Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
97PAZAR CUMHURİYET SAYFA
15
Bu yılki Anadolu
liseleri g f
sınavında, |
Başoğlu Tu
birincisi oldu.
Duygu'nun mezun
olduğu okul, Özel Ufuk
ilköğretim Okuju'ydu ve
FethullahçılarjiYyayın
organlanacjan Zaman
gazetesiJPM^OU nun
başanlanŞıj^ntefân
yazılanndarfju/^lerce bu
okulun rekTamını da
yaptı. Çünkü-, okul da
Fethullahçılann
okuluydu... Oysa,
Anadolu liseleri
sınavında Türkiye
birincisini yetiştiren
Özel Ufuk İlköğretim
Okulu, daha bu öğretim
yılında, 1996 Eylülü'nde
açılmıştı. Devlet
okullanndaki başanlı
öğrencilere çengel atan
tarikatçılar, istanbul'da
Duygu'yu keşfetmekte
da gecikmemişti.
Ailesine kim bilir ne
olanaklar sağlayarak
Duygu'yu gerçek
okulundan ve onu dört
yıl boyunca yetiştiren
gerçek öğretmeninden
kopanp kendi okullanna
devşirmişlerdi. Şimdi de
"Duygu'yu biz
yetiştirdik" diye
kendiierine reklam aracı
olarak kullanıyorlar.
Intemet http: / / www.planet.coni.tr / Xn Elektronik posta: Deniz^om@planetcom.tr Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97
- Tanm Kredi
Kooperatifleri'nde
vöneticiler maaşlannı 900
milvon lira yapmış...
"Maaş rekoru değil yağma
rekoltesi."
Kiiltür Bakanı İstemihan Talay'ın işi gerçekten zorültür Bakanı İstemihan Talay aradı. Sitam-
kârdı... Bakanlık koltuğuna oturduğunun
ikinci haftasında, Anavatan'ın tek başına ik-
tidar döneminde ülkücü kanattan Namık
Kemal Zeybek'in mirası Istanbul Kültür Müdürü
Rahmi Çubukçu ile Istanbul Arkeoloji Müzeleri Mü-
dürü Alpay Pasinli'yı göreve iade etmesi üzerine
yazdıklarımızı kendisıne yönelik bir eleştiri olarak
değerlendirmiş Talay.
Eleştiri değil vaziyettespitiydi yazdıklarımız. Çubuk-
çu'nun göreve iadesi mahkeme karannın uygulanma-
sıydı; bunun eleştirilecek tarafı olamaz. Merak ettiği-
miz, bakan Talay'ın müdürÇubukçu'nun boyunu aşan
ve biraz da intikam kokan icraatını nasıl bulduğu idi.
Pasinli'nin göreve iadesini ise Talay, göreve başlar-
ken aldığı bir ilke kararının gereği olarak açıkladı: Re-
fahlı İsmail Kahraman döneminde yapılan şeriatçı
kadrolaşmayı durdurmak için tüm atamalan iptal edip
eski haline getirmek. Yani "sil baştan" yapabilmek için
önce en başa dönmek. Ne var ki Pasinli'nin icraatı da
boyunu aşan ve intikam kokan ve hatta Istanbul Ar-
keoloji Müzeleri'nin sikke kabinini kapatıp bakan Ta-
lay'ı zor durumda bırakan icraattı. llginçtir, en başa
dönüldüğünde ortaya çıkan kadro, SHP'nin koalis-
yon ortaklığında yerini koruyan eski ülkücü kadro.
İstemihan Talay'ın işi gerçekten zor. Şeriatçılan ka-
zıdıkça altından eski ülkücüler çıkıyor. Deneyimli po-
litikacı Talay, bunun farkında ve şimdiki durumu "kişi-
lerin şahsına değil, Refah atamalannın durdurulması-
na yönelik bir prensip uygulaması" şeklinde açıklıyor.
Talay'ın hedefi, Refah'ın yerinden oynattığı taşlan ye-
rine oturttuktan sonra yeniden düzenleyip icraata baş-
lamak. Çağdaş kültür ve sanat politikalannı hayata ge-
çirmek ve bunları hayata geçirecek kadrolan oluştur-
mak. Söylediğine göre öncelikle kültür ve sanat dün-
yasındaki örgütlerletemaslara başlayacak, onlann gö-
rüş ve önerilerini alacak, değeriendirecek. Tıyatroya,
sinemaya ve özellikle opera ve baleye ayrı bir önem
verilecek.
Rumeli Hisan'nın, konserler için yeniden kiraya ve-
rilmesinegelince... Talay, bakanlıktaki sanatsal faaliyet-
ler listesini uyguladığını söylüyor. Hisar'ın 40 günlük ki-
rası 2 milyar 50 milyon liraymış... Rumeli Hisan'nı Ko-
ruma ve Kollama Derneği gibi bir dernek konser gece-
leri büfeyi çalıştjrsa, cola-mola satsa, adam başına 100
bin lira kâr etse, 40 günde 6 milyar gelir elde edilir. Bu
parayla da burçlarda biten yabani incir ağaçian temiz-
lenir... Talay'ın zoru başaracağına inanıyoruz...
PALAS PANDIRAS -,
Eşek ölür ortaklık
biter; Kırat ölmeden
bu ortaklık bitmez!
—iMûfitBozacı I —
SESSÎZ SEDASIZ (!) NURİKURTCEBE Metin Göktepe'nin öMürülmesi taümatı
Gazeteci Metin Göktepe'yi
İstanbul'da öldürmekten sanık
polislerin Afyon'da yargılan(ama)dığı
davanın duruşması bitmiş, adliye
boşalıyor. Adliyenin önündeki
caddeyi, duruşmayi
izleyemeyenler doldurmuş, dışan
çıkmak zor. Adliyenin önündeki
kaldırımlara polisler sıralanmış,
kapıdan çıkanları kaldırıma
bırakmıyor.
CHP milletvekili olduğunu
söyleyen bir kişi kaldırımdan
geçmek isteyince, genç
polıslerden biri
biraz heyecanlı, biraz sinirii,
dudakları titreyerek konuşuyor:
- Hayır geçemezsiniz.
- Ben milletvekiliyim.
- Olabilirsiniz. Siz milletin oyu ile
seçildiniz. Kurallara önce sizin
uymanız gerekir.
- Kim koydu bu kuralı?
- Amirim koydu.
- Çekil önümden, geçeyim.
- Hayır. Ben amirimden emir alırım.
- Nerede senin amirin?
- Bilmiyorum. Siz buradan
geçemezsiniz.
Hginç bir diyaloğdu. Genç polis,
"eğitim semineri"ndeki ders
notlarını okuyor gibiydi.
Milletvekilini bırakmadı, "görev"ini
başarı ile yerine getirdi. Onun
görevi "amir"inden aldığı
talimatları eksiksiz uygulamaktı.
Amiri de talimatlan "müdür"ünden
alıyor olsa gerekti. Görünürde
"sistem" böyle işliyordu. Peki,
Metin Göktepe hangi talimat
doğrultusunda öldürülmüş
olabilirdi? Mahkeme henüz bu
sorunun yanıtını arama aşamasına
gelmemişti...
ÇED KÖŞESİ
OKTAY EKİNCİ
Cihangir'de
'çirkin' birproje
Cihangir Güzelleştirme
Derneği, adı üzennde Cihan-
giıün_-güzellikleri ıçıa _çaba
gösteren bir dernek.
Ashnda lstanbul'un diğer
tüm eski semtleri gibi Cihangir
de zaten "güzel" bir semt. Bu
nedenle yine dığer yerler gibi
bu semtte de "var olan eski
güzellikleri korumak". kentı
güzelleştirmenin "ön koşulu."
Korunacak değerlerin başın-
da ise elbette ki "tarihsel do-
ku" geliyor. Çünkü derin bir
kültür ve sanat birikimiyle ya-
ratılan bu mimari mirasın " yok
edilmesi pahasına" gerçek-
leştirilen yeni binalar arasında
şöyle gönül rahatlığıyla "gü-
zel" denılebılecek bir örneğe
rastlamak pek mümkün değil.
sakinlerinın "tarihi konağa
yeniden kavuşmak" üzere
iürdürdüklen inanılmaz dıre-
nişte. öncelikle "apartman in-
şaatını durdurmak" yönün-
deki başarıh çabalann "mutlu
sona" kavuşabilmesi için. bel-
ki de "son umut" yine Kültür
Bakanlığı.
"Yine" diyorum. çünkü bır-
kaç ay önce de bu umut doğ-
muş ve bakanlıktaki kımi üst
düzey yetkılilerin "Siz bize de
başvurun" demeleri üzerine
dernek tarafından hazırlanan
bir dosya Koruma Genel Mü-
dürlüğü'ne 20 Şubat 1997'de
sunulmuştu.
Ne var ki genel müdürlüğü
"199O'lı yılların başında da
yöneten" ve o yıllardaki du-
Cihangir'den Marmara'yı seyreden tarihi konağın işte bu ar-
sası, rant kültürünün kent kültürüne karşı acımasız savaşı-
na da satane oluyor. (Fotoğraf: KUBİLAY TÜNTÜL)
Nedeni ise galiba daha baş-
langıçtaki imar karannın "çir-
kin" olması. Kültür mirasını
ortadan kaldırarak, doğayı ve
özgün kent siluetini tahrip ede-
rek yükselen bir bina, ne kadar
"çağdaş"(!) olursa olsun, na-
sıl güzel olabilir ki!..
Cihangir Güzelleştirme Der-
neği yöneticileri de işte bu ger-
çeği "yaşayarak gören" du-
yarlı Istanbullular olarak Ci-
hangir Camisi'nin yanıbaşın-
da kenti süsleyen eski bir "ah-
şap konağın" şimdi "boş"
olan arsasında "dev bir apart-
man" projesine karşı 2 yılı aş-
kındır mücadele edıyorlar.
Cihangir'deki görkemli ko-
nak için 1990 yılında "apart-
mana dönüştürme" kararı ve-
rildiğinde ise tarihi bina sapa-
sağlam ayakta olduğu gibi, res-
tore edilerek ömrü en az "ya-
şı" kadar da uzatılabilirdi.
Ne var ki dönemin koruma
kurulunca verilen yıkım kara-
nndan sonra duyarlı çevrelerin
bu karara tepkıleri de yüksel-
meye başladığı sırada, ahşap
konak bir gece ansızın "yanı-
verdi."Üstelik 1991 yılındaki
"Şeker Bayramı tatiline" de
rastlayan bir günde...
İşte o günden bu yana semt
yarsız koruma kurulu kararla-
nna da destek olan bir bürok-
ratın imzasıyla verilen 7 Mayıs
1997 tarih ve 1962 sayılı yanıt-
ta. "Kurul kararları kesindir
ve uyulması zorunludur" de-
niyordu. Oysa yine bu genel
müdürün geçen yıl göreve dön-
mesinden önceki 1992-1995
döneminde bakanlığın benzer
duyarlı başvurulara verdiği ya-
nıtlar önce "teşekkürle" baş-
lıyor. sonra da tartışma konusu
olan kararın "ilgili koruma
kurulunda bir kez daha de-
ğerlendiriunesi" nca ediliyor-
du.
Şimdi dernek üyeleri, "son
çare" olarak mahkemeye gidi-
yorlar. Ancak bakanlığın ma-
yıs ayındaki yanıtına dayanıla-
rak Beyoğlu Beledıyesi'nden
alınan ruhsatla yargı karann-
dan önce inşaatın "hızla yük-
selmesinden" de kaygı duyu-
yorlar.
Eğer Kültür Bakanlığı der-
neğın başvurusunu "55. hükü-
met ruhuyla" yeniden ve hız-
la ele alamazsa, "çirkinleşen"
sadece Cihangir olmayacak.
Bu devletin tarihe ve kültüre
olan bakışı da "çirkin bir ör-
nekle" yine tartışma konusu
olarak kalacak...
HAYVANLAR tsmH GLLGEÇ
KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK '
ÇİZGİLİK KÂMÎL MASARACI
HARBİ SEMİH POROY
TARİHTE BUGÜN Mİ MTAZ ARIKAN 27 Temmus
OKYANUSA DÖSENEN KABLO!.
1866 'M BU6ÜN,ATlASOICYANU£U'NA DÖÇEHEN
AVRUPA İLB AMERİKA 'Yt BİRL£ŞTt/İEN 7EL6&V:
HffTTI TAMAAALAHOI. S&4UEL MOKSE'UN İCADI
OLAN TELG&4F, 184O'lA£DANSONGA ÇOk ÖNEU-
U BİR HABERLEÇME ARACI OLMUŞTV. 1BŞİ '
PÖŞ£H£N (UC DEHİz MATTf, F8AAISA İi£ İNGİLJB-
RE'YI BtRLjEŞVKMİÇri.. BİRÇOk:SONUÇSUZ Gİ-
RİŞlMDEN SONRA, ATLAS OKYANUSU'MA KABVÛ
DÖŞEME İŞİ, AhlC/tK ZAM4M//VMI P£V, &ÜHAK-
U TRAUSATLANTİĞİ İLE SAŞAKlLMlŞTl. YOLCU
VE yÜK TAŞlMAK /Ç//V YAPtlAM GEMİNİN K4-
ZANCJ YE7BRSİ2. KALINCA, KAglO DÖŞEME
İÇlNE VEGİLMİŞr/. O SIKALAR. OORT BİN M-
LOtoETRBUK KABLOYU TAÇIYA8İLBCEIC
TEK PENİZ TAÇITI OYPU..
B U L M A C A SEDAT YAŞAYAS
1 2 3 4 5 6 7 8
5
6
7
8
9
-
1 2 3 4 5
SOLDAN SAĞA:
1/ El ele tutuşa-
rak ovnanan bir
halk oyunu...
Hatay ılınde bir
ova. 2/ÇıkaryoI,
çare... Eski bir
Hint tannsı. 3/
Lütesyum ele-
mentınin sımge-
si... Hamam. 4/
Dık tutularak
parmakla çalı-
şan, telli ve bü-
yük çalgı... Yok
etme, gıderme.
5/ Içinde din balık sakla-
nan, denızden aynlmış
havuz. 6/ Iradesizlikten
ileri gelen sûrekli cansız-
lık. duyumsamazlık..
"Tahammül gerektır —
taşına" (Dertlı). II Bir
Asya ülkesinin başken-
ti... Meslek. 8/ Kınk ke-
miklen bir arada tutmak
amacıyla kullanılan tah-
ta gibi düz nesne... Cın-
sıyet hücrelennin dışın-
da vücut hücrelennin tümü. 9/ Dünyanın en hızlı koşan
canlısı olan yırtıcı hayvan... K.emıklenn içindekı yağh
madde.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Hawaıı Adalan'nın geleneksel dansı... Erek. 2/ Omur-
gayı oluşturan kemiklerden her bin... Kedı ya da köpeğın
ön ayağı. 3/ Arjantın'ın plaka ışaretı... Gezegen. 4/ "Her
çiçekten bal eyledık 'ya saydılar bızı" (Pır Sultan Ab-
dal)... Yükselme. yücelme. 5/ Orduyla ılgılı olmayan, or-
dudan kaynaklanmayan. 6/ Yeryüzündekı gırintı ve çıkın-
tılar... Başkaldıran. isyan eden. 7/ "Kötü, sevımsız" an-
lamında argo sözcük... "O"' göstenne sıfatının eski bıçi-
mı. 8/ Hammaddeyı ışleyıp mal üretme... Sıkı dokunmuş
bir tür pamuklu kumaş. 9/ Kabartma bir fıgür oluşturacak
bıçimde yontulmuş değerlı taş... Bir ılımız.
OR ÜŞ /DENIZ KAVUKÇLOĞLL
Milliyetçilik ve Milliyetçilerin
Hazin Sonu
Mareşal Henri Philippe Petain, I. Dünya Savaşı sı-
rasında Verdun çarpışmalarında kazandığı zaferle "ulu-
sal kahraman" ilan edılmişti. II. Dünya Savaşı sırasın-
da ise Almanlann Fransa'ya saldırmalannın ardından,
16 Haziran 1940'ta başbakanhğa getirildi. Kısa bir sü-
re sonra, "Fransa'nın yenilgisinin artık kaçınılmaz" ol-
duğunu ılerı sürerek ateşkes çağrısında bulundu. Pe-
tain, düşmanla "işbiriiği" yaparak vatanını kurtaraca-
ğına inanıyordu. 1944 yılında ülkelerini düşman işga-
linden kurtaran yurtsever direnışçıler onun işbırlikçili-
ğini bağışlamadılar. Yargılanarak ölüm cezasına çarp-
tınldı. Cezası daha sonra yaşam boyu hapse çevrildi.
Atlas Okyanusu'nda bulunan Yeu Adası'nda kapatıl-
dığı kalede 23 Temmuz 1951 'de öldüğü zaman 95 ya-
şındaydı.
Abraham Lauritz Johnsson, diğer adıyla Vıdkun
Ouisling, 1911 yılında Norveç ordusuna katılmış, yük-
selerek 1919-1929 yıllan arasında çeşitli Avrupa ülke-
lerinde askeri ataşelik görevlennde bulunmuştu. 1931 -
1933 yıllan arasında Savunma Bakanlığı yaptı ve Ulu-
sal Birlik Partisi'nı kurdu. 1939 yılında Adolf Hitler ile
görüşerek, "Norveç 'ir Almanlar tarafından işgatini" sa-
1
vundu. Bir yıl sonra. 1940 yılının nisan ayında Nazı or
1
dulan Norveç'i işgal edince, bir süre sonra kendisini
başbakan ilan etti. 1945 yılında Alman işgalınden kur-
tulan Norveç'in yurtseverieri, ülkelerinin tarihinde gö-
rülmüş bu en "alçak işbiriikçi"y\ yargıladılar. Adı Nor-
veç dilinde "vafan haini" ile eşanlamlı kullanılan Vıd-
kun Ouislıng ölüm cezasına çarptırıldı. 24 Ekim 1945'te
Akershus kalesınde kurşuna dizıldi.
lon Antonescu, Romanya ordusunda başanlı bir
subaydı. I. Dünya Savaşı'ndan sonra Londra ve Pa-
ris'te askeri ataşelıklerde bulunmuş. 1934 yılında Ge-
nelkurmay Başkanı olmuştu. 1937 yılında Savunma
Bakanlığı'na getirildi. II. Dunya Savaşı sırasında Ro-
manya topraklannın üçte bın Almanlar ve Ruslar tara-
fından işgal edılirken 4 Eylül 1940'te başbakan oldu.
Romanya'da faşist bir diktatörlük kurarak ülkesıni iş-
gal eden Nazi Almanyası'nın safına geçti. Antonescu
da bağışlanmadı. Düşmanla ışbirliğinin cezasını 1 Ha-
ziran 1946 günü Jılava yakınlannda idam edilerek öde-
di.
Fransız işbirlikçı Petain'ın, Norveçlı ışbiriikçi Quis-
lıng'ın ve Romen ışbiriikçi Antpnescu'nun ortak özel-
likleri "milliyetçi" olmalarıydı. Üçü de Beriin'de bir sı-
ğınakta yaşamına kendi eliyle son veren Adolf Hitler,
Italyan yurtseverieri tarafından önce kurşuna dizilip
sonra Milano'nun Loreto Meydanı'nda ayaklarından
asılan Benito Mussolini ve dünyadaki tüm diğer "mil-
liyetçiler" gıbı etnık aidıyeti ınsandaki "en önemli nite-
lik" olarak görüyorlar, kendi uluslannın dığer uluslar-
dan daha üstün özellikler taşıdığına ınanıyorlardı.
Bu çarpık ınançlan onlann yurtlannı, çiçekleri, bö-
cekleri, kuşlan, ağaçian, denızlerı, gölleri ve ırmakla-
nyla, doğası ve o doğada yaşayan tüm insanlarıyla bir
"bütün" olarak sevmeierinin önündeki en büyük engel-
di. Milliyetçiler, 20. yüzyılın en belirleyicı tarihsel döne-
meçlerinde milliyetçilik adına vatanlanna ihanet edip
düşmanla birleştiler. Yakın tanhin hıçbır sürecinde mil-
liyetçilik, yurtseveriikle bağdaşmadı. Milliyetçilerin düş-
mana teslim ertiği ülkeleri, o ülkelerin komünist. sos-
yalist, liberal, muhafazakâr yurtsever güçleri savundu.
Özellikle II. Dünya Savaşı döneminde edınilen tarih-
sel deneyimler "en büyük milliyetçilerin" aynı zaman-
da "en büyük işbirlikçi ve en büyük haınler" olabilcek-
lerini gösterdi. Daha sonra Vietnam, Laos, Kamboçya
gibi Asya ülkelerinin "milliyetçi" yönetimleri kendi hak-
lanna karşı emperyalist güçlerle birteşerek en alçak ış-
biriikçi örneklerini sergiledıler. Şili ve Arjantin gibi bir-
çok Latin Amerika ülkesinde "milliyetçilik" adına kıta-
nın en kanlı cinayetleri işlendi. En büyük uyuşturucu
kaçakçıları, "milliyetçiler" arasından çıktı, hatta bunlar
Panama örneğinde olduğu gibi devlet başkanlıklarına
kadar yükseldıler. Son kırk yıllık dünya tarihi ınsanlığa,
"milliyetçi" işadamlannın, bürokratların.politikacılann,
devlet adamlannın aynı zamanda kaçakçı, katil ve ca-
sus olabileceklerıni kanıtladı. "Milliyetçi" iktidariargüç-
leri ölçüsünde ülkelerinin doğal kaynaklarını. denizle-
rini, kıyılannı yabancılara peşkeş çektiler ve yağmalat-
tılar. Dünyada en büyük doğa yıkımları, en büyük çev-
re kiriiliklen "milliyetçi" iktidarların elleriyle gerçekleş-
ti.
"Milliyetçiler" yurtlannı ve insanlarını sevmedıler.
•Ulusallığı ve eşdeğerii evrenselliği yadsıdılar. Bütünleş-
tikleri yerii ve yabancı egemen güçlerin uğruna o top-
raklarda yaşayan binlere, onbinlerce, yüzbinlerce in-
sanı ölüme göndermekten çekinmediler. Yaşamın tüm
alanlannı somut olarak kavrayan. ülkenin sorunları için
somut çözüm önerileri üreten yurtseverlerin özgüriük-
lerine ve yaşamlanna son verebilmek için en akıl almaz
yollara başvurdular, kanlı tuzaklar kurdular. Dünya yü-
zünde sayısız yurtsever. "mılliyetçilenn" kurduğu pu-
sularda can verdi. "Milliyetçilik", dünyanın her yanın-
da özgüriüğün, demokrasınin ve ınsanlığın en büyük
düşmanı oldu. Dooığa ulaştığı 20. yüzyılda dünyayı ka-
na ve ateşe boğan "milliyetçilik" özgürlükçü düşünce-
lerin gelişmesi ve insanlığın dırenışı karşısında inışe
geçti. Şimdi çöküş sürecıni yaşıyor.
Bu süreci Türkiye de yavaş yavaş yaşamaya başlı-
yor. llerdeki yıllarda daha güçlü bir bıçimde yaşayacak.
"Milliyetçilik" adına uyuşturucu kaçıranlar, ülkeyı so-
yanlar, cınayet işleyenler ve bu suçları işletenler yavaş
yavaş cezaevlerindetoplanıyorlar. Türkiye'nin demok-
ratikleşme sürecine bağlı olarak bunlann sayıları arta-
cak.
Yaşam, dünyada bir rastlantılar zinciri değil. Türki-
ye'de ise hiç değil!