25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 8 MAYIS 1997 PERŞEMBE OLAYLAR VE GORUŞLER Niteliksiz Niceliğin Önlenemeyen Yükselişi Prof. Dr. ŞEFIK DENER Sıvas Cumhuriyet Üni. Tıp • . > Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı Başkanı N itelik (kalite) eksikliği- tür nüfus politikalannın arkasında ya- ni nicelikle fsayi ile) gi- tan, "tnsanlar koyun olsun, ben de ço- derme çabasının hem ban" niyetini ve tutkusunu sezmemek doğada, hem de sosyal mümkün mü? ve bıreysel olgularda Sürekli enflasyon politikalan. insa- sayısızörnekleri vardır. nın mal karşısında değer yitimine uğ- ni nicelikle fsayi ile) gi- derme çabasının hem doğada, hem de sosyal ve bıreysel olgularda sayısız örnekJeri vardır. Gövdesi çürüyen. ke^ılen ya da toprak- tan yeterli besin alamayan ağaçlann diplerinden, hiçbiri, hiçbır zaman bir ağaçolamayanyenisürgünlerçıkar. Bu sürgünler insana. demokrasimizin üst iiste askeri gırişimlerle baltalanışından sonra ortaya çıkan, temelde birbirinden farkı olmayan küçük siyasal partileri anımsatıyor. Susuz ve besinsiz kalan bitkilerin tohum sayısını arttırdıklan bılinır. Bilimde ve teknolojide geri kalmış ülkeler. kalabalık ordulan besleyerek düşmanlannın gözlerini korkutmaya çalışırlar. Insan malzemesinde niteliğı boşlayan politikacılanmız ve darbeci paşalanmız, geçmişte (12 Mart-12 Ey- lül),geleceğin 100-120 miryonlukTür- kiyesı ıle az mı övündüler. Çetin Al- tan'ın deyişiyle "vasıfsız insan sürüle- rinin" terörün ana kaynaklanndan biri- ni oluşturacağını düşünebildilermi? Bu rayarak niteliksizleşmesi degil midır? Niteliksiz çapkın için bir ya da bir- kaç kişiyi candan, yürekten sevmiş ol- mak önemli degildir; o performansını sayısal sonuçlarla ifade etmeyi yeğler. Akademik yükseltmelerde çok kez bilimsel yayınlann niteliği değil sayısı gözetilir (ben buna akademik çapkın- lık diyorum). Bilimsel anlayışlan zayıf, araştırma yöntemlerine, grafîk ve istatistik bilgi- lerine zaten yabancı elemanlarla kadro- laştınlan. Batıhnın gözünü boyayıp, "Okuüaşma oranımız şudur" demek için açılan çok sayıda yeni üniversite, niteliksiz niceliğin eğitime yansıma bi- çiminin yalnızca bir ömeğjdir. Pek çok üniversite yöneticisi ve YÖK sorumlu- su, niteliği dışlayıp. "'Oğretim üyesi ve öğrenci sayısı, şu kadar yılda şu kadar artü" biçimınde adetle övünmeyı alış- kanlık haline getirmiştir. Bilime dayanan teknolojide başanlı olamayışımız bizi anamal birikimini bi- limsiz kaba teknoloji ile sağlamaya yö- neltmiştir. Bunun sonucu. kentlerimi- zin sayısız, biçemsiz (ûslupsuz) çirkin yapılarla eşine rastlanmayan bir hızla çirkinleştirilmesidir (imar mezbelesi). (Sıvas'ta kaldığım 15 yıl içerisinde, en az 250 yıllik geçmişleri olan 3 tarihsel camintn yıkılarak yerlerine beton cami- lenn yapıldığına tanık oldum. Yıkılan tarihsel evlerin sayısını ise unutmak zo- nında kaldım.) Sağlam bir iletisi (me- sajı) olmayan, içtenlikten ve kişiyi de- rinden etkileyen 'Hrizm'den yoksun, birkaç ay ya da birkaç yıl kullanıhp atı- lan (disposable) arabesk ve eurobesk müzik yapıtlan niteliksiz nicelik kültü- rünün temsilcileri olarak piyasayı işgal etmiştir. Halkın bilinçli kesimi bu olgu- yu, "Üfür üfiir ipe diz" deyimiyle ifa- de ediyor. Ne demişri rahmetli RuhiSu: "Halk nerede ise müzik de oradadır." Örnekler saymakla bitmez. Tutucu politikacılann doğum dene- timine (kontrolüne) karşı oluşjan, nite- liksiz niceliğe "oynadıklannııı" somut bir kanıtıdır. Oysa ölüm oranı aşılarla ve gelişen tedavı yöntemleriyle düşü- rüldüğünde, meydana gelecek sınırsız çoğalmayı önlemek için doğum dene- timi zorunlu olmuştur. Bu kafa yapısın- dakilerin bir bölümünün. hastalıklan önlemek için aşılanmaya da karşı oluş- lanna şaşmamak gereİcir. Bu beyefen- dilere, "Sınırsız çoğalan insan malze- mesini, cebinizden mi doyuracak, eğite- ceksiniz? Yoksa, ikbal ve umudunuzu cehaJetin örgütlenmesine mi bağladn nız" diye sormak gerekır. Eğıtim düze- yi düştükçe doğurganlığın arttığını söy- İemek için istatistikler bir yana, kaba gözlem bile yeterlidir. Niteliksiz nicelik toplumunun ürünü olan kişi, zorunlu olarak kendisinde bu- lunmayan bireysel yetenekleri ve zihin- sel gücü değil, çıkar çevTesi kurduğu topluluğun gücünü vurgulayacaktır. Zayıflığını gidennek için benzerleri ile birleşip bir "fascio" oluşturacak. insan- lan, "bizden-bizden değü" diye ayıra- caktır. Çocuklann mahalle kavgalann- da tayfa toplamalan, öğretim üyelerinin siyasal fikırdaşlarıyla kurduklan gayri resmi çıkar çervreleri bu davranış biçi- minin örnekleridir. Niteliksizliğe oynayan kişinin, kedi- nin ulaşamadığı ciğere "murdar" de- mesi örneği, her türden niteliğe düş- man olması beklenir. Nitelik onlarca yakılmayı, yıkılmayı, kesilmeyi, vurul- mayı, öldürûlmeyi hak etmiştir. Psiki- yatristler, psikoseksüel yönden gelişe- memenin ya da gerilemenin bir sonu- cu olduğuna inandıklan bu yıkıcı dav- ranış tûrlerine ölûseverlik (nekrofili), ateş tutkusu (piromani) gibi adlar veri- yorlar. Banliyö trenlerinin ve şehiroto- büslerinin yeni, gıcır gıcır koltuklanna bıçak atma, siyasal olaylara akılcı çö- zûmler aramak yerine savaş çığlıldan atma, trafık canavarlannın bilinçdışı patavatsızlıklan bu davranış türünün öteki örnekleridir. Giderek yaygınlaşan Atatürk düşmanlığı da bu davramş tû- rü içinde sayılmalıdır. Niteliksiz 'nkelik toplumu'nda sal- dırgan dürtülerin do>Tirulması için ah- lak kavramının cınsellik ûzerinde yo- ğunlaştınlması gereklidir. Böylelikle yalnız cinsellikte ayıp söz konusu ola- cak. vurmak, öldürmek, yakmak, eko- nomik ya da tinsel sömürüler adeta mü- bah sayılacaktır. Kendi elimizle hazırlamakta olduğu- muz niteliksiz nicelik toplumunun, bi- zi. yanm yüzyıl geride kalmış olan (tu- tucu kesimlerin kalemlerince bile ağır biçimde eleştirilen) tek parti yönetimi- ne, belki onun da gerisinde kalan orta- çağın karanlık zihniyetıne doğru geri- letebileceğini söylemek kehanet sayıl- mamalıdır. TARTIŞMA w w General Osman Ozbek'e... J andarma örgütünün gerek görev bılinci ve gerekse toplumsal. siyasal ve ekinsel bilgi yönünden en ön sıradaki generali Osman Özbek; eskı bir uğraştaşın ve bir üstün olarak sana her zaman değer verdim. Yiğit ve gözü pek bir asker olman da aynca övgüye değer bir olgudur. Artvin'de söylemek isteyip de söyleyemediklerini izninle ben bu yazıda • tamamlamak istiyorum. Anlayışla karşılayacağını umuyorum.Bir hekim, önce hastalığa birtanı koyar. Sonra iyileştirmeye geçer. Tersi davranış olumlu sonuç vermez. Buradan çıkarak. siyasal ve toplumsal olaylarda da nedenlerini araştırmadan yalnızca sonuçlara bakarak yola çıkılmasının insanı, sağlıksız karar vermeye ve yanlış yöne götüreceği açıktır. Refah Partisi yönetıcileri, dini siyasal çıkar aracı olarak kullanmaktadırlar. Bu, yadsınmaz bir gerçektir. Peki. ama tüm öbür sağ partiler de aynı biçimde davranmadılar mı, davranmıyorlar mı? DP Başkanı Menderes, ılk işlev olarak Türkçe okunan ezanı Arapçaya çevirmedi mi? AP Başkanı DcmireL, en çok sayıda imam-hatip okulu açmaktan onur duyduğunu söylemedi mi? tbadetinı siyasal gösteriye dönûştürmüyor mu? ANAP Başkanı Yılmaz. her şeriat karşıtı tepkıye olumsuz tepki göstermedi mi? DYP Başkanı Çiller,yolsuzluk suçlamalanndan kurtulmak için laiklikten ödün üstüne ödün vermiyor mu? MHP, Türk-Islam sentezi adı altında din ••. •• sömürüsü yapmıyor mu? Çağdışı bir düşüncenin ürünü olan RP'nin bugünlere gelmesi, 1950 yılında DP'nin karşı de\Tİm uygulamalanna başlaması sonucudur. DP ile başlayan ve 47 yıldır süren tutucu ıktidarlann gerici siyasalan ile ülke bugünkü ortama sürüklenmiştir.Hastalığın tanısı. ülkemizde hiçbir dönemde gerçek demokrasinin olmayışıdır. Eğer olsaydı, bu olumsuzluklar yaşanmazdı. Orgütlü toplum olmak, demokrasinın en önemli gereklerinden birisidir. Gerçek demokrasi, seçilenlerin sivil toplum örgütlerince denetlendiği, uyanldığı ve yönlendirildiği bir düzendir. Yalnızca, 4-5 yılda bir sandığa gidip oy atmak değildir. Buyurganhkla (diktatörlük) yönetilen ülkelerde de seçim sandığı vardır, ancak demokrasi ve hukuk yoktur. Gerçek demokrasi. demokratik savaşımla elde edilir. Öyle "Arımıt piş, ağzuna düş" diyerek değil. hele hele "Demokrasiye balans ayan yapük" diyerek de gerçek demokrasi elde edilmez, korunmaz.'Ülkenin gerçek sahibi halktır. Bu halk, seçtiği temsilcileriyle oluşturduğu Meclis aracılığıyla yönetime katıhr. Halkın yetki vermediği kişi ve kuruluşlar kendilerini Meclis'in ûzerinde göremezler. Çünkü o Meclis, halkı temsil etmektedir. Kimse yurtseverlik adı altında, bulunduğu makama güvenerek Meclis üzeruıe baskıyapmaya kalkışamaz. Yurtseverlik de kimsenin tekelinde degildir, herkes kendi çapında bir yurtseverdir.Ulkede gerçek demokrasi olsaydı, "Dün dündür, bugün bugündür", "Tûrkive'de ABD üssü yoktur, tesis vardır", "Bana miDiyetçiler suç işliyor dedirtemezsiniz" biçiminde "laflar" söyleyen; dünyada seçimle iktıdara gelmiş ilk sosyalist devlet başkanı yiğit önder Salvador AUende için, faşistlere karşı savaşarak yaşamını yitirdikten sonra, "Eyi gitti, eyi" diyen yüce katlarda politikacılar gördük. Halk, kendisine hizmet edilmesi için bu kişileri başbakan ya da cumhurbaşkanı seçmiştir. Yoksa ona boyun eğmek için değil...Clkede demokrasi tüm kural ve kurumlanyla işlemeye başladığı zaman, yurttaşlık bilinci gelişecek ve Şark kurnazhklanyla yurttaşlar artık kandınlamayacaktır. Yok, bu Filipinler'e özgü demokrasi yürürlükte kalacak olursa, ne laiklik güvencede olur ne de halkın bir avuç mutlu azınlık tarafindan sömürülmesi önlenebilir. Hâlâ, Erbakanbunu dedi, Çiller şunu dedi, Mesut böyle dedi. Ecevit çekimser kaldı vb.. konuşur durunız. Yani. tek tek ağaçlarla uğraşırken koca ormanı göremeyiz. Evet Özbek Generalim; çözüm ne Hacı'da ne Bacı'da ne Baba'da. Çözüm, gerçek demokrasiyi yaşamaya hak kazanmış eğitimli, örgütlü toplumlu, çağdaş liderlerin yönlendirmesini değerlendirmeyi bilen, beceren halkın elindedir. Sizleri konuşturmak durumunda kalan ikiyüzlü siyasacılar, şeriatçı faşistler utansın. Gözlerinden öper, başanlar dilerim. EROL SOYSEVTR Emekli JandarmaBinbaşısı Hainliğin Böylesi -„ ,-..>!.*• B u ülkenin gerçek milliyetçilerine ve gerçek dindarlanna sesleniyorum. Ülkenize ve dininize sahip çıkın... Bazı partiler hepimizin bu yüce manevi değerlerini kendi siyasal emelleri için kullanıyor, ülkemizi ve dinimizi satıyorfar. Bir tarafta devlet adına çete kuran, mafyalaşan vatan hainleri, öbür tarafta tankat. dergâh adı altında her türlü haram işe - . bulaşan dinsiz, Allahsız sapıklar... Seks ..•'.'.•.- manyaklan... •" Ülkemizi ve dinimizi bu vatan hainleri ile .... ... sapıklann ellerine mi bırakacağız? Elbette hayır! Atatürkûmüzün yıllar önce Türk halkına armağan ettiği ilkeler ve devrimler ciddiyerie— uygulandığı zaman, yiıkanda sayılan din sömürücüleri, çapulcu sürüsü asla faaliyete geçemeyecektir. Atatürk ulusçuluğunun ilkeleri ya da bir laiklik ilkesi ele alındığında bugünkü çarpıklıklann hiçbirine izin verilmeyeceği rahatlıkla görülecektir. Ulusçuluk ilkesinin bilinçli bir şekilde uygulanması bölücü terör örgürüne ve onun yandaşlanna firsat vermeyecektir. Eğer siz de kendinizi bu vatanın bir evladı olarak görüyorsanız ve din duygulannız temiz emeller taşıyorsa kurban derilerini mutlaka Türk Hava Kurumu'na vermişsinizdir. Oraya verdiğinize inanıyorum. Bir yanda Türk Hava Kurumu, öbür yanda ise çeşitli menfaat gruplan bulunmakta. Kim bu menfaat gruplan? Aczmendiler gıbi tarikatlar. Ali Kalkancı gibi dergâhlar. çete olan Hizbullah. Allah'm adını kullanarak bu hayırlı işten çıkar sağlayacaklar. Milliyetçi ve maneviyatçı gençlik yetiştirdiğini iddia eden ve aslında sadece laik cumhuriyet aleyhinde militan yetiştiren çeşitli dernek ve vakıflar yine manevi duygulanmızı sömürerek hırsızhk yaptılar. Bunlann yanı sıra PKK ve onun hain yandaşlan zorla bu derileri toplamaya çalıştılar. Peki bu derileri toplamak niçin bu kadar önemli? Önemli: Kurban Bayramı'nda yaklaşık 4 milyon hayvan kesilmekte ve her bir deri ortalama 2 milyon TL. fiyatla satılmakta. Bu durumda trilyonlara varan bir para ortaya çıkmakta. Kurban derileri Türk Hava Kurumu'na verilirse ulusal kaynaklar yararlanacak. Gericiler bunu önlemeye çalıştı. Erhan Ekmen Ziraat Mühendisi PENCERE Sürekliliğin Tutarlılığı... Cumhuriyet'te yazmaya başladığım yıllarda kıdem- li okurtardan mektuplar alırdım: - Ben otuzyıllık Cumhuriyet okuruyum, gazetemi- ze hoşgeldin... O günlerde tanıştığımız, durmuş oturmuş okurta- nn her biri Cumhuriyet'in sahibiydi; ben de onlann ga- zetesinde yazan biri... Çok hoşuma giderdi bu ilişki, denetım altındaydım; bitmez tükenmez bir sınavdı bu: her gün yinelenirdi; ertesi gün yeniden başlardı; Cumhuriyet, cumhuriyet Türkiyesi'yle birlikte maya- landığından gazetenın özüne sinmiş tarih bilinci okur- lann kimliğini de oluşturuyordu. Yeryüzünde devrimler tarihinde Anadolu'yu devre- ye sokan Atatürk koymuştu Cumhuriyet'in adını... O günlerden bu günlere Cumhuriyet'in okurlannda kaç kuşak değışti? Hesabını yapmak zor. Çünkü söylen- ceyle gerçek bırbirine kanşıp gerçekliği yaratıyor. Geçenlerde bir okurum dedi ki: - Ben Cumhuriyet'i k.\n\yıldan beri okurum... Yüzüne baktım: Kırk yaşında var mıydı? Ya da be- şikte mi okumaya başlamıştı? AraştıiTnalara göre bir gazeteyi beş kişi okuduğuna göre, o beşten biri miy- di?.. Cumhuriyet okurlan akan zaman içinde nehirteşi- yor; kimi okurun saçı sakalı aklaşmış, nüfus kâğıdı es- kimiş; ne çıkar!.. Cumhuriyet okuru gazetesini zamanı aşan biryak- laşımla seviyor. - Cumhuriyet'i bana babam okuturdu; ben doğ- madan önce Cumhuriyet eve alınırmış, şimdi ben de çocuklanma Cumhuriyet okutuyorum... Cumhuriyet'i izleyen, 'müşteri' değil, 'okur'dur. • Iki zaman var: Yaşadığımız zaman... Tarihse) zaman... Cumhuriyet sabahtan başlayan bir çalışmayla ha- zırlanır, akşama doğru belırlenir, geceleyin basılır, el- letutulur, gözle görülür, sayfalarda belirienir; ertesi sa- bah okurun eline geçer; 24 saatlik ömrü varmış sa- nılır; gazete, ölü kelebekiergibi koleksiyona geçecek; bir araştırmacının meraklı gözleri inceleyinceye dek arşivde bekleyecektir; ama bu, işin bir yanıdır. Zaman her günün bir başka güne eklemlenmesiy- le oluşmuyor mu? Cumhuriyet tarihsel zaman içinde 7 Mayıs 1924 gü- nünden önce hazırianıyordu; Ulusal Kurtuluş Sava- şı'nda çıkan Yeni Gün' Cumhuriyet değil miydi? Za- man tüneline girersek çok daha eski dönemlere uzan- mak gerekiyor. Türkiye'deki 'yenilik akımları'na, Ba- tı'da 'uyanış' ve 'Aydınlanma' çağlarına baktığımız- da ne görüyoruz? Tüm insanlık ve uygariık sanki bu- günkü Cumhuriyet'i hazıçlamak için çalışmış gibi... 1789 devrimi gerçekleşmeseydi Cumhuriyet bu- günkü anlamına ulaşabilir miydi? Ya 1919-1923 dö- nemi Anadolu'da yaşanmasaydı bugün elinizde tut- tuğunuz Cumhuriyet çıkabılir miydi? Tarihin 'Aydınlanma'ya dönük yüzünde birbiri ar- dına gerçekleşen her olay, Cumhuriyet gazetesinin kuruluşu için gerekli yolu döşemiştir. Atatürk olmasa, Cumhuriyet olabilir miydi? Bir gazete, ancak tarihte bilinçli seçimini yapabil- diği zaman geleceğe yönelik yolunu saptayabilir. Ker- terizlerini göremeyen tekne, rotasını şaşırır. Cumhuriyet'i Cumhuriyet yapan, güncelliğinin içe- '#m «•fl-nğjnde sürekliliğin anfamını yakalayabilmesi deği) mi- dir? Bugün Türkiye medyasında tek bağımsız gaze- te Cumhuriyet!.. • Cumhuriyet okurunun yaşı yok... Muhabirinin, yöneticisinin, yazannın, çizerinin de nüfus kâğıdı yok. Doğmadan önce başlayan, öldükten sonra da sürecek olan tarihsel zamanın bilincinde yaşamak, in- sanın tükenmeyen gençliğidir. Başbakan Başmüşaviri Sayın S. Kâmil Yüce- oral'dan aldığım açıklamayı aynen yayımlıyorum: "6 Mayıs 1996 günü değerii köşenizde Karine!.. başlığı ile yayınladığınız yazınızda, almtı yaptığınız, Susurluk altematifraporu özetinde adım geçmekte- dir. En azından benimle ılgili kısım nedeniyle rapor sahiplerinin 'medyadan bir yıl ilerde olma' iltifatınızı, hak etmedikleri kanaatindeyim. Bugüne dek Türk Silahlı Kuvvetleri'nde; Subay olarak, Türk Deniz Nakliyatında; Genel Müdür Veki- li ve Amerika Temsilcisı olarak, Turizm Bakanlığında; Müsteşar Yardımcısı ve Müsteşarolarak, Başbakan- lıkta; Başmüşavir ve Basın Yayın Enformasyon Ge- nel Müdürü olarak, yasaların dışına çıkan hiçbir fa- aliyetim olmadığı gibi tam tersine yasalann ciddi bir takipçisi oldum ve öyle tanındım. Söz konusu edilen Susurluk olayı ile de ne şah- sen, ne de görevlerim gereği hiçbir irtibatım bulun- madığı gibi bu konuda resmi bir soru ya da soruş- turmaya muhatap olmadım. Kamuoyu önünde şah- sımla ilgili karineye dönüşecek bir kuşkuya meydan verilmemesi hususunu takdirierinize bırakıyorum." PEN YAZARLAR DERNEĞİ'NDEN Deraeğımızm Genel Kurulu 24 Mayıs 1997 Cumartesı günü sa- at 11 OO'de Nâzım Hıkmet Vakfı Kültûr Merkezı'nde (SıraseKıler Cad. No. 48 Daıre 4, Taksım) a^ağıdakı gündemle toplanacaktır.Bu tanhte çogunluk sağlanamazsa. 31 Mayıs 199"? Cumartesı günü a> - nı saatte ve aynı yerde, çogunluk aranmaksızın genel kurul toplan- tısı düzenlenecektır. GÜNDEM: 1 Açılış ve saygı duruşu. 2. Ba^kanlık Dıvanının oluşması. 3 Çalışma ve Hesap raporlannın, DeneOm Kurulu raponmun okunup görüşülmesı \e kabulü. 4 Tahmını bütçemn okunup görüşülmesı ve kabulü, 5 Tüzük değışıklığı. 6 Genel Kurul karan gerektıren konulann görüşulmesi \e kabulü. V. Seçımler. 8 Dılek \e temennıler i S '( •!•' :•':ff- sadece Pamukbank'ta Benim Pamukbank'ta Açık Hesabım var. Açık Hesabımda her ay ortalama en az beş milyon bulunduruyorum. Kazandığım Sıfır Faizli Kredi tutarını Hesap Bildirim Cetveli'nde görüyorum. Bank24'e gidiyorum. Tık tık tık. Bank24 kartımla Açık Hesabımdan Sıfır Faizli Kredimi çekiyorum. Geri ödeme sırasında tek kuruş faiz ödemiyorum. Ne iyi etmişim de Pamukbank'ı seçmişim. İLAN T.C. ZEYTİNBURNU SULH HUKUK MAHKEMEŞİ'NDEN İLAN OLUNUR HÜKÜMÖZETİ EsasNo: 1997-107 Karar No: 1997/374 Zeytinburnu Sulh Hukuk Mahkemesi'nce verilen 7.4.1997 tarihh ve 1997/107 esas. 1997/374 karar sayı- lı ılan ıle Rahmethan Öztürk hacır altına almarak ken- dısıne Mehmet Emin Öztürk (Muhammed Emin Öz- türk) vasi tayın edılmiştır. Bu husus ilan olunur. 7.4.1997 Basın: 19074 MELAHAT...! NÎHAYET 7MAYIS 1997 B U L E N T Istanbul Sakatlar Spor Kulübü yaranna düzenlenen Çağdaş Âşıklar Grubu tasavvuf müziği eşliğindeki sema törenine teşriflerinizi bekliyoruz. Tarih : 09.05.1997 Yer : Aya İrini (Topkapı Sarayı bahçesi) Saat : 19.00-22.30 Dahi miyim, neyim? Bankanızdan daha fazlasını isteyin. PAMUKBANK (Q Rumelihisan'nda 140 vnr deniz manzaralı, bütünü ile yenilenmiş satılık daire 185.000$ Tel : 263 33 63 ABDİ İBRAHİM İLAÇ SANAYİ VE TİCARET AŞ Kâğıthane Vergi Daıresı Müdürlüğü'ne ödemiş olduğum; 09.05.1995 tanh 13-000023 no'lu 2.796.008.000.- TL'lik 1997 Nısan, 30.05 1995 tanh 04,000037 no'lu 2 796.008.000.- TL'lik 1997 Mayıs. 23.06.1995 tanh 13/000347 no'lu 2.796 008.000.- TL'hk 1997 Haziran. 26.07 1995 tarih 07/000060 no'lu 2.796.008.000.- TL'lik 1997 Temmuz. aylanna ait geçıci vergi makbu/lannı kaybettım, hükümsüzdür Nüfus cüzdanımı kaybettim. Hükümsüzdür. SELİMEAYDIN
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle