Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 4 HAZİRAN 1997 ÇARŞAMBA
12 KULTUR
10. yılını İzmir'de kutlayan Parliament Caz Festivali, bu akşam başlıyor
Caz ııstalanyla renldi geceler• Bu yıl 10. yılını kutlayan
Parliament Caz Festivali bu
akşam Dionne Warwick'in
konseriyle başlıyor. George
Benson, John Scofield ve
Michel Petrucciani'nin
konserleriyle sürecek olan
festival, Kerem Görsev, Can
Kozlu, Ilhan Erşahin ve
Volkan Hürsever ile Bobby
Mc Ferrin'ın katılacaklan
konserle sona erecek.
Kültfir Senisi - Parliament Super-
band Jazz Festivali, 4 haziranda baş-
lıyor. 10. yılını Izmir'de kutlayan ve
Izmır Kültûr Sanat ve Eğitim Vakfı
tarafından gerçekleştirilen festival,
Kültürpark Açıkhava Tiyatrosu'nda
birbınnden ünlü caz ustalannı ağırla-
yacak.
4-7 haziran tarihleri arasında dü-
zenlenecek festivalin açılış konsenni
Dionne VVanvkk veriyor. Pop müzik
kariyerinde 33. yılını başanyla doldu-
ran VVarvvick'ı cazseverler 'I'D Never
Fall in Love', 'I Say A Little Prayer',
'Alife', 'Walk On Bye' ve son olarak
AIDS hastalan yaranna yapılan
"That's What Friends For" adlı par-
çayla tanıyor. Ünlü sanatçı Whitney
Houston'ın kuzeni olan Warwick,
müzık kariyeri boyunca 50'den fazla
hit şarkıya imza attı ve 30 albüm yap-
tı.
Festival in 5 haziran gecesi gcçek-
leşecek konserde müzikseverler, Ge-
orge Benson ile buluşacak. Caz vo-
kalistliğinin yanı sıra albümlenyle de
rekorlar kıran Benson, 1976'daki
'Brezzin' albümüyle bir milyondan
fazla satarak caz albümleri dalında
bir rekora ımza atmıştı.
Chariie Rarker'dan etkilenen sanat-
çı, 1965 yılından başlayarak Ronnie
Cuber, Lonnie Smith ve Phil Hunter
gibi müzisyenlerle turnelere çıktı.
'White Rubbit' albümüyle çok bü-
yük ticari başan elde eden sanatçının
'Body Talk', 'Good King Bad\ Be-
yond The Blue Horizon' gibi albüm-
leri de bulunuyor.
6 haziran akşamını renklendirecek
sanatçılar ise John Scofield ve Fran-
sız besteci ve piyanist Michel Petruc-
ciani. Günümüzün en bilinen elektro-
gitar caz gitaristi Scofield, 'Siesta' al-
bümünde Miles Davis ve Marcus Mil-
ler ile birlikte çaldı.
PatMetheny ile ikili oluşturan Sco-
field'ın seslendirdiği 'I Can See Yo-
ur House From Here' adlı çiftli al-
büm, Guitar Player isimli müzik der-
gisinde okuyucu anketinde en iyi caz
albümü seçildi ve Scofield'a 'en iyi
caz gitaristi' unvanını kazandırdı.
Caz efsanesi Petrucdani
30 yaşındayken bir caz efsanesi ha-
line gelen Michel FetnıccianTnin adı
ise Bill Evans, Keith Jarrett, Herbie
Hancock gibi ustalarla anılıyor. Jim
Hall, Wayne Shorter, Tania Maria,
Eddie Gomez, Al Foster gibi sanatçı-
larla aynı sahneyi paylaşan Petrucci-
ani, en büyük başansını ABD listele-
rinde 2. sıraya yükselen 'Music' ad-
lı albümüyle elde etti.
Sanatçı, 1990'da Wa>Tie Shorter,
Stanley Clarke Lenny White ve Rac-
hel Ferrd ile birlikte 'Manhattan Pro-
ject'i gerçekleştirdi.
Festival kapsamında Kerem Gör-
sev, Can Kozlu, tlhan Erşahin ve Vol-
kan Hürsever dinleyicilerle birlikte
olacak. Topluluk, 7 haziran gecesi
gerçekleşecek kapanış konserinde
Bobby Mc Ferrin'den önce sahneye
çıkacak.
Rakipsiz solo vokal konserleri ve
iyi satış yapan albümlerinin yanı sı-
ra günümüzün önde gelen caz sanat-
çılanyla yaptığı ortak çahşmalarla da
adını duyuran ünlü vokalist Bobby
Mc Ferrin sayısız ödül ve 10 Gram-
my kazandı.
1983 yılında sahneye mikrofonuy-
la birlikte tek başına çıkmaya karar
veren sanatçı, vokal in yanı sıra or-
kestrasını da sadece kendi sesiyle ses-
lendirerek bir ilki gerçekleştirdi.
Joe ZawinuL Manhattan Transfer,
Chick Corea gibi isimlerle çalışan
Mc Ferrin, Kültürpark Açıkhava Ti-
yatrosu'daki konserinde festival din-
leyicilerine unutulmaz anlar yaşata-
cak.
Azra Erhat: Onümdeki yol daha uzundur...
AHMETCEMAL
Bugün düşünür, yazar, çevir-
men vebilim insanı Azra Erhat'ın
82. yaş günü. Tam ve doğru do-
ğum tarihi: 4 Haziran 1915.
Azra Erhat, 1982'den bu yana
aramızda yok. Onun ölümünden
hemen sonra. Yazko Çeviri dergi-
sinın Kasım - Aralık 1982 sayısı-
na yazdığım başyazıya şöyle baş-
lamışım: "Çevirmen. yazar vedü-
şünür Azra Erhat'ın ötümüyle bir-
likte, Cumhuriyet Türkiyesi'nin
çağdaş uygarhk düzeyine erişme
çabalannın en büyük temsikile-
rinden birini yitirdik. Lluslann
karşılaşabüecekleri kötü yazgüar-
dan biri de bu çapta insanlann yi-
tirilmesinin, bir zincirin kopuşu
anlamını taşımasu bö> lece başlan-
nuş olanlann yanda kalmasıdır.
Sabahattin Eyuboğlu ve Halikar-
nas Balıkçısı'nın ardından Azra
Erhat'ın da ölümüyle böyle bir
yazgıyıönlemek.onlann başlarûk-
larmı sürdürmek, onlardan kalan
'mavi mıras'ı değerlendirmekgö-
revi şhndi bizlere, kendini onlann
öğrencisi bihnekisteyecekkre düş-
mektedir™"
Alıntıladığım yazının tamamı-
nı bugün okuduğumda, o zaman-
lar fazla iyimser olduğum kanısı-
na vanyorum. Anlıyorum ki, Az-
ra Erhat'ın ölümünden sonraki on
beş yıla ve on beş yılda yetişecek
-ve daha da önemlisi, onlan yetiş-
tirecek!- olanlann epey farklı, bu-
günün gerçekliğini önceden kesti-
rebilme yetisinden yoksun gözler-
le bakmışım. *
Her şeyden önce, "kendini on-
lann öğrencisi bihnek isteyecek-
ler"in sayısı hiç de umduğum ka-
darçıkmadı. 1982'de veöncesin-
de Azra Erhat'ın, Saba-
hattin Eyuboğlu'nun. Ha-
likarnas Balıkçısı'nın,
Orhan Burian'm. İsmail
llakkı Tonguç'un. Hasan
ÂK Yücd'ın, Vedat Gün-
yol'un, MinâL'rgan'ın vb.
yazdıklannı ve çevirdik-
lerini okumayı her defa-
sında ayncahk sayardım.
Atatürk ve cumhuriyetin
kuruluş yıllan daha önce,
ilk ve ortaokul dönemleri-
mizde elbet öğretilmişti.
Ama ben ve benim kusa-
ğımdan olan daha pek
çoklan, Atatürk'ü \e
cumhuriyetin kuruluşunu,
1919'dan başlayarak Os-
manlı tmparatorluğu'nun
kalıntılannda neler olup
bittiğini yaşamayı, yuka-
nda andığım adlardan öğ-
rendik. Köy Enstitüleri
denen o eğitim destanını.
1940'lann dünyada bir eşi
daha bulunmayan "Tercü-
me Bürosu" olayını hep
bu adlann lanıklığıyla ya-
şadık. Bu yaşadıklanmız,
sadece yakın geçmişimiz
değil, ama olması gereken
bir geleceğe de uzanan yolun reh-
berleriydi.
Azra Erhat ve onun düşünce ar-
kadaşlan, cumhuriyetin geleceğı-
nin gerçek anlamda cumhuriyet
aydınlannın yetişebilmesinden
bağımlı olduğuna inanmışlardı.
"Aydm" kavramıyla hep hesaplaş-
mış olmalannın nedeni, bu inanç-
lanndan kaynaklanıyordu. 1970
yılında "Forum" dergisinde ya-
yımlanan "Biz Aydınlar, Halk mı-
yız?" başlıklı yazısının sonuna
doğru şöyle demiş Azra Erhat:"_
halk benim gözümde tek ölçüdür,
tek doğruluk ölçüsüdür ve benim
şu ya da bu kelimenin geçerliliğini,
yaşama ve getişme şanslannı, çevi-
ri yapan aydınlann az çok güveni-
lir zevk ve karanna değil, halk di-
ye adlandırdığun bütün ulus ço-
ğunluğunun hiç şaşmayan sağdu-
yusuna göre değerlendirdiğüni
uzun boyiu anlatmaya kalkışmava-
yım. Önemlisi benim, bizûn tırtu-
mumuz, görüşleruniz değil de bi-
zim seslenmek istediğhniz ve doğ-
ru yanhş halk' dediğimiz büyük
topluluk üzerinde uyandırdığıınız
izlenimdir. O böyle bir ayncahk
vaptığımızı duyuyorsa demek ki
yapıyoruz ve demek ki işimLa ba-
şaramıyoruz (.„). Halktan olabili-
yor muvıız, olamıyor muyvz biz
aydınlar, toplumcu geçineo biz ya-
zariar?"
Bu yazıda Azra Erhat'ın sözcü-
lüğünü yaptığı o dönem aydınlan,
halktan olabilmeyi aydın olabil-
menin ayncalığı saymışlardı. Son-
raki yıllarda onlann yerini giderek
halktan olmadıklan ölçüde kendi-
lerini aydın sayanlar alacaktı ve
Türkiye'yi bugünlere sürükleyen
nice yabancılaşmalann, kopuk-
luklann temeli de geniş ölçüde bu
• Yeni Türkiye Cumhuriyeti'nde yalnızca kentlerde
odaklaşmayıp bütün ülkeye yayılacak bir eğitim
seferberliği, Azra Erhat'ın kuşağının aydınlan için
çağcıllığı en kısa zamanda yakalamanın temel koşuluydu.
• Hemen bütün yazılanyla bir sevgi insanıdır
Azra Erhat, aydın olabilmenin "olmazsa olmaz"
koşullan arasına sevgiyi de katmıştır.
u
halktan ounamayı ayncahk sa-
yan" sözde aydınlar tarafından atı-
lacaktı...
Hemen bütün yazılanyla bir
sevgi insanıdır Azra Erhat, aydın
olabilmenin "olmazsa olmaz" ko-
şullan arasına sevgiyi de katmış-
tır. Ama Azra Erhat' ınkı soyut, ku-
ramsal bir sevgi değildir ve asıl bu
yanıyla çok önemlidir. Ona göre
sevgi, genel tanımlamalardan de-
ğil, ancak tek tek somut insanlan.
ruhlan ve bedenleriyle sevme ey-
leminden yansıyabilecek, ancak
böyle yansıdığı takdirde bütün in-
sanlığa da mutluluk getirebileçek
bir olgudur. Azra Erhat'ın "İşte
tnsan (Ecce Homo)" adlı kitabm-
daki "Dost" başlıklı diyalog,
"Neymiş humanizma" sorusuyla
başlar; yanıt şöyledir: "Humaniz-
ma, iıtsamn kendine örnek seçtiği
bir insanda bütün insanhğı göre-
rek, bularak, severek insanhğı in-
sanhkyolunda daha Oeri götürecek
işJeryapmasıdır." Otekı, şöyle so-
rarbukez:" blede birinsanı mıse-
veceksin insancı ofanak için? BelB
bir insanı değil de bütün insanhğı
sevsen daha doğru ohnaz mı?"
Buna venlen yanıt. sevginin so-
mutluğu adma çok kesındir: "CM-
maz: Bulanık, dağnuk. esnek bir
sevgi olur, buhıtlarda kalır. İnsanı
bir ahlakdisiplinine götürmez; in-
sana, kendi kendini aşıp yaratKi
ohnakftrsatını vermez (_). lnsanm
so> ut ülkülere bağlanarak yürü-
mesinin insanuk için ne korkunç
sonuçlar doğurduğunu çok gör-
dük. Soyut ülkü adamı insancı de-
ğildir. onu bir kalem si) (...). Hem
humanizma yalnız insanhğı sev-
mek, insanhğtn iyiligini gözetmek
değildir. Humanizma bir tutum-
dur ki onu philantrophia denflen
insanseverükle kanstırmamah.
Ybksullara yardım. hayır dernek-
leri kurmak gibi duygusal davra-
nışlara yol açan insanseverliğin ni-
ce nice beocil ve çıkarcı eğiKmleri
örtmeye yaradığun gördük biz."
Yeni Türkiye Cumhuriyeti'nde
yalnızca kentlerde odaklaşmayıp
bütün ülkeye yayılacak bir eğitim
seferberliği, Azra Erhat'ın kuşağı-
nm aydınlan için çağcıllığı en kı-
sa zamanda yakalamanın temel
koşuluydu. Bir yandan Köy Ens-
titüleri, öte yandan Milli Eğitim
Bakanlığı bünyesinde oluşturulan
"Tercûme Bürosu'' aracılığıyla
Doğu'nun ve Bah'nın klasikleri-
nin, yani evrensel düşüncenin baş-
lîmur Selçııkla aydınfağa doğru
FERİDUNANDAÇ
Onunla aşklanmızı yaşadık, kay-
bettiklerimizi bulduk, umutlanmızı
soluduk. Bizi kuşatan şarkılanyla ışı-
ğm kaynağına yöneldik, adım adım.
Yaşadıklanmızm anlamını kavra-
maya, yaşayamadıklanmızın özlemi-
ni duyumsamaya vöneidik onunla...
Aynlanlar için, Ispanyol Meyhane-
si, Beyaz Güvercin. Sen Neredesin?..
Bu yol ahşımızın ilk izleri, sesleri, et-
kileri oldu. Gün gün çoğaldık onun
şarkılanyla.
'67'den bugüne uzanan süreçte kaç
kuşak onun müzik yolculuğunun ta-
nıklığıyla yaşadı? 60'lar, 70'leı, 80'kr
ve 9O'lı yıllara tanık olanlar.
Tünur Selçuk'un dinleyenleri ile
buluşmasının 30 yıllık bir serüveni
var. Bu, onun profesyonel müzik ya-
şarrunın bilinen tarihsel zamanı. Mü-
ziğe adanmış ömrünün bundan önce-
sine baktığımızda, sanatçı bir aile or-
tamında yaşama ilk adım atışı, ilk du-
yuş ve algılayışlarla başlayan bir mü-
zik eğitimi sürecini gözleriz.
Cumhuriyet Türkiyesi aydmlanma-
smın müzik alanındaki ilk önemli ad-
lanndan Münir Nurettin Selçuk'un
aydınlattığı bir yolda yürümeyi ilke
edinecekolan TimurSelçuk; Paris'te-
ki müzik eğitimine kadar olan süreç-
te, müziğe yönelimini ortaya çıkara-
cak, destekleyecek, bunu yönlendire-
cek her türlü çabayı bu aile ve sanat
ortamında bulur. Onun ilk adımlan
gelecekte bu alanda bırakacağı izlerin
de ışıltısını taşunaktadır.
Paris, onun için (birçok aydınlan-
macı sanatçıda olduğu gibi), bir dö-
nüm noktası değil, kavrayış, algılayı-
şm ötesinde, yapacağı müziğin altya-
pısını oluşturacak bilme, ögrenme. ta-
nıma sürecini pekiştirmedir. 1965'te
'pop müzik' formunda ilk bestelerini
burada yazmaya başlaması onun böy-
lesi bir başlangıca ne denli hazır ol-
duğunu da gösterir bize.
'68'li yıllar.. Protest müziğin Ba-
ü'da etkin olduu, bizde henüz kavram
olaraka adlandınlmamış ama ilk ör-
neklerinin yeni yeni verildiği bir dö-
nemde Timur Selçuk şarkılanyla bu-
luşuyoruz.
Yaşanılan sıcak günlerde lirik, içli,
devTİmci romantiznım esintilerini ge-
tiriyor selçuk. Ostelik bu alanda ya-
pılmamış olanbirşeye ilk adınunı atı-
yor Birçok çağdaş f ürk şairinin şiiri-
ni besteliyor. Selçuk'un şiir-müzik,
müzik-edebiyat ilişkisi onu ilerde bu
alanda diğer sanat dallanyla (tiyatro,
sinema, bale, opera...) ilintih' çalışma-
lara yönelecektir. Bugünkü çizgisin-
de kendisini "özürlü marjinaDer'' sı-
nıfina koyan Timur Selçuk. çıkış dö-
nemindeki ilk yapıtlanyla yakın dur-
dugu Jacques Brel ve Leo Ferre gi-
bi; bugün, o şarkılanyla belleklerde
derin izler bırakmış biridir.
Sürekli bir arayışm, yeniliğİB, ge-
lişmenin, çağdaşlaşmanın peşindedir
o Tünur Selçuk'u her dönem popüler
aydınlanmacı bir müzik insanı kılan
en önemli yanlardır bunlar, bence.
Adı şarkılanyla izdeşleyen Timur
Selçuk'un / müzik sanat adına getir-
diği tavır, Münir Nurettin Selçuk'tan
devralıp ulaşürdığı ışıklı yol bu alan-
da birçok sanatçıya yol/yön göster-
miş, örnek ohnuşnır.
Müzik, hayatı kavraytşm ve değiş-
tinnenin bir yohı. Bu kavrayış ve de-
ğişmenin önce msandan başlaması
gerektiğinin büincinde bir müzik in-
sanıdır Timur Selçik. Yeniyi arayışı,
dünle bağ kuruşu insana / hayata da-
ir ışığın kaynağmı gösterişi hep bu dü-
şünüşûn, çabanın ürüdünüdr.
Timur Selçuk'un müziğe adanmış
ömriinde "komplemüzikadam" tanı-
mmın bütün yanlannı buluruz; beste-
ci, yorumcu, şarkıcı, orkestra yönet-
meni, öğretmen, müzik yazan. Bun-
lann her biri onun aydınlanmanın ışı-
ğındakı yolunun birkilometre taşıdır.
Timur Selçuk'un bu alandaki
çabasma, emeğine, aydınlanmacı tav-
nna saygı ve sevgiyle.
yapıtlannın dilimize kazandınl-
ması, bu koşulu gerçekleştirme
bağlamında harcanan çabalardı.
Azra Erhat. hep bu girişimlerin ön
saflannda yer aldı. Köy Enstitüle-
ri'nın ve "Tercüme Bürosu"nun
varlığı son bulduktan sonra da ül-
kesine aydınlık getirme görevinı
gerek tek başına gerekse Sabahat-
tin Eyuboğlu. Halikarnas Balıkçı-
sı, Vedat GünyoL A. Kadir'le yap-
tığı ortak çalışmalarla yaşamının
sonuna değin sürdürdü. 12 Mart
döneminde, TCK'nin 141. mad-
desine aykın eylemde bulunmak
savıyla tutuklanıp Maltepe Yedin-
ci Zırhlı Tugayı'nın "kacnnlaraay-
nhmşT bjçimindeki" büyük bara-
kasına konduğu zaman bile dü-
şüncelerinde ülkesinden ve aydın-
lıktan kopmayıp torunu saydığı
Gülleyla'ya hıtaben anılannı yaz-
maya koyuldu: "Aradan bes yıl
geçti. Bu anılann birinci bölümü
koğuşta vazıhnıştı, tutuklu hulun-
duğum Maitepe Vedind Zırhlı Tu-
gayı'mn kadmlara aynlmış T biçi-
mindeki büyük barakada (_) yaz-
dığım sayfalan pazar akşamlan
acık zarf içinde gardiyanımıza ve-
riyordum. pazartesi sabah görevü
subaylarca okunup damgalanmak
ve postalanmak üzere. Subaylar
sevTnişkrdi yazdıklaruru, boyuna
getip soruyorlardı bunlar ne za-
man yayınlanacak drye_"
Azra Erhat, anılannı yazması-
nın gerekçesini de şöyle veriyor
"GüDeyla, ömrümün ereğidh-Ata-
türk Türkivesi'ni tarihin en eski
çağlarmdan bugüne dek kültür
açBindan incetemek. Bu ereğe var-
mak için önümdeld yol daha uzun-
dur, sana şimdi yazdığım şu sanr-
lar bu alanda bir çeşit deneme ol-
sun („). Benim işlemediğim kor-
kunç bir suçta suçlandırd-
dığım bir anda yargıçlara
karşı savunmam olacakü
bu. ama bu savunmayı
yargıçlann karşısmda
böyleyapamazrruşım. Za-
ran yok, seni karşıma alıp
sanasavunurum kendimi.
Sen küçük bir kızsın, bir
1 ürk km. bir insan evla-
dı. Sen beni dinle. beni an-
la, o kadan bana yeter."
(En Hakiki Mürşit, Anı-
lar, Cem Yayınevi, İstan-
bull996). '
Bugün Azra Erhat ve
onun düşünce arkadaşla-
nnın çoğu artık hayatta
değildir. Bugünün lise ve
üniversite gençliği arasın-
da onlann adını duymuş
olanlara ancak tek tük
rastlanıyor. Bugün bir
Köy Enstitüleri, bir "Ter-
cüme Bürosu'' hareketi,
eğitim tarihi ve Türk kül-
tür tarihi derslerinde bile
hemen hiç anlatılmıyor.
Acaba daha asıl uzun
olan yol, Azra Erhat'ınki
miydi, yoksa şimdı bizim
önümüzde olan mı?
DEFNE GOLGESİ
TURGAY FİŞEKÇİ
Kartpostal Şiiri
Gelmiş geçmiş en büyük şairimiz sayılan Nâzım
Hikmet üstüne kimi zaman aykın görüşler ileri sü-
rülerek, biraz da onun her yönüyle büyüklüğüne
inanmış okurlar şaşırtılmak istenir.
Bu tür çıkışlann en ünlülerinden biri de Ece Ay-
han'ın söylediği "Kartpostal Şiiri" sözüdür.
Yeni yayın hayatına başlayan üç aylık şiir derğisi
Ludingirra''nın ilk sayısında Mehmet Rrfat'ın hazır-
ladığı "Içkin BirEceAyhan Sözlüğü'nde bu sözşa-
irden alıntılarta açıklanmış.
"Kartpostal Şiiri
"1. Ressamlar, müzisyenler başka ülkeye gide-
bilirferama şairlerdil içinde yüzdüğü için olmaz. Nâ-
zım Hikmet 51 senesinde buradan gitmekzorun-
da kaldı. Nitekim hapishaneden yazdığı şiirler çok
güzeldi, fakat gittikten sonra kartpostal şiirieh yaz-
maya başladı.
"2. Yıne kimileh küplere binecek ama Türki-
ye'deyken benzersiz birşair olan Nâzım Hikmet'in,
1951'de 'kopanldıktan' sonra yazdığı hemen he-
men bütün şiirleri 'kartpostal' şiirlerdir. Kimse bu-
nun aksini bana söyleyemez."
Bu sözlerdeki toptan reddedişin ardındaki duy-
gusallığı görmemek olanaksız. Bir döneminde çok
güzel şiirler yazan bir şairin daha sonra işe yaramaz
kartpostal şiirleri yazdığım söylüyorsunuz.
Bu tür başka yaklaşımlarda da bulunabilir. söz-
gelimi, Şeyh Bedreddin Destanı öncesindeki şiirie-
rinin de kötü şiirler olduklan söylenebilir. Bütün top-
tancı yargılar gibi bu da gerçeğin ortaya çıkmasına
yardımcı olmaz. Her şairin her döneminde çok gü-
zel şiirleri de, bunlann yanına yaklaşamayacak da-
ha sıradan şiirleri de olibilir.
Nâzım'ın 1951 sonrası şiirlerine bakıldığında iki
farklı dönemini görmemek olanaksız!
Türkiye'den aynlmak zorunda kalışının hemen ar-
dından 1952'de attı ay boyunca sırt üstü yatmak zo-
runda kaldığı çok ciddi bir kalp krizi geçiren Nâzım,
sonraki yıllarda da Dr. Galya'nın yakın göteminide
düzenli bir hayat sürdü. Şiiri de sanki bu düzenli ha-
yata uygun durgun bir çizgideydi. 1951 -1959 yılla-
n arasında yazdığı ve Yeni Şiirler adlı kitabını oluş-
turan yüz sekiz şiir içinde "vasiyet", "BulutlarAdam
öldürmesin", "Kız Çocuğu", "Yapıyla Yapıcılar",
"Kahı Kayın Ormanında", "Japon Balıkçısı", "Ce-
vizAğacı", "Masallann Masalı" gibi çok tanınanla-
nn olmasına karşın "Masallann Masalı" dışındaki-
lerde biryenilik görülmez. Hayatı ve şiiri bir durgun-
luk içindedir.
Ancak 1959'da Vera'yla tanışmasıyla başlayan
ve 1963'teki ölümüne dek süren ikinci başyapıtlar
dönemi nasıl görmezlikten gelinebilir?
Son Şiirleri adlı kitabında toplanan ve ünlü şiirini
düşünerek "Saman Sansı" diyebileceğimiz bu dö-
nem gerçek bir yaratıcılık dönemidir.
Ne yazık, şairimizin bu dönemini inceleyen kap-
samlı çalışmalaryapılamamıştır bugüne dek. Özel-
likle aynı yıllarda ülkemiz şiirinde de bir yenilik ha-
reketi olarak ortaya çıkan II. Yeni akımıyla Nâzım'ın
Son Şiirieri'ni karşılaştırmak, şairin dünya şiiri için-
deki konumunu araştırmak son derece ilginç sonuç-
lara götürecektir.
Burada, hepimizin şiiröğretmeni Memet Fuat'ın,
"Severmişim Meğer" şiirini ülkemizde ilk kez "Ye-
ni Dergi'nin Aralık 1967 sayısında yayımlarken düş-
tüğü notu anmanın yeridir: ".. 'saçlan saman san-
sı, kirpikleri mavi' şiirleri yalnız kendi sanatında bir
aşama olarak kalmıyor, şiir sanatında eşsiz bir an-
latım gücüne yükseliş olarak da beliriyor, bence."
Ne demeli, Ece Ayhan, duygusal bir toptan kar-
şı çıkışla, şairimizin bu dönemini önemsemez gö-
rünebilir. Ama onun böylesi yaklaşımlannı bir araya
getirip "içkin sözlük" oluşturmak, şair duygusallığı-
na, eleştiri ciddiyeti kazandırmak oluyor ki, bu da
bilim adamına yakışacak bir tutum değil.
Azra Erhattn kitaplığı Anadolu
Ünivepsltesi'ne bağışlandı
• Kültür Servisi - 1982 yılında yitirdiğimiz
düşünür, yazar ve çevirmen Azra Erhat'ın kitaplığı,
varisleri Mehmet ve Semra Cemal tarafından
Eskişehir Anadolu Üniversitesi kitaphğına
bağışlandı. Azra Erhat, ölümünden kısa bir süre
önce kitaplığının geleceğini tayin yetkisini,
yeğeninin eşi Mehmet Cemal'e vermiş, bu arada
kitaplannın Türk gençlerinin yararlanmasını
sağlayacak biçimde değerlendirmesini istemişti.
Anadolu Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr.
Engin Ataç, ekim ayında, 15. ölüm gününe rastlayan
tarihlerde Azra Erhat'ın bir resminin bağışı belirten
bir plaketle birlikte Anadolu Üniversitesi
Kitaplığı'na asılacağını bildirdi.
Timup Selçuk'a saygı gecesi
• Kültür Servisi - İDE Eğitim ve Organizasyon ile
TOBAV'ın hazırladığı 'Aydınlanmanın Işığında
Sanat tnsanlanmız' etkinJiğinde yann akşam
Taksim Sahnesi'nde Timur Selçuk'a Saygı Gecesi •
düzenlenecek. Piraye Şengel'in senaryosunu
yazdığı, Kenan Işık m yönetmenliğini yaptığı
geceye, Saadet Ikesus Altan, Selmi AndaJc, Rutkay ,
Aziz ve Yavuz Top katılacaklan ;
KÜLTÜR • ÇtZİK
KÂMİL MASARACI