Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
25 HAZİRAN 1997 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 11
ALLECRO EVtN İLYASOĞLU
Sahnede porselen biblolartstanbul Müzik Festivali'ndeki gör-
kemli konserier ve resitaller bir yana.
Barok operası Orfeo'yu izlemek ayn
bir keyif oldu. Pier Lulgi Pizzi'nin re-
jisiyle Monte Carlo ve Verona opera-
lannda sahnelenen Orfeo, üçüncü kez
de Aya Irini'de temsil edildı.
Barok operalannın kendine has bir
tadı vardir. Ne henüz Mozart'ın veya
Giuck'un yenilikleri ne de daha sonra-
ki yüzyıllann görkemli sahneleri, bel
canto aryalan gündeme gelmiş. Küçük
bir çalgı topluluğu, hatta yalnız sürek-
li bas-eşliğinde söylenen karşılıklı re-
citatifler ve abartısız aryalarla bezen-
miştir. Simgesel olarak Rönensans'tan
sonra yenı açılımlara kavuşan insanın
sahneye çıkması, sahnede kendine bir
rol bulmasıdır.
Bertoni'nin ilk kez 1776'da sahnele-
nen Orfeo'su, yüzyılımızda da ilk kez
Claudk» Scimone ve I Venetti toplulu-
ğu tarafından sahnelenmiş. Maesetro
Scimone. tarihi yapıtları bugüne taşı-
yıp, onlara bugünün ustalığı ile yepye-
ni bir yaşam sunmaktan yana. Bugün,
içinde yaşadığımız çağın olanaklany-
la çalınan her eser Scimone'ye göre
çağdaş sayılıyor. Scimone'nin barok
biçemi canlı tutan yorumunu; rolü bir
gün içinde üstlenip sahneye çıkma
cesareti gösteren mezzo soprano Ma-
nusta Custer'in Orfeo rolündeki bü-
yük başansinı: F.urydice rolündeki Ko-
reli soprano VVonjung Kim' ın nazlı yo-
rumunu ve Idomeneo rolündeki Anna
Chericetti'nin tatlı sesini uzun zatnan
anımsayacağız.Opera sahnelemek şan
sanatçılannın, şefin, orkestranın veya
rejisörün başansıyla bitmiyor. Bir de
görsel zenginliği söz konusu. Dekor.
kostüm ve ışik gibi. Aya Irini'deki ışık
yeterince etkili miydi acaba? Yoksa
amaçlı birtekdüzelik mi düşünülmüş-
tü. bilemiyoruz. Ancak Roma'nın ün-
lü tiyatro terzihanesi TireUi'nin kos-
tümleri kendı ıçınden ışık saçıyor gi-
biydı. Seçilen kumaşla. fırfırlar. \olan-
lar, peruklar ve ayakkabılarla tıpkı bir
18. yüzyıl yağlıboya tablosu ya da o za-
manlardan kalmış porselen biblolan
çağnştınyordu.
Biz de Leyla Gencer gibi önümüz-
ZS.OiaSURfiRftSI
İSTAHBUl
MÜÎİK FESTİVALİ
i l ' i i l l
• Festivalde Barok operası Orfeo'yu izlemek ayn bir keyif oldu.
Başanlı eserde TireUi'nin kostümleri ışık saçıyor gibiydi. Tıpkı bir
18. yüzyıl yağlıboya tablosu ya da o zamanlardan kalmış porselen
biblalan çağnştınyordu. Şef Wolfgang Savvallicsh yönetimindeki
Concertgebouw'un dinletist25. yıla en önemli armağan oldu.
Şef \VoJfgang Sawallksh.
dekı yıllarda başka barok operalarda
buluşmayı diliyoruz. Üstelik Leyla
Gencer gibi bir danışmana sahip olma
lüksümüz var. Onun yönlendirmesiy-
le tstanbul Müzik Festivali bundan
böyle nice eski yapıta yepyeni bir so-
luk getirebılir. Barok operalar konu-
sunda özel bir yere sahip olabilir.
Concertgebouvv ve Savvallisch
Kimi dinletiler vardır, kusursuzluk
içinde bir yorumla sizi müziğin yûce
dünyasında bir geziye çıkanrlar! lşte
Amsterdam Concertgebouvv Kraliyet
Orkestrasf nın büyük şef WolfgangSa-
wallicsh yönetimindeki ikinci konseri
böyle bir dinletiydi. Solist FrankPeter
Zimmerman olsun. orkestranın tüm
üyeleri olsun. teknik sorunlann çok-
tan üstesinden gelmişler ve artık güzel
müzik yapmaya, en ince aynntılarda
birlikte soluk alıp vermeye başlamış-
lar.
Çağımızın en önemli orkestra aile-
Solist Frank Peter Zimmerman.
lerinden biri olan Concertgebouvv'da
yaş ortalaması da oldukça yüksekti.
Belli kı elde ettikleri bağdaşık (homo-
jen) sesi uzun yıllar birlikte çalmalan-
na borçluydular.
Orkestranın yüz yılı aşkın geleneği
bir yana, Sawallksh" in olağan üstü şef-
lik gücünü izlemeye değerdi. Bestecı-
nin ruhunu en ınce aynntılanna kadar
orkestrasına aktanyor, topluluğu ile so-
luk alıp veriyor ve net vuruşlanyla bir
mimar gibi yapıtını inşa ediyordu. San-
ki orkestradan hiç çalmamış bir insan
bile eline bir çalgı alıp topluluğun ara-
sına otursa Sawallicsh'le çalabilirdi.
Aynı zamanda iyi bir piyanist olan bu
Bavyeralı şef, kocaman orkestra pale-
tini de piyanonun tuşlanndaki renkle-
re göre algılıyordu.
Gerek Hindemith'in senfonik meta-
morfozlannı. gerekse Beethoven'ın 7.
Senfonisi'ni ezbere yönetti. Hinde-
mith'in yapıtı tstanbullular için yeniy-
di. Oysa kırk yıldır kimbilir kaç kez
dinlediğimiz 7. Senfoni de Concertge-
bouvv'un sesiyle yepyeni bir yapıt gi-
bi çıktı karşımıza.
Daha önce de lstanbul'da iki kez din-
lediğimiz solist. Frank Peter Zimmer-
man, tertemiz ve kusursuz bir yorum-
la Çaykovskrnin keman konçertosunu
seslendirdi. Elindeki 1706 yapımı
Stradivarius kemanın sesi kadife gibi
tınlıyordu. Bugüne kadarki etkinlikler
arasında Concertgebouvv'un dinletisi
herhalde 25. yıla en önemli armağan
oldu. diyebiliriz.
Camerata Academica
Salzburg veşefSteinberg
Camerata Academica Salzburg'un
ilk dinletisi Schubert'in üçlü, dörtlü ve
beşli yapıtlanna aynlmıştı. İkinci din-
letiyi izlediğim programda bestecinin
5 ve 3 numaralı senfonilerini Schubert
kültürüyle yetişmiş bir kuşak olarak
son derece duyarlı ve titiz bir yorumla
sundular.
Programın solisti ve topluluğun beş
kemancısı. 1970 doğumlu kemancı
Alexander Janiczek. Schubert'in ölü-
münden çok sonra bulunmuş bir yapı-
tını, Keman Yaylı Çalgılar için Ron-
do'sunu coşkulu olduğu kadar Avus-
turya geleneğinin akademik sınırlan-
nı aşmadan seslendirdi.
Şef Peter Schreir rahatsızlanınca
Pinchas Steinberg son dakikada imda-
dayetişmişti. Steinberg de Schubert'in
biçemini çok iyi bilen. derin bir anla-
tım gücüyle topluluğuna ışık saçan bir
şef. Camerata Academica Salzburg'un
konserleriyle 1720'li yıllarda olduğu
gibi Schubertlad geceleri yaşandı ts-
tanbul'da...
Kültür Bakanı
y
nın
gerkUikhayalleri• Bir zamanlar mehter müziği yedi düveli titretirdi,
ama kapatılalı tam 171 yıl oldu. Günümüzde silahlı
kuvvetlerde "askeri müzik'"i temsil eden ve "1.
Sınıf" olarak nitelenen yetmişi aşkın "senfonik
bando" hizmet görüyor. 1826'da II. Mahmut'un
lağvettiği mehterhaneyi 1997"ninTürkiyesi'ne
taşıma hayallerinden mi "hoşlanıyor"sun?
Mehterhaneyi lağvedip Muzıka-i Humayun'u kuran II. MahmuL
AHMETSAY
ANKARA-Ge-
leneksek kültürü-
müzün doruklan-
nı temsil eden
Mevlevilığin gü-
nümüze kalan mi-
raslarından Yeni-
kapı Mevleviha-
nesi" geçenlerda
çatır çatır yanıp
kül oldu gittı de
sözüm ona "gele-
nekselci" Kültür
Bakanı'ndan çıt
çıkmadı. Bu vur-
dumduymazlık,
sahtekârlığın su
yüzüne çıkması
değılseenazından
kültür mirasına
saygısızhktır. Kül-
tür mirasınm de-
ğerini bilmek, gü-
nümüzün ve yarı-
nımızın değennı
bılmeye uzanan
bir ka\Tayıştır. Ha-
ni, nerede? Istan-
bul'daki "Galata"
ve "Yenikapı" mevlevihaneleri. "müze" değerinın
de üstünde önem taşıyan birer "arşiv"dir. Şımdi bı-
ri yanıp gittı. Kimbilir nice elyazması kitap, belge.
(müzıkolojik açıdan bakarsak edvâr, mecmua, otan-
tik çalgı vb) yok oldu. Kaydı kuydu var mıydı bun-
lann? Yoksa onlar da mı yok oldu9
Kültür Bakanı
istifini bozmuyor. "Bn mevlevihaneler V'akıflar'ın
sonımluluğundadır. biam değil" gibi bir gerekçe-
ye mi sığınıyor? Ben onu sormuyorum; "gelenek-
setesahipçıkma sonjmluluğu'nu soruyorum. Böy-
lesine paha biçilmez bir arşiv. geçmişten geleceğe
ışık tutan bır "araştırma alanTdır. Şimdı yok on-
lar; tarihten silindi. Ey Kültür Bakanı, hiç mi için
cız etmiyor? Ne biçim gelenekselcısin sen? Görü-
nüşte mi. göstenşte mi. lafta mı? Yoksa bütün bun-
lar aldatmaca, göz boyamaca, numara mı?
"Mehter müziği''nden hoşlandığını söylüyorsun.
Pekı nedir mehter müzığı? Nedir repertuvan?
1826'da Yeniçeri ocağınm kaldınlmasıyla "Mehter-
hane" de kapatıldı. Bu müzikten günümüze ne gi-
bi belgeler kaldı? Sağlam dayanaklan olan ne gibi
bir dağarcık? Bu alandaki sıkıntılan Ahmet Öz-
han'a sorun. Ahmet Özhan. Kültür Bakanlığı'na
bağlı müzik kuruluşu olan "Tarihi Türk Musikisi
Topluluğu"nun yönetmenidir. Mehter müziği onun
da araştırma alanma girer. Bu yetmezse tstanbul'da-
ki Askeri Müze içindeki "Mehter Taknnı"nın uz-
manı olan komutanlara sorun; 1826 yılı öncesinden
bakalım kaç tane mehter parçasının notası vaımış
ellerinde?
Gericilik hayalleri
"Sana ne bunlardan? Sen git konser yazısı ya/,
operayı, baleyi yaz" diyeceksın. Ben bu ülkenin bır
aydınıyım. Müzikoloji ılgi alanım olduğu kadar,
Kültür Bakanlığf nda olan bitenler de beni ilgilen-
dirir. Kütüphaneler, koruııuı km ulla.ii, anıtlar ve
müzeler, "Yayım-
lar Dairesi", kısa-
cası, bakanlığa
bağlı bütün birim-
lenn işleyişi be-
nim sorunumdur.
Bakanlıktaki mü-
zik kuruluş ve
topluluklannın
adlannı sen saya-
mayabilirsin; oy-
sa ben onlann ki-
tabını yazdım:
Bütün dünya,
Türkiye'nin "mü-
ziksel yaşamı"nı
dış tanıtım amaç-
lı bu kitaptan ta-
nıyor. Bakanlığın
müzik birimleri
ve müzıkçiler de
bu kıtapta yer alı-
yor. 'Askeri mü-
zik1
' bölümünde
"Mehterhane"yı,
mehter müziğini
aç ve oku! "Hoş-
lanıyonım" de-
mekle nereye va-
racağını sanıyor-
sun? Bir zamanlar
mehter müziği yedi düveli titretirdi, ama kapatılalı
tam 171 yıl oldu. Günümüzde silahlı kuvvetlerde
"askeri müzik"ı temsil eden ve "l.SınıPolarak ni-
telenen yetmişi aşkın "senfonik bando" hizmet gö-
rüyor. 1826'da II. Mahmut'un lağvettiği mehterha-
neyi 1997'nin Türkiyesfne taşıma hayallerinden
mi "hoşlanıyor'"sun? "Geleneğe saygı", iki yüz yıl
öncesine dönmek değildir. Böyle bir gerilemenin ta-
rihte örneği yoktur. Bu hayallerin adı olsa olsa "ge-
ricilik"tir.
Cahit Külebi
Cumhunyet döneminin büyük şairlerinden Cahit
Külebi'nin şıirindeki yalınhk ve lirizm sentezi,
"Karacaoğian'ınte>'zeoğlur
'nitelemesinigetiiTniş-
tir. Aşk v e Anadolu toprağıyla yoğrulmuş ve ölüm-
süz şiirler. yüzyıllar boyunca yaşayacaktır. "Ölüın-
lü düırya"da ise Külebı'nin Türk Dil Kurumu "ge-
nel saymanı" olarak getirdiği katkılar kadar, Anka-
ra Konservatuvan'nda uzun yıllar "basmuavin"lik
yapmış olması önemlıdir. Birdönem konservatuvar-
lılar. "Külebi'nin edebrvat sınm"ndan mezun ol-
makla övoinürler. Cenazesine eski ve yeni, bütün
konservatuvarlılann yığılacağını düşünüyordum.
Konservatuvann çelengini boşuna aradım. Değer-
bılır öğrencılen arasında Koral Çalgan. Okta>-
Dalaysel, Azik Gürerk, Ayhan Ahıskal, Ergin ve
Gönül Orbey'ı görebildim sadece. Bir de konser-
vatuvarda uzun yıllar odacılık yapmış olan Hüseyin
Efendi vardı. Konservatuvar henüz Cebeci'deki öz-
yuvasındayken ve henüz YÖK'ebağlanmadığı için
kimsenin "profesör" olmadığı dönemde. Hüseyin
Efendi've "profesör" denirdi. Gerçekten bır
"piyano taşıma" profesörüydü. Maltepe Camisi 'nin
avlusunda ona rastlayınca şöyle düşündüm: "tste
sevgi, işte Anadolu toprağı!*'
Gençlerin yalnızlığı• Daha on sekizine
bile gelmeden
olgunlaşan, müziğin
gizlerini hızla
özümseme çabasını
gösteren bu çalışkan
sanatçı adaylannın dört
yıl sonra mezun
olduklannda, ağabey ve
ablalanyla aynı yazgıyı
paylaşacağını
düşünmek çok acı.
ÖNDER KÜTAHYALI
İZMİR - 18'ıncı yüzyılda,
Ciddi Opera'nın perdeleri ara-
sma, kısa ve gülümlü bir opera
koyma geleneği vardı. Buna
"Intermezzo" denirdi. Ben bu
yazıda aynı uygulamanın tersi-
ni yapacağım, sanatseverlerı
mutlu lulan tzmir Festivali sü-
rüyor; ama onunla ilgili olayla-
n aralayıp ağlamaklı öyküler
anlatmam gerek.
Genç viyolonselci konserva-
tuvar öğrencisidir; yakında vi-
yolonsel sınavını verecek ve
okulubitirecektir; şımdilik, İs-
tanbul Devlet Opera ve Balesi
orkestrasında ücretle çalışmak-
tadır. Haziran başında, tZD-
SO'nun yeni eleman almak için
sınav açacağını öğrenir ve apar
topar Izmir'e gelir; ancak yap-
tığı umutlu yolculuk hüzünle
sona erer. Kültür Bakanlığı'nın
buyruğu üzerine sanat kurum-
lanmızın tümünde smav lar kal-
dınlmıştır. Genç sanatçı ve ar-
kadaslan şaşkınlık içindedırler.
Bir öykü daha var; kahrama-
nı genç bir flütçüdür. DEÜ
Devlet Konservatuvan'nda
Yüksek Lisans yapmış. bitirme
resitalini şubatta vermiştir. Ha-
ziranda ise tezini savunur ve
başanlı olur; cüppesi giydırilir.
resimleri çekilir; ama sanatçı-
nın ağzmı bıçak açmamaktadır.
Okul yönetimi, flütünü teslım
etmesini istemiştir; bir sanat
kurumuna giremediği için ora-
dan verilecek başka bir flütle
çalışması da söz konusu değil-
dir. Oysa ki bu çalgı, bedenınin
parçası gibidir. On yıl boyunca
onunla söyleşmiş, dertleşmiş.
müziğin güzelliklerinı ve çile-
sini paylaşmıştır. Bedeninı süs-
leyen bu değerli organ artık ko-
pacaktır.
Genç müzikçilerin yalnızlı-
ğını dile getiren öyküler tüke-
necek gibi değildir. Yenı kuru-
lan "Ege Gençlik Senfoni Or-
kestrası" (EGSO) konusunda
umutludurlar; ama acaba bek-
ledikleri gerçekleşecek midir9
Talia Öztem Baltacdar.
Tuğçe Doruk.
Ünıversitelerimızden biri ya da
başka bir kuruluş, bu orkestra-
ya sahip çıkacak mıdır?
Nisan ayından haziran başı-
na dek DEÜ Devlet Konserva-
tuvan'nda yapılan yoğun sanat
etkinlikleri, şu günlerde kon-
servatuvarlardan mezun olan
gençlerin tragedyasını açıkça
sergılıyor. İşte bir örnek:
Piyano Anasanat Dalı Öğre-
tim Görevlisi Seçil Akdil'in iki
öğrencisı. Tuğçe Doruk ve Ta-
lia Özlem Baltacdar, haziranın
ilk haftasında bir ortak resital
\erdıler. Program, J. S. Bach,
L. Van Beethoven, Chopin,
Rahmaninof, Scriabin.Sayram
Akdil ve A. Adnan Saygun gi-
bi bestecilerin yapıtlanndan
oluşmuştu.
Baltacdar ve doruk
Aynı gençlen geçen yıl da
dinlemiştik. Tekniğin öne çıka-
nlmasına, dinamızme ve ton-
daki dolgunluğa eğılim duy-
makta olan Tuğçe'nin yoru-
munda belirli bir yumu^ama ve
denge gördüm. Rahmani-
nof'un demir leblebi sayılan
Polichinelle'i bile ıncelikliydi
vc zaman zaman arp tınısını ge-
tırdi; ancak çağdaş gerçekleri
yansıtan Saygun'un "Aksak
Tartılar Üzerine On Etüfün-
den No. 1 'i, içeriğe uygun ola-
rak ıyice vurgulu çaldı ve çok
beğenildi.
Romantik eğilimleriyle tanı-
dığımız Özlem ise aradan ge-
çen zaman içinde yansız olma-
yı öğrenmiş, Bach'ın mi minör
Toccato ve Füg'ündeki yakla-
şımı nesneldi. Beethoven'in
Op. 31 No. 2 re minör sonatı,
klasiklik ve romantiklik yönle-
rinden tam bir denge içindeydi.
Rahmaninof'la Chopin'deki
romantiklik, aşınlıktan uzaktı.
S. Akdil'in "Altı Piyano Parça-
sı"ndan No. 6 ise şimdiye dek
dinlediğim Akdil seslendirme-
lerinin doruk noktasıydı.
Daha on sekizine bile gelme-
den olgunlaşan, müziğin gizle-
rini hızla özümseme çabasını
gösteren bu çalışkan sanatçı
adaylannın dört yıl sonra me-
zun olduklarında, ağabey ve
ablalanyla aynı yazgıyı payla-
şacağını düşünmek çok acı.
Genç müzikçilerin şu andaki
durumlannı, geçici önlemlerin
ötesine giden korkutucu bir ol-
gu olarak değerlendirmek ge-
rek.
Müzik dinleme deneyimleri
mehter ile sınırlı kalan. gele-
neksel Türk müziğinin yüksek
nitelikli örneklerine bile ulaş-
makta zorlanan yöneticiler.
yaptıklan şeyi nedeni ve sonu-
cuyla birlikte açıklamahdırlar.
Şöyle soralım:
Mûakçüerin konumu
Sayın Cumhurbaşkanımız,
Atatürkçü doğrultuda çağdaş
bir ülke olmak istiyorsak tek-
nikle birlikte dünya sanatını da
almamız gerektiğini sık sık
vurgulamaktadır. Acaba Sayın
Cumhurbaşkanımız, yanılmış
mıdır? Türk toplumu olarak,
çağdaş dünyanın vazgeçilmez
öğelerini. sözgelimi elektriği.
iletişim ve ulaşım araçlannı,
beyaz eşyayı benimseyeceğiz,
fakat eğitimde, güzel sanatlar-
da ve günlük yaşamin estetik
ya da ruhsal nitelikli alışkan-
lıklannda ortaçağ karanlığına
mı döneceğiz?
Bu sorulara kocaman bir
"HAYIR!" yanıtının verilmesi
gerektiğini bütün aydınlar bili-
yor; ama Türkiye'dekı müzik-
çilerin konumu başkadır. On-
lann görevi, bilmenin de ötesi-
ne geçmek oimalıdır. Bır za-
manlar "Sanata Evet" diyerek
dikkati çekmişlerdi. Şimdi bu
slogan "Müzik Kurum-
lanmıza Evet" olarak değiş-
tirilmeli, etkili uygulamalarla
halkımıza benimsetilmelidir.
Gulsün Karamustafa Münih
Güzel Sanatlar AKademisi'nde
• Kültür Servsi - Gülsün Karamustafa bir seminer
ve proje gerçekleştirmek üzere, misafir profesör
olarak üç ay süreyle Münih Güzel Sanatlar
Akademisi'ne davet edildi. Sanatçı bu yılın ocak
ayında akademide "Artists' Talks" adı altında
düzenlenen ve dünyanın çeşitli ülkelerinden önemli
sanatçilann yer aldığı bir konferans dizisinde, son
yıllarda önemli uluslararası sergilerde yer alan
işlennı tanıtmıştı. Karamustafa, akademi
öğrencileriyle birlikte "Şehir Üzerine Bir Sanatsal
Pratik" üst başlığını taşıyan ve Münih'in son
yıllarda güdümlü bir biçimde yönlendirilen eğlence
endüstrisıne, eleştirel bir bakış getiren bir proje
gerçekJeştiriyor. Temmuz ayı sonunda Münih Güzel
Sanatlar Akademisi'nin geleneksel yıl sonu
sergisinde yapılacak bir sunumla proje daha ileride
yeni değerlendınmelere açık olarak sergilenecek.
Öğrencıler de geçen ay Münih'te projeleri için
başlangıç olarak tekno müzikle ilgili binlerce
kişinin katıldığı 'Union Move' başlıklı bir yürüyüş
gerçekleştirdi.
Doğu Roma Batığı için imza
kampanyası
• Kültür Servisi - Kültür Bakanlığı, Bodrum
Kalesı'ndeki Sualtı Arkeoloji Müzesi bünyesindeki
Doğu Roma Batığı'nı söktürme karan alarak
buranın boşaltılmasını istedi. Bodrum Belediye
Başkanı Tuğrul Acar, herkesi Kültür Bakanlığı'nın
bu karannı protesto etmeye çağırdı. Çağn metnini
yayımlıyoruz: "Biz. uygarhklann sürekliliğine.
ortak kültür mirasının gücüne inananlar, çevre ve
yöre bilincini savunanlar, yurttaşlık hakkımızı
kullanarak belediye başkanınm çağnsına katılıyoruz
ve Kültür Bakanlığı'nın karannı protesto ediyoruz.
Bunca emek. çaba, uzmanlık. bilgi ve birikimle
oluşturulan, dünya çapındaki ve Avrupa'nın bir
numaralı Sualtı Arkeoloji Müzesi'nin bütünlüğünü
korumak için sizleri güç birliğine çağınyoruz. 0252
316 77 18 numaralı telefona fax çekerek.
Bodrum'un evrensel değerlerine sahip çıkın."
Fakip Baykurt yeni romamyla
okuyucu karşısında
• Kültür Ser>isi - Fakir
Baykurt'un yenı romanı
Yarım Ekmek, Adam
Yayınlan arasında ilk kez
okuyucu karşısına çıkıyor.
Kendi sınırlı çevrelerinden
dünyaya açılan insanlann
var olma çabalannı.
direnişlerini, eskimış ve
yozlaşmış insan ilişkilerine
yeni bir inanç katma
güçlerini ortaya koyan
yapıtlanyla Türk
edebiyatında saygın bir yer
edinen Baykurt'un "Kaplumbağalar', 'Yılanlann
Öcü' gibi eski romanlan da aynı yayınevi tarafından
peşpeşe yayımlanıyor. Yanm Ekmek'te bir aile
aracılığıyla kültürler arası yakjnlaşmalar ve
çatışmalar sürükleyici bir anlatımla okuyucuya
sunuluvor.
Canlı müzik eşliğinde sessiz film
• Kültür Servisi - Esîci fılmlerin sessiz ve renksiz
olduğu düşünülür. Ancak sinema tarihinin ilk
dönemlerinde de filmler
e renk verebilmek amacıyla
birçok yönteme başvur^ıurdu. Bunlardan en yaygın
olanı da 'viraje etmek' denilen yöntemdi. Bu
metotla filmın bölürnleri içeriğine göre ayn ayn
renklendiriliyordu. Örneğin kırmızı ateş, aşk ve
tehlikeyı belirtmek için kullanılıyordu.
Seslendirmenin de pek çok yöntemi. çok daha
eskiden bulunmuştu. Sanatsal açmdan en tatmin
edici yöntem ise fılmlerin canlı müzik eşliğinde
gösterilmesıydi. Alman Kültür Merkezi ve
TÜRSAK, bugünden başlayarak dört gün süre ile
piyanist Aydın Kariıbel'in katılacağı nostaljik bir
film gösterimi gerçekleştirecek. Etkinlik
kapsamında bugün 'Yalnız Bir Dakika'. 'Borsa
Kraliçesı". 'Madeleine', 'Gizemli Kulüp', yann
'Kasper Lotte". 'Olma Hakkı', 'Siyah Bilye',
'Kefalet'. cuma günü 'Şeytan Kilisesi', 'Hain
Kadın". "Wanda'nın Numarası", 'Noel Düşünceleri',
İki Defa Yaşamak', cumartesi günü de 'Binbaşının
Çocuklan'. "Maria Bonde'nin Aşkı". 'Bataklık
Çiçeği' ve ' Ve lşıklar Söndü' adlı filmler Alman
Kültür Merkezi'nde izlenebilir.
IM.EKIİJEK.
BUGUN
• 1. ULUSLARARASI ÖĞRENCİ TRİENALİ
kapsamında Dolmabahçe Kültür Merkezi'nde saat
18.00'de Bedri Baykam söyleşisi izlenebilir.
• İFSAK'ta saat 19.30'da İlkbahar'da Renkler'
konulu doğa grubu saydam yanşması yer alıyor.
• ELEŞTİRİ KİTABEVİ'nde saat 13.00'te Türkay
Korkmaz'm 'Türkçenin Sorunlan' konulu söyleşisi,
saat 15.00'te Jale Sinar'ın yöneteceği ve O. Numan
Baranus, Ezgi Etan, Ö. Nida, Arzu Uçan'nın
katılacağı 'Toplumumuzda Sevgi, Hoşgörü ve
Şiddet' konulu söyleşi ve söyleşinin ardından Hasan
Karayol dinletisi izlenebilir.
• ENKA VAKFISADİ GÜLÇELİK SPOR
SİTESt'nde saat 21 15 te 'Leyla Tekül Show'
izlenebilir.
• AKSANAT'ta saat 12.30 ve 17.30'da videodan
'Sunset Boulevard' adlı film gösteriliyor.
25. ULUSLARARASI İSTANBUL MÜZİK FESTİVALİ
BUGUN
• Atatürk Kültür Merkezi Büyük Salon'da saat
21.30'da Katia & Marielle Labeque piyano ikilisi,
Aya İrini Müzesi'nde saat 19.00'da Gabrieli Consort
& Gabrieli Players yer alıyor.
YARIN
• Atatürk Kültür Merkezi Konser Salonu'nda saat
17.30'da Başak Ersöz (flüt), Aslı Ayan (soprano),
Aya trini Müzesi'nde Gabrieli Consort & Gabrieli
Plavers izlenebilir.