Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
13 MAYIS 1997 SALI CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
Bir görüntü dehasının imgeleriyle yetinebilenlere doyumsuz güzellikte entelektüel bir egzersiz
Wenders sinemada şiddeti sorguluyorVECDİ SAYAR
CANNES-50. Cannes Film Festiva-
li yanya geldi, ama henüz ortalarda bir
başyapıt görûnmüyor. Dünyanın dört
bir yanındaki sinemaalann ürünleri ara-
smda ortak noktalann çokluğu şaşırtı-
cı. Pek çok yönetmenin ele aldığı bir te-
ma, günümüz toplumuna egemen olan
şiddet. Daha önce sözünü ettiğimiz 'Sa-
raybosna'ya Hoş Gekiiniz' ve 'Mükem-
mel Daire' fılmleri, savaşın dehşetini
gözler önüne seriyordu. Bazı sinemacı-
lan birleştiren ortak nokta ise gündelik
yaşamda varolan şiddet, hoşgörüsüzlük,
ası gençlik, uyuşturucu ve eşcinsellık te-
malan. Medyadaki şiddet olgusuna Win-
terbottom'dan sonra eğilen bir başka
yönetmen de Wim Wenders.
Hollyvvood'da geçen bir polisiye ger-
çekleştırmiş Wenders. Çevirdiği şiddet
filmleri ile büyük bir servete kavuşan bir
yapımcının öyküsünü anlatıyor, 'Şidde-
tinSonu' adlı fîlmınde. Yapımcının ka-
nsı, gerçek bir ikilem yaşıyor. Bir yan-
dan kocasının yaptığı işten nefret eder-
ken öte yandan bu işin -yani, şiddet sö-
müriisûnün- sağladığı konforlu yaşam-
dan vazgeçemiyor. Yapımcıyı ortadan
kaldırmaya kararlı bir gücûn ortaya çık-
ması yaşamlannı altüst ediyor doğal-
lıkla ve ikisi de gerçekten yaşamayı ar-
zuladıklan gibi yaşamanın yolunu bu-
luyorlar.
Öykûyü oldukça karmaşık bir yapı
içinde sunuyor Wenders. Yapımcının
yanı sıra doktorluktan dönme bir de-
dektif, toplumdaki şiddeti denetlemek
için kentin her yanında gözûn kulağı
olan bir aygıt geliştiren eski bir NASA
görevlisi, bir bılgisayar uzmanı, Holly-
wood'da istediği başanyı elde edememiş
bir yıldızcık ve Meksikah bahçıvanlar,
bu korku ve tutku dolu labirentin kori-
dorlannda dolaşıp duruyorlar.
Wenders, üpkı 'Dünyanın Sonuna Ka-
dar' adlı Fılminde yaptığı gibi dünyanın
geleceğine ilişkin felsefi yorumlarla
doldurmuş filmini. Öyle ki zaman za-
man felsefe yapmak adına öyküyü ze-
deliyor. Sonuçta, izlenmesi güç, son de-
rece hesaplı ve soğuk bir fîlm çıkmış or-
taya. Şiddet olgusunun birleştirdıği bu
insanlann dramından yola çıkarak şid-
detin eleştirisini yapmayı amaçlamış
Wenders. Şiddeti eleştirme iddiası ile ger-
çekleştirilip şiddet gösterisine dönüşen
pek çok Fılmin düştüğü tuzağa düşmü-
yor elbette. Filminde şiddet sahneleri-
ne hemen hıç yer vermiyor vermeme-
sine de, mesajını izleyiciye ulaştınp
ulaştıramayacağı konusunda ciddi kuş-
kulanm var.
Wenders, "Normal olarak bir filmde.
önce bir öykü var olur. Sonra, bu öykii-
ye karakterlcr ilave edilir. Temanızm ge-
rekJerine göre ö\ kü Uerledikçe bu karak-
terler gelişir. Biz, bunun tersini yapma-
ya çaüsük. Önce karakterleri yaratrık;
birbirlerifleilgisi olma>"an karakterler
• Medyadaki şiddet olgusuna eğilen Wim
Wenders, Hollyvvood'da geçen bir polisiye
gerçekleştirmiş. Amerikan sinemasının
silahıyla, onun yaydığı ideolojiye karşı
savaşıyor. Kuşkusuz soylu bir savaş. Ama,
başardığını söyleyemeyeceğim.
Sonra, tek ortak noktalan olan şiddetle
buluşmalan çevresinde öyküyü geliştir-
dik" dıyor.
Bana kalırsa, Wenders sinemasının
pek çok öğesini ustalıkla buluşturan
film, sağlam bir senaryoya sahip olma-
masından ötürû epey zorlanıyor. Film-
de 'Paris, Texas'ın duyarlığını, 'Alice
Kentierde'nin gözlem gücünü, türn film-
lerinin ortak özelliği olan görsel anla-
tım yetkinliğini, Ry Cooder'in her za-
manki incelfldi mûziğini bulmak olası,
ama ortaya çıkan ûrün fazla 'sentetik',
fazla 'rasyonel' gibi geliyor bana.
Kuşkusuz, şiddet sömürüsünden ka-
çınarak, şiddet olgusunu yorumlamak gi-
bi zorlu bir işe girişmiş usta yönetmen,
ama getirdiği eleştiri ne yüreklerimiz-
de ne de zihinlerimizde fazla bir iz bı-
rakmıyor.
Polisiye fîlmin sınırlannı epeyce zor-
lamış Wenders. Filmin neredeyse her
karesine egemen olan bilgisayar tekno-
lojisi. bir bilimkurgu filmi özelliği ve-
riyor, 'Şiddetin Sonu'na. Wenders'in fil-
mi hiç kuşkusuz, şu ana dek izlediğimiz
fılmler arasında öne çıkıyor. Fakat, bil-
gjsayarlar, dev ekranlar, görüntûlü tele-
fonlarla yüklü sinemaskop görûntüleri
(Filmin VVenders'in ilk sinemaskop ça-
lışması olduğunu ve her zaman olduğu
gibi görüntü yönetmeni ile mükemmel
bir uyum gerçekleştirdiğinı belirteyim),
'Şiddetin Sonu'nu getırme çabasında
Wenders'e yeterince yardımcı oluyor
mu kuşkuluyum. Yönetmen kullandığı
tehfikei oyuncaldar'ın cazibesine kapıl-
mış duygusunu uyandınyor daha çok.
Şiddet toplumunun görsel imgeleri-
ne böylesine teslim olarak, bu toplumu
ne kadar eleştirebiliriz sorusu takıhyor
aklıma. Duygulan körletilmiş, yalnızlaş-
tınlmış bir toplumu anlatmak için bu
imgelere başvurduğu söylenebilir bel-
ki. Ama bir silahı tersine çevirmek pek
kolaydeğil. Şiddet dolu bilgisayar oyun-
lan ile büyüyen bir gençlik, bu ortam-
la (görsel-işitsel iletişim araçlan) ile
böylesine bütünleşmiş bir ürünü de di-
ğerieri gibi tüketmeye hazır değil mi?
Wim Wenders, Amerikan sineması-
nın silahıyla, onun yaydığı ideolojiye
karşı savaşıyor. Kuşkusuz soylu bir sa-
vaş. Ama başardığmı söyleyemeyeceğim.
Bir görüntü dehasının imgeleri ile yeti-
nebilenler için doyumsuz güzellikler
içeren entelektüel bir egzersiz Wen-
ders'in yapıtı. Keşke, 'medya ve şiddet'
gibi tehlikeli bir alana felsefi yaklaşım-
lar getirmek yerine, küçük bir öykü an-
latmayı yeğleseydi, eski fılmlerinde yap-
tığı gibi.
Mustafa Ata'nın son yıllarda ürettiği yapıtlan bir araya getiren sergisi ay sonuna dek Aksanat'ta
Her şeyi insanda arayanbir ressam...
AHUANTMEN
Aksanat'ta son dönem resimle-
rini sergileyen Mustafa Ata, ölü-
mûn karşısına yaşamı, durağanm
karşısına hareketi koyduğu yapıt-
lannda bu kez bir de karanlığın
karşısına ışığı koyuyor. Parlak,
çok renkli figür soyutlamalanyla
bugüne dek dışavurumcu çizgisi-
ni sürdüren ressam, karşıthklardan
doğan resimlerinde dengeli bir
sentez oluştururken izleyiciyi re-
simlerini tamamlamaya çağınyor.
Çerçevenin dışına uzanan, yaşa-
mın hareketine kanşan, izleyiciy-
le dans eden figürleri, çağımızın
olağanüstü hareketi karşısında is-
ter istemez hıza ayak uyduran,
uydurmadığı sürece ezilip, öteki
fîgürler' arasında kaybolan ya da
ezilen insanın durumunu anlatıyor
sanki. Öte yandan bu fıgürler, bir
yandan da el ele, baş başa, omuz
omuza, bazen sırt sırta sürdür-
dükleri bu yaşam savaşında kolek-
tif bir uğraş da veriyor gibiler.
Renklerle oluşturulan biçimler,
hareketle yaşam buluyorlar ve sa-
yısız yoruma açık bekliyorlar.
O binbir farklı yoruma, Mus-
tafa Ata bazen başhklanyla, ba-
zen renkleriyle kılavuzluk ediyor.
Sıvas'a gidiyoruz, Bosna Her-
sek'İB Tannlan'na bakıyoruz. De-
ğişim'lere tanık oluyoruz. Büyük
Boşluk'lara düşüyonız... Ata'nın
figürlerindeki hareketin, öncelik-
le hayalgücünü ateşleyen bir ha-
reket olduğunu kavnyoruz bir nok-
tada. lşte o zaman sergi başlıyor.
Mustafa Ata. sorulanmızı ya-
nıtladı...
- Bir söyleşinizde, "Iki bin yı-
lm sanatı kafamda" drven Picas-
so'dan abntayaparak,sanatta aka-
demik eğitimin önemi üzerinde
duruyorsunuz... Oysa Picasso,
•inbir farklı yoruma,
Mustafa Ata bazen
başhklanyla, bazen
renkleriyle kılavuzluk
ediyor. Sıvas'a
gidiyoruz, Bosna
Hersek'in Tannlan'na
bakıyoruz, Değişim'lere
tanık oluyoruz, Büyük
Boşluk'lara
düşüyonız... Ata'nın
figürlerindeki hareketin,
öncelikle hayalgücünü
ateşleyen bir hareket
olduğunu kavnyoruz bir
noktada. lşte o zaman
sergi başlıyor.
"farklılıklan yok ettiği gerekçe-
siyle" akademikeğitimini tarnam-
bunamışti»
Ama peki formasyon nasıl ola-
caktır? Bizim zaten okuldan me-
zun ettiğimiz öğrenci, kişiliğini
oluşturarak mezun olmuyor ki.
Kişilik, mezun olduktan sonra ge-
lişmeye başlıyor. Akademide öğ-
rendiği birçok şeye karşı çıkma-
ya başlıyor. Ama karşı çıkabil-
mesi için de bilmesi gerekiyor.
Ama sizın söylediğinizde de bir
gerçek payı var. Biz de bu duru-
mu beş tane farklı anlayışta atöl-
ye ile kurtarmaya çalışıyoruz. Ben
kendi adıma, öğrencinin öğren-
diği her şeyi reddermesinden ya-
nayım. Sanat, karşıtlıklardan çı-
kıyor. Sonra bizdeki eğitimin sa-
kıncalı taraflan da yok değil. Ço-
cuk sizin ağzınıza bakıyor. Oysa
sanatçı olarak piyasaya çıktığı-
mız zaman kaç tanemiz ayakta
kalabiliriz? Biz orada hoca oldu-
ğumuz için sanatçı sayılıyoruz...
bu ortada.
- Sanat hocahğL,sanatçıdan ne-
ler alıp götürüyor ya da neler ka-
nyor?
Birdefa, genç kesimle karşı kar-
şıya bulunuyoruz. Sizden daha
iyi. daha çabuk düşünen, bugüne
sizden daha iyi bakan gençler... Si-
zin sanatınızı hiç ummadığmız
biçimde ileriye götürecek anlam-
da bir potansiyeLSözgelimi iki
öğrencim var, onlar gibi resim
yapmak isterdim! Götürdükleri
de var tabii. Kendi sanatınızda
belki öğrettikJerinizi uygularru-
yorsunuz... Sonuçta çocuğun al-
ması gerektiklerini anlatıyor, ken-
di atölyelerimize gidip tam tersi-
ni uyguluyoruz! Bu anlamda, çok
özgür davranamıyorsunuz.Ger-
çekte sanatta çok fazla özgürlük
de tehlikeli.
- Neden tehlikeli olsun?
Bu düşünce, benim de katıldı-
ğım bir Çin özdeyişmden geliyor.
Sanatta çok fazla özgürlüğün, ama
aynı zamanda çok fazla kuralcı
olmanın da tehlikeli olduğunu
söylüyor... Öylesıne dengeli ol-
mak gerek. Benim böyle düşün-
mem, bizim toplumumuzun yapı-
sından da kaynaklanıyor belki.
Aman dengeli olalım! Kendimi-
zi fazla tehlikeyeatmayalım... Do-
layısıyla çok radikal resimler de-
ğil bunlar...
-Sizin resimlerinbriehep bir aü-
hm var ama, bir yandan da bu ao-
lımı dengede tutan ipler çekivor.
arkadan—
Evet, buna katılıyorum.
- Sanat tarihi açısından bakö-
ğımızda, sanatta gelişimden söz
edilebilir mi? Yoksa yine Pfcas-
so'nun söylemiş olduğu gibi,deği-
şen, dolavisıyla sanaO değiştiren
bizlermryiz?
Bugün hiçbir eğitim almamış,
yalnızca kendi köyünde yaşamış
Afrikahnın maskını alıp Picas-
so'nun işinin yanına koyduğu-
muzda, ikisinin de aynı sanatsal
potansiyalde olduğunu görüyo-
ruz. Bu açıdan Picasso'ya katılı-
yorum. Belki de bizler değişiyo-
ruz. Bir ara Türkiye'de sanatta es-
ki-yeni tartışması çıkmıştı... Çok
yanlış buhnuştum bu tartışmayı,
böyle bir tartışma ancak Türki-
ye'de olabılirdiye düşünmüştüm.
- Figür soyutJamalannız nede-
niyle sizi bu tartışmanın tam orta
yerine yerleştirmişlerdL.
Evet, beni tam ortalannda tu-
tuyorlar, bir anlamda Marko Pa-
şa gibi, gelip iki taraf dertlerini an-
Burhan Öçal Abııaııv a\la bir ödiil daha kazandı
Kûltür Servisi - Eleştirmenlerin dünya-
nın en hızlı parmaklanna sahip dediği ulus-
lararası sanatçımız Burhan Oçal ve Ame-
rikalı elektro bas virtüözü Jamaaladeen
Tacuma. Pozitif Production tarafindan çı-
karılacak olan 'Oriental Funk' projesi al-
bümlerinin son hazırlıklannı tamamlamak
üzere çarşamba günü Istanbul'a geliyor.
Geçen mart ayında tstanbul'da verdikleri
konserin ardından stüdyoya giren sanatçı-
Iar daha önce kayıtlannı gerçekleştırdikle-
ri dört parçaya ek olarak ünlü 'Kâribim' şar-
kısını da Doğu-Batı sentezi içinde yorum-
layacaklar.
Müzik çalışmalannda klasik Türk mü-
ziğinin yanı sıra, Osmanlı Imparatorluğu
dönemindeki saray müzigi ve halk müzi-
ğinden etkilenen Oçal, etnik öğeleri Batı-
lı ritimlerle harmanlayan ve yurtdışında
bu çalışmalan ile ödüller kazanan bir sa-
natçımız. Geçen yıl saray müziği albümü
'JardinOttoman'ile'LeMoııdedelaMu-
sique' dergisı tarafindan verilen 'Choc'
ödülünü, Fransa'da ve Istanbul Oriental
Ensembla ile yaptığı 'Gipsv Rum' albümü
ile Almanya'da 'Deutscher Schalpiatten-
Kritiken-Preis',(Alman Basın Eleştırmen-
len Ödülü'nü) kazanan sanatçı geçen gün-
lerde yine aynı ödülü bu yıl gerçekleştır-
diği "Suhan's Secret Door" albümü ile ka-
zandı. Almanya'nın tanınmış 100 gazete-
cisinden oluşan 'Deutschen Schalplatten
Kritik'. her yıl caz, pop, klasik, world mu-
sic ve edebiyat alanında Almanya'da yayın-
lanan en iyi yapımlan ödüllendiren bir ku-
ruluş. Burhan Öçal'ın iki yıl üst üste aynı
ödülü kazanması, Türk müziğinin yurtdı-
şında world music kategorisinde etkin bir
yer kazanması ve büyük kitlelere ulaşma-
sı açısından oldukça önemli.
Amacının yurtdışında Türk mûziğini ta-
nıtmak olduğunu vurgulayan Öçal, Pozitif
Production tarafindan eylül ayında piyasa-
ya çıkanlacak olan albümün büyük ilgi
görmesinı bekliyor. Bası bir ritim sazı ol-
maktan çıkanp müziğin eksenini oluştura-
cak solo calgıya dönüştürmeyı başarmış olan
bas patronu Jamaaldeen Tacuma ise artık
insanlann müziksel ifademn standartlaşmış
biçimine ılgi göstermedıklerinı ve özgün,
gerçek ve samimi kültürlerin müziklerini
duymayı arzu ettiklerini, bu nedenle bu al-
bümün geniş bir dinleyici kitlesine ulaşa-
cağını belirtiyor. Vurmalı çalgılar, saz ve
vokalde Burhan Öçal. elektrikli basta Ja-
maaladeen Tacuma, tenor saksofonda Ben
Schacter, gitarda Rkk İannacone,davulda
Jamaaladeen Tacuma ve Burhan Oçal
Darty Burgee. neyde ArifErdebil, klarnet-
te Ferdi Nadaz, udda Hüseyin Bitmez, ka-
nunda Şahin Sert, kemanda Fethi Tekyay-
gil ve darbukada Ekrem Bağı'dan oluşan
'Oriental Funk' projesinin yer alacağı al-
büm, Türk klasik müziği ile Amerikan funk
müziği sentezi niteliği taşıyor.
lauyordu. Böyle müdahaleci bir tu-
tumolurmu!
- Siz yıBanhr befli bir tarzı ts-
rarla sürdürihorsunuz, imzamz
haMne getinmiş devingenfigûrso-
yntUmalaruuz süröyor™ Neden
kopmu\T>rsunuz figürden, neden
hep sınırda kalmaji yeğliyorsu-
nuz_
Bir tek şey söyleyebilirim, her
şeyi insanda anyorum. HCT şeyi.
Acaba bu, akademik gelenekten
mi kaynaklanıyor bilmiyorum.
Biliyorsunuz, bizde defigüreği-
timi ağırlıklıdır. Ama insan formu
o kadar öğretici, o kadar güzel bir
form ki... Arkanızı dönüyorsu-
nuz, bütün sanat tarihi onun çev-
resinde dönüyor. Ve o bedenin
içinde herşey var... Yaşamınken-
disi zaten insan.
- Gdenekle sda sda>-a bağh bir
yönünüz var~
Evet doğru. Ben kendimi dışa-
vunımcu hatta fov (Fauve) gele-
neğinin bir uzantısı sayıyorum.
1905-20 yıllanndaki Alman dı-
şavurumculannın renk ve biçim
meselelerinden etkilendim. 16. ve
17. yüzyıl tznik çinileri de çok
etkiler beni. Oradaki kaligrafık
değerlerin variığı, resimde nasıl ab-
sorbe edilebilir. bunu düşündüm.
-Renkçi bir ressamsmız. Öte yan-
dan, resimleriniz çok renkliolma-
sına karşın, hiçbir renk ön piana
çıkmryor-
Bu son resimlerde rengin ag-
resif yanmı ne kadar ön plana çı-
karabildiysem, biçimin o kadar
daha etkili olacağını düşünmeye
başladım. Bir de ışık gölgeci us-
talara göndermeler yapüm, ışığı
bir form gibi kullanmaya başladım.
Caravaggio'ya, DeUcrois'a bak-
tım...
- Resimleriniz son derece hare-
ketli olmasına karşın, durağan,
adeta donuk\apısıyla Mısır sana-
tı öoemli bir etid alanı oluşturu-
yor sananmzda»
O dönemdeki işlerdeki o gizem-
li dünyada potansiyel birbüyü gö-
rüyorum. Mısır sanatındaki o dı-
şavurumu başka hiçbir sanatta gö-
remiyorum: Dokunduğunuz an-
da heT şey hareket haline gelecek-
miş gibi birgizemi var... Insanı bu
kadar saran, bu kadar içinde tu-
tan bir sanat olamaz...
- Yaşamm dizgmlenemez süre-
ğenKgi, insanın bitip tükenmeyen
enerjtsi çağunıza damgasmı vuran
hız, dinamizm, hareket- Ashnda
birbiriicinegecmiş biryaşam akı-
şı galiba, resimlerinizdeki temd
gerçek-
Hareket diyelim... Resimlerim-
de hız yok, hareket var. Dinamizm
var. Ve bu tabii kendi varlığımız-
da, kendi bedenimizde taşıdığımız
bir şey...
Boğaziçi Üçlüsü
• Kültür Servisi - Türkiye'nin çok az sayıda oda
müziği topluluklanndan olan ve 1989 yılında Seher
Tannyar (piyano). Şafak Mula (keman), Suzan
Altıner (viyolonsel) tarafindan kurulan Boğaziçi
Oçlüsü, Avusrurya Palais Yeniköy Salonu'nda 12
mayıs akşamı saat 20.00"da bir konser veriyor.
KJasikten günümüze genış bir repertuvara sahip
olan topluluk konserde Mozart, Usmanbaş ve
Chausson'un eserlenne yer veriyor
Darphane'de fotoğraflı günlep
Kültür Servisi - Tarih Vakfi ile işbirliğine giden
IFSAK. tarihi Darphane bınalannda mayıs ayı
boyunca saydam gösterileri yapacak. Tarihi
mekânla bütünleşecek olan fotoğraf sanatı,
Darphane sergilerine yeni bir boyut getirecek.
Saydam gösterilerin tarihleri ve konulan şöyle; 17
mayıs cumartesi günü saat 13.00 - 15.00'te Nevzat
Çakır'ın katıldıği 'IstanbuFda bir gün', 18 mayıs
pazar saat 13.00 - 15.00 sualtı dünyasını merak
edenlere ve fotoğrafseverlere Deniz Magazin
Dergisi'nden 'Su altında yaşam', 25 mayıs pazar
saat 13.00 - 15.00'te Salıme Yılmaz'ın katıldığı
'Renklerdi Yaşam'.
Trtik Yüzter Koleksiyoncusu'
• Kültür Servisi - trfan
Korkmazlar'm 'Yitik
Yüzler Koleksiyoncusu'
başlıklı heykel sergisi, 7
hazirana dek Vakko
Beyoğlu Sanat
Galerisi'nde görülebilir.
1964 Istanbul doğumlu
olan Korkmazlar, 1990
yılında Mimar Sinan
Üniversitesi'nden mezun
oldu. Sanatçı, dokuzuncu
kışisel sergisi olan Yitik
Yüzler'in temasının
'utançlar' ve 'bekleyenler' serisi olduğunu
belirtiyor. (251 40 92)
'Şişfi Atölyesi Yiyana Sergisi'
kapsamında panel
• Kültür Servisi - Askeri Müze Kültür Sitesi'nde
devam etmekte olan 'Şişli Atölyesi ve Viyana'
sergisi kapsamında 15 mayıs perşembe günü saat
16.30'da bir panel düzenlenecek. Prof. Dr. Adnan
Çoker, Yalçm Sadak ve Dr. Ahmet Kamil Gören
panele konuşmacı olarak katılacaklar.
Sanatseverlere Şişli Atölyesi sanatçılannın 1918
yıTmda Viyana'da açtığı sergiyi yeniden gezme
olanağı sağlıyor. Yaklaşık seksen yıl önce açılan ve
yurtdışında ilk kez Türk resmini temsil etme
özelliğine sahip olan bu sergi, Şişli Belediyesi ve
Resim Heykel Müzeleri Derneği'nin
çabalanyla yeniden gün ışığına çıkanldı. 15 mayıs
tarihine dek Askeri Müze Kültür Sitesi'nde
gezilebılecek olan sergide; lbrahim Çallı, Hikmet
Onat, Ali Cemal, Namık Ismail, Sami Yetik, Ali
Sami Boyar gibi önemli sanatçılann yapıtlan
görülebilecek.
Galatasaraylı bestecilerin
konseri Lütfü Kıpto'da
Kültür Servisi - Cemal Reşit Rey, Ulvi Cemal
Erkin, Bülent Arel, llhan Usmanbaş, llhan
Mimaroğlu, Ali Doğan Sinangil, Yalçın Tura,
Ahmet Yürür ve Timur Selçuk gibi Galatasaray
Lisesi'nde okumuş dokuz ünlü bestecimizin
yapıtlanndan örnekler, ilk defa bir arada 24 mayıs
cumartesi akşamı Lütfu Kırdar Uluslararası
Kongre ve Sergi Sarayı'nda düzenlenecek bir
konserle seslendirilecek. Orkestra şefı Gürer Aykal
yönetiminde, Bilkent Senfoni Orkestrasrnm
seslendireceği bu yapıtlarda, çağdaş Türk
müziğinin cumhuriyetten bu yana uygulanan tüm
yöntem ve biçimlerinden örnekler mevcut.
Geceye bir başka Galatasaray Lisesi mezunu Reşit
Erzin, çello solosu ile renk katarken koreograf
Geyvan Mc Millen'in yaratımı ile Mimar Sinan
Oniversitesi dansçılan ve Sttutgart Bale'den Uğur
Seyrek de danslan ile yer alacak.
Yine Galatasaraylılar Derneği'nin bu projesi
kapsamında, Evin tlyasoğlu tarafindan Galatasaray
Lisesi'ndeki sanat ortamını ve dokuz bestecinin
yaşamöyküsünü anlatan bir kitap yazıldı ve
bestecilerin konserde yer alacak yapıtlanru içeren
bir compact disc de Müzikotek tarafindan
önümüzdeki günlerde piyasaya sürülecek.
AYDIN AYAN
2 5 S A N A T Y I L I R E S İ M S E R G İ S İ
1 3 M A Y I S 6 H A Z İ R A N 1 9 9 7
YAP^REDI
SANAT GALER1SI
I
Kıbrts Schltlerl Caddesl 1443. Sokak 46 Alsancak 35Z20 Izmlr
Telefon: (0Z3Z) 463 56 28
BU SERGİ. YAP1 KREOİ KOLTÜR SANAT VAV1NCIUK A Ş TARAFİNDAN DÛZENLENMİŞTIR
YAPI KREDİ