Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
18 MAYIS 1997 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
'Bir roman vazmak istedim...9
Kültür Servisi - Selim tleri'nin ro-
"manı Cemil Şevket Bey, Aynalı Dolaba
"Iki EI Revolver (Oğlak Yaymlan) ede-
' biyat çevrelennde ve okurlar katında il-
giuyandırdı. Eleştirmenlerin 'epeytar-
" üşma yaratacağmT belirttikleri bu ro-
^man üzerine yazanmızla bir söyleşi
1
gerçekleştirdik:
. - Cemil Şevket Bey, Aynalı Dolaba
' lld EI Re\oher, birbirini bütünleyen bir
' romarüar dizisinin üçüncü kitabı yanıl-
' mıyorsak. Ama öncelindeki Idtaplar-
dan hayli farklı bir yapı üzerine otur-
tulmuş. Bir anlamda biyografik roman
diyebüir mhiz?
Söz açtıgınızromanlar, MaviKanat-
lannla Yalnız Benim Olsaydın'la Gra-
^mofon HâlâÇalıyor olmalı Gerçi ara-
da bir yan çıkma gıbı Kınk Deniz Ka-
buklan var. Bu romanlar hem birbiri-
~ne kenetlensin istedim, hem de, birbi-
"rinden bütünüyle bağımsız olsun. Bu
'açıdan yaklaşıldığında, Cemil Şevket
Bey, genel görünümden tekil kişiye in-
'dirgenmiş bir romandır. Burada, unu-
tulmuş, eskı bır yazann düşsel yaşa-
mından yola çıkarak, onun bakış açı-
'sıyla, onun gözlemleri ve tanıkhğıyla
yakın tarihimizi siyasal-töresel açıdan
deşmeye çalıştım.
Biyografik romanın özelliklerinden,
'olanaklanndan yararlanmadım desem
^yalan olur. Bununla birhkte gerçek bir
kişiden, gerçek bir kişinin yaşamöy-
Tcüsünden bütün bütüne yararlanma-
dım. Gerçi Nahid Sırn Örik benim
içinbirçıkış noktası, esin kaynağı oldu
ama, fantazyanm olanaklan daha ağır
bastı. Kısacası, kendi romanımın Ce-
mil Şevket Bey'i için pek çok şeyi uy-
'durdum.
- Romanda 'siyasallık' ağır basryor
denebüir mi? On dokuzuncu yüzydın
sonundan yirminci yüzyılın sonuna ula-
şan bir zaman dilimi söz konusu. Yak-
laşık yüz yıhn siyasal panoraması da_.
Son dönem romanlanmda siyasallı-
ğa elden geldiğince yer verdim. Belki
"burada daha belirgin. alti daha kalın
çizilmiş bir siyasaJIık söz konusu Ga-
liba romanın genel havası da bunu ge-
reksiniyordu. Cemil Şevket Bey, II.
Abdülhamid'in saltanatı sırasında do-
ğuyor, çocuklugu boyunca, Sultan Ha-
mid öncesinin olaylannı dinliyor, II.
Meşrutiyet'e, Ittihat ve Terakki'ye ta-
nıklik ediyor. Sonra, 1980 EylüTünün
sonlanna kadar yaşıyor. Kısacası pek
'çok siyasal olayın ortasında kalıyor.
Ama, daha önemlisi, bu roman kişi-
*
i3elim tleri yeni kitabı 'Cemil Şevket Bey, Aynalı Dolaba Iki EI
Revolver'in genel görünümden tekil kişiye indirgenmiş bir roman
olduğunu belirterek, "Burada, unutulmuş, eski bir yazann düşsel
yaşamından yola çıkarak, onun bakış açısıyla, onun gözlemleri ve
tanıklığıyla yakın tarihimizi siyasal- töresel
açıdan deşmeye çalıştım" diyor.
si, biraz da yazgısı gereği siyasallaş-
manın ortasında: Kendı meslektaşlan-
nın yükselişı karşısında o hep yıkım-
larla. itibarkaybıyla, gözden düşüşler-
le, daha doğrusu göze giremeyişlerle
karşılaşıyor. Bu durumda bır siyasal-
laşma kadar, zorunlu muhalefetin öf-
ke ve kinleri de söz konusu. Aslında
Cemil Şevket Bey'in daima 'ikici' bir
tutum içinde olduğunu sanınm sapta-
yabiliriz. Bütün istediği belki de red-
dettıği iktidardan ufak tefek bir mevki
kazanmak...
- Yalnız, bu tutumun belgelenmesi de
bir siyasal belirtge olmuyor mu?
Oluyor tabii. Siyasal bakıştan, dün-
ya görüşünden yaşama biçimine kadar
her alanda ikici, hatta ikiyüzlü tutum-
lar sergiliyoruz. Çok azımız tutarlı ka-
labiliyor. Örnekse, kendimin çok tu-
tarlı kalabildiğimi söyleyemem. Ro-
manda yalnız Cemil Şevket ikili oyna-
mıyor, yan kişilerin de ikici tutumlan-
nıyakalamakolası.
Cemil Şevket Bey, dikkat ettiyseniz,
iki ayn 'tsmet Paşa' anlatır, yorumlar.
Birbirine karşıt iki Ismet Paşa. Ama
Cihangir'in hanımlan, beyleri de önce
27 Mayıs'çı, sonra yine Menderes'çi-
ler. Bir türlü kafa dinginliğine, düşün-
ce birliğine ulaşılamaz. Ya 'siyah', ya
'beyaz'. Ben, hiç olmazsa romanda
'külrengi'ni aradım. Yakın tarihimizin
siyasal açıdan kederli sürekliliğini vur-
gulamaya çabaladım. Bu roman, yakın
tarihimizin 'hürriyet kısıdayışı'nı yal-
nızca yönetimlerde aramıyor; bir yan-
dan da, sokaktaki yurttaşın, herbirimi-
zin birbirimiz üzerindeki tahakkümü-
nü ifade etmeye çalışıyor. Bireyselleş-
me sürecinde geçirdiğimiz sarsıntılan
anlatmak istiyor.
- Cemil Şevket Bey, Aynalı Dolaba
tki Revotver, deyiş yerindeyse, hem ko-
lay okunan bir roman, hem de öyle ko-
lay anlaşılmayan bir kitap. Gönderme-
leriniz, edebiyatımızı yakından izlemiş
bir okur için açık. Romanlardan, ro-
man Itişilerinden söz açryorsunuz. Bun-
lan bilmeyen okur ne yapacak?
Romana hak etmediğim bir ilgiyle
yaklaşan Sn. Nilüfer Kuyaş, şaka yol-
lu, bir 'küavuz kitap' yazmam gerekti-
ğini söyledi. Neden olmasm? Romanın
romanını da yazmak çok hoş olabilir.
Bununla birlikte zor bir metin olduğu-
nu sanmıyorum. Sonuçta göndermeie-
rimin nerelere yöneldiği, okuru nelere
yöneltmek istediği belli. Kaynaklan
bulmak mümkün. Öylesi meraklı okur-
lar çarçabuk ulasabileceklerdir.
- Bazı roman kişileriniz doğrudan
doğruya yaşamdan: Abdülhamit, Is-
met tnönü, Latife Hanım, Ayhan Ay-
dan, adını vermeseniz de Deniz Gez-
miş, Cahide Sonku™ Gerçek Idşilerie
TonyBlair devrimibasarabilccek müKültür Servisi - Ingiltere'de 1
mayıs günü yapılan seçimleri
ezici çoğunlukla kazanan tşçi
Partisi'nin liden Tony Blair,
muhafazakâr hükümetler
döneminde yığılmış sınıfsal,
ekonomik, sosyal ve anayasal
birdizi soruna Ingiliz solunun
öngördüğü çözümleri yerine
getirebilecek mi? lşçi
Partisi'nin bürokrasi
Jconusundaki parlamento
sözcüsü Peter Mandelson ile
.Blair'in siyasi
danışmanlanndan Roger
Liddle, "Blair Devrimi - Yeni
tşçi Partisi Başarabilir mi?'
adını verdıkleri kitapta bu
soruya 'evet' yanıtını veriyorlar.
Boyut Yayınlan arasından
Yurdakul Fincancıoğlu'nun
çevirisiyle
yayımlanan kitap,
Blair devriminin
Ingiltere'de amacına
ulaşıp
ulaşmayacağını
tartışıyor; lşçi
Partisi'ndeki
değişimin şimdiye
kadar ortaya konan
eksiksiz
görüntüsünü
sunmayı amaçlıyor.
Mandelson ve
Liddle, kitabın
amacının lşçi
Partisi'nin niçin değiştiğini ve
neye dönüştüğünü herkesin
daha iyi anlaması ve parti
politikalannın tartışılmasına
kamuoyunun katkısını
D E V R I M I
)<•;// Isçı i'artısı
liaşarnbilir mi'<
Peter Mandelson
De Roger Liddle
"Blair Devrimi - Yeni
tşçi Partisi
Başarabilir mi?"
başlıklı kitapta, Tony
Blair'in bir dizi soruna
tngiliz solunun
öngördüğü çözümleri
gerçekleştirip
gerçekleştiremeyeceği
sorusuna 'evet' yanıtını
veriyoriar.
sağlamak olduğunu
belirtiyorlar. Kitap üç
bölümden oluşuyor. llk iki
bölüm 'Yeni tşçi Partisi' ve 'tşçi
Partisinin Lideri', yeni tşçi
Partisi'nin
amacını,
felsefesini ve
Blair'in tşçi
Partisi'yle hem
eski tşçi Partisi
hem de yeni sağ
arasındaki
aynmlannı
anlatıyor. Üçüncü
ve dördüncü
bölümlerde yeni
lşçi Partisi'nin
ulusal yenilenme
politikalan ele
alınırken; sekiz ve
onuncu bölümler tşçi
Partisi'nin iktidara gelince
politikalannı nasıl başanyla
uygulayacağı konusuna
aynlmış. Kitabın yazarlanna
göre halkın büyük çoğunluğu
yeni tşçi Partisi'nde
gördüklerini beğeniyor ama
iktidara geldiğinde bunlan
bulup bulamayacağını merak
ediyor "Blair Devrimi, tek bir
adamın evlemryle
gerçekleştirilmedi" diyor
Mandelson ve Liddle. "tşçi
Partüi rnilletvekilleri.
sendikacıtar, parti çahşanlan ve
tek tek üyeleri, on > ıldır durup
dinlenmeksizin yeni İşçi
Partisi"ni yaratmaya çalışülar.
Yann Tony Blair ortadan
kaybolsa, yeni tşçi Partisi'nin
sonu gelmez. Tony Blair'in
inançlannı paylaşan, güçlü bir
Uderler kadrosu var; degişnn
arnk geri çevrilemeyecek kadar
derine kök sakü.'
Doğançay 'ın Brooklyn Koprüsü fotoğrafları,
New York'ta mayıs ayı boyunca sergileniyor
Boğaz Köprüsü de
Doğançay'ı bekliyor
Kültür Servisi-
Ünlü ressam - fo-
toğraf sanatçısı
Burhan Doğan-
çay'ın Brooklyn
Köprüsü'nün
1987-1988 yıllann-
daki restorasyon
çalışmalan sırasın-
da çektiğı fotoğraf-
lar, New York'un
önde gelen fotoğraf
galerilerinden
Duggal'da sergile-
niyor. Duggal tara-
fından fotoğraf sa-
natında ve baskı
tekniklerinde en
"Son teknolojik ge-
lişmelere göre dü-
zenlenen sergide,
Doğançay'ın "Bro-
pklyn Köprüsü'nü Hiç Böyle Görmemiş-
tiniz" başlıklı serisinden seçılen 18 fo-
toğraf yer alıyor. New York'un simgesi
İıaline gelmiş mekânlardan biri olan.
•1983 yılında 100. yılı kutlanan Brooklyn
Köprüsü, 1987-88 yıllan arasında Do-
ğançay'ın objektifine konu olduğunda
içevredeki yayalan, arabalan ve teknele-
ri korumak amacıyla gerçek leştirilen bü-
yük boyutlu emniyet ağlanyla çevrilıydi.
'. Doğançay, "Brookiyn Köprüsü üzerin-
deki demir işçilerinin çalışmalannı fotoğ-
raflamak için mekâna gittiğimde. doğru-
sunu söylemek ge-
rekirse tepeye çık-
maya korkmuş-
rum. Manhat-
tan'da başka resto-
rasyon alanlannda
bulunmuştum, a-
ma bu kadar yük-
sckte. üsteük o
günkü gibi buz gi-
bi bir günde o ka-
dar yükseklere çık-
mak farklı bir şey-
di. Sonuçta tepeye
çıktığımda. arka-
daşlanm beni ai-
kışladı, doğrusu
ben de epeyce gu-
rurlandım" diyor.
Son 30 yıl için-
de dünya duvarla-
nnı fotoğraflayan
ve 101 farklı ülkeden siyah-beyaz, renk-
li 20 bini aşkın bir koleksiyon oluşturan
Burhan Doğançay'ın bu benzeri görül-
memiş çaptaki projesinın bir bölümü
1982 yılında Pompidou Merkezi 'nde ser-
giienmişti. Doğançay'ın Brooklyn Köp-
rüsü macerası da böyle başlıyor: Sanat-
çı, New York duvarlannın fotoğraflannı
çekerken kentin devasa bovoıtlanndaki
binalan ve bu binalarda çalışan cesur iş-
çilerle ilgilenmeye başlamış. Doğan-
çay'ın Brooklyn Köprüsü fotoğraflan,
mayıs ayı boyunca sergileniyor.
'Güldiken'de Ali
Ulvi ve Cemal NadirKültür Servisi-Dört ayda bir
çıkan mizah kültürü dergisi
Güldiken dergisinin Kış 97,
12. sayısı yayımlandı.
Bu sayıda, Yunus Koray' Sa-
mi Hazinses', Mehmet Ali Kı-
bçbay 'Tarihin Komiği', Art-
hur Koestkr'Karikatür ve Yer-
gi', Vasquez de Sola 'Nâzım
Hikmet, Franz Kafka', Dur-
muş Akbulut 'Bir Dil Oyunu
Olarak Gülmece", Osman Ce-
mal 'Herkesi Nasıl Güldürü-
yorum', Ratip Tahir Burak
"Osman Cemal', Suavi Sualp
'Yazar Kendini Anlatıyor', Se-
mihGümüş 'Ali Ulvi'de Yara-
tıcılık Düzeyi' Carles MiraDes
'Odysseia'da Gülme', Siegfri-
ed Jaket 'llyada'da Gülme', Pi-
erre Mac Orlan "Almanya'da
Karikatür', Roch de Chamfort 'Özde-
yişler', Norman Knoı 'Canterbury Hi-
kayeleri'nde Hiciv' üzerine yazılar ve
Zanusuz Kaputta, Attilla Kanbir, Neca-
ti Abacı ve Ali Ulvi Ersoy'un karikatür-
leri yer alıyor.
Semih Gümüş 'AB Ulvi'de Yarabcıbk
Düzeyi' başlıklı yazısında şöyle anlatı-
yor Ali Ulvi'yi: "Onun nasıl bir yerde
konumlandınunası gercktigi bir çırpıda
yanıtlanacak bir sonı değiL İki düzlem-
de birden değerlendirilebilir. Bir, kari-
katürün sanatsal varaüın düzeyi, bir de
siyasal ilintileri dolaylannda...
Bu iki düzey Ali Ulvi'de hem kolayca
aynlabilir hem de bir arada varolmanın
yollannı bulmuştur. Onun günlük siya-
sal karikatüıierinde bile karikatürünü
siyasallaştırmadığuıı düşünüyorum.
Ayırt edici yanıdır bu. Ali Ulvi her kari-
katüründe kalıcı obtnı imlemeyi başar-
nuşür. Duyguyu değil, döşünceyi hareke-
te geçiren bir gizilgüce dayanır karika-
türieri. tfle kalıcı olmayı amaçlamadan
uzanır geleceğe. Karikatürcüyü öteki ka-
rikatür sanatçılanndan ayırt edenin çiz-
gi olduğu apaçıknr. Kendine özgü bir çiz-
gi dili oluşturan Ali UIvi, karikatürsana-
ümızın en önemli ustalan arasında her
şeyden, gazete karikatürcülüğündekiet-
kinliğinden bile daha çok bu yanıyla ay-
nhr. Ali LKi'nin sanatsal karikatürle-
rinde, yüzü evrensele dönük her karika-
türde olduğu gibi. ilişkiler ve dunımlar
belirieyicidir.''
Necati Abacı da çizgileriyle Cafer
Zoriu, Tan Oral, Zeki Beyner ve Ali Ul-
vi Ersoy'u anlatıyor
yapınü kişileri yan yana yaşatmışsuuz.
Yan belgesel bir roman diyebilirmiyiz?
Bence dememeliyiz. Çünkü Cemil
Şevket Bey'in kendisi de gerçek ya-
şamdaki kişilerden bir kompozisyon:
Nahid Sırn'yı demin andım, onda Ab-
dülhak Şinasi de var, Yahya Kemal de,
başkalan da. Ama onlann hiçbiri değil
Cemil Şevket Bey. Benim düşlemim-
de yaşıyor. Aynı durum andığmız kişi-
ler için de söz konusu.
Ayhan Aydan dediniz... Çok uzun
zaman önceydi. On bir yaşımdaydım.
Ayhan Aydan'm Yassıada duruşmala-
nndaki fotoğraflan belleğime çakılıp
kalmıştır. Bu fotoğraflar, dunışmada-
ki o ifade, sözler, bende yıllarca yaşa-
dj. Yıllarca yaşanmışlığın sonunda ro-
mandaki bölüm yazılmıştır. Sonuçta
belgesel olmaktan çok, duyumsal kal-
maya gayret gösterdim. Bibnem okur
hatırlar mı, yıllar önce bir yazı yazmış-
tım, hayran olduğum kadın sanatçılan
anlatıyordum, orada Ayhan Aydan da
vardı; işte onun devamı belki...
Kaldı ki gerçek kişileri yapıntı kişi-
lerle bir arada yazmak düşüncesi. yine
çok yıllar önce, Yakup Kadri'nin Hü-
küm Gecesi'ni okuduktan sonradır.
- Tanpınar'dan özgürlük sorununa
iltskin bir alıntıyla başayorsunuz. Tan-
pınar'ın yakın tarihimizdeki özgürlük
sorununa inceden inceye alayla yaklaş-
mış olduğunu saptıyoruz. Roman, Sa-
mıpaşazade Sezai'nin Sergüzeşt roma-
nındaki son sabrtan ahntüayarak biti-
yor. Burada özgürlük ancak öldükten
sonra kazanılryor. Bireyin özgüriüğü
konusunda siz de mi böyle düşünüyor-
sunuz?
Ben bir roman yazmak istedim. Ro-
man yazmaya çalışan herkes gibi ro-
manımın güzel olmasmı, estetik haz
uyandırmasmı istedim. Tanpınar'ın is-
tihzası, Sezai'nin kederi de oldum bit-
tim bende estetik haz uyandırmıştır.
Onlan alıntıladığım için gurur duyuyo-
nım. Cemil Şevket Bey'e çok şey kat-
tılar. Hatta kılavuz oldular.
Çünkü benim romanım da -ince mi,
kalın mı, olcur karar verecek- bir istih-
zayla başlar, kederle noktalanıyor. Öz-
gürlük, bireyin özgüriüğü söz konusu
edıldiğınde, üzerinde öyle büyük bir
ıstekle durduğumuz bir konu değil gi-
bi geliyor bana. Bireyliklerimizin bi-
lincine büsbütün varmamız birçok açı-
dan engelleniyor. Sonra biz, birbirimi-
zinkini de vargücümüzle engelliyoruz.
Bireyin özgüriüğü sorunu gerçekten
hayati bir sorunumuz
olabilseydı Sergüzeşt ro-
manı üzerine kim bilir ne
güzel incelemeler yazıl-
mış, yayımlanmış olur-
du. Oysa edebiyat tarih-
lerine bakıyorsunuz, bu
romanın cılız bir kitap
olduğu, pek de öyle ba-
şanlı yazılmadığı. hatta
beceriksizce yazılmış ol-
duğu yargısına vanlmış.
Sergüzeşt'in ruhunu
kimse tahlil etmemiş.
Aynı şeyi Cemil Şev-
ket Bey'in hayatında gö-
rüyorum: Büyük yalnız-
lığı, insanlara yaranmak
isteği, başanlı bir yazar
olmak tutkusu, üstelik
başanlı eserlerine karşın
başansız sayılması, unu-
tulup girmesi kimseyi
üzmüyor. Romandaki
öteki kişiler, hatta anlatı-
cı, onu sever görünen an-
latıcı öyle derin bir üzün-
tü falan duymuyorlar.
Kimse onu 'anlamak' is-
temiyor. Birbirimizi an-
lamadan yaşadığımız sü-
rece, birbirimizin yerine
geçmedikçe bireyin öz-
gürlüğünden nasıl söz
açabiliriz?
- Romanmız, son bö-
lümlerde, özellikle 12
Mart döneminden sonra
birdenbire siyasal göz-
lemleri kesiyor. roman
kişisinin yaşantısından
bölümlere açılryor. Daha
geniş bir yelpazeyle yak-
lasamaz mrydııuz?
Galiba yaklaşmak is-
temedim. Çünkü Cemil
Şevket Bey o yıllarda ar-
tık çok yaşlı. Bir anlatıcı
söz konusu, ama Cemil
Şevket Bey'de tanıklık
edebildiklerini dile geti-
riyor. Bu durumda uzun
uzadıya yaklaşmak ola-
sızdı son dönemlere. On-
lar belki şimdi yazmak-
ta olduğum Solmaz Ha-
nım, Kimsesiz Okurlar
tçin'de karşımıza çıka-
caktır. Zaten bu roman-
dan yaklaşık bir yüz say-
fayı da elemek zorunda
kaldım, sırfbu sebepten.
- Cemil Şevket yeni ro-
manımzda da karşmuza
çıkacak mı?
tkinci, üçüncü planda.
O, benim için, bilinçli bi-
linçsiz, hürriyet arayışın
sembolüydü. Kendi hür-
riyetini ararken toplu-
munkine tosluyordu.
Öyle sanıyorum ki, ben,
dilim döndüğünce anlat-
tım. Şimdi daha başka
bir izleğin ardını kovalı-
yorum...
ODAK NOKTASI
AHMET CEMAL
Tarih Yalan Söyler mi?
Stefan Zvveig, Fransız Ihtilali'nin ve Napoleon
döneminın ünlü politikacısı Joseph Fouche üzeri-
ne kaleme aldığı -Burhan Arpad tarafından dili-
mize de çevrilmiş olan- bıyografinin sonlarında, Fo-
uche için: "Sonunda ihanet edecek kimse bulama-
yınca, kendine ihanet etti..." der.
Ihanetin yerine yalan söyleme alışkanlığını koydu-
ğumuztakdirde, bu saptamayı son dönem Türk po-
litik yaşamı için de geçerii kılabiliriz. Çünkü yalnız
bizde değil, ama dünya tarihinde yalan söylemeyi
politik yaşamlannda sürekli bir alışkanlığa dönüştü-
renlerin vardıklan acınası son, bir noktadan sonra
söyledikleri yalanlan kendilerinin de doğru sayma-
lan olmuştur. Böyleleri bu aşamada artık doğruya
ilişkin tüm ölçütleri yitirdiklerinden, yalanlarıyla tarih
yazabileceklerine ya da tarihin gerçeklerini kendi
yalanlanna uydurabileceklerine de inanırlar.
Buna başladıklan an, artık geri dönülemez olan
çöküş anıdır.
Eğertarih, yalnızca geçmişten ibaret olsaydı, o za-
man böylesi, yani geçmişte olup bitenleri yalanın
kurgulanna yerieştirmek, belki geçerii bir yöntem
sayılabilirdi. Oysa neredeyse iki yüz yıldır bilinen
gerçek odur ki, tarih tek başına geçmiş değil, fakat
geçmişin felsefesidir. Tarih, yalnızca geçmişte olup
bitenlerin dökümünü yapmakla yazılamaz; asıl
önemli olan, geçmişten zamanın akışı içersinde so-
nuçlar çıkarmak, felsefenin temel sorusu olan "ne-
dir" sorusunu geçmişe de yöneltmeyı bilmektir.
Bu soru bir kez yöneltildikten sonra, tıpkı felsefe
gibi, tarihin de yalan söyleyebilmesi olanaksızlaşır.
Çünkü yine tıpkı felsefe gibi, geçmişin yorumu da
tek tek kişilerin işlerine gelen doğrultuda yapacak-
lan yorumlaria tartışılmaz bir doğruya dönüşemez.
Aynca tarih, birilennin çıkıp kendi yaptıklarını "tarih
yapmak" ya da "tarihte yeni bir sayfa açmak" diye
nitelendirmesiyle de oluşamaz; çünkü yapılanlann
tarih olup olmadığına ya da tarihte yeni bir sayfa an-
lamına gelip gelmeyeceğine eylemleri gerçekleşti-
renler değil, fakat o eylemlere "nedir" sorusunu yö-
neltecek olan "kolektif insan aklı karar verecektir.
Bunun gibi, tarihin hemangi bir döneminin dirilti-
lebileceğinden ya da şahlandınlabileceğinden söz
etmek, hele toplumlara bunu bir hedef diye göster-
mek de ancak acınası ölçüde bilgisiz ya da tarih
özürtü kişilerden beklenebilecek bir davranıştır. Çün-
kü geçmiş diye nitelendirilen, adı üstünde, artık in-
sanoğlunun etki alanının, etkileyebilme gücünün dı-
şında kalmış bir zaman parçasıdır. Böyle bir gücü
varsaymak, ancak insanın kendisine, başkasına ya
da ikisine birden söylediği bir yalan olabilir.
öte yandan eğitimin yaygın biçimde bilgilendir-
meye değil, fakat bilginin ve bilmenin ne olduğu hiç
sorgulanmaksızın, belletmeye dayandığı ortamlar-
da böyle yalanlara kananlann ortaya çıkmasına da
şaşmamak gerekir. Çünkü böyle ortamlann tipik in-
sanı, gerçeği ve doğruyu araştıran değil, hazır bul-
maya -başkalanndan dinlemeye- alıştınlan insandır.
Gerçeği hep başkalanndan dinlemeye alıştınlanla-
nn çoğunlukta olduğu bir toplum, aynı zamanda üs-
tüne yalnızca gerçeğin kılıfının geçirildiği yalanlara
en kolay inanan toplumdur. Böyle toplumlarda in-
sanlann, en büyük yalanlan söyledikleri apaçık or-
tada olan polrtikacılara bile: "O söytediğine göre,
herhalde yalan değildir", düşüncesiyle inanmalan-
nın şaşırtıcı bir yanı yoktur. Çünkü öyle toplumlann
insanlannın kimi zaman yalnızca ve yalnızca kendi-
lerini ilgilendirmesi, dolayısıyla ancak kendı düşün-
celerinin süzgecinden geçtikten sonra "gerçek" di-
ye anılması gereken gerçekleri bile, yine ancak "baş-
kalanna göre" gerçek olduğu ölçüde gerçektir!
Gelgelelim tarih, yolunu hep bu yanıltmacalann
üzerinden geçerek ya da onlan ezip geçerek sürdü-
rür. Tarihin nesnelliği, kaynağını biraz da yolunun
yalnızca şuna ya da buna göre çizilememesinde bu-
lur. Belki de geniş ölçüde buyüzden tarih, bir yanıy-
la insan aklının boyut kazandıncı yorumlanna son-
suz açık, ama öte yanıyla da yalan tohumlannın fi-
lizlenmesine uzun vadede hiç olanak tanımayan bir
alandır...
Günlük çıkartan ve telaşlan uğruna yapıp ettikle-
rini tarih yapmak sananlara gelince; onlannki ancak
tarihin ne olduğunu hiçbir zaman öğrenememiş
olanlann talihsizliği diye nitelendirilebilir...
"Çağdaş Sanat 10' sergisi
• Kümır Ser\isi - Mine Sanat Galerisi'nin
geleneksel olarak her yıl düzenlediği ve yaz aylan
boyunca süren yaz sergisi bu yıl 'Çağdaş Sanat 10'
başlığı altında gerçekleşecek. 10 mayıs-20 eylül
tarihleri arasında görülebilecek olan sergide Özdemir
Altan, Mustafa Altıntaş, Koray Ariş, Mustafa Ata.
Tomur Atagök, Bedri Baykam, Bubi, Adnan Çoker.
Hüseyin Gezer, Meriç Hızal, Ergin Inan, Balkan
Naci tslimyeli, Nur Koçak, Hüsamettin Koçan, Zekai
Ormancı, Ferit Özşen, Zekeriya Sanbatur, Yusuf
Taktak, Güngör Taner, Seyhun Topuz ve Ömer
Uluç'un yapıtlan sergilenecek.
Tabutta Rövaşata Kıbns'ta
H Kültür Servisi - Derviş Zaim'in Türkiye'de pek
çok ödül kazanan "Tabutta Rövaşata" adlı filmi
birincisı düzenlenen Kıbns Film Festivali'nin açılış
filmi olarak gösterilecek. 10-15 mayıs tarihleri
arasında gerçekleşecek 1. Kıbns Film Festivali'nin
açılışına filmin ekibı de Kuzey Kıbns Türk
Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'ın özel
davetlisi olarak katılacak. Derviş Zaim ikinci
projesini Kıbnsla ilgili olarak gerçekleştirmeyı
düşünüyor. Sanatçı, ziyareti sırasında filmiyle ilgili
bağlantılar kuracak ve fınansman ve sponsor
arayışlannı başlatacak.
Atillâ İlhan'ın yaşamöykiisü
yayımlandı
• Kümır Servisi - Sel yaymcılık şair yazar Atilla
İlhan'ın fotoğraflı yaşamöyküsü 'Büyük Yollann
Haydunı/ Atilla llhan' adlı kitabı yayınladı. Atila
İlhan'ın ağzmdan aktanlan yaşamöyküsünü Öner
Cıravoğlu derledi. Kitapta dönemin özelliklerini
yansıtan fotoğraf, bilgi ve belgeler de yer alıyor.
Yekta Kara, Demipel'in İspanya
gezisine katılacak
• Kültür Servisi - Çankaya Köşkü'nün kapılannı
sanat etkınliklerine acan Cumhurbaşkanı Süleyman
Demirel, haziran ayındaki ispanya gezisine
sanatçılan da konuk edecek. Cumhurbaşkanhğı
Kültür ve Sanat Büyük Ödülü'nün sahibı olan
tstanbul Devlet Opera ve Balesi Müdürü Yekta Kara
da 30 haziran 3 temmuz tarihleri arasında
gerçekleşecek olan geziye katılacak sanatçılar
arasında yer alıyor. Kara. Cumhurbaşkanı Demirel'ın
yurtdışı gezisinde sanatçılara da yer vererek
sanatçılan onurlandırmasını olumlu bir gelişme
olarak değerlendırdı.