ara- smdaki devir işleminin iptalını talep etmıştir. Davalı Se- lin Ruso'ya adres yetersizliği nedeniyle dava dilekçesi- nin ilanen tebliğ edilmesine karar verilmış olup. duruş- ma 16.09.1997 günü saat 10 15'e talik edilmiştir. Davalı Selin Ruso'nun işbu ilanın yayın tarihinden iti- baren tüm delıllennı duruşma gününe kadar bildirmeniz veya ibraz etmeniz, duruşmada bizzat hazır bulunmanız veyahut kendinizi bir vekille temsil ettirmeniz, aksı tak- dirde tahkikat ve yargılamaya yokluğunuzda devam edi- lecegı ve hüküm venleceği ıhtar olunur. (HUMK. 213, 377. mad.) İşbu ilan duruşma günü ve dava dilekçesi tebhğı yen- ne geçmek üzere ilan olunur. Basın: 35099 Saim Akçıl Fılibe'de • Kültür Servisi - Bulgaristan'daki Uluslararası Filibe (Plovdiv) Festivalf ne davet edilen Saim Akçıl. 15 ağustos akşamı Filibe Devlet Opera Orkestrasf nı yönetecek. Bulgar solistlerin katılımıyla tamamen Bach'ın yapıtlannı seslendinleceği konser aynı zamanda radyodan naklen yayımlanacak. Filibe'deki bu konser geçen yıl ABD'nin Los Angeles kentinde Saim Akçıl'ın yönettiği konserleri izleyen Bulgar şef N. Todorov'un daveti üzerine gerçekleşti. Fayton öykü dergisi çıkıyor • Kültür Servisi - Mayıs 1997'de yayın hayatına başlayan Fayton dergisi. Ocak 1998'de. Fayton öykü dergisini de çıkaracak. Ağırlıklı olarak genç öykücü ve incelemecilerin yapıtlanna yer verecek olan derginin bu sayısında seçici kurul, Adnan Özyalçıner, Ruşen Hakkı ve Necatı Mert'ten oluşuyor. Seçici kurul, her sayı ıçın farklı ısımlerden oluşacak. Öykü ve incelemeler, çift aralıkla daktılo edilmiş ve dört kopya olarak gönderilecek. İncelemeler için sayfa sınırlaması yok. Öyküler ve incelemeler en geç. 15 ekım tanhıne kadar, kısa bir özgeçmişle beraber. Fayton Öykü Dergisi, Murat Kurt P.K. 6 41001 Izmit Kocaeli adresine gönderilebilir. Linda Sterling kansere yenildi • Kültür Servisi -1940 ve 50'li yıllann sınema dünyasının ünlü ısmi Linda Sterling, kansere yenik düştü. California'da doğan Sterling 75 yaşındaydı. Kariyerine model olarak başlayan Sterling, 1944 yılında "Republic Pıctures"ta oyunculuğa başladı. tlk olarak kısa macera fılmlerinde rol alan oyuncu daha sonralan, "Zorro's Alark Whıp". "TTıe Tiger VVoman" gibi macera filmlerinde ve "Chernkee Flash", "The Shenff of Cımarron". "The San Antonio Kıd" ve "Vıgilantes of Dodge City" gibi filmlerde rol aldı. 1953 yılında yönetmen ve yazar Sloan Nıbley ile evlenen Sterling, ismini Linda Nibley olarak değiştırdı. Daha sonraki yıllarda ıse Los Angeles'ta bulunan Alendale Koleji'nde lngiliz Dili ve Edebiyatı derslen verdı. Yoko Ono 'Beaües'ın filmi için anlaşma imzaladı • Kültür Servisi - John Lennon'un eşi Yoko Ono, Lennon'la yaşadıklannı film haline getirmek üzere Colombia Pictures ile 45 milyon dolarlık bir anlaşma imzaladı. Ono aynca Lennon'un "Imagine". "Gi\e Peace a Chance" gibi parçalannın haklannı da sözleşmenin bir parçası olarak Colombia Picrures'a devTettı. Film, şu an 64 yaşında olan Yoko Ono'nun Beatles'ın ünlü ismi John Lennon ile tanışmasından 1980 yılında vurularak ölümüne kadarki yaşamını konu alıyor. John Lennon'u canlandıracak olan oyuncu ıse sonbaharda seçılecek. Beatles'ın dağılmasına neden olduğu gerekçesıyle suçlanan Yoko Ono, Lennon'un yaşamını konu alan filmle bu tartışmalan yeniden gündeme getirecek. Paul McCartney de, sözleşmenin sonucunu alavcı birtavırla inceliyor Öbson'ın son îHminin prömiyepi yapıMı • Kültür Senisi-Mel Gibson'ın son filmi "Conspiracay Theor>"nin Avrupa prömiyen gerçekleşti. Sanatçı filmde paranoyak bir taksı şoförünü canlandınyor. Jon Bon Jovi, Jay Kay. Chris Eubank ve Pierce Brosuan gibi sanatçılann yer aldığı ilk gösterime filmin kadın oyuncusu Julıa Roberts katılamadı. Gibson. basına yaptığı açıklamada rolü için özel bir araştırmaya girmediğıni, ıçindeki taksi şofor kendılığinden açığa çıktığını belirtti. CRR'de Hindistan gecesi • Kültür Servisi - tstanbul Hindistan Başkonsolosluğu; Hındistan'ın bağımsızlık günü olan 15 ağustosta henüz yeni kurulmuş olan İstanbul Hint- Türk Dostluk ve Kültür Derneği'nin de katkılanyla Cemal Reşit Rey Konser Salonu'nda bir gece düzenleyecek. "5000 Yıllık Medenıyete Bir Bakış' başlığında gerçekleştırilecek olan gösten. Indus Vadisi'nden günümüzün bağımsız Hindistan'ına kadar olan bütün medeniyet sahnelerinin sergileneceği bir kostümlü ses ve görüntü programıyla gerçekleştirilecek. Gecede aynca, Hindistan'm güzellıklen, müzıği ve yemekleri hakkında bilgiler de izleyenlere sunulacak. Özkök 'Artakalan Zamanda' ile YKY'de • Kültür Servisi - Ertuğrul Özkök'ün gazete yazılannı topladığı ",^rtakalan Zamanda'" adlı kitabı Yapı Kredi Yayınlan'ndan çıktı. Hürriyet gazetesi yazan ve genel yayın yönetmeni Özkök'ün kitabmda topladığı pazar yazılan, ''kamu meselelerini, siyasetı, mesleki sonınlan bir kenara bırakıp. kafasına başka şeyleri taktığı anlarda", yanı kendi arta kalan zamamnda kaleme alınmış. Filmlerden eski İzmir'e, şarkılardan aşklara geçmışin ve geleceğin portresini çizen yazılarda kendisiyle hesaplaşan ve banşan bir insanın ve bir ülkenin gerçek öyküsü anlatılıyor. BUGÜN • İFSAK'ta saat 19.30'da İstanbul'u Fotoğraflayanlar Grubu Etkinliği görülebilir. • RLMELİHİSARI KONSERLERİ kapsamında Rumelihısarfnda saat 21.00'de Nükhet Duru konseri izlenebilir. Oz musürinüzin tek mirasçısı VEYS FM 87.7
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle