Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
28 NİSAN 1997 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
EKONOM
Gelecek yıl hangi ülkelerin Avrupa Para Birliği'ne girebileceğine karar verilecek
Avrupa BirÜğTııiıı zor smavı• IMF'nin bu yılki ekonomik verilere dayanarak gelecek yıl
için yaptığı yorumlar 15 ülkeden 6'sının EMU'nun koşullannı
yerine getiremeyeceğini gösteriyor.
GÜRHAN UÇKAN
1998 nisan-mayıs döneminde Avru-
pa Birliği'ne bağlı ülkelerin devlet ve
hükümet başkanlan, hangi ülkelerin
Avrupa Para Birliği'ne (EMU) girmek
için gerekli koşullan yerine getirip ge-
tirmemiş olduğuna karar verecekler. 1
Ocak 1999'da EMU yürürlüğe konula-
cak ve ortak para birimleri euro ve cent
oluşturulacak.
1 Ocak 2002'de bu para, ülkelerin
ulusal paralanyla birlikte kulianılmaya
başlanılacak ve aynı yıl 1 temmuzda
ulusal para birimleri ortadan kaldınla-
cak. Buraya dek her şey güzel. lyi tasar-
lanmış, üzerinde anlaşmaya vanlmış,.
Ama ottada önemli bir sorun var; ancak
şimdilerde bilincine vanlıyor; EMU
için gerekli koşullan yerine getireme-
yen ülkelerin durumu ne olacak? Bir
çeşit AB ikinci liginde mi oynayacak-
lar? Önce EMU koşullannın neler oldu-
ğuna bir bakalım:
- Bütçe açığı: Bütçe içindeki borç-
lanma oranı %3'ü geçmeyecek.
- Enflasyon: Enflasyon oranı en dü-
şük üç ülkenin ortalaması ahndıktan
sonra çıkacak yüzde, %1.5'ten fazla
aşılmayacak.
- Faiz: Uzun erimli kredilerin faiz
oranı, en düşük enflasyonlu üç ülkede-
ki ortalamanın %2'den fazla ûzerinde
olmayacak.
- Devlet borcu: BNP'nin %60'ından
fazla olmayacak. Ne var ki üye ülkele-
rin çoğunda bu durum %6'nın ûzerin-
de olduğundan bu koşula, "dış borç
trendinin iniş göstermesi yeterfi" ifade-
siyle hafifletici bir madde konulmuş.
- Para kuru: Ulusal para biriminin en
az iki yıl sabit kalmış olması gerekiyor.
%15'i geçmeyen artış ve azalışa resmi
olarak izin veriliyor, ama 1998'de üye-
lik karan alınırken bu konuda sert dav-
ranılacağı sanılıyor. Italya ve Yunanis-
tan smıfta kalıyor; Almanya, B. Britan-
ya, Ispanya ve Fransa ikmale...
Bütçe açığı konusundaki %3'lûk sı-
nıra, Italya ve Yunanistan'ın inemeye-
ceği şimdiden kesinleşti. Şu an için bu
konuda Almanya, B. Britanya, tspanya
ve Fransa'nın durumu da kuşku verici.
Hollanda'nın maliye bakanı Gerrit
ZaJm, birkaç gün önce ince bir espri
yaptı bu konuda: "Her nedense, bu gi-
zemli %3 oranı, birçokülkeiçin ansızuı
gerçekleştL." 15 üye ülkeden 5'inin büt-
çe açığının %3 olacağı şeklinde açıkla-
ma yapması, bakanın bu ince esprisine
yol açmıştı.
IMF'nin bu yılki ekonomik verilere
dayanarak gelecek yıl için yaptığı yo-
rurnlarda da 15 ülkeden 6'sının -yuka-
nda saydıklanmızın- EMU'nun koşul-
lannı yerine getiremeyeceğini gösteri-
yor. Almanya'sız, B.Britanya'sız ve
Fransa'sız bir EMU neye benzer acaba?
Şimdi Brüksel'deki bürokratlann kafa-
sındakı soru bu. Acaba koşullar mı ger-
çekçi konulmadı, yoksa Avrupa'nın
gûçlü devletleri sanıldığından da kötü
bir konjonktüre mi sahip?
Halklar ekmek derdinde
Ortada bir de halklann isteksizliği so-
runu var. 15 ülkeden 6'sında halkın ço-
ğunluğu, ülkesinin EMU'ya girmesine
karşı. Işte kamuoyu yoklamalanndaki
son sayılar: (Parantez içindekj yüzdele-
rin ilki evet, ikincisi hayır) Almanya
(40-49), Danimarka (36-58), Finlandi-
ya (35-37), B. Britanya (34-45) ve ts-
veç (27-61). Bu sayılann bir yorum bi-
çimi de, bu 6 ülkede halkın isteğini, hü-
kümetlerin öneme almıyor olması şek-
lindedir. Halklar, bütçe açığı azalacak
diye kamu sektöründe kemerlerin sıkıl-
masına ve bu nedenle işsizliğin artma-
sına, kamu hizmetlerinin azalmasına
karşı çıkıyorlar. Dar gelirli çoğuıüuk,
günlük ekmek derdinde; Brüksel'deki
yüksek gelirli profesyonel bürokıatlann
amacı ne olursaolsun, Yunanistan, Ital-
ya ve Almanya grevlerle çalkalanıyor.
Işsizlik oranlan, savaş sonrasının rekor-
lannı kırmış durumda. Almanya'da hu-
zursuzluk, yabancı düşmanlığının art-
masıyla kendini gösteriyor, Yunanistan
ve îtalya'da ise işyerlerinin çalkalanma-
sıyla ve grevlerle.
tskandinav ülkelerindeki kuşkuculuk
ise daha çok ulusal yasalann Brüksel ta-
rafindan devre dışı tutulması kaygısın-
dan kaynaklanıyor. Anayasal haklanna
çok düşkün olan Isveçliler, Danimar-
kalılar ve Finliler, "smıriarüstüyasalar-
la", demokratik haklannın tehlikeye
sokulacağından çekiniyorlar.
Aynca önlerinde bir başka Iskandi-
nav ülkesi, kapı komşusu Norveç örne-
ği var. Bırakın EMU'yu, bu ülke Avru-
pa Birliği 'nin çağnsına bile yüz verme-
di. Ortakhk dışında kalmayı yeğleyen
Norveç'te, ne işsizlik sorunu var, ne de
enflasyon. Bütçe açığı mı? Güldürme-
yin beni... Avrupa'da bütçesi artı değer
gösteren ve dış borcu olmayan tek ülke
bu 3.5 milyon nüfuslu Norveç. Hiç de
niyeti yok işsiz Yunanlılarla, Portekiz-
lilerle, lspanyollarla ve Almanlarla ay-
nı gemiye binmeye..
DÜNYA EKONOMİSİNE BAKIŞ / ERGİN YILDIZOĞLU LONDRA
Bizim politikacılar, aldıkları oy oranlarının
azınlığı temsil etmesine bakmadan koltuklan-
na dişleri ve tırnaklanyla yapışa dursunlar, Ga-
ulist (muhafazakâr) partiden Fransız Devlet
Başkanı Jacques Chirac partinin başını çek-
tiği koalisyonun, mecliste iskemlelerin yüzde
80'ine sahip oimasına aldırmadan, bir sene
önceden, erken seçime gitmek için meclisi
feshetti. Yani seçimlerin ilk turu 25 mayısta,
îkinci turu da 1 haziranda.
Jacgues Chirac'ın mantığı
Avrupa Ortak Para Birimi'ne (APB) geçi-
şin başlangıç tarihi yaklaştıkça Fransa için bir-
Nğe katılmanın gereklerini yerine getirmek ive-
dilik kazanıyor. Fransa'da bütçe açığını
GSMH'nin yüzde 3'ünün altına indirebilmek
için neo-liberal reçeteleri izleyen hükümetin
sosyal harcamalardan daha fazla kesinti yap-
ması gerekecek. Bugünkü hükümetin olağan
süresi 1997'de, APB'ye girecek ülkelerin tes-
pit edildiği yıl bitiyor. Bu ikisini bir araya koyan
Chirac, tam APB birliği sürecinin karar nok-
tasında ve kemer sıkma politikalannın ardın-
dan, bir seçime gitmek istemedi. Chirac, hü-
kümetin gereken kemer sıkma politikalannı
uygulayabilmesine olanak verecek bir meşru-
iyet tazelemesine gitmeye, bir nevi güvenoyu
istemeye karar verdi.
Chirac'ın karannı açıklamak amacıyla yap-
tığı TV konuşmasında, "B/z/fAvrupa'nın gele-
ceğine ilişkin E.Y.) çok zor bir pazarlık süreci
beklfyor".... "Bu pazartıklara güçlü birnokta-
dan girişebilmek için sizin desteğinize ihtiya-
cımız var" diyerek isim vermese de halktan
Gaulist partiyi desteklemesini istedi. Chirac,
"Fransa'nın yaşamsal reformlan gerçekleşti-
rebilmesi için" yeni bir atılıma gereksinim duy-
duğunu ileri sürdü. Başbakanlık dönemi 2002
yılına kadar sürecek olan Chirac, güçlü oldu-
ğunu düşündüğü bir noktada erken seçime
giderek, dönemin sonuna kadar Gaulist parti
ile hükümet etmek istiyor. Sosyalist Parti ile eli-
ni kolunu bağlayacak bir "cohabitation" ola-
sılığını kaldırmak istiyor.
Ancak daha önce Fransız siyasi tarihinde
benzeri görülmemış bu mantık herkesi ikna
etmiş değil. Fransız yakın tarihinde ilk erken
seçim 1962'de Cezayir savaşının hemen ar-
kasından, ikincisi de1968'de ayaklanmalarsı-
rasında yapıldı. Birincisinde De Gaulle önce
devlet başkanının genel oyla seçilmesine ola-
nak sağlayan bir referandum gerçekleştirdi,
ondan sonra da bunun sonuçlarına dayana-
rak hükümeti feshedip erken seçime gitti. Bu-
gün birçok Fransız tarihçisi bu operasyonun
De Gaulle-Pompidou ikilisinin reiimi ele ge-
çirmesine yol açtığını düşünüyor. İkinci erken
Fransa'da Erken Seçim
Analistlere göre Jacgues Chirac'ın bu secimleri kazanması garanti değil.
seçim ise 1968'de ayaklanmayla zayıflayan ve
iktidarsızlaşan başkanı ve hükümeti yenıden
kurtarmak için gerçekleştirildi. Gaulistler bü-
yük bir çoğunlukla hükümete geri döndüler.
Bugün durum oldukçafarklı. Chirac bir krizol-
duğu için değil bir krizi engellemek için erken
seçime gidiyor. Bu yüzden durum aynı açıklı-
ğa sahip değil. Örneğin Paris'teki ABN Amro
bankasından ekonomist Philip Brossard, He-
rald Tribun'e verdiği demeçte, "Niye seçime
gidiyoruz belli değil" dedikten sonra, Chi-
rac'ın kazanma şansının yüzde 50'den fazla
olmadığını ifade etti. (IHT 22/4/97)
Chirac'ın aldığı riskler
Gerçekten de birçok analiste göre Chirac'ın
bu secimleri kazanması garanti
değil. Smith Bamey'de yüksek
düzeyde bir ekonomist olan J.
Paul Horne'e göre "Riskler çok
yüksek. Çünkü Fransızlar kemer
üstüne kemer sıktılar, artık bile
bile bir yenisini istemiyor-
lar"(\HT). Fransız Uluslararası lliş-
kiler Enstitüsü Müdür Yardımcısı
Dominique Moisie de "Chi-
rac 'ın çok büyük bir risk aldığını"
düşünüyor. (Wall Street Journal 22.4.1997)
Muhalefet de bu gerçeğin farkında. Bu yüz-
den Sosyalist Parti Başkanı Lionel Jospin
"Kampanyamızı hükümetin bilançosu üzerine
kuracağız" .... "Işsizlik arttı, açıklar büyüdü,
eşitsizlik arttı..." diyor. (Le Monde 22/4/97).
Hükümet ise bu bilançoyu savunmak zorun-
da kalacak ve seçenek olmadığını anlatmak
zorunda kalacak. Bu işi tutartı yapabilmek için
Gaullist partinin ve ortağı UDF'nin uzmanlan,
seçim propagandasının "serbest piyasa"n\r\
önemini vurgulayan bir yönde şekillenmesini
önerdiler. Ancak Financial Times'ın aktardığı-
na göre "hem Chirac hem de Juppe bu öne-
riye direniyoriar. Çünkü herikisi de muhalefe-
tin kendilerini 'uttra-liberal' olarak suçladığı
takdirde secimleri ka-
zanabileceğinden
korkuyorlar" (Finan-
cial Times 22/4/97).
Kanal 7'de yaptığı ko-
nuşmada, Jospin
°1997'nin seçenek-
leri, 1995'inkinden
daha açık. Şimdi ar-
kamızda toplumsal
çöküş söylemi var" di-
• •
Onemli olan
hayata
çok yönlü
bakabilmektir
Zücaciyede ilk fuar
yerek Fransız işçi hareketlerinin yarattığı hava-
ya da değinip sonra ekledi: "Hükümet ultra-li-
beralkatı birkapitalizmitemsilediyor".... "Bu
insanlar, çağdaşlık adma bizi, insanlık açısın-
dan çok daha gerilere götürmek istiyoriar, kur-
tuluştan bu yana yaşadığımızı.. Cumhuriyeti
ve demokrasiyi tehlikeye sokuyorlar". Jacgu-
es Chirac'ın işi zor doğrusu.
Ve Avrupa Para Birliği
Jack Chirac'ın işi zorlaştıkça APB'nin gele-
ceği de giderek karanyor. Genel olarak Fran-
sız halkı arasında Avrupa Birliği'ne karşı güç-
lü bir önyargı yok. Ancak bunun, Almanya'nın
baskısı altında, bugünkü gerçekleştirilme ko-
şullanndan hemen herkes şikâyetçi. Paris'te
bulunan CSA kamuoyu yoklama şirketinin di-
rektörü Rolan Cyrol, "Avrupa Para Biriiği'nin,
daha fazla küreselleşme ve bunun da daha
fazla işsizlik ve daha fazla fabrika kapanması
anlamına geldiğine dair bir korku var halkın
arasında" (Wall Street Journal) sözleriyle hal-
kın arasındaki havayı yansıtıyor. Fransız Sos-
yalist Partisi, bu durumun gayet iyi farkında.
Lionel Jospin: "Eğer koşullara (ABP koşullan-
na) uymak için, bu işsizlik oranına rağmen da-
ha fazla kemer sıkacaksak, yüzde 3 koşulu için
benim cevabım hayır olacaktır" (IHT). Eğer
Jospin'in bu sözlerine halktan yeteri kadar ce-
vap gelirse sadece Chirac'ın hesaplan boşa
çıkmaz. APB de ciddi bir çıkmaza girer. Çün-
kü Almanlar 'koşullann' tartışılmasına kesin
olarak karşılar.
Bu koşuHarda Chirac'ın erken seçim kuma-
n kolaylıkla Avrupa üzerine bir referanduma
dönüşebilir. Böyle bir durum ortaya çıktığında
ise, sonuç ne olursa olsun, piyasalann fena
hakde sarsılacağını düşünmek gerekir. Geçen
sefer, 1992'de Mttterrand sorumluluğu üze-
rinden atmak ıstemiş ve Maastricht için refe-
randuma girmişti. O zaman, 'evet' oylan yüz-
de 51 'in altında çıkınca da piyasalar birbirine
girmiş, başlayan sarsıntı içinde Ingiltere APB
sürecini terk etmek zorunda kalmıştı. Bu sar-
sıntının etkisiyle Ispanya, Italya, Portekiz gibi
ülkelerin paralannı korumak için uyguladıklan
kemer sıkma politikalan Avrupa'da işsizliğin
rekor düzeye çıkmasına yol açtı.
Özetle, Jacques Chirac'ın erken seçime git-
mesinin bir mantığı var. Ancak bu karar aynı
zamanda çok büyük riskleri de beraberinde
getiriyor. Sosyalistlerin ve komünistlerin 29 ni-
sanda yapacaklan işbirliği toplantısı olumlu bir
sonuç verirse muhalefetin kazanması, ya da
Gaullistlerin daha da zayıflamış olarak geri
dönmesi güçlü birolasılık. Bu koşullarda Fran-
sa'da işçi direnişi daha da yükseiir, APB ise gi-
derek daha da uzak bir hayal haline gelebilir.
ANKARAPAZARI
YAKUP KEPENEK
Halkın Meclisi
Bugün, yani 28 nisan, ülkenin ilk askeri "elkoy-
maya" tanık olduğu 1960 yılının "üniversite olay-
lannın " da yıldönümüdür.
Türkiye, bu olayları izleyen yirmi yılda, 1960,
1971 ve 1980 olmak üzere üç askeri elkoyma ya-
şadı.
Neden?
Bu sorunun yanıtı çok açıktır: "Halkın seçtikle-
ri" yani "milletvekilleri" asıl görevlerini yapmadık-
ları için. Milletvekillerinin görevi yasama yoluyla
"toplumun sorunlarına çözüm " üretmek; yürütme
ve yargı başta olmak üzere, devlet yapısının düz-
gün işlemesini sağlamaktır.
Oysa, milletvekilleri kendilerini seçen halka de-
ğil, aday olmalannı sağlayan parti genel başkan-
larına "tam bağımlılık" gösteriyor. Sonuçta, biryü-
züyle "genel başkana bağımlı" ve öbür yüzüyle
"seçimle gelenler istediklerini yapar" anlayışları
birleşiyor. Buradan parti başkanı "diktası ile seçi-
min" ilkel evliliğine dayalı bir garip demokrasi do-
ğuyor.
Bunlar, devleti yandaşlanyla talan etseler, deği-
şik görüşlü gençleri birbirierine öldürtseler, gide-
rek güvenlik güçlerine destek olmak üzere sivil si-
lahlı güçler yaratsalar, ülkeyi ortaçağ karanlığına ta-
şıyacak yollan adım adım açsalar ve tüm bunları
yine kendi oylarıyla "örtseler" de bunlara "demok-
rasi" adına dokunulamaz türünden bir büyük yan-
lış kanı egemen kılınıyor.
• • •
Bundan da öte, son hac sırasında bir kez daha
görüldüğü gibi kimi milletvekilleri "insanlann yap-
tığı yasalan şeriatın üstünde tutmayı kâfıriik" sa-
yan bir anlayışın sözcülüğünü yapıyor; açıkça "in-
sanlar yasa yapamaz" demeye getiriyor.
Bu nokta çok önemli, çünkü, asıl görevleri "ya-
sama gücünü" halk adına kullanmak olan millet-
vekilleri, bu erkten vazgeçilmesine uğraşıyor, bu-
nun için savaşım veriyor ve kendilerini "işlevsizkı-
lıyor"; yani "varlıknedenlerini" yok. sayıyoriar. Böy-
le bir tutum, demokrasi adına nasıl savunulabilır?
• • •
Aslında bugünkü siyasal gidişin demokrasi adı-
na "savunulmasını" isteyenler Mustafa Kemal
Atatürk'ün kurduğu cumhuriyeti yıkmak isteyen-
lerle birleşiyorlar.
Sözüm ona "bilimsellikle ve demokrasi adına"
yıkmaya uğraştıklan cumhuriyetin meclisini, ülke-
mizin hukukçulannın adını yakından bildikleri Prof.
Dr. Ernst E. Hirsch, bakınız nasıl anlatıyor:
"Türkiye Büyük Millet Meclisi, üyeleri sadece
tekparti mensubu olduklan halde, Hitler dönemi-
nin AJman Rayhstag'ı gibi ya da Doğu Beriin'de-
ki Volkskammer gibi politik nüfuzu sıfır olan bir
evet efendimciler topluluğu hiç değildi. Türkiye
Büyük Millet Meclisi, pek çok değişik, hatta birbi-
rine zıt akım ve menfaatlerin çarpıştığı, tek parti
çerçevesi içinde enine boyuna tartışıldıktan son-
ra bunlar arasında bir denge ve uzlaşm&sağlanan,,
bir arenaydı. Bu nitelıği ile tek parti sistemi, Tür-
kiye'dekiişleyiş tarzıyla hiçbir şekilde peşinde ma-
iyeti olan bir Führer devletine benzemiyordu. Bu
sistem, devletin üst kademelerinden emir verilme-
yen, yön verilen bir türpariamenter demokrasi ni-
teliğindeydi. Ama son karar mercii parlamentoy-
du."
(Hatıralanm, Ankara: Banka ve Ticaret Hukuku
Araştırma Enstitüsü, 1985, s. 348-349).
Burada söz konusu edilen Kurtuluş Savaşı Mec-
lisi değil, anılann buradaki alt başlığı "Kemalist
Türkiye'nin Benim Tanık Olduğum İkinci On Yı-
//"dır,
Kuşkusuz burada tek partili siyasal ortamın övül-
mesi söz konusu değildir. Vurgulamak istenen, ön-
ce, kimi yazar-çizeıierin en azından bir Alman Ya-
hudisi kadar bu topluma karşı dürüst olması, bi-
limsel nesnellikle, yani gerçekleri saptırmadan
davranması; "bilimsellik ve demokrathk" süsle-
mesi altında cumhuriyetin gerçekten "devrimci
dönemine" haksızlık edilmemesidir.
Sonra asıl sözümüz, milletvekillerine, özellikle
de onlara diyelim; "halkın milletvekilleri" olamıyor-
lar, hemen hiçbir soruna çözüm üretemiyorlar; iyi
de "ülkeyi batırmak üzere seçilmediklerini" de mi
anlamıyoriar?
Ekonomi Servisi - Zücaciye ala-
nındaki ilk fuar 15 mayısta açılıyor.
" 1.Zücaciyeve Hediyelik Eşj a
4
97"
adlı fuarda, yerli ve yabancı marka
mutfak ve dekoratif ürünler sergi-
lenecek. Mecidiyeköy Meliha Av-
ni Sözen Fuar Merkezi'nde düzen-
lenen fuar 3 gün sürecek. Zücaciye
dergisi ve Life Medya Yayıncılık
Fuarcılık AŞ organizatörlüğünde
yapılan fuann, Almanya'da "Am-
biente" ve ttalya'da "MaceP fuar-
lannın benzeri şeklinde düzenlene-
ceği belirtiliyor.
Vearher
yönde dkey,
yatayve
çapraz oterak,
oyuuı
durumuna
gĞrestedğı
sayıdakaB
boyuicalen
gerihareket
edebür.
Buyuzdende
oyuamen
degert taşdr
Kûltür, hayata çok yönlü ve çok boyutlu bakabilmektir. CTV'ninyayıncılık felsefesi,
kültüre ve sanata verdiği öneme yansır. CTV, seçkin kültür programlannda Türk ve
dünya sanatının en önemli örneklerini sunacak.
Geçmişle. gelecek kültürde.
II ctv"Türkiye'nin yeni vizyonu"
Ankara'da UHF 69 dan yayin yapar CTVnın 16 9 Dıptal Sistem ûzennöen yaptığı yayn aşağıdakı ılterde ızleyebılrsiniz
Ankara (S18), Istarıbul (S18), Izmr (S18). Antalya (S18), Konya (S18). Gazıantep (S18ı Adana (S23), Sursa (S32), Kaysen (S35)
Türk Lirası'na güvenenler zararda
ANKARA(ANKA)- IMKB'nintah-
vil ve bono piyasasında oluşan fiyatla-
n dikkate alarak oluşturduğu 30 gün ve
91 gün vadeli devlet iç borçlanma senet-
leri performans endeksi yıl başmdan bu
yana, dolar kurundaki arüş oranının al-
ünda artış gösterdi. IMKB endeksine
göre, yılbaşında 30 gün vadeli bono ala-
rak bunu vade sonunda aynı vadeyle ye-
nileyen yatınmcılann 26 mayıs itibany-
la elde ettikleri getiri Türk Lırası bazın-
da yüzde 22.6 olarak gerçekleşti. Aynı
işlemi 91 gün vadeli bonoylagerçekleş-
tirenlerin kazancı yüzde 22.5'te kalır-
ken, 182 gün vadeli devlet iç borçlanma
kâğıdına yatınm yapanlann kazancı ise
yüzde 25.3 olarak hesaplandı. Aynı sü-
rede dolar kuru ise yüzde 24.2 oranın-
da bir artış gösterdi. TL'nin değer kay-
bmın, paranın yoğun olarak dövize kay-
masına yol açabileceği ifade ediliyor.