Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
3 NİSAN1997 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
UYCARLIKLARIN IZINDE OKTAY EKİNCt
Avrupa Parlamentosu, daha 1976 yılında İstanbul'u "ortak kültür mirası" ilan etmişti
IstanbuFu korumadan Avrupalı olunmaz
Geçen 25 Mart günü 40. kuruluş yıl-
dönümünü kntlayan Avrupa Biriiği'nin
(AB) yıllardırönemverdiğikonularara-
sında "•tarihsdkentterinvcmimarlıkde-
ğerlerinin korunması" da var.
Gerçı, 25 Mart 1957'de Almanya,
Belçika, Fransa, Italya, Hollanda ve
Lüksemburg tarafından Roma'da imza-
lanan ilk anlaşma "Avrupa Ekonomik
TopluluğıT (A£T) adını taşıyordu ve
"kültürel sorumluluklar" henüz gün-
demde yoktu.
Ne var ki izleyen yıllar içerisinde te-
mel amacın "•uygarhğın gelistirilmesi"
oldugu bilincıne vanhnca '•kültürel bi-
rikimlerin korunmasr geregi de bu eko-
nomik işbırliği sürecinin ilkeleri içmde
önem kazandı. Çünkü "kalkmma" kav-
ramı önce insan içindı ve bu çok yönlü
kavramın "insan onuruna yaraşu-" bir
gelecegi eksiksiz tanımlayabilmesi için
kökenini tarih içindekı "zengin yaratıcı-
lıktan" alan kültürel kimliklerin de sür-
dürülmesive geliştirilmesi "Avrupauy-
garlığının esenliğj" açısından olmazsa
olmaz koşullararasındaydı...
Işte bu anlayış ıçensınde. özellikle
1970'Ii yıllar, "İnsanlığın ortak mirası
oian kültür variıklannın bütünleşik(kent
ölçeğinde I olarak korunması" konusun-
da yoğun düşünce v e eylem kararlannın
geliştirildiği bir dönem oldu. 1975 yıh,
AET ve Avrupa Konseyi'ne üye ülkeler
tarafından "Avrupa Mimari Miras YüT
olarak ilan edildı
Eşi bulunmayan miras
Tarihsel kentlerin tüm kültürel doku-
lanyla birlıkte yaşatılması yönünde
UNESCO"nun da desteğı alınarak ulus-
lararası kampanyalar başlatıldı.
Bu kampanyalar arasında ise belki de
en anlamlısı "Istanbul" için olanıydı.
Çünkü İstanbul, kımi "Hıristiyan de-
mokrat'' Avrupalılara göre ashnda bir
"Doğu" kentiydi ve Avrupa mirası ıçin-
de göriilemezdı.
Ne var ki ömeğin son zamanlarda Al-
man Hınstiyan demokrat liderlerce de
gündeme getinlen, "Bizfarklıbirkültü-
rüz" şeklındekı bu şovenist çıkışlar,
1970'lerde hem Avrupalı aydınlann,
sosyal demokratlann ve sosyalistlenn
duyarlılıklan karşısında hem de özellik-
le Türkıye'nin kendi kültür zenginhğı-
ni *Avrupa uygarüğı içinde" gördüğünü
vurgulayan etkin çabalan sonucunda, is-
tanbul kentı de Avrupa mirasının korun-
ması gündemınde yerinı almjş oldu.
©Nieiktrff bu süreçte, Avrupa Konse>i
Parlamentosu'nun 1976 yılındakı 28.
olağan toplantısında aldığı "636 sayıh"
karar, tstanbul'un bir "Avnıpa kenti" sa-
yılmasınm ötesinde, Türkiye'nin de blr
"Avrupa ülkesi" olmahedefinde özellik-
le kültürel açıdan taşıdığı "üstün değer-
leri" ve buna bağlı olarak da yerine ge-
""iif|ıVilııııııııını
tstanbul'un bir '"AvTupa mirasr olduğunu Avnıpa'ya da kabul ettiren Türkiye'nin, şimdi bu kentin tarihsel kimlğnü tü-
müyle tehdit eden imar anlayışlaruıa onay vermesi, AB've girme tarüşmalannda talihsiz bir konum yaratryor™
tirmesi gereken "sorumluluklan" vur-
gulaması bakımından tanhsel bir önem
taşıyor.
Avrupa Parlamentosu'nun o yıllarda
görevlendirdiği "Kültür ve Eğftün Ko-
misyonu" tarafından hazırlanan raporu
değerlendıren parlamenterler (Alman
Hınstiyan demokratlann son günlerde-
ki çıkışlanndan sonra ashnda yine dört
tanbul'un korunması ve geliştirilmesi
için (_) mimari mirası koruma konusun-
da mevcutyasalann ve yetkili kurullann
bölgesel ve milli makamlarca etkinlikle-
rinin sağlaıunası için ricada bulunuyo-
ruz_."
Şimdi elbette ki akla hemen şu soru
geliyor. Acaba Avrupalı parlamenterle-
rin 1976 yılındaki bu "ricalanm" yeri-
ne 1970'li yıllarda gerçekten çok ciddi
adımlar da atılmıştı.
Örneğin, tstanbul'un 2700 yılhk
kentsel yerleşme uygarhğını banndıran
"Tarihsel Yanmada" dediğimiz Suriçi
bölgesinde, daha 1977 yılında "SİT ka-
rarlan" alındı. Yani Avrupa Parlamen-
tosu'nun tstanbul'la ilgili karanndanbir
yıl sonra.
erel yönetimlerin 3. yılında, kimi Avrupalı Hınstiyan demokratlar da sanki
Refahlılara öykünerek "Biz farklı kültürüz, sizi istemeyiz" demeye başladılar.
Oysa ki Avrupa Parlamentosu, bundan 20 yıl önce tstanbul'u "eşsiz bir Avrupa
mirası" olarak kabul etmiş ve korunması yönünde kararlar almıştı. Şimdi ise
surlan yıkıma terk eden, Osmanlı ile Bizansı "birlikte gözeten" SlT kararlanna
karşı çıkan ve koruma planı yapma görevini tümüyle unutan bir yerel yönetimin
bu davranışlan, Avrupalı "şovenistler"e de esin kaynağı oluşturuyor...
Hemen ardından 1979 yılında İstan-
bul Belediyesi bünyesinde "İstanbul Ta-
rihi Alanlannı Koruma ProjesT çalış-
malan başlatıldı. Kültür Bakanhğı ile
işbirlığı içmde UNESCO desteğindeki
bu projede örtcelikli konular olarak da
u
Sütevtnsuıiye',"Zeyrek
w
ve "KentSur-
lan" belirlenmişti.
Dört yıl sonra, UNESCO Genel Baş-
kanı Anadou MahtarM.BovvTürkiye'ye
gelerek. "UluslararasıtstanbulveGöre-
me Kampanyası"nı 13 Mayıs 1983'te
tstanbul'da başlattı.
Kampanyanın karan 1982'de alınmış
elle sanlmamız gereken) 1976 yılında-
ki kararlannda tstanbul için bakın neler
söylüyorlar:
"Avrupa'da eşi bulunmayan bu mima-
ri mirasın korunması zorunludur ve bu
konudaki gecikmenin önemli tarihi, küJ-
türetvesanat değeri ofam külliyelerin çok
kısa bir süre içinde yok olmasıyla sonuç-
lanabileceğinden kaygı duyulmakta-
dır_"
Aynı karann izleyen maddelerinde de
şu çağnyı yapıyorlar:
"Gerek Bizans gerek Osmanlı uygar-
lıklan açısından büyük önem taşıyan İs-
ne getinnek için Türkiye'nin "müli ma-
kamlan" neler yaptılar? Özellikle son
yıllarda AB'ye gırmeyi en önemli ulus-
lararası hedef olarak gören ve yine Al-
man politikacılann, "Siz Avrupalı ola-
mazsmız" sözlerine kıyametler kopar-
tan yöneticilerimiz. Istanbul'un "Aıvru-
pa'da eşi buhmrrtayan özeflikkrini koru-
mak için" nasıl bir çaba içindeler.
Bu soru, son yıllarda Fatih, Kadıköy,
Beşiktaşgibi bazı yerel çabalann sürdü-
ğü belediyelerimiz dışındakı "genel" ge-
lışmelere bakılarak kocaman bir "hiç"
şeklinde yanıtlanabilir: ama ashnda yi-
ve MiBryetgazetesinin öncülüğünde ulu-
sal bİT koruma seferberliğı sürekli yayın-
lar, toplantılar ve seminerlerle 1985'e
dek sürdürülmüştü.
Bu süre içerisinde Türkiye, 3 Ekim
1985'te Granada'da bagıtlanan "Avru-
paMimari Mirasının Korunması Sözfcs-
mesi"ne de imzasını koydu. "Mimari
mirasıru Avrupa kültür mirasının zen-
ginligi ve çeşitkrinin eşsiz bir ifadesi, geç-
mişimizin değer biçilmez bir tanığı oldu-
ğunu ve bütün Avnıpahlann bir ortak
mirasuuoluşturduğunu" kabul eden bu
önemli sözleşme, Bakanlar Kurulu'nca
da 1989 yılında onaylanarak ve Resmi
Gazete'de (22.7.1989) yayımlanarak
"kanun gücünde" yüriirlüğe girmiş ol-
du.
Sözleşme özellikle 20. maddesinde
"taraf ülkelerdeki uygulamanuı Avrupa
Konseyi'nce iztenmesi" koşulunu da ge-
tirerek mimari ve kentsel mirasın korun-
masında duyarsız davTanan hükümetle-
ri bir anlamda "denedeme" sürecini de
başlatıyordu.
Bu denetim için yine Avrupa Konse-
yi Bakanlar Komitesi'ne bağlı bir "Uz-
manlık Komitesi" görevlendirilirken ko-
ruma konusunda ulusal denetimin "ka-
nbma" bir yöntemle gerçekleşmesi için
de 14. maddede şu kural benimseniyor-
du: "Karar alma süreçlerinin çeşttU aşa-
malannda devlet, mahalli idareler. kül-
türel kurumlar ile kuruluşlar ve halk
arasında bilgi sağlama. danışmanuk ve
işbirliğL."
Sözler ve uygulamalar
Bütün bu gelışmeler içerisinde eğer
şimdi kimi Avrupalı Hıristiyan demok-
ratlarTürkiye'nin AB'ye girmesine kar-
şı adeta bayrak açmışlarsa dayandıklan
kozlann arasında hiç kuşkusuz "kültü-
rel mirasın korunması yönünde Avru-
pa'ya verilen sözkrle uygulama arasın-
daki büyük çeüşkOer" de yer alıyordur.
Özellikle bir "AvTupa kenti" olduğu
ve dahası "Avnıpa'nın eşi bulunmayan
birortak mirası" sayıldığı daha 1976 yı-
lında Avrupa Parlamentosu'nca kabul
edilen Istanbul'un son yıllarda başına
gelenler, "sürdürülebiHr bir uygarük"
için tarihsel bınkımlere bağhlığı önko-
şul olarak gören çağdaş dünyanm Tür-
kiye'ye bakışmı da derinden etkiliyor-
dur.
Hele bu kentin kültür ve doğa değer-
lerini konımak için alınmış SlT kararla-
"nn* kafsı çıkmaktan, hatta bu kararlar
için iptal davalan açmaktan ya da tarihi
köşklerde yasadışı ve proje onayı bile ol-
madan restorasyonlar yapıp saray bah-
çelerine de kaçak mescitler inşa etmek-
ten başka kültürel mirasla ilgili hem hiç-
bir "davramşı" olmayan bir yerel yöne-
timi de "hayretle" ızlıyorlarsa...
İstanbul'u 3 yıldır yönetenler, 'koruma planı' kavramını tümüyle unuttular
SÎT alanlan 'plansız' bırakıldı...2700 yılhk tstanbul kenti, 'Av-
rupa kültür mirası' sayıldığı
1970'lerden bu yana belki de en
'tedirgin' günlerini yaşıyor.
Çünkü bu kentı tarih boyunca
'tstanbul' yapan hemen tüm kül-
tür ve doğa değerlennin yer aldığı
bölgeler 1990'lardan itibaren
'SİT kapsamında korumaya ah-
nırken buna destek vermesi gere-
ken belediye yönetımleri, tam ter-
sine sürekli 'tepki' göstenyorlar.
Özellikle 1994'ten bu yana ge-
çen son '3yûük' dönemde ise ken-
tin yerel yönetimı Ş^salgörevleri-
ni' de yenne getirmeyerek, aynı
SİT alanlan için yaşamsal önem
taşıyan 'Koruma Amaçh tmar
Planlan'nı yapmıyor ya da tavsa-
tıyorlar. 2863/3386 sayılı Koruma
Yasası'nın 17.Maddesi'ndegetiri-
len 'flgili valüikler ve belediyeler
koruma amaçh imar plaıunı (StT
karannı izleyen) en geç bir yıl için-
de Koruma Kurulu'na vermek zo-
nındadırlar' şeklindeki 'kesin hü-
küm' İstanbul'da sanki yürürlükte
değil. Bu yasal hükme ısrarla uy-
mayan yerel yönetimler hakkında
da şimdiye dek herhangi bir soruş-
turma bıle yapılmış değil...
1994'e gelinceye kadar, Boğa-
ziçi'nin yanı sıra 'Eminönü' ve
'Fatih'te bazı bölgeler, 'Üsküdar'
ve 'Kadıköy'de tarihi çarşı mer-
kezleri ve 'Çamhca', 'Adalar', 'Be-
şiktaş', 'Eyüp' gibi yerlerde zaten
öncekı yıllarda alınmış SlT karar-
lan vardı. Bu SlT'lerin coğunda
da koruma amaçh imar planlan ya
yapılmış ya da hiç değilse plan ça-
lışmalan sürmekteydi.
1994'ten bu yana geçen 3 yıl
içinde ise yeni StT alanı ilan edi-
len çok önemli bölgelerde koru-
ma planlanna hemen hiç başlan-
madığı gibi, önceki dönemden ge-
len çalışmalar bile hâlâ sonuçlan-
dınlmış değil.
Işte örnekler:
•ÇAMLICA: Çamlıca ve çev-
resını ıçeren doğal ve kentsel StT
sınırlan Koruma Kurulu'nca 1994
ve 1995 yılında alınan kararlarla
kesmleşmesıne rağmen. yerel yö-
netımın bu bölgedeki 'imar bek-
tentüeri' yüzünden koruma planı
soruçlandınlmıyor. Edinılen du-
yumlara göre, Çamlıca'da 'beledi-
venin istediği' şekilde bir imar pla-
nının yürürlüğe girebilmesi için,
tstanbul'un bu çok özel 'peyzaj
bölgesini' betonlaştırmak isteme-
yen Koruma Kurulu üyelerinin
•degişmesi' bekleniyor. Bu üyeİCT-
den Kültür Bakanlığı'na bağlı
olanlar zaten çoktan 'uzaklaşbnl-
dılar' YÖK tarafından atananlar
üzerinde ise 'istifa baskısımn' yo-
ğunlaştığı biliniyor...
•BEYKOZ-SARIYER: tstan-
bul'un kuzeyindeki ormanhk alan-
lan ve 'yeşü kuşağf korumak ama-
cıyla 1995'te ilan edilen Beykoz
ve Sanyer doğal StT alanlan için
de koruma amaçh planlarhâlâ ürc-
tilmiş değil. Üstelik Koruma Ku-
rulu bu SİT karannı alırken yasal
gerekçeleri arasında "1995 onayh
Nazım Plan'ın bu yöre için öngör-
düğü koruma ilkesini yaşama ge-
çirmeyi" de vurgulamıştı. Ne var
ki büyükşehir belediyesi kendı Na-
zım Planı'na da duyarsız davran-
dığı gibi, StT karanna iptal dava-
sı açan Beykoz. Sanyer ve Bahçe-
köy belediyelerine destek verdi.
•GALATA-BEYOĞLU: tstan-
bul'un tarihsel kimliğinde çok
önemli bir bölgeyi oluşturan 'Ga-
lata' semti ve "Beyoğlu-Tsksim'
için en son 1994'te alınmış StT ka-
rarlan da geçen 3 yıl içinde koru-
ma planma bağlanmış değil. Nite-
kim bu 'imar boşluğu' yüzünden
örneğin Galata Kulesi çevresinde-
ki tarihsel dokuda 'imar adası öl-
çeğinde' yıkımlaryaşanırken Tak-
sim Meydanı da bölgesel etkilen-
me alanlannın hemen hiç dikkate
alınmadığı, sadece 'cami düsün-
cesine' yönlendinlmiş bilim ve hu-
kuk dışı kentsel tasanm projelen-
ne konu olabiliyor.
•ADALAR: Mimari ve doğal
özellikleriyle koruma konusunda-
kı en 'hassas' değerler arasında y-
er alan 'Prens Adalan'nın koruma
planlan ise artık 'unutuldu.' Koru-
ma Kurulu 'geçiş dönemi' karan
üretmekten neredeyse yorgun düş-
tü. Çünkü büyükşehir belediyesi,
'ne kadar koruyacağına' hâlâ ka-
rar veremiyor...
•TARfflİ YARIMADA: İstan-
bul Büyüksehir Belediyesi'nın bu
kenti 'İstanbul' yapan değerlere
karşı gösterdiği ilgisızliğın 'do-
ruktaki' örneğı ise 'üç imparator-
luğun başkenti' olan Suriçi bölge-
sinin de 'plansız' bırakılmış ohna-
sı. 1990'da bu bölgeyi korumak sa-
vıyla düzenlenen bir plan ciddi
yanhşlıklar içerdiği için Mimar-
lar Odası'nca dava konusu yapıl-
mış ve yargı tarafından da iptal
edilmişti. Planın temel eksiklıği
ise Suriçi 'nin 'bir bütün olarak
StT kapsanuna ahnmamış' olma-
sından kaynaklanıyordu. Koruma
Kurulu, 1995'te bu eksikliği gide-
rerek, Roma, Bizans ve Osmanlı
uygarlıklanna beşiklik etmiş Suri-
çi 'ni 'aynm gözetmeden' ve bütü-
nüyle 'koruma amaçh bir deneti-
me' kavuşturmak üzere SÎT ilan
etti.
Bu tarihsel karar kentteki tüm
üniversiteler, meslek odalan ve
hatta Avrupa Konseyı- UNESCO-
ICOMOS gibi çevrelerde alkışlar-
la karşılanırken İstanbul Büyük-
şehir Belediyesi yine 'protesto' et-
ti ve yasal görevi olan yeni koru-
ma planı çahşmasını da 'ihmal et-
meyi' sürdürüyor. tşte bütün bun-
Istanbul'un
"plansız"
bırakılan StTleri,
aynı zamanda bu
kenti "istanbul"
yapan tarih ve
doğa bölgeferi...
Koruma Planı bekleyen
Bölgesel SİT alanlan
1- Suriçi, 2- Galata.
3- Beyoğlu, A- Sanyer, 5- Beykoz,
6- Çamlıca, 7- Ûsküdar, 8-
Kadıköy, 9- Adalar
lar gösteriyor ki İstanbul gerçek-
ten en 'tetirgin' yıllannı yaşı-
yor.Çünkü tarihi ve doğayı bu çağ-
da ve bu kente 'koruma planlann-
dan yoksun' bırakmak, hem Avru-
pa, hem de dünya mirası listeleri-
ne girmiş evrensel ve 'eşsiz' bir
kültürzenginliğinın 'imarbeürsiz-
fiğme' tutsak kıhnması anlamını ta-
şıyor. Bu tür belirsiz ve 'denetim-
siz' ortamlardan ise öncelikle tarih
ve doğa düşmanı rant çevrelerinin
yararlandığını, herkesten önce ar-
tık 'İstanbul' çok iyi biliyor...
Büyükşehir belediyesi 'uzaktan' bakarken Avrupa'dan 'para yardımı' geldi
Fotih BeledîyesVne anhmlı destek
İstanbul'un Osmalı kûltürünü simgeleyen
Zeyrek sokaklan, Bizans'm armağanı olan
Pantokrator Manasün'na açıtar.
(Desen: OKTAY EKİNCt)
İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve 'si-
yasal yandaşı' olan diğer ilçe belediyele-
rinin son 3 yıl ıçindeki 'tarihe duyarsız'
imar politikalan arasmda -deyım yerin-
deyse- 'yalnız ve cesur' bir koruma kam-
panyası sürdüren Fatih Belediyesi'ne so-
nunda el uzatan da yine 'Avrupa' oldu.
1994'teki belediye seçimin Yüksek
Seçim Kurulu'nca iptal edılmesi üzerine
geniş bir halk desteğiyle RP'li yönetimin
yerine seçilen SadettinTantan.iki yılı aş-
kındır hemen tüm gücüyle 'tstanbul'un
tarihsel uygariığuıı' kurtarmaya çalışıyor.
'Yetkileri' gereğınce sadece Fatih ilçesin-
deki kültürel mirası kucaklayabilen bu
eski 'polis şefi' belediye başkanı, üstelik
'Osmanb-Bizans' aynmı da yapmadan
her yönüyle çağdaş bir kentsel koruma-
cılık örneğı sergiliyor. Sadettin Tan-
tan'ın bu çabalanna şimdiye dek Mimar-
lar Odası, üniversiteler ve sivil toplum
kuruluşlan dışında hemen hiçbir kişi ve
kurum pek destek olmadı. Bu duyarlı ke-
simin desteği ise elbette ki sadece teknik
bilgi, bilimsel yardım ve kamuoyu oluş-
turma çabalanyla smırh kaldı. Tarihi kur-
tarmak için bunlar dışında gerekli olan
'parasal kaynak' konusunda ne devlet ke-
senın ağzını açtı ne de istanbul'un 'genel
sahibi' olan büyükşehir belediyesi ciddi
bır adım attı.
Şimdi, özellikle kimi Alman Hıristi-
yan demokrat liderlerin Türkiye'nin Av-
rupa Birliği'ne 'küHür farkhhğı' nede-
nıyle giremeyeceğini söyledikleri bir dö-
nemde, aynı Avrupa Birlıği'nden Fatih
Belediyesi'ne 'parasal yardım' gelmeye
başlaması ne kadar da anlamlı.
Denebilir ki Avrupa'nın 'uygarhğa
düşkün' bir başka kcsimı. İstanbul'u da
'Avrupa mirası' yapan kültür değerlerini
kurtannaya dönük bu çabalardan ötürü
FatihBelediyesi'ne teşekkür' ediyor. '10
milyon dolar' olarak belirlenen yardırmn
ilk '100 bin dolarlık' dilımi tarihsel çev-
re koruma fonuna ulaşırken tstanbul'u ve
Türkiye'yi yönetenlerin de artık biraz da-
ha fazla düşünüp karar vermeleri gereki-
yor.
SlT alanlanna saldırarak korumacı uz-
manlan görevlennden uzaklaştırarak, ta-
rihsel dokularda imar kısıtlamalanna kar-
şı çıkarak, kültürel mırasta aynmcılık ya-
parak, surlann dibine kaçak inşaat dikip
yeşil alanlan durmadan cami arsasına dö-
nüştürerek. su havzalannı imara açarak
ve koruma planlannı üretmek yerine dur-
madan yağma planlan onaylayarak.. 'ts-
tanbullu' ya da 'Türkiyeli' olunamaz ki
'Avrupah'daolunabilsin... Fatih'te yardı-
ma koşan Avrupa parası, ışte bu mesajı
verdiği için miktanndan çok daha fazla
değer taşıyor...
ODAK NOKTASI
AHMET CEMAL
Tarihi eylemsiz
kılmamn bedeli...
Masal diye anlatılan, zamanla kalıplar içersine
kapatılıp donduaılan tarih ne bir bilince dönüşebi-
lir, ne de gerektiğinde ibret dersi olabilir. Teokratik
bir devletin yıkıntılannın tasfıyesiyle kurulan Türki-
ye Cumhuriyeti bugün, yani kuruluşunun üzerınden
yetmiş yıldan fazla bir zaman geçtikten sonra, ken-
dıni yeniden bir "din devleti" anlayışı karşısında sa-
vunmak zorunda kaldıysa eğer, bunun bir nedeni-
ni de tarih karşısındaki yanlış tutumda aramak, ge-
reksiz bir çaba sayılmamalıdır.
Bugün Türkiye'de eksikliğini en çok duyduğumuz
bir düşünme biçiminin, eleştirel düşüncenin Ba-
tı'daki gelişme tarihine kabaca göz attığımızda, bu
düşüncenin gelişmesiyle tarihi görme biçiminin ge-
çirdiği değişimin koşutluğu, hemen saptanabilen
bir noktadır. Gerçi burada şöyle denebilir: "Bellı bir
gelişme evresine varan eleştirel düşünce, elbet ta-
rihi de farklı görecekti..." Ama kanımca bu bağ-
lamda asıl önem taşıyan söylem, elbet'le yetinme-
yen şöyle bir söylem olabilir: "Batı'da belli bir ge-
lişme evresine varan eleştirel düşünce, tarihi fark-
lı görmeyi kendi variık nedenleri arasında saymış-
tır..."
Bugün biz okullarımızda tarihi hâlâ bir ezber ko-
nusu olarak okuturken, Batı'nın tarihe artık bır fel-
sefe gözüyle bakması, "Geçmişte bir şeylerin yal-
nızca olmuş olması, tarihi varetmeye yeterli değil-
dir; tarihin olabilmesi için olup bitenlenn neden-so-
nuç ilişkilerinin temeline oturtulması zorunludur"
ilkesini savunması, Batı ile aramızdaki en temel dü-
şünce aynmlarından bırini oluşturmaktadır.
Degişen zamanın ve bu değişimin berabennde
zorunlu olarak getirdiği yeni görme btçimlennin mer-
cekleriyle tarihe bakmak yerine, onyıllar boyunca
hep aynı "tarihi masallan" anlatmakta direnmek,
yaşayan, ancak yaşadığı/düşünce bağlamında can-
lı tutulabildiği öiçüde belli bir bilinçlenmeyi de sağ-
layabilecek olan tarihi eylemsizlığe yargılı kılmakla
eşanlamlıdır.
Eğer bugünkü Türk toplumu gerçekten geniş öl-
çüde "belleksiz" bir toplum ise, bunun temel nede-
nini, o toplumun yukardaki gibi bir tarih anlayışın-
dan yoksun bırakılmış olmasında aramak gerekir.
Çünkü toplumlann belleği, eyleme dönüştürelebıl-
miş bir tarih anlayışından başka bir şey değildir.
İlk bakışta belki haksız ya da aşın gibi gözükebi-
lecek bu savlann acı birer gerçek olduklarını anla-
mak için, başlangıcından günümüze kadar uzanan
çizgide ve geçmişimizin her alanına ait olmak üze-
re, kaç tarih yazabilmiş olduğumuza bakmak yeter-
lidir.
Elbet burada okullanmız için kaç tarih dersi kıta-
bının yazılmış olduğunu sorgulamıyorum. Kaldı ki,
böyle bir sorgulama bile tarihten ne anladığımızı ve
ne anlaşılmasını istediğimizi göstermeye yetebılir-
di. Çünkü bugün okullanmızda okutulmakta olan ta-
rih kitaplan, yazılma ilkeleri tarihöncesinde saptan-
mış, öldüresiye can sıkıcı ezber metınlerınden baş-
ka bir şey değildir. O kıtaplardan tanh öğrenmeye
çalışan gençler, tanhe canlı bir varlık ve bilinç soru-
nu olarak değil, fakat ancak başarılı geçen ilk sınav-
dan sonra bir daha adının anılmaması gereken bir
alan diye bakabilirler.
Benim sorguladığım ise, bundan öte bir şey: Her
alanıyla, kendi tarihimiz üzerine bugüne kadar ken-
di ürünümüz olan kaç tarih yazabildik? Çoğu alan-
larda daha çok yabancılann kalemlerinden çıkma
tarihlerin bulunmasını kendimize nasıl açıklayabil-
dik? Bugün, yeni bakış açılanndan yeni tarihler yaz-
ma gereğini duyuyor muyuz?
Elbet duymuyoruz.
Çünkü bizim için tarih, dolayısıyla da tarihimiz,
ancak ölüdür. Şanlı, parlak, fakat ölü! Ölünün en
görkemlisinin bile sonuçta yaşama ne katabilece-
ğini ise sormaz olduk; ya da belki hiç sormadık!
Bugün Atatürk devrimlerinin gölgelenmek, mil-
li mücadele denilen o eşine az rastlanır destanın
unutturulmak istenmesi karşısında üzüntü duyarken
bile bakışlanmızı geriye bir başka türtü, bu kez "gö-
rürcesine" çevirmeyi henüz düşünemiyoruz. Bun-
dan ötürü günlük ve geçici çözümlerin gündemin-
de kalmayı sürdürüyoruz.
Tarih, geçmişin öyküleriyle zaman öldünmek de-
ğil, geçmiş-bugün-gelecek çizgisinde düşünebri-
meyi öğrenmek demektir.
Bunun bilincine vardığımız, böylece geçmişimi-
zi yaşayabildiğimiz gün, gelecek vaat eden bugün-
leri de yaşayabilmenin erdemine kavuşabileceğiz.
Karikatürcüye 1 yıl hapis
• Kültür Servisi-Endonez>a Cumhurbaşkanı
Suharto'nun kankatürünü yapan Doğu Timorlu bir genç,
1 yıl hapis cezasına çarptınldı. Dilı mahkemesı, 24
yaşmdakı Rosario Pıres Al Joao adlı karikatürcüye.
Cumhurbaşkanı Suharto'ya hakaret ettiği gerekçesiyle 1
yıl hapis cezası verdi. Joao'nun Nobel Banş Ödülü sahibi
Dili Piskoposu Çarlos Felipe Ximenes Belo'nun
Endonezya basınının suçlamalannı yanıtlamak amacıyla
25 kasımda düzenlediği basın toplantısı sırasmda yapılan
destek göstensinde kankatürünü ortaya çıkardığı
kaydedildi. Gösteride hazır bulunan gazeteciler
tarafından görüntülenen karikatürde, Suharto. tıpkı bır
hokkabazın top çe\ırmesi gibi kurukafalarla oynarken
çızılmış. Karikatürün altındaysa şu cümle yer alıyor;
'Suharto Doğu Timorlular'ın kemiklerini yiyor.'
Cahide' Bursa'da
• Kültür Servisi - Türk sinemasınm efsane
oyunculanndan Cahide Sonku'nun yaşamını anlatan
'Cahide' adlı oyun, 13-14 nisan tarihlerinde Bursa
Tayyare Kültür Merkezi'nde sahnelenecek. Nezıhe
Araz'm yazdığı, Hakan Altmer'in yönettiğı oyunda
Nurseli Idiz, Alp Öyken, Erhan Yazıcıoğlu. Nilgün
Belgün ve Mübeccel Vardar rol alıyor.
BUGÜN
• YILMAZ GÜNEY't ANMA HAFTASI kapsamında
Idil Kültür Merkezi'nde saat 15.00'te Güney'in
'Arkadaş', saat 18.00"te 'Umut' adlı fılmleri
gösterilecek. (260 05 07)
• MtZAH HAFTASI kapsamında Karikatür ve Mizah
Müzesı'nde saat 14.00'te CharlieChapun'in 'Modern
Zamanlar'ı videodan gösterilecek. Ardından Mustafa
Bilgin'ın hazırladığı 'Dünya Canlandırma
Sinemasmdan' çizgi film göstenmi izlenebılir (521 12
64)
• JAMES JOYCEIRISH PUB'ta saat 22.00'de
Muzaffer Özdemir'den semahlar, türkülerdinletısı yer
ahyor. (224 20 13)
• AKSANAT'ta saat 12.30'da Barbra Streisandın
konsen laser-disc'ten gösterilecek.
• EYLÜL MÜZİK KULÜBÜ'nde Bülent OrtaçgU,
Erkan Oğur, Hakan Beşer, Cem Aksel ve Gürol
Ağırbaş sahne alıyor. (257 11 09)