Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 27 TEMMUZ 1997 PAZAR
OLAYLAR VE GORUŞLER
Adalar Kurtulur mu?
BOZKURT GUVENÇ
A
kşam sular karanrken
Heybeh'den Anadolu ya-
kasına bakıyor, tanıdık
bir yerler anyorum Sü-
reyya Paşa Sanatoryumu
ile Dragos Tepesi'ni se-
çebildim. Soldaki ışıkJann Bostana. tam
karşımdakj karaltının Maltepe, sağımda
yükselen duvann Pendik. Tuzla ya da
Gebze olabileceğini düşündüm. Istan-
bul'un soluğu kesilirken Adalar ne du-
nımda acaba? Çağnşımlar tiyatroya de-
ğin uzandı. Asiye Nasıl Kurtulur? Kur-
tuldu mu? Yenı yenı sorular: "Ada ol-
madığı için mi kurtulamadı?" Kendisi
bir uzay adası olan dünyarruzda ada mı
kaldı0
Din bilgesi Jobn Donne mıydı,
daha I7.yüzyılda"kiınseııinada''olma-
dığ: görüşünü savunan?
Adalan ada yapan mavi deniz, yağlı
san atıklann eklenmesiyle önce turkuva-
za sonra bulanık yeşile dönüşmüş, içı-
içenği görünmüyor. Hayat belirtisi ver-
meyen denizi karabataklara bırakan gü-
zel martılar karaya vurup semirmişler,
büyümüş kararrruşlar, kargalan sustur-
muş. giivercinleri sindirmişler. Leylek-
ler de çoktandır gelmez olunca, hava sa-
hasının tek egemeni olmuşlar. Gece gün-
düz demeyıp kol geziyor, kuş uçurtmu-
yorlar.
Işıtblan Yorgun bakışiı Ada çamlan,
topluca değılse bile özgürce direniyor. İt-
faiye ve kırmızı boyalı yangın musluk-
lan göreve hazır bekliyor. Sular akıyor,
elektrik kesilmiyor. Resmı hizmet araba-
lanndan başka motorlu araç sesi yok. Di-
kenli tellerle çevrili güvenlik bölgesi dı-
şında yenı beton inşaat görülmüyor. Kar-
giryapılar, oya gibi işlenmış. özenle ona-
nlmış ahşap "üıcTlerden ve de gelip ge-
çenlerden özür diliyor. Yollar bakımlı,
yokuşlar parke kaplı. Her köşeden çıka-
bilen faytonlar, tuvalde desen arayan fır-
ça gibı sessızce çalışıyor. Esnaf güler
yüzlü. ölçülü ve saygılı. Siyah zeytinle
Trakya kaşan enfes. Sebze mene taze
ve bol. pazar fiyatına. Birerle kolda ser-
bestçe dolaşan taylar adaya pastoral bo-
yutlar katıyor.
Ilk mühendishanenin kuruluşunu
(1773) Osmanirnın bilime yönelişini.
simgeleyen Bahriye Mektebi 'nin cephe-
sindeki görkemli donanma resmi, çağ-
daşlığa açılan bir pencere gibi. Heybe-
li'ye bir şenlik havası katıyor. Denizci-
ler, donanmaya kucak açan Ada'ya Ata-
türk'ün büstüyle "Gençliğe Seslenişi''ni
de armağan etmişler. Üstün başanlı Hal-
ki (Heybeli) Palas projesi, tasanm ve uy-
gulama olarak geçmişi geleceğe bağla-
yan bir övünç köprüsü. Yıldız sayısı hiç
önemli değıl, gurup vakti kaçınlmama-
h.
Deniz trafiği canlı ve tarifeli. Deniz
otobüslerinin Büyükada hattı açılmış.
Modern Heybeli terminali kolaylanmış.
Yanaşan tekne iskele alanı bekliyor. Bos-
tancı'ya. Sirkeci'ye. Çınarcık'a, Se-
def e. Nereye, hangi yöne? "Dikkat dik-
kat! Yanaşan gemimiz Adalar'dan Mo-
da'va gider. Aman yanlış binmeyin!"
Ada'dan kopamayan yerliler, bahriyeli-
ler, yalı boyunca oturmuş sessizce anı-
lannı paylaşıyor. Kimi emekliler tansi-
yon ölçtürüyor. Tezgâhı kapayan esnaf
tavla partisine dalmış. Gençler piyasaya
çıkmış. Dullar topluca, turistler aılece
huzur özlemlerini gideriyor. Beledıye
Başkanı Erdoğan. (yalıya terk edilmiş
duran koca vinçten dolayı herhalde) şah-
sen özür diliyor.
Prens Adalan'nın göze çarpmayan,
günlük basında yer almayan başanlan
da var. "Adaiar'da Kaü Aük Yönetimi
Lluslararası Semineri"nde sorunlann
çoğu tartışılmış. Acil vakalan, 5-10 da-
kikada karşı yakadaki hastanelere ulaş-
tınlan özel donanımlı helikoptere ek ola-
rak hızlı deniz ambulansı da hizmete gir-
mek üzereymiş. 30 yataklı Devlet Has-
tanesi'nde doktorlu bir "«cil yardım''
açılmış.
Faytonlar tescilli, faytoncular beledi-
yenin denetım kapsamına alınmış. Sekiz
adet akülü aracın hizmete gırmesi bek-
leniyor. Hızlı nüfüs artışı. etkılı bır yapı
(ruhsat) denetimiyle durmuş, ama atık-
lar sorunu direniyor. Her tatil günü so-
nunda, yalıboyu ve piknik alanlan, plas-
tik torbalar ve pet şişelerle dolup taşıyor.
Günlük ilaçlamayla sivrisinek yuvalan
denetleniyor. Başlıca sağlık ve ulaşım
sorunlan çözümlenmiş görünüyor.
Gölgeler
Renkli, ışıklı, gerçeküstü ruvale dü-
şen gölgeler de var. Belediyenin "Ada-
lan temiz tutalun" afişleriyle "Temiz
Adalar" posterleri hemen her yere ko-
nulmuş da sanki okunmuyor. Paslanmaz
çelikten atık kutulan ya boş ya dolmuş
taşıyor. Toplayanlar atanlara yetişemi-
yor. FCınalıadadolmuş. Tuzla-Aydınlı'da
yeni yerler aranıyor. Arabayla rakı geli-
yor, ama açık hava aile gazinosunda ya
da açıkta bira içilmesi yasak. "Yah ve
Ayyüdız caddeterinde b&klete binmek
yasak"lanmış, ama pek aldıran yok.
Büyük sorun, hafta sonuna doğnı yo-
ğunlaşan turist akını. Karalardan adala-
ra çıkarma yapan tesettürlü. şortlu,jean-
li, bikinili gruplar. dolmuş motorlan, şe-
hir hatlan vapurlan, yelkenli yelkensiz
tekneler, süper lüks yatlarla geliyor:
Çamlar altında piknik, çamlararasında
flört. Çam Limanı sokağında deniz ya da
güneş banyosu yapıyorlar. Göz banyosu
yapanlar da var. Demokratik bir panayır:
Seyyar köfteciler. gözlemeciler, mısır-
cılar. tuvaletçiler, sandalcılar, "kabi-
ne"ciler, meşrubatçılar, lokmacılar, koz
helvacılar! Ne sorarsan ne bulursan tek
fıyat 100 bin (yalnız kola'nın "şokfiya-
ü" 50 bin). Dolmuş kaptanı uyanyor:
"Bostana: Hareket alti otuzda." Çalılar
altında ot toplayan bohçalı, sepetli ha-
nımlar tempoyu arttınyor. Muzip birile-
ri, tur yollan boyunca sıralanmış manza-
ra ve dinlenme banklannın döşemeleri-
ni sökmüş, arkalıklannı yerinde bırak-
mış. Telaşlı anne soruyor, motoru kaçı-
nrsak vapur kaçta?
Tarife ve yolcu bileti de yüz bin. Bi-
nm yüz olunca bozuk para sorunu kal-
mamış. Soylu cevizler. efsunkâr incir-
ler, çiçekli narlar, ekmek ayvalan ile
erikler sakin çamlarla saldırgan martıla-
nn egemenliği altında huzurlu fakat ne-
dense meyvesiz. Ortak bir varlık sorunu
var da. "düinden anlayan mı yok?" Hey-
be'deki tarihi Papaz Mektebi. ışığını,
ocağını söndürmüş Ege'deki banşı mı
bekliyor? Tesisatçı Aieko -ya da Dimit-
ri usta- hastaneden yeni çıkmış yine ka-
fayı bulmuş. yitirdıği evinın yolunu tu-
tarken, yaşlı babalardan sigara istiyor,
yok diyene naneli Salem sunuyor. Der-
di davası insanlarla iki çift laf etmek mi?
Başı boş sokak köpekJeri, akşam el ayak
çekildikten sonra yabanlan kovalayıp
mahalle sınırlannı yeniden çiziyor. Yol-
lar tenha ama ıssız değil. Çamlardan dö-
nen âsıklar sessizce bekliyorlar geceyi.
Liseli gençler köşe başlannda toplanmış
sigaraya alışrna talimlen yapıyorlar. Pa-
kettaşıyan liseli kızlarjeanli akranlann-
dan bır iki adım ya da yıl ileride sanki!
Umuda yolculuk
Uzman belediyecilerle çoğu danış-
manlar. ortak sorunlann varlığını kabul
ederken, yavru adalann analardan fark-
lılığını vurgulayıp özgül çözümler üze-
rinde durmuşlar. Italyan Cossu l) Atık-
lann azaltılmasını, 2) lçeriğinin (doku-
nun) incelenmesini, 3) Atıklann yok
edilmesi için yerli teknoJojilerin gelişti-
rilmesini önermiş.
En yaygın yöntemin hâlâ yakma oldu-
ğunu hatırlatan uzman, yeterince biri-
kince atıklann zaten kendilığinden tu-
tuştuğunu da bizden öğrenmiş olabilir.
Atığı atanlann azaltması, ormanı yakan-
lann kurtarması. toplumu kirietenlerin
temizlemesi gibi: Adalılar, adayı. adalı-
lann koruyacağı gerçeğini çoktan kavra-
mışlar. Adalılar bilınçli, ama günlük so-
runlardan bunalmış kentliler, temiz bir
soluk almak için geliyor, dertlerini, atık-
lannı adada bırakıp dönüyorlar. Atıkla-
n karaya taşımak adalılara kalıyor. Kur-
tuluş senaryosunu yazmak görevi de
"umııda yolculuk düşleri" kuranlara dü-
şüyor. Çevrecı belediyecilerle yönetici-
ler, atıklann sınıflanmasını, atılırken ay-
nlmasını önermiş. Eski camlar, metaller,
kâğıtlar, petler ayn torbalara konabilse
atık sorunu kolayca çözülürmüş. Ne ki
ürettiğini. kullandığını, bildığini sımfla-
yamayan, yararlıyı zararlıdan ayırama-
yan, ansiklopedi açmayan topluluklar,
attığını, atacaklannı -atıklannı- nasıl sı-
nıflasın?
Nokta dergisi, (12-19 temmuz sayı-
sında), Kuzey Anadolu fay (doğal kınm)
hattı üzerinde bulunan Adalan tehdit
eden deprem olasılığını da getiriyor gün-
deme. Gökdelensiz, betonsuz. motorsuz,
canavarsız adalar neden korksun ki ge-
lesi depremden? Beklenen deprem olsa
olsa çürük çank yapılan yıkıp geçici bir
mola verebilir çağdaş dünyanın çılgınh-
ğına! Asıl sorun deprem değil insanlar.
Anakarada kazanıhp pekiştirilmiş alış-
kanlıklar nasıl değiştirilebilir adalarda?
Yesari Asım'ın her gece mehtaba çıktığı
günler geçmişte kalmış...
Daha genlerde, yönetim görevini kö-
rüye kullanan sıyasilerin gözlerine mil
çekilip Adalar'a sürgün edildiği Bizans
söylenceleri var. Biz de talihsiz bir de-
neyim geçirmedik mi Yassıada'da? Ta-
rihsel önıekleri ve anılan sıralarken, ada-
ya sığınmış martılarla yağmurda coşan
kurbağalar birden pek bir şirin görün-
meye başladı gözüme. Ya bıraksalardı
yerlerini karabataklarla karafarmalara ya
da evlerden ırak dursun, karapara akla-
yan işbitiricilere? Ya ordumuz da laik
olmasaydı?
Adalarda oluşan ve gelişen demokra-
tik, çoğulcu ve banşçı hava yine de umut
veriyor. Dilberler sahilde beklemiyor,
sandallar neşe dolmuyor ama yine de bir
umut umudu esiyor Adalar'da. Karşıdev-
rim simgesi haline getirilen Mehmet
Akif Ersoy gemisindeki kaygılı Atatürk
portresi konuklara hoşgeldin diyen al-
çak gönüllü Yesari Asım Arsoy anıtı,
övünülecek davranışlann simgesi Çelik-
Gülersoy. Umut üç soylu kişinin ortak
çizgisinde. Çözüm ne başörrülüler, ne
üstsüzler, ne de vergı jüzsüzlerinin açık-
lanmış olması. Gözüm Ada dönüşü siga-
ra içilmeyen salonda çoluk çocuk kayna-
rruş mısıryiyen ailede. Koçanlan n'apa-
caklannı beİdiyorum. Sagı solu şöyle ça-
bukça gözden geçiren bilezikli anne, ko-
çanlan birpoşete doldurdu, kızına uzat-
tı. Yalnız adalann değıl, belki ülkemizin
geleceği de coptan korkmayan. yasaya
ve yasakJara duyarsız atıklara. yeni yet-
me kızımızın aile boyu atık poşetini ne-
reye bırakacağına bağlı görünmüyor
mu?
ARADABİR
MEHMET
Eğiflmde Siyasal İrade
Türkiye'de irtica tartışmaları ve 54. sabık hükü-
metin halkı bölücü uygulamaları, demokratik reji-
me yönelik gaflet içerisinde oluşu tüm kesimleri
ayağa kaldırmış, sonunda hükümet istrfa zorunda
kalmıştır.
Gericiliği (irticayı) birinci tehlike yapan etkenlerin
başında 12 Eylül'le dağıtılan öğretmen örgütlülü-
ğü, uygulamaya konulan çağdışı zihniyet yasaları
ve Türk-islam sentezci kadrolaşma gelmektedir.
Eğer 12 Eylül darbesi olmasaydı, taşlar yerlerine
oturacak, sular mutlaka durulacaktı. irtica da gü-
nümüzde birinci tehlike olmayacaktı.
Çok önemli bir neden de 1974 yılında kamu-
oyundan gizli MSP ile yapılan pazarlıklar sonucu
imam-hatiplerin orta kısımlannın açılması, Kuran ve
Arapçanın zorunlu okutulması olmuştur. Ayncatüm
ilkögretim ve ortaöğretimde din kültürü ve ahlak bil-
gisi dersı uygulamasıyla, demokratik cumhuri-
yet kendisinizora sokmuştur.
55. hükümetin kurulup. güvenoyu almasıyla sa-
decepsikolojik bir rahatlamaolmuşsada, 'irtica'y\
hazırlayan, uygulayan, yaşatan nedenler yerinde
durmaktadır. Yıllardır dincilere verilen ödünler bir
yana, 24 yıldır tartışılan 8 yıllık zorunlu, kesintisiz,
parasız, bilimsel eğitime geçilmemiş olması, bu-
günkü irticanın boyutunu ve tehlikesini karşımıza
koymuştur.
Aslında bugünkü uzlaşıldığı haliyle uygulamaya
konulsa dahi, değil 8 yıl eğitim, 18 yıl zorunlu olsa
bilimsel ve parasız olmadığı sürece, irtica birinci
tehlike olmaya devam edecek, yoksul halk çocuk-
ları ezilmeye devam edecek, şeriatın kucağına dü-
şecektir. En önemlisi 28 Şubat 1997 MGK kararla-
n gereği de yapılmadığı için halk tedirgin beklenti-
de olacak, hem de askerierin yönetime el koyma
ihtimali ortadan kalkmış olmayacaktır. Zaten Türk-
Islam sentezcilerinin ve gaflet içerisinde bulunan
solcuların istediği budur.
55. hükümeti destekleyen büyük kamuoyu hü-
kümetten, kararlı siyasal iradesini ortaya koyması-
nı istemektedir. 8 yıllık zorunlu, kesintisiz, parasız
ve bilimsel eğitimi uygulamak sadece kararlı siya-
sal irade ve kadro istemektedir. Eğer bu siyasal ira-
deyı 55. hükümet gösterebilirse, aydınlık isteyen,
çağdaş, bilimsel ve demokrat eğitimciler hazır ola-
rak görev almak için beklemektedırier.
Türkiye'yi tehdit eden irtica ve şeriat, her şartta
mutlaka kaldırılması, oyalamaya - ihmale bırakma-
dan siyasi irade kendisini göstermesi gerekir. Hü-
kümeti destekleyen görülmemiş büyüklükteki güç
bunu istemektedir. Eğer bu fırsatı kaçırırsak, 55. hü-
kümet başta olmak üzere tüm kişi ve kuruluşlar so-
rumlu olacaklardır. Ve telafisi imkânsız belalar, fe-
laketler başımıza gelebilecektir.
Bütün bu başımızagelenlerde Atatürk'ün kurdu-
ğu bağımsız demokratik cumhuriyetin kabahati
yoktur. Kabahati bugüne kadar gaflet ve dalalet
içerisinde olan hükümetlerde, siyasilerde ve kuru-
luşlarda aramak gerekir.
Ancak bugünkü noktada başta hükümet olmak
üzere her kesime bataklığın kurutulmasında ve düz-
lüğe çıkılmasında kararlı ve özverili çaba ve siya-
sal irade gerekmektedir.
'Kültür Süpürgesi Süpürüldü!'
HIKMET UGURLU lngiHzce Ögremeni
S
iz, siz olun, bır siyasal parti önderi- ya kültürleri ile de daha bir yakınlasrna olanağı
nin "Ne mozaiği, ulan!" dediğine ku- bulmuşlardır. Binlerce yıldır uygarhklar sahne-
lak asmayın. Hele hele, "Anadolu'da sinde panltılar yaratan Mısır, Mezopotamya ve
sonu 'os' ile biten kentier Yunanlıla- Anadolu kültürlerinin komşu Grek kültürü üze-
nn iştahını kabartayor. l tanmadan rinde çeşitli etkiler yaratmış olması kaçınılmaz
bunlara kültürel zenginlikler diyor- bir olgudur. Özellikle dil konusunda pek çok
| nin "Ne mozaiği, ulan!" dediğine ku-
lak asmayın. Hele hele, "Anadolu'da
k sonu 'os' ile biten kentier Yunanhla-
Inn iştahını kabartayor. l tanmadan
bunlara kültürel zenginlikler divor-
lar. Bütün bu > abancı kültürleri vatan toprakla-
nndan süpüreceğû" diyen bir bakanın (çok şü-
kür bu bakan yok artık) sözlerine de pek sıcak
bakmayın. Anadolumuz (Rumelimiz dahil) bal
gibi de bır mozaiktir. Binlerce yıldır göçlerle
haşır neşır olan bu topraklar; onlarca dilin, inan-
cın, göreneğin, geleneğin, değişik görüş ve an-
layışlann ev sahibi olmuştur. Bunlar, Anado-
lu'nun çok yetkin kimyasında eriyerek yerleri-
ni almışlar; olağanüstü bir varsıllık yaratmışlar-
dır. Her yörenin halısı, kilimi, türküsü, oyunu,
geleneksel yiyecekleri, değişik ev içi yaşantıla-
n. vb. nelerin anlatımıdır acaba? Tümümüzün
üst kımlıği kuşkusuz "Tûrk''tür. ama alt kimlik-
lerimizdeki görkemli değışkenlikler Anadolu'yu
bir Türkmen kilimi gibi sımsıcak renkleriyle o
denli güzel örter ki ne renkleri silebilırsiniz. ne
işlemeleri bozabilirsiniz.
Örneğini bir bakanın sözlerinde gördüğümüz
gibi, bir kesim için de yabancı kültür deyince usa
hemen ve sadece "Yunanlı" geliveriyor! Oysa
biraz tarih kitabı kanştınlsa "Yunan"ın (Grek)
.Anadolu'ya girişinin çok geç dönemlerde oldu-
ğu hemen anlaşılır. M.Ö. 700'lerde başlayan
Grek sömürgeciliği, M.Ö. 330'lara, yani Büyük
İskender'in tüm Anadolu'yu ele geçirerek "Hel-
lenistik" dönemi başlatıncaya dek, Ege ve Ak-
deniz bölgelerinin kıyı kesimlerinde son derece
ya\'aş ve cılız bir şekilde süregelmıştir. Daha ön-
ceki 200-250 bin (belkı daha da fazla) yıllık in-
san yerleşimi göz önüne ahnırsa, GrekJerin Ana-
dolu'ya "infilfrationr
'lan (gizlice ya da dikkat
çekmeden sızma) son derece geç olmuştur. Ve
Anadolu'da çok daha önceden bildikJeri başta
Luvi, Hatti, Pala, Hitit, Frig. Pisidya, Urartu,
Tru\'a. vb. olmak üzere doğudaki Mezopotam-
son ekin (-s(s)a, -ssos, -nd/nth. -ra, -aka, vb.) Do-
ğu toplumlannın dillehnden Grek agzma bozu-
larak ya da değişerek girdiğini pek çok Türk ve
yabancı araştırmacı kanıtlan ile belirtmektedir.
Tarih içinde komşu ülke kültürlerinin (Çin, Ja-
pon, Türk, Moğol ve özellikle birbirine çok da-
ha yakın yaşamış Mezopotamya, Mısır, Anado-
lu, Grek) birbirlerini çeşitli açılardan etkileme-
leri son derece doğal ve olağandır. Onun için
"kültür süpürgecüiği''ne so^nmadan önce
"Kim? Kimden? Nasıl etküenmiş" sorulanna
dikkat ve özenle yanıt aramak gerekir.
Gelin isterseniz Anadolu'nun çok eski halk-
lanndan, M.Ö. 2000 öncesinde Anadolu'yu
mesken tutmuş Luvilere (Lukkalar, daha sonra
Likyahlar olmuş) kısaca bir göz atalım: Nere-
den geldikleri konusunda varsayımlar çeşitli, an-
cak çok uzun yıllar bugünkü Fethiye-Antalya
çizgisi güneyinde kalan Teke yanmadasında ya-
şamışlar. Hitit, Asur. Mısır ve Grek kaynakJann-
da adlanndan sıkça söz edilen Luviler anaerkil
aile düzenini sürdüren. son derece kahraman ve
onurlu bir halk.
Grekler kent devletçikleriyle uğraşırken ve
aralannda sıkça vuruşurlarken Luviler Teke ya-
nmadasındaki kentleri bir araya getirip federa-
soyn oluşturacak d^nli gelişmişler. Anadolu'da
konuşulan ve yazılan en eski dillerden birini ya-
ratmışlar, henüz Grekçenin Abecesi yokken.
Dünyada başka yerlerde görülmeyen kaya gö-
mütleri, sütunlu, ev tipi ve ters çevrilmiş sanda-
la benzeyen gömütler hep onlardan kalma. Son
30-35 yıldır Teke yöresi hanl hanl kazılıyor, alt
katmarJardan kimbilir daha neler neler çıİcacak?
Geçen yıl Patara kazılannı sürdüren Prof.
Dr.Fahri Işık ve ekibi. dünyanın belki de ilk ka-
rayolu trafik anıtını buldular. Bulgular konfe-
ranslar, dergiler ve kitaplar aracılığıyla duyuru-
luyor. Tarihi aydınlatan arkeologlara sonsuz sev-
gi ve başanlar.
Şimdi altısı ünlü 29 harfli Luvıceden birsöz-
cüğe dikkatimizi yönlendirelim: Luvi dilinde
"LU" "a\dınhk,ışık'' demek. Kendilenne önce-
leri Lukkalar deniyordu (ışık ülkesi insanlan).
"LUKK" sözcüğü Hititçede (Nesa dili) "ışık
yakmak, a>dmlatmak'
n
anlamında kullanılmış.
Şkndi de daha yeni dıllere bakalım; Örneğin,
"LUknos" Grekçede "aydmlatıcı, tşıkverid" de-
mek. Latincede "LUx = Lüks" "ışik" anlamın-
da; "LUcerna" "mum", "LLmen" ise "ışıkbi-
rimi"nin adı. "Lkht" Almancada, "Hght" İngi-
lizcede "ışık" anlamında kullanılıyor. îngilizce-
de "tşıklandırma, aydınlatma" anlamında kul-
lanılan sözcüğün içinde yine "LU" var: tlLU-
minate."Fransızcada "LUmiere" "ışık", "ışdda-
mak" ise "LUire"; Ermenicede "LUys" "ıçık"
ve "ay" ise "LUsin'' demek. Rusçada da "ay"a
"LUna" deniyor. Meraklılar örnekleri çoğalta-
bilir.
Bunlar rastlantı mı? Yoksa uzak kökende Ana-
dolulu Luviler mi var? Kimbilir? Gelecekte bun-
lar ve diğer pek çok şey günışığna çıkacak ve bi-
limsel yaklaşımlarla tarih, "oMıığu" şeklıyle ay-
dmlanacak. Anadolu gibi onbinlerce yıl çok çe-
şitli insan kitlelerine kucak açmış topraklarda
dilleri, inançlan, kimlikleri, görenek ve gele-
nekleri yani kısaca "kültür"leri birbirinden ke-
sinkes ayırmak son derece zordur. Örneğin Lu-
viler, başka diyarlara göç etmediğine göre, ne-
redeler? Hattiler, Palalar, Frigler, Traklar. Urar-
tular, Pamfiryalılar ve yüzlerce diğerleri, nere-
deler?
Tümü Anadolu mozaiğinde yerlerini aldılar;
aramızdalar, içimizdeler, kanımızda, canımızda
ve "kültür"ümüzdeler! Buyüzden "kültürel sö-
pürme"ye soyunmadan önce çok dikkatli olmak
gerekir. Bakarsınız belki "süpüren"in kendisi de
"süpürülenler'' arasına giriverir! Nitekim süpü-
rûldü de!..
FACTOFINANS
ALACAK ALIMI A.Ş.NDEN
TASARRUF SAHİPLERİNE DUYURU
Şırketimız sermayesınin 120 mılyar TL'ndan
360 mılyar TL'na artırılması ile ılgılı olarak 03.07.1997
tarihli Cumhurıyet ve Güneş gazetelerinde ılan edilmiş olan
"Ortakların Yenı Pay Almalarına llışkin Sırkuler"de,
28.07 1997 -11.08.1997 tarihlerı olarak belırtılmiş
olan halka arz süresı, 04.08.1997 - 18.08.1997
tarıhlerı olarak degıştirılmıştır.
Bilgilerinize sunulur.
Ateş topu oldun
Yaz tutuştu...
TAHSİN YILMAZ
(1959-....)
Temmuz direnişinde ölümsüzleşmesinin 1.
yılında içimizde, yüreğimizde
yanıbaşımızda.
Âilesi adına
NtHAT YILMAZ
SÜREKLİ EĞİTİM İSTİYORSAK KİTAP OKURUNU
ÇOĞALTMALIYIZ. EĞhiM SÜREKLİUĞI,
ÖĞRENCİNİN KÜÇÜK YAŞTA KİTAPÇIYI
TANIMASIYLA BAŞLAR; HAYAT BOYU DEVAM
EDER. SÜREKLİ EĞİTİMLE SOSYAL VE EKONOMİK
SORUNLAR ÇABUK ÇÖZÜLÜR.
KİTAPÇILAR DERNEĞI
TEŞEKKUR
Alman Hastanesi'nde geçirdiğım bir operasyona bızzat
katılarak engin tecrübe ve hazakatleri ile kısa zamanda
sıhhanme ka\'uşmamı sağlayan;
Alman Hastanesi'nın kıyfnetli Başhekimi
Prof. Dr. EROL DÜREN'e,
Prof. Dr. GÖKSEL KALAYa'ya,
Doç. Dr. ŞÜKRÜ DİLEGE'ye
Opr. Dr. FtKRETTAMRGAIV^a,
( V . Dr. CEMALETTtN ÜMtTe
Anestezi ve Reanimasyon.
Uzm. Dr. SAHİL BARLAS'a
Cerrahı Yogun Bakım'dan
Dr. SEVDA KIZILIRMAK'a
Fizyoterapistler
ŞENAY A1DOGAN ve FATOŞ
ERDELElOİ'ye
Kan Tahlıl Laboratuvanndan;
SE\İNÇ AYGELDİ ve NAHİDE AKPEVAR'a
2. Kat Sorumlusu GÖNL1. DAYI
ve yardımcılan kat hemşırelenne
Özel Hemşirelerim;
ARZUM VAROL. ZEYNEP BEKTAŞ, DENİZ SELVİ,
MÜNEVVER ESKİCİ, BUKET YERLİ ve SELVİ
ÇINAR'a
Doktorlanm ziyaret ve telefon görüşmesini
yasakladıklanndan görüşememek ve konuşamamak
pahasına da olsa; haslaneyı teşrif eden, telefon eden, çıçek
gönderen, vakıflara teberrüde bulunan, telgraf çeken ve
böylece bana moral ve güç veren
BLTÜN DOSTLARIMA
En ıçten teşekkür, mirmet ve şükranlanmı arz ederim.
KEMALAKYER
İLAN
T,C.
BAKIRKÖY
l.SULHHUKUK
MAHKEME-
Sİ'NDEN
DosyaNo: 1997/324
Mahkememizce ve-
rilen 14.7.1997 tarih,
1997/324 esas,
1997/698 sayıh karar
ile İpek Karakoç ve Ye-
ter Karakoç'un vesayet
altına alınmasına, ken-
dilerine vasi tayini yeri-
ne babalan Kasım Ka-
rakoç'un velayeti altına
konulmasına karar ve-
rilmiş olup, işbu karara
itirazı olanlann kanuni
süresi içinde itiraz ede-
bılecekleri, itiraz vaki
oknadığı takdirde hük-
mün aynen kesinleşe-
ceği teblığ yerine kaim
olmak üzere ilan olu-
nur.
Basın: 33243
SATILIK YAZLIK ve ARSA
Silivri Basınkent-1 'de yazlık,
Şile'de 345 m2
arsa acilen satılıktır.
Tel: 556 69 35 -727 82 15
Romanlannız ve
ansiklopedileriniz
yerinizden alınır.
Tel: 554 08 04
PENCERE
Ciimbüş Var.ş ...Bektaşı ile softa, bir kervanda birlikte imişler.
Konaklama sırasında softa demiş ki: J
- Namaz kılayım..
Bektaşi:
- Imanım, demiş, kervan toparlanıyor, sünneti
bırak da yalnız farzı kıl!..
Softa, baba erenlerin öğüdünü tutmuş; ama er-
tesi sabah da sitem etmiş:
- Dün bana sünneti kıldırmadın, gece rijyama
peygamber efendimiz girdi.
Bektaşi:
- Ulan, demiş, daha ne istiyorsun?.. Farzı üa
bırak, rüyana Allah girsin.
•
Tövbe estağfurullah, biz Islamcı medyanın rü-
yasına ne sebeple girdik?.. Hayırdır inşallah, her
sabah dinci gazeteleri açıyoruz, çarşaf çarşaf ya-
yinlarla birlikte, boy boy resimlerimiz yayımlanı-
yor. Öfkelenmişler bize; sanki Necmettin Erba-
kan Hoca'yı iktidar koltuğundan biz düşürdük"
Yok canım... \
Hoca, Şaibe Hanım'ın tuzağına düştü, kendi
ayacıklarıyla tıpış tıpış Çankaya'ya tıımanıp Mö-
hendis Mektebi'nden beri tanıdığı Süleyman
Bey'e mührü teslim etti.
Kimse Necmettin Hoca'nın şakağına tabanca
dayamadı, alnına mavzeri dogrultmadı.
Bu işte benim ne suçum olabilir?..
Necmettin Hoca bana sorsa "Sen şeytana uy,
Şaibe 'ye uyma" diye öğüt verirdim. Şaibe'ye kim
yaklaşmışsa, yandı gülüm keten helva!.. Bu ha-
nım kendi partisinin bile köküne kibrit suyu ekl-
yor.
•
Islamcı basın bir yaygara kopanyor, ama nafıte
borusunu üflüyor. Milli Gazete, Akit, Yeni Şafak gi-
bi cendeler, yalnız bana değil, dinci basın dışın-
da kalan gazetelere, patronlara, yazarlara ver-
yansın ediyorlar. Çoğu altı kaval üstü şişhane suç-
lamalarla nereye varmak istiyorlar?.. ;
Sözgelimi, Cumhurıyet gazetesini 12 Eylül'p
desteklemekle nasıl suçlarsın?..
12 Eylül'de bu gazetenin tutuklanmadık ya da
gözaltına alınmadık gazetecisi kaldı mı?.. Yıllar-
ca hapislerde yatan ve işkence tezgâhlanndar
geçirilen Cumhuriyet yazariarı mı 12 Eytül'ü des-
teklediler?.. *
*
Baba erenler dergâhın kapısında çubuğunu tüt-
türüyormuş, sokaktan bir cenaze geçmiş...
- Kim bu?..
- Tamburi Esat EfendL
Biraz sonra bir cenaze daha..
- Ya bu kim?..
- Kanuni Arif!..
Arkadan bir cenaze daha..
- Peki, ya bu?..
- Gazelhan Rıfat EfendL
Bektaşi keyiflenmiş: •
- Desene bu akşam ahirette cümbüş var!.. -
Islamcılar yanlış yoldalar.
REFAHYOL'u kimse düşürmedi. ;
Kendi düşen ağlamaz. ^
"Kendi gitti, ismi kaldı yadigâr" deyip REFA++-
YOL'a bir fatiha okumaktan başka çare yokü.
Ham ervahlığın da âlemi yok!.. Dinciler ağlıyorlar;
ama bu kez öteki dünyada değil, bu ülkede cüm-
büş var.
Yazarlık
Seminerlerimize Çağrı
Eğer, "aslolan söz değil. yazıdır" diyorsanız...
ve yazının gücüne olan inancınız tamsa...
o zaman, zahmetli bır yoldan yürümeye karar
vermişsiniz demektir. Bu zor, sürprizlerle dolu
ama zevkli uğraşınızda sizin yarunızda olabiliriz.
8 Ekim - 5 Aralık 1997 tarihleri arasmda
düzenleyeceğimiz seminerler boyunca çeşitli konu
ve metinler üzerinde yapüacak çalışmalarla,
"yazı" dünyasında yeni ufuklara birlikte ilerleyeceğiz.
Başvuru tarihi 26 Eylül 1997 Cuma günüsona
erecek olan seminerlerle ilgili daha geniş bilgiyi
Vakfımızdan edinebilirsiniz.
um:ag
UĞUR MUMCU ARAŞT1RMACIGAZETECİLİK VAKR
ATATÛRK BULVAR112&«
BAKANUKLAR ANKARA
TEL (0 312) 417 77 20 - 417 47 63
DOCUM VE TEŞEKKÜR
Kızımız ve torunumuz Mey Sırmaçek'in 01.07.1997 Salı günü
doğumunu başarıyla gerçekieştiren Dr.Sadiye Eren'e
gösterdiği ılgı ve özen için sonsuz teşekkür ederız.
Ayrıca Kadıköy Şıfa Yurdu Hastanesi amelıyathane hekimleri
Dr. Vedat Özcan ve Or. Uzay Yıldırım'a,
anestezi uzmanları Dr. Anu Çebi ve Dr. Adnan Oflazer'e
bebek odası hekim ve personeline ve 3. kat hemşirelerine
göstermış oldukları yakınlık için teşekkür ederiz.
Deniz, Ahmei Sırmaçek ve
Büyükbabası Dr. Necdet Alaca
ist.Tıp Fakültesi kitap
istek kartımı kaybettim
hükümsüzdür.
ZEYNEP ALKAN
Çocuk kardiyolojisi - Türk Kalp Vakü kalitesi ve
titizliğiyle hizmetinizde.
19 Mayıs Cd. No: 8 Şişli/İSTANBUL
Tel: (0 212) 212 07 07 (pbx) 10 Hat
Faks:(0 212)212 68 35
TÜRK KALP VAKFI
I