Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 27 TEMMUZ 1997 PAZAR
8 PAZAR YAZILARI
Rusya'nın Tansu Çiller'e ihtiyacı var
Düşenin dostu olmazmış. Baktım son
gelen Türkiye gazetelerine. birkaç
"sadık" kalemın dışında herkes Tansu
Çiller'e yükleniyor. Çiller'Ie ilgili
soruşturma ve iddialann yankısı
binlerce kilometreden taştı ve
Moskova sınınnı bile aştı. Rusya
basını konuya sıkça yer venyor.
Türkiye ile ilgili Ruslar sanki her
zamankinden daha bir pür dikkat.
Hatta sokaktaki adam bile Çiller"in
yazgısına ilgisiz değil.
Bindiğim taksinin şoforû klasik bir
"Nerelisin, içinden mi?"
muhabbetinden sonra sözû Çiller'e
getiriyor:
- Yahu ne güzel kadındı o! Ne
yaptınız, hapse mı attınız?
- Hayır, en azından şimdilik öyle bir
şey yok.
- Niye uğraşıyorsunuz o sempatik
Turçanka (Tiirk kadını) ile?
- Sempatiklik her zaman masumlukla
çakjşmıyor.
Ne diyeceğini anladım. ama boş laf
bunlar! Artık yemeyen politikacı yok.
Bize düşen, yiyicilerin içinde en
iyisinı ve en güzelinı seçmek. Bir
Türkolog, düşüncelennı "*daha
bilimsel" bir jelatine sararak önüme
sürüyor:
- O kadm sizin Batı'ya dönük -
yüzünûzdü. Kadın-erkek eşitliğine
verdiğinizönemdi. Çağdaşlık
kimlığinizdi. Eşi söze kanşıyor:
- Hem ne kadar aydınlık bir yüzü
vardı. Hep gülümserdi. Üstelik
sanşındı. Sanşın mıydı. "sanşınca"
mıydı? Bir meslektaşımızin dediği
gibi "tombulca bir güvercıne ' mi
MOSKOVA
HAKAN
AKSAY
benzerdi? Durmadan - ve özellikle de
iyice sılüştınldığında - gülümsemesi,
bir Tiirk gazetesinde okuduğum
psikolojik tahlıllerin ışığında Çiller'ın
"duygusal oynak" (bu. çamur atma
değil, olur olmaz zamanlarda
gülenlere takılan bilimsel biradmış)
olduğunu mu gösteriyordu? Bütün
bunlara girmek niyetinde değilim.
(Aynca Çiller'Ie ilgili neden geçmiş
zaman kipi kullanıyorum ki!) Çiller
hayranı Ruslarla tartışma heyecanı da
taşımıyorum. Benim dikkatımi çeken,
Ruslann Çiller'e ne kadar hayran
olduklan. Bunun nedeni, yüzyıllar
süren Türk-Rus savaşlanndan ve türlü
gerginlilderden sonra. 1993
sonbahannda ve birkaç ay önce
Moskova'yı ziyaret eden devlet
yöneticisi Turçanka'nın estirdiği
"'yeni imaj" rûzgârlan mı? Yoksa
kendi siyasal arenasında da pek kadın
bulamayan Rusya'nın, özlemini başka
ülkelerde arayarak çeşitli "'demir
ladylere " vurulması mı? Belki de
Rusya'nın Çiller gibilerine ihtiyacı
vardır, kimbilir.
Ama kesinlikJe eminim, Rusya
halkının Bayan Çiller'e gösterdiği
sempatide, Bay Çiller'ın Rus
mafyasıyla ilişkili olduğu iddialannın
hiç mi hiç payı yoktur. Herneyse!
Bizde yorum yok. Bizden yalruzca
dikkat çekmesi!
Burada böyle yüce bir sevgi var! Kim
ABD casusudur, kim değildir; onu da
bilemeyiz. Günahlan boynuna! Ama
bir gün başı sıkışıp da uzakJara
gitmeye ihtiyaç duyarsa, yalnızca
ikincı pasaportunun memleketini
düşünmesin! Rusya'da geniş bir
hayran kitlesi var; unutmasın! Hem
buralarda yolsuzluk falan gibi şeylerin
davası olmaz. Vallahi. bir-iki yılı sakin
atlatabilirse milletvekili olup
Duma'ya gırebilir; hatta bir zamanlar
"S-300'leri satmayacaksın demedim
mi sana" dıye masasını yumrukladığı
Viktor Çernomırdin'in yerine
başbakanlığa bile gelebilir. Bizden
söylemesi. Bızde yorum yok.
Kanada 130 yaşında
TORONTO
ENGİN
AŞKCV
1535 yılında puslu bir sonbahar sabahı.
şimdı Quebec City dıye anılan kent
dolaylannda Kanada'ya ulaşan Fransız
Amirali Jacques Cartier, kendisinin
Hindistan topraklanna ayak bastığını
sanıyordu. Hatasını kısa sürede anladı
Amiral Çartier. Beraberindeki
gemicilerle kıyıda yürürken karşısına
çıkan Kızılderililer, Amiral Cartier'i
dostça selamladıktan sonra sürekli olarak
"KANATA" sözcüğünü tekrarlıyorlardı.
Huron Kızılderililerinin dılinde "Bizim
oturdugumıız köy" anlamına gelen
"KANATA" sözcüğü, birkaç yıl sonra
basılan dünya haritalannda,
KANADA'ya dönüştü ve ülkenin adı
oldu. Daha sonra gelen Ingılizlerin
öncülüğunde çift kökenli yepyeni bir
ulusun doguşuna tanık oldu dünya. 1867
yılında, temelleri atılan Kanada. 130.
doğum gününü kutladı temmuz
başlannda.
Hoşgörüyü, varlığının öz ilkesi olarak
saptayan Kanada, çağdaş bir Babil
Kulesi'ni anımsatıyor şımdi. Korkusuzca
dolaşılan sokaklan. tertemiz caddeleri,
toplumsal güvencesı ve yaşam kalitesıyle
tüm evrenin imrendiği Kanada, çok
kültürlü yapısında, herkesin dostluk ve
banş ıçınde yaşadığı bir ülke oluşturdu.
lyi komşuluk duyusunun tüm canlılığını
koruduğu bu diyarda. trenler zamanında
kalkar. Çağnldığında. cankurtaranın kısa
anda yerine ulaştığı, hastanelerin ücretsiz
olduğu, doktor parasının var olmadığı bir
ülkedir burası. Uzlaşımcılığı ve hep bu
doğrultuda çözüm bulmayı. ulusal
karaktenne eklemış olan Kanada'da
camıler, sınagoglar, kiliseler. başka
dınlere ait çeşitli tapınaklar, banş ve
dostluk içinde yaşamanın. bir başka
tanımını belirler. Çok ıyi öğretmenlerin,
öğreten okullann "teşekkürsüz"
konuşmayan bir ulusun ülkesidir Kanada.
Yıllarca önce Amerika'daki esaretten
kaçan zenciler "ezgi" türü şarkjlannda
Kanada'yı "cennet" sözcüğüyle
anarlardı. llk Çın göçmenlerinin dilinde,
"Alün Dağ" diye anılırdı Kanada. Kendi
özkimliğinın tanımını bulmaya çalışan
Kanada'da, 10 bın yıl önce ülkeye
Asya'dan gelen Kızılderililer "iîk
göçmenler" sayılırlar. Fransızlar,
Fngilizler ve onlan bölüm bölüm izleyen
diğerleri "banşı ve hoşgörüyü" bir
yaşam biçimi seçen benzersiz bir ülkenin
yurttaşı olmaktan onur duyarlar.
Türkiye den ilk göçmenlerin 1900'lerde
ayak bastığı Kanada'da. Türk kökenli 40
bine yakın Kanadalı yaşar Yaşanan tüm
güçlüklere karşın Türklerin büyük
çoğunluğu aradığı mutluluğu bulmuştur
Kanada'da. Belirsizlık. güncel bir
kaygıdır, ama Kanadalı Quebec'teki
"aynlıkçılık" sorununun banşçıl bir
çözümle son bulacagına inanır. Ulusal
zenginliğin daha adil paylaşımı işsızlik,
çevresel annma. bölümsel yoksulluk.
ulusal gündemın önemli sorunlandır,
ama bılinçli toplum, önlemlerin
alınmasindan asla umutsuz değildir. 200
yıl kadar önce Kanada'ya "birkaç
dönümlük buzul diyan" gözüyle bakan
Fransız tmparatoru'nu anımsayan
Kanadalı şöyle diyor: "Gel de şimdi
gör.."
tkinci yurdum insancıl Kanada "Doğum
Cünün Kutiu Olsun."
Giyilen
yüzler
Yeni Zelandalı
moda tasanmcısı
Donna
Demente'nin
"GiyilebiBr Sanat
Gösterisi" adını
verdiği defilesi
büyük ilgi göriiyor.
Demente'nin
yapıüan çeşitli
ülkelerde
sergilenecek.
Gösterinin
Singapur
yolculuğunda en
büyük ilgiyi
tasanmcuun
"Pallas Athene"
adını verdiği
maskeli givsi
topladı. Bu ilginç
giysiyi Yeni
Zelandalı manken
Leonie Trathan
sundu. (Fotoğraf:
REUTER)
Sürgündeki şairlere Isveç'te ilgi yok"Sürgündeki son Türk ozanı" Ozkan
Mertdertlı. 23 temmuzda. tsveç'in en
büyük sabah gazetesinde bir yakınma
mektubu yayımladı. Başlığı
"Sürgündeki (exil) şairlere ilgi yok."
Arkadaşımızın sorunu neymış, merak
ettık, yazıyı okuduk. Şöyle başlıyor
anlatmaya: "hk şiir kitabım. Türkiye'de
1%9'da yayımlandığında yasaklandı.
Bir yıl sonra ordu iktidan ete geçirince,
bir askeri mahkeme taranndan 6 yıl
hapis cezasına çarpnnldım. Savcu 7
şiirûnle Türk Anavasası'nın 142.
maddcsine göre halkı isyana
kışkırttığımı saptadı. Askeri cunta için
dert açan bir şairdim. "68'deki öğrenci
hareketinde aktif bir liderdim \e
şürlerim. toplantılarda. mitinglerde ve
ünrversite işgailerinde kullaıııldı. Bir üst
makamdaki yargıya katümayarak aynı
gün Almanya trenine bindim."
Şairimizın sürgünlük serüvenı böyle
başlamış. Yazıda. sürgünlüğün ne
zaman bıttiğıne. "Marmaris'teld
adamın" zamanında bile Türkiye'ye
gidıp geldiğine değinilmıyor.
Velakin sorun başka;
ondan dinleyelim:
"İld yıl önce eştaı Karin bana,
şiüierimi İsveççe olarak yayımlayıp
yayımlamayacağıını sordu. Belki, dedim
ve çeviri şiirlerimi, ülkedcki on büyük
yaymevine gönderdim.
HepsL farklı nedenlerle olumsuz yanıt
verdL"
Şairimizin en ilginç bulduğu yanıt şu:
"_. güller, devrimler. kadınlann kırmızı
dudaklan, fazla dışa boşalımlar,
STOCKHOLM
GÜRHAN
UÇKAN
romantizm, dalgacıhk, aşın mizah,
Chagal'a özgü renkliük ve sürrealistçe
stiT geri çevrilme nedeni olarak
gösterilmiş. Isveç'in 10 büyük
yaymevine bu durumda başka bir
öneriyle gelmiş sürgündeki son
ozanımız. Kendisinden dinleyelim:
"Şair Magnus VVilliam Olsson'la
birlikte, iki dilli bir şiir antolojLsi
hazııiamavı düşündüm. Beş çağdaş
Türk şairini İsveççe'je, beş İsveçli şairi
Türkçe'ye çevirmek ve kitabı, aynı anda
hem bveç'te hem de Tûrkiye'de
vayımlamak istedik. Antoloji önerimizi,
İsveç'in en büyük 10 yayınevine
gönderdik ve hayır yamunı aldık.
Isveç'te böyle bir antolojiye gereksinme
olmadıgını belirttiler. Türkiye'deki en
büyük yayınevlerine telefon cttim. Hepsi
evet yanıtını verdL Ne var ki, İsveçli
yayınevleri olumsuz yanıt verdiği için
bir şey olnıadı."
Ama şaınmiz teslim olmamış; çeşitli
İsveçli kadın şairlerin 50 şiirini
Türkçe'ye çevirmış ve bunlar, ekım
ayında iki dilde YKY tarafından
Tûrkiye'de yayımlanacakmış. Güzel;
yazının bitişini aktarmamak.
sürgündeki son şairimize haksızlık
olur: "Yani komik bir şey, ama tsveçli
kadınlann en cüretkâr aşk şiirleri,
köktendinci bir hükümet taranndan
yönetilen bir iilkede yayunlanırken
Isveç'in kendi sürgündeki şairlerine
karşı gösterdiğı ilgisizlik yoğun."
Özkan Mert'ın yakınışı şu soruyla
bitiyor:
"Kimdir şiirin düşmanı?"
Bu kadar sürgünlüğe, bu kadar
pazarlamaya karşın satamamışsa
kendinı 10 yaymevine. gerçekten de
sormak gerek, hangi şiirin diye. Belki
de eloğlu bıktı kabak tadından ve hiç
de ilgılenmiyor. Pekin'dekı
karpuzcunun oğlunun neden
"hakkında arama emri olan adres
defterinin" üzerinde uyuduğuyla.
Küçük
çocuklan ne
yapalım?
PARİS
MİŞEL
PERLMAN
Çocuklann özgürlüğü
tartışılıyor şu sıralar
Fransa'da. Duyarlı bir
sorun elbette. Doğru
konuşahm: Zor bir
problem bu. Insan
haklan konusunun
karmaşık yanlannı
içeren bir atmosfer
içinde küçük çocuklara
sahip çıkanlann
yaklaşımı kimileri
tarafından
desteklenirken diğerleri
de karşı çıkıyor buna.
Lakin tüm taraflann öne
sürdüğü gerekçe,
kaynağını değişmekte
olan bir dünyanın içinde
buluyor.
"Küçük çocukkrdan"
söz edile dursun. bu
durumun ardında kimi
çıkarlar da günlük
siyaset sahnesinde şu
veya bu şekilde dikkati
çekmiyor değil.
Çocuklan korumak
elbette ki çok önemli ve
asil bir davranış. Nelere
ve kimlere karşı
korumak gerekiyor bu
çocuklan? Başıboş
gezenlere, bazı yerleri
yakıp yıkanlara, bıçak ve
tabancalan kolayca
kullananlara karşı...
Bunlan, anıden
karşınızda bulduğunuzda
kaygılanmamak
olanaksız. Yapacak
hıçbir şeyleri
bulunmayan.
tamamlanmamış
ınşaatlarda zaman zaman
saldıran "küçük
çocuklann" bu haline
artık çare bulmak
gereğini savunanlar, şu
son günlerde. sorunun
fakir semtlerde daha da
güçlü bir şekilde
gündeme geldiğini
vurguluyor.
"Küçük çocuklan"
korumak konusu
gündeme geleli pek fazla
olmadı. Bu problemi
irdeleyenler, sokaklarda,
gecelen bile başıboş
dolaşan çocuk sayısının
giderek arttığı
görûşünde. Buraya kadar
her şey tamam. Fakat
önceleri, sağ eğilimli
kimi belediye başkanlan,
aralannda danışmadan
ancak bırbırlerinden
ilham duyarak birer
karar yayımladı. Buna
göre bazı küçük farklar
bir yana. gece yansından
sabahın 6'sına dek tek
başına sokaklan
arşınlayan küçük
çocuklar karakolda
"banndırüryor.''
Söz konusu yöntem ne
denli doğru acaba? Işte
bu noktada, kimileri
olumlu karşılarken bu
önlemi diğerleri de
eleştiriyor. Belediye
polisinin devriye
otomobiline aldığı küçük
çocuklar adeta suç
işlemiş kışi havası içinde
ertesi sabah hayata
yeniden nasıl
başlayacaklannı
düşünürken bu yöntemi
paylaşmayanlar da, nasıl
bir çözüm
bulunabileceği
konusunda kafa
yormaktalar. Aslında
problemi gündeme
getirenler sağcı,
Gumhuriyet için Birlik
(RPR) Partısı'ne mensup
siyasiler. Kendilerine
soru yöneltildiğinde,
amaçlannın hiçbir
imkâna sahip olmayan
bu küçük çocuklara
sahip çıkmak olduğunu
belırtiyorlar. Ve de etkin
eylemin. onlan sokaktan
koparmayı olduğunu
vurguluyor. Çeşitli
tehlikelerin kol gezdiği
bölgelerde "toplama"
gereğine karşı çıksalar
bile polis tarafından
gerçekleştırilen eylemin
"dolaşun özgürtüğünü"
yok ettiği görüşündeler.
tşte alın size bir ikilem.
"Yiıkan baksam bıyık,
aşağı baksam sakaL" Her
iki taraf haklı da haksız
da. Bütün bunlann en
büyük nedeni, çeşitli
sosyo ekonomik
nedenler. Ya istihdam
sorunu? Çan mı dayanır
buna? Çalışan nüfusun
yaklaşık yüzde 12.5'i
işsiz. Iş ve Işçi Bulma
Kunımu deseniz,
doğrusu, umut kapısı
olmaktan oldukça uzak.
Böylesıne bir ortamda,
hem kendisine bakmak
hem de çocukJarıru
olumlu koşullar içinde
yetıştirmek ne mümkün!
Küçük çocukJannı
normal koşullar içinde
yetiştirmek son denli zor
olduğuna göre
salıveriliyor bunlar sağa
sola. Bu arada, bu ayın
ortalannda "çocuklan
toplama" yöntemini
gündeme getiren sağcı
Gumhuriyet İçin Birlik
(RPR) Partisi
üyelerinden Gerand
Hamel şimdilik pek
önemli bir başan elde
edemedi. Öte yandan,
dolaşım özgürlüğü
korumak hususunda
Fransız Demokrasisi İçin
Birlik (UDF) Parti
Konfederasyonu
Başkanı. François
Leotard "kişilerin
özgürlüğünü" enerjik bir
şekilde savunurken eski
sağ iktidann çatırdamaya
başladığı dikkat çekiyor.
Serbest dolaşım
zorluğunu sadece kimi
yabancılar çekecek değil
va!
SEKTÖR SEKTÖR
AĞUSTOS
HiSSELERi• •
Ozal ekonomisine
dönüş borsaya nasıl
yansıyacak?
Tekstil sektörü 2005
yılını bekliyor!
Çimsa, Çimeııtaş, Kepez Elektrik.
Otosan, T. Demirdöküm,
Sevgi Hastanesi
Atilla Zaimoğlu;
"İMKB'de işlem hacmi yetersîz"
Erkek pazarında bekârlar
BORSADAKİ REHBERİNİZ
Almanya'da evlilikJer azalıyor.
Evlenenlerin de çoğu bir yıl içinde
boşanıyor. Genç insanlar tek başına ya da
evlilik cüzdansız bir arada yaşıyor.
Nedenleri çok. Başta ekonomik.
Özellikle iyı bir meslek sahibi kadınlar.
evlenip çocuk doğurmaktan kaçınıyor.
lşsizliğin giderek arttığı ülkede
doğumdan sonra kolay kolay bir daha iş
bulamayacaklannı biliyorlar.
Evlenmeden önce eriştikJeri belirli bir
bağımsızlık düzeyini yitireceklerinirj de
bilincindeler. Geçinmek için erkeğe
bağımlı olmak çoğunu evlilikten
ürkütüyor.
Benzeri nedenler tabii erkekler için de
geçerlı. Evlenmeye niyetli insanlar
gittikçe azalıyor. Ülke genelinde
doğumlarda gerileme var. Her yıl 30 bin
Türk de dünyaya gelmese, nüfus daha
çok azalacak, Almanya daha çok
küçülecek.
Geçenlerde Stuttgart yakınlanndaki
Wetzgau'da ilginç bir olay yaşandı.
Yörenin bekâr gençleri erkek pazannda
açık arttırmaya çıktı.
Köylü ailelenn tarlada, ahırda
çalışmaktan kız aramaya zaman
bulamayan, evde kalmış ya da evlenip
erken boşanmış 25- 30 luk erkekleri
kapanın elinde kaldı.
Salonu dolduran heyecanlı bekâr, dul
kadınlar bağıra çağıra yüzlerce marka
"sahip olduklan" genç erkeklerle bir
"deneme" günü geçirmeye hak kazandı.
Bu bir gün içinde erkek kadına "köle"
olmak zorundaydı. O nereye götürürse
gidecek, ne derse yapacaktı. Bu "köle-
dostluk" ertesi gün de devam mı ederdi,
STUTTCART
AHMET
ARPAD
uzun süren bir arkadaşlığa mı dönüşürdü.
yoksa eviilikle mi sonuçlanırdı? Açık
arttırma öncesi bunu ne kadın ne de
erkek biliyordu. "Hayatmın erkeğini, ya
da kadınını" bulmayı düşleyenler de yok
değildi. tlgınç olduğu kadar riskli bir
açık arttırma ıdi. Düşler, sabun köpüğü
gibi sönüp gidebilirdi.
Katilmak için müracaat eden 50
hevesliden İ8'i ön eleme sonucu "açık
arttınna''ya kabul edilmişti. Sahneye tek
tek çıkanldılar. Önce giysih, sonra
mayolu. Konuştular, bir şeyler anlattılar,
dans edip. şarkı söylediler. Kısacası
kendılerinı kadınlara beğendirmeye
çabaladılar.
Vücudu güzeller daha çok alkış aldı.
Salonda gürültüden geçilmiyordu.
Kadınlar keyifliydi, heyecanlıydı. Bağınp
çağınyor, ıslık çahyorlardı.
Açık arttırma öncesi kendini en güzel
sanıp sahnede caka satan "köteler" düşük
fiyata gitti.
Bekâr pazan sona erdiğinde, düzenleyen
kulübün kasasına iyi bir gelir kaldı O
akşam alan memnun, veren memnundu.
En yüksek fıyata Thomas gitmişti.
Koluna taktığı esmer güzeli "sahibesi'"
kıkırdıyordu. "Birriskegjrdikbakalun''
derken ağzı kulakJanna vanyordu.
NASIL ALINIR, NASIL VERiLiR?
TÜM YÖNLERiYLE TÛRKİYE'DE
RÜŞVETİN ANATOMiSi
iLERi DEMOKRASi İÇİN TOPLUMSAL
SINIFLAR NASIL İTTİFAK YAPTI?
TÛRKİYE'DE GEİİR ADALETSiZLiĞi
HANGi BOYUTLARDA?
KiMLER AJANLIKLA SUCLANDI,
KiMLER SUÇLANIYOR?
RP, 15'iNCi YILINI
KUTLAYABİLECEK Mi?
• NE KADAR KENTUV1Z NE KADAR KENT VATANDAŞI?
• ABD DE P1ZZA KRALİ BİR TURK VAflOL A8LAK
• SEDEF KAKMACIUK TARIHE GOMULUYOR
• BOSNA'MN YARASI HALA KANtYOfl SAVAS SUCLULARI YAKALANACAK I
• DENKTAS-KLEFHDES Z1RVESININ ARDfNDAN BUZLAR ERIYOft MU">
• SAVAŞ MUHABIRLERINtN DUAYENİ PETER ARNETT
• BREGOV1C LE HEM DUGUN HEM CENAZE
• ANKARA KULİSI VE MUSA KART İN Ç12GILEFB