25 Aralık 2024 Çarşamba English
İzmir Ekonomi Üniversitesi

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 11MAYIS1997PAZAR 10 DIŞ HABERLER Arkadaşın yoksa paranla satın alIki kişi (cinsiyetleri hiç önemli değil) bir kafeteryada oturuyor. Bir yandan kahvelerini içip diğer yandan da tatlı tatlı sohbet ediyorlar. Bir tanesi saatine baktıktan sonra ayağa fırlıyor "Kıısura bakma ama iki saatlik refakat sürem doldu. Daha fazla oturmak istiyorsan daha fazla para vermek zonındasın" diyor. Anlatılan bir filmin karesi ya da bir romandan alıntı değil. Almanya'daki günlük yaşantıdan birkesinti. lnsanlann ve özellikle yaşlılann yalnızlığa itildiği bir ülkede sohbet etme ihtiyaçlannı giderme çabalan. Gazetecilerin ya da dergilerin iş ilanlanna baktığınızda çok ilginç işlerle karşılaşmanız olası. Refakatçi arayanlar ise bunlardan yalnızca bir tanesi. "Tekerlekli sandaheye bağü 30 yaşlarında bir erkek zaman zaman lokanta ya da kafetervada kendisiyle oturacak birini anyor. Kendisine refakat edebikcek bayan ya da erkek elemana (öğrenci tercih ediür) saat ücreti olarak 17 DM verilecektir." "Yaşlı bir kadın kendisine abşverişte yardımcı olabilecek genç bir eleman arryor. Saat ücreti 15 DM'dir." "Açık alan korkusu olan bir kadınım. Tek başuna dışanya çıkamadiğun için hava almamda bana yardımcı olabilecek birini anyorum. Bayan olması tercih edilir. Saat ücreti 15 DM'dir." Kapitalizme ilişkin yapılan değerlendirmelerde yer alan insanın insana yabancılaşması denılen kavTama uygun düşen KOLN BARAN GÜNGÖRDÜ örnek bu olsa gerek. Ve ayru zamanda Darwin'in evrim teorisinin ekonomik ve sosyal ilişkilere yansımasmm izdüşümleri... Kural dışı olanlann ya da sisteme ayak uyduramayanlann ekonomik ve sosyal çarİan dışına itilmesi, yalnızlığa mahkûm edilmesi... îşin edebiyatı bir yana benim gibi Batı kapitalizmini sadece kitaplardan tanıyan bin için bu tür ilanlan görmek Amerika'yı yeniden keşfetmek gibi bir şey. Bu tür işlere ilişkin hikâyeleri dinlerken bir an kahkaha atarken kısa bir an sonra karamsar düşûncelere dalmak hiç de bana uzak bir duygu değıl. Bir anlık yalnızlık duygusunun yarattığı panikle "Benim burada ne işim var. Hemen püımı pırtunı toplayıp çekip gitsem ya" deyip soluğu ana kucağında alma isteğine kapılmadığımı söylesem yaian olur. Bu türden duygulan benim gibi "Üçüncii Dünya ülkelerinden" gelen birçok öğrencinin yaşadığını biliyorum. Ne yapalım öğrencilik zor zenaat. Başa gelen çekilır. Almanya'da öğrenciyseniz ve özellikJe Avrupa Birliği'ne dahil olmayan ülkelerden gelen biriyseniz ve sizi ekonomik olarak takviye edecek bir akrabanız da yoksa, tabir caizse. ayvayı yemişsiniz demektir. Çalışma izni olan öğrencilerden arta kalan düşük ücretli işleri hiç düşünmeden kabul etmek zorundasınız. Parasal ihtiyaçlar, iş bulmadaki zorluk Batı kapitalizmi karşısında çaylakhk döneminden entegrasyona geçişi hızlandınyor. Yapılan işler karşısında duyulan şaşkınlık yerini kanıksamaya bırakıyor. Ardından bu tür paralı ve rahat işlerden bahsedenlerin yanında kıvranmalar başlıyor. Bir süre ıse cesaret toplanmışsa "Ya bana da yolunacak bir kaz bulsana" demeler başlıyor. Demesi kolay ama "yolunacak kaz" öyle he demekle çarçabuk bulunmuyor. lşin meraklısı çok, özellikle de yabancı öğrenciler. Unutulmaması gereken beş anne MOSKOVA HAKAN AKSAY Bugün anneler günü. Bu geleneğın nasıl doğduğunu, bugüne yönelik tüketim özendümelerinı vs. fazla önemsemiyorum. Şu yıhn anncsi seçimlerini de - adının tüm kışkırtıcılığma karşın - daha sakin karşılıyorum artık. Varsın seçsinler. Benim aklımdan geçen beş anne bu tür yanşmalarda aday bile gösterilmedi. Onlardan söz etmek ıstiyorum size bu anneler gûnünde. BİRtNCt ANNE: 20 yıl kadar önce evınde seminerler düzenleyen oğlunun arkadaşlanna kendi evlatlan gibi davranırdı. Onlara çay ve kek yapardı. "Kanşmayın bu işlere" diyen gözlerle bakardı; ama hiç böyle konuşmazdı. Bir gün oğlu tutuklandı. Sonra işkencehaneden çıkan kanlı çamaşırlara sildi gözyaşını. Bir süre sonra oğlu serbest bırakıldı. Ama akli dengesi bozulmuştu. Manevi işkenceyle geçen, daha doğrusu geçmek bilmeyen aylardan sonra bir gün oğlunu odasında kendini asmış olarak buldu. O kederli ve zayıf kadının hayalini bile unuttum şimdi. Bilmem, hâlâ yaşıyormu... İKİNCİ ANNE: Dalğasız bir deniz gibi sakin geçen yaşamın bir yerinde hiç beklenmedik şeyler yaşadı. Askerdeki oğlu "kutsal" bir partinin göbeklen yumuşak, yürekleri taş yöneticileri tarafindan "'enternasyonalist görev ile" Afganıstan'a gönderildi. Sağlık haberlerini boşuna bekledı. Parti'ye başvurulan sonuç vermedi. Kendini dine verdi; ama kılise de derdine deva olmadı. L'zun yıllar sonra "kayıp" oğlunun "resmi ölümünü" soğuk damgalı bir mektuptan öğrendi. O gün bugündür üç şey onu ürpertir: Başkalannın çocuklannı savaşlara süren "büyük adamlar" bıten savaşlann yıldönümleri ve 80'li yıllann başında eli silah tutan Afganlann esmer parmaklan. ÜÇÜNCt ANNE: 1991 yıh ağustosuydu. 60 yıllık diktörlükten sonra özgürlüğü tatmış insanlar, ilk kez yüksek mevkilerden gelen tmirle değil, yüreklerinin sesiyle meydanlara çıktılar. Sovyetler'in parçalanışını başlatan darbe girişimine karşı özgürlüğü ve demokrasiyi korumak için banşçı direniş başlattılar. Tankların önüne vücutlanyla set çektileT. O sabah oğlunu, haklı olduğunu bılerek ve nedense hiçbir şeyden korkmadan uğurlamıştı evinden. Kara haber geldiğinde uzun süre anlayamadı. inanamadı. Kım öldürmüştü? Neden? Bu sorulara. sonraki yıllarda genç bir mezann başında ağlarken yenilerini ekledı: Ne adına ölmüştü oğlu? Mafya çetelennin ve rüşvetçilerin cint attığı, kiralık katillerden ve fahişelerden geçilmeyen bir düzeni kurmak için mi feda etmişti canını? DÖRDÜNCÜ ANNE: Yıllar önce kaybettiğı eşı Kafkasya'dandı. Kendisı Rus'tu. Oğlu kanncayı bile incıtmeyen, narin yapılı bir "çocuktu." Nasıl oldu da onu Grozni'ye gönderdıler; oysa daha askerde temel eğitıminı bile tamamlamamıştı: henüz Çeçenistan'da ne olduğu. emırleri kimin ve neden verdiği bellı olmamıştı; yalnızca "2-3 günde her şeyin biteceği ve geri dönüleceğT söyleniyordu. Yalandı! Dönenlenn makânıkara tabuttu: en şanslı olanlaritollannı ve bacaklannı yıtırmiş olarak dönüyorlardı kentlerine. "Savaş değil, anayasal düzenın temini" diyordu Kremlm sözcüleri. Savaş sayılmayan ölüm bataklığında en az 80 bın kişi öldü. Içlerinden bıri onun yaşamıyd], her şeyiydi. Halbûki asker dönüşü için her şey hazırdı: lyi bir meslek, küçük bir ev; güzel bir yavuklu!.. Gözyaşı pınarlan kuruyan yaşlı kadının saçlan birkaç ayda bembeyaz oldu. BEŞtNCİ ANNE: Onu hiç tanımıyorum. Geçenlerde televizyonda gösterilen bir cenaze töreninde fark ettim. "Ölü olarak ele geçirilen" bölücülerin üzerine gönderilen bir askenn anasıydı. Kocası"'Memlekete bütün oğullanm feda obun" derken o sessizce ağlıyor, sanki bir şeyleri o anda çözmeye çalışıyordu. Acaba düşündüğü, memleketin mutluluğu için neden pek çok suçsuz insanın mutsuz olması gerektığı miydı? Yoksa "Savaştr bu; olur böyle kayıplar" diye mantıklı latlar eden akıllı insanlann asla anlayamayacağı bir şeyler mi hissediyordu? Beyrut sokaklarında Papa heyecanı Dış Haberter Servisi - Papa II. Jean Paul, dün tarihi bir ziyaret için Lübnan'uı başkenti Beyrufa gitti. Hıristiyan âleminin temsilcisi, nüfusunun büyük kısmı Müslümanlardan oluşan Lübnan'da halkın yoğun ilgisiy le karşilandı. II. Jean Paul, Lübnan'ı 1964 yılından bu yana ziyaret eden ilk papa oldu. Papa 6'na Paul, 1964 yıunda fsrail'i ziyaret etmiş. bu arada birkaç saatliğine Beyrufa gitmişti. Papa'nın Lübnan ziyareti, iilkedeki her dinden kesimin ilgi.sini çekhor. Lübnan nüfusunun yüzde40'ını oluşruran, ancak sivasi nüfuzunu kaybetmiş hulunan Hırisriyanlar. Papa'nın zharetini sabırsızlıkla bekliyoıiardL Ülkede çoğunlukta bulunan Müslümanlar ise, dünya ülkelerine "istikrar görüntüsü" vermek amacıvla Papa'nın ziyaretine olumlu bakıyoıiar. Yeni şarkılar ve yeni şiirler ESSEN GÜRAY ÖZ Essen'de kiraz ağaçlan nihayet çiçek açtı. Güneşle birlikte var olmayı beceren ve arada bir caddeleri temizleyen yağmurun temiz esintisi neşeli bir şarkı gibi dolaşıyor yüzümde. Fçimdeki ruh sıkmtısından kurtulmak için duyduğum derin istekle yürüyorum. Birazdan akşam olacak ve ben ışıklann içinde yüzen şehre ineceğim. Beni artık sevmeyen sevgilimi çoktan unuttum gitti. Solgun yüzümde birkaç kınk iz kalmış olsa da artık ben yeni bir şiir istiyorum. Yeni bir şarkı, yeni hir hıkâye bulmak için dolaşırken şehrin meydanlannda, eski aşklardan, kınk dünyalardan, en derin hayal kınkJıklanndan hiç zevk almamış, bir tortuya dönüşmüş insan kahntılan görmek istemiyorum artık. Diri, uçan, neşeli bir şeyler. umutlu bakışlar, sinema önlerinde bahar dalı gibi genç kızlar görmek istiyorum ben. Gazetelerde iyi haberler olmadığını bildiğim için, okumuyorum onlan: televizyon kanallannda kan ve çığlık egemen olduğu için bakmıyorum onlara. Suskun dilim konuşursa, kötü şeyler çıkacağını bildigim için beni dinlemeyen hançeremden, konuşmuyorum; yazıyorum yalnızca. Bilgisayarla benim aramda gizli bir anlaşmanın uyulması zorurüu bir hükmü varrruş gibi davranıp kötü kelimelerden uzak duracağım. Eğer tuşlardan dökülürse böyle kelimeler, bir vuruşta yok edeceğim onlan. Umutsuz, sıkıntılı şiirlerle dolu defterimi çoktan kapatıp çantama yerleştirdim. Kışlık gömleklerimi astım dolabıma. En uçan kravatımı taktım bugün. Pencereyi ardına kadar açıp biraz serin de olsa temiz havayı ciğerlerime çektım. . .'.i>, Sonra karanlığın ağır ağır indiği akşamın koynuna, uzaktan ateş böcekleri gibi yanıp sönen şehre doğru yürüdüm. Ama şehir her zamanki kişiliksiz haliyle karşıladı beni. Ben nasıl istiyorsam öyle olmaya hazır, ben ne istiyorsam onu yapmaya razı. Oysa ben direnen şehirlerden hoşlanınm. Sevgisi yalan olmayan, riyakâr ışıklarla kendini gizlemeyen, esrarengiz maceralannı benimle bir suç ortağı gibi paylaşan şehirleri severim ben. Benim tutkun olduğum şehirler, köşe başlannda içinde kaybolunacak hikâyeleriyle meşhurdurlar: u Gel bakahm ihtiyar delikanh" diye seslenir. "ruhlanmızm dehşetü kavgasına hazuia kendini" diye fısıldarlar bana. Şu köprüden bir yaz akşamı kendini sulara bırakan bedbaht Nurinnisa'nın hikâyesini duydun mu sen hiç? Gel, çekinme, şu karanlık ve dar sokaktan gir, kapısı yan arahk evde olup bitenlere bak. Orada daha birkaç dakika önce bir aşk cinayeti işlendi. Kıskançhktan deliye dönmüş bir N'ecdet, kıskanıldığı için mutlu. ama eli silahlı öfke karşısında derin korkular içinde yalvaran bir Hüsniye'yi ve sonra tabii kendini de vurdu. Sokak bu cinayeti çabucak ruhunun derinlüderinde gizledi. Kimse görmedi o yüzden. Hayır! Hayır! Bunlan yazmam gerekmiyor bugün. Ben bugün bu kişiliksiz şehre başka umutlarla indim. Sahte de olsa, geçici de olsa neşemi kaçırmayacak, olsa olsa benim hikâyemle biraz şaşıracak, benim hikâyemle bezgin çehresinde ışıklar yanıp sönecek bir dost, ölüme doğru hiç değilse neşeyle, kahramanca yürüyen insanlann şarkılar söylediği, kendime göre bir köşe bulacağımdan eminim. Hayır, ama yine olmadı; elimi sürmesem de iri puntolanyla gazetelerin başlıklan gözümün içine girdi. Dortmund'da yanan evin resmi. Krefeld'de kansını ve çocuklannı yaktığı iddiasıyla tutuklanan baba, Lahey'deki yangın, hepsi, hepsi hızlandınlmış bir film gibi döndü beynimin içinde. Türkiye Araştırmalar Merkezi'ndeki odamda, pencereden çiçek açmış kiraz ağacına bakarken ben, biraz önce bilgisayardan akıp giden, Türklerin ekonomik güçlerindeki değişimleri gösteren tabloyla iç içe geçti gördüğüm yangınlann alevleri. Yabancı düşmanlıklan, iki arada kalmış bir toplumun, hâlâ bin yıllık alışkanhklannın sıkıntısında panikleyen bireylerinin çılgınlıklan yürüdü üstüme doğru. Gazetelerin sansasyon merakından, tiraj kavgasından kaynaklanan ve uyumu değil uyumsuzluklan; kavgayı kışkırtan yayınlan artık dursa olmaz mı? Ah, yetmez mi birbirimizi yediğimiz? Doğru, çok farklıyız birbirimızden: ama aynı olanlar değil. farklı olanlar renklendirmez mi hayatı? Sıkmtılanmızı, sevinçlerimizi, hüzünlerimizi değışsek birbirimizle zaman zaman ne iyi olurdu. Beyaz bir otpmobilin farlannda bir an kamaşan gözlerim, uzaktaki tramvay durağında, hareketsiz duran insan gölgelerine takıldı. Gölgelerin orada kaldığını, ama insanlann çoktan neşeli yerlere doğru uzandıklannı, anlamsız duraklardan çekip gittiklerini düşündüm. Uzgün gölgelerin, çaresiz; yaşanması gereken tatsız hayatlan yaşamaya mahkûm olduklannı geçirdim aklımdan hüzünle. Silik, solgun, kül rengindeydi hepsi, boşuna yaşanmış içi boş maceralann, hiç kimseyi gerçekten sevmemiş, hiç kimseyi özlememiş, bir ömrü öylesine yaşaytp gitmişlerin gölgelenydiler. Boş caddede ağır ağır yürürken ben, akşamın erguvan rengi binalann pencerelerinde yansıdı. Bir kırlangıç şimşek gibi bir kavısle firladı yeryüzüne doğru, yüreğimle birlikte. Pek "mukassi" görünen bir meyhaneye girdim, "mutluluklar" BILKENT UNIVERSITESI HAZIRLIK OKULU ÖĞRENCİ ALINACAKTIR Bilkent Üniversitesi Hazırlık Okulu, üniversite kampusu içinde yer alan ve ortaöğretim derslerinin yanında müzik ve sanat alanlarına ağırlık veren bir ortaöğretim kurumudur. Yükseköğretim Kurulu kararı ile üniversiteye bağlı olarak kurulan okulun eğitim programları Milli Eğitim Bakanlığı tarafindan kabul edilmiştir. 1997-1998 öğretim yılı için Orta Hazırlık, Orta 1, Orta 2, Orta 3 ve Lise 1 sınıflarına öğrenci alınacaktır. Öğrenci seçme sınavı 7-8 Haziran 1997 günlerinde yapılacaktır. İlgilenenlerin 15 Mayıs 1997 Perşembe gününden itibaren Kayıt Kabul İşleri Müdürlüğü'ne başvurarak ilgili formları doldurmaları ve sınav ücreti ile birlikte 5 Haziran 1997 Perşembe günü mesai saati bitimine kadar teslim etmeleri gereği duyurulur. Kayıt Kabul İşleri Müdürlüğü, Bilkent Üniversitesi Hazırlık Okulu Doğu Kampusu, Bilkent 06533 Ankara Telefon: (312) 266 49 61 Faks: (312) 266 49 63 (312) 266 49 62 e-mail: school@bups.bilkent.edu.tr KUYUCAK ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ İLAN Esas: 1996/381 Davacı Naıme Susar vekilı tarafindan davalı Sevdan Susar aleyhıne mahkememizde açılan boşanma davasının yapılan açık yargılaması sırasında vanlan ara karan gereğin- ce: tzmır ili Konak Tepecık Mahallesi Cılf. 09779. Sayfa: 47, Kütük Sıra No: 2665 nü- fusa kayıth olup, Kuyutak ılçesi Başaran kasabası Zafer Mahallesi'nde oturur davalı Ali oğlu Bahriye'den olma 1934 d.lu SEVDAN SUSAR'ın tebligata yarar açık adresi tüm aramalara rağmen tespit edılemediğınden duruşma gününün ve dava dilekçesinin ilanen tebliğıne karar verildiğınden duruşma günü olan 13.05.1997 günü saat 10.00'da delil ve belgeleri ile birlikte Kuyucak Adliyesı'nde hazır bulunmanız, hazır bulunmadığınız ve- ya kendınızi bir vekille temsil ettirmedığiniz takdirde HUMK'nin 509 ve 510. maddele- ri uyannca duruşmaya yokluğunuzda devam edıleceğı ve karar verilecegi, dava dilekçe- sı ve duruşma günü teblıği yenne kaim olmak üzere ilanen tebliğ olunur. 27.3.1997. Basm: 14801 ANNENİZE EN GÜZEL HEDİYE; YAŞANACAK BİR ÜLKE... Anneler Günû nde annenlzc jreşll bir TOrMja Için bir küçûcük umut hedtyc ttSn.>£fr fldan dUctirln... Gefin TEMA'ya. fidanınız Içtn yapaca^ımz nenc actna hazuianmrş bir serttfika «Ereim. Ya da düersemz banks dekontunuzu faksiayın. serbfiKanu daha sonra postayta Jaşan Unutmayın. en güzel bedrye yaşanacak bir ûltadir.. TÛRKİYE ÇÖL 0LMASIN E FMnta»fl«»J»0nıtr I aVKh I 2 2»3 78 16-142 F>kı: 281 11 32 I Ton.lld.dUllfef1KM I 0 212 2B3 51 69 I »t »ot«ı vtıuııııı idtum »»«n Çayır Çımen Sk Emlak Kredı Blokları A-a Bi D 10 1 Levent/lstanbul Bankj Hesap No Vakıfbank MecıdıyekSy 201 7919 TEŞEKKUR Oğuz'umuzu uğurlarken OGUZ ATAK "OZZY" 1955 - Desteklerini esirgemeyen, acımızı paylaşan tüm dostlanna, dostlanmıza ve hissettikJerimizi tüm Türkiye'ye duyuran basın mensuplanna ve yayin kuruluşlanna teşekkür ederiz. Minnettanz. AİLESİ Nüfus cüzdanımı, AÖF öğrenci kimlığimi ve l.Ü. formasyon kimlik kartlanmı kaybettim. Hükümsüzdür. BAŞAK KÜÇÜKDOĞAN Nüfus cüzdanımı kaybettim. Hükümsüzdür. ERCANBAĞC1 Çiçek duygunun Anne sevginin simgesidir.- Çiçek duygudur, çiçek kültürdür. Çiçek uygarlıktır. Hayat anne ile başlar. Uygar ve onurlu biryaşam çiçekle biter. Annesiz ve çiçeksiz biryaşam düşünülemez. TÜM ANNELERİN ANNELER GÛNÜ'NÜ KUTLARIZ. DÜNYA ÇİÇEKÇlLİK LİMİTED ŞİRKETİ Merkez: Güzelbahçe Sokak No: 91A NışantaşıJİstanbul Tei: (0212) 23124 85 - 24165 49 Fax- (0212) 232 6124 Şube. Valikonağı Caddesı No: 74 Nişantajv'htanbul Tei (0212) 24747 25 Meadiveköv V.D. 322 002 7779 Şük Şük'cüğüm Seni çooooook sevdiğimi biliyorsun değil mi? 1 Rahat uyu. Kızın CEREN DERİŞ Cenaze 11.5.1997 Pazar günü, Maltepe Camii'nden öğle namazını müteakiben kaldınlacaktır. Türkiye Işçi Parti'li, Sevgili Arkadaşımız, Ceren ve Evren'in annesi, ŞÜKRAN DERÎŞ'i kaybettik. Sevenlerin ve dostlann başı sağolsun. ARKADAŞLARI Cenaze 11.5.1997 Pazar günü, Maltepe Camii'nden öğle namazını müteakiben kaldınlacaktır. Romanlarınız ye ansiklopedileriniz yerinizden alınır. Tei: 554 08 04 S.S. İSTANBUL DOKTORLARICEN1VET ADASI TURİZM VT KONUT YAPI KOOPERATÎFİ'NDEN DUYLRU Kooperatıfımıan 5 Mayıs 1997 günkü Yönetım KLunılu karan ge- reğı YILLIK OLAÖAN GENEL KURUL TOPLANTISI 8 Haziran 1997 Pazar günü saat 11.00'de Osküdar HAREM Otelı'nde aşağıda- kı gündem maddelen dahilınde yapılacaktır Çoğunluk sağlanamadı- ğı durumda ıkınci toplantı 15 Haziran 1997 Pazar günü aynı yer ve aynı saatte yapılacaktır. GÜNDEM: 1. Açılış ve saygı duruşu, 2. Başkanlık Dıvanı seçimı, 3 Başkanlık Dıvanı'na Genel Kurul tuta- naklannı ımza etme yetkısı venlmesı, 4 Yönetım ve Denetım Kurul- lanrun faalıyet raporlannın, bılanço. gelır gıder hesaplannın okun- ması, tartışılması, onanması veya reddı, 5. Yönetım Kurulu ve Dene- tım Kurulu üyelennın ayn ayn ıbrası. 5 Yeni Dönem Yönetım Ku- rulu ve Denetım Kurulu üyelennın secimi, 7. Dılek ve temennıler. Saygılanmızla. YÖNETİM KURULU
İzmir Ekonomi Üniversitesi
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle