Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 29 HAZİRAN 1997 PAZAR
12 KULTUR
Kaptan Cousteau'nun en büyük silahı araştırmacı ruhu ve keşfetme özlemiydi
Denizin kâşifî dünyasına kavuştuKültür Senisi -' Kaptan Sessiz Dünya-
sına Kavuştu': 87 yaşında yaşama veda
eden Jacques-Yves Cousteau'nun ölümü,
1955 yılında Louis MaDe'ın katkılanyla
yaptığı fılminin bu adıyla dün>aya duyu-
ruldu. Ancak kaptan. sadece yunuslarrn ve
balinalann yaşamını anlatan fılmlenn ha-
zırlayıcısı değildi. Okyanuslann derinlik-
lerini araştıranlann da öncülerinden bıriy-
di. Kendisine bilim adamından çok kâşıf
denmesini istıyordu. Akademik çevrelerin
onun yaptıklarını küçümsemesıne bir ya-
nıttı bu. Denizler altındaki diinyayı mil-
yonlara tanıtırken akademısyenlerle iyi ge-
çinmeyi bir türlü becerememişti.
Güçlü fiziğe sahip olmamasına karşın,
yardımcılannın anlattığına göre, deniz di-
bine indiğinde aslan kesiliyordu. Geç ya-
şına kadar okyanus diplerinden bırtürlü ay-
nlamamıştı. Efsanevi Calypso araştırma
gemisiyle Kızıldeniz'den Akdeniz'e, Pasi-
fık'ten Comor Adalan'na dek gezerken
binlerce kez tehlikenin içinde bulmuştu
kendini. "Denizde ciddi bir kaza geçirme-
dimama,24kezkemiklerimkınklı"demış-
ti bir söyleşide. 1949'da da Picard adlı ba-
tiskafla 1600 metre derinliğe inmışti Co-
usteau. Araştırmacı ruhu ve keşfetme öz-
lemı en büyük silahlanydı. Aşın dennlık-
te çalışmasına olanak tanıyan oksijen sis-
temlerinin. fılm kameralarmın teknolojik
gelişiminde payı büyükrü. ABD'dekı bazı
laboratuvarlarla ortak çalışarak. balıklar
gibi sudaki oksijeni kullanabılen yapay bir
solunum aracının projesini yürüttü.
1962'de Uk sualtı evinı inşa edip ınsanoğ-
lunun suyun altındaki yaşama uyumunu
ölçmüştû. Bir yıl sonra iki adamınm bır
hafta süreyle Kızıldeniz'de 50 metre derin-
likte yaşamasını sağlamış. kendisi de on-
lara katılmıştı. Sonra 'Argirooete' projesi-
ni uygulamaya koyup çokuluslu bir ekip-
le araştırmalar yapmıştı.
Cousteau bir maceraperest değildi, ha-
yallen ve projelen teknolojik gelişmeler-
le, güncel sorunlarla atbaşı gitmişti Bir
ara Iran Körfezi'ndeki petrol yataklannı keş-
fettikten sonra petrol şirketlerinın yardı-
mıyla büyük paralar kazandığı dedikodu-
suyayılmıştı. "Yaşamdaüçşty obnazsaoi-
İSTMIIUI 25.ULUSLARARASI
Jacques Cousteau, gördüğü her şeyi filme hapsetmişti. (Fotoğraf: REUTERS)
maz: Hava.su ve para" diyerek ufkunun ne
kadar geniş oldugunu ortaya koymaktan
çekınmemiştı.
Deniz altında genış otoyollara kadar bir-
çok ılginç projesı \ ardı. Tüpyollarla trafik
ve kirlilik sorununu çözmeyi planlıyordu.
ABD'de "Deniz Arkeolojisi* adında, oğlu
Jean-Michel'in yönettıgı bır merkez kur-
muştu. Deniz altında tanma elverişli geniş
alanlann oldugunu iddıa edıyordu. Euro-
Ocean adlı kuruluş aracılığıyla yürüttüğü
çalışmalann sonucunu A\rupalı işadam-
lanna ıletmışti. Denızın altında bol bakır.
çınko. tıtanyum olduğunda ısrarlıydı.
Bırıkımlerinı insanlara aktarmaya bü-
yük özen gösteriyordu, Kaptan Couste-
au'dan geriye 120 TV belgeselı. on kadar
belges.elfilm\eçeşitlidıllereçe\nlmış60
kitap kaldı. Cousteau Vakfi'nın dünyanın
birçok yöresine dağılmış 250 bınden faz-
la üyesinin yardımıyla denizlerde bayrak
gösteren Calypso tam bir bilim yuvası ha-
lıne gelmışti.
Nükleer enerjiye karşı ilk bayrak açan-
lardan bıriydi Kaptan Cousteau: Marsilya
kıyılannda radyoaktıf atıklann bulunduğu
konusunda kamuoyunun dikkatinı ılk o
cekmışti. Hava \e deniz kirliliğinin ulaşa-
cağı boyutlan daha 30 yıl öncesinden gör-
müştü: "İnsanoğlu bu tempoyla denizi ve
ha\a>ı kirletirse buraiar bir zehir yuvası
olacak. Deniz kentlerinin nüfusu hızla aza-
lacak"demışti. ancak kimse Kaptan "ı din-
lemeyınce deniz öldü ve hava bıttı...
Kaptan Cousteau, 1910 yılında Borde-
aux yakınlarındaki Saint-Andre'de doğ-
muştu. Bır Amerikalımilyardenn avukat-
lığını yapan babasının yanında uzun seya-
hatlere çıkmıştı. Pilotolmak istemışti. ama
bır trafik kazası sonucu bu hayaline veda
etmek zorunda kalmıştı. Brest'tekı Deniz
Harp Okulu'na yazılmış. bırarkadaşının ar-
mağan ettiğı deniz gözlüğüyle denızın al-
tıyla ılgilenmeye başlamıştı. 1940'lann ba-
şında deniz altı kamerasını ve oksijen tüp-
lenni keşfetti. Kısa süre sonra adı dünya-
nın dört bır yanına yayılmıştı. Yolculuk
notlannı Sessiz Dünya adlı kıtapta topla-
mıştı. Louis Malle'in yardımıyla film
olmuş. Cannes Film Festivali'nden Alön Pal-
miye getirmiş, kıtabı da 5mıly onluk satışa
ulaşmıştı. Güneşsiz Dünya adlı belgesel-
leOscarödülüaldı.
Ekonomik gücü arttıkça jeolojiden zo-
olojiye. arkeolojıden biyolojıye kadar oşi-
nografinintümdallannaelatmıştı.Heryıl
bir konu seçerek Calypso suy la dünyanın
dört bır yanına gıtmışti. Gördüğü her şeyi
filme hapsetmiş. bundan da büyük paralar
kazanmıştı. 1966'da Amenkan ABC TV şir-
keti bir saatlik on iki belgesel ıçin Couste-
au'ya 4.2 milyon dolar ödemişti. "Bilime
Cousteau'nun
superisi
Jacques-Yves Cousteau
efsanesinin aynlmaz bir
parçasıdır Calypso. 40 yıldır ünlü
okyanusbilimcinin en güvendiği
ekıp arkadaşı. araştırma gemisi
Calypso'nun ılginç bir öyküsü
var. 2. Dünya Savaşı'nda mayın
gemisi olarak inşa edilen
Calypso, savaş sonrasmda Ingiliz
Deniz Kuvvetleri tarafından
kızağa abndı. Daha sonra yük ve
yolcu taşıdı. 1950 ytlında deniz
tutkunu Ingiliz milyarder Noel
Guiness tarafından Fransız Deniz
Kuvvetleri'nden aynlan
Cousteau'ya hediye edildi. Adını
mitolojiden aliyor Calypso.
Homeros'un Odysseia"sında
Odysseus'u yedi yıl eğlendiren
bir su perisinin adı.Cousteau ve
ekibiyle 80 belgeselde yer alan
yaşlı araştırma gemisi. üstün bir
teknfk donanıma sahip.
Calypso'nun macera dolu günleri,
Singapur nhtımında bir mavnanın
çarpıp açtıgi delik sonucunda
1996 yılında sona erdi.
Fransa'nm Marsilya limanına
nakledilen gemi. halen bakımmın
sürdüğü limanda duruyor.
Calypso. önümüzdeki aylarda
Paris'te bulunan 'Bilim Parkı"na
götürülüp, ziyarete açılacak.
harcamakiçin sinema yapıyorum" dıyordu.
Bır balıkçı tekneMnın çarptığı Calypso,
Mitterrand'ın öldüğü 8 Ocak 1996'da Sin-
gapur Lımanı"nda batmışn. Cousteau, Calyp-
so 2 içm para aramay a başlamıştı. 1998 so-
nunda ıkinci gemiyı denize indirmeyı ha-
yal ediyordu. Ancak bır kalp krizi bu ha-
yalini gerçekleştırmesine izin vermedi.
İnsanötesi" sesiyle söylüyor ve dans ediyor
W M T
VDKFI MÜZİK FESTİVRLİ
15 Haziran - 8femmu1997
İXX5
Festivalde Son Hafta
Göknil Özkök, viyola - Neslihan Karamızrak, piyano
istanbul Oda Müziği Topluluğu
30 Haziran 1997, AKM Konser Salonu, 17:30
Accademia Bizantina
30 Haziran 1997, Aya İrini Müzesi, 19:00
Arın Karamürsel, piyano
30 Haziran 1997, AKM Büyük Salon, 21:30
İstanbul - Berlin Kültür Buluşmaları
Berlinli Çağdaş Besteciler (söyleşi ve konser)
1,2,3 Temmuz 1997, AKM Aziz Nesin Sahnesi, 19:00
BBC Senfoni Orkestrası ve Korosu / Leonard Slatkin, şef
Jean Rigby, alto - John Aler, tenor - Alan Opie, bariton
1,2 Temmuz 1997, Aya İrini Müzesi, 19:00
BBC Senfoni Orkestrası ve Korosu / Leonard Slatkin, şef
3 Temmuz 1997, Aya İrini Müzesi, 19:00
Maxim Vengerov, keman - Mikhail Mouratch, piyano
4 Temmuz 1997, Aya İrini Müzesi, 19:00
Ravi Shankar, sitar
4 Temmuz 1997, AKM Büyük Salon, 21:30
La Scala Filarmoni Orkestrası / Riccardo Muti, şef
5,6 Temmuz 1997, Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre & Sergi Sarayı, 19:00
İstanbul - Berlin Kültür Buluşmaları: Müzikal Gösteriler
6 Temmuz 1997, AKM Aziz Nesin Sahnesi, 19:00
İstanbul - Berlin Kültür Buluşmaları: "Who's Afraid of Anything'
7 Temmuz 1997, AKM Oda Tiyatrosu, 19:00
Christopher Parkening, gitar
7 Temmuz 1997, AKM Büyük Salon, 21:30
The Sixteen - The Symphony of Harmony and Invention .
Harry Christophers, şef
7,8 Temmuz 1997, Aya İrini Müzesi, 19:00
lHEczacıbası ' I I M vRENAULT
Bu ıtan Cumhuriyet Gazetesi'rnn
katkısıyla yayınlanmıştır.
Cumhurtyei
Lemper'in enerjisi
sahneye sığmıyorKültür Servisi-1980"li yıllarda KurtVVe-
iD'ınyaşamı verepertuvannı konu alan gös-
terisiyle adını duyuran Alman şarkıcı Ute
Lemper. 'Berlin Kabare Şarkılan' başlıklı
yenı albümüyle bir kez daha gündemde. Fri-
edrich Hollaender, Rudolf Nelson. Mischa
Spoüansky, Berthold Goldschmidt gıbi Ya-
hudı bestecilerin. 1920'li ve 30"lu yıllarda We-
imarCumhuriyeti dönemınde yazdığı şarkı-
lardan oluşan bu albüm, Almanya'da kültü-
rel yaşamın belkı de en ilgınç kesitıne daır
ipuçian ıçeriyor. "Berlin kabarcsi tacizkâr-
du alaymdı. Politikacılara. askeıiere saldın-
>or. haksızüğa karşı çıkıyor. her türlü baskı-
>a kafa tutuyordu. 1920'li yıllann burjuva iz-
leyicisi bu tip şeylerden hoşlanrvordu" diye
anlatıyor Ute Lemper.
Marlene Dietriclı, Greta Garbo ve hatta
zaman zaman rock müzı- ^ _ ^ _ _ ^ ^ _ ^ ^
ğinin asi kraliçesı Marian-
ne Faithtu.ll ıle karşılaştı-
nlan Ute Lemper'i, geçen
yıl Uluslararası Istanbul
Tiyatro Festivali'nde iz-
lemıştık. Büyülemişti...
Şu sıralar Londra'da. ye-
ni albümünün tanıtımı çer-
çevesinde Almeida Tiyat-
rosu'nda sahneye çıkıyor.
The Independent gazete-
sinın müzik eleştirmeni
Chris Maume. "Lem-
per'inenerjisi Almeida'ya
sığmadı" diye yazıyor.
Lemper. 'insanötesi1
se-
sıyle Almancave Ingiliz- ^™^^^^^^^~
ce seslendırdiği şarkılanna 'uzun,zarif,siyah
bir gece eldKeni1
gibi vücuduyla dans eder-
ken, biryandandaızleyicıleriyleoyunlaroy-
nuyor sahnede. Lezbiyen ilişkileri konu alan
bir şarkıda genç bir kadını dansa kaldınyor.
derken yaşını başını almış bir adamın kuca-
ğına oturuyor. bir başkasının pantolon cebi-
ne elıne uzatıp cüzdanından çıkardığı kredi
kartını sutyenine saklıyor... Çevresine yay-
dığı erotık tıtreşımlerin donduğu anlar da
var: Friednch Hollaender'ın "Münchhausen'
şarkısı. Almanya'nın "jitirdiği' birgeleceğin
hayali...
196O'lı yıllann başında. koyu Katolık bir
bankacı baba ıie 'televizyonda Yahudi soykı-
nmrvla ilgili görüntükryayınılandığında oda-
• 22 yaşındayken,
Almanya'da olup biteni
dünyaya müzilde anlatmak
için yola çıkan Ute Lemper
hâlâ aynı tavn sürdürüyor.
Yeni albümünde birlikte
çalıştığı aranjör ve orkestra
şefi Robert Ziegler, 'Berlin
Kabare Şarkılan* adlı
albümde yer alan ve bugün
Almanya'da bile pek
bilinmeyen bu şarkılann
güncelliği üzerinde
duruvorlar.
yı terkeden' bir annenin çocuğu olarak dün-
yaya gelen UteLemper'ı VVeımar kabare kül-
türüne çeken. belki de tutucu aile yapısına
karşı bir tepkiydi Almanya'nın yakın tari-
hıyle ilgılı gerçeklere cahıl büyüdü. ",\Dem
o konulan hk; konuşmazdı. Okukia öğrendik,
ama sonuçta NapoKon'u öğrenmek gibi bir
şevdi. Bize dokunmadı." Lemper. Viyana'da
okulu bıtirdıkten sonra Kurt Weill'in şarkı-
lannı incelerken Almanya'da 1920'li \e30'lu
yıllarda yaşananlan öğrenmiş: "Benim ku-
şağundan biri için Almanya'nuı yalnızca \a-
hudilere değil. kendi kendine ne denli zarar
verdiğini öğrenmek büyük bir şok yaratü.
Kendi popüler kültürünü \ok etmiş. düşün-
ceayrılığı içinde olduğu tüm sanatcılan \e mü-
zisyenleri susrurnıuşlardı." Lemper ile yeni
albümünde birlikte çalıştığı aranjör veorkest-
ra şefi RobertZiegler. 'Ber-
lin Kabare Şarkılan' adlı
albümde yer alan \e bu-
gün Almanya'da bile pek
bilinmeyen bu şarkılann
güncelliği üzerinde duru-
yorlar. 22 yaşındayken, Al-
manya'da olup biteni dün-
yaya müzikle anlatmak için
yola çıkan Ute Lemper hâ-
lâ aynı ta\ n sürdürüyor.
1980'li yıllann ikincı
yansında çeşitli müzikal-
lerde rol alan; bu arada
Cats müzikalinin Viyana
prodüksiyonunda sahneye
çıkan Ute Lemper'i. Ro-
bert Altman'ın 'Pret-a-
Porter' filminde hamile manken rolünde iz-
lemiştik. Ama rüzgâronu hep 30'lara geri sa-
v urdu sanki: 'Mavi Melek'ın Berlin prodük-
siyonunda Dietnch'i canlandıran Lemper,
Christopher Ishenvood'un ünlü romanı 'El-
vedaBerlin'den esınlenen 'Kabare'deki Sally
Bowles rolüyle iki yıllık bır Avrupa turnesı-
ne çıkmıştı. Sonraki yıllarda Nevv York. Pa-
ris, Londra. Berlin ve Paris'te Kurt Weill
göstensıni sürdüren Ute Lemper, arta kalan
zamanında aılesiyle ilgileniyor... Tutkuyla
bağlandığı kabarenin ışıklan söndüğünde
Lemper yaşama dönüyor. Panste, babalan-
nın yanında onu bekleyer. iki çocuğu var.
"Ben bir oyuncuyum ve müzisyeııim" dıyor.
Sahnedeki knnhğıni sahnede bırakıyor...
KÖŞEBENT
ENİS BATUR
Demokrasi Projesi
"Müslüman demokrat" olduğu izlenimini uyan-
dıranbir milletvekili, televizyondaki bir açıkotu-
rumda demokrasi dersı venyor: "Amenkan filim-
lerini seyretmiyor musunuz" diyor: "Başkanın,
ordunun, sistemin nasıl kıyasıya eleştirildiğini
görmüyor musunuz?"
Derdinin üzüm yemek olmadığı apaçık görülü-
yor. Kimse çıkıp ona, "iyi ama" demiyor: "Ame-
nkan filimlerini siz seyrediyor musunuz? O filim-
lerde Hınstiyanlığın ipliği pazara çıkanlıyor, pa-
pazların çanına ot tıkılıyor, Isa 'süper star" kılını-
yor Siz islamın sinemada bu biçimde ele alın-
masını nasıl karşılarsınız?"
Sorulsa, belli ki demokrasi anlayışının sının or-
taya çıkacak, kendi "dokunulmaz" saydığı alan-
ları eleştiri kapsamında görmediğini söylemek
zorunda kalacak. Sorun da oradaya: Bunu kim-
se sormuyor ona. Tıpkı, kimsenin demokrasi şam-
piyonu kesilişini dehşetle izlediğımiz bir ırkçıya,
onun "dokunulmaz" saydığı alanlara ilişkin soru-
lar yöneltmeyişi gibi.
Son günlerde dillerinden demokrasi sözcüğü-
nü düşürmeyenlerin gerçekte demokrasiyle hiç-
birilişkilerinin olmadığı, bu kavramın üzerine ba-
sarak gerçek "yapay gündem"\ oluşturduklan
gün gibi ortada. Işin kötüsü, "ötekilenn "ötekike-
fe"yi dolduramamaları. Anlaşılan demokrasi kim-
senin derdi değil: "Cumhuriyet" sözcüğünün al-
tına sığınarak kavram karmaşası yaratılıyor. Do-
layısıyla; birileri cumhuriyete "tramvay demokra-
sisi" ıle öbürleri "çefe cumhunyeti"ne mafya yö-
netmeleriyle ve adaletiyle giderken karşıdakiler da-
ha temiz anti-demokratık çözümlerle toplumu ra-
hatlatıyorlar.
Düşünce ve ifade özgürlüğü, evrensel insan
hakları bağlamı aslında henüz hedefımiz değil
Türkıye'de. Kimi ıçın dinsel değerlerin, kimi için
devletin, kimi içinse halkın, ordunun ya da ulu-
sallığın dokunulmazlık, eleştirilmezlik katsayılan
yüksek.
Bu tür "makro" konularla, genel değerlerle kı-
sıtlı olsa gene iyi, dokunulmazlık alanları. Değil:
Türkiye'de, neTürkiye'nin eleştirilmesinetaham-
mülümüz var (oysa, "Bu memleketteyaşanmaz"
sözünü biz kullanabiliriz). ne insanlarımızın (oy-
sa, "Aziz Nesin az bile söylemiş" cümlesi bizim
ağzımızdan düşmüyor). "Kufsa/İanmız çoğunluk-
ta: Aileye toz kondurmuyoruz; tarihimiz yalnızca
şanlı veşerefli sayfalardan oluşuyor; erkeklerimiz
bütün dünya kadınlarını tatmin edecek güçte vb.
Sık sık üzerinde durulan bir konu; Türkiye'de
polisiye-roman, cinayet romanları yazılamayışı-
dırya, benimbuçerçevedenaçizbirgerekçelen-
dirmem olmuştu: Katil kım olacak? Türkiye'de azı-
lı bir katili romanınızda hangı meslek grubundan
seçeceksiniz? Avukat olsa Barolar Birliği, hekim
olsa tıp derneklerı, binbaşı olsa Genelkurmay,
milletvekili olsa TBMM ayağa kalkar: Hepsi bir-
den rencide olurlar.
Yanlış anlaşılmak istemem: Demokrasi, düşün-
ce ve ifade özgürlüğü, evrensel boyutta insan
haklan üçgeninin önemı, her şeye sinkaf çekilme-
sini sağlamak amacına dayanmıyor. Tersi nasıl ge-
çerli değilse: Bir toplum, bir ülke. bir uygarlık her
cephenin, inancın tabularını ve totemlerini mut-
lak dokunulmazlık zırhıyla donatmasıyla düze çı-
kamaz.
Bizim, içinde bulunduğumuz kavşaktaki en bü-
yük sıkıntımız bellidir: Siyasal sınıf bütünüyle yan-
lış bir demokrasi tanımına ülkeyi kilitlemiştir. Çar-
pıklığı tartışalamayacak bır seçim sisteminin so-
nuçlanyla sınııiı bir demokrasi ölçüsü komik bile
değıldir. Piramit, anayasadan başlayarak yeni-
den inşa edilmedikçe, bu dram üzerimize çöke-
cek ve altında bizi unufak edecek bir kütle olma
niteliğini sürdürecektir.
Dramın tragedyaya dönüşebileceği korkusu da
variçimizde: Kimin "c/emo/(ras;proyes/"istediği-
ne inanabilecek durumdayız?
Hâmiş: Erkeklerin dünyası: Kalleşlik ile kah-
ramanlık arası bir trapez.
'1. Uluslararası Bilgisayarda
Resim Yanşması' sonuçlandı
• Kültür Senisi - Lıst 2000 tarafından düzenlenen
"2000'li Çocuklar 1. Uluslararası Bilgisayarda
Resim Yanşması" sonuçlandı. 6-12 yaş grubu
çocuklann yoğun ilgi gösterdiği yanşmaya 332
resim katıldı. Yanşmada, birincilik ödülüne Bursa
Atatürk llkokulu'ndan Gizem Kolayiı, ikinciliğe
Kayseri TED Kolejı'nden Ayşegül Karaküçük,
üçüncülüğe Akdenız Koleji'nden Ece Turgay,
dördüncülüğe Ö.Irmak llkokulu'ndan Ilım Baturalp
ve beşınciliğe de Yüzyıl Işıl llkokulu'ndan Lara
Behmoaram lay ık görüldü. Kazanan öğrencilerin
ödüllen. bu hafta List 2000 Merkezi'nde sahiplerine
verilecek.
BUGUN
• l.ULUSLARARASI ÖĞRENCt TRİENALİ
kapsamında saat 15.00'te Kerem Kurdoğlu'nun
"Var Olma Kaygısı. MTV ve Türkiye'de Öteki
Tiyatro Kavgası" başlıklı söyleşisi yeralıyor.
• RUHİ SU KÜLTtR MERKEZÎ'nde saat
16.30'da Hüseyin Başaran'ın katılımıyla
gerçekleştirilecek olan "Ruhi Su'yla Buluşmak"
başlıklı söyleşi yer alıyor.
• AKS.\NAT'ta saat 15.00'te Verdi'nin "Emani"
operası videodan izlenebilir.
• CADDEBOSTAN KLÎLTÜR IVIERKEZİ'nde
saat 20.30'da "Müzik Tarihi Etkinlikleri"
kapsamında Evin tlyasoğlu yeralıyor.
25. ULUSLARARASI İSTANBUL MUZİK FESTİVAÜ
B I G I N
• ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ'nde büyük
salonda saat 19.00'da Kibbutz Çağdaş Dans
Topluluğu. konser salonunda saat 17.30'da Ayda
Tunç (keman) ve Üfleme Çalgılar Beşlisi yer alıyor.
YARIN
• ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ'nde büyük
salonda saat 21.30'da Ann Karamürsel (piyano),
konser salonunda saat 17.30'da Göknil Ozkök
(viyola) ve istanbul Oda Müziği Topluluğu yer
alıyor.
• AYA tRİNİ MÜZESİ nde saat 19.00'da
Academia Bizantina yer alıyor.