29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 27 TEMMUZ 1997 PAZAR OLAYLAR VE GORUŞLER Adalar Kurtulur mu? BOZKURT GUVENÇ A kşam sular karanrken Heybeh'den Anadolu ya- kasına bakıyor, tanıdık bir yerler anyorum Sü- reyya Paşa Sanatoryumu ile Dragos Tepesi'ni se- çebildim. Soldaki ışıkJann Bostana. tam karşımdakj karaltının Maltepe, sağımda yükselen duvann Pendik. Tuzla ya da Gebze olabileceğini düşündüm. Istan- bul'un soluğu kesilirken Adalar ne du- nımda acaba? Çağnşımlar tiyatroya de- ğin uzandı. Asiye Nasıl Kurtulur? Kur- tuldu mu? Yenı yenı sorular: "Ada ol- madığı için mi kurtulamadı?" Kendisi bir uzay adası olan dünyarruzda ada mı kaldı0 Din bilgesi Jobn Donne mıydı, daha I7.yüzyılda"kiınseııinada''olma- dığ: görüşünü savunan? Adalan ada yapan mavi deniz, yağlı san atıklann eklenmesiyle önce turkuva- za sonra bulanık yeşile dönüşmüş, içı- içenği görünmüyor. Hayat belirtisi ver- meyen denizi karabataklara bırakan gü- zel martılar karaya vurup semirmişler, büyümüş kararrruşlar, kargalan sustur- muş. giivercinleri sindirmişler. Leylek- ler de çoktandır gelmez olunca, hava sa- hasının tek egemeni olmuşlar. Gece gün- düz demeyıp kol geziyor, kuş uçurtmu- yorlar. Işıtblan Yorgun bakışiı Ada çamlan, topluca değılse bile özgürce direniyor. İt- faiye ve kırmızı boyalı yangın musluk- lan göreve hazır bekliyor. Sular akıyor, elektrik kesilmiyor. Resmı hizmet araba- lanndan başka motorlu araç sesi yok. Di- kenli tellerle çevrili güvenlik bölgesi dı- şında yenı beton inşaat görülmüyor. Kar- giryapılar, oya gibi işlenmış. özenle ona- nlmış ahşap "üıcTlerden ve de gelip ge- çenlerden özür diliyor. Yollar bakımlı, yokuşlar parke kaplı. Her köşeden çıka- bilen faytonlar, tuvalde desen arayan fır- ça gibı sessızce çalışıyor. Esnaf güler yüzlü. ölçülü ve saygılı. Siyah zeytinle Trakya kaşan enfes. Sebze mene taze ve bol. pazar fiyatına. Birerle kolda ser- bestçe dolaşan taylar adaya pastoral bo- yutlar katıyor. Ilk mühendishanenin kuruluşunu (1773) Osmanirnın bilime yönelişini. simgeleyen Bahriye Mektebi 'nin cephe- sindeki görkemli donanma resmi, çağ- daşlığa açılan bir pencere gibi. Heybe- li'ye bir şenlik havası katıyor. Denizci- ler, donanmaya kucak açan Ada'ya Ata- türk'ün büstüyle "Gençliğe Seslenişi''ni de armağan etmişler. Üstün başanlı Hal- ki (Heybeli) Palas projesi, tasanm ve uy- gulama olarak geçmişi geleceğe bağla- yan bir övünç köprüsü. Yıldız sayısı hiç önemli değıl, gurup vakti kaçınlmama- h. Deniz trafiği canlı ve tarifeli. Deniz otobüslerinin Büyükada hattı açılmış. Modern Heybeli terminali kolaylanmış. Yanaşan tekne iskele alanı bekliyor. Bos- tancı'ya. Sirkeci'ye. Çınarcık'a, Se- def e. Nereye, hangi yöne? "Dikkat dik- kat! Yanaşan gemimiz Adalar'dan Mo- da'va gider. Aman yanlış binmeyin!" Ada'dan kopamayan yerliler, bahriyeli- ler, yalı boyunca oturmuş sessizce anı- lannı paylaşıyor. Kimi emekliler tansi- yon ölçtürüyor. Tezgâhı kapayan esnaf tavla partisine dalmış. Gençler piyasaya çıkmış. Dullar topluca, turistler aılece huzur özlemlerini gideriyor. Beledıye Başkanı Erdoğan. (yalıya terk edilmiş duran koca vinçten dolayı herhalde) şah- sen özür diliyor. Prens Adalan'nın göze çarpmayan, günlük basında yer almayan başanlan da var. "Adaiar'da Kaü Aük Yönetimi Lluslararası Semineri"nde sorunlann çoğu tartışılmış. Acil vakalan, 5-10 da- kikada karşı yakadaki hastanelere ulaş- tınlan özel donanımlı helikoptere ek ola- rak hızlı deniz ambulansı da hizmete gir- mek üzereymiş. 30 yataklı Devlet Has- tanesi'nde doktorlu bir "«cil yardım'' açılmış. Faytonlar tescilli, faytoncular beledi- yenin denetım kapsamına alınmış. Sekiz adet akülü aracın hizmete gırmesi bek- leniyor. Hızlı nüfüs artışı. etkılı bır yapı (ruhsat) denetimiyle durmuş, ama atık- lar sorunu direniyor. Her tatil günü so- nunda, yalıboyu ve piknik alanlan, plas- tik torbalar ve pet şişelerle dolup taşıyor. Günlük ilaçlamayla sivrisinek yuvalan denetleniyor. Başlıca sağlık ve ulaşım sorunlan çözümlenmiş görünüyor. Gölgeler Renkli, ışıklı, gerçeküstü ruvale dü- şen gölgeler de var. Belediyenin "Ada- lan temiz tutalun" afişleriyle "Temiz Adalar" posterleri hemen her yere ko- nulmuş da sanki okunmuyor. Paslanmaz çelikten atık kutulan ya boş ya dolmuş taşıyor. Toplayanlar atanlara yetişemi- yor. FCınalıadadolmuş. Tuzla-Aydınlı'da yeni yerler aranıyor. Arabayla rakı geli- yor, ama açık hava aile gazinosunda ya da açıkta bira içilmesi yasak. "Yah ve Ayyüdız caddeterinde b&klete binmek yasak"lanmış, ama pek aldıran yok. Büyük sorun, hafta sonuna doğnı yo- ğunlaşan turist akını. Karalardan adala- ra çıkarma yapan tesettürlü. şortlu,jean- li, bikinili gruplar. dolmuş motorlan, şe- hir hatlan vapurlan, yelkenli yelkensiz tekneler, süper lüks yatlarla geliyor: Çamlar altında piknik, çamlararasında flört. Çam Limanı sokağında deniz ya da güneş banyosu yapıyorlar. Göz banyosu yapanlar da var. Demokratik bir panayır: Seyyar köfteciler. gözlemeciler, mısır- cılar. tuvaletçiler, sandalcılar, "kabi- ne"ciler, meşrubatçılar, lokmacılar, koz helvacılar! Ne sorarsan ne bulursan tek fıyat 100 bin (yalnız kola'nın "şokfiya- ü" 50 bin). Dolmuş kaptanı uyanyor: "Bostana: Hareket alti otuzda." Çalılar altında ot toplayan bohçalı, sepetli ha- nımlar tempoyu arttınyor. Muzip birile- ri, tur yollan boyunca sıralanmış manza- ra ve dinlenme banklannın döşemeleri- ni sökmüş, arkalıklannı yerinde bırak- mış. Telaşlı anne soruyor, motoru kaçı- nrsak vapur kaçta? Tarife ve yolcu bileti de yüz bin. Bi- nm yüz olunca bozuk para sorunu kal- mamış. Soylu cevizler. efsunkâr incir- ler, çiçekli narlar, ekmek ayvalan ile erikler sakin çamlarla saldırgan martıla- nn egemenliği altında huzurlu fakat ne- dense meyvesiz. Ortak bir varlık sorunu var da. "düinden anlayan mı yok?" Hey- be'deki tarihi Papaz Mektebi. ışığını, ocağını söndürmüş Ege'deki banşı mı bekliyor? Tesisatçı Aieko -ya da Dimit- ri usta- hastaneden yeni çıkmış yine ka- fayı bulmuş. yitirdıği evinın yolunu tu- tarken, yaşlı babalardan sigara istiyor, yok diyene naneli Salem sunuyor. Der- di davası insanlarla iki çift laf etmek mi? Başı boş sokak köpekJeri, akşam el ayak çekildikten sonra yabanlan kovalayıp mahalle sınırlannı yeniden çiziyor. Yol- lar tenha ama ıssız değil. Çamlardan dö- nen âsıklar sessizce bekliyorlar geceyi. Liseli gençler köşe başlannda toplanmış sigaraya alışrna talimlen yapıyorlar. Pa- kettaşıyan liseli kızlarjeanli akranlann- dan bır iki adım ya da yıl ileride sanki! Umuda yolculuk Uzman belediyecilerle çoğu danış- manlar. ortak sorunlann varlığını kabul ederken, yavru adalann analardan fark- lılığını vurgulayıp özgül çözümler üze- rinde durmuşlar. Italyan Cossu l) Atık- lann azaltılmasını, 2) lçeriğinin (doku- nun) incelenmesini, 3) Atıklann yok edilmesi için yerli teknoJojilerin gelişti- rilmesini önermiş. En yaygın yöntemin hâlâ yakma oldu- ğunu hatırlatan uzman, yeterince biri- kince atıklann zaten kendilığinden tu- tuştuğunu da bizden öğrenmiş olabilir. Atığı atanlann azaltması, ormanı yakan- lann kurtarması. toplumu kirietenlerin temizlemesi gibi: Adalılar, adayı. adalı- lann koruyacağı gerçeğini çoktan kavra- mışlar. Adalılar bilınçli, ama günlük so- runlardan bunalmış kentliler, temiz bir soluk almak için geliyor, dertlerini, atık- lannı adada bırakıp dönüyorlar. Atıkla- n karaya taşımak adalılara kalıyor. Kur- tuluş senaryosunu yazmak görevi de "umııda yolculuk düşleri" kuranlara dü- şüyor. Çevrecı belediyecilerle yönetici- ler, atıklann sınıflanmasını, atılırken ay- nlmasını önermiş. Eski camlar, metaller, kâğıtlar, petler ayn torbalara konabilse atık sorunu kolayca çözülürmüş. Ne ki ürettiğini. kullandığını, bildığini sımfla- yamayan, yararlıyı zararlıdan ayırama- yan, ansiklopedi açmayan topluluklar, attığını, atacaklannı -atıklannı- nasıl sı- nıflasın? Nokta dergisi, (12-19 temmuz sayı- sında), Kuzey Anadolu fay (doğal kınm) hattı üzerinde bulunan Adalan tehdit eden deprem olasılığını da getiriyor gün- deme. Gökdelensiz, betonsuz. motorsuz, canavarsız adalar neden korksun ki ge- lesi depremden? Beklenen deprem olsa olsa çürük çank yapılan yıkıp geçici bir mola verebilir çağdaş dünyanın çılgınh- ğına! Asıl sorun deprem değil insanlar. Anakarada kazanıhp pekiştirilmiş alış- kanlıklar nasıl değiştirilebilir adalarda? Yesari Asım'ın her gece mehtaba çıktığı günler geçmişte kalmış... Daha genlerde, yönetim görevini kö- rüye kullanan sıyasilerin gözlerine mil çekilip Adalar'a sürgün edildiği Bizans söylenceleri var. Biz de talihsiz bir de- neyim geçirmedik mi Yassıada'da? Ta- rihsel önıekleri ve anılan sıralarken, ada- ya sığınmış martılarla yağmurda coşan kurbağalar birden pek bir şirin görün- meye başladı gözüme. Ya bıraksalardı yerlerini karabataklarla karafarmalara ya da evlerden ırak dursun, karapara akla- yan işbitiricilere? Ya ordumuz da laik olmasaydı? Adalarda oluşan ve gelişen demokra- tik, çoğulcu ve banşçı hava yine de umut veriyor. Dilberler sahilde beklemiyor, sandallar neşe dolmuyor ama yine de bir umut umudu esiyor Adalar'da. Karşıdev- rim simgesi haline getirilen Mehmet Akif Ersoy gemisindeki kaygılı Atatürk portresi konuklara hoşgeldin diyen al- çak gönüllü Yesari Asım Arsoy anıtı, övünülecek davranışlann simgesi Çelik- Gülersoy. Umut üç soylu kişinin ortak çizgisinde. Çözüm ne başörrülüler, ne üstsüzler, ne de vergı jüzsüzlerinin açık- lanmış olması. Gözüm Ada dönüşü siga- ra içilmeyen salonda çoluk çocuk kayna- rruş mısıryiyen ailede. Koçanlan n'apa- caklannı beİdiyorum. Sagı solu şöyle ça- bukça gözden geçiren bilezikli anne, ko- çanlan birpoşete doldurdu, kızına uzat- tı. Yalnız adalann değıl, belki ülkemizin geleceği de coptan korkmayan. yasaya ve yasakJara duyarsız atıklara. yeni yet- me kızımızın aile boyu atık poşetini ne- reye bırakacağına bağlı görünmüyor mu? ARADABİR MEHMET Eğiflmde Siyasal İrade Türkiye'de irtica tartışmaları ve 54. sabık hükü- metin halkı bölücü uygulamaları, demokratik reji- me yönelik gaflet içerisinde oluşu tüm kesimleri ayağa kaldırmış, sonunda hükümet istrfa zorunda kalmıştır. Gericiliği (irticayı) birinci tehlike yapan etkenlerin başında 12 Eylül'le dağıtılan öğretmen örgütlülü- ğü, uygulamaya konulan çağdışı zihniyet yasaları ve Türk-islam sentezci kadrolaşma gelmektedir. Eğer 12 Eylül darbesi olmasaydı, taşlar yerlerine oturacak, sular mutlaka durulacaktı. irtica da gü- nümüzde birinci tehlike olmayacaktı. Çok önemli bir neden de 1974 yılında kamu- oyundan gizli MSP ile yapılan pazarlıklar sonucu imam-hatiplerin orta kısımlannın açılması, Kuran ve Arapçanın zorunlu okutulması olmuştur. Ayncatüm ilkögretim ve ortaöğretimde din kültürü ve ahlak bil- gisi dersı uygulamasıyla, demokratik cumhuri- yet kendisinizora sokmuştur. 55. hükümetin kurulup. güvenoyu almasıyla sa- decepsikolojik bir rahatlamaolmuşsada, 'irtica'y\ hazırlayan, uygulayan, yaşatan nedenler yerinde durmaktadır. Yıllardır dincilere verilen ödünler bir yana, 24 yıldır tartışılan 8 yıllık zorunlu, kesintisiz, parasız, bilimsel eğitime geçilmemiş olması, bu- günkü irticanın boyutunu ve tehlikesini karşımıza koymuştur. Aslında bugünkü uzlaşıldığı haliyle uygulamaya konulsa dahi, değil 8 yıl eğitim, 18 yıl zorunlu olsa bilimsel ve parasız olmadığı sürece, irtica birinci tehlike olmaya devam edecek, yoksul halk çocuk- ları ezilmeye devam edecek, şeriatın kucağına dü- şecektir. En önemlisi 28 Şubat 1997 MGK kararla- n gereği de yapılmadığı için halk tedirgin beklenti- de olacak, hem de askerierin yönetime el koyma ihtimali ortadan kalkmış olmayacaktır. Zaten Türk- Islam sentezcilerinin ve gaflet içerisinde bulunan solcuların istediği budur. 55. hükümeti destekleyen büyük kamuoyu hü- kümetten, kararlı siyasal iradesini ortaya koyması- nı istemektedir. 8 yıllık zorunlu, kesintisiz, parasız ve bilimsel eğitimi uygulamak sadece kararlı siya- sal irade ve kadro istemektedir. Eğer bu siyasal ira- deyı 55. hükümet gösterebilirse, aydınlık isteyen, çağdaş, bilimsel ve demokrat eğitimciler hazır ola- rak görev almak için beklemektedırier. Türkiye'yi tehdit eden irtica ve şeriat, her şartta mutlaka kaldırılması, oyalamaya - ihmale bırakma- dan siyasi irade kendisini göstermesi gerekir. Hü- kümeti destekleyen görülmemiş büyüklükteki güç bunu istemektedir. Eğer bu fırsatı kaçırırsak, 55. hü- kümet başta olmak üzere tüm kişi ve kuruluşlar so- rumlu olacaklardır. Ve telafisi imkânsız belalar, fe- laketler başımıza gelebilecektir. Bütün bu başımızagelenlerde Atatürk'ün kurdu- ğu bağımsız demokratik cumhuriyetin kabahati yoktur. Kabahati bugüne kadar gaflet ve dalalet içerisinde olan hükümetlerde, siyasilerde ve kuru- luşlarda aramak gerekir. Ancak bugünkü noktada başta hükümet olmak üzere her kesime bataklığın kurutulmasında ve düz- lüğe çıkılmasında kararlı ve özverili çaba ve siya- sal irade gerekmektedir. 'Kültür Süpürgesi Süpürüldü!' HIKMET UGURLU lngiHzce Ögremeni S iz, siz olun, bır siyasal parti önderi- ya kültürleri ile de daha bir yakınlasrna olanağı nin "Ne mozaiği, ulan!" dediğine ku- bulmuşlardır. Binlerce yıldır uygarhklar sahne- lak asmayın. Hele hele, "Anadolu'da sinde panltılar yaratan Mısır, Mezopotamya ve sonu 'os' ile biten kentier Yunanlıla- Anadolu kültürlerinin komşu Grek kültürü üze- nn iştahını kabartayor. l tanmadan rinde çeşitli etkiler yaratmış olması kaçınılmaz bunlara kültürel zenginlikler diyor- bir olgudur. Özellikle dil konusunda pek çok | nin "Ne mozaiği, ulan!" dediğine ku- lak asmayın. Hele hele, "Anadolu'da k sonu 'os' ile biten kentier Yunanhla- Inn iştahını kabartayor. l tanmadan bunlara kültürel zenginlikler divor- lar. Bütün bu > abancı kültürleri vatan toprakla- nndan süpüreceğû" diyen bir bakanın (çok şü- kür bu bakan yok artık) sözlerine de pek sıcak bakmayın. Anadolumuz (Rumelimiz dahil) bal gibi de bır mozaiktir. Binlerce yıldır göçlerle haşır neşır olan bu topraklar; onlarca dilin, inan- cın, göreneğin, geleneğin, değişik görüş ve an- layışlann ev sahibi olmuştur. Bunlar, Anado- lu'nun çok yetkin kimyasında eriyerek yerleri- ni almışlar; olağanüstü bir varsıllık yaratmışlar- dır. Her yörenin halısı, kilimi, türküsü, oyunu, geleneksel yiyecekleri, değişik ev içi yaşantıla- n. vb. nelerin anlatımıdır acaba? Tümümüzün üst kımlıği kuşkusuz "Tûrk''tür. ama alt kimlik- lerimizdeki görkemli değışkenlikler Anadolu'yu bir Türkmen kilimi gibi sımsıcak renkleriyle o denli güzel örter ki ne renkleri silebilırsiniz. ne işlemeleri bozabilirsiniz. Örneğini bir bakanın sözlerinde gördüğümüz gibi, bir kesim için de yabancı kültür deyince usa hemen ve sadece "Yunanlı" geliveriyor! Oysa biraz tarih kitabı kanştınlsa "Yunan"ın (Grek) .Anadolu'ya girişinin çok geç dönemlerde oldu- ğu hemen anlaşılır. M.Ö. 700'lerde başlayan Grek sömürgeciliği, M.Ö. 330'lara, yani Büyük İskender'in tüm Anadolu'yu ele geçirerek "Hel- lenistik" dönemi başlatıncaya dek, Ege ve Ak- deniz bölgelerinin kıyı kesimlerinde son derece ya\'aş ve cılız bir şekilde süregelmıştir. Daha ön- ceki 200-250 bin (belkı daha da fazla) yıllık in- san yerleşimi göz önüne ahnırsa, GrekJerin Ana- dolu'ya "infilfrationr 'lan (gizlice ya da dikkat çekmeden sızma) son derece geç olmuştur. Ve Anadolu'da çok daha önceden bildikJeri başta Luvi, Hatti, Pala, Hitit, Frig. Pisidya, Urartu, Tru\'a. vb. olmak üzere doğudaki Mezopotam- son ekin (-s(s)a, -ssos, -nd/nth. -ra, -aka, vb.) Do- ğu toplumlannın dillehnden Grek agzma bozu- larak ya da değişerek girdiğini pek çok Türk ve yabancı araştırmacı kanıtlan ile belirtmektedir. Tarih içinde komşu ülke kültürlerinin (Çin, Ja- pon, Türk, Moğol ve özellikle birbirine çok da- ha yakın yaşamış Mezopotamya, Mısır, Anado- lu, Grek) birbirlerini çeşitli açılardan etkileme- leri son derece doğal ve olağandır. Onun için "kültür süpürgecüiği''ne so^nmadan önce "Kim? Kimden? Nasıl etküenmiş" sorulanna dikkat ve özenle yanıt aramak gerekir. Gelin isterseniz Anadolu'nun çok eski halk- lanndan, M.Ö. 2000 öncesinde Anadolu'yu mesken tutmuş Luvilere (Lukkalar, daha sonra Likyahlar olmuş) kısaca bir göz atalım: Nere- den geldikleri konusunda varsayımlar çeşitli, an- cak çok uzun yıllar bugünkü Fethiye-Antalya çizgisi güneyinde kalan Teke yanmadasında ya- şamışlar. Hitit, Asur. Mısır ve Grek kaynakJann- da adlanndan sıkça söz edilen Luviler anaerkil aile düzenini sürdüren. son derece kahraman ve onurlu bir halk. Grekler kent devletçikleriyle uğraşırken ve aralannda sıkça vuruşurlarken Luviler Teke ya- nmadasındaki kentleri bir araya getirip federa- soyn oluşturacak d^nli gelişmişler. Anadolu'da konuşulan ve yazılan en eski dillerden birini ya- ratmışlar, henüz Grekçenin Abecesi yokken. Dünyada başka yerlerde görülmeyen kaya gö- mütleri, sütunlu, ev tipi ve ters çevrilmiş sanda- la benzeyen gömütler hep onlardan kalma. Son 30-35 yıldır Teke yöresi hanl hanl kazılıyor, alt katmarJardan kimbilir daha neler neler çıİcacak? Geçen yıl Patara kazılannı sürdüren Prof. Dr.Fahri Işık ve ekibi. dünyanın belki de ilk ka- rayolu trafik anıtını buldular. Bulgular konfe- ranslar, dergiler ve kitaplar aracılığıyla duyuru- luyor. Tarihi aydınlatan arkeologlara sonsuz sev- gi ve başanlar. Şimdi altısı ünlü 29 harfli Luvıceden birsöz- cüğe dikkatimizi yönlendirelim: Luvi dilinde "LU" "a\dınhk,ışık'' demek. Kendilenne önce- leri Lukkalar deniyordu (ışık ülkesi insanlan). "LUKK" sözcüğü Hititçede (Nesa dili) "ışık yakmak, a>dmlatmak' n anlamında kullanılmış. Şkndi de daha yeni dıllere bakalım; Örneğin, "LUknos" Grekçede "aydmlatıcı, tşıkverid" de- mek. Latincede "LUx = Lüks" "ışik" anlamın- da; "LUcerna" "mum", "LLmen" ise "ışıkbi- rimi"nin adı. "Lkht" Almancada, "Hght" İngi- lizcede "ışık" anlamında kullanılıyor. îngilizce- de "tşıklandırma, aydınlatma" anlamında kul- lanılan sözcüğün içinde yine "LU" var: tlLU- minate."Fransızcada "LUmiere" "ışık", "ışdda- mak" ise "LUire"; Ermenicede "LUys" "ıçık" ve "ay" ise "LUsin'' demek. Rusçada da "ay"a "LUna" deniyor. Meraklılar örnekleri çoğalta- bilir. Bunlar rastlantı mı? Yoksa uzak kökende Ana- dolulu Luviler mi var? Kimbilir? Gelecekte bun- lar ve diğer pek çok şey günışığna çıkacak ve bi- limsel yaklaşımlarla tarih, "oMıığu" şeklıyle ay- dmlanacak. Anadolu gibi onbinlerce yıl çok çe- şitli insan kitlelerine kucak açmış topraklarda dilleri, inançlan, kimlikleri, görenek ve gele- nekleri yani kısaca "kültür"leri birbirinden ke- sinkes ayırmak son derece zordur. Örneğin Lu- viler, başka diyarlara göç etmediğine göre, ne- redeler? Hattiler, Palalar, Frigler, Traklar. Urar- tular, Pamfiryalılar ve yüzlerce diğerleri, nere- deler? Tümü Anadolu mozaiğinde yerlerini aldılar; aramızdalar, içimizdeler, kanımızda, canımızda ve "kültür"ümüzdeler! Buyüzden "kültürel sö- pürme"ye soyunmadan önce çok dikkatli olmak gerekir. Bakarsınız belki "süpüren"in kendisi de "süpürülenler'' arasına giriverir! Nitekim süpü- rûldü de!.. FACTOFINANS ALACAK ALIMI A.Ş.NDEN TASARRUF SAHİPLERİNE DUYURU Şırketimız sermayesınin 120 mılyar TL'ndan 360 mılyar TL'na artırılması ile ılgılı olarak 03.07.1997 tarihli Cumhurıyet ve Güneş gazetelerinde ılan edilmiş olan "Ortakların Yenı Pay Almalarına llışkin Sırkuler"de, 28.07 1997 -11.08.1997 tarihlerı olarak belırtılmiş olan halka arz süresı, 04.08.1997 - 18.08.1997 tarıhlerı olarak degıştirılmıştır. Bilgilerinize sunulur. Ateş topu oldun Yaz tutuştu... TAHSİN YILMAZ (1959-....) Temmuz direnişinde ölümsüzleşmesinin 1. yılında içimizde, yüreğimizde yanıbaşımızda. Âilesi adına NtHAT YILMAZ SÜREKLİ EĞİTİM İSTİYORSAK KİTAP OKURUNU ÇOĞALTMALIYIZ. EĞhiM SÜREKLİUĞI, ÖĞRENCİNİN KÜÇÜK YAŞTA KİTAPÇIYI TANIMASIYLA BAŞLAR; HAYAT BOYU DEVAM EDER. SÜREKLİ EĞİTİMLE SOSYAL VE EKONOMİK SORUNLAR ÇABUK ÇÖZÜLÜR. KİTAPÇILAR DERNEĞI TEŞEKKUR Alman Hastanesi'nde geçirdiğım bir operasyona bızzat katılarak engin tecrübe ve hazakatleri ile kısa zamanda sıhhanme ka\'uşmamı sağlayan; Alman Hastanesi'nın kıyfnetli Başhekimi Prof. Dr. EROL DÜREN'e, Prof. Dr. GÖKSEL KALAYa'ya, Doç. Dr. ŞÜKRÜ DİLEGE'ye Opr. Dr. FtKRETTAMRGAIV^a, ( V . Dr. CEMALETTtN ÜMtTe Anestezi ve Reanimasyon. Uzm. Dr. SAHİL BARLAS'a Cerrahı Yogun Bakım'dan Dr. SEVDA KIZILIRMAK'a Fizyoterapistler ŞENAY A1DOGAN ve FATOŞ ERDELElOİ'ye Kan Tahlıl Laboratuvanndan; SE\İNÇ AYGELDİ ve NAHİDE AKPEVAR'a 2. Kat Sorumlusu GÖNL1. DAYI ve yardımcılan kat hemşırelenne Özel Hemşirelerim; ARZUM VAROL. ZEYNEP BEKTAŞ, DENİZ SELVİ, MÜNEVVER ESKİCİ, BUKET YERLİ ve SELVİ ÇINAR'a Doktorlanm ziyaret ve telefon görüşmesini yasakladıklanndan görüşememek ve konuşamamak pahasına da olsa; haslaneyı teşrif eden, telefon eden, çıçek gönderen, vakıflara teberrüde bulunan, telgraf çeken ve böylece bana moral ve güç veren BLTÜN DOSTLARIMA En ıçten teşekkür, mirmet ve şükranlanmı arz ederim. KEMALAKYER İLAN T,C. BAKIRKÖY l.SULHHUKUK MAHKEME- Sİ'NDEN DosyaNo: 1997/324 Mahkememizce ve- rilen 14.7.1997 tarih, 1997/324 esas, 1997/698 sayıh karar ile İpek Karakoç ve Ye- ter Karakoç'un vesayet altına alınmasına, ken- dilerine vasi tayini yeri- ne babalan Kasım Ka- rakoç'un velayeti altına konulmasına karar ve- rilmiş olup, işbu karara itirazı olanlann kanuni süresi içinde itiraz ede- bılecekleri, itiraz vaki oknadığı takdirde hük- mün aynen kesinleşe- ceği teblığ yerine kaim olmak üzere ilan olu- nur. Basın: 33243 SATILIK YAZLIK ve ARSA Silivri Basınkent-1 'de yazlık, Şile'de 345 m2 arsa acilen satılıktır. Tel: 556 69 35 -727 82 15 Romanlannız ve ansiklopedileriniz yerinizden alınır. Tel: 554 08 04 PENCERE Ciimbüş Var.ş ...Bektaşı ile softa, bir kervanda birlikte imişler. Konaklama sırasında softa demiş ki: J - Namaz kılayım.. Bektaşi: - Imanım, demiş, kervan toparlanıyor, sünneti bırak da yalnız farzı kıl!.. Softa, baba erenlerin öğüdünü tutmuş; ama er- tesi sabah da sitem etmiş: - Dün bana sünneti kıldırmadın, gece rijyama peygamber efendimiz girdi. Bektaşi: - Ulan, demiş, daha ne istiyorsun?.. Farzı üa bırak, rüyana Allah girsin. • Tövbe estağfurullah, biz Islamcı medyanın rü- yasına ne sebeple girdik?.. Hayırdır inşallah, her sabah dinci gazeteleri açıyoruz, çarşaf çarşaf ya- yinlarla birlikte, boy boy resimlerimiz yayımlanı- yor. Öfkelenmişler bize; sanki Necmettin Erba- kan Hoca'yı iktidar koltuğundan biz düşürdük" Yok canım... \ Hoca, Şaibe Hanım'ın tuzağına düştü, kendi ayacıklarıyla tıpış tıpış Çankaya'ya tıımanıp Mö- hendis Mektebi'nden beri tanıdığı Süleyman Bey'e mührü teslim etti. Kimse Necmettin Hoca'nın şakağına tabanca dayamadı, alnına mavzeri dogrultmadı. Bu işte benim ne suçum olabilir?.. Necmettin Hoca bana sorsa "Sen şeytana uy, Şaibe 'ye uyma" diye öğüt verirdim. Şaibe'ye kim yaklaşmışsa, yandı gülüm keten helva!.. Bu ha- nım kendi partisinin bile köküne kibrit suyu ekl- yor. • Islamcı basın bir yaygara kopanyor, ama nafıte borusunu üflüyor. Milli Gazete, Akit, Yeni Şafak gi- bi cendeler, yalnız bana değil, dinci basın dışın- da kalan gazetelere, patronlara, yazarlara ver- yansın ediyorlar. Çoğu altı kaval üstü şişhane suç- lamalarla nereye varmak istiyorlar?.. ; Sözgelimi, Cumhurıyet gazetesini 12 Eylül'p desteklemekle nasıl suçlarsın?.. 12 Eylül'de bu gazetenin tutuklanmadık ya da gözaltına alınmadık gazetecisi kaldı mı?.. Yıllar- ca hapislerde yatan ve işkence tezgâhlanndar geçirilen Cumhuriyet yazariarı mı 12 Eytül'ü des- teklediler?.. * * Baba erenler dergâhın kapısında çubuğunu tüt- türüyormuş, sokaktan bir cenaze geçmiş... - Kim bu?.. - Tamburi Esat EfendL Biraz sonra bir cenaze daha.. - Ya bu kim?.. - Kanuni Arif!.. Arkadan bir cenaze daha.. - Peki, ya bu?.. - Gazelhan Rıfat EfendL Bektaşi keyiflenmiş: • - Desene bu akşam ahirette cümbüş var!.. - Islamcılar yanlış yoldalar. REFAHYOL'u kimse düşürmedi. ; Kendi düşen ağlamaz. ^ "Kendi gitti, ismi kaldı yadigâr" deyip REFA++- YOL'a bir fatiha okumaktan başka çare yokü. Ham ervahlığın da âlemi yok!.. Dinciler ağlıyorlar; ama bu kez öteki dünyada değil, bu ülkede cüm- büş var. Yazarlık Seminerlerimize Çağrı Eğer, "aslolan söz değil. yazıdır" diyorsanız... ve yazının gücüne olan inancınız tamsa... o zaman, zahmetli bır yoldan yürümeye karar vermişsiniz demektir. Bu zor, sürprizlerle dolu ama zevkli uğraşınızda sizin yarunızda olabiliriz. 8 Ekim - 5 Aralık 1997 tarihleri arasmda düzenleyeceğimiz seminerler boyunca çeşitli konu ve metinler üzerinde yapüacak çalışmalarla, "yazı" dünyasında yeni ufuklara birlikte ilerleyeceğiz. Başvuru tarihi 26 Eylül 1997 Cuma günüsona erecek olan seminerlerle ilgili daha geniş bilgiyi Vakfımızdan edinebilirsiniz. um:ag UĞUR MUMCU ARAŞT1RMACIGAZETECİLİK VAKR ATATÛRK BULVAR112&« BAKANUKLAR ANKARA TEL (0 312) 417 77 20 - 417 47 63 DOCUM VE TEŞEKKÜR Kızımız ve torunumuz Mey Sırmaçek'in 01.07.1997 Salı günü doğumunu başarıyla gerçekieştiren Dr.Sadiye Eren'e gösterdiği ılgı ve özen için sonsuz teşekkür ederız. Ayrıca Kadıköy Şıfa Yurdu Hastanesi amelıyathane hekimleri Dr. Vedat Özcan ve Or. Uzay Yıldırım'a, anestezi uzmanları Dr. Anu Çebi ve Dr. Adnan Oflazer'e bebek odası hekim ve personeline ve 3. kat hemşirelerine göstermış oldukları yakınlık için teşekkür ederiz. Deniz, Ahmei Sırmaçek ve Büyükbabası Dr. Necdet Alaca ist.Tıp Fakültesi kitap istek kartımı kaybettim hükümsüzdür. ZEYNEP ALKAN Çocuk kardiyolojisi - Türk Kalp Vakü kalitesi ve titizliğiyle hizmetinizde. 19 Mayıs Cd. No: 8 Şişli/İSTANBUL Tel: (0 212) 212 07 07 (pbx) 10 Hat Faks:(0 212)212 68 35 TÜRK KALP VAKFI I
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle