25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 28 MAYIS 1997 ÇARŞAMBA 14 KULTUR Yüksel Arslan'ın kendi koleksiyonundan derlenen yapıtlan bu kez İstanbul'da Galeri Nev'de 'Resimflesiir arası bîr sanat'AHU ANTMEN Galeri Nev'in önce Ankara'da düzen- lediği Yüksel Arslan sergisı. şimdi istan- bul'da. 7 hazirana dek süren sergide. Pa- ris'te yaşayan Yüksel Arslan"ın, 20 yıl- dır ilk defa kendi koleksiyonundan der- lenen yapıtlan yer alıyor. Arslan, son olarak 1967 yılında Türkiye'ye gelmiş, o ytl Ankara'da açhğı sergideki bazı ya- pıtlan pornografık olduğu gerekçesiy- le toplatılmış, sanatçi, bu yapıtlan geri alıp Paris'e dönebilmek için a> lar süren bir uğraş vermişti. Bir daha da aelme- di. Yüksel Arslan'ın yıllar sonra kendi ko- leksiyonundan seçtiği yapıtlar, ağırlık- lı olarak "Etkfler" dizisinden. "Kapi- tal"den ve otobiyografik çalışması olan "Autoartures"den ise birkaç yapıt bulu- nuyor. Çok farklı. çok zengin bir sanat- çının dünyasını duyuran bu işlerin ara- sında, Yüksel Arslan'ın çocukluğunun etkilerini taşıyan "Autoartures" dizisin- den seçilenler, izleyiciyi sanatçının geç- mişine götürüyor. "Eyüp'e>akın,fabri- ka ve me/ürüklaria çevrili. Bahariye Ma- hallesi"ne... Esrarengizbırözlem sezın- leniyor. Farklı biçimlerde okunabilen mezartaşlan var bu yapıtlarda; hem ço- cukluğunda yaşadığı semte gönderme- de bulunan hem de o semtle birlikte o kentin, lstanbul'un, hem de yıllardır dönmediği bir ülkenin yaşamından ko- puşunu belli belirsiz hissettiren bir öz- lem... Arslan'la söyleşimizi faksla ger- çekleştirdik... Nefis, esrarengiz bir organ: Beyin - Sanat, zeka işi midir? Sözgelimi Pi- casso'ya göre, resimde 'güzei'den önce (bir rcssamın ancak zekasryia çözebile- cegi) sorunlar gelir. Siz, sanat yapmaya başladığını/ ilk günlerden beri gerek maJ- zeme kullanımı, gerekse ifade >ollan>la arayışlara giren bir sanatçısınız. Bu açı- dan bakarak. ne tür estetik kaygılar ta- şıdığınızı sorabilir miyiz? YÜKSEL ARSLAN- Sanatçılıkma- ceramın başında, 1951-52 yıllannda. kendi kendime. küçük bir soru sordum: Ben de. dığer sanatçılar gibi. manzara. çıplak kadın. nature-mort resımlen mi yapacağım. ressam olmak ıçin? Cevabı • 2O.yüzyıl resim ustalannı herkes biliyor. Bu so/üm ona ustalar yaşantılan boyunca (yüzde doksan beşi), hafif değişikliklerle. aynı resmi yaptılar diyebilirim. Resim (peinture) denilen sanattan tiksintimin kaynağı da buradan geliyor. Binlerce ressamın kübik. tütürist. sürrealist resim yapmalan da beni iğrendiriyor! Sanatçı insan mı. yahut bir koyun mudur? • Cinsellik teması, benim 'büyük komedi'ye yaklaşma amacımla ilgili... Ölüm temasına gelince. 2000 yılından sonra cevaplayacağım!... • "Etkiler" ve 'Autoartures" dizilerinden sonra. 'İnsan' (erkekAadın) dizisine çalışma karanm doğal olarak belirdi. Başka bir diziye çalışmak mümkün müydü? Ordinatörlerin en güzeli, bevin, övle karar verdi! bulmam uzun sürmedi diyebilirim. Es- tetik kaygılar. soyut- somut sorunlan. kübizm. ekspresyonızm. »ürrealızm vb. okul oyunlan unutulup. Sabahattin E\u- boglu'nun da dediğı gibi. tabula ^a^a yapmam gerekıvordu. Yenı bir teknık aramak ve yenı bir sanat alanı bulmak. böylece başladı dıyebılirım. Evet, kafa- tasımızın ıçınde nefis, esrarengiz. kor- kunç bir organ var: Bevın!.. Egerbırsa- katlığı yoksa. normal çalışıyorsa. neden faydalanmamalı bu organdan'.. - 1950'li vıllardan bu \ana, toprak, baL yumurta akı. yağ. kemik iliği. kan. sidik gibi doğal malzemelerle, kendi de- vimûıizle "resimle şıir arası bir sanat" olan arture yapıvorsunuz. Tıpkı tarih öncesi sanatçılar gibi. O dönemlerde sa- nat adeta bivolojik bir gereksinim, do- ğal bir dışa\ urumdu. Sizce sanat. zaman içinde o doğallığını yitirerek -ve tkari bir meta haline gelerek- aslında kendi ken- dinin taklidi olan vapav bir var oluşa mı büründü? - 20. vüzyıl resim ustalannı herkes bılıyor. burada ısim savmak gerekmi- yor. Bu sözüm ona ustalar. yasantılan bo- yunca (yüzde doksan beşi), hafif deği- şikliklerle. aynı resmi yaptılar diyebili- nm. Resim (peinture) denilen sanattan tiksintimin kaynağı da buradan geliyor Binlerce ressamın kübık. fütünst. sürre- alıst resim yapmalan da beni iğrendin- yor! Sanatçı insan mı. yahut bir koyun mudur' 1 - 1950 ve 60'h ullarda gerçeklestirdi- ğiniz sergilerde, tüm derinliğhle irdele- diğini/ cinsellik temasının başınıza epey dert açtığını bilhoruz. Bu sergilerde yer alan yapıtlann yalnızca Türkiye'dc de- ğiL Fransa'da da epey tepki çekmesi, o güne dekcinseDiğm sanatçılar tarafindan o denli cesur bir biçimde ele alınmamış olmasından kaynaklanıyordu kuşkusuz. Ovsa günümüzde, tabular yıkılryor. Bir zamanlarcinsellik tabusunun >erini ölüm tabusu almışken, bu tabu bilc artık pek çok çağdaş sanatçının irdelemelerinde görûldüğü gibi, geçerliliğini yitirmeye başlıyor™ - Masamın üstünde, Fransa'nın gü- neyinde bulduğum, taştan, yeni taş dev- ri birphallus \ar. Yanımda ve arkamda. Afrika. Meksıka phallus'lan dimdık du- ruyor. Bu phallus'lar bana bir delının başına gelenleri ansıtıyor. Olay şu: Bir deli (persecute) birköy kahvesinde. bir- Timur Selçuk, Lohnan Hekim için sahnedeydi Yerelden evren tarihten güncelMEHMET SUCU TimurSetçukyönetimindeki senfonikor- kestra eşlığinde düzenlenen çoksesli Türk müziği konseri, hem toplum sağlımıza hem de banşseverliğe yönelik mesajlar içeriyor- du. 'Lokman Hekim Sağhk Vakfi' yaranna düzenlenen konsere Yaviız Top (bağlama), Erol Uras(tenor), Ruhi Ayangil (kanun) \e Mutlu Torun (ut) solist olarak katıldılar. Timur Selçuk'un dediği gibi, "Bu konser, ha>ırfa ve güzel duygularla >t>la çıkan bir vak- fa omuz vermenin ötesinde ber konuda, sü- ratk gefişmekte olan ülkemizdeki müzik kar- maşasınada doğru birtanıkoyupsaghkiı bir yol gösterdi". Orkestra tarafindan seslendirilen tsmail Baha Bürelsan'ın Sandal'ı gerçek bir başya- pıttı. Zaman zaman Türk Beşlen'nden izler taşıyan ve Ruhı Ayangil, Mutlu Torun'un solist olduğu Nikriz Saz Semaisi ile Ferah- feza Mevlevi Ayini ritmik. melodik ve armo- niköğelerle bütünleşen birerorkestrasyon ör- neğiydi. tkı Türk müziği enstriimanının so- list olduğu bu bölümde, ağır ntimlerde ut ve kanunun örgüsü daha baskın olarak kendini hissettırdi. Yavuz Top'un solist olarak yer aldığı bö- lümde ise Timur Selçuk'un sahne şovunu iz- ledik. Orkestra eşliğinde peş pese çalınan Avşar Zeybeği, San Zeybek. Cezayir. Ağır Bar ve Misket'te Selçuk orkestrayı yönetir- ken sahnede zeybek oynadı. Bu bölüme ka- dar sahnede yer almayan nefeslı çalgılar ıle birlikte Yavuz Top'un usta parmaklan izle- yıciye doyumsuz anlar yaşattı. Timur Sel- çuk'un düzenlemelen. baglama ile senfonik orkestranın birbiri ile böyle güzel örtüşebi- leceğınin en güzel örneğını verdi. tkinci bölümü babası Münir Nurettin Sel- çuk'u anma bölümü olarak tanımlayan Timur Selçuk. 9 şarkıvı yeni düzenlemelen ıle ız- leyıcilerine sundu Tenor Erol Uras tarafin- dan seslendirilen "Kandili Yüzerken L'\ku- larda", •'Bahçemde Açmaz Seni Görmezse Çiçekler", "Ne Doğan Güne Hükmüm Ge- çer", "Beni Kör Kuyularda MerdKensiz Bı- raknn", "Segâh İlahi". ".\ziz İstanbul". "Âş- ğa Bağdat Sorulmaz", "Rindlerin Akşamı" ve "Kalamış'" şarkılan. tanhten güncele uza- nanbirköprü gibıydi. Toplum sağlığımız için 11 senedır sava- şım veren Lokman Hekim Sağhk Vakfı ile çağdaş müzık için uğraş \eren Timur Sel- çuk'un birlikteliği. kuvvetlı solistle- rin de desteğiyle çok anlamlı mesajlar içen- yordu. Timur Selçuk. bu mesajlan şöyle özet- ledi' "Sanann değeri. toplumlann \uşadık- lan zor günlere nlunılu vaklaşım \e çözüm- leri üretmede, gerçeklestirmede daha çok an- laşüır. Sanata değer \eren toplumlar banşın degerini bilen toplumlardır. Sanata değer \er- tneyen toplumlarda savaş çığlıklan en rahat getişebilecekleri sevgisiz ortamı bulur." Dünya Aktör Birlilderi îstanbuTdaKültür Servisi - Uluslararası Aktörler Federasyonu (FIA) yeni yönetim kuruiu. 1996 yılında Kopenhag'da yapılan olağan genel kurulda seçildikten sonra. ilk top- lantısını istanbul'da yapacak. Mayıs ayının başında. Türkiye Ulusal Sanat Kurumu için bir araya gelen 3. Sa- natçılar Kurultayı, Türkıyeli sanatçılann da örgütlenmesi gerektığini savunuyor, sonuç bildirgesinde de bu doğrultudaki çalışmalann kararhlıkla sürdürüleceği be- lirtiliyordu. Oysa tngiliz Aktörler Sendikası'nm kö- kenio> r unculukloncalannadayanıyor. 100 yıllıkbirgeçmişi olan Fransız Aktörler Sen- dücası SFA Genel Sekreteri Françoıs Par- rct geçtiğimiz yıllarda TOBAV'ın davet- liii olarak gelmiş.meslekbirliği ve sanat- çı sendıkası konusunda siv il toplum örgüt- leri temsilcilerine bir seminer vermişti. FIA Yönetim Kurulu'nda, federatif bu- lı^ma nedeniyle 50 dünya ülkesinin tem- silcisi, 50 tanınmış aktör sendikası ve bir- li|inin temsilcileri bir araya geliyor. Bun- dın 50 yıl önce kurulan federasyonun atıblemini kuruculanndan Jean Cocteu çzmiş. FIA, üyesı meslek birlıklenne üve ol- mayan aktörlere ülkelennde sigorta bağ- lanmıyor. ovTinculuk yapmalanna ızın ve- rilmıyor. Ama bu bırlik ya da sendikalara üye ol- mak da kolav değil. Bu nedenle. profes- yonelliği tescil edilmiş oyunculann hep- si örgütlü. Sean Connery, Roger Moore, DustinHotBnan,KevinCostner,RobertDe Niro da bunlann arasmda. 1989'da Dus- tin Hoffman Ingiltere'de 'Venedik Taci- ri'nı oynavacağı zaman. Amenkan Ak- törler Sendıkası. tngiliz Aktörler Sendıka- sı 'na bir mektup yazarak Dustin Hoff- man'a ızin verilmesıni talep etmişti. Son yıllarda çok satan Brezilya dizileri nede- niyle. Brezilva Aktörler Sendıkası dünya ülkelerinden alacağı telif haklan konu- "Nereden çıktı bu gemi... Denizin değil, hüznün üstünde." Edip Canseveri onbirinci ölüm yüdönümünde seugiyle, özlemle amyonız. sunda dertli. Amerikan Aktörler Sendi- kası film devlerinin de, oyunculannın da haklannı koruyor. Yine yuzyıllık bir geçmişe sahip olan Danimarka Aktörler Sendikası ise. tiyat- ro işvereni, yönetmen v e oyunculann hak- lannı koruduğu gibi. tiyatro dansçılan v e şarkıcılan ıle müzisyenlennın de haklan- nı koruyor. Danimarka Birleşmış Toplu- luklar (Collectıng Socıety) oluşumlanna da öncülük yapıyor. Kanada Aktörler Sen- dikası sanatsal yaratıcılık konusunda tez- ler geliştirmesi ile ünlü. TOBAV 5 yıl ön- ce Montreal'da yapılan dünya kongresine davet edilerek FIA'ya üye kabul edılmiş- ti. Ama üyeliğin resmen onaylanmasından önce TOBAV ve FIA ortak çalışmalaryap- mıştı. 30 mayıs-2 haziran tarihleri arasında ger- çekleştirilecek olan FIA Yönetim Kurulu toplantılannda Türkiyeli sanatçılann da gözlemci olarak yer almaolanağı var. TO- BAV. bu düşünceyle 4 dil üzerinden yapı- lacak görüşmelere ara dil olarak Türkçe- yi de ekleyerek, gözlemci olarak katılmak isteyen örgüt temsilcilerini aralannda gör- mek istediklerini belirtivor. likte içtiği dostunu. tabancasını çıkara- rak. in cın yokken. şap diye öldürüyor. Jandarmalar falan filan. soruyorlar ne- den öldürdün arkadaşını dıye!.. Cevap: "Bu kö>ün en güzel phallus'u benim- khdi,ona.evlenmegecesi için ödünç ver- miştim. Bakın bana ne iade etti.'" (Pan- tolonunu ındinyor ve.. ) Başka bir yer- de dediğım gibi bu cinsellik teması, be- nim "büyükkornedi"ye yaklaşma ama- cımla ilgili... Ölüm temasına gelince, 2000 yılından sonra cevaplayacağım!.. Kendimi suçlu görmüyorum -Gelelim "Etkiler"e™ Sanatçı kişiliği- nizin oluşmasında rol o\nayan sanatçı- lar, şairler, \-azarlar, düşünürler ve bes- tecilere ajTilan bu dizide. evTensel bir kültür otuşturan nice rsün yer alıvor. Ara- larmda kadın \armı?Camille Paglia'nın, "erkeklerin bir arava gelerek kadın do- ğasına karşı bir savunma olan kültürü icat ettığı" yolundaki düşüncelerine bir an- lamdakatılrruşolmuyormusujıuz? "Do- ğa bir kenara ıtilınce. kadınlığın da öne- mini yitirdiğini" düşünüvvr Paglia. Hak- Lmisiz.ee? - Ne korkunç ve ne güzel bir soru!.. Bu konu üzerine de güzel ve korkunç ce- vaplar gerektiren bir kitap yazmak söz konusu!.. Bu soruyu cevaplamak için. be- nım işim olsaydı, geriye kalan yıllanmı verebilirdim!.. Hemen "Etkiler" kita- bırru alarak baktım. Anontm kadmlardı- şında. tanınan birkaç kadın yüzü gördüm: Marguerite de Navarre (Arture 259). Rabelais'ın koruyuculanndan. Bu >'üz- yılda, Rabelais'nin böyle kahkaha at- ması ıçin tanınmış koruyucular gereki- yordu; Louise Michelo ve adlannı şu an anımsamadığım. 1871 Fransız Komü- nü'ne katılan kadınlar(Arture291). Eh! Nekadarazdıyeceksinız!.. Kendimi hiç suçlu görmüyorum. Eskı Yunan'dan bu yana, ikinci seksi ezen toplumlann so- rumlusu ben miyim? Fransa gibi bir ül- kede, oy hakkını tkıncı Dünya Sava- şı'ndan sonra kazanabılen kadınlara en- gel olan ben miyim? Kadınlann doktor vb. mesleklere gırebilmesini engelle- yen. yine ben miyim? 19 yüzyıl sonla- nnda Dr. Charcot, 20. yüzyıl başlann- da Dr. Brovardd. derslerine "Monsi- eur" (Ba> lar) diye başlıyorlarsa (demek ^__^__ bir tek kadın öğrenciyok), ^~™^~" suç bende mı? Bu konu üze- rinde, çok ender. bir- ıki ki- tap bulup. okudum. Dedi- ğim gibi. ömürboyu alabi- lecek, uzunlamacasına bir çalışma gerekiyor! Bu gö- revi yüklenebılır misiniz? - Bir arkadaşıma sizden sözederken," Kapıtal"i re- simkdiğinizi söyledim."Na- sıl olur" dedL "O bir eko- nomi kitabı!"... Kuşkusuz salt bir ekonomi Idtabından çokfazlasıolan "Kapıtal'i görsel bir dille yorumlama- ya girişmeden önce gözü- nüzü korkutan taraflan ol- muş muydu? Yakın geçmiş- te Rusya'da yaşanan deği- şikliklerden sonrayine böy- le bir çabaya girişir mrydi- niz? - Rusya yenıden 19. yüz- yıla dönerek. yeniden Rus- ya oldu' Gogol, Dostoyevs- ki, Mussorgski ülkesi yerlı yerinde! Gelgelelim. Binn- ci Dünya Savası ve Lenin!.. Yeltsin'ın burnu nerede? Arture yapan yok - 2000 vılına dek sürece- ğini sö\1ediğiniz \ç şimdiden 11 yılı geride bırakan "ln- sanın Yaratılışı" dizisi, bir anlamdainsanın ruhsalçal- kantılannm >orunıu. tarihi. Paris'te, akil hastalannın yapıtlannın yer aldığı ser- gilere bmük birsevinçle git- tiginizi söylüyorsunuz bir söyleşinizde. Yülarca bu ko- nu konuda sürdürdüğünüz çalışmalarınız. okuduğu- nuz savısız kitap \ar. Bu il- ginin kökeni nedir? "Etkiler" ve "Autoartu- res" dizilerinden sonra. "İn- san" (erkekkadın) dizisine çalışma karanm doğal ola- rak belirdi. Başka bir dizi- ye çalışmak mümküm müy- dü? Ordinatörlerin en güze- li beyin. övle karar verdi! - Ve son bir soru: Resim değiL, aslında "başka bir sa- nat" olan arture yapıyor- suntız. Başka sanatçılar var mı sizin bu sanatsal ta\ nnı- TX benimseyen, sizden esin- lenerekarturevapmaya kal- kısan? \e bu, sizi mutlu eder miydi? Yoksa arture, \-al- ntzca Yüksel Arslan'a özgü bir dışavurum biçimi mi? - Benim dışımda arture yapan kımse yok ve bu olay beni çok sevindıriyor. Kü- çük ve ivice dolu odamda (kitaplar ve sevdiğim ob- jets'lerle) tek başıma. mut- lu ve kutlu çalışıp duruyo- rum. Arkama bakınca, kim- se yok. daha yakından ba- kınca bir g.. (bol bol s....); önüme bakınca. kimseler yok. eğilip. ivıce bakınca birphallus! . Yaşlı ve mat- rak ve bana nasihat ediyor: Cesaret! Devam et! Bra- vo!.. DEFNE GOLGESİ TURGAY FİŞEKÇİ Şiir Okulu Geçen hafta, Kocaeli Üniversitesi'ne bağlı öla- rak kuruian Şiir Okulu'nun düzenlediği Şiir Bayra- mı etkınlıklerıne katılmak İçin Izmit'e grrtim. Böy- lelikle epeydir sıkça sözü edilen bu okulu ve etkin- liklerıni yakından tanıma fırsatı da buldum. Bılırsiniz, "Nasıl şair olunur", "Şairiik doğuştan gelme bir yetenek midir, sonradan öğrenilebilir mi" gibi konular, şiirle ilgilenenlerin oldum olası tartışma konulanndandır. Ben bılgiden yana olduğumdan, her zaman öğ- renme ve çalışmanın belirleyici olduğuna inanınm. Hiçbir bilgi havadan gelmez. Yetenek dediğimiz ve doğuştan geldiğine inandığımız şeyler de ancak ça- lışmayla ortaya çıkar. Müzik, resim, tiyatro gibi sanat dallannın öğre- tildiği okullara her yıl yüzlerce öğrencı alınır. Bun- lar bırer yetenek sınavından geçirildikten sonra okullara kabul edilirter. Sonra ıçlerinden kimileri parlar, ünlü sanatçılar olurlar, kimilerinde ise pek gelişme görülmez. Dolayısıyla bir sanatı öğrenme- den onu 1yi ya da kötü yapacağınız öngörülemez. Sanatlann en bireyseli sayılan şiir sanatı için de elbette bir öğrenme süresi gerekir. Bu, çoğunluk- la kendi başına bir okuma sürecidir. Çoğu şaırin gelişiminde, yetişme çağında okuduklan önemli yer tutar. Kımi okuduklannın izinde gelişir, kimi okuduk- larına karşı çıkarak. Ama şiir yazmayı öğrenmek de sonunda bir okuma işidir. Işte Şiir Okulu, her şairin bireysel olarak yaşadı- ğı bu öğrenme sürecini, derslikte, bir öğretmenin yol göstericılığinde ve bir program içinde gerçek- leştiriyor. Haftada yedi saat olan dersler on haftalık iki sö- mestr boyunca sürüyor. Yani toplam yüz kırk sa- atlik ders sonucu şiir sanatının ögretilebileceğı ön- görülmüş. Dersleri ve bu dersleri veren öğretmenlerin isim- lerinı, ülkemizdeki bu ilk girişimin öncülerini okur- lanmızla da paylaşmak için buraya alıyorum. Şiir Çözümlemeleri I (Okutman SemiramisTutkun) Şi- ir Çözümlemeleri II (Okutman Gonca Arkon), Şi- ir Sanatı (Okutman Emel Esentürk), Türk Şiir Ta- rihine Genel Bakış (Okutman Feyza Anlıpak), Şi- ir ve Felsefe (Öğretmen Şener Aksu), Günümüz Şiiri (Okutman Demet Kılıçkan), Öğrenci Şiirte- rinin Değerlendirilmesi (Okutman ihsan Top- çu). Okula, Kocaeli Üniversitesi öğrencilerinin yanı sı- ra öğrencı olmayanlar da "konuk öğrenci" olarak kabul ediliyorlar. ilk dönem kayıt yaptıran öğrencı sayısı on yedi olmuş. Bu sayının gelecek yıl yirmi beş olması bekleniyor. Şıır Okulu öğrencilerinin çoğunluğunu Mühendislik Fakültesı öğrencilerinin oluşturması da şiirle öbür sanat ve bilim dalları arasındaki ilişkile- n açısmdan ilgi çekici. Şiir Okulu'nun dersleri üni- versite yapısı içinde "kredisiz seçmeli ders" nite- liğinde bulunuyor. Yanı derslere devam, sınavagir- me, sınıf geçme gibi zorunluluklar yok. Okul Müdürü İhsan Topçu, amaçlarının şairye- tiştirmek değil, şiir öğretmek olduğunu özellikle vurguluyor. Bu yıl okulun açılışını yapan ve ilk dersi ve^rtin- lü şairimız Kemal Ozer de şiirin okullu olmasına ilişkin bakın neler soylemiş: "Şiirin bilinebilir, öğ- renilebilir yanlan var. Bu yanları yeniden gözden geçirmek ve şiirin görünmeyen gizlerinı araştırmak ıçin yapılan çalışmalann toplamına belki şiir oku- lu diyebiliriz. Ama her gözden geçirme gibi bu gözden geçirmede de birsorgulama bannıyor. Ve bu sorgulamayı herşeyden önce şiirokumayla baş- latmalıyız. Çünkü hangi şiiri okursak; okuduğu- muz şiir soyut olabılir, etık, romantık olabilir, onda şiirin öğrenilebilir, bilinebilir yanlannı görebiliriz. Ama bunun tek koşulu okumasını bilmek. Eğerbu öğrenilebılırse, o zaman şiirin içerdiği bilinebilir, öğ- renilebilir yanlanna da ulaşabiliriz, gizlerini bula- biliriz. Öyleyse her şey bir şiiri okumakla başlar." BUGÜN • KADIKÖY / MENDİREKTE Şiir Dostlan'nın düzenlediği 'Ölü mü Denir Şimdi Onlara' Edip Cansever'i anma toplantısı saat 19.30'da gerçekleştırilecek. • CRR'de 4. İstanbul Türk Müziği Günleri kapsamında Kadıköy Halk Eğitim Merkezi Konser Salonu'nda saat 20.00"de Şeref Çakar'ın yönettiği Emın Ongan Üsküdar Musiki Cemiyeti konseri izlenebıhr. (542 52 50) • KENT KÜLTÜRL ARAŞTIRMALAR1 MERKEZİ'nde saat 18.30'da Cengız Bekta$ ve Levend Yılmaz'ın katılacağı 'Kentli Olmak VI' başlıklı seminer ızlenebılir. • TERAKKİ VAKFI 2. Gençlik Tıyatrolan Şenliği kapsamında saat 14.00'te Özel Kültür Koleji'nin 'Kadınlık Bızde Kalsın" ve saat 20.00'de Kurtuluş Lisesf nin "Kadın Oyunlan" adlı oyunlan izlenebilir. (279 66 26) • EYLÜL MÜZİK KULÜBÜ'nde saat 22.30da Aycan Dağıstanlı, Uluğ Aydeniz. Tolga Tüzün ve Sahır ÜnaTkonsen izlenebilir. (257 11 09) • BEKSAV'da saat 19.00'da Costa Gavras'ın yönettiği 'Müzik Kutusu' adlı film izlenebilir. KÜLTÜR» ÇtZİK KÂMİL MASARACI
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle