23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 25 HAZİRAN 1997 ÇARŞAMBA 10 KULTUR Venedik Bienali, son 30 yılm sanatmı irdeleyen sergisiyle izleyiciyi bir zaman yolculuğuna çıkanyor Çağdaşın peşindeld tarilıi bienal AHU ANTMEN VENEDİK - Venedik'te bu yıl yine bır bienal yazı yaşanıyor. Turist keşme- keşinin arasında, dünyanın dört bir ya- nından; ustası, amatörü, Batılısı, Doğu- lusu. binlerce sanatçı, sokaklan aşındı- nyor bir sergiden ötekine. Tarihi kapı- lardan giriyorlar, çağdaş pencerelerden dünyayabakıyorlar. Uluslararası çağdaş sanat etkinliklerinin arasında, artık salt gelenekselliği itibanyla da olsa dünya sanatçılannı hâlâ bünyesınde toplayabi- len Venedik Bienali, başı çekiyor. Sayısız çağdaş sanat yapıtının izleyi- ciye sunulduğu bu tarihi bienal, aslında kendi başına bir yapıt: Tanhin külleriy- le örtülü, geçmişin ağır dokusunu üze- rinde taşıyan bir kentte, eski dünya dü- zenini simgeleyen 100 yıllık öyküsüyle günü yakalamaya çabalıyor, bugüne uyarlamaya çalıştığı yapısal değişiklik- lenyle geleceğe uzanmaya ugraşıyor. Bienalin bu yılki küratörü GermanoCe- lant'm, Venedik'te 2000"e üç kala "Ge- lecek-ŞimdKkçmiş" temasını ortaya at- ması ne kadar yerinde! Resım. heykel, fotoğraf, enstalasyon, video. performans gibi çok çeşıtli alan- larda ve Kabakov, Abramovk, Kiefer, Cucchi gibı ustalann yanı sıra genç sa- natçı1an n üretimıne yer veren 47. Ulus- lararası Venedik Bienali, son yıllann sa- nat serüvenini ortaya koyarken yarattı- ğı soru ışaretleriyle anımsanacak ileri- de: Sanatta 'Uerlemeden' söz edilebilir mi? Sanatçılar, bugün 20. yüzyılın so- nunda mı 21. yüzyılın başında mı sey- rediyor? 2000'li yıllarda sanat dünya- sındaönemli değişiklikleretanıkolacak mıyız? Bienal sergilerinebaktığımızda, sanatçılann arasında bir kesimin doğa- ya dönüşü simgeleyen işler yaptığı, bir dığer kesimin ise teknolojinin olanakla- nnı kullanarak geleceğin boyutlarına uzandığı görülüyor. Doğal malzemeler, video ekranlarından yansıyan görüntü- lere kanşıyor. Gelenek. çağdaşla bulu- şuyor. Günlük yaşamın koşuşturmacasında makinalaşan ınsanın sorunlanna deği- nen. izleyiciyi ruhanı boyutlara taşıma- >açalışan sanatçılar dikkat çekiyor. Ka- dın sanatçılar artık 'azınlık' değil; bu bi- enal de gösteriyor ki "çağdaş sanat ta- rihi" onlann isimleriyle yazılacak. 'Ba- tılı olmayan' sanatçılar ise, düzenledik- lerı sergilerle önümüzdeki yıllarda da- ha etkın olabileceklerini ortaya koyu- >orlar. Bu açıdan bakıldığında. bu yılki bienal belki birdönem sonuna değil, dö- nem başına işaret ediyor. Pavyonlar ve açık mekân Guggenheim Müzesi danışmanı, "Ar- te Povera*' uzmanı Celant'ın çağdaş sa- natta son 30 yılı temsıl eden üç sanatçı kuşağı aracılığıyla irdeledıği, çeşıtli ül- kelerden 70 sanatçının yer aidığı "Ge- lecek-Şimdi-Geçmiş'". bienalin ana me- kânlan olan Gıardini dı Castello ıçinde- ki Italyan pavyonu ve Corderie dell'Ar- senale'deki sergilerin yanı sıra birçok farklı mekânda, yan etkinliklerle de des- tekleniyor. Celant, 60/70'lı yıllarda ya- şanan Amerika- Avrupa çekişmesi. 70 80"lerde egemen olan cinsel kimlik- lenn ırdelenmesı ve 9O'lı yıllarda küre- selleşme ideolojisinin bır sonucu olarak çokkültürlülüğün sanat harıtasındaki karşılıklarını bulmaya çalışıyor. Ce- lant'ın bıenale seçtiği sanatçılann çoğu 'yeni' ışlerini sergiliyorlar ve geçmişle geleceğin ıç ıçe girdiği bir zaman zemi- nınde buluşuyorlar. Bu kapsamda, ara- lannda Venedik Bienalı'nde daha önce hiç yer almamış ünlü sanatçılann da bu- lunduğu, Danicl Buren, Sol LeVMtt, An- selm Kiefer, Gerhard Richter, Enzo Cucchi, Roy Lkhtenstein, Marina Abra- movic, Rebecca Horn, Annette Messa- ger, Irva Kabakov, Juan Munoz, Mariko Mori Cai Guo Quiang, \Volfgang Laib, Jeff Koons, Luc' Tuymans, Dinos-Jake Chapman, Douglas Gordon ve Sam Tay- lor-\Vood gibi sanatçılara yer veriyor. Söz konusu sanatçılar arasında özellik- le genç kuşak, zaman boyutunun ötesin- de, bir açık mekânda bir araya geliyor- lar: Corderie sergisinin en büyük özel- Dinos and Jake Chapman 'D.NA. Zygotic' 1997. Juan Munoz 'Dublin Conversation Piece' 1994. u yılki küratör Germano Celant'ın çağdaş sanatta son 30 yılı temsil eden üç sanatçı kuşağı aracılığıyla irdelediği, çeşitli ülkelerden 70 sanatçının yer aidığı "Gelecek-Şimdi-Geçmiş", 47.Uluslararası Venedik Bienali'nin ana mekanlanndaki sergilerin yanı sıra birçok farklı mekânda, yan etkinliklerle de destekleniyor. Büyük sanatçılar, yeni yapıtlanyla değil, isimleriyle dikkat çekerken, gençlerin parlak işlerinin yanı sıra aşın kolaycılar da vardı. Mauriao Cattelan 'Bidibidobidoboo' lıği, belki de bu. Tüm yapıtlar. hemen hemen bir arada görülebiliyor. Ülke pav- yonlannın sınırlanyla belirlenen sergi- leme alanlannın yanında, bu sergi. kü- ratörü Celant'ın, Venedik Bienali'nde değişimden yana olduğunu ortaya koyu- yor. Bu arada son 30 yılı değerlendirir- ken akla gelen, Celant'ın ise "Getecek- Şimdi-Geçmiş" sergisinde bilinçli ola- rak dışanda bıraktığı, sözgelimi Joseph Kosuth, Cindy Sherman ve hatta Rachel Whheread gibi birkaç sanatçı da bienal kapsamında farklı mekânlarda gerçek- leştirilen sergilerde izleyiciyle buluşma olanağı buluyor. Venedik Bienali'nin ana mekânı olan ve 60 küsur ülkenin belli sınuiar içinde, kendilerine özgü mimari özellikleriyle 'demode' bir biçimde temsil edildiği Gi- ardini di Castello'da bazı değişiklikler yapılmıştı bu yıl. Ülkelerin bir yer edin- mek için kıyasıya mücadele ettiği bi- enal parkında, Arjantin'in yeni pavyo- nu bahçenin kenanna ilişmişti; ne içeri- 1996. Rodney Graham de, ne dışanda... "Çekoskjvakya"pavyo- nu olduğu gibi duruyordu, ama bir tara- fina Çek Cumhuriyeti, bir tarafına Slo- vakya bayrağı asılmıştı ve Çek sanatçı Ivan Kafka, pavyonun iç mekânını tü- müyle kaplayan birbirine yönelmiş ok- larla yapının kendisiyle müthiş bir kom- pozisyon yaratmış ve bu komik durumu lehine çevirmişti. Genç kuşak ustalarla bir arada Amerikan pavyonunda ilk kez Afrika kökenli bir sanatçının. ünlü ressam Ro- bert Colescott'un üstelik Amerikan sis- temini, kültürünü ve yaşam biçimini eleştiren figüratif resimleriyle, Rusya payvonunda ülkesinin güncel sorunlan- nı irdeleyen Maxim Kantor'un neo- ekspresyonist tuvalleri arasında paralel- likler kurulabiliyordu. Sanat ortamının yükselen yıldızı Rachel Whiteread saye- sinde Ingilizlerin pavyonu dolup taştı bu yıl. Whiteread'in. Avusturyalılann ısmarladığı ama iki yıldır sürüncemede Vexation Island' 1997. kalan 'soykınm kurbanlananırj'nın bir ön çalışması olarak değerlendirilebile- cek bir yapıtı sergıde yer alıyordu. Fran- sızlar ise FabriceHybert'in interaktif işi sayesinde 'sanat dünyasının sınırlannın ötesine uzanmayı başardığı' gerekçesiy- le en başanlı pavyon ödülünün sahibi oldular ama ödül töreninde yuhalandı- lar. Türkiye'de gerçekleştirdiği enstalas- yonlarla tanıdiğımız Dimitri Alithinos ise pavyonu kazarak altına yerleştirdiği ve bienalin 9 kasımdaki kapanışında sonsuza dek gömülü kalmak üzere üstü örtülecek işiyle dikkat çeken bir diğer sanatçıydı. Yunanistan'ın pavyonunu sahnayı düşündüğü söylentileri göz önünde bulundurulduğunda, Alithi- nos'un işi farklı anlamlar da içeriyor. Bu yılki bienalin önemli bir özelliği. geçen yıllarda Aperto bölümünde bir araya gelen genç sanatçılan bünyesine alması. "Gelecek-Şimd>-Geçnıiş''te bi- enalde daha önce yer almamış yirmi sa- natçıyla temsil edilen genç kuşak, usta- larla birlikte işlerini sergiliyorlar. Cor- derie'deki sergide dikket çeken genç sa- natçılar arasında, üç panolu video ens- talasyonuyla bir erkek bir kadın arasın- daki çok özel bir konuşmayı kalabalık bir lokanta ortamında veren, yaşamın o küçük ama 'yaşamsal' aynntılannı ele alan Sam Taylor-Wood ile, 1900'lü yıl- larda Fransız bir doktorun giyotinle öl- dürülmüş bir adamın kesik başıyla kur- duğu 30 saniyelik iletişimi izleyiciye ya- şatmak için bir ampül ve metinle kurgu- ladığı yapıtıyla ölüm olgusunu irdeleyen Turnerödüllü Douglas Gordon'dı. Ulus- lararası sanat ortamında, sanatçılann ne denli çabuk parlayıp söndüğü düşünü- lürse, 47. Uluslararası Venedik Biena- li'nin yeni yıldız yaratmak gibi bir mis- yon üstlenmediğini, yıldızı zaten parla- yan gençleri bünyesine aldığını söyleye- biliriz. Bu çerçevede, 40 yaşın altında- ki üç genç sanatçıya verilen 2000 Ödül- leri'ni tngiliz sanatçılar Douglas Gor- don ve Rachel Whiteread ile tsviçreli Pipilotti Rist'in ününe ün kattığını söy- leyemeyiz. Öte yandan, Benesse Ödü- lü'nü alan genç Yunan sanatçı Alexand- ros Psychoulis'in adını bundan sonra sık sık duyabiliriz. En parlak yıldız Abromovic Ödüllerden söz açılmışken; bu yıl ilk kez iki yaşayan sanatçıya çağdaş sana- ta katkılanndan dolayı verilen Altın As- lan ödüllerinin sahipleri, Amerikan sa- natında soyut dışavurumculuktan mini- malizme geçiş sürecine katkılanyla ta- nınan Kanadalı sanatçı Agnes Martin ile ttalyan usta Emih'o Vedova oldu. An- cak festivalin en parlak yıldızı, hiç kuş- kusuz Marina Abramovic'tı. ttalyan pavyonunda yer alan Balkan Barok ad- lı enstalasyonuyla izleyiciyi şoka uğra- tan Abramovic, "Sanat dünyasuıda son 25 yıldır kendisini sürekli yenileyebildi- ği" gerekçesiyle Venedik Bienali'nin bu yılki Uluslararası Ödülü'nün sahibi ol- du. Metaforik anlamlarla yüklü dehşet verici enstalasyon ve performansında, üç gün boyunca kilolarca etli kanlı ke- mik temizleyen ve "Balkanlar'da fare- lerden nasıl kurt fareler yaratıldjgını" anlatan Abramovic'in işi nedeniyle ttal- yan pavyonu günlerce leş koktu. Perfor- mans sanatının kendı deyışiyle "büyü- kannesi" sayabileceğimiz bu büyük sa- natçı, Venedik Bienali'ne bu yıl damga- sını vuran başlıca isimdi diyebiliriz. 1970'li yıllarda ülkesi Yugoslavya'yı terk edaır ^bramovic'm bu işi aslında Yugoslav pavyonu için düşünülmüş, a- ma reddedilmiş. Ötekı Uluslarası Vene- dik Bienali Ödülü'nün "20. yüzyü res- mine katkılan" gerekçesiyle Alman sa- natçı Gerhard Richter'e verilmesi ise kimilerini şaşırttı. Bu ödülü Museo Cor- rer'de kapsamlı bir sergiyle yer alan bir diğer Alman sanatçı, Anselm Kiefer'in alması bekleniyordu. Baa değişiklikler gerekiyor Bu yılki Venedik Bienali'nde. büyük sanatçılar. yeni yapıtlanyla değil. isim- leriyle dikkat çekiyorlardı. Gençler ara- sında. çok parlak işler üretenlerin ya- nında, aşın kolaycılığa kaçanlar bulunu- yordu. Onlan birleştiren "30 vılhksanat dilimi" içinden. kuşkusuz daha ilginç bir sergi oluşturulabilirdi. Bienalin ken- disine gelince, her geçen yıl işlevini bi- raz daha yıtiren: zamanın biraz daha ge- risınde kalan ve kendini yenilemediği sürece de tıpkı Venedik gibi "tarihi bir eser" olmaya mahkûm bu yapının, 2000'li yıllara bazı değişikliklerle gir- mesi gerekebilir. Bienal kapsamında y- er alan ve doğrusu ortama canlılık ve farklılık katan. renklendiren "Saraj'bos- na için Sanatçı Dayamşmasr ve Türki- ye'den Serhat Kiraz ve İnci E>iner'in y- er aidığı "Modernlikler ve Bellekler" sergilerine ise önümüzdeki günlerde de- ğineceğiz. Venedik Bienali, 9 kasıma dek sürü- yor. Sanatçılar ise çoktan yollara düştü! Kassel Documenta ve her on yılda bir gerçekleştirilen Münsterprojesı de rast- lantı, bu yaza rastlıyor. Sonbaharda ise sanat haritasında tstanbul Bienali var... LabequekardeşlerAKM'de Kültür Servisi - tstanbul Kültür ve Sanat Vakfı'nın düzenlediğı 25. Uluslararası tstanbul Müzik Festivali kapsamında gerçekleşecek olan Katia \ e Marielle Labeque kardeşlerin konseri bugün saat 21.30'da Atatürk Kültür Merkezi Büyük Salon'da gerçekleştirilecek. Müziğe çok küçük yaşlarda tanınmış bir piyano eğitmeni ve müzisyen olan annelerinden aldıklan derslerle başlayan Labeque kardeşler sadece kendi aralanndaki mükemmel uyumla değil, Bach, Mozart ve Schubert'ten Stravinski, Gershwin, Bernstein ve 20. yüzyılın avant-garde bestecilerine kadar uzanan geniş repertuvarlanyla da beğeni topluyorlar. Katia ve Marielle Labeque Kardeşler, şimdiye kadar aralannda Berlin Filarmoni. Boston Senfoni, Chicago Senfoni, Cleveland, Amsterdam Concertgebouw, Dresden Staatskapelle. Los Angeles Filarmoni, New York Filarmoni, Philadelphia Filarmoni ve Viyana Filarmoni orkestralannın bulunduğu dünyanın en iyi orkestralanyla konserler verdi. Piyanistler aralannda, Semyon Bychkov. Riccardo Chailh, Colin Da\is, Charies Dutoit. Jesus Lopez-Cobos, Zubin Mehta, Serji Ozawa. Simon Rattle, Giuseppe Sinopoli, Leonard Slatkin ve Mkhael Tilson Thomas gibi ünlü • Katia ve Marielle Labeque piyano ikilisi, bu akşam AKM ,. -... Büyük Salon'daki festival li*•' *S < \M kapsamındaki konserde Mozart, Debussy ve Çaykovski'nin yapıtlannı seslendirecekler. Boston Senfoni Osawa ile Poulenc'in 'Ildli Konçertosu'. Berlin Senfoni Semyon Bychkovi ile Mendelsonn ve Bruch'un "İkili Konçertolar' biri Ispanyol diğeri Rus müziklerine adanmış orijinal transknpsiyonlanndan oluşan iki disk ve çağdaş caz parçalan koleksiyonu Çin'de yer alan 'VVest Side Storv' ve 'Love of Story' kayıtlan bulunuyor. Labeque Kardeşler geçen ekim ayında ise Luciano Berio'nun 'İki Piyano İçin Konçertosu'nu, bestecının yönetimindeki La Scala Filarmoni Orkestrası ile orkestra şefleriyle de çalışmalar yaptılar. Berlin, Blossom, City of London, Edinburg, Great Woods, Hollyvvood Bowl. The Proms, Mostly Mozart, Ravinnia, Salzburg-Mozart, Woche ve Tanglewood gibi tanınmış festivallerin de konuğu olan Katia ve Marielle Labeque Kardeşler'in şimdiye kadar gerçekleştirdikleri kayıtlar arasında altın plakla ödüllendirilen Gershw'in 'Rhapsody in Blue, Brahms'ın 'Macar Danslan'. Berlin Filarmoni Semyon Bychkovi ile kaydettikleri Mozart'ın ikili ve üçlü konçertolan, kaydettı. Aynca, Debussy'ye adanmış olan, bestecinin iki piyano ve dört el için çalışmalannın kayıtlan da tamamlandı. Katia ve Marielle Labeque aynca, Yağmur Ormanlan Vakfı'nın çalışmalan kapsamında Trudie Styler ve Sting'in de içinde bulunduğu bir projede yer aldılar. Carnegie Hall'da düzenlenen; Vlktoria Mullova, James Galway, Eveh/n Glennie, Misha Maisky, Gary Carr, Richard Stoitzman ve Boby Mc Ferrin'ın de yer aidığı yıllık galaya katıldılar. Katia Lebeque'in aynca. Dreyfus Records için kaydettiği, aralannda Herbie Hancock. Chick Corea, Zoe Zawnul. Ganzalo Rubalcaba ve Michael Camilo'nun da bulunduğu sanatçılarla ikili kayıtlannın yer aidığı bir de albüm bulunuyor. DEFNE GÖLGESİ TURGAY FİŞEKÇİ Anlatımcı Şîir Edip Cansever (1928-1986) öleli on bir yıl ol- du. Büyük şairler kuşağının arkadaşları yakın ara- lıklarla geldikleri dünyamızdan yakın aralıklarla aynldılar. Turgut Uyar (1927-1985), Metin Eloğ- lu (1927-1985), şiirleriyle olduğu gibi ölümleriyle de meydan okudular dünyamıza. "Ben dünyaya doğrv yürümekle meşhunım" demiyor mu bir şair. Hepsi de nasıl cesaretle yap- tılar bu işi diye şaşmadan edemiyor insan. Haya- ta ilişkin heyecanlannı şiirin çevresinde ören şa- irler kuşağıydı onlar. Yalnızca şiir yazdılar hayat- lan boyu. Şiir öyle bir şeydir, yazarsınız yazarsınız kimse bilmez sizi. Sonra bir gün bir şiiriniz ünlenir, dile düşer, tanınan biri olur çıkarsınız. Edip Canse- ver'in "Masa da Masaymış Ha" şiiri bunlardandır. Sonradan yazdığı pek çok başka güzel şiirden de ünlüdür o. Külebi'nin "Hikâye"s\ gibi. Bu fazla ünü nedeniyle sonradan sevmez olmuştu o şiiri- ni Külebi, "Neden bu şiirim bu kadar ünlü de öbürteri değil" diye. Doğrusu şiirin hızı hiç kesilmiyor ülkemizde. Her gün yeni yeni kitaplar çıkıyor, dergiler şiirie dolu. Ne ki artık dillere düşen şiirlere pek rastlanmıyor. Nedenlerini tam bilemiyorum, ama yazanı çok okuyanı az olan bir şiir dünyamız oluştu. Sonra kimi şiirler de sevilmek, benimsenmek için zapiana gereksinim duyuyorlar. Yıllar geçtik- çe artıyor değerteri. Edip Cansever'in şiirieri de böyle oldu. Elbet ya- şarken de aydınlar arasında beğenilen, değer ve- rilen birşairdi; ama ölümünden sonra, özelliklede genç kuşaklar arasında okur sayısı çok arttı. İki ciltte toplanan Toplu Şiirieri her yıl yeniden bast- lıyor. Bu olguyu anlamakta güçlük çekiyorum der- sem yalan olmaz. Çünkü Edip Cansever, kolay- lıkla şiir dünyasına girilebilecek, dümdüz yazan bir şair değil. Buna karşın şiirlerinde hayattan söz et- tiği, hayatın anlatılamayan alanlanna ilişkin olanı anlatmayı denediği açık. Bunu kendisi de söylü- yor: "Sanat yaşamdır benim için. O yaşam ki, us- ta bir elmas yontucusu gibi sözcükleri de yonta yonta çokgörünüşlü birnesneye çevirir."(...) "Bir sanatçının yaşamın bütün aynntılannı yazması, yazabilmesi elbette olanaksız." Cansever'in, hayati şiirde ya da şiirde hayatı arayışı, bu yolda şiirler boyu giriştiği uzun serü- ven mi çekiyor bugünün yeni kuşak okurlannı... Oysa bu serüven içine baltklama dalınabilecek bir şey değil. Armenak, Diran, Vartuhi, Amerikan Bilardosu, Ruhi Bey, Bezik Oynayan Kadınlar vb. bugünün yaygın kültür öğelerinden çok farklı. Geriye kalıyor anlatım biçimi. Dize işçiliği, an- latım yoğunluğu olan sıkı bir şiir değil Edip Can- sever'inki. Şiirini uzun uzun anlatıyor. Desen def- teri, birkaç çizgiyle değil, uzun karalamalar sonu- cu ortaya çıkmış ürünlerie dolu bir ressam gibi. Pek çok şairin büyük önem verdiği "dize ekono- misi'ne aldırmıyor. Şiirin ucu kaçtı derken, bakı- yorsunuz ortaya etkileyici bir bütün çıkıvermiş. Sanınm bu anlatımcı yan çekici geliyor bugü- nün okurlarına. Roman ya da öykü okumak den- li uzun bir işe girişmenize gerek yok. Buna karşın okurunu çok da yormayan bir şiir. Dizeler arasın- da dolaşırken bir yerden takılıyorsunuz şiire. Üs- telik ustaca yazılmış, ardında hayata ilişkin gön- dermeler olan, duyu organlannızda yaygın ve güç- lü tat bırakan bir şiir. Anlatımcı olmanın bugünün okuruna çekici gel- diğini günümüzün yeni kuşak şairleri arasında çok satılanlara (Ataol Behramoğlu, Murathan Mun- gan, küçük Iskender) bakarak da düşünebıliriz. Günümüzün şiir okurlannın beğenilerine ilişkin anlayamadığım bir nokta da şu: Orhan Veli, Can Yücel, Özdemir Asaf gibi kısa ve çarpıcı şiirle- riyle ilgi çekenler çok satılırken aynı kulvarda sa- yılabilecek şiirler yazmış Metin Eloğlu, neden hiç- bir okurun dikkatini çekmez? Buna da "ülkemizin binbir tuhaflığından biri da- ha" demekten başka bir yanıt bulamıyorum. Ne gelir elimizden insan olmaktan başka Ne çıkar siz bizi anlamasanız da. Bodrum'da Koruma, Kültür ve Aydınlanma'Konferansı • Kültür Servisi - Gazetemiz yazarlanndan yüksek mimar Oktay Ekinci. Kültür Bakanlığı'nda sergilenen çağdışı politikalann tarihsel kökenlerinı ele aidığı 'Koruma, Kültür ve Aydınlanma' konferansını bugün Bodrum'da veriyor. Bodrumlu Gönüllüler Derneği ve Bodrum Belediyesi'nce düzenlenen konferans, saat 18.00'de Bodrum Belediye Meclis Salonu'nda yapılacak. Şeriatçı siyasetin çağdaş uygarlık kültûrü karşısmdaki yıkıcı-radikal tutumlannı geçmişten bugüne ömeİderle sergileyecek olan Ekinci, konuşmasını şu başlıklar altında sürdürecek; 'Muhafazakâr REFAHYOL neden korumuyor?', 'Uygarlığa karşı kutsal ittifak: Yağma ve şeriat', 'Osmanlıdan cumhuriyete tarih bilinci ve koruma kültürü'. KULTUR Ç İZİK KAMIL MASARACI
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle