Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
8 MAYIS 1997 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA
HABERLER
Başbakan Erbakan tüm kamu kuruluşlanna gazete, dergi ve kitap satın aluımasını yasakladı
Basma ambargo geneigIstanbul Haber Servisi-Başbakan Nec-
mettiıı Erbakan'ın ülkedeki tüm kamu
. kurum ve kuruluşlanna "gazete, dergi ve
kitapsatın aunmasını yasaklayan" genel-
gesi \alilikler ve kaymakamlıklar tara-
findan ilgili kurumlara teblig edilmeye
başlandı. İstanbul'daki belediyelere ve
diğer kuruluşlara da önceki günden bu
• yana ulaşmaya başlayan 20.3.1997 gün
ve 52274 (1997' 13) sayılı "tasarrur ge-
nelgesine göre. merkezi ve yerel yönetim
kademelenndeki tüm kurum ve kuruluş-
lar, artık gazete, dergi ve kitap satın ala-
mayacaklan gibi ellerindeki tüm radyo,
televizyon ve video cıhazlannı da "he-
men" satarak, gelirini Hazine'ye aktara-
caklar.
Başbakanlığın tasarruf adı altında
"sansûr ujgulaması" şeklinde eleştirilen
ve mart (1997) ayinda düzenlenmesine
rağmen kamuayu tepkisi nedeniyle dağı-
tırnı "yavaştan ahnan" 1997.' 13 no'lu ge-
nelgesi. bugünlerde ilgili kamu kurum-
• îstanbul'daki belediyelere ve diğer kuruluşlara önceki günden bu yana ulaşmaya başlayan
"tasarruf" genelgesine göre merkezi ve yerel yönetim kademelenndeki tüm kurum ve
kuruluşlar, artık gazete, dergi ve kitap satın alamayacaklan gibi ellerindeki tüm radyo,
televizyon ve video cihazlannı da "hemen" satarak gelirini Hazine'ye aktaracaklar.
lanna iletilıyor. Genel ve katma bütçeli
idareler ile diğer bütün kamu kurum ve
kuruluşlanndaki harcamalann değişik
kalemlerinde "aşın israflann" olduğu-
nun saptandığı belirtilen genelgede, tem-
sil, tören, ağırlama ve reklam harcama-
lannda bazı sımrlamalar getirilirken, yi-
ne "israfi önlemek" için gazete ve dergi
alımlannın da yasaklanması konusunda
şu hüküm yer alıyor: "Bu kununlar üe
bağh kuruluşlarda basuı bürolannın dı-
şında gazete, dergi ve hiçbir basdı yayın
satın alınmayacaktır_"
Bakanlıklar, valilikler, beledıyeler,
üniversiteler gibi kurumlann yanı sıra,
"geregJ için" koşuluyla Mflli Güvenük
Kurulu SekreterKği'ne de iletilen Başba-
kan Prof. Dr. Necmettin Erbakan imzalı
genelgenin, radyo ve televizyon kullanı-
rruyla ilgili maddesinde de şöyle denili-
yor: "Bakan,mûsteşar,müsteşaryardım-
ctsı. vali ve genel müdfir nıakamlan hari-
cindeki çahşma mahallerinin hiçbirinde
televizyon ve video cihazı bulundurulma-
yacaktır. Yukanda belirtilen makamlar
dışuıda, kurum veya kuruluşun elinde bu-
lunan bütün televizyon ve video cihazla-
ruıın süratle saüşlan yapdarak, getirleri
Hazine'ye irat kaydediİecek ve sonucu
Başbakânhğa bildirilecektir_"
Başbakanlığın bu genelgesinin elleri-
ne birkaç gün önce geçtiğini, ancak yü-
rürlükteki yasalar ışığında "süratle uy-
gulanmasuun" olanaksız olduğunu be-
lirten Beşiktaş Belediye Başkanı Ayfer
Atay, asıl amacın sadece bir "sansür" de-
ğil, gazete. dergi ve kitap satışlannda
önemli biroranı oluşturan kamu kaynak-
lı satınalmaiann da durdurularak medya
ve kültür üzerinde "ekonomik ambargo
uygulamak" olduğunu belirtti. Akatlar
Kültür Merkezi'ndeki 3. Sanatçılar Ku-
rultayı'nm açılış konuşmalannda söz ala-
rak genelge hakkında bilgi veren Ayfer
Atay, radyo, televizyon ve videolann sa-
tışını istemenin ötesinde aynca, "bulun-
durulmasınT da yasaklayan bu genelge-
nin tasarruf amacını taşımadığınin da
açık olduğunu vurguladı. Yürürlükteki
yasalara göre, kamu kurum ve kuruluş-
lan ellerindeki radyo, televizyon ve vide-
olan ancak "Devlet Ihale Hukukuna" gö-
re ve bu mevzuatm öngördüğü kurallara
bağlı komisyonlar oluşturarak satabilir-
ler. Türkiye'de ikinci el radyo, televizyon
ve video piyasası bulunmadığı için bu
satışlann bir anlamda "çok ucuza eklen
çtkarmak" anlamına geleceğini belırten
uzrhanlar, tasarruf adına istenen bu uy-
gulamanın ciddi bir ekonomik girdisinin
de olmayacağını, hatta satış için yapıla-
cak ilan, komite, kırtasiye vb. giderler
yüzünden de ilgili kuruluşun "zaranna"
bile neden olacağını belirtiyorlar.
Benzer şekilde devlet kuruluşlan ve
yerel yönetimlerce satın alınan gazete ve
dergiler için yapılan harcamanm da örne-
ğin kimi devlet görevlilerinin son hac se-
yahatlerindeki giderlerinden bile daha az
olduğu. Erbakan'ın bu genelgesinin ay-
nı nedenle tasarruf değil, "medyayıceza-
landırmak" ve "memurlann gazete, rad-
yo, televizyon izlemelerine kısıtlama getir-
mek" amacını taşıdığı vurgulanıyor...
Baharın müjdecisi
hıdrellez kutiandı
Çalgılannda hep aynı oynak ezgfler, es-
mer renkli kadınlannda aynı sıcak tebes-
sümler. Bu defa hepsi bir arada, aynı me-
kânda buluştular. Onlarcası bir arada çal-
dılar. eğlendiler ve duyduklan her seste
oynadılar. Romanlar. geleneksel bahar
bayramlan "hıdrellez*'i Kâğıthane'debir
zamanlann zev k-ü sefa diyan olan Sada-
bad'da kutladılar. Kâğıthane Belediye-
si"nin düzeıüediği şenlikte bir tarafta ku-
zular pişerken diğer tarafta kadınlar gö-
bek atiyor, başka bir tarafta ise "Güllü ab-
lalannı örnek alan" geoç kıdartelevizyon
kameralanna şarkı söylüyor. Derken Ro-
maıüann Çeribaşı 76 yaşındaki Çoban
Dayı lakaph İbrahim Çubukçu gelryor or-
taya. Kâğıthane Belediye Başkanı Arif
Calban ile birlikte oynayan Çoban Dayı,
oytından sonra çeribaşınm "sorumluluk-
lan"nı anlabyor. HıdreUezde, ne çalgıcı-
lann mûzik sesleri ne de Romanlann ne-
şeleri bitmek tükenmek bilmiyor. Ro-
manlar. bu topraklann kültür mozaiğinin
asla reddedemeyeceği parçası, hayata
bambaşka pencerelerden baknlar ve
yaşama karşı takındıklan umarsız tavır-
lanyla belki de bu yarışı sadece onlar
kazaodılar. (UĞUR GÜNY4JZ)
îsviçre ile ekonomik ve kültürel dostlukLEYLA TAVŞANOCLU
tsviçre ekonomik, hukuksal ve kültü-
rel açıdan Türkiye'de ciddi bir atağa kalk-
tı. Üç yıl boyunca ilkbahar ve sonbahar-
da olmak üzere, her yıl ıki kez Türkiye'de
Îsviçre haftalan düzenlenecek. Bu hafta-
lann ilkı yann Istanbul'da başlıyor. Bu
hafta kapsamında ikı gün sürecek bir hu-
kuk kolokyumu, Uluslararası Îsviçre Ti-
caret Odalan Birliği Kongresi, Îsviçre Sa-
• atlen Sergisi ve "Commediadeu"Arte" ti-
yatro gösterisi düzenlenecek. Esas ola-
rak Îsviçre ve Türk Medenı kanunlannm
kıyaslamalı olarak ele alınacağı hukuk
kolokyumunda, aynca sınai haklann ko-
runması kartel hukuku, bankacılık yasa-
lan, Türk hukuk devrimi, demokratik ve
laik hukuk düzeni, yargı bağımsızlığı,
yüksek mahkemeler, medya ve hukuk ko-
' nulan da işlenecek. Hukuk kolokyumu-
nun açılışını Anayasa Mahkemesi Başka-
nı Yekta Güngör Özden, kapanışını ise
Cumhurbaşkanı SüleyınanDeınirelyapa-
cak. "İsviçre™ İsviçre '97" sloganıyla ta-
"nıtılan Isvıçre haftasıyla ilgili olarak, bu
EdgarPoffet
projenin miman Îsviçre asıllı Dr. Edgar
Poffet ve Ankara'daki Îsviçre Büyükelçi-
si AndreFaivet'ylekonuştuk. 1959 yılın-
dan beri Türkiye'de yaşayan, bugünlerde
de Îsviçre projesini hayata geçirmek için
gecelı gündüzlü çalışan Dr. PofFet ve Bü-
yükelçi Faivet'yle konuşmamız sorulu
yanıtlı şöyle gelişti:
- "tsviçre_ tsviçre '97" projesinin fik-
ri nasıl doğdu?
POFFET - "Türldye'de Îsviçre Tîcaret
Odası Demeğj" ülkemizde dört yıldır fa-
al. Amacımız Türkiye'yle isviçTe arasın-
daki tıcan, hukuksal ve kültürel ilişkile-
ri gelişrjrmek. lsviçre'de son yıllarda Tur-
kiye'nin imajı pek iyi değil. Öte yandan
Türkiye'de de fsviçre'nin imajı kötüleş-
• Üç yıl boyunca ilkbahar ve sonbaharda olmak üzere, her
yıl iki kez Türkiye'de îsviçre haftalan düzenlenecek. Bu
haftalann ilki yann îstanbul'da başlıyor. Bu hafta kapsamında
iki gün sürecek bir hukuk kolokyumu, Uluslararası Îsviçre
Ticaret Odalan Birliği Kongresi, Îsviçre Saatleri Sergisi ve
"Commedia dell' Arte" tiyatro gösterisi düzenlenecek.
meye başladı. Bu gerçeğı görünce der-
nek olarak. "Karşuıkh olarak bozulan bu
imajı düzehmeye çahşaum" dedik. Der-
ken, bu Îsviçre haftası fikrini üç yıla yay-
maya karar verdik. Böylece, bu üç yıl
içinde her yıl ilkbaharda bir hafta, sonba-
harda da bir hafta süreli olmak üzere et-
kinlikler yapmak için bir proje hazırladık.
-"ls\içre_. Îsviçre '97" sloganı nasıl or-
tayaçıkn?
POFFET - Bunu, bizimle birlikte çalı-
şan halkla ilişkiler kuruluşu buldu. Gele-
cek yıl "Isviçre— Îsviçre '98", sonraki yıl
"lsviçre™ Isviçre '99" olacak.
llketkınlikler 9 mayısta'(yann) başlı-
yor. Öncelikle bir kongre yapılacak. Bu,
Uluslararası Îsviçre Ticaret Odalan Bir-
AndreFaivet
liğı Kongresi olacak. Bütün dünyadan Îs-
viçre Ticaret Odalan temsilcileri İstan-
bul'daki bu kongreye gelecek. Geçen yıl
böyle bir kongre Dublin'de yapılmıştı. Et-
kinlikler kapsamındaki bir başka olay
modern saat sergisi. Pek çok lsvıçre saat
markası bu sergıde yer alacak.
- Bunlar hangikri?
POFFET - Patek Phillipe, Omega, Ze-
nıth, Audemars Piguet, Corum, Caran
d'Ache, Bulova gibi markalar geliyor.
Bu, şık, kibar bir butik sergisi olacak. A-
ma esas olarak üçüncü etkinliğimiz çok
anlamlı ve önemli. Türk Medeni Kanu-
nu, Îsviçre Medeni Kanunu'ndan ahn-
mıştır. Bu bağlamda 9 ve 10 mayıs gün-
leri bir hukuk kolokyumu düzenliyoruz.
- Gelecek etkinlikler içinde neler var?
FAIVET - Para bulabilirsek bir antik
saat sergisi düzenlemeyi planlıyoruz. Bu
sergide Isviçre'nin Osmanlı tmparator-
luğu için yaptığı saatler sergılenecek.
Dönelim mayıs ayı etkinliklerimize...
Hukuk kolokyumunun hemen ardından
"Commedia delTArte" gösterisi yapıla-
cak. Bu, kökü 16. yüzyıla dayanan, do-
ğaçlamalı maskeli güldürü tiyatrosu adı
da verilen bir tiyatro türü.
Halka hitap etme, serbest konular işle-
me ve ileri bir tiyatro tekniğine sahip ol-
ma özelliği taşıyor.
- Bu gösteri nerede olacak?
FAIVET - Harbıye'dekı Askeri Müze
salonunda... Ben hukuk kolokyumu üze-
rine bazı şeyler söylemek istiyorum. Is-
viçreli ve Türk hukukçular, uluslararası
forumlarda yıllardır karşılaşıyor ve görüş
alışverişinde bulunuyorlardı. Ancak,
böylesine ortak bir kolokyuma katılma-
mışlardı. Bunun Türkiye'de demokratik-
leşme süreci ve hukuk düzenine katkıla-
n olacagı düşüncesiyle düzenlenmesi fık-
ri çok çekici geldi.
ARAYIŞ
TOKTAMIŞ ATEŞ
Yeni KavramlarSiyasal yaşamın böylesine seviyesizleştiği bir baş-
ka dönem anımsamıyorum. Inanılmaz pişkinlikteki bir
siyasetçi kadrosu, ülkeyi koşar adım demokrasi dışı
yollara doğru itiyorlar. "Kanundan kaçma"y\ bir ma-
rifet sanan ve bu yolu sürekli bir biçimde kullanan ki-
mi siyasetçileri gördüğüm zaman, inanın midem bu-
lanıyor. Bu insanlara sevecen bir biçimde yaklaşma
ve hoşgörülü olma konusundaki çabalanmı sürdür-
mem gitgide zorlaşıyor.
Işte bu nedenlerle bugün Türkiye'nin güncel sorun-
lannın bir ötçüde dışına çtkarak, yeni bir kavram üze-
rinde durmak istiyorum: "Sübsidıarite."
Sübsidiarite kavramı, yeni bir kavram olmasına kar-
şın, yakın gelecekte çok tartışılan bir kavram olmaya
aday. Daha önce Beril Dedeoğlu'nun doktora tezin-
de rastiadığım bu kavramla yeniden tanışmam; be-
nim Atatürkçülük anlayışımı bıraz yumuşak bulduğu
için, sadece bu konuda anlaşamadığımız, fakat çok
sevgi ve saygı duyduğum Prof. Halil Nadaroğlu Ho-
cam'ın, bu sütunda çıkan bir yazım dolayısıyla benı
araması vesilesiyle oldu.
Yerel yönetimlerin çok ciddi sorunlar oluşturabile-
ceği konusundaki endişelenmi dile getırdiğım o yazı
sonrasında beni arayan hocam, sübsidıarite konu-
sundaki görüşlerimi sordu. Bu konu hakkında yeter-
li bilgim olmadığını ifade edince, Türkiye Odalar ve
Borsalar Birliği için kendı başkanlığında bir komısyo-
nun yaptığı bir araştırmayı göndermek lutfunda bu-
lundu. "Mahallı idarelenn Yeniden Yapılandınlması"
başlığını taşıyan ve bir "yerelyönetim reformu" nite-
liğindeki bu rapor, gerçekten büyük bir emek ürunu
ve benim açımdan çok öğretici oldu. Şimdı sizlere ak-
taracağım bilgileri de bu rapordan edindım.
Prof. Ruşen Keleş'in "Yehnden Yönetim ve Siya-
set"adlı çalışmasında, "yerellik" ya da "hizmette hal-
ka yakınlık" olarak tercüme etti'ği sübsidiarite (subsı-
diarity) kavrarm, "ikincil olma" ya da "tali dunımda bu-
lunma", ya da "yedekte olma" anlamlarının yanı sıra
"destek verme", "yardım etme" vb. gibi anlamlan da
içeren bir kavram olduğu için, Ingilizce ve Fransızca
yazılışlarının Türicçe okunuşunu" kullanmayı yeğle-
mişler. Umut ediyorum ki kısa bir zaman içinde, bu
kavramı Türkçe'de en iyi bir biçimde ifade edecek
sözcüğü türetiriz.
Kavramın nrtelığinın net olarak belirtilmemesine kar-
şın, ilk kez Maastricht'te imzalanan "Avrupa Bihiği
Antlaşması"rnn 3. maddesinin "b" bendinde kullanıl-
dığını görüyoruz: "Topluluk bu antlaşma ile belirlenen
yetkiler ve kendisine verilen amaçlar çerçevesinde
hareket edecektir.
Topluluk, kendi mutlak (münhasır) yetki alanına gır-
meyen alanlarda, sübsidıarite prensibine uygun ola-
rak, ancak öneri/en ey/emın amaç/an üye devletler ta-
rafındanyeterince sağlanamadığı ve dolayısıyla, öne-
rilen eylemın derecesi veya etkileri sebebiyle Toplu-
luk tarafından daha iyi sağlanabileceği durumlarda
harekete geçecektir.
Topluluğun herhangi bir eylemi, bu antlaşmanın
amaçlannın sağlanması için gerekliolan düzeyin öte-
sine geçemeyecektir."
Aslında sübsidiarite ilkesinin ilk kez (adı verilmek-
sizin), Türkiye'nin 21.11.1988'de katıldığı, 15 Ekim
1985 tarihli "Avrupa Yerel Yönetımler Özerklik Şar-
-ö"nın 4. maddesinde yer aldığını görüyoruz: "Kamu-
sal sorumluluklann uygulanması, genel olarak ve ter-
dhen, vatandaşlara en yakın makamlara bırakılmalı-
dır. Bir sorumluluğun, (yanı bir faaliyetin, ışin) başka
birmakama (yahut kuruluş veya kademeye bırakılma-
sında), işın vüs'ati, cinsi, etkinliği ve ekonomının ge-
rekteri göz önünde tutulmalıdır?"
Maastricht'te zikredilmesine karşın, sübsidıarite
kavramının karmaşıklığı, Avrupa Konseyi'ni bu konu-
da bir şeyler yapmaya sevk etmiştir. Ve bu koşullar
altnda "Avrvpa Konseyi Yerel ve Bölgesel Makam-
lar Komitesi" sübsidiarite kavramına netlik kazandır-
mak için bir komite kurmuştur.
Doğrusu istenirse, bu komitsnin çahşmalan da
kavramı netleştirme konusunda yetersiz kalmıştır. Ra-
porun sonuç bölümünde şu ifade yer almaktadır:
"Yerel özerkliğin mümkün olduğunca geniş tutul-
masını doğrulayan çeşitli sebepler vardır. Şöyle kı;
- Sınıriar açılmaktadır.
- Modem toplumlar karmaşık ilişkiler içindedir.
- Merkezi devletin müdahaleciliği artık sınıriıdır.
- Vatandaşlar kendilenyle ilgili alınacak karariara
iştirak etme özlemi içindedir."
Odalar Bıriiğı'nin raporunda, bu komitenin raporu
özetlendikten sonra, bu konuda belli başlı hukukçu-
lann değeriendirmelerine de yer verilmekte ve aşağı-
daki "sonuç'a ulaşılmaktadır:
"Yukandaki açıklamalar da gösteriyor ki; sübsidi-
arite ilkesinin hemen uygulanması, gelişmiş ülkeler-
de bile kolay değildir. Türkiye gibi üniteryapıdaki bir
devlette ise bu türbirsiyasi tercih için günümüzde-
ki ortam; siyasal, toplumsal ve iktisadi iklim, elverişli
gözükmemektedir. Ahcak yapılacakyeni düzenleme-
ierde, böyle bir ılkenin (variıgı henüz belirsiz de olsa)
göz önünde tutulmasında yarar vardır."
Rapor için, Sayın Nadaroğlu'na teşekkür ediyorum.
ESKİ MALÎ ŞUBE MÜDÜRÜ HÜKÜMETİ ELEŞTİRDİ
Güngör: Refah Partisi
rejimle kavga ediyor
>BARIŞDOSTER
;! Eski Istanbul Emniyet Mü-
idürlüğü Mali Şube Müdürü
f.Salih Güngör, Türkiye'nin
J
durumunu hiç iyi görmediği-
-ni belirterek "Refah Partisi
' rejimle kavgalı. Siyasette yal-
. nızca kadrolaşma peşinde.
< Erbakan, hacca 25. kez gide-
' rek şimdiye kadar hacca hiç
. ghmeyenlerin hakkını da ye-
! di, bu yüzden onlarla helal-
' leşmesi gerekir. Bu konuda
' öncetik hacca hiç gitmeyenle-
' reverilmelLSiyaseteşittirya-
. lan, yalan eşittir siyaset ol-
: muş" dedi.
! Güngör, Susurluk olayının
! kapatılmaya başlandığını,
; birkaç günah keçisi buluna-
; rak her şeyin onlann üzerine
I yıkıldığını söyledi.
; 24 Aralık 1995 genel se-
; çimlerinde ANAP'tan Çan-
•km milletvekili adayı olan,
kaybettikten sonra bir süre
özel bir TV kanahnda prog-
ram yapan ve günlük bir ga-
zetede yazan Güngör, şimdi
Alfa Güvenlik Araşünna fir-
masında fikri ve sınai mülki-
yet haklannın korunmasına
çalışıyor.
Siyasete girdiğine, siyase-
tin gerçek yüzünü gördüğü
için pişman olmadığını, va-
tandaşın 'hesap sorması, oy-
laruun takipçisi olması' ge-
rektiğini vurgulayan Salih
Güngör şunlan söyledi:
"Kimsenin beğenmediği,
yalnızca bunalım getiren bu
sistemi sürdürmek anlamsız.
MiuetvekiDeri bağımsızdeğiL
Liderler sultası var ve liderler
kendi secicilerini seciyor. Yal-
nızca lidere bağlılık aranıyor.
Partij'e veUdere ne kadar hiz-
met eder, neleri görmezden
gelir anlayışryla devlette kad-
rolaşıuyor. Gençler, kafast ça-
hşanlar, önce ülkesini düşü-
nenler siyasete kazandırü-
mazsa bu böyle gider."
Türkiye bütçesinin iki ka-
tı olan kayıt dışı ekonominin
bürokrat ve politikacılan sa-
tın aldığını, parası olanın ku-
ralı koyduğunu anlatan Gün-
gör şöyle devam etti:
"Borsamız spekülatif ka-
zançta dünyanın büyük bor-
salaruu geçtL Dürüstlük ga-
ripseniyor,enayiUkolarak gö-
rülüyor. Donkişot olmak la-
zım. Hırsızlar, namussuzlar
çok örgütlü; dürüst ülkesini
seven insaniar ise örgütsüz.
YanL örgütlü azınlık. örgüt-
süz çoğunluğu yönetiyor."
Salih Güngör, Susurluk
olayının kapatılmaya başlan-
dığını,'birkaç günah keçisi
bulunarak her şeyin onlann
üzerineyılaldığuu' ifade etti.
Ülkesini çok sevdiği için
siyasete yeniden dönebilece-
ğini kaydeden Güngör, "Ön-
ce ülkesini düşünen, ulusal çı-
karlan bireysel çıkaıiann
önünde tutan, Misak-ı milli
sınuianna bağh, insan hakla-
nna saygıh ve dürüst bir par-
tide yer alınm. Böyle bir par-
ti gerekli ve gerçekleşeceğine
inanıyonım" dedi.
CHP'li kadınlar el emeklerim sergiliyor
CHP Fatih İlçe Kadın Kurulu tarafından hazuianan el emeği ürünler, ilçe merkezinde düzen-
lenen kermeste sabşa sunulmaya başlandı. CHP Fatih Kadın Kurulu Başkanı Cevriye Selma
Baysal, Fatih ilçesinde bu tür kermesleri geleneksel hale geürmek istediklerini belirterek, "Bi-
zim amacımız, kaduılanmızm ne kadar üretken olabileceğini göstermek" dedi. Fatih'te yakala-
nndaki Atatürk veCHP rozetlerinden dola\ı sözlü saldınlara maruz kaldıklannı önesüren Ba>-
sal, "Fatih yalnız MGK'de ele alınan insaniann değil, bizim de Fatih'imiz, bu yüzden yaşadığn
mız yere sahip çıkacağız" diye konuştu. (Fotoğraf: İPEK YEZDANÎ)
Yetkililer harekete gecti
Jandarma zoruyla
kızamık aşısı
SAMSUN (Cumhuriyet) - Kızamık salgıru sonucu
7 çocuğun yaşamını yitirdiği Samsun'un Vezirköprü
ilçesinin Tahtaköprü köyünde. aşıdan kaçınlan çocuk-
lara, jandarma kuvvetlerim'n gözetiminde aşı yaptınl-
dı. Salgını haber vermediği gerekçesiyle Tahtaköprü
Köyü Muhtan Ahmet Pekşen hakkında da soruşturma
başlatıldı.
Gerici çevrelerin "kısırlık yapıyor" şeklindeki pro-
pagandalannın etkili olduğu Vezirköprü ilçesinin Tah-
taköprü köyünde sağlık ekipleri 24 saat hizmet veri-
yor. Bir ay içinde 7 çocuğun ölümü üzerine köyde ai-
leleri tarafından aşıdan kaçınlan 150 çocuğa jandar-
ma gözetiminde kızamık aşısı uygulandı. Kızamık aşı-
sı için çocuklannı köy meydanına getirmeleri isteni-
len vatandaşlar, "Çocuklanmızı cahilliğiınize kurban
ettik. Fakirlik ve cahillik çocuklanmızuı ölümüne ne-
den oldu. Pişmanız. Keşke. bu olaylan yaşamasaydık"
diyerek üzüntülerini dile getirdiler.
Vezirköprü Kaymakamı Tayyar Şaşmaz, köyde bu-
lunan 400 çocuğun sağlık kontrolünden geçirildiğini
ve bu çocuklardan 106'sında kızamık vakasına rastla-
nıldığını belirterek şunlan söyledi:
"Olay, tamarnen kontrol altuıa ahnmışür. Son 3 gün
içinde 100 milyon liralık ilaç yardmunda bulunduk.
Köyde sağhk çahşmalannın yanı sıra eğitime vönelik
çahşmalara da başlayacağız. tlçeye olan uzakİığı göz
önüne alınarak köyün yolu yaptınlacak. Diğer köyler-
de de çalışnıalara başlayacağız."
Kaymakam Şaşmaz, salgını haber vermediği gerek-
çesiyle muhtar Ahmet Pekşen hakkında soruşturma
başlatıldığını belirtti.