Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
25MAY1S1997PAZAR CUMHURİYET SAYFA
KÜLTÜR 15
Tiyatro Festivali'nin ilk Vnur Ödülü'nü Çlk M^ y t 1 1
', alan Yıldız Kenter, yıllardır anlık 1^/mi/IJğMMJlMrn^L
mutluluklar için mücadele ediyor ^*^^**+/
*/
*/
*/
*/
*'"*/
yaşanmaz, antmsantr
9
HANDAN ŞENKÖKEN
lngiliz Ulusal Kraliyet Tiyatrosu, "Kral
Lear"i sahneliyor Aya Inni'de. tkinci sı-
rada oturan usta oyuncumuz, öyle merak-
la, coşkuyla, heyecanla bakıyor ki sahne-
ye... Oyunu izlerken. gözümûz sürekli ona
takılıyor. adeta "rol çahyor" Çünkü o hâ-
lâ "Afice Harikalar Diyannda" yaşıyor.
Hâlâ her şeye hayretle bakıyor, şaşırmak-
tan bir türlü vazgeçmiyor. Bir şiir, müzik,
oyun, film.. her şey onu etkileyebiliyor.
"Sahkten" görerek, duyarak, koklayarak,
dokunarak yaşıyor.. "Sünger gibiemiyor
her şeyi". Oyun sonrası "Kral Lear"den
çok, ondan söz ediyoruz. Oysa bir gün
önce Tiyatro Festivali'nin ilk "ODurOdü-
lû"nü aldığında hepimiz ayakta, gözyaş-
lanyla alkışlamıştık onu. Zeynep Oral'ın
dedığı gibi. "Sahnedeki o siluette sanki
geçmişimizk geleceğimiz (geçmişuTiizde
güzel olan her şeyle. geleceğbnize iliskin u-
mut)buluşmuştu." Ayşegül YükseL, ne gü-
zel anlatıyordu bu "crvırair yaşamı olan
usta oyuncumuzu: "Tükenmeyen mera-
kıyla, hep araşürmacı yanıyta, inanılmaz
çahşmaenerjishie.Mİlardırserircininnab-
nnı tutmak için 'ölesiye' çahşan; zinde
oyuncu kişiligini hiç yitinneyen. bedenini,
bakışlannu duruşlannu sesini şaşmaz bir
disiplinlc hep denetim attında rutan. uzun
süre boyunca sahnede kalıp da bir sezon
bfle atiatmaksıan rolden roie bürünen bir
başka 'yıldız' yok."
Maria CaHas'ın yaşam dersi
Işte, yine başdöndürücü bir tempoyla,
inanılmaz titizlikle ama gözlerindeki ışıl-
uyı hiç yıtirmeden, ateşinı hıç tüketmeden
"kazanmak zonında olduğu sanatsal bir
savaşa" hazırlanıyor YIHE Kenter. Üste-
•lik bu kez çok sevdiği, erken öldüğü için
affetmediği Maria Callas"ı oynuyor.
"Eger size sert, acımasız göründüy-
sem bu aslında kendime karşı sert, acı-
masız olduğumdandır. Sanatçı olarak,
müzisyen olarak, insan olarak yaptiğımız
işin ne olduğunu, bana neler hissettirdi-
ğini sizlere aktarmaya çalıştım. Dünya
biz olsak da olmasak da dönmeye devam
edecek. Ama bir gerçek var ki bu dünya
bizleryüzünden daha iyi, çok daha iyi bir
dünya oluyor. Ona zenginlik katıyoruz,
anlam katıyoruz sanatımızla. Sanatsızbir
dünyanm gûzelliği, eksMi birgüzelliktir.
YaşlandıkÇa ne kadar âi bildiğimi görû-
yorum. Ama yaptığım işin ne kadar
önemli olduğunu da biliyorum. Buna
inanmasaydım..."
Sahnede konuşan Maria Callas mı yok-
sa Yıldız Kenter mi? Ne fark eder? Her
ikisi de hep tutku peşinde koşup "des-
öuı"laşmadı mı? Sahnede "yüreğiniorta-
ya koyup", sanatlanna •'her şeyini" ver-
mediler mi?
"Master Class - Maria Callas". Teren-
ceMcNaDy'nin Maria Callas için coşkuy-
la yazdığı bir aşk mektubu. Ama heyecan-
h, buruk, asi, kıskanç recitativler, belcan-
tolar, aryalarla yüklü. Bu büyük opera sa-
natçısımn her şeye yenıden başladığı
197 l'de Amerika'da konservatuvarda ver-
diği usta sınıfi derslerini. aslında Callas'ın
zikzaklı, çaprazlı trajik "yaşam dersi"ni
aktanyor
Tutku, disiplin, heyecanveaşk
Maria Callas'ı hep yakından izlemiş
Yıldız Hanım. Operaya çocukluk yılla-
nnda başlayan ilgisi, konservatuvarda beş
yıl şan eğitimine dönüşmüş, sonra tiyatro
ağır basınca, tutkusunu sürdûrmûş.
Şimdı de Maria Callas 'ı anlamak ve an-
latmak, bunu enstrümanırun (vücudunun)
süzgecinden geçirerek aktarmak için se-
yirciye, çok çalışmış. Zaten sanatçı biyog-
rafüenni çok seviyor, çok ilginç geliyor
ona. Belki bir parça, kendini de gördüğü.
tarudığı için. Kitaplar, kasetler, video ka-
setleri... Onemli olantekstı deşifreedebil-
mek, her noktadan global bakmayı başa-
rabihnek. Bu "tutku mektubu"nu, o aşkı,
o her şeyiyle kendini bir şeye adama duy-
gusunu aktarabilmek bir Medea ya da
Elektra gibi trajik bir kahraman olarak
gördüğü Callas'la özdeşleşebilmek için
hiç durmadan çalışıyor...
Maria Callas'ta bir ikilem görüyor: In-
san, kadın Maria ve olağanüstü sanatçı
Callas. Mesleğine duyduğu tükenmeyen
taptaze merakı, araştırmacılığı, inanılmaz
çalışma enerjisini, ürkütücü sanatçı ihti-
rasım... Maria'yı Callas yapan her şeyi.
Sonra da giderek Callas'ı tüketen. inanıl-
maz dorukJardan, onu alaşağı eden Ma-
ria'nın umarsız Aristotie Onasis aşkını...
Lady Macbeth, Tosca, Norma. Amina,
Leonora, Medea v b. nice rollerde çok de-
ğişik, geniş. zengın ses skalasıyla inanıl-
maz, ürkütücü doruklara çıkma cesareti-
ni gösteren, hep uçlarda yasayan sanatçı
Callas'ı. alt ediyor bir yerde kadın Maria.
Mesleği için ateşini alev alev yakıp, vere-
bildiği kadar aydınlık. sıcaklık veren Cal-
las'ın 53 yaşında biraz da Maria'ya yenik
düşüp, başanlara, aşkına ve acılara veda
ederek çekip gidiyor. Sahnede yaptığım
yaşamda yapamıyor, sürünüyor. Meneng-
bynn. Yaşb kadınlan. genç km, orospula-
ru kraHçeyi yaşadım. Onlann duygulan-
nı keşfettim. Ben de öyleydim, bende de
vardı bütün o alçakhklar. korkular, aldat-
malar. yücetaıeler, düşmekr. sürünmeler,
yahvarmalar- bütün insanlarda olduğu gi-
bL Oyunculuk çok sağhklı bir iş. bir yer-
de. İçinizde şişelendirilmiş, sıkiştınlmış.
patlamaya hazır duy gu kalmnor. Hepsini
bir yerde değeriendirme nrsaünız oluyor.
Şöyte bir tepcden bakoğmız zaman ne ka-
dar zengin olduğunuzu görüyorsunuz. İçi-
nizde o kadar çok insan banndırmanız
mfimkün oluyor ki_ O duyguyu yakala-
>ıp. hâkim olduğun zaman, onu bir daha
güncel yaşamda yapmama gücün oiacak.
bu da seni daha medeni. üstün bir insan
kıiacak. Ben sanatçılann bir yerde bu di-
hi ile Macbeth'le kansı gibi bir anlaşma
yapıyor. Onasis'in karşısında ise diz çö-
küyor. "evlen benımle " diyor. Kaybolan
sesi değil aslında, cesareti... Çünkü sırf
cesaretle ayakta durabiliyor. Hep söylü-
yor: "Insana disiplin, teknik, mut (cesa-
ret) lazım ". Yıldız Hanım da hep yinele-
mez mi, "Tutkusuz. heyecansız, aşksız,di-
siptinsiz, çabşmasız bu iş olmaz!" diye.
Hem genç hem yaşb
"Gerçekten bu bir cesaret işi. Perde açı-
lacak.çahşmışsını/ çahşmışsınız, bekB>or-
sunuz antre'nizL Bir boşluktasmız, inanıl-
maz bir boşluk_ Öyle bir paniğe kapınyor-
sunuzki_ Teksözcük yok kafanızda. O an-
latdmaz bir sessizliğin, boşluğun tepesin-
den aüıyorsunuz ateşe atlar gibi
vetuhafbirşe> ya\aş yavaş oyu-
mak sökülmeye başîıyor. Eğer
hiç takılmadan sökülürse, ben
razıyım. Epikür'ün >ıımağı gibi
aisın götürsün yasamundan bir
şeyter. Ama takılırsa. o zaman aa
veriyor. Ben hayahmuı gitmesi-
ne raznim. Aksın gitsin. ama ak-
sın takılmadan.'"
Bu mucızenin bazı rollerde,
bazı oyunlarda çok mistik oldu-
ğuna inanıyor, Callas"ta, bazı sa-
natçılarda gördüğü, zaman za-
man kendisinin de yaşadığı.
"Öyle bir şey oluvor ki, eğer o an
için Tann'dan size küçük bir do-
kunuş oluvorsa. o an birdenbire
tuhafbir ışıklanma, bir elektrik-
lenme olu\erhor. O anı çok sık
yaşamıyor hiç kimse.Çünküson-
radan teknik olarak yakalayabi-
üyorsunuz o anı. Anlaülması çok
zor, özel bir şey. 'Tann'dan bir il-
ham, özel bir armağan' dryor.Tıp
diye geliyor, gidiyor."
Kadın Yıldız Kenter'in sanat-
çı Yıldız Kenter'i bastırdığı, alt ettiği an-
lar olmadı mı hiç? Callas hep uçlarda ya-
şadı ve çabucak tükendı. Oysa siz, yıllar-
dır mücadelenızi sürdürüyorsunuz, sürek-
li denetliyor musunuz yaşamınızı?
-Ben sahnede hep kadmlan canlandır-
dun. Çok sağlıkk kadınsı yönleri olan. sağ-
hksaseksüel yönleri olan kadınlan oyna-
dım. Bu bakımdan CaDas'tan daha şans-
tSTMHl
TİYHM FISTfVMİ
'Ul
ıldız Kenter de
Maria Callas da hep
tutku peşinde koşup,
sanatlan için 'her
şeyini verenlerden'.
Kenter, ölümünün
2O.yılında,
Maria Callas için
coşkuyla yazılan bir
'aşk mektubu'nu
Terence McNally'nin
'Master Class- Maria
Callas' oyununu
sahneliyor Tiyatro
Festivali'nde.
rekt kontrolü ellerinde tutabikükkri süre-
ce üstün insanlar olduklanna dair çocuk-
hığumdan beri hep bir inanç besfedim. Za-
man zaman sarsıldı bu inancım. ama yı-
kılmadL Oyunculuk bir rehabilitasyon-
dur. Ben 'amma uzun yaşadım" diyorum,
durmadan başkalannı da kendimi de ya-
şayarak kathyorum hayatmu. 68 yıl yaşa-
dım. ama 168 yıl yaşamış gibi hissedho-
rum kendimL Bu kadar uzadı benim öm-
rüm, bu insanlann ömurierinin de bana
katılmasıy la. Bazen 1000 yaşında hissedi-
yorum kendimL Ama o 1000 yaşuıdanın
içinde bir sürü çocukvar, cml avil, bir sü-
rii orta yaşh yıldız \
<
ar içinde cirit aüyor.
Sonra 18 yaşında ohıyorum. Çok crvırah
kendi kendime bir yaşamım var."
lJaşkalarını da kendimi de yaşayarak
kathyorum hayatımı. 68 yıl yaşadım, ama 168
yıl yaşamış gibi hissediyorum kendimi. Çok
cıvıltılı kendi kendime bir yaşamım var.
"Ben hiç genç obnadım" diyor Callas.
Yıldız Hanım ise bu duyguyu çifte yaşı-
yor. O hiç ihtiyarda olmadı. Gençliğini şu
yaşında içinde taşıyor hâlâ. Bu çok tuhaf
bir duygu. Callas kadar acı çekmediği için
kendini daha mutlu hissediyor. Callas dur-
madan başanlanyla birilerinden intikam
alıyor. Hep aşılması gereken bir engeli,
saplantısı var. Oysa Yıldız Hanım için en
büyük engel kendisi. Hep ken-
disiyle uğraşıp, kendini aşmaya çalı-
şıyor.
Insanı büyüten. zenginleşn'ren
acılan dqx)layıp, anımsayarak,
hepsini sahnede firsat buldukça
değerlendırmek gerek: "tnsan,o
küçücük bir an'a ulaşmak için
çok aa çekiyor. ama mutiuluk
anhktır. Aa çekmek katlanma-
\ı gerektiriyor. O bir anlık mut-
luluğu yaşayabilmek için insa-
nuı nelere katlanması gereki-
yor. Mutiuluk kolay ekle edil-
miyor ve o an bithor. Ama
sonra bir an daha yaşayabil-
mek için başka bir mücadele.
başka çahşmalar. acılar. çaba-
lar, gözyaşlan. ahnteri gereki-
yor."
Bu nedenle sanatını el üs-
tünde tutmayanlara kızıyor, öt-
keleniyor Callas gibi. Bir teks-
h yaşamı çözer gibi deşifre edip.
mücadele ederek hâkım olma,
sahip olma çabasında. Kimı oy-
nuyorsa iyi tanımaya. anlama-
ya ve o kişiyı kendi içinde ara-
yarak parça parça ele geçinp öz-
deşleşmeye özen göstenyor.
"Oynama. Ol! Hisset! Yaşa!
Callas'ın da Yıldız Hanım'ın da
bütün çabası bu. Çabuk ve dramsız,
kolay, kestirme yollardan doruğa u-
laşmaya çahşan gençlere kızgınlık-
lan bundan. "Besteci Tanrı dır. Sız
onun kölesisiniz. lşiniz ona hizmet et-
mektir. Dinle müziği dinle... Her şey
müziğin içinde... Konumun, kimolduğun,
duvgulann."
Ben de tannlaşmaya çahşıyorum
Yıldız Hanım'ın da inancı, tannsı sanat.
Doğaya ve sanata inanıyor.
a
Benim dinim
sanat" tnamlmaz başka bır dünyaya gıt-
mek. yıldızlara yaklaşabilmek ıçın... Ya-
şadığı koşullarda verebildiği kadar ışık
vermek. Tükene tükene aydınlatabildiği
kadar aydınlatmak... "Oynamak, savaş-
maktır, kazanmak zorundayız" diyor Cal-
las. "Çünkü seyırci düşmanımzdır. Her
seferınde dize getirmek zorundayız onu.
Çünkü biz haklıyız. Hakhmda ne düşün-
düğümüzü merak edersem, kazanamam...
Biz seyircimize her seyimizi veririz. Her
şeyimizi: Ho 3afe tutto a te." Yıldız Ha-
nım da elvermesi gereken bir güç. ama
'yarancı' olarak görmek istiyor seyirciyı.
Mükemmele ulaşmak ve Türk tiyatrosu-
nun düzeyinin yükselmesi için. 6O'lı yıl-
lann özlemini duyuyor, artistik ihtirasla-
n törpülenen sanatçılarakızgınlığını unut-
madan. Callas da aynı görüşte. "Sanatı-
mızın herkese ulaştığını samr-
dım. Artık öyle düşünmüyo-
rum."
Oyunun Yıldız Hanım'la ör-
tüşen yönleri çok, özellikJe öğ-
retirken,hocalıkyanı. "Burada
herkesin yüreği açıkta çarpar..
Denemek yetmez, yapacaksın.
Sahnede yapılan her şeyin bir
nedeni olmalı..."
"Görünüş önemlidir. Bir im-
zadır." Antreherşeydir. Antre
kendimizi seyirciye nasıl sun-
duğumuzdur. Kendimizi ya-
şamda nasıl sunduğumuzdur."
Şişman, cirkin, kalın camlı
gözlüklü Maria Callas'ın ola-
ğanüstü güzelleşmesi şaşırtmı-
yorbizi. Annesınin hep genç ve
güzel görmek istedıği Yıldız
Kenter'in de yıllardır hep for-
munu koruması, gençliği. yaş-
lılığı bir arada yaşarken içinde-
ki çocuğu hiç yitırmemesi de
rastlantı değil. Burdarefsanele-
rin, destanlann özellikleri olsa
gerek. 'Destanlaşan' mı? Anla-
tılması güç bir gülümseme Yıldız Ha-
nım'm yüzünde: "Öldükten sonra söyler
befld başkalan. Daha hâlâ kendimi çok
genç sayıyorum, değil mi? Daha var zama-
nım." "LeylaGencer, 'Sahnede Tannlaşı-
yordum' diyor, siz hiç bunu hissettiniz
mi?" "Leyla Gencer'i izlediğim ve dinle-
diğim zamanlar onun tanrüaştığmı ger-
çekten gördüm. duydum. Ben de öyle ol-
(Fotoğraflar: UĞUR GÜNYÜZ)
mayaçahşıyonun. Bunu da başkalan duy-
sun_. Olabinyorsam eger, ben tannlaşbm
diyemh'onım. Onun hakkı bunu söyle-
mek. Ben o hakkı kendimde gönnüyo-
rum" Ama üstlendıkleri mısyon aynı:
Içındekısevgıyı.tutloıyuyaymak "Tîyat-
ro bana tekme armasın, sağlığım iyi olsun
ve hep sahnede olayım. Orada çok aa çe-
kiyomm. ama o yaşadığım mutiuluk an-
lan var ya, değer_ Bazen nereden seçtim
bu mesleği diyorsun,sonra hemen pişman
oluyorsun. Callas'ta da var bu. O bedeli
ödemeye. o yaşanan iki elin çıkardığı ses
mi, insanlann gözlerindeki pınltı mı diye-
yim, bilmiyorum. ama değiyor. Nedir bu
zaaf, bilmiygrum.- Öy le bir tutku ki bir
yerde pertşan ediyor, aoıajSeşine takılmış
gidiyorsunıız_" Tıpkı aşiuan gibi. Aşkla-
nnın hiçbırinı unutmuyor, hıçbirinden
vazgeçmiyor. Yaşadığı o kadar güzel ki,
güzelliğıyle, acısıyla, düşüklüğüyle de ya-
şamının parçası onlar. Hiçbirine düşman
değil. Çünkü çok güzel şeyler ve heyecan
yaşadı.
Farkedilme zaafl hep sürûyor
Sanat onun için tek umut. O umut hiç
örselenmedı mi? Hiç, her şeyin anlamsız,
boşuna olduğunu düşündüğü anlar olma-
dı mı? Olmaz olur mu hiç? Ama onlar za-
yıf olduğu anlar... Kendini öldürmeyi bi-
le düşünmüş birçok zaman. İlk kez kon-
servatuvarda Gogol'ü oynayıp Mozart'ın
Cosi Fa n Tutte sinde başansız olunca, bu
utancın altmdan kalkamayacağı için ken-
dini öldürmeye kalkışmış. ıki kadeh ver-
mutla! O gün çektiği acıya şimdi gülü-
yor: "Büyümüşüm demek ki_ Callas da
bunu yapabilseydi, ölmeyecektu daha çok
gençti ölmek için."
Rolleri arasında hiç aynm yapamıyor
Hepsi bir yerde artık onun aşkı, vazgeçe-
mediği se\gilileri oluyor. Bu nedenle ken-
dini biraz açgözlü buluyor, "daha daha"
dıyerek. OrJar, insanlar cümbüşü, arena-
sı gibi belleğinde. gözünün önünde, anı-
lannda, kafasmda, yüreğinde.
Küçük yaştan bu yana kendini gösteren
"farkedilnıezaan"bugündesürüyor. Ço-
cuksu bır heyecanla. Çaba, o zaafi heT za-
man gereken güce dönüştürüp. bu fark
edilmeyi gerçekten hak edebilmek için.
Yıldız Kenter de Mana Callas da onca
yoksulluğun, yokluğun içinden bugünle-
re gelebilmek. kendilerinı yaratabilmek.
savaşı kazanabilmek için -geçmişi hiç
unutmadan- "her şeyini verdL" Hiç öl-
meyecekmiş gibi. Bu tutku yaşamm özeti
sankı. Mutlu musunuz Yıldız Hanım?
Yanıtında Yıldız Kenter'in tüm gizi saklı
gibi: "Mutiuluk yaşanmaz, ammsanıı;"
Ünlü İngiliz ressam Francis
Bacon'ın yaşamım konu alan film,
telif haklan engeline takıldı
Sanatçnun sözleri kime ait?Kültür Servisi - Ünlü lngiliz ressam
Francis Bacon'ın yaşamım konu alan
"AşkŞeytandır". film yapımcılan ile sa-
natçının tüm yayın haklannı elinde bu-
lunduran kurum arasında çıkan anlaş-
mazlık nedeniyle askıya alındı. Filmin
yönetmeni, kurumun, Bacon'ın yalnızca
resimlerinin değil, sözlerinin de yayın
hakkının kendilerinde olduğu gerekçe-
siyle sorun çıkarttığmı söylüyor.
Turner'dan bu yana Ingiltere'de yeti-
şen en büyük ressam olarak nıtelendiri-
len Francis Bacon, 1992 yılında 82 ya-
şındayken öldü. Sanatçının yaşamım ko-
nu alan filmin çekimleri ise kısa bir süre
önce Londra'da başladı. Cannes Film
Festivali'nde tanıtım çalışmalan sürdürü-
len fılmde, ünlü ressamı tiyatro ve sine-
masanatçısı DerekJacobicanlandıracak.
"Aş,k Şeytandır'' filminin yönetmeni
John Mavimry, Bacon'ın yaym haklan-
nı elinde bulunduran kurumun filmin se-
naryosuna karşı çıktığım belirtiyor. May-
bury, "Senaryodaki her
sözcfiğün kendikrine ait
olduğunu söylediler. Be-
nim kendi yaraüm olan
cümlelere bile karşı çık-
ülar. Bacon'ın sözlerini
kullanmama karşı çıkı-
yorlar, kendilerine aitol-
duğunu söylüyor" diyor.
Bacon'ın sevgilisi
John Edwards ile sanat-
çının yapıtlannın satı-
şından sorumluMarlbo-
rough Galerisi'nın, kendisini sözkonusu
film projesıni yürürlüğü koyduğu takdir-
de çeşitli sorunlarla karşılaşacağı yolun-
da tehditlerle sindirmeye çalıştığını be-
lirten yönetmen Maybury, filmin yapım-
cılığını üstlenen BBC ve lngiliz Film
Enstıtüsü (BFI) aracılığıyla bir anlaşma
sağlamaya çalışıyor BFI yapımcılann-
dan Ben Gibson, "Diyalog başladı. FÜ-
min çekilnıemesi için hiçbir neden yok"
Francis Bacon
xM.şk Şeytandır adlı
filmin yönetmeni John
Maybury, Bacon'ın
yayın haklannı elinde
bulunduran kurumun,
filmin senaryosuna karşı
çıktığmı belirtiyor.
Filmde ünlü ressamı
Derek Jacobi
canlandıracak.
diyor.
"Aşk Şeytandır'' filminin senaryosu,
Francis Bacon'ın biyografisini de yazan
yakın arkadaşı Daniel Farson'ın kitabı ve
sanatçıyla yaptığı söyleşilerden yola çı-
karak yazılmış. Söyleşilerin yaym hakkı-
nı elinde bulunduran Daniel Farson, fil-
min danışmanlığını üstlenmiş. Sanatçı-
nın başkalanyla yaptığı söyleşilerde söy-
lcdiği sözler, filmde kullanılmıyor. Öte
yandan telıf haklan
uzmanı Robin Fry'dan
alınan bilgiye göre,
Francis Bacon'ın yap-
tığı söyleşiler telif
hakkı kapsamına gi-
rerken. dostlan ya da
tanıdıklanyla yaptığı
konuşmalar bu kapsa-
ma girmiyor. Fry, "Ya-
şamın telif hakkı ol-
maz. Telif hakkı, bir
sanatçının ölümünden
sonraki 70yüa kadar, bütün yapıUan üze-
rinden alınır. Dolayısıyla, filmin yapımcı-
lannın Bacon'ın yapıtlannı kuüandıkla-
n takdirde telif hakkı ödemeleri yelerli-
dir. Bir süre önce izlediğimiz Picasso fil-
minde de aynı şey geçernj'di" diyor. Fry,
günlük konuşmalar için telif hakkı alına-
mayacağını belirtiyor.
Robin Fry. "Burada asıl meselc. telif
hakkı değil sansür meselesi. Sanatçıya ya-
Derek Jacobi
kuı olanlar, sanatçının söylemiş olabitece-
ği bazı şeylerin, onu korumak için yayun-
lanmamasını daha uygun görmüş olabi-
Brler" diyor.
Filmin yönetmeni John Maybury ise,
beyazperdeye aktanlan biyografilerin ge-
nelde tarihı yeniden yazmaya kalkıştığı-
nı belirken, kendi filminin kesinlikle
böyle bir tavır içinde olmadığını söylü-
yor. Maybury. "Bu, Francis Bacon'ın ya-
şamım konu alan ilk film oiacak. Ve cmi-
nim ki sonuncusu ounayacak. Bacon o ka-
dar önemli bir sanatçı ki yaşamının araş-
ünlmaması düşünülemez" diyor.
"AşkŞeytandır", 1960 ve 70'li yıllar-
da, Francis Bacon'ın yaşamının en fırtı-
nalı dönemi uzerinde odaklanıyor. Sa-
natçının, Paris'teki kapsamlı retrospektif
sergisinin açılış gecesinde intihar eden
sevgilisi George Dyer ile olan ilişkisini
de irdeleyen filmle ilgili olarak yönet-
men Maybury, "Bu bir eşcinsel fflmi de-
ğil \e açık seçik seks sahneleri yok" diyor
Opera divasmdan
rock şarkıları
• Montserrat
Caballe 14 rock
müzisyeniyle
doldurduğu
albümünü Compact
disc olarak piyasaya
sürdü. Queen'den
Freddie Mercury,
Iron Maiden'dan
Bruce Dickinson
gibi ünlülerin yanı
sıra Fransız şarkıcı
Johnny Halliday'in
de yer aldığı
'Friends ForLife'
adlı CD'de Queen
klasiği 'Bohemian
Rhapsody' ve Yunanlı
besteci Vangelis'in bir
şarkısı ilk kez
seslendirilmiş haliyle
yer alıyor. Bu hafta
başından itibaren
Avrupa'da satışa
sunulacak CD hakkında
Caballe şunlan
söylüyor: "Rock ve pop
müzik, operanın aksine
beni daha çok
özgürleştiriyor, çünkü
kurallaryok".
• Ralph
Flennes
Sean Connery
ve J. Baldvvin
tiyatroda
buluşuyor.
Fiennes, tngiliz
Tiyatro
Kumpanyası
Almeida'da
Çehov'un
oyununda
Ivanov rolünü
canlandıracak.
Sean Connery ise
Fransız Yasmine
Rezo'nun haklannı satm
alarak en kısa zamanda
Londra'da sahneleyecek.
Bu oyunda Robert de
Niro ve Kevin Spacey
de rol alacak. Alec
Baldwin ise George C.
Wolf "un yönettiği
oyunda Hamlet'i
canlandıracak. Böylece
'thtiras Tramvayı'ndan
sonra ikinci kez tiyatro
seyircisinin karşısma
çikmış oiacak Baldwin.
• carmen
Chaplin in
'Yılanm Öpücüğü'
filmi sayesinde
yaşamı değişti.
Carmen'in, Charles
Chaplin'in torunu
olması, bir yerde
onun, oyunculuk
mesleğine genetik
olarak zaten hazır
olduğunun bir
göstergesi sayılıyor.
Daha 10 yaşındayken
fılmlerde küçük roller
alan Carmen, aile içinde
de kısa filmler çekiyor.
'Yılanın Öpücüğü'
filmindeki rolü, onun
tüm yeteneklerinin hoş
bir göstergesi olarak
nitelendiriliyor.
• Yehudl Menuhin
ve Mstlslav
Rostropoviç
müziklerinin
evrenselliği ve
özgürlüğe katkılanndan
dolayı tspanya'nın
'Prince of Asturias
Concord Ödülü'nü
paylaştılar. Kazananlara
35 bin dolar ve Ispanyol
sanatçı Joan Miro
tarafindan yapılan bir
heykelin verildiği ödül
lspanyolca konuşulan
ülkelerde Nobel
Ödülü'yle eşdeğer
sayılıyor.
• James Bond
Serglsi
Leeds'te
açıldı.
"007'nin
Dünyası"
adını taşıyan
sergide
Bond'un
silahlan ve
kızlan
büyük ilgi
topluyor. 31 afustosa
dek sürecek sergide
bugüne dek çekilmiş
Bond filmleriyle ilgili
klipler de gösteriliyor.
Sergi Leeds'ten sonra
Berlin'e taşınacak
ardından da Avrupa'nm
dört önemli merkezinde
Bond hayranlannın
karşısına çıkacak.
• Jim Carrey nin
yeni filmi "Yalancı
Yalancı", mart ayında 32
milyon dolar hasılat
yaptı. Carrey,
Türkiye'de de
gösterilen bu
filminde yalan
söyleme
hastalığına
tutulmuş bır
avukatı
canlandınyor.
• Sir
Edward
Elgar'm
biriremediği
'3. Senfoni',
lngiliz besteci Anthony
Payne tarafindan
tamamlanıyor. Payne,
bu çalışmada Elgar'ın
orijinal
orkestrasyonlanna yer
veriyor. Tamamlanacak
çalışmayla ilgili daha
geniş araştırmalar
yapılabilmesi için genç
müzisyen adaylannın
yararlanacağı burs
olanaklan da yaratıldı.
• Emmanuel
Fİnklel ilk orta
merrajlı filmiyle
gündemde. 16 yıl
boyunca Godard,
Tavemier ve Kieslowski
gibi yönetmenlerin
yanında asistanlık
yapan Finkiel, Fılmini
göremeden ölen
Polonyalı yönetmen
Kieslovvski'nin
teşvikiyle yazmaya
başladı. Finkiel
'Madame Jacques Sur
La Croisette' isimli
eserini, Yahudi
atalannın anısına
kaleme aldı.
Aynca ilk orta metrajı
olan bu filmde Finkiel
acı olanı yumuşak bir
üslupla yansırmayı en
iyi biçimde başardı.
• Michael Jackson
'History World' başlıkJı
Avrupa turnesi
kapsamında ilk
konseri 31 mayısta
Almanya'da Bremen
Wester Stadyumu'nda
verecek.
Jackson'm
provalar için
konserden 4
gün önce
geleceğini
kaydeden
organizatörler
biletlerin yok
sattığını
belirttiler.
Cahit Kütebi'ye saygı gecesi
• ANKARA (ANKA)- Edebiyatçılar Derneği, kalp
böbrek yermezliği ve solunum güçlüğü nedeniyle
Başkent Oniversitesi Hastanesi'nde tedavi altında
bulunan şair ve yazar Cahit Külebi için bugün
Ankara Büyük Tiyatro'da saygı gecesi düzenleyecek.
Külebi şiirlerinden denemelerine kadar tüm
yönleriyle değerlendirilecek.
TtYATRO FESTtVALİ'NDE BUGÜN
• Haldun Taner Kabare Ortaoyuncular'm oyunu saat
21.30'da Taksim Sahnesi'nde, Park Yapdmaz Bilsak
Tiyatro Atölyesi'nin oyunu saat 21.30'da Joyport
Club'ta izlenebilir. Ferhan Şensoy'un katılacağı
'Haldun Taner Tiyatrosu' başlıklt konferans saat
14.00'te AKM Konser Salonu'nda izlenebilir..
TtYATRO FESTtVALİ'NDE YARIN
• Hanna SchyguHa özel gösterisi saat 21,30'da AKM
Büyük Salon'da, Çahşmalar 1967-1995 Robert VVilson
saat 17.30'da AKM Konser Salonu'nda yer alıyor.
%
9