Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 25 NJSAN 1997 CUMA-
14 KULTUR
50. Cannes Film Festivali'nde Ingmar Bergman'a 'Altın Palmiyeler Palmiyesi'
Cannes'da ild Tiirk yönetmen• Resmi program içinde yer
alan 'Belli Bir Bakış"
bölümüne Ömer Kavur'un
"Akrebin Yolculuğu" adlı
filmi seçildi. Ferzan
Özpetek'in festivale Italya
adına katılan "Hamam" adlı
yapıtı da "Yönetmenlerin
Onbeş Günü" bölümünde
gösterilecek ve tüm
bölümlerde yer alan 'ilk'
ürünlerle birlikte "Altın
Kamera" ödülüne aday
olacak.
V ECDİ SAYAR
Önceki gün açıklanan 50. Cannes
Film Festivalı'nin yanşmalı bölümün-
de Türk filmı yer almamasına karşın.
resmi program içinde yer alan "Belli
Bir Bakış" (Un Certain Regard) bölü-
müne. Ömer Kavur'un "Akrebin YoJ-
culuğu"adlı fılminin seçildiği açıklan-
dı "Akrebin Yokulugu", 16. tstanbul
Film Festivali'nde En lyi Türk Filmi
seçılirken, Ömer (Cavurda Yılm En lyi
Yönetmeni olarak belirlenmişti.
Fesrivalde bir Türk yönetmenin im-
zasını taşıyan ikinci bir film de "Yönet-
menlerin Onbeş Günü" (Quinzaine des
Realısateurs) bölümüne seçilen Ferzan
Özpetek'in "Hamam" adlı yapıtı. Öz-
petek'in. festivale Italya adına katılan
filmi, festivalin tüm bölümlennde yer
alan "ilk" ürünlerle birlikte "Alün ka-
mera" ödülüne aday olacak.
Uzun yıllar sonra ilk kez iki bölüm-
de birer Türk yönetmeninin yer alması
kuşkusuz sinemamız adına önemli bir
başan.
Bu yıl, Cannes Festivali'nin ağırlaya-
cağı bir başka Türk sinemacı da Şerif
Gören. Gören, 50 yıl boyunca "Altın
Palmiye" kazanan yönetmenlerle bir-
likte Cannes'a davet edildi. Bu, bir ba-
kıma Palmiye'yi YıbnazGüney'e veren
festivalin hatasını kabul etmesi ve
"Yol"un yönetmeni olarak Şerif Gö-
ren'i tanıması anlamına geliyor. Gö-
ren'le birlikte Cannes'a çağnlan 30 yö-
netmen arasında Coppola'dan Taranti-
no'ya, Leiouch'tan Scorsese'ye kadar
pek çok ünlü isim yer alıyor.
11 mayıs akşamı verilecek olan, fes-
tivalin bu yılki büyük onur ödülünün
sahibi ise ünlü lsveçli yönetmen Ing-
mar Bcrgman. Bergman ustanın, yapıt-
lannın tümüne verilen ve "Altm Palmi-
yeler Palmiyesi" olarak adlandınlan
ödülünü almak için Cannes'a gelip gel-
meyeceği merak konusu. Çünkü, Berg-
man hiçbir festivale gihneyen bir sine-
macı olarak tanınıyor. Şu sıralarbirki-
tap yazmakta olan Bergman'ın, geçen
yaz kansını kaybettikten sonra girdiği
depresyondan kurtulamadığı, bu ne-
denle festivale gelmeyeceğini şimdiden
bildirdiği söyleniyor.
Bu yıl 50. yıldönümünü gerçekleşti-
recek olan Cannes Uluslararası Film
Festivali'nin bu kez. ner zamankinden
de daha görkemli geçmesi, kentin bü-
yük bir yıldız akınına uğraması bekle-
niyor. Heryıl yaklaşık 3000basın men-
subunun izlediği festivale bu yıl ulus-
lararası basından katılacaklann sayisı-
nın çok daha fazla olacağı tahjnîn edj-
liyor. Festivale gelmesi beklenen ünlü
yıldızlar arasında Robert de Niro, Mo-
nka VTtti, Catherine Deneuve, Gina Lol-
lobrigida, Jeanne Moreau. Demi Mo-
ore, Jeremy Irons, Kim Basinger" in ad-
lan geçiyor.
Bu yılki "Fîlm Pazan"nda Kültür
Bakanlığı' nın bir stand kiralamarruş ol-
ması kuşkusuz sinemamız adına önem-
li bir handikap. Bu ilgisizliğin, Cannes
programına ıki fılmin seçildiği ve sine-
mamızın nitelikli ürünlerinin sayısında
bir artış gözlemlendiği bir yıla rastla-
ması ise ciddi bir talihsizlik. Ulusal si-
nemalann sesini duyurduğu dünyanın
bir numaralı pazan olan Cannes Festi-
vali'nde Türk Sineması yalnızca "An-
talya Alün Portakal Kültür ve Sanat
Vakfi'nın kiraladığı stand aracılığı ile
temsil edilebilecek.
Festival programınm açıklandığı ba-
sm toplantısına katılan Fransız Kültür
Bakanı Philippe Deuste-Blazy, "Can-
nes Festivali'nin sinema dünyasında ne
denli önemli bir rote sahip okhığumT
vurgularken, bakanlığının 11 mayıs gü-
nü ülke çapında düzenleyeceği bir kam-
panyayı da açıklıyordu. "Cannes Sine-
maruzda" adı verilen bu girişım çerçe-
vesinde ülkenin dört köşesindeki sine-
ma salonlannda, Cannes'da önceki yıl-
larda "Alün Pahniye" kazanmış yapıt-
lar gösterilecek.
Yanşma dışı fllmler
Bastn toplantısında, programda yer
alan ısımleri açüdayan festival yönet-
meni GiUes Jacob, bu yılki seçimin si-
nema dünyasındaki yenilenmeyi, taze
kanı gündeme getirdiğini belirtti. Res-
mi programda yer alan Yanşma, Yanş-
ma Dışı Gösteriler ve "Belli Bir Bakıs"
bölümünde toplam 49 fılmin yer aldı-
ğını açıkladı.
Bu yıl yanşma dışı gösterileceK film-
lerin hemen hepsi ünlü yönetmenlerin
imzasını taşıyor: Clint Eastwood'un
"Absolute Pcwer" (Sonsuz Güç)'ü,
Kennetfa Branagh'ın "Hamfct"i, "Yu-
suf Şahinin "Al Massir"i. Abel Ferra-
ra'nın "BlackOut"ı (Karartma), Gab-
rieleSalvatore'nın "Nirvana"sı, Mano-
ei de Otivera'nın "VTagem ao principio
do mundo"su. Stan VVinston'ın
"Ghosts" (Hayaletler)'i ve Stephen El-
liot'un "Welcome to Woop WBOop"u.
BelH bir bakış
Resmi programın "Belli Bir Baktş"
adlı bölümünde ise bir ikisi dışmda bil-
dik isimlere pek rastlanmıyor. Bu bö-
lümde yer alan yapıtlar ve yönetmen-
leri şunlar:"The Serpent's Kiss" (Yıla-
nın Öpücüğül/Philippe Rousselot
(Fransa), "Post-cotaım, animal triste"
(Birleşme sonrası, mahzun hayvan)/
Brigitte Rouan (Fransa), "La Cnız"/
Anjelo Agresti (Arjantin), "Le Frere"
(Kardeş)/ Alexei Balabanov (Rusya),
"The House" (Ev),' Shariunas Bartas
(Litvanya), "American Perfect" / Paul
Chart(ABD), "La Buena Estrefla" (lyi
Yıldız)/ Ricardo Franco, "Histoires du
Cinema" (Sinema Tanhi-iki bölüm)/
Jean-LucGodard(lsviçre), "Marhısve
Jeannette"/ Robert Guediguian (Fran-
sa). "WTnd Echoing in my Being" (Var-
lığımda Yankılanan Rüzgâr)' Joon Soo
(Kore), "Akrebin Yokulugu"/ Ömer
Kavur (Türkiye), "Tvvelve Storeys"
(Oniki Kat)/ Eric Khoo, "Love and De-
ath on Long Island" (Long Island'da
Aşk ve Ölüm)' Richard Kwietniowski,
"İn the Company of Men" (Erkeklerin
Eşliğinde). \eü Labute (ABD), Mrs.
Bravvn/John Madden, "ABC, Manhat-
tan"/ Amir Naderi (Tunus), "Sunday"
(Pazar)/ Jonathan Nossiter, "Whman
Fiuk"/ Janos Szasz (Macaristan),
"Marceflo Mastroianni, mi ricordo, si
mi rocordo" /Anna Maria Tato (Italya).
"Inskk/Out" (Ters-Yüz)/ Rob Tregen-
za, -Ensküda samta" / Liv Lllman (ls-
veç), "Dong Gong Xi Gong" / Zhang
Yuan(Çin).
Festival yönetmeni Gilles Jacob, 16
ülkeden yapımlann yer aldığı yanşma
ve yanşma dışı programda altı filmle
Amerika'nın başı çektiğini. ardından
dört Fransız. üç Italyan. bir Kanada. bir
Avustralya, bir Burkina Faso. bir Por-
tekiz ve bir Mısır filminin geldiğini,
Amerikan filmlennın çoğunluğunun
ise "mainstraun" anlayışın dışmda ol-
duğunu belirtiyor.
Gilles Jacob, Cannes'da izleyeceği-
miz filmlerin bir bölümünün dünyanın
gûncel sorunlannı yansıtan yapıtlar ol-
dugunu, bir böiümÛnün ise "tür" sine
;
-'
masının yeni ömekleri olduğunu açık-
ladı. Resmi bölümlerde izleyeceğimiz
-"Hamlefi dışanda tutarsak- sekiz ya-
pıtın "kara film" türünün örnekJeri ol-
duğunu söylüyor festival yönetmeni.
Şiddet olgusu ile karşı karşıya kalan bi-
reyin dramı da usta yönetmenlerin ilgi-
sinin yoğunlaştığı gözde temalardan bi-
ri. Imamura,Cassavetes\Vinterbottom
gibi yönetmenlerin şiddete ilişkin yo-
rumlannı beklemeye değer doğrusu.
Ak saçlıbüyükihtiyaıvı cunsınasaygıERHAN KARAESMEN
Yıllar önceydi. tzleme şansı
bulduğum birdarkadrolu söyle-
şide artık yaşlandığı ve eski di-
namizmini sergileyemediği sa-
vıyla eleştirilen John Ford'u sa-
vunan François Truffaut, şöyle
bir şeyler diyordu: "Genç insan
enerji doludur. Kjpırtüıdır. umut
vericidir. Bu pınltılı görüntflnün
yanuıda yaşü adam biraz soluk
kalabilir. ama unutmayalım. ih-
tiyar adam büyüktür." Çok hoş-
lanmıştım bu açıklamadan. De-
rindi ve kestümeydi. Elbette her
ihtiyann büyük adam olması söz
konusu değildi. Ama genç
adamken pınltılı olmayı becer-
miş ve buna göre işler yapmış
birisi olgunluğa vardıgında bi-
raz solgunlaşsa bıle büyüyebi-
lirdi. Büyürdü.
Eşref Üren'i yaşamının son
yıllannda kesinlikle bir "büyük
ihtiyar" kışiliğı sergilediği son
dönemlerinde çok yakmdan ta-
nıma mutluluğuna vardım. An-
kara sokaklannda kaldınm ke-
narlannda sakin ve ağır adımlar-
la ak saçlı bir bilgelik dolanırdı.
Yetmişbeşini aşmıştı. Ama di-
siplinli bir şekilde resim yapma
eylemini sürdürüyordu. Hem de
çok güzel şeyler yapıyordu. yıl-
larca en başanlı ömeklerini ver-
diği kızıl. mor, sanlı bozkırgün-
batımını daha da kızıllaştırarak
büyülü bir dünyaya dönüştürü-
yordu. Ancak ak saçlı bir büyük
ihtiyann becerebileceği türden
işler çıkanyordu.
Çeük irade ve ilerici tavır
Eşref Üren'in geçmişine ba-
kıldığında, Istanbul görgülü bir
paşa konağı yaşamından edinil-
miş olağanüstü bir temel kültür.
davranış nezaketi ve yaşam be-
ğenisi dikkati çeker. Kendi kuşa-
ğının yetenekli diğergenç sanat-
çılanna oranla biraz daha gecik-
meli geçırdiği yabancı ülke ya-
şam deneyımi kendisıni bualan-
tstanbul ve Ankara'da özel sergileri süren Eşref Üren, bîlge karakteıü, benzersiz nezaket ve güngönmüşlük anıüydı.
larda daha da gel ışrirmesine yar-
dımcı olmuştur. Paris'teki yaşam
yıllannm, belki çok atılgan ol-
mayan. ama içe dönük sentezle-
ri eksiksiz tamamlamasına yar-
dımcı olan yaşam yoğunlugu
içinde geçtiği bilinmektedir. Sa-
kin ve ölçülü görünüşlü, hem ki-
şiliğinden hem de ailesinden
kaynaklanmış olağanüstü bir ne-
zaketin ve zarif tavırlann sahibi
bu adamın içmde, ileride bir
"büyük ihth'ar" olabileceklere
özgü bir çelık irade gizliydi el-
bette. Aynı zamanda o kuşak sa-
natçılannda en belirgin özellik
olarak kendini göstermeyen bir
farklı niteliğın de sahibiydi.
Atatürk devrimlerine karşı
olağanüstü bir bağlılığın ve bu-
nun yönlendirdiği birpolitik dü-
şüncenin adamıydı, Eşref Üren.
1930'lann Erzurum'unda o yö-
redeki belli bir dinsel bağnazlı-
ğa eklenmiş geleneksel taşra ru-
tuculuğu çerçevesinde lise resim
muallimi Eşref Bey'in, öğrenci-
lerini çıplak model üzerinden
çalıştırabilmek için verdiği di-
renme benzersiz bir ilerici dav-
ranış örneğiydi. Kendisi yıllar
sonra o sonsuz alçakgönüllülü-
ğü içinde. olayı bana zaman za-
man şöyle anlatmış ve yorumla-
mışhr: "Ataülrk ilketeri bir bü-
tündü. Devrim birbirini taraam-
layan unsuriardan oluşan kap-
samİL, topyekûn bir olaydL Bura-
da benim mütevazı hisseme re-
sim sanaO disipBni içinde, en mo-
dernini, en çağdaşını yapmak,
öğreünek, beUetmek görevi dü-
şuyordu. Çıplak model o tarihte
o yöre için lüksrü. Ama o devrim
coşkusu içinde bunun böyle \ a-
pıfanası gerektiğini gösterecek bir
kişi lazımdı ve o Idşî tesadüfen
bendim." Sevgili eşi ve değerli
sanatçı MelahatCren'le birlikte
oluşturduklan, yapılan işin cid-
diyeti ve çağdaşlığından ödün
verdirtmeme cephesi, Eşref Bey
hayatta yalnız kaldıktan sonra da
göçmemiştir. Resim anlayışı ba-
kış açısından ızlenimcilik etki-
sinde yumuşak bir peyzajcı tanı-
mına sokularak Eşref Bey'in
plastik anlayışı çağdaşlık yönün-
den bazen tartışılmıştır.
Ancak kendi yaptığının dışm-
da başka akımlar, başka anlayış-
lar olduğunun son derece bilin-
cindeydi. Mükemmeli yapılmış
olmak kaydıyla her akımdan sa-
nat ürününün bilgisayardan çık-
mış renk kanşımlan dahil, söy-
leyeceği bir şeyler olduğunu bir
büyük ihtiyara yaraşır şekilde
çok iyi bilirdi.
Buradan Eşref Bey'in kendi-
ne özgü çağdaşhğınm eksiksiz
bir tamamlayıcısı olan mükem-
melliyetçilik kavramına biraz
geçilmesinde yarar vardır. Kay-
tancılığa, şişirmeciliğe, eksikli
gedikli bitirmeciliğe kesinlikle
karşıydı. Boya tüpleri, her boy
firçalar ve tuval, çuval ya da ah-
şap, plastik herneyse terebentin
şişesi ve benzeri nesneler Eşref
Bey için mukaddestir.
Orada her şeyin hakkı sonuna
kadar verilecekti ve renkler cıvıl
cıvıl çıkacaktı. Birpeyzaj resmi
doğanın şenliğine şenlik kata-
caktı. Bu yüce amaçlara ulaş-
mak için o tuvalin her milimet-
rekaresi özenle işlenecekti. Ay-
nca, öncesinde ince beğenili ve
çok dikkatli bir çift göz doğaya,
insanlara, ölü doğanın öğeleri-
ne, gündelik yaşamdaki cisim-
lere yoğun biçimde bakmış ola-
caktı. Göz. akıl, bilek ve yürek.
birleşmiş olacaktı.
Eşref Hoca'nın fırçasından
çıkmış her doğa görüntüsünün
bir başyapıt olduğu ileri sürüle-
mez. Bir ihtiyar büyük adamdı
ama, sonuçta insandı. tçine da-
ha az yoğunluk kattığı yapıtlan
elbette olmuştur. Ancak, bozkır
günbatımının biraz hüzünlü ama
dingin; hem durağan hem dina-
mik çevrimli; hem yaygın bir so-
lukluk, hem de bir noktada
odaklaşmış göz kamaştıncılık
içindeki benzersiz görünüşünü
Eşref Bey'in gözleri çok güzel
yakalamıştır. Aklı ve yüreği çok
güzel biçimlendirmiştir. Bileği
büyük bir titizlikle oyma zarafe-
tiyle resmedilmiş bir güç kayna-
ğı olarak bunu tuvale aktarmış-
tır.
Klasik resim dersi
Eşref Üren'in portreciliği, sö-
zü daha az edilmiş olmakla bir-
likte Türk Resim Sanatı'nın bir
diğer önemli sayfasını oluştur-
muştur. Özellikle Melahat Ha-
nun'dan yaptığı portrelere dik-
katle bakıldığında sevgiyle örül-
müş görsel canlandırma izleri
yakalamak olasıdır. Hoca'nın
sanatsal yaklaşımını betimler-
ken Ankara sokaklanndan söz
etmeden geçilemez. Bir dönem-
ler Ankara'sınm sevimli ve çağ-
daş bir sosyal yaşamı simgele-
yen Yenişehir'inde bakımlı ve
anlamlı bir ağaç dokusunun ye-
raldığı Yüksel Caddesi, Eşref
Üren'in firçasında bir görsel ve
hatta neredeyse toplumsal me-
saj olarak kendini bulmuştur.
Ankara sokaklannda bazı kaldı-
nm kenan dolaşmalannda ve
söyleşilerinde Eşref Bey'le bu-
lunma zes'kini tatmışımdır. Ba-
zı eski ağaçlann kesilip sokak
ve caddelerin genişletilmesin-
den sonra âdet yerini bulsunca-
sına dikihniş, yeni, küçük, uydu-
ruk ve bakımsız ağaçlardan çok
hüzünduyardı. "Atatürk, Anka-
ra'vı bize hem konservatuvarü
hem de ağaçlı teslim etti. Biz bi-
rinin sosyal yaşamdaki önemini
koruyjunazken, öbürü de fiziksel
yaşamdan silindi gıtTJ" türünden
dertleşmeler yapardık.
Istanbul'da Milli Reasürans
Sanat Galerisi'nde ve Ankara'da
Iş Bankası Sanat Galerisinde
aynı günde açılan iki özel sergi
bu ak saçlı büyük ihtiyann anı-
srna hepimizi saygıya davet edi-
yor. Ölümünün üzerinden sade-
ce on üç yıl geçmiş olmasına
karşın süratle umursamazlığa
itilen (olağanüstü bir kadirbil-
mezlik gösterisi olarak kendi ku-
şağının diğer bazı değerli sanat-
çılan gibi) bu çok değerli ressa-
mı, önemli hocayı, bilge karak-
terli. benzersiz nezaket ve gün-
görmüşlük anıtını kısaca bu
"büyük ihtiyan" kendi arulan-
mın içinden de geçirerek ben de
anmak istedim. İstanbul ve An-
kara sanatseverleri! Eşref
Üren'in peyzajlanna, oradaki
dokulara, tonlar arasındaki uyu-
ma ve pasajlann yumuşaklığına
ve hele bir yerlerde bir gün batı-
mı güneşi gizliyse, orada yük-
sek voltaj gücüne lütfen dikkat-
le bakınız. Bu günümüzde çok
az rastlanan türden bir klasik re-
sim dersidir.
YAZIODASI
SELİM İLERİ
Albümler, Fotoğraflar...
"Lise son sınıf I Gençliğimin resimleri I Gütûm-
seyen arkadaşlar/ Neydi isimleri?
"Kuytu köşe, kitaplar I Gömüldüğümün resmi: I
Yüksek okul, bir onuru korumak I Habersiz çekih
mişti." diyor Behçet Necatigil "BirAlbümden fîe*
simler"de. -ı
TürkçeSözlük, 'resim'sözcüğünüaçıklarken 7b->
toğraf anlamından da söz açıyor mu? Resim eşit-ı'
t'rfotoğraf... •;
Bütün fotoğraflar hüzün verir bana. Bütün fotoğ*ı
raflarda dondurulmuş o zaman parçacığı sanki ye-
niden akacak gibime gelir. Tam öyle değil: Zamarv
dilimciği dondurulmuştur, bununla birlikte sanki
hep akıp gitmek istemektedir. ;
Bir dergi için eski fotoğraflanmı arayıp durdum.-
Tek bir fotoğraf bile bulamadım. Çogunu yırtmış-
tım. Bir bölüğü dergilerde, gazetelerde kayboldu»
Evdekileri kimbilir nerelere tıkıştirmışım.
Ablamın evinde bir albümüm var: Onda gençlik"
resimlerim. Tam Necatigil'in dile getirdiği gibi: üse
çağı, okul arkadaşlanm, 19 Mayıs Yakacık gezisin-
de öğretmenimiz Vedat Günyol'un çevresine top-
laşmısız, Aşiyan Müzesi'nin kaptsında hocamız Ra-.
uf Mutluay'la... ı
Bu fotografları hatıriıyorum. Ama albüme dönüp
bakmak içimden gelmedi. Görüntüler gözümürt
önünde: Bir defa saçlanm gür, yüzümde ülküsel gü-
lümseyişler. Sonra arkadaşlanm, hepsi çok genç;,
delikanlılık çağımızdayız. Sahi "Neydi isimleri?"
Şu Naim Üçok olmalı, gözümün önüne getire-'
biliyorum. Şu, sonradan 'bakan'olan arkadaşımız;
bakanlığı sırasında adını çok işittik ama, ben yine
unutmuşum. Şu sanşın delikanlı, Musa... Soyad»
silinmiş. Birlikte Parisienne'estrip-teaseseyretme-
yegitmiştik... -
Şimdi nerdeler? Nasıl yaşıyorlar? Hayat hikâye-!
lerinde neler oldu? •
Fotoğraflar o dediğim albümde ama, görebiliyo-
rum, Şaner Erman'la aynı sırada bir fotoğrafımız
olmalı. Şaner, liseden sonra Pans'e gitti. Oldum
bittim Fransa'ya gitmek hayaliyle yaşardı. Onunlâ
birlikte, yayımlanan ilk yazımı Maçka Taşlık Gazi-
nosu'nda bira içerek kutlamıştık. Yıllardan 1967. ı
Maçka Taşlık'ın yerinde turıaf bir otel yükseliyor.
bugün. !
Şaner herhalde dönmedi Fransa'dan. i
Nişantaşı'nda otururlardı. Sık sık onda buluşur-
duk, Metin Tuğ, Murat Aytaman, ben. Anneann
nesi çok yaşlıydı. Radyoda dalga değiştirince, es-
ki dalgada kalanlara acır, "Aa! Ayıp oluyor! Zeld
Müren Bey'in yüzüne kapıyı kapadınız..." derdi.
Eski fotoğraflar, eski albümler! Bunlar hepsi bi-
rer hicran fırtınasıyla çıkagelir.
Bazen sinema oyunculannın, hele biryaştan son-
ra, öncesiz sonrasız bir acıyla burkulduklannı dü
:
şünürüm, duyumsanm. Gençliklerı pelikülde oldu-
ğu gibi yaşamaktadır. Konuşuyoriar, gülüyorlar, ağ-r
lıyorlar. Aradan yıllar geçmemiş gibi, o çekim gün
nü, saati, dakikası belleklerinde canlanacak. Oy-
sa...
Sonra askerlik fotoğraflanmın ablamdaki albüm-;
de olmadığını hatırladım. Onlan yırtmaya kıyamar
,mıştırn. Tokat Belediye Bahçesi'ndeyiz. Oktay^j
akrabaları, annesi babası Bursa'dan gelmışier. Ma-
sada çay fincanlan. Şu da kışlanın bahçesinde. Şu
da asteğmenimiz Mehmet Zengin'le. Mehmet
Zengin'in dostluğunu nasıl unuturum. Işte sevgili
binbaşım Sami Binbaşı'yla. artıkterhis olmuşum...
...Fakat bu fotoğraflar hangi kitabın içinde? Bir
kitabın arasına koymuştum, nasıl bulabilirim şim-
di?!
Bir gün çıkar, yine hüzün içinde bırakır.
ilkokuldan arkadaşım Lâmia Uz'la, CihangirPar-
kı'nda, Lâmia'nın mavi eteğinde şemsiyeli küçük
köpekler var... Neyse, değerli Hasan Pulur"un sa^
yesinde Lâmia'yı yıllar sonra evinde ziyaret ettim,
eşi Engin Bey'le, gencecik kızıyla tanıştım.
Böylesi mutlu rastlaşmalara karşın fotoğraflar
ırak dursun bana. Her birinde zaman hapsedilmiş.
Anneciğim babacığım orada o günkü gibiler. İnsan,
Ahmet Muhip Dıranas okumasa çıldınr:
"Ey unutuş! kapat artık pencereni, I Çoktan de-
rinliğine çekmiş deniz beni; I Çıkmaz artık sularal-
tından o dünya. (...)/ Ey unutuş! kurtar bu gamlar-
dan beni."
Takvimde lz Bırakan:
"Yıllarca beraber I Yalnız saatlerde I Olsun ha-
tıhanmaz mı I Cevapsız kalacak.
"Kopmuş bağlar I Sonunda öyle ki I Neyimizdi
kimdi I Kimsemiz olmayacak." Behçet Necatigil,
Kareler Aklar ("Unutmak"), Bilgi Yayınevi, 1975.
K Ü L T Ü R • Ç Î Z İ K
K A M İ L M A S A R A C I