Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 3 NİSAN 1997 PERŞEMBE
12 DIZI
Büyük Britanya Büyükelçisi Sir Kieran Prendergast:
'Türkiyebenim ilk aşkım'
7 diplomat
/ bizi bize
/ anlatıyor
Hazırlayan: ÖZCEN ACAR 3
Türkiye de tanıdığım her insan, Türkiye 'nin iyi bir geleceği olduğuna inanır. Eğer
15-20 yıl ileriye doğru bakacak olursanız, Türkiye'nin iyi bir geleceği olduğunu
düşünüyorum. Çünkü ekonomide, özellikle özel sektörde büyük bir ilerleme vardır.
Türkiye 'nin poîansiyelinin sınırı yok. Buna ek olarak çalışacak istekli genç kitleler
var. Bu boks gibidir. En iyi boksörler, fakir ülkelerden gelmektedir. Çünkü onlar
açtır ve bunun için isteklidirler. ''Türkiye de açtır, fakirdir..." demek istemiyorum.
Insanların ilerlemek için istekli olduklarını söylemeye çalışıyorum. Aynı şeyin
sosyal güvenlik alanında var olduğunu söyleyemem.
^ ngılız Dışişleri Bakanhğf ntn diplomatlara
M uyguladığı ilgınç bir yabancı dil yöntemi
m vardır. Mesleğe yeni başlayan diplomat. daha
M sonra atanacağı ülkeye bir yıllığına dil
JL. ö|renmek üzere gönderilir. Ûrneğin
Türkıye'ye gelen genç Ingiliz diplomatı ya Bursa ya
da tstanbul'da bir yıl bir ailenin yanında kalır ve
Türkçeyi iyice öğrendikten sonra görevine başlar.
İngiliz Büyükelçisi Sir Kkran Prendergast da
onlardan biri. Hatta Istanbul'da dil öğrenirken
Sultanahmet'e yanlışhkla polis tarafindan göz altına
dahi alınmıştı.
Kendismden önceki gibi şimdi yerine yeni atanan
Ingiliz Büyükelçisi David Logan da Türkçeyi aynı
yöntemle türkiye'de öğrenenlerden. Komşu Sofya
ve Bakû'deki İngiliz büyükelçileri de Bursa ve
İstanbul'da Türkçe öğrenip. 60'h yillann sonunda
Ankara'da başkâtiplik yapanlardan.
Büyükelçi Prendergast. bu rnülakatı yapmamızdan
birkaç gün sonra sürpriz bir gelişme ile Birleşmiş
Mılletler Genel Sekreter Yardımcılığf na atandı ve
kısa bir süre önce Ankara"dan aynldı.
Cumhurbaşkanı \e başbakan -protokol gereğı- vedası
için kendisini kabul ettiklennde, büyükelçiye "bu
yeni ve önemli gorevinde başanlar" diiediler.
Dışişleri Bakanı Tansu ÇBler. her nedense değil
geleneksel veda yemeği vermek, Sir Kieran'a
nezaketin gerektirdıği randevuyu dahi vermedi.
Çok iyi Türkçe bilen ve İngiliz diplomasisinin bu
deneyimli dipiomatı Sir Kieran Prendergast ile
tngilizce yaptığımız söyleşımizin çevirisi şöyle:
- Siz, Türkiye'ye yeniden gelmeyi kendiniz mi istediniz
yoksa Türkçe bildiğiniz, Türkiye uzmanı olduğunuz
için mi buraya gönderildiniz?
- Ben Kenya'da büyükelçi ıken çok mutluydum.
Benden Türkiye, Ğüney Afrika ve Irlanda arasında
seçim yapmam istenildi. tlk tercih Güney Afrika
olabilirdi. Ben Afrika uzmanıydım. Dublin de ilginç
bir yerdi. Oysa ben Türkiye'ye gelmek istediğimi
söyledim. Çünkü Türkiye'nin insanlar üzerinde
belirli bir büyüsü var. Buraya ilk geldiğimde çok
mutluydum. tlk dış görevimdi ve her zaman
romantik anılar aklımda kalmıştır. Çünkü o da ilk
aşk, ilk sevgili gibiydi. İlk diplomatik görevin aşkı...
Bu nedenlerden dolayı buraya tekrar gelmek istedim.
Eşimle de bûrada tanıştım. Eşim Türk değil,
İngilizdir. Burada Amerikalılarla çalışıyordu.
Türkiye'nin geri gelmek için güzel bir yer olduğunu
düşündüm. Göreve en başta en küçük diplomat
olarak başladığımız yere daha sonra en yüksekteki
diplamat olarak yeniden gelmenin bir de romantik
yanı vardı. Türkiye mesleki açıdan çekici. her zaman
ilginç bir yer. Sovyetler Birliği'nin dağılması ile daha
da ilginç olmus,tur. Bir konferansta birisi "Türkiye;
kuzeyin güneyi, güneyin kuzeyi, batuun doğusu.
doğunun batBKÜr" demışti kı bu doğrudur.
- Bu nedenden dolayı mı buradasınız? l rnanm
muüusunuzdur'.
- E\et. Bundan dolayı Güney Afrika ya da trlanda'da
değilım ve buradayım. Buraya geri döndügüm ıçin
mutluyum. Türkiye her zaman ilginç, hatta bazen
çok fazla ilginç. Her zaman mesleki açıdan ya da bir
bunalım ya da bir sıcak nokta olmuştur. Geçen yıl
Noel'den hemen önce genel seçimler vardı. Bu yıl
Çekiç Güç'ün uzatılması olayı yaşandı. Böyle olunca
da bir türlü Noel tatili yapamadık.
-30 yıl öncesine kıvasla sokaktaki Türk insanı ile
resmi görevlikrin davramşlannı değeriendirir
misiniz?
- Ilişkiler 1 %0'larda resmi olarak iyı ve kolaydı.
Çünkü kanşık olabilecek tek konu vardı. O da Kıbns
idi. Ancak şimdi bizim ılgilendiğimiz, ancak farklı
düşündüğümüz başka zor konular var.
Örneğin Kuzey lrak. Hâlâ Kıbns... Sizin
görüşleriniz. görüşlerimiz var. 1960'larda
anımsıyorum. Bazı enformasyon malzemelen
gönderirdik. Zarflann üzerine "Kıbns Davası
dolayısıyla iade" gibi not düşülürdü. Güçlü duygular
anlatılırdı. Türkiye'nin AB ile olan ilişkileri
hakkında sorular vardı. Ben, bizim daha farklı bir
bakış açısına sahip olduğumuzu söylemıyorum. Ama
bunun aşılması gereken yeni bir öğe olduğunu
söylüyorum.
- Türkiye'nin AB'ye gjrişi ile DgiM gelişmeieri
değeriendirebilir misiniz? Neden bir gedkme
olmuştur?
- Ne yazık ki 1970"lerde AB'ye tam üyelik için
Yunanistan ile aynı zamanda başvurmadınız. Bu
bence olumsuz bir şeydir. Eğer başvurmuş
olsaydmız, belki de şimdi AB üyesiydiniz. Bundan
sonra Türkiye'nin AB ile ilişkilerinin donduğu uzun
bir sürece girihniştir. 1992 yılının ilk yansında,
Türkiye'nin AB ile olan ilişkilerini canlandırmak
için başlıca girişimi. AB Başkanhğımız döneminde
biz yaptık. Bize göre Türkiye'nin AB ve Batı Avrupa
ile yakın ve ıstikrarlı ilişkiler içinde olması
gerekmektedir. Kendinizi, daha AB gündeme bile
gelmeden çok uzun süre önce, Atatürk'ün başlattığı,
uzun bir yolda olduğunuzu görmenız gerektiğine
manıyorum. Bu Batı'ya doğru uzun bir yoldur.
Attığınız her aduna dikkat etmelisinız ve attığınız her
adımdan sonra o adımın doğru olup olmadığını ve
sizi Batı'ya götürüp götürmeyeceğıni sormalısımz.
dengelenmiştir. Görünmeyen kalemlerden Türkiye
Ingiltere'den çok daha fazlasını kazanmaktadır.
1964'te Türkiye'ye ekonomik yardım prograrrumız
vardı. Çünkü Türkiye o zaman gelişmekte olan bir
ülke idi. Gerçekten o zamanki Büyükelçim Dennis
ADen ile birlikte, zamanın başbakanı Sukyman
Demirere Türkiye'de yapılması düşünülen yeni bir
petro kimya projesine yapılacak İngiliz yardımmı
görüşmeye makamına gittiğimizi anımsanm. Oysa
bugün biz. Türkiye'ye artık ekonomik yardım
vermiyoruz. Çünkü Türkiye'nin artık yabancı
yardımına gereksinimi kalmadı. Bu 30 yıl içinde
ortaya çıkan gelişmenin en önemli örneğidir.
- Laiklik konusundaki değişiktikieri yanniamayı
düşünür müsünüz?
- Bence bu konu Türklere bırakılmalıdır. Bu konuda
yayunlanacak bir röportajda. kim ne derse desin, bu
çok iyi analiz edilse bile ve her iki taraf görmek
istediği yanıtı burada bulabilir. Ben bu konuda
SİR KİERAN PRENDERGAST
Sir (Walter) Kieran Prendergast
(54) Ingili: Dışişleri
Bakanlığı 'nda çalışmaya 1962'de
başladı. tkiyüsonra htanbul'a dil
öğrenmeye geldi. 65-67yıllan
arasında Ankara ya 3. kâtip
olarak gönderildi. 1967-69 yıllan
arasında Londra 'da Dışişleri ve
Milletler Topluluğu 'nda görev
yaptı. Kıbns a atandığında adada
üçyılkaldı. 1972'de başkâtip oldu
ve Ingiltere nin Hollanda
Büyükelçiliği 'nde önce basın.
sonra ekonomik ilişkilerle
ilgilendi. 1979'da Londra'ya
Dışişleri Bakanı nin Özel Kalem
Müdür Yardımcısı olarak döndü.
Daha sonra kendisine BM Genel
Sekreter Yardımcılığı görevi ile
ilgili kapıyı aralayacak olan •
tngiltere 'nin Ney.- York taki BM " •
temsilciliğfne.aUndı. 1.982 de Tel
Avh-'demüsteşâr ve başkonsolos
olarak bulundu. 1986'da
bakanlığın Güney Afrika
bölümünün başına getirildi.
Oradan Harari ile Nairobi 'de
olmak üzere Afrika'datoplam altı
yıl "Yüksek Komiser" olarak
görev yaptı. 1995'te büyükelçi
olarak döndüğü Ankara da iki
yılını lamamlayamadan New
York'a atandı. Eşi ile Ankara da
tanışıp evlenen büyükelçinin
dört çocuğu var.
Bence, gümriik birliği (GB) Batı Avrupa'ya doğru
atılan önemli bir adımdır. 1994-96 yıllannda
Türkiye'ye, -aynı zamanda lngiltere'ye de- yapılan
itiraz. önemsenmemıştir. Bu önemli bir şeydi. Hiç
kuşkusuz, AB'nin pazarlıkta ekonomik yardım
konusunda verdiği sözü henüz yerine getirmeyişi
konusunda Türkiye'nin kızgınlığını anlıyoruz.
Bunun en kısa zamanda ortadan kalkmasını
diliyoruz. Aynca, biz GB'nin en son adım
olmadığını, Türkiye'nin AB ile olan ilişkilerini
geliştirmesindeki son aşama olmadığını kabul
ediyoruz. GB bir nehri geçmek için üzerine
bastığınız büyük taşlardan biridir. Ama çok büyük
bir taş. Ancak burada daha sonraki taşlara da
bakmamz gerekmektedir. Biz bu taşlann ne yönde
olduğunu biliyoruz.
- 30 yûnk Türkiye ve İngütere ilişkileri hakkında ne
düşünüyorsunuz?
- Bizim ihracatımız eskiye kıyasla artmıştır. Bizim
ihracatımız sizinkinden fazladır. Fakat Türkiye'ye
yılda 1 milyon ingiliz turist gelmektedir. Daha az
sayıda Türk ise tngiltere'ye gidip para
harcamaktadır. Gördüğünüz gibi bu ticareti
kimsenin hedefı ya da bir aracı olmak istemiyorum.
Kendi hedefınizi kendiniz belirlemeniz gerektiğine
inanıyorum. Tek söyleyebileceğün şey dinsel
olmadan laik olabileceğinizdir. Türkiye 19%'da
1964'te olduğundan daha dindar bir ülke olmuştur.
- Türkiye'nin sorunlan hakkında ne
düşünüyorsunuz? Ne gibi bir getecek görüyorsunuz?
- Türkiye'de tanıdığım her insan, Türkiye'nin iyi bir
geleceği olduğuna inanır. Eğer 15-20 yıl ileriye
doğru bakacak olursanız, Türkiye'nin iyi bir geleceği
olduğunu düşünüyorum. Çünkü ekonomide.
özellikle özel sektörde büyük bir ilerleme vardır.
Türkiye'nin potansiyelinin sının yok. Buna ek olarak
çalışacak istekli genç kitleler var. Bu boks gibidir. En
iyi boksörler, fakir ülkelerden gelmektedir. Çünkü
onlar açtır ve bunun için isteklidirler. "Türkiye de
açür, faku-dir~" demek istemiyorum. tnsanlann
ilerlemek için istekli olduklanru söylemeye
çalışıyorum.
- Türkiye'nin hangj yörderini ziyaret eöiniz? Aynı
yerieri kıyaslamanız mümkün mü?
- 1960'larda buradayken bütün Ege ve Akdeniz
kıyılanra, Marmara Bölgesi'nin büyük bir bölümünü
6
Kıbrıs'ta geüşmeler donmuştur'
- Kıbns sorunu 1963te başladı. O
zamanki ve bugünkü Kıbns'ı
karşdaşnrabilir misiniz? Neter
oluyor? Ne gibi geüşmeler oldu? Neler
değisu?
- Değişiklikler volkanik bir biçimde
oluyor. 1963'tekorkunçolaylar,
1974'te Yunan darbesi ve Türk
müdahalesi gerçekleşti. O günlere
kıyasla şimdi bir sessizlik egemen.
Büyük olaylar souncunda bir
gerileme oldu. 1974'ten beri Kıbns
çözülmesi daha zor olan sorunlardan
daha az olan ilerleme göstermiştir.Bu
nedenle Dışişleri Bakarumız bu
konuda yüksek bir rol oynamamız
gerektiğine karar verdi. Çünkü o
kendi kendisine şöyle dedi:
"Ortadoğu'da, İsrail ile Fdistin
arasındaki sorun, Kıbns sorunundan
daha zor ve karvnaşıkür. Örneğin
Kıbns'ta bir Kudüs yoktur. Rauf
Denktaş, Birleşmiş Milletier'in
önerilerinin vü/dc 90'uu kabul ettiğini
açıkladı. Böylece çuğu konuda
anlaşmaya vanlmışnr. Her iki taraf,
Ud bölgeİi, ikitoplumlu,eşit siyasal
hakla bir "federasyon" anyor. Yani
anlaşmanın sadece ana hatian değii,
bütününde de bir açıklık vardır. Eğer
Ortadoğn'da gelişme
sağlavabiüvorsanız, eğer ırk ayrunı
sorununu. daha karmaşık olan
Namibva ve Rodezva sorunlannı
çözebifiyorsanız, Bosna'da Dayton
Anlaşmasf nı sağlayabiliyorsanız,
Kıbns'ta da neden olmasın? Kıbns
sorunu neden kcndine özgü, eşsiz
otsun? O halde denemek gerekir."
Şimdi bizim yaptığımız da budur
Denemek. 1974 ile 1996 arasında
gelişmeler donmuştur. Ama biz
bunun kalıcı olduğunu
düşünmüyonız. Yazuı ortaya çıkan
ölünıler ve olaylar, düş kınklığı
durumunun sabit olmadığını
gösteriyor. Hiçbir şey sonsuza kadar
sürmez.
- Türkiye'nin dış sivasaanda 30 \~û
öncesine kıyasla büyük değişiklikler
oldu mu?
- Çok büyük degişiklikler olmuştur.
1960'larda iki kutuplu bir dünyada
yaşıyorduk. Soğuk savaş vardı ve
Türkiye NATO"da cephe ülkesiydi.
Türk arkadaşlanm bana Türkiye'nin
bu cephenin yüzde 30'unu
koruduğunu söylerlerdi. 1980'lerin
sonunda, 1990'lannbaşında
Sovyetler Birliği'nin dağılmasmın
ardından, büyük değişiklikler oldu.
Bütün bunlar, şu konulan
yanıtlayacak yeni bir dış siyasanın
gelişmesine neden oldu. Birincisi,
Sov^etler Birliği'nin artık var
olmayışına ilişkin ve ikincisi
ABD'nin tek süper güç olduğu tek
kutuplu bir dünya ile uğraşacak yeni
bir dış siyasa gelişti. Artık,
Türkiye'nin doğu suıınnda Sovyetler
Birliğı değil Ermenistan, Gürcistan ve
Azerbaycan, daha doğuda Türk
cumhuriyetleri, kuzeyde Bulgaristan,
Romanya, Moldova ve Ukrayna var.
Bir başka değişiklik ise ben
1960'larda buradayken Pan-Turanizm
hemen hemen yasaklanmıştı.
Anımsadığun kadan ile Albay
Alparslan Türkeş'in bu konudaki
görüşlerinden dolayı zaman zaman
başı derde giriyordu. Ancak şimdi
Türk dış siyasasıntn en önemli
öğelerinden biri bu... Çünkü bu
ilişkide Bağımsız Devletler ile Uişki
içindesiniz. Türk cumhuriyetleri
üzerinde bu kardeşlik kavramının
büyük etkisi var. Kazaklar, Özbekler,
Kırgızlar ve Moldova'daki
Gagavuzlarla bugünkü ilişkiler,
Sovyetler Birliği dağılmadan önce
pek mümkün değildi. Eskiden bir
devletle ilişkideydiniz. oysa şimdi
yanm düzine devletle ilişki kurmak
daha zor bir durumdur.
- İnsan haklan ve demokratikleşnıe
hakkında konuşuyorsunuz. Bu
knnukrdaki değişimi kıyaslavabüir
misiniz?
- 1960'lardan beri Avrupa'da da
büyük değişiklikler olmuştur. Çünkü,
demokratik standartlar ve insan
haklan gibi konularda ağır baskılar
ortaya çıktı. Türkler, bazen, bu
baskılann sadece kendi ülkeleri için
olduğunu düşünüyorlar. Eğer sadece
o açıdan bakarsamz. sadece böyle
görürsünüz. Avrupa'da 1974-75
yıllarrnda ortaya çıkan Avrupa
Güvenlik ve Işbirliği Konferansı,
sonucundan dolayı başlayan
gözlemler, "içişlerimize başkalannın
kanşmaa" gibi bir izienim
yaratmıştır. Türkiye de Moskova
Bilgirgesi'ni imzaladı. Siz de Avrupa
tnsan Haklan Sözleşmesi'ne
tarafsmız. Bir başka gelişme ise
vatandaşlık haklan ile ilgilidir.
Vatandaşlar artık mahkemeye
başvurabiliyorlar. Bazen Türkiye'nin,
bazen de İngiltere'nin bu konuda
utanç duyacağı olaylar ortaya
çıkmıştır. Yapılması gereken doğru
şey bu kusurlan kabul etmektir. insan
haklan, her ülkenin, özellikle kışilerin
sorumluluklan ve haklan ile
ilgilenilmeyen belirli önemli
bölgelerde, kendi performansıru
ölçtüğü objektif bir standarthr. Biz
kendi standartlanmızı bu standartlara
göre ölçeriz. Biz performansımızı
arttırmayı deniyoruz. Bence,
Türkiye'nin insan haklan ve
demokratikleşme konulanndakı
standartlannı yükseltmeye çalışması
ve sürdürmesi, Batı Avrupa için çok
önemlidir.
gezdim. Kaş, Kalkan gibi yerlere gitmek çok zordu.
Hiçbir araç yoktu ve ancak gemi ile gidilebiliyordu.
Antalya küçük. güzel bir kentti. Oraya gitmek bile
macefalı idi. Çünkü Afyon'un ötesinde doğru dürüst
yol yoktu. Toros Dağlan'ndan geçtiğiniz zaman
küçük bir kasaba ile karşılaşıyorsunuz. Son
gelişimde oraya yeniden ilk kez gittiğim zaman,
Toros'lan saatte 100 km ile geçtık. Aşağıya doğru
indiğiniz zaman, çok şeritli bir karayolu ile
karşılaşıyorsunuz. Antalya sınınna vardığınu zaman,
büyük blok binalanyla sanki Marsih/a'ya gitmiş gibi
oluyorsunuz. Kemer gibi tatil yerleriniz var. O
zamanlar ancak küçük bir pansiyon bulunabilirdi.
Kuşadasrnda sadece Tusan gibi birkaç iyi motel
vardı. Bugün artık Kuşadası büyük bir tatil
merkezidir. Kıyılann aşın ölçüde bozulup
bozulmadığına dikkat etmek gerekir. Özellikle düşük
kalitedeki kooperatiflerin yaptıgı. bırbiri üzerine
yığılrruş, hiç kimsenin doğru dürüst manzara
görmediği evler. mimari açıdan da iyi tasarlanmıyor.
- Türkiye'nin doğu bötgcsi hakkında ne düşünüyor
sunuz?
- Oraya fazla gitmedim. Bir kez Van'a gittim. Ama
şimdi Erzurum, Kars, Diyarbakır, Mardin. Midyat
Adana, Antakya, tskendenın, Urfa, Adıyaman.
Gaziantep'e gittim. Bugün bunu daha kolay kılan şey
THY'nin birçok yere uçan tarifesidir. Artık
Erzurum'a uçabilirsiniz. Oradan Kars'a ve lshak
Paşa Sarayı'nı görmek için Doğu Beyazıt'a kadar
gittim. Sonra Kars'tan uçakla geri döndük. Bu çok
rahat bir yolculuktu. 1-1.5 saat içinde
Ankara'dasınız.
- Ankara ve İstanbtıl hakkındaki iztenimleriniz
nelerdir? Kentleşme. nüfus arnşu çevre sorunlan
açısuıdan kıvaslavabilir misiniz?
- Ankara, Istanbul'dan daha kolay yaşanabilir bir
kent. Çünkü Ankara'nm biçüni, yani coğrafyası çok
zor. Tepeler var. Daha yüksek olan Çankaya, ortada
Atatürk Bulvan, Anıtkabir var. Bunlar, tepelerdeki
gecekondulann kenarlanndan fişlonmş görülebilen
sınır işaretleridir. Kent biçimi hâlâ açıknr ve
yönlerini kolay anlayabilirsiniz. Ankara, 1960'larda
olduğundan daha fazla yeşildir. Bence yeşillikler;
barailar, göller. göletlerle artmış ve bu durum ikJüni
»İeğiştirmiş-,'Vışlffi daha ıltmarî öTmfıştur. Eskideh'* *
Ankara çpkjgug^du. Şimdi akadar lajrudegMr..-; iOl
istanbuÛİHvcb^afyası çok gelişrniştir. Eğer
karayollanndan birinde Kâğıthane ya da
Okmeydanı'na gidiyorsanız ve eğer nereye gittiğinizi
bilmiyorsanız çok kolay kaybolabilirsiniz. Çünkü
gelişmeden dolayı bir vadiden diğerine
geçiyorsunuz. Gelişme çok hızlı yayılmış, Istanbul
çok büyük bir kent olmuştur. Belki de Avrupa'daki
en büyük kenttir. 1960'larda Ankara havası kirli bir
kentti. Çankaya'dan aşağıya baktığımda, tepeye
kadar ulaşan, linyit kömürü yakılmasından
kaynaklanan gri bir bulut görünürdü. İstanbul'un
havası oldukça temizdi. Şimdi doğalgazdan dolayı
Ankara daha iyi. Bu arada îngiltere bu konuda bir
sözleşme ile bağıtlıdır. tstanbul'da gaz şebekesi
bitirilrnediği için hava kirliliğı artmıştır. Kimse
Türkiye'de, hızla gelişen kentleşmeyi
görmemezlikten gelemez. Nüfusun büyük çoğunluğu
doğudan batıya geliyor. Bu yüzden; hükümetin,
doğunun gelişmesine büyük önem göstermesi
gerekir. Böylece insanlar, belki gelmekten
vazgeçerler ya da gelmiş olanlar da geri dönerier.
- Türkiye'nin ekonomik ve maK durumunu
karşılaşnrabilir misiniz?
- Türkiye 1960'lardan çok daha farklı bir ülkedir. O
zamanlara kıyasla çok ama çok daha zengindir.
Özellikle Türkiye'nin batı kesimi. Kayseri gibi bazı
yerlerin de iyi geliştiğini söylemeyi ihmal etmek
istemiyorum. Doğuda Erzurum ve fakir bir yer olan
Kars'ta paket bir gelişme gerçekleştirmek
istiyorsanız, artık her şey değişmiştir, altyapı şimdi
farklıdu". Şimdi otoyollar var. 1960'larda otoyollar
yoktu. Türkiye'de herkesin telefonu var. Türkiye bu
konuda ve özellikle cep telefonu konusunda çeşitli
ülkeler arasında en üst sıralarda yer alıyor.
Türkler, bence çok meraklı insanlar. Eğer bir Türkle
bir görüşme yapıyorsanız ve eğer birisi içeri girerse,
"Şu an konuğuin var, sonra getebflir misiniz?'' der.
Ancak aynı durumda telefonla konuşmayı
sürdürürler. Sanki modern kültürün bir gereği olarak
telefonun yanıtlanması zorunludur gibi
davTanıyorlar. Uydu antenleri: ben Kars'tan Doğu
Beyazıt'a giderken üzerinde uydu antenleri olan
kerpiç evleri görüyorum. Bunun altyapısı Türkiye'de
çok gelişrniştir. Türkiye'de her köyde elektrik var.
60'larda yoktu.
- Bana sokaktaki insanın tepkDeri konusuDda
ömekler verebiHr misiniz?
- Türklerin konukseverlik konusunda iyi bir ünü var.
Bu değişmemiştir. Türkiye'de nereye gittiysem,
kentlerde ya da kırsal yörelerde dostça bir yanıttan
başka bir yanıtla karşılaşmadım. Bu hiç
değişmemiştir. Sanınm değinmek istediğiniz nokta
turizm ounalı. Milyonlarca Türkün milyonlarca
tngilizi, milyonlarca Ingilizin de milyonlarca Türkü
turizm nedeniyle tanımış ohnasıdır. Ingilizlerin
yüzde 95'inin buradan çok güzel anılarla aynldığını
biliyorum. Türklerin konukseverliğinden çok
etkilenmişlerdir. Çok az sorunlan olmuştur. Bu
ilişkiler, hükümetİer arasındaki ilişkiler kadar
önemlidir. Bu 1960'larda bu kadar yoğun değildi.
Çünkü uluslararası turizm, "charter" uçuşlar,
1960'larda yoktu ve turistik yerlerdeki gelişme, o
zamanlar, bu kadar iyi değildi. Ben, tur temsilcilerine
Bodrum'da ve Marmaris'te bir parti verdim. Onlar
"buraya gelmekten hoşlandıklannı" ve "otel
sahiplcri ise elemanlannın turistleri sevdiklerini
ve istediklerini" söylediler. Eğer bir sorununuz
olursa, gece yansı bile telefonla aradığmızda hemen
size gelip yardım etmektedirler. Gece yansı elektrik
anzasını gidermektedirler. Gerekirse hemen
arabanızı ya da otobüsünüzü onanrlar. Birçok ülke
fazla gelen turistten bıkmıştır. Onlardan yardnn
istediğinizde "Czgünüm şu an 'siesta" yapıyorum.
Sonra da bir başka işim var. Yann gelirim" derler.
Oysa turistler, Türklerin beklenmedik sorunlanyla
her zaman uğraşmalanndan hoşlanıyorlar.
Sürecek
ANKAItA NOTLARI
MUSTAFA EKMEKÇİ
Korkiram!
Bugün Azerbaycanlı taşlama ustası Sabir in (1862-
1911) taşlamasını yazrnak istiyorum. Sabir'in taşlamala-
nnı çok kişi bilir. Ruhi Su'dan, Azmi'den dinlemişlerdir
aynca. Anımsatmak istedim:
"Payi piyade düşirem çöliere/harda magilan görirem
korkmiram
Seyredürem berri beyabanlan/guli beyaban görirem
korkmiram
Gârı o//ram bahirde zevrekneşin/dalgalt tufan görirem
korkmiram
Gâh çtgıram sahile heryanda men/vahşigiran görirem
korkmiram
Gâh şafak tek düşirem çöllere/yankılı volkan görirem
korkmiram
Gâh enirem saye tek ofmanlara/yırtıcı hayvan görirem
korkmiram
Üz koyuram gâh neistanlara/bir sürü aslan görirem
korkmiram
Makberelikte edirem gâh mekân/kabirde hortdan gö-
rirem korkmiram
Menzil olur gah bana viraneler/cin görirem can göri-
rem korkmiram
Harid mülkûnde de hatta gezüp/çog tuaf insan göri-
rem korkmiram
Bu küre-i arzda min muhtasar/muhtelif elvan görirem
korkmiram
Leyk bu korkmazlık ile doğrusu/ay Dadaş, vallahi, bil-
lahi, tallahi/harda Mûslüman görirem korkiram
Bi sebep korkmiram vahi var/neyteyim ahir bu yok ol-
muşiann/fıkrinikan, kan görirem korkiram/korkiram, kor-
kiram korkiram."
Dizelerde geçen kimi sözcüklerin Türkçeleri şöyle:
Payi piyade: Yayan yapddak. Guli beyaban: Korkunç
çöller. Elvan: Renkler. Hortdan: Hortlak.
(Taşlamacı Sabir'in asıl adı, Mirza Ali Ekber Tahirza-
de'dir. "Hophopname"ad\\ taşlamalan ünlüdür. Ana Bri-
tannica'yagöreFarsçaöğrendi, Iran ileTürkistan'ı dolaş-
tı. 1910'da Bakû'ya göçtü. Doğum yeri Kafkasya'da Şa-
mahi'dir. Öğretmenlik yaptı. Yoksulluk içinde geçen ya-
şamı, aynı biçimde sona erdi. Takma adlayayımlanan taş-
lamalannda bozuk düzeni eleştirdi, mezhep çekişmete-
rini yerdi. Çocuklar için eğitici şiirler yazdı.)
• • •
148, hâlâ, çocuğunu neden imam-hatipten alıp, Ayran-
cı üsesi'ne yazdırdığmı açıklamadı. Belki de çocuğunu
Harp Okulu'na yollamak istiyordu, ondan. Ama, bu ko-
nuda pekyürekli davranamadı. Çocuk. Başkent Üniver-
sitesi'ne yerleştirildi. İyi mi?
"Aydınlık" dergisinin son sayısında, "Refah, uyuşturu-
cunun göbeğinde" savı yer alıyor. Göbekte de 148'in
takkeli, tespihli bir fotoğrafı. Çok ibret verici bir fotoğraf.
Görmediyseniz, bulup kesinlikle bakın, gözlerini kısmış,
ne düşündüğü anlaşılmasın diye, fotoöraflann çekilip bit-
mesini bekliyor gibi. Alacası içinde mi? Milli Güvenlik Ku-
rulu kararlarını sulandırmak için elinden geleni yaptı; üni-
versiteden çömezine (Oğuzhan Asiltürk) demeçler ver-
dirrji. Sonunda sayım suyum yok deyip basını da suçla-
dı, çekildi tespihini çekmeye başladt.
Aydınlık dergisinin "uyuşturuculuk"la ilgili kapak baş-
tıklan bile insanın kanını dondurmayayetiyor. Kimileri şöy-
le:
"Bir yanda MİT, JtTEM ve korucular, öte yanda PKK,
Hizbullah, Suriye ve kan. Refah Partisi tam da bunlann
ortasında. Hepsiyle teması var."
"Refah'ın Bosna-Kıbns uyuşturucu hattı."
"Şebekenin Bosna'daki başı, eski Bosna Içişleri Ba-
kanı Bekir Alisipabiç."
"78 yıl önce Erbakan hakkında açılan dava."
"Uyuşturucudan sabıkalı RP'li milletvekıii."
"Avrupa'da uyuşturucu ticaretinde camger kutfahıh-
yor." . - . - — ı
Haberlerin'Daş1îkİan_6öyTe. Içeriğini artk siz okuyun. *
148 kilo altını varken, gazetecileri dava ederek attınla-
nna altın eklemek mi istiyor? Yıllann gazetecisi Turhan
Dilligil. ölümcül yatarken sayn yatağtnda Hadeverdi. Mil-
yartık davadan aklanma karannı öğrenmeden de öldü.
Aydıniık'in kapağındaki fotoğrafa geliyorum, o surat-
tan korkmaz mısınız?
Olup bitenleri seyredenler, Müslümanlığından ırtanı-
yor, "Bunlar ne biçim Mûslüman?" diyor, şeriatçı yazar-
lara. Bu dönemde olduğunca, Müslümanlık hiçbir dö-
nemde yara almadı, bunu görmüyor musunuz? "Bunlar
Müslümansa, ben değilim!" deme çizgisine geldi çok ki-
şi. Şeriatçılann yüzünden, Müslümanlık korkulacak bir
din oldu çıktı! Onlann gözünde, şeriatçı olmayan Mûslü-
man sayılmryor. Ne olacak o zaman? Nerde kakjı yüzde
99 Müslümanlık?
imam-hatipler, Kuran kurslan konusunda, kör olası çı-
karları için, her çeşit sömürüyü yapariar da, tüm halk ço-
cuklannın okumasını sağlama amacıyla kurulmuş, Köy
Enstitüleri geçince, hiç ağızlannı açarlar mı? Tek satırlık
olumlu bir yazı ya2ariar mı? Bunlann kişiliklerini ölçmek
için bir ölçü olabilir bu. Onlaria ilgili bir kanıya varabilirsi-
niz. Olayı bilip, kavrayıp da, Köy Enstrtülerini anmayan,
insandan sayılmamak gerekir.
148'in, CHP-MSP ortaklığında, ABD'nin "ambargo"
uyguladığı sırada, Bakanlar Kurulu'nda ortaya attığı "Rum
kulağı" olayını anımsayan var mıdır bilmem. Yalnız, 148,
Araplardan yardım koparabilmek için, bir miktar "Rum ku-
lağı" götürrneyi öneriyordu. CHP'li bakanlar önce "şaka
yapıyor" diye düşündüler. Bakanlar Kurulu'na bomba gi-
bi düşen öneri şaka değildi, götürülecek olan ekşimsi
"kuzukulağı"üeğ\\, Rumların kesilecekkulaklanydı. 148,
Rum kulağı karşılığında Suudilerden yardım sağlayaca-
ğını söylüyordu. (Ergün Poyraz'ın, yeni hazıriamakta ol-
duğu "Refah'ın Gerçek Yüzü-2" adlı kitabında, bu konu-
da aynntılı, oldukça eğlenceli bilgiler olacak.)
BULMACA SEDAT YAŞAYA1V
1 2 3SOLDAN SAĞA:
1/Osmanlı döne-
minden Gumhu-
riyet'in ilk yılla-
nna kadar Mani-
sa iline verilen
ad. 2/ Alan Par-
ker'm bir fılmi...
Soyundan geli-
nen kimse. 3/ Bir
burç adı... Bahk
akım.4/Gözeba-
tan, dikkat çe-
ken... Eski dilde
yüz,çehre.5/Ge-
milerin bannarak
yûk alıp boşaltmalanna
uygun doğal ya da yapay
sığınak. 6/Çin ve Japon-
ya'da oynanan bir strate- 2
jioyunu... Agzıgeniştek 3
kulplusu kabı. 7/Aidat... 4
Bernardo Bertolucci'mn
bir filmi. 8/ Eskiden
Anadolu'nun güneyinde °
konuşulan ölü dil... Ar- 7
goda karnı aç ya da pa- 8
rasız kimse. 9/"Memduh g
": Sinemayönetme-
nimiz... Halk dilinde_patatese verilen ad.
YUKARTOAN AŞAĞIYA:
V Orta Anadolu'da, zengin bir kuş yapısına sahip olu-
şuyla ünlü göl. 2/Halk dilinde sebze bahçesi... Metin E-
loğlu'nun bır şiir kitabı. 3/ Suudi Arabistan'm para biri-
mı... Konut. 4/ Utanrna duygusu... Kırda yenen yemek.
5/Vücudun herhangi bir yerini hafıfçe çizip üzerine boy-
nuz, bardak ya da şişe oturtarak kan alma. 61 Kendi ken-
dine cinsel doyum sağlama. II Bir meyve... Olumsuzluk
belirten bir önek... tnce sicim. 8/ Dolaşma... tkinci de-
recede olan. 9/ Bir derebeyin hizmetindeki Japon savaş-
çısı.
ÖZÜR: Dünkü bulmacanın yukarıdan aşağıya 7 'n-
ci sırasımn sonıları düzeltmeyanlışı sonucuyer alma-
mıştır. Ozür dileriz.