03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 25NİSAN1997CUMA OLAYLAR VE GORUŞLER Aydınlanma Ustüne MELİH CE\ DET ANDAY S alı günkü "Gündüz Gö- züyle" köşesinde çıkan \azimda. Strasbourg Üni- \ersıtesi'nin, Prof. Tanil- li'ye saygı günü için ele al- dığı "Türkiye'de Aydın- lanma Hareketir konusuna değinmiş ve Aydınlanma'nın ne olduğuna baş- ka bir \azimda değineceğimı söyle- miştim. Bugün o ı§e girişeceğim, ama okur- lanmın, bir köşe yazısı çerçevesinde bu önemlı konuyu anlatmaya kalkaca- ğım sanısına kapılmalarını önlemek içın söyleyıvereyım. Copleston, "Fel- sefe Tarihi" adlı büyük yapıtının 6. cil- dinin 1. bölümünü bu konuya ayırmış- tır ve bu bölüm 322 sayfadır (ldea Ya- yınlan, Çeviren: Aziz Yardımlı). Biz bugün burada Aydmlanma'ntn özüne bir yaklaşım denemesinde bulu- nabilinz ancak. Copleston. yukarda admı andığım yapıtının 6. cildinin 1. bölümünde, ko- nuyu Fransız Aydınlanması ve Alman Aydınlanması diye ayn ayn ele almak- tadır. Dahası var; bu büyük yapıtın 6. cildinin 2. bölümü Kant'a ayrıldığı için o bölümde Aydınlanma gene işlen- mektedir. Copleston. 1. bölümde, demek Fran- sız Aydınlanması bölümünde şöyle di- yor: "Belki de pek çok kafada Fransız Aydınlanması 'nı birinci) olarakyoke- dici bir eleştiriciliğin ve Hıristiyanh- ğa ya da en azından Katolik Kiliseye karşı sözünü sahnmaz bir düşmanlı- ğın terimleriyle düşünmeyönünde do- ğal bir eğilim vardır. Eger Rousse- au 'vu dışlayacakolursak, denebilirfa on sekizinci yüzyıl Fransızfılozoflan arasında en iyi bilinen ad Voltaire'dir. Ve bu ad Kiliseyi usun düşmanı ve hoş- görüsüzlüğün bir dostu olarak suçla- maktan hiçbirzaman bıkmamış parlak ve nükteli bir yaztn adamı tablosunu çağrıştırmaktadır. Dahası, eğer Le Mettrie ve d'Holbach gibiyazarların özdekçilikleri konusunda birşeyler bi- livorsak, Fransa'daki Avdınlanmayı Voltaire 'in ve genç yaşİanndaki Di- derot'nun deizminden d'Holbach 'ın tanrıtanımazcıhğına ve bir Caba- nis'nin kaba özdekçi dünva görüşüne geçen karsı-dinci bir devrim olarak görme eğilimine düşebiliriz. Aydın- lanmamn buyorumu verildiğinde, onu değerlendirmenin büyük ölçüde kişi- nin dinsel kamlanna ya da bunların yokluğuna dayanacağı açıktır. Kimi- leri onsekizinci yüzyıl Fransızfelsefe- sini sürekli olarak dinsizliğe doğru ilerleyen ve meyvasını Devrim de Not- re Dame Katedralınin kutsallığımn çiğnenmesinde veren bir devim ola- rak görürken, başkaları ise onu bilin- cin dinselboşinançlardan ve kilisenin tiranlığından ilerleyici bir kurtuluşu olarak göreceklerdır." Anlaşıldığına göre Aydınlanma, Av- rupa'da. us'u dinsel boşinançlann önü- ne geçirme eylemidir. Şimdi Copleston'un Felsefe Tarihi adlı yapıtının 6. cildinin Kant'a aynl- mış 2. bölümünden şu satırlan birlik- te okuyalım: "Bu incelemeyi yerine getirirken Aydınlanma 'mn tipik temsilcileri ola- rak görmeye alışmış olduğumuz filo- zoflar çahşmalarının ürününü tanrı- bilimsel ve metafiziksel sayıltılardan kurtarmaya çalışıyorlardı. Bu, sanı- rım, dönemin düsüncesinin en göze • çarpar özelliklerinden biridir. Amaç kendiliğinden açık ilkelerden kapsam- lı bir dizge çıkarsamaktan çokgörgül verileri gö'rgül olarakdoğrulanan ya- salar altmda bağhlaştırarak anlamak- tır. Böylece Condillac insanın ansal yaşamının gelişiminin gö'rgül bir açık- lamasım vermekle ilgileniyor, Mon- tesquieu değişik toplumlann gelişim- lerindeki veriler türlülüğünü evrensel yasalar altında kümelendirmeye çalı- şıyordu. Genelolarak, Locke'ungör- giil yaklaşımı yaygın bir etki yarat- mıştı. Ve böylece eğer deyim verindey- se hta ussalcüığınm büyük dizgeleri- nin atmosferi ile onsekizinciyüzyılAy- dınlanması 'mn düşüncesi arasında belirgin bir ayrım söz konusudur. Bi- rincinin atmosferi tümdengelim, ikin- cininki tümevarım atmosfehdir" "Ay- dınlanma nedir?" sorusu benım usuma en önce Kant'ın ünlü yazısını getirir. O yazıyı okul kitaplanna koymanın çok iyi olacağına inanıyorum. Bugün burada onu ele almaya yer kalmadı. Özetle, Aydınhk Çağı, 17 ve 18. yüzyılda Tann. us, doğa ve insan kav- ramlannın yeni bir bireşime ulaşma- sıyla ortaya çıkan ve Avrupa'da sanat, felsefe ve siyaset alanlannda devrim- ci gelişmelere yol açan düşünce akımı- dır. Aydınlanma'nın temelini, usu işler kılma ve yüceltme oluşturur. Aydınlanma düşünürleri, evrenin us aracılığı ile kavranabileceğine ve insa- nın bu yolla özgürlüğe kavuşacağına inanıyorlardı. ARADABIR ATİLLA COŞKUN Istanbul Barosu avııkatlarından Geçmişten Geleceğe Uzanan Bir Köprü Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı, nisan ayının başında Çankaya Belediye Başkanı Doğan Taşdelen'in katkılanyla Ankaralı Nâzım Hikmet dostlarını bir araya getırdi. Nâzım Hikmet'in şiirleri ve müziğın anlamlı ritmıyle renklenen bir geceydi. Ankara Devlet Konservatuvan öğretim üyelerin- den Bediz Koçak, Orhan Ahıskal, Devlet Tiyat- rosu sanatçılan Rüştü Asyalı, Tülay Bursa ve Dev- let Opera ve Bale sanatçısı Ufuk Karakoç, bu gü- zel gecenin sanat mımarlarıydı. Keşke tüm Nâzım doştları izleyebılseydi şıir ve müzikle dolu bu gece- yi. Özellikle de Rüştü Asyalı'nın Kuvayi Milliye Des- tanı'nı yorumlayışını. Doğan Taşdelen, toplantının açılışında yaptığı konuşmasında, Nâzım Hikmet'in çok bilinen, ama nedense unutulmuş olan bir yönünü anımsattı. Doğan Taşdelen her zamanki sıcak ve kendine özgu konuşmasında şöyle diyordu: - Nâzım Hikmet adı ülkemiz ve bütün bir insan- hk için geçmişten geleceğe uzanan bir köprüdür. Bu nıteleme abartılı bulunabilir. Nâzım Hikmet'in bemmsediği değerlerin, yirminci yüzyıl ile birlikte son bulduğu düşünülebilir. Gerçekten kimi çevreler, bilimsel teknolojıkdev- nmin başdöndürücü bir hızla yaşandığı bu dönem- de yirminci yüzyılın tüm kavram ve değerlerinin de- ğıştığinı ve artık "tarihin son" dönemecine geldiği- ni söylemiyorlar mj? Nâzım Hikmet adı, "ülkemiz ve bütün birinsan- bk içn geleceğe uzanan bir köprü" müdür? Bu öz- deyış ya da niteleme ne denlı gerçektir? • Nâzım Hikmet, Türk dilinin ustasıydı.'Anado- ü'nun tüm değerlerini yoğuran ve onu evrenselleş- tırer bir sanatçıydı. Ama Nâzım bir bilge, bir düşün adamıydı aynı za- rnarda. Şiırlerınde ve tüm yapıtlarında işlediği dü- şünsel derınlikleri vardı. Yaşadığı çağa ve insanlı- ğın geleceğine yönelik perspektifleri ve ütopyası olar bir sanatçıydı. Doğan Taşdelen de Nâzım'ın işte bu yönüne dik- katleri çekiyor. Bir adım daha atarak, onun bugün de çeçerli olan "toplumsal projesi"n'\ hayata geçi- rerreyen günümüz kuşaklan adına hayıflanıyor. Şoyle diyor Taşdelen: "Yaşamak bir ağaç gibi lek :e hür ve bir orman gibi kardeşçesine" dizele- •ınoe açıkça vurguladığı toplumsal projeyi hayata geçremediğımiz sürece gerçek anlamda onu an- na^ ve anlamak mümkün olmayacaktır. • Nâzım'ın toplumsal yaşamla bireysel özgürlük arasndaki diyalektik ilişkiyi açıklayan bu veciz yak- aşnı, insanlığın özgür geleceğini, toplumsal ya- jarnn gelişmesine bağlı gören bir dünya görüşü- lürsomut ifadesidir. insanı, tarihsel ve sosyolojik gerekliğı içerisinde ele alan bilimsel bir bakıştır. O lecenle Nâzım'ın bu yaklaşımı, toplumsal yaşam sürcukçe, her zaman çağdaş kalacaktır. Içe bu noktada sormak gerekiyor: Nâzım'ın vur- guladığı bu "toplumsalproje", "bütün birinsanlık çir,geleceğe uzanan köprü"nün omurgası ya da erreli değil midir? Geleceğin toplumuna dair baş- <a "angi yaklaşım bu denli insanlığı kucaklayabi- ir? Ebette üçüncü bin yıla doğru hızla yürüyen dün- /anzda. bireyciliği geliştiren ve yaşama salt birey açısndan bakan siyasal çevrelerin asla algılayama- /aağı ve elbette benimseyemeyeceği bir yaklaşım •arcdır bu. Yaşama toplumsal gelişme noktasında oakna yetisini yitiren bir kısım "sol" siyasilerimiz çir Je geçerlidir bu durum kuşkusuz. hâzım'ın bu boyutunu vurguîayan ve sol partile- imdn yöneticileri için de küçük bir anımsatmada DUİJian sevgili Doğan Taşdelen'e ne kadar teşek- <ür;tsek yeridir. ORTAK ALINACAKTIR Sarıyer Maslak Gazeteciler Sitesi'de bulunan 3 işyeri ile 6 adet bahçe daireye teberrü karşılığı ortak alınacaktır. Tel: 276 14 43 S.S. GAZETECİLER KONUT YAPI KOOPERATİFİ İLAN T.C. CSKÜDAR1. ASLİYE HUKUK HAKİMLİĞİ'NDEN 1997/38 Esas Mahkememızce verilen 4.2.1997 tarihli ve 1997/38- 5«yılı kararla davacı Feruze Cığerci'nin adının r tfRUZAN \e soyadının da CEREN olarak düzeltil- rssme karar \erilmiştır. lanolunur. 4.2.1997 25 Nisan'da Parlayan Komutan TANJU ERDEM w ı , 2 5 Nisan 1997, Çanakkale Savaşla- n'nın kara cephesinde başlamasının 82. yıldönümüdür. Çanakkale Sa- vaşlan boğaz (denız) ve kara veçhe- leriyle 1. payla$ım savaşı'nın ve dün- ya tarihinin önemli olaylanndan bi- ridır. Bizim açımızdan ise efsanevi nitelikte bır yeniden diriliş destanıdır. Böylesine tanhsel günlerin uluslann hayatında birleştirici, ulusal ruhu dalgalandıncı rolleri vardır. Bu rollen ya- nında onlan değerlendirip, bilinçli bir şekilde dersler çıkarmamız, ulusal güvenliğımizı pe- kiştirme yönünden bu günlere ve geleceğimi- ze ışık tutabilir. Birinci Dünya Savaşı büyük güçler arasında bır paylaşım ka\gası'dır. Daha 16. yüzyıldan itibaren Okyanus denizciliği ve ateşli silahlar teknolojisinin gelişimine koşut Ingiltere ve Fransa yeni keşiflerle, toprak işgalleriyle deni- zaşın ülkelerde sömürgeler edinmişler, mer- kantalist politikalarla zenginleşmişler ve do- nanma güçleriyle deniz ticaret yollannı dene- tim altına almışlardır. Bu emperyalist güçlere 18. yy'dan itibaren Çarlık Rusyası da katılmış ve bir kara gücü olarak genişlemesini Orta As- ya, Sibirya ve Karadeniz'e yönelerek sağlamış- tır. Almanya ve Italya ise ulusal birliklerini 19. yy'ın ikinci yansında sağlamışlar ve endüstri- yel devrimin ortasmda. özellikle Almanya, bü- yük bir ekonomik ve endüstriyel atılıma ve nü- fus patlamasına sahne olmuş, buna koşut aske- ri örgütlenmesini en ileri düzeyde gerçekleştir- miştir. Almanya bu gelişmesine pazar, ham- madde kaynakJan. bir başka deyişle yeni hayat sahalan aramak istemiş ve Avusturya-Maca- ristaYı, Balk'ahlar ve Avrasya ve Ortadoğu'da parçalanma sürecine giren Osmanh topraklan- na gözünü dikmiştir. Bu çıkar çekişmesi ve nü- fuz sahalan mücadelesi kutuplaşan Avrupa'da 1. Cihan Harbi'ni doğurdu. Osmanh Imparatorlugu, Almanlarla birlikte girdi savaşa. Almanlan ıki cephede savaştıra- rak kısa zamanda dize getirmek amacıyla Ingi- lizler ve Fransızlar yeni çözüm yollan anyor- lardı. Bu çözümlerden biri Çanakkale Boğa- zı'nı donanma ile zorlayarak Marmara'ya gir- mek, îstanbul'u ele geçirmek, Karadeniz'de Ruslar ile birleşerek hem Osmanh Devleti'ni yıkmak ve hcm de Almanlara karşı yeni bir cephenin açılması idi. Çanakkale harekâtı tti- laf Devletleri'nce böyle planlandı. Birinci aşa- mada Limni adasına büyük bir donanma gücü ve 100.000 askerle yığınak yapılarak boğaz ge- çişi için kuvvetler toplandı. Bu aşamada Çanak- kale Boğazı da istihkâm ve topçu bataryalany- la sınırlı olanaklarla takviye edildi. Boğaz su- lannda uygun geçişler mayınlandı. Çanakkale Boğazı'na Ingiliz, Fransız denizden taarruzla- n 3 Kasım 1914'ten itibaren başladı. Çanakka- le Boğazı savaşı 18 Mart 1915 günü düşman donanmasımn mahvolmasıyla sonuçlandı. 18 Mart'ta 26 mayın ve sahil topçu batarya- lanrruzın sustunılamayan atışlan ile Ingiliz Fransız armadasının batmaktan kurtulan yara- h gemileri akşamın karanlığı boğaza çökerken donanmaya geri çekilme (ricat) emri verildi. Gemilerüslerine döndüler. Zaferimiz büyüktü. Bundan sonra sa\aş karada 25Nisan 1915'te Anburnu, Seddülbahir, Kumkaie'ye yapılan saldınlarla sürecek; ilk aşamada 25 Nisan-13 Temmuz; ikinci aşamada takviyeli Itilaf kuv- vetlerinin 6 Ağustos-21 Ağustos 1915 arası saldın harekâtı. Türk birliklerince püskurtülüp, karşı taarruzlarla geriletilecek, çarpışmalar si- per muharebelerine dönüşerek her iki taraf da ağır kayıplar verecekti. böylece 15'er tümen gücünde ikı ordu; bin anavatanmı savunarak, öbürü emperyalist emeller uğruna denizaşın ülkelerden gelerek savaşacaklar; genç biralbay. Türkün kurtuluş savaşının kutsal evladı Mus- tafa Kemal. istila amacıyla geldikleri Gelibolu yanmadasını onlara mezaryapacaktı. Gelibo- lu yanmadasında tutunamayacağını anlayan emperyal güçler 6 Aralık 1915'te savaş hedef- lerini elde edemeyerek bölgeden çekildiler. Ar- kalannda bıraktıklan, 90.000'i şehit ve kayıp, lOO.OOO'ı yaralı olmak üzere 190.000 kışilik Türk, 72.000'i yaralı olmak üzere 145.000 ki- şilik Itilaf ordusu kayıplandır. Bazı kaynakla- ra göre ise iki tarafın toplam kaybı yanm mil- yonu aşmaktadır. Bızim için çok önemli olan şu yaşamsal sonucu belirtelim: 25 Nisan 1915'te Anburnu'na çıkan düşma- nı oracıkta mıhlayıp ileri adım attırmayan, Ana- fartalar'da büyük düşman güçlerini yıldınp ge- ri püskürten. büyük komutanhğını kanıtlayıp "Anafartalar kahramanı" sanını pek haklı ola- rak kazanan Mustafa Kemal. bu savaşta ulusu- na adını duyurdu. Anadolu ihtilalinin. Kurtu- luş Savaşı'nın önderi ulusunun gücünü orada fıilen gördü. Kurtuluş savaşını bu inançla sür- dürüp kazandırdı ve çağdaş Türkiye Curnhun- yeti Devleti'ni kurarak minnet ve şükran duy- gulanyla bağlandığımız Mareşal Gazi Musta- fa Kemal Atatürkümüz oldu. Çanakkale'de ve Kurtuluş Savaşı'nda des- tanlar yaratarak bu vatanı canlan, kanlan pa- hasına bize bırakanlara, Sevgili Atatürk'e, bu- gün Türk ulusunun kalbi minnet veşükran duy-;, gulanyla doludur. TRT ve MİLÜ PİYANGO İDARESİ S U N A R TALİH KUŞU SİNEMASI 1 PENCERE Genç bir sinema yazan, filminin çekilebilmesi için yapımcı aramaya başlar. Konuştuğu her yapımcı bir şartla filnıi çekmeyi kabul eder. Eğer, metresi başrolü oynarsa... G u SAAT: 21.00 GİZLI ŞEK.ER BELİRTİ VERMEYEBİLİR. YILDA BİR KEZ KONTROL OLUNUZ. Türkiye Diyabet Tedavi ve Eğitim Vakfi YÖNETMEN : BARRY PRıMUS OYUNCULAR : DANNY AIELLO, ROBERT DE NIRO, MARTIN LANDAU, ELI WALLACH Tanilli'ye Saygı ve Sevgi... Bugün Strasbourg Üniversitesi'nde Server Ta- nilii'ye saygı sunuluyor. Nasıl?.. Insanlar arasında saygı ve sevginin dışavurumu, kişiye göre değişir, çeşitli biçimlerde dile getirilir, ki- mi zaman bir çiçek sunulur, bir beste yapılır, bir ki- tap adanır, bir konser verilir, bilimsel bir toplantı dü- zenlenir. Strasbourg'da bu sonuncusu yeğlenmiş; düşün ve bilim adamları bir araya geliyortar; 'Tür- kiye 'de Aydınlanma Hareketi' üstüne fikirierini söy- leyip tartışacaklar. Tanilli'ye yakışan, böylesine bir saygının sıcaklı- ğında kucaklanmasıdır. • Server Tanilli'yi tanıtmaya gerek yok; bir Cum- huriyetyazandıro... Yeryüzü haritasının çeşrtli noktalarında yaşayan Cumhuriyet yazarları var. Evrensel bakış açılann- da gerçekleri yakalayıp okurlara deniz feneri gibi •yol göstermek ışlevini üstlenen bu yazarlar, küre- selleşen dünyanın ufuklannı tarayan düşün adam- larıdır. Tanilli haftada bir gün düzenli olarak köşesinde okurlanyla buluşan bir Cumhuriyetçidir. Aydınlanmacı'dır... Sosyalisttir... * Aydınlanma'nın süzgecinden geçmeden, ne li- beral olunur, ne de sosyalist... Server Tanilli, Istanbul Hukuk Fakültesi'ndeana- yasa doçenti iken 1978'de pusuya düşürüldü; ar- kadan kurşunlandı; ağır yaralandı; tekerlekli san- dalyede yaşamak zorunda kaldı; 1981 'den bu ya- na Strasbourg Üniversitesi'nde çalışıyor. Tanilli, yurtdışında çalışmak zorunda kalan ilk bi- lim adamıraız değil... 1923 Devrimı'nden sonra Türkiye'de üniversite reformu yapıldı; 1930'lu yıllarda Hitler'in Naziz- minden kaçan Alman profesörlerTürkiye'yesığın- dılar: bizim üniversıtemizde çalışmayı yeğlediler. Tek parti yönetimindeydik... Sonra ne oldu?.. Çok partili dönem başlayınca, bu kez Türk bilim adamları yurtdışına sürüldüler. Bu çelişkinin anlamı ne?.. ikinci Dünya Savaşı ertesinde Niyazi Berkes, Pertev Naili Boratav, Behice Boran ve Musta- fa Şerif'le başlayan 'ilericiprofesöravı' sözde de- mokrasıye açılan Türkiye'de çok partili rejimin kar- şıdevrime nasıl alet edildiğinin göstergesidir. O yıl- lardan sonra bu mekanizma hiç durmadı; cadı ka- zanı sürekli kaynatıldı, çoğu değerli bilim adamı- mız yurtdışında çalışmak zorunda kaldı. Türkiye'de yaşanan yakın tarihin utanç sayfala- rından kocaman bir kitap oluşur. • 'Türkiye'de Aydınlanma Hareketi'nin kendine özgü nitelikleri var." Gerçi- 'Aydınlanma^bütün insanlığı saranevren- sel felsefeden kayYiaklanan devrimdir; yeryüzü coğrafyasını bütünüyle kucaklayacaktır; ama Islam dünyasında ilk kez Türkiye'de yaşanan yüzüyle, çok boyutlu bir tarihsel olayın yapısını oluşturmak- tadır. Server Tanilli'nin yaşamı da bu büyük hareketin içinde gerçek anlamını buluyor. Server Tanilli'ye saygı... Vesevgı... Yazar, bilim adamı, eylem adamı ve şair Server Tanilli, usta kalemiyle Cumhuriyetçiliğin onur anıtı gibi köşesine yakıştı... Niceyıllara!.. ÇAĞDAŞ YAYINLARI MUSTAFA EKMEKÇİ ÖKSÜZ YAMALIĞI Köy Enstitüleri Mustafa Ekmekçi AÇIK SİSTEM KULLANICILARI DERNEĞİ TRUUG Açık Sistem Kullanıcıları Derneği 8. Olağan Genel Ku- rulu 8 Mayıs 1997 Perşembe saat 18.00'de Şişli Dernek Merkezi'nde: çoğunluk sağlanamadığı takdirde 15 Mayıs 1997 Perşembe günu aynı yer ve saatte çoğunluk aranmak- sızın aşağıdaki gundemle yapılacaktır. TRUUG YÖNETİM KURULU GÜNDEM 1- Açılış. 2- Başkanlık Divanı Seçimi, 3-1996-1997 fa- aliyet raporunun okunması, 4- Yönetim Kurulu ve Denetçi raporlannın okunması, 5- Yönetim Kurulu'nun ibrası, 6- 1997-1998 bütçesinin okunması ve onayı, 7- Yeni yönetim ve denetım kurullannın seçilmesi, 8- Dernek adının ve TRU- UG kısaltmasının değıştirilmesi, 9- Dilek ve temenniler, 10- Kapanış. Dernek adresi: Halaskârgazi Cad. FezaApt. No: 341 D:7 80424 Şişli / Istanbul Tel: 0.212 230 28 61 (WHO) Dünya Sağlık Teşkilatı kalp ve damar hastalıklannı "Dünyanın 1 Numaralı İnsanlık Düşmanı" ilan etti. TÜRK KALP VAKFI Tel.: (0.212) 212 07 07 (PBX) Faks: (0212) 212 68 35
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle