Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 11MAYIS1997PAZAR
10 DIŞ HABERLER
Arkadaşın yoksa paranla satın alIki kişi (cinsiyetleri hiç önemli
değil) bir kafeteryada oturuyor. Bir
yandan kahvelerini içip diğer
yandan da tatlı tatlı sohbet
ediyorlar. Bir tanesi saatine
baktıktan sonra ayağa fırlıyor
"Kıısura bakma ama iki saatlik
refakat sürem doldu. Daha fazla
oturmak istiyorsan daha fazla para
vermek zonındasın" diyor.
Anlatılan bir filmin karesi ya da
bir romandan alıntı değil.
Almanya'daki günlük yaşantıdan
birkesinti. lnsanlann ve özellikle
yaşlılann yalnızlığa itildiği bir
ülkede sohbet etme ihtiyaçlannı
giderme çabalan.
Gazetecilerin ya da dergilerin iş
ilanlanna baktığınızda çok ilginç
işlerle karşılaşmanız olası.
Refakatçi arayanlar ise bunlardan
yalnızca bir tanesi.
"Tekerlekli sandaheye bağü 30
yaşlarında bir erkek zaman zaman
lokanta ya da kafetervada
kendisiyle oturacak birini anyor.
Kendisine refakat edebikcek bayan
ya da erkek elemana (öğrenci tercih
ediür) saat ücreti olarak 17 DM
verilecektir."
"Yaşlı bir kadın kendisine
abşverişte yardımcı olabilecek genç
bir eleman arryor. Saat ücreti 15
DM'dir."
"Açık alan korkusu olan bir
kadınım. Tek başuna dışanya
çıkamadiğun için hava almamda
bana yardımcı olabilecek birini
anyorum. Bayan olması tercih
edilir. Saat ücreti 15 DM'dir."
Kapitalizme ilişkin yapılan
değerlendirmelerde yer alan
insanın insana yabancılaşması
denılen kavTama uygun düşen
KOLN
BARAN
GÜNGÖRDÜ
örnek bu olsa gerek. Ve ayru
zamanda Darwin'in evrim
teorisinin ekonomik ve sosyal
ilişkilere yansımasmm
izdüşümleri... Kural dışı olanlann
ya da sisteme ayak
uyduramayanlann ekonomik ve
sosyal çarİan dışına itilmesi,
yalnızlığa mahkûm edilmesi...
îşin edebiyatı bir yana benim gibi
Batı kapitalizmini sadece
kitaplardan tanıyan bin için bu tür
ilanlan görmek Amerika'yı
yeniden keşfetmek gibi bir şey. Bu
tür işlere ilişkin hikâyeleri
dinlerken bir an kahkaha atarken
kısa bir an sonra karamsar
düşûncelere dalmak hiç de bana
uzak bir duygu değıl. Bir anlık
yalnızlık duygusunun yarattığı
panikle "Benim burada ne işim var.
Hemen püımı pırtunı toplayıp
çekip gitsem ya" deyip soluğu ana
kucağında alma isteğine
kapılmadığımı söylesem yaian
olur. Bu türden duygulan benim
gibi "Üçüncii Dünya ülkelerinden"
gelen birçok öğrencinin yaşadığını
biliyorum. Ne yapalım öğrencilik
zor zenaat. Başa gelen çekilır.
Almanya'da öğrenciyseniz ve
özellikJe Avrupa Birliği'ne dahil
olmayan ülkelerden gelen
biriyseniz ve sizi ekonomik olarak
takviye edecek bir akrabanız da
yoksa, tabir caizse. ayvayı
yemişsiniz demektir. Çalışma izni
olan öğrencilerden arta kalan
düşük ücretli işleri hiç
düşünmeden kabul etmek
zorundasınız.
Parasal ihtiyaçlar, iş bulmadaki
zorluk Batı kapitalizmi karşısında
çaylakhk döneminden
entegrasyona geçişi hızlandınyor.
Yapılan işler karşısında duyulan
şaşkınlık yerini kanıksamaya
bırakıyor. Ardından bu tür paralı
ve rahat işlerden bahsedenlerin
yanında kıvranmalar başlıyor. Bir
süre ıse cesaret toplanmışsa "Ya
bana da yolunacak bir kaz
bulsana" demeler başlıyor. Demesi
kolay ama "yolunacak kaz" öyle
he demekle çarçabuk bulunmuyor.
lşin meraklısı çok, özellikle de
yabancı öğrenciler.
Unutulmaması
gereken beş anne
MOSKOVA
HAKAN
AKSAY
Bugün anneler günü. Bu geleneğın
nasıl doğduğunu, bugüne yönelik
tüketim özendümelerinı vs. fazla
önemsemiyorum. Şu yıhn anncsi
seçimlerini de - adının tüm
kışkırtıcılığma karşın - daha sakin
karşılıyorum artık. Varsın
seçsinler. Benim aklımdan geçen
beş anne bu tür yanşmalarda aday
bile gösterilmedi. Onlardan söz
etmek ıstiyorum size bu anneler
gûnünde.
BİRtNCt ANNE: 20 yıl kadar
önce evınde seminerler
düzenleyen oğlunun arkadaşlanna
kendi evlatlan gibi davranırdı.
Onlara çay ve kek yapardı.
"Kanşmayın bu işlere" diyen
gözlerle bakardı; ama hiç böyle
konuşmazdı. Bir gün oğlu
tutuklandı. Sonra işkencehaneden
çıkan kanlı çamaşırlara sildi
gözyaşını. Bir süre sonra oğlu
serbest bırakıldı. Ama akli dengesi
bozulmuştu. Manevi işkenceyle
geçen, daha doğrusu geçmek
bilmeyen aylardan sonra bir gün
oğlunu odasında kendini asmış
olarak buldu. O kederli ve zayıf
kadının hayalini bile unuttum
şimdi. Bilmem, hâlâ yaşıyormu...
İKİNCİ ANNE: Dalğasız bir deniz
gibi sakin geçen yaşamın bir
yerinde hiç beklenmedik şeyler
yaşadı. Askerdeki oğlu "kutsal"
bir partinin göbeklen yumuşak,
yürekleri taş yöneticileri
tarafindan "'enternasyonalist görev
ile" Afganıstan'a gönderildi.
Sağlık haberlerini boşuna bekledı.
Parti'ye başvurulan sonuç
vermedi. Kendini dine verdi; ama
kılise de derdine deva olmadı.
L'zun yıllar sonra "kayıp"
oğlunun "resmi ölümünü" soğuk
damgalı bir mektuptan öğrendi. O
gün bugündür üç şey onu ürpertir:
Başkalannın çocuklannı savaşlara
süren "büyük adamlar" bıten
savaşlann yıldönümleri ve 80'li
yıllann başında eli silah tutan
Afganlann esmer parmaklan.
ÜÇÜNCt ANNE: 1991 yıh
ağustosuydu. 60 yıllık diktörlükten
sonra özgürlüğü tatmış insanlar,
ilk kez yüksek mevkilerden gelen
tmirle değil, yüreklerinin sesiyle
meydanlara çıktılar. Sovyetler'in
parçalanışını başlatan darbe
girişimine karşı özgürlüğü ve
demokrasiyi korumak için banşçı
direniş başlattılar. Tankların önüne
vücutlanyla set çektileT. O sabah
oğlunu, haklı olduğunu bılerek ve
nedense hiçbir şeyden korkmadan
uğurlamıştı evinden. Kara haber
geldiğinde uzun süre anlayamadı.
inanamadı. Kım öldürmüştü?
Neden? Bu sorulara. sonraki
yıllarda genç bir mezann başında
ağlarken yenilerini ekledı: Ne
adına ölmüştü oğlu? Mafya
çetelennin ve rüşvetçilerin cint
attığı, kiralık katillerden ve
fahişelerden geçilmeyen bir
düzeni kurmak için mi feda etmişti
canını?
DÖRDÜNCÜ ANNE: Yıllar önce
kaybettiğı eşı Kafkasya'dandı.
Kendisı Rus'tu. Oğlu kanncayı
bile incıtmeyen, narin yapılı bir
"çocuktu." Nasıl oldu da onu
Grozni'ye gönderdıler; oysa daha
askerde temel eğitıminı bile
tamamlamamıştı: henüz
Çeçenistan'da ne olduğu. emırleri
kimin ve neden verdiği bellı
olmamıştı; yalnızca "2-3 günde
her şeyin biteceği ve geri
dönüleceğT söyleniyordu.
Yalandı! Dönenlenn makânıkara
tabuttu: en şanslı olanlaritollannı
ve bacaklannı yıtırmiş olarak
dönüyorlardı kentlerine. "Savaş
değil, anayasal düzenın temini"
diyordu Kremlm sözcüleri. Savaş
sayılmayan ölüm bataklığında en
az 80 bın kişi öldü. Içlerinden bıri
onun yaşamıyd], her şeyiydi.
Halbûki asker dönüşü için her şey
hazırdı: lyi bir meslek, küçük bir
ev; güzel bir yavuklu!.. Gözyaşı
pınarlan kuruyan yaşlı kadının
saçlan birkaç ayda bembeyaz
oldu.
BEŞtNCİ ANNE: Onu hiç
tanımıyorum. Geçenlerde
televizyonda gösterilen bir cenaze
töreninde fark ettim. "Ölü olarak
ele geçirilen" bölücülerin üzerine
gönderilen bir askenn anasıydı.
Kocası"'Memlekete bütün
oğullanm feda obun" derken o
sessizce ağlıyor, sanki bir şeyleri o
anda çözmeye çalışıyordu. Acaba
düşündüğü, memleketin
mutluluğu için neden pek çok
suçsuz insanın mutsuz olması
gerektığı miydı? Yoksa "Savaştr
bu; olur böyle kayıplar" diye
mantıklı latlar eden akıllı
insanlann asla anlayamayacağı bir
şeyler mi hissediyordu?
Beyrut sokaklarında Papa heyecanı
Dış Haberter Servisi - Papa II. Jean Paul, dün tarihi bir
ziyaret için Lübnan'uı başkenti Beyrufa gitti.
Hıristiyan âleminin temsilcisi, nüfusunun büyük kısmı
Müslümanlardan oluşan Lübnan'da halkın yoğun
ilgisiy le karşilandı.
II. Jean Paul, Lübnan'ı 1964 yılından bu yana ziyaret
eden ilk papa oldu. Papa 6'na Paul, 1964 yıunda fsrail'i
ziyaret etmiş. bu arada birkaç saatliğine Beyrufa
gitmişti. Papa'nın Lübnan ziyareti, iilkedeki her dinden
kesimin ilgi.sini çekhor. Lübnan nüfusunun yüzde40'ını
oluşruran, ancak sivasi nüfuzunu kaybetmiş hulunan
Hırisriyanlar. Papa'nın zharetini sabırsızlıkla
bekliyoıiardL Ülkede çoğunlukta bulunan
Müslümanlar ise, dünya ülkelerine "istikrar
görüntüsü" vermek amacıvla Papa'nın ziyaretine
olumlu bakıyoıiar.
Yeni şarkılar
ve yeni şiirler
ESSEN
GÜRAY
ÖZ
Essen'de kiraz ağaçlan nihayet
çiçek açtı. Güneşle birlikte var
olmayı beceren ve arada bir
caddeleri temizleyen yağmurun
temiz esintisi neşeli bir şarkı
gibi dolaşıyor yüzümde.
Fçimdeki ruh sıkmtısından
kurtulmak için duyduğum derin
istekle yürüyorum. Birazdan
akşam olacak ve ben ışıklann
içinde yüzen şehre ineceğim.
Beni artık sevmeyen sevgilimi
çoktan unuttum gitti. Solgun
yüzümde birkaç kınk iz kalmış
olsa da artık ben yeni bir şiir
istiyorum. Yeni bir şarkı, yeni
hir hıkâye bulmak için
dolaşırken şehrin
meydanlannda, eski aşklardan,
kınk dünyalardan, en derin
hayal kınkJıklanndan hiç zevk
almamış, bir tortuya dönüşmüş
insan kahntılan görmek
istemiyorum artık. Diri, uçan,
neşeli bir şeyler. umutlu
bakışlar, sinema önlerinde bahar
dalı gibi genç kızlar görmek
istiyorum ben. Gazetelerde iyi
haberler olmadığını bildiğim
için, okumuyorum onlan:
televizyon kanallannda kan ve
çığlık egemen olduğu için
bakmıyorum onlara. Suskun
dilim konuşursa, kötü şeyler
çıkacağını bildigim için beni
dinlemeyen hançeremden,
konuşmuyorum; yazıyorum
yalnızca. Bilgisayarla benim
aramda gizli bir anlaşmanın
uyulması zorurüu bir hükmü
varrruş gibi davranıp kötü
kelimelerden uzak duracağım.
Eğer tuşlardan dökülürse böyle
kelimeler, bir vuruşta yok
edeceğim onlan. Umutsuz,
sıkıntılı şiirlerle dolu defterimi
çoktan kapatıp çantama
yerleştirdim. Kışlık
gömleklerimi astım dolabıma.
En uçan kravatımı taktım
bugün. Pencereyi ardına kadar
açıp biraz serin de olsa temiz
havayı ciğerlerime çektım. . .'.i>,
Sonra karanlığın ağır ağır indiği
akşamın koynuna, uzaktan ateş
böcekleri gibi yanıp sönen şehre
doğru yürüdüm.
Ama şehir her zamanki
kişiliksiz haliyle karşıladı beni.
Ben nasıl istiyorsam öyle
olmaya hazır, ben ne istiyorsam
onu yapmaya razı. Oysa ben
direnen şehirlerden hoşlanınm.
Sevgisi yalan olmayan, riyakâr
ışıklarla kendini gizlemeyen,
esrarengiz maceralannı benimle
bir suç ortağı gibi paylaşan
şehirleri severim ben. Benim
tutkun olduğum şehirler, köşe
başlannda içinde kaybolunacak
hikâyeleriyle meşhurdurlar:
u
Gel bakahm ihtiyar delikanh"
diye seslenir. "ruhlanmızm
dehşetü kavgasına hazuia
kendini" diye fısıldarlar bana.
Şu köprüden bir yaz akşamı
kendini sulara bırakan bedbaht
Nurinnisa'nın hikâyesini
duydun mu sen hiç? Gel,
çekinme, şu karanlık ve dar
sokaktan gir, kapısı yan arahk
evde olup bitenlere bak. Orada
daha birkaç dakika önce bir aşk
cinayeti işlendi. Kıskançhktan
deliye dönmüş bir N'ecdet,
kıskanıldığı için mutlu. ama eli
silahlı öfke karşısında derin
korkular içinde yalvaran bir
Hüsniye'yi ve sonra tabii
kendini de vurdu. Sokak bu
cinayeti çabucak ruhunun
derinlüderinde gizledi. Kimse
görmedi o yüzden. Hayır!
Hayır! Bunlan yazmam
gerekmiyor bugün. Ben bugün
bu kişiliksiz şehre başka
umutlarla indim. Sahte de olsa,
geçici de olsa neşemi
kaçırmayacak, olsa olsa benim
hikâyemle biraz şaşıracak,
benim hikâyemle bezgin
çehresinde ışıklar yanıp sönecek
bir dost, ölüme doğru hiç
değilse neşeyle, kahramanca
yürüyen insanlann şarkılar
söylediği, kendime göre bir köşe
bulacağımdan eminim.
Hayır, ama yine olmadı; elimi
sürmesem de iri puntolanyla
gazetelerin başlıklan gözümün
içine girdi. Dortmund'da yanan
evin resmi. Krefeld'de kansını
ve çocuklannı yaktığı iddiasıyla
tutuklanan baba, Lahey'deki
yangın, hepsi, hepsi
hızlandınlmış bir film gibi
döndü beynimin içinde. Türkiye
Araştırmalar Merkezi'ndeki
odamda, pencereden çiçek
açmış kiraz ağacına bakarken
ben, biraz önce bilgisayardan
akıp giden, Türklerin ekonomik
güçlerindeki değişimleri
gösteren tabloyla iç içe geçti
gördüğüm yangınlann alevleri.
Yabancı düşmanlıklan, iki arada
kalmış bir toplumun, hâlâ bin
yıllık alışkanhklannın
sıkıntısında panikleyen
bireylerinin çılgınlıklan yürüdü
üstüme doğru. Gazetelerin
sansasyon merakından, tiraj
kavgasından kaynaklanan ve
uyumu değil uyumsuzluklan;
kavgayı kışkırtan yayınlan artık
dursa olmaz mı? Ah, yetmez mi
birbirimizi yediğimiz? Doğru,
çok farklıyız birbirimızden: ama
aynı olanlar değil. farklı olanlar
renklendirmez mi hayatı?
Sıkmtılanmızı, sevinçlerimizi,
hüzünlerimizi değışsek
birbirimizle zaman zaman
ne iyi olurdu. Beyaz bir
otpmobilin farlannda bir an
kamaşan gözlerim, uzaktaki
tramvay durağında, hareketsiz
duran insan gölgelerine takıldı.
Gölgelerin orada kaldığını,
ama insanlann çoktan neşeli
yerlere doğru uzandıklannı,
anlamsız duraklardan çekip
gittiklerini düşündüm.
Uzgün gölgelerin, çaresiz;
yaşanması gereken tatsız
hayatlan yaşamaya mahkûm
olduklannı geçirdim aklımdan
hüzünle. Silik, solgun, kül
rengindeydi hepsi, boşuna
yaşanmış içi boş maceralann,
hiç kimseyi gerçekten
sevmemiş, hiç kimseyi
özlememiş, bir ömrü
öylesine yaşaytp
gitmişlerin gölgelenydiler.
Boş caddede ağır ağır
yürürken ben, akşamın
erguvan rengi
binalann pencerelerinde
yansıdı. Bir kırlangıç şimşek
gibi bir kavısle firladı
yeryüzüne doğru, yüreğimle
birlikte. Pek "mukassi"
görünen bir meyhaneye
girdim, "mutluluklar"
BILKENT UNIVERSITESI HAZIRLIK OKULU
ÖĞRENCİ ALINACAKTIR
Bilkent Üniversitesi Hazırlık Okulu, üniversite kampusu içinde yer
alan ve ortaöğretim derslerinin yanında müzik ve sanat alanlarına
ağırlık veren bir ortaöğretim kurumudur. Yükseköğretim Kurulu
kararı ile üniversiteye bağlı olarak kurulan okulun eğitim
programları Milli Eğitim Bakanlığı tarafindan kabul edilmiştir.
1997-1998 öğretim yılı için Orta Hazırlık, Orta 1, Orta 2, Orta 3
ve Lise 1 sınıflarına öğrenci alınacaktır. Öğrenci seçme sınavı 7-8
Haziran 1997 günlerinde yapılacaktır.
İlgilenenlerin 15 Mayıs 1997 Perşembe gününden itibaren Kayıt
Kabul İşleri Müdürlüğü'ne başvurarak ilgili formları doldurmaları
ve sınav ücreti ile birlikte 5 Haziran 1997 Perşembe günü mesai
saati bitimine kadar teslim etmeleri gereği duyurulur.
Kayıt Kabul İşleri Müdürlüğü, Bilkent Üniversitesi Hazırlık Okulu
Doğu Kampusu, Bilkent 06533 Ankara
Telefon: (312) 266 49 61 Faks: (312) 266 49 63
(312) 266 49 62 e-mail: school@bups.bilkent.edu.tr
KUYUCAK ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ İLAN
Esas: 1996/381
Davacı Naıme Susar vekilı tarafindan davalı Sevdan Susar aleyhıne mahkememizde
açılan boşanma davasının yapılan açık yargılaması sırasında vanlan ara karan gereğin-
ce: tzmır ili Konak Tepecık Mahallesi Cılf. 09779. Sayfa: 47, Kütük Sıra No: 2665 nü-
fusa kayıth olup, Kuyutak ılçesi Başaran kasabası Zafer Mahallesi'nde oturur davalı Ali
oğlu Bahriye'den olma 1934 d.lu SEVDAN SUSAR'ın tebligata yarar açık adresi tüm
aramalara rağmen tespit edılemediğınden duruşma gününün ve dava dilekçesinin ilanen
tebliğıne karar verildiğınden duruşma günü olan 13.05.1997 günü saat 10.00'da delil ve
belgeleri ile birlikte Kuyucak Adliyesı'nde hazır bulunmanız, hazır bulunmadığınız ve-
ya kendınızi bir vekille temsil ettirmedığiniz takdirde HUMK'nin 509 ve 510. maddele-
ri uyannca duruşmaya yokluğunuzda devam edıleceğı ve karar verilecegi, dava dilekçe-
sı ve duruşma günü teblıği yenne kaim olmak üzere ilanen tebliğ olunur. 27.3.1997.
Basm: 14801
ANNENİZE EN GÜZEL HEDİYE;
YAŞANACAK BİR ÜLKE...
Anneler Günû nde annenlzc jreşll bir
TOrMja Için bir küçûcük umut hedtyc
ttSn.>£fr fldan dUctirln...
Gefin TEMA'ya. fidanınız Içtn yapaca^ımz
nenc actna hazuianmrş
bir serttfika «Ereim. Ya da düersemz banks
dekontunuzu faksiayın. serbfiKanu daha
sonra postayta Jaşan
Unutmayın. en güzel bedrye yaşanacak bir
ûltadir..
TÛRKİYE ÇÖL 0LMASIN
E
FMnta»fl«»J»0nıtr I
aVKh I
2 2»3 78 16-142 F>kı: 281 11 32 I
Ton.lld.dUllfef1KM I
0 212 2B3 51 69 I
»t »ot«ı vtıuııııı idtum »»«n
Çayır Çımen Sk Emlak Kredı Blokları A-a Bi D 10 1 Levent/lstanbul
Bankj Hesap No Vakıfbank MecıdıyekSy 201 7919
TEŞEKKUR
Oğuz'umuzu uğurlarken
OGUZ ATAK
"OZZY"
1955 -
Desteklerini
esirgemeyen,
acımızı paylaşan tüm
dostlanna, dostlanmıza
ve hissettikJerimizi tüm
Türkiye'ye duyuran basın
mensuplanna ve yayin
kuruluşlanna teşekkür
ederiz. Minnettanz.
AİLESİ
Nüfus cüzdanımı, AÖF öğrenci kimlığimi ve l.Ü. formasyon
kimlik kartlanmı kaybettim. Hükümsüzdür.
BAŞAK KÜÇÜKDOĞAN
Nüfus cüzdanımı kaybettim. Hükümsüzdür.
ERCANBAĞC1
Çiçek duygunun
Anne sevginin simgesidir.-
Çiçek duygudur, çiçek kültürdür.
Çiçek uygarlıktır.
Hayat anne ile başlar.
Uygar ve onurlu biryaşam çiçekle biter.
Annesiz ve çiçeksiz biryaşam düşünülemez.
TÜM ANNELERİN ANNELER GÛNÜ'NÜ
KUTLARIZ.
DÜNYA ÇİÇEKÇlLİK
LİMİTED ŞİRKETİ
Merkez: Güzelbahçe Sokak No: 91A NışantaşıJİstanbul
Tei: (0212) 23124 85 - 24165 49 Fax- (0212) 232 6124
Şube. Valikonağı Caddesı No: 74 Nişantajv'htanbul
Tei (0212) 24747 25 Meadiveköv V.D. 322 002 7779
Şük Şük'cüğüm
Seni çooooook sevdiğimi
biliyorsun değil mi?
1
Rahat uyu.
Kızın
CEREN DERİŞ
Cenaze 11.5.1997 Pazar günü, Maltepe Camii'nden
öğle namazını müteakiben kaldınlacaktır.
Türkiye Işçi Parti'li,
Sevgili Arkadaşımız,
Ceren ve Evren'in annesi,
ŞÜKRAN DERÎŞ'i
kaybettik.
Sevenlerin ve dostlann başı sağolsun.
ARKADAŞLARI
Cenaze 11.5.1997 Pazar günü, Maltepe Camii'nden
öğle namazını müteakiben kaldınlacaktır.
Romanlarınız ye ansiklopedileriniz
yerinizden alınır.
Tei: 554 08 04
S.S. İSTANBUL DOKTORLARICEN1VET ADASI
TURİZM VT KONUT YAPI KOOPERATÎFİ'NDEN
DUYLRU
Kooperatıfımıan 5 Mayıs 1997 günkü Yönetım KLunılu karan ge-
reğı YILLIK OLAÖAN GENEL KURUL TOPLANTISI 8 Haziran
1997 Pazar günü saat 11.00'de Osküdar HAREM Otelı'nde aşağıda-
kı gündem maddelen dahilınde yapılacaktır Çoğunluk sağlanamadı-
ğı durumda ıkınci toplantı 15 Haziran 1997 Pazar günü aynı yer ve
aynı saatte yapılacaktır. GÜNDEM: 1. Açılış ve saygı duruşu, 2.
Başkanlık Dıvanı seçimı, 3 Başkanlık Dıvanı'na Genel Kurul tuta-
naklannı ımza etme yetkısı venlmesı, 4 Yönetım ve Denetım Kurul-
lanrun faalıyet raporlannın, bılanço. gelır gıder hesaplannın okun-
ması, tartışılması, onanması veya reddı, 5. Yönetım Kurulu ve Dene-
tım Kurulu üyelennın ayn ayn ıbrası. 5 Yeni Dönem Yönetım Ku-
rulu ve Denetım Kurulu üyelennın secimi, 7. Dılek ve temennıler.
Saygılanmızla. YÖNETİM KURULU