23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
3 NİSAN 1997 »ERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA EKONOMÎ Ozelleşfirme Yasası iptal yolunda • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Anayasa Mahkemesı. PTT'nin T'sinin satışının iptali için yapılan başvuruda anayasaya aykınlığını saptadığı Ozelleştirme Yasası'nın değer tespiti ve ihale usullerine ilişkin hükümlenn iptalini esastan görüşmeyi kararlaştırdı. Yüksek mahkeme, Emekli Sandıgı ve Sosyal Sigortalar Kunımu'nun taşınmazlannın satışının iptali başMirusunu da esastan inceleyecek. Özelleştirme göriişmeleri • ANKARA (Curahuriyet Bürosu) - TBMM Genel Kurulu'nda ozelleştirme uygulamalanna ilişkin yasada, Anayasa Mahkemesı'nın iptal karan doğrultusunda değişiklik öngören yasa tasansmın tamamı özerindeki görüşmeler tamamlanarak maddelenne geçildi. Tasan üzerinde yapılan eleştınleri yanıtlayan Devlet Bakanı Ufiık Söylemez, "Ozelleştirme bir tercih değil, yasayla yüriimesi gerekli olan bir reformdur" dedi. Uluslararası dolandırıcılık • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Avustralya'da bulunan ANZ Bank'tan (Avusturalya Yenı Zelanda Bankası)4 mılyon Avustralya Dolan'nın Türkiye Merkez Bankası'na havale edilmesi ile ilgili bir ihban değerlendiren Ankara Emniyet Müdürlüğü Mali Şube ekıpleri, uluslararası bir dolandıncılığı ortaya çıkardı. Olayın karapara aklanması olabıleceği ihtimali üzerine başlayan operasyonda, Türkiye"de Kamil Mutlu ve Mehmet Aşkit gözaltına alındı. Şebekenin dığer üyeleri olduklan öne sürülen Kader Aslan ile Ali Şen'in de alımiıklan bildinldi. Turîzmciler bankacı oluyor • Ekonomi Servisi- Türkıye Seyahat Acentalan Birliği'nin yaptırdığı bir araştırmaya göre, Türkiye'de 9 bankanın dogrudan ya da katılım yoluyla turizm alanında yatınmlan olduğu, bu konuda faaliyet gösteren birçok kuruluşun da özelleştirilen bankalara talip olmak ya da banka kurmak yoluyla bankacılık sektörüne adım attığı açıklandı. TÜRSAB Başkanı Talha Çamaş, bankacılık sektörünün turizm ile buluşmasını "Geç kalmış ama olumlu bir gelişme" olarak yorumladı. Nıracatta KDV kolaylığı • ANKARA (ANKA) - Maliye, imalatçı olmayan firmaların sektörel dış ticaret şirketlerine (SDTS) özel finans kurumlannın da ihracatçı firmalan ihraç kaydıyla yaptıklan mal teslimlerinde de KDV'ye "tecil-terkin" uygulanacağını bildirdi. KDV Yasası uyannca, ihraç edilmek koşuluyla imalatçılar tarafından teslim edilen mallara ait KDV, ihracatçılar tarafından ödenmıyor. TŞAŞta tekliff süresi doluyon • ANKARA (ANKA) - TEDAŞ'a bağlı elektrik dağıtım müesseselerinin işletme hakkının devrine ilişkin ihalede teklif verme süresi bugün doluyor. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada. söz konusu ihale için verilen tekliflerin aynı gün firma yetkilileriyle basmın önünde açılacağı bildirildi. Kardemir üpünlerine zam • ZONGULDAK (AA) - Karabük Demir Çelik ^Fabrikası ürünlerine, zam yapıldı. Ton başına yuvarlak demır ve profillere l 'er milyon, piklere 500"erbin. kütüklere 900"er bin. kok ve yan ürünlerine ise 500'er bın lira zam yapıldı. Uluslararası Para Fonu soğuk davranmca hükümet kredi anlaşması istemekten vazgeçti IMF'den yeşil ışık yok• Anlaşma yapmayı kabul etmeyen IMF ile Türkiye'nin dış kredi olanaklannı tıkamamak için 3 yıllık orta vadeli program için "olumlu not" verilmesi konusunda uzlaşıldığı kaydedildi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Hükümet. Uluslararası Para Fonu'nun (IMF) anlaşma yapılmayacağı yönündeki kesin mesajı üzerine, bu yönde. yanıtı "ret" olacak bir istemde bulunmama karan aldı. Anlaşma yapmayı kabul etmeyen IMF ile Türkiye'nin dış kredi olanaklannı tıkamamak için 3 yıllık orta vadeli program için "olumlu not" verilmesi konusunda uzlaşıldığı kaydedildi. Devlet Bakanı Ufuk Söylemez de "Stand-by söz konusu değil. Yalnızca rutin inceleme vapılacak" dedı. Yıllık olağan incelemelerini yapmak üzere Türkiye'de bulunan IMF heyeti. iş çevreleri ve bürokrasi ile görüşmelere başladı. Yetkililer, IMF'nın yaklaşık l aydır Türkiye ile bir anlaşma yapılmayacağı yönünde mesaj verdiğini anımsatarak "Hükümet de IMF'den anlaşma isteminde bulunmama karan aldı" dediler. Yetkililer IMF'nin yıllık olağan incelemesi çerçevesinde. makro ekonomik dengeler, bütçe gerçekleşmeleri. Merkez Bankası bilançosu ve para piyasalanndaki kriterler ile hükümet uygulamalannı inceleyeceğini belirtirken "Heyet incelenıelerinden sonra hazırlavacağı raporu mayıs ayında toplanacak IMF yönetimine iletecek. IMF, yeni bir uygulama ile Türkiye ekonomisi ve hükümetin sunacağı orta vadeli program için bir not açıklayacak" dediler. Yeni not yöntemi IMF'nin not uygulamasının yeni bir yöntem olduğunu belirtirken de "Bu Türkiye'nin dış kredi olanaklarının tıkanmaması için uygulanacak. IMF, anlaşmaya gitmeyerek kendisini bir vükümlülük altına almayacak. Ancak notla bir güvenüirlik mesajı verecek" değerlendirmesini yaptılar. Devlet Bakanı Söylemez de dün '•Engelli Bireylerin İstihdam Sorunları ve Korumalı İşyeri Projeleri" konulu panelden önce gazetecilere yaptığı açıklamada. IMF ile yeni bir stand-by kredi anlaşması yapılmayacağını, anlaşma olasılığının olmadığını açıklayarak şunlan söyledi: "IMF'ye, ekonomide makro dengelere hâkim olduğumuzu, Türkiye'nin büyümeyi sürdürdüğünü, ihracatın arttırıldığını, dövizin bol olduğunu, rezervlerin yeterli olduğunu anlatacağız ve uluslararası kredibilitenin devamını isteyeceğiz." Söylemez, hazırlanan orta vadeli programın taslak olduğunu ve IMF ile tartışüacağım da belirtirken "Biz bu taslak üzerinde prensip görüşmesi yapacağız. Nisan sonunda ABD'ye Inter Comite toplantıları için gideceğim. Orada görüşmeler sonuçlanacak" dedi. KDV arttırımı mesajı IMF Başkan Yardımcısı Stanley Fischer. dün Radikal'de yayımlanan demecinde, Türkiye'de öncelikle bütçe açıklannın kapatılması gerektiğini ve bu yöndeki uygulamalann açıkça ortaya konması gerektiğini vurguladı. Fischer, "Bu, KDV oranlan arttınlmasıyla mı harcamaların azaltılmasıyla mı yoksa bunların bir karışımıyla mı sağlanır, hepsi görüşülmeli" dedi. Maaşların 15'inde ödenebilmesi için ek zam kararnamcsinin im/alanması gerekiyor. Ek zumlar için son gün ANKARA (Cumhuriyet Bü- rosu) - Hükümete. kamu çalışan- lannın maaşlannda \ e özlük hak- lannda iyileştinne yapmak üze- re yetki veren yasanın süresi bu- gün doluyor. Maaşlara ek zam ve- rilmesine ilişkin kararnamenin bugün yayımlanması gerekiyor. Hükümete. geçici olarak kamu görevlileri ile ilgili yasalarda ka- rarname ile değişiklık yapma yet- kisi veren 28 Aralık 1996'da çı- kan yasa 3 Nisan 1997 tarihine ka- dar geçerh. Maliye Bakanı Abdüllatif Şe- nerŞener, memura ek zam karar- namesiyle ilgili bir sorun olma- dığını söyiedi. Dün akşam Baş- bakanlık'tan çıkarken gazeteci- lerin, "Çiller kararnemeyi onay- ladı mı"sorusuna, "Bilemivo- rum. Onu Başbakanlık takip ediyor" yanıtını veren Şener, ka- rarnamenin yetişeceğini de kay- detti. Tüm memur \e memur emeklilerinin maaşlannda yüzde 18 ile yüzde 44 oranlan arasında zam vapılacak. Maaş zammı oranlan vaizler- de yüzde 44, profesörler, hâkim- ler, valiler ve kaymakamlarda yüz- de 40, öğretmenlerde yüzde 18 düzeyinde tutuldu. Aynı kararna- mede, polislere, 25 ocaktaverilen yûzde 20 dGZeyindeki ek zam dı- şihda yüzde 5-6 oranlannda ye- niden maaş artışı sağlanacağı bil- dirildi. Kararnamelenn geçmişe dönük olarak çıkanlamaması ne- deniyle, maaşlarda 1 ocaktan ge- çerli olacağı bildirilen zamlardan doğan 3.5 aylık farklar, 15 nisan- da "ikramiye" olarak ödenecek. Kararname taslağında, özel- likle RP'nin genel müdürlük kad- rolanna yerleştirdiğı. ancak me- muriyet süreleri yetmediği için "vekil" olarak atanan persone- lin maaşlanna getinlen sınırla- malarkaldınldı. Kamu çalışanlannın maaşlan- nı düzenleyen yasaya göre. gö- revlerinı vekâleten yürütenlerin maaşı, 1. derecenin 4. kademesin- deki bir mermırun maaşmdan da- ha "yülesek olamiyor. Ek'inaaş zammını düzenleyen kararname taslağında, bu yasa maddesi kal- dınlarak vekâleten görev yapan- lann aylıklanndaki sınırlamalar da kaldınldı. Kararnameye yalnız- ea DYP lideri Tansu Çiller'in im- za atmadığı öğrenildi. 500 bini aşkın işçi için pazarlık başlıyor BANU SALMAN ANKARA - Türk-lş'e bağlı sendikalann örgütlü olduğu 25 ış- kolundan 11 'inde, ortalama ücret- lerin 35 milyon liranın altında ol- duğu saptandı. Türk-İş'in, taban üc- retlerin 35 milyon liraya çekilme- si, üzerine 15 milyon lira seyyanen ve ilk 6 ay için de yüzde 45'lik zam verilmesi önerisinin kabul edilmesi durumunda, asgari ücret düzeyinde yapılacak artış oranı yüzde 326'ya ulaşırken, 35 milyon İira ücret alanlarda artış oranı yüz- de 107 düzeyinde gerçekleşecek. Demiryol-tş ve Şeker-lş'in dü- şük ücretli zamma imza atmasının ardmdan kamudakı 500 binin üze- rinde işçiyi ilgilendıren toplusöz- leşmelerin tek elden vürütülmesi için oluşturulan Türk-lş Koordrnas- yon Kurulu. REFAHYOL hükü- metine en düşük brüt çıplak üc- retin 72.5 milyon liraya çıkanl- masını öngören bir öneri sundu. Türk-tş'in, 2 yıllık kayıplann gi- derilmesi için yüzde 136-148 ora- nında zam öngörmesine karşın, Demiryol-lş ve Şeker-lş"in söz- leşmesine göre ücretlerde yüzde 58.7'lik artış gerçekleşti. Şeker- lş'in 28 bin 500 işçi adına imza- ladığı yüzde 15'lik iyileştirme üze- rine ilk 6 ay için yüzde 38'lik zam öngören sözleşmeyle, ortalama brüt çıplak ücret 37 milyon 64 bin liradan 58 milyon 821 bin liraya yükselirken, 40 bin üyeli Demir- yol-tş'in de 39 milyon lira olan ortalama brüt çıplak ücreti 61 mil- yon 893 bin liraya yükseldi. Türk-lş'in en düşük brüt çıplak ücretin 72.5 milyon liraya çıkanl- masını öngören önerisinin kabul edilmesi durumunda ıse, brüt çıp- lak 17 milyon 10 bin lira olan as- gari ücretli bir işçiye verilecek zam oranı yüzde 326'ya ulaşırken; za- ten 35 milyon lira ücret alanlarda bu oran yüzde 107'ye düşecek. Türk-tş'in taban ücretin yüksel- tilmesı için sinır olarak belirledi- ği 35 milyon liranın üzerinde alan- larda ise, artış oranı daha da dü- şecek. Türk-İş'in önerisinin kabulü durumunda, ortalama ücreti en yüksek işyeri olarak belirlenen Tez Koop-lş'e üye 40 işçinin bulundu- ğu Amele Birliği'nde ortalama brüt çıplak ücret, 55 milyondan 101 milyon 500 bin liraya çıka- cak. Bu durumda, ortalama ücret- ler üzerinden yapılan hesaplama- ya göre, en düşük artış oranı yüz- de 84 olarak gerçekleşecek. En düşük ortalama brüt çıplak ücret- le en yüksek ortalama brüt çıplak ücret arasındaki fark 37 milyon 990 bın liradan 29 bin liraya dü- şürülecek. Türk-lş, kıdem zammının her yıl için 345 bine, sosyal yardım zammının 815 bin liradan 2 mil- yona, yemek parasınm 35 bin li- radan 150 bine çıkanlmasını isti- yor. ÇIFTÇİ DOSTU /SADULLAH usuMt Paralarııııız Amerikan Çiftçisine T ürkiye önemli birtanm ül- kesi. 1980'e kadar gerek hayvancılık, gerekse ta- rımda büyük gelişmeler olmuş. Cumhuriyetin kuruluşun- dan bu yana her yıl gurur verici sonuçlar alınmış. Ekim alanları sürekli genişlemiş, verimler art- mış. Hayvancılıkta adeta patla- ma yaşanmış, ovalarımız, ana yollarımız, dere kenartanmız kü- çük ve büyük baş hayvanlardan geçilmez hale gelmişL Ancak 1980'den sonra Türkı- ye'ye yayılan bazı uğursuz eller, bütün gelişmeleri durdurmuş ve harta, işlerin tamamen tersine dönmesine neden olmuş... Şim- di o hale gelmişiz ki eger tarım ürünleri ithalatı yapmazsak hal- kımız aç kalacak... Kimin aklına gelirdi ki önem- li birtanm ülkesi olan Türkiye, gü- nün birinde "mısır" ithal etmek zorunda kalacak. Yıllardan beri Amerika'dan veya başka ülkeler- den mısır ithal ediyoruz. Böyle- ce hem döviz kaynaklarımız eri- yor hem de kendi çittçımizden esirgediğimiz paralan 10 kat faz- lası ile yabancı ülkelerin çiftçile- rine hediye ediyoruz... Evet. Türkiye'nin yıllık 2 mil- yon 700 bin ton mısır tüketimi var. Üretimimiz ise 1 milyon 900 bin ton civarında. Açığımız 800 bin ton kadar. Demek ki Türkiye bu kadarcık mısırı üretemeyecek hallere düşmüş. Şimdi dünya- nın bir ucunda sayılan Ameri- ka'dan mısır ithal ediyoruz. Bu hallere düşmekten daha utanç verici bir durum olabilir mi? Türktanmının bu hallere duş- mesinin sorumlusu 1980'den sonra iş başına gelen hükümet- lerdir. Ozellikle darbeciler, Tur- gut Özal, Tansu ÇillerTürk çift- çisıni perışan etmiştir. Şimdi de Başbakan Necmettin Erbakan. Özal'ları. Çiller'lerı bılearatacak kadar kötü bir tanm politikası iz- lemektedir. Çiftçi kösteklenmese... Iktidar partileri ve iş çevrele- ri Türk tarımının ve hayyancılığı- nın kötü gidişinde çiftçimizi so- rumlu tutmaya çalışıyor. Hemen hemen her özeî toplantıda çift- çimizi bilgisizlik, beceriksizlik ve hatta tembellikle suçlayanlar çı- Tarım ülkesi olan Türkiye'nin mısır ithal etmek zorunda kalacağı kimsenin aklına gelmezdi. kıyor. Tarımı kurtarmak için çift- çimizin eğitilmesi gereğinden dem vuruluyor... Eğitime hiç kimsenin bir diye- ceği olamaz. insanlann her dö- nemde bilgilenmeye ıhtiyacı var- dır. Çiftçiyi eğitmek ve yeni şey- ler öğretmek için başlatılacak bir harekete kimse karşı çıka- maz. Bu haksız suçlamaları ya- panlarasormakgerekir. Hükümet çiftçiyi bilgilendirmek için bir se- ferberlik başlattı da karşı çıkan mı oldu? Hükümet tanm politikalanna bir çekidüzen versin. Avrupa ve Amerika ülkelerinde olduğu gi- bi çiftçisini desteklesin. Özel sektörün sömürüsüne karşı ko- ruyucu önlemleri alsın. Fiyat ilan ederken maliyetinin üstünde çift- çiye de birkaç kuruş geçim ve ge- lişme payı bıraksın. Türk çiftçı- sinin arkasından kimse yetişe- mez. Yılda değil 2 milyon 700 bin ton, 5 milyon ton bile mısır üre- tir! 5 Nisan Kararlan ile mısır, ta- mamen destekleme dışı bırakıl- dı. Zaten ondan önce de elle tu- tulur bir destekleme yoktu. Sa- dece az veya çok bir fiyat veril- mesi yeterli görülüyordu... Buna rağmen mısınn destekleme dışı bırakılması daha da büyük fela- ket oldu... Hükümetler mısıra öylesine düşük alım fiyatları verdiler ki in- sanın çiftçinin neden ekmediği- ne değil, neden ektiğine şaşma- sı gerekir... 1996 yılında bir kilo mısınn üreticiye maliyeti 18 bin 350 lira olarak tespit edilmişti. Hele yüksek faizli kredilerle ça- lışan çiftçilerin maliyeti, 20 bin li- rayı geçiyordu... Üreticiler vurgun yedi Çiftçi kuruluşları bu maliyeti bıldikleri için mısıra 24 bin lira fi- yat istediler. Ama ne yazık ki hü- kümet, 1996yılıürünü mısıra 16 bin lira verdi. Her ay 500 lira ar- tışla bu rakam 18 bin 500 liraya kadar çıktı. 16 bin lira fiyatı du- yan mısır üreticileri beyninden vurulmuşa döndüler. Üretim böl- gelerinde kızılca kıyamet kop- tu. Hükümete ve siyasilere tep- kiler yoğunlaştı. Ama sonuçta, değişen bir şey olmadı. Bundan önceki yıllarda da böyle olmuş- tu. 1980 yılından sonra iş başı- na gelen hükümetler diğer ta- nm ürünlerinde olduğu gibi mı- sıra da çok düşük fiyatlar vermiş- lerdi. Aslında siyasetçilerin bilme- dikleri bir şey vardı. Üreticiler mısırı para kazanmak için değil, çaresizlikten ekiyorlardı. Nite- kim, 1993 yıllında 2 milyon 500 bin ton olan üretim 1994 yılında 1 milyon 850 bin tona, 1995 yı- lında da 1 milyon 900 bin tona kadar geriledi. 1996'da üretim 1 milyon 900 bin tonda kaldı. Bu nedenle 1995 yılında 650 bin ton, 1996 yılında da 456 bin ton mısır ithal etmek zorunda kaldık. Bu yılki açığımız ise 800 bin ton civannda olacak... 1997 yılının daha ilk üç ayı dolmadan ithalatımız 260 bin tona ulaştı. Demek ki 1997 yılında Ameri- kan ekonomisine ve Amerikalı çiftçilere. Türk çiftçisinin ve Türk ekonomisinin sırtından en azın- dan 20 trilyon liraya yakın bir destek yapmış olacağız... Çok değil. bu paranın 2 veya 3 trilyon lirası ile kendi üreticimi- zi desteklemiş olsaydık, Türkiye mısır ithalatçısı bir ülke olmak- tan çıkar, ihracatçı bir ülke hali- ne gelirdi. Yüz binlerce mısır üre- ticisi Türk ailesi de para sıkıntı- sından kurtulur, refaha erişirdi... Tabii Türk ekonomisi de sıkıntı- lara düşmezdi... Eldeki mısır ne olacak? Mısır için bütün umutlar GAP'a bağlanmıştı. Ne yazık ki o böl- gede de hava koşullan nedeni ile iyi sonuç alınamadı. Mısır tam kardeşleme dönemine girdiğı za- man aşırı sıcaklar yüzünden ge- reken döllenme olamıyor ve ve- rim düşüyor!.. Amerika'dan mısınn tonunu 130 dolara alıyoruz. Navlun be- deli, liman masrafları, banka iş- lemleri, gümrük vergileri ve it- halatçı kân derken mısınn piya- saya çıkışı 200 dolara yaklaşıyor. Böylece kılosu 25 bin lirayı ge- çiyor... Türk üreticisi ise 24 bin liraya mal ettiği mısırım ancak 17 ile 18 bin liraya satabildi. Şu anda elinde mısın olan üreticiler ise malını satacak yer bulamıyor. TMO bazı bölgelerde "Dûk- kânı aıiıkkapattık" diye mal al- mıyor... Üreticiler, ithal mal gel- diği için tüccarın yanına sokula- mıyor. Adana'da bir ara 21 bin liradan mısır satışları oldu, ama Adapazarı'nda üretici aylardan beri belki fiyatı artar diye beklet- tiği mısınnı satacak yer bulamı- yor... Verilen bilgiye göre Adapa- zan'ndaki üreticilerin depoların- da en azından 250 bin ton civa- rında mısır var!.. Ama gemiler dolusu ithal mısır gelmeye baş- ladığı için Adapazan'ndaki üre- ticilerin kapısını çalan yok!.. Şimdi, üreticinin elinde bulu- nan bu mısırlar ne olacak? Top- rak Mahsulleri Ofisi alsa bile ka- rarname gereği 18 bin 500 lira- dan fazla fiyat vermesi mümkün değil... ithal mal geldiği içintüc- car, mısır almaya yanaşmıyor... 1997 yılı yeni mısır üretimi nere- deyse başlayacak. Üreticilerin cebinde mazot, gübre alacak parası yok... Eski borçlannı öde- yemediği için kredi bulamıyor. Tefecilerde ise faiz oranlan yüz- de 600'lere, 750'lere dayanmış... 1997 yılı ürününün tahmini ma- liyet hesaplan yapılmış... Maliye- tin Sakarya bölgesinde 37 bin li- ranın altına, Çukurova bölgesin- de de 36 bin liranın altına dûş- meyeceği şimdiden belli olmuş... Sakarya Ziraat Odası Başka- nı Hikmet Karabayır bu konu- da şöyle yakınıyor "Hükümet kendiçiftçisini dışlıyor. Yeterli fi- yat vermediği için mısır üretimi düşüyor. Ardmdan ithalatyapa- rakkendi üreticisini vuruyor. Ame- rika'dan gemidolusu mısıriarge- liyor. Ama Adapazarı'nda üreti- cinin elinde 250 ile 300 bin ton mısır alıcı bekliyor... Alan yok... Bu ne biçim rezalet..." Adana Seyhan Ziraat Odası Başkanı Süleyman Girmen ile Yüreğir Ziraat Odası Başkanı Hüseyin Öztarhan da hüküme- tin izlediği mısır politikasına tep- ki gosteriyor. • İŞÇİNİN EVRENİNDEN ŞÜKRAN SONER Akşenep'in İşlevi Ne? Ağar'ın istifası, Akşener'in yerine atanması, uzak- tan bakıldığında Susurluk'un bir hesaplaşmayı baş- lattığı izlenimini veriyordu. Tam tersinin kurgulandı- ğı artık apaçık ortada. Ağar'ın istifası ile başlayan "haksızlığa uğramış, mağdur" rolü, kızının ölümü kullanılarak üst düzeye tırmandınldıktan sonra, sıra sempati toplama turia- nna geldi. Gözünüzden kaçmış olamaz; Ağar'ın, Çil- ler'in yanında ya da tek başına çıktığı gezilerde, sev- gi, sempati gösterileri hiç aksatılmıyor. Tabii ki ak- lama ve sempati kampanyaları Bucak için de düzen- leniyor. En küçük bir olanak sektirilmiyor. Ağar ve Bucak'ın dokunulmazlıklannın kaldınlma- şına ilişkin fezlekeler bekletilirken, Ağar'ın, Bucak'ın ilişkilerine ilişkin yeni belge ve bilgilerin ortaya çık- ması artık öyle de pek etkili, çarpıcı olmuyor. Kamu- oyu yönlendirmesi, artık çetelerin hesabının sorulma- sından değil, kapatılmasından yana işletiliyor. Aydın Engin, dünkü Tırmık" köşesinde galiba azı- cık düş görmüş. Bana sorarsanız Kalemli kalem kır- mayacak. Bu olayda Kalemli'nin kışısel erdem sına- vında kötü puan almasından önemli boyut, ANAP'ın da artık çeteler üzerine gitmeye kararlı parti rolün- den vazgeçmiş görünümü. Galiba ANAP ve Yılmaz için çeteler gündemi, Çil- ler'in başını yiyebileceği için önemli idi. Çiller'in, Ağar'ın istifası, Akşener'in bakan yapılması ile bu konuya ilişkin başlayan manevralan, Refah ve Erba- kan' ın iktidar uğruna Çiller'in dosyalanndan sonra çe- teleri aklama yolunu seçmesi, ANAP'ın yolunun açıl- ması anlamında çetelerin kullanılması şansını orta- dan kaldırdı. Kimbilir, Yılmaz önce kendisine puan kazandıran Macaristan'da yediği yumruğun etkisi ile de çeteler hesaplaşmasında yılgınlığa düşmüş olabilir. Ya da çe- telerin ANAP bağlantılan ANAP'a karşı şantaj aracı olarak kullanılıyor olabilir. En iyimseri ile partinin bu- günkü yönetim kadrolannın bulaşıklığı olmasa bile, başta Özal çevresi olmak üzere sonuçta önemli ANAP kadrolarını, milletvekillerini çok zorda bıraka- cak ilişkiler ağı şantaj konusu yapılıyor olabilir. Her ne hal, hangisi olursa olsun, bizce önemli ola- nı bu işin sonucu, ANAP'ın da çeteler hesaplaşma- sını isteyenler cephesinden çekilmiş olmasıdır. Biz medyanın bize verdiği büyük güvenceyle, ya- şamımızın en geniş kitle eylemi ile bu konudaki iç- tenliklı istemimızi dile getirmenin kıvancında, umut- lu bekleyiş içinde iken, aradan aylar geçti. Ve Ağar'ın çeteler hesaplaşmasında adı dogrudan geçen kişi olarak, bakan kalması halinde olabilecek- ler, katlanılabilecek toplumsal tepki, kaçınılmaz he- saplaşma, Ağar'ın istifası ile önemli ölçüde hafifle- tildi. Ustelik Ağar'ın bakan olarak yapamayacakla- rını Akşener fazlası ile yerine getirebildi. Akşener'in çetelerin baş kahramanlarının da için- de yer aldıklan ülkücü kadrolarile duygu, inanç bağ- lan herhalde Ağar'ınkinden daha zayıf değildi. Onun da geçmişte aynı düğünlerde bulunduğunu kanıtla- yan görüntüler sadece bir aynntı. Asıl Akşener son- rası Içişleri Bakanlığı içindeki kadrolaşmaya, görev- den alınmalara ve yeni atamalara dikkatle bakmak, çeteler soruşturmalannda izlenen politikalara büyü- teçle yaklaşmak gerek. Zamanaşımı gerekçesi ile kapatılan konuya iliş- kin soruşturmalann anlamı üzerinde durulmadı bile. Oysa çetelere ilişkin hesaplaşmanın kapatılmasında çok önemli belgelerin yok edilmeleri anlamına geli- yordu. Bir yandan da emniyet içinde Susuriuk operas- yonlannın ardı arkası kesilmiyordu. Emniyet, çetele- rin bütün kirli çamaşırlannı saklamaya yönelik kad- rolaşmayı gerçekleştirip, en önemli belgeleri yok et- tikten, en azından yargıya ulaşmalannı engelledik- ten sonra yargıda açılacak olan davalardan nasıl bir sonuç beklenebilir ki? Hele de REFAHYOL iktidan- nın devamının gizlı pazarlıklanndan birinin içinde da- ha, Çiller'lerin Meclis komisyonunda ifade vermele- rınden vazgeçilıp. Meclis komisyonunun Güneydo- ğu'ya gidiş de dahil, soruşturmaların genişletilmesi- ni bıçak gibi kesmesi kotarıldıktan sonra? REFAHYOL'un bir kirli yüzünde çeteler, diğerinde şeriatçılar, koalisyon, giderek büyüyen çıkarlara bağ- lı, iki partinin birbırlerine daha da kenetlenmelerini, kaderden, göbekten bağlanmalarını getiriyor. Biz şimdi sona erdirilmesinin Türkiye için gerçekten bü- yük "hayır" olacağından emin olduğumuz REFAH- YOL iktidarı ile çeteler gündeminde hesaplaşma umudunu yitirmiş, dikkatlerimizi şeriat tehdidine yö- neltmiş bulunuyoruz. Pek çok şeyi olduğu üzere, Ak- şener'in bakanlığını, yaptıklarını içimize sindiriyor, işlevıni sorgulamamayı seçiyoruz. Onlarsa çetele- rin hesaplaşmasından kurtulmuş, şeriat hesaplaşma- sından da sıyrılmanın usta taktiklerini uygulama aşa- masındalar. Keşke sorunlartoplumun REFAHYOL iktidanndan kurtulması ile sınırlı, o kadar basit olsaydı. Çekirge- nin bir sıçrayıp, iki sıçrayıp, üçüncüsünde yakalan- ması örneği, bir yerierde nasılsa takılırlardı. Onlann çeteler hesaplaşmasından sıyırtmaları Türkiye'nin geleceğinin çetelerin ipoteğinde kalması, hukukdev- leti özlemlerinin, işkencelerin, faili meçhullerin en aza inmesinin düş olması anlamına geliyor. REFAH- YOL iktidannın iktidarda kaldığı her gün, şeriat cep- hesinin geleceğe yönelik örgütlenmesinde, Türki- ye'nin cepheleştirilmesinde, çağdaş hukuk ve insan haklarından uzaklaştırılmasında önemli araç oluyor. DÜZELTME: Önceki günkü "YüzAkı" başlıklı ya- zıda, teknik bir zorunluluk nedeni ile paragraf düş- mesi olmuş, Refah'ın yazıya konu olan şeriatçı kad- rolaşma ve üniversiteleşme çabalannın odağı kuru- mun adı yer almamıştır. Türban kavgasında mağdu- ru oynayan ve şeriatçı cephe tarafından "temel taş- lan yerinden oynatan" kahraman olarak ilan edilen Dr. Şükran Erdem ile birlikte, eğitim hastanesi yö- netmeliğine aykın 50 kadar atamanın gerçekleştiril- diği hastane, Devlet Bakanlığı'na bağlı Vakrf Gura- ba Hastanesi'dir. Ancak bu yazıya gelen tepkiler- den, odak örneklerin hiç de tek olmadığı anlaşılıyor. Örneğin Kartal Eğitim Hastanesi'nde yaşanan ben- zer olaylar aktanlıyor. Pek çok kurumda daha, "dok- torgibi doktor..." olabilmenin, meslek onurunu, in- san olmanın etik değerlerini koruyarak yaşayabil- menin, tek kalmanın güçlükleri yaşanıyor. FATİH 4. ASLİYE HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN 1996'147 Davacı Naile Kargı vekili tarafından davalı Mehmet Sü- revya Kargı aleyhine mahkeraemizce acılmış bulunan ga- ipiık davasında: Istanbul Fatih Canbaziye Mah. C: 012/06, S: 73, K: 507'de nüfiısa kayıtlı bulunan Muzaffer ile Na- ile'den olma 22.5.1956 d.Iu Mehmet Süreyya Kargı'nın 1990 yılmın sonlannda, 1991 yılının başlannda her günkü gibi evden çıktığı ve bir daha geri dönmediğı, Fatih Cum- huriyet BaşsavcılığTmn 1991/3839. sayı ve 1991/1412. ka- rar No.'lu evrakı ile hayat ve mebadı hakkında hiçbır bilgi alınmadığından adı geçenin bu sebeple ölmüş addolunarak gaıplığıne karar venlmesmi talep etmiş olmalda. Yukanda ismi bildirilen şahsın hayat ve mebadı hakkında bılgi ve gör- güsü bulunan \arsa 1 yıllık süre içinde Fatih 4. Asliye Hu- kuk Mahkemesi'nin 1996'147. esas sayılı dosyasuıa müra- caatlan ılgılılereilanen duyurulur. 31.3.1997. Basın: 13739 Nüfus cüzdanımı kaybettim. Hükümsüzdür. TUĞBA BALTAN Istanbul trafiğinden aldığım ehliyetimi kaybettim. Hükümsüzdür. NtHATYlLDlZ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle