23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 25 NJSAN 1997 CUMA- 14 KULTUR 50. Cannes Film Festivali'nde Ingmar Bergman'a 'Altın Palmiyeler Palmiyesi' Cannes'da ild Tiirk yönetmen• Resmi program içinde yer alan 'Belli Bir Bakış" bölümüne Ömer Kavur'un "Akrebin Yolculuğu" adlı filmi seçildi. Ferzan Özpetek'in festivale Italya adına katılan "Hamam" adlı yapıtı da "Yönetmenlerin Onbeş Günü" bölümünde gösterilecek ve tüm bölümlerde yer alan 'ilk' ürünlerle birlikte "Altın Kamera" ödülüne aday olacak. V ECDİ SAYAR Önceki gün açıklanan 50. Cannes Film Festivalı'nin yanşmalı bölümün- de Türk filmı yer almamasına karşın. resmi program içinde yer alan "Belli Bir Bakış" (Un Certain Regard) bölü- müne. Ömer Kavur'un "Akrebin YoJ- culuğu"adlı fılminin seçildiği açıklan- dı "Akrebin Yokulugu", 16. tstanbul Film Festivali'nde En lyi Türk Filmi seçılirken, Ömer (Cavurda Yılm En lyi Yönetmeni olarak belirlenmişti. Fesrivalde bir Türk yönetmenin im- zasını taşıyan ikinci bir film de "Yönet- menlerin Onbeş Günü" (Quinzaine des Realısateurs) bölümüne seçilen Ferzan Özpetek'in "Hamam" adlı yapıtı. Öz- petek'in. festivale Italya adına katılan filmi, festivalin tüm bölümlennde yer alan "ilk" ürünlerle birlikte "Alün ka- mera" ödülüne aday olacak. Uzun yıllar sonra ilk kez iki bölüm- de birer Türk yönetmeninin yer alması kuşkusuz sinemamız adına önemli bir başan. Bu yıl, Cannes Festivali'nin ağırlaya- cağı bir başka Türk sinemacı da Şerif Gören. Gören, 50 yıl boyunca "Altın Palmiye" kazanan yönetmenlerle bir- likte Cannes'a davet edildi. Bu, bir ba- kıma Palmiye'yi YıbnazGüney'e veren festivalin hatasını kabul etmesi ve "Yol"un yönetmeni olarak Şerif Gö- ren'i tanıması anlamına geliyor. Gö- ren'le birlikte Cannes'a çağnlan 30 yö- netmen arasında Coppola'dan Taranti- no'ya, Leiouch'tan Scorsese'ye kadar pek çok ünlü isim yer alıyor. 11 mayıs akşamı verilecek olan, fes- tivalin bu yılki büyük onur ödülünün sahibi ise ünlü lsveçli yönetmen Ing- mar Bcrgman. Bergman ustanın, yapıt- lannın tümüne verilen ve "Altm Palmi- yeler Palmiyesi" olarak adlandınlan ödülünü almak için Cannes'a gelip gel- meyeceği merak konusu. Çünkü, Berg- man hiçbir festivale gihneyen bir sine- macı olarak tanınıyor. Şu sıralarbirki- tap yazmakta olan Bergman'ın, geçen yaz kansını kaybettikten sonra girdiği depresyondan kurtulamadığı, bu ne- denle festivale gelmeyeceğini şimdiden bildirdiği söyleniyor. Bu yıl 50. yıldönümünü gerçekleşti- recek olan Cannes Uluslararası Film Festivali'nin bu kez. ner zamankinden de daha görkemli geçmesi, kentin bü- yük bir yıldız akınına uğraması bekle- niyor. Heryıl yaklaşık 3000basın men- subunun izlediği festivale bu yıl ulus- lararası basından katılacaklann sayisı- nın çok daha fazla olacağı tahjnîn edj- liyor. Festivale gelmesi beklenen ünlü yıldızlar arasında Robert de Niro, Mo- nka VTtti, Catherine Deneuve, Gina Lol- lobrigida, Jeanne Moreau. Demi Mo- ore, Jeremy Irons, Kim Basinger" in ad- lan geçiyor. Bu yılki "Fîlm Pazan"nda Kültür Bakanlığı' nın bir stand kiralamarruş ol- ması kuşkusuz sinemamız adına önem- li bir handikap. Bu ilgisizliğin, Cannes programına ıki fılmin seçildiği ve sine- mamızın nitelikli ürünlerinin sayısında bir artış gözlemlendiği bir yıla rastla- ması ise ciddi bir talihsizlik. Ulusal si- nemalann sesini duyurduğu dünyanın bir numaralı pazan olan Cannes Festi- vali'nde Türk Sineması yalnızca "An- talya Alün Portakal Kültür ve Sanat Vakfi'nın kiraladığı stand aracılığı ile temsil edilebilecek. Festival programınm açıklandığı ba- sm toplantısına katılan Fransız Kültür Bakanı Philippe Deuste-Blazy, "Can- nes Festivali'nin sinema dünyasında ne denli önemli bir rote sahip okhığumT vurgularken, bakanlığının 11 mayıs gü- nü ülke çapında düzenleyeceği bir kam- panyayı da açıklıyordu. "Cannes Sine- maruzda" adı verilen bu girişım çerçe- vesinde ülkenin dört köşesindeki sine- ma salonlannda, Cannes'da önceki yıl- larda "Alün Pahniye" kazanmış yapıt- lar gösterilecek. Yanşma dışı fllmler Bastn toplantısında, programda yer alan ısımleri açüdayan festival yönet- meni GiUes Jacob, bu yılki seçimin si- nema dünyasındaki yenilenmeyi, taze kanı gündeme getirdiğini belirtti. Res- mi programda yer alan Yanşma, Yanş- ma Dışı Gösteriler ve "Belli Bir Bakıs" bölümünde toplam 49 fılmin yer aldı- ğını açıkladı. Bu yıl yanşma dışı gösterileceK film- lerin hemen hepsi ünlü yönetmenlerin imzasını taşıyor: Clint Eastwood'un "Absolute Pcwer" (Sonsuz Güç)'ü, Kennetfa Branagh'ın "Hamfct"i, "Yu- suf Şahinin "Al Massir"i. Abel Ferra- ra'nın "BlackOut"ı (Karartma), Gab- rieleSalvatore'nın "Nirvana"sı, Mano- ei de Otivera'nın "VTagem ao principio do mundo"su. Stan VVinston'ın "Ghosts" (Hayaletler)'i ve Stephen El- liot'un "Welcome to Woop WBOop"u. BelH bir bakış Resmi programın "Belli Bir Baktş" adlı bölümünde ise bir ikisi dışmda bil- dik isimlere pek rastlanmıyor. Bu bö- lümde yer alan yapıtlar ve yönetmen- leri şunlar:"The Serpent's Kiss" (Yıla- nın Öpücüğül/Philippe Rousselot (Fransa), "Post-cotaım, animal triste" (Birleşme sonrası, mahzun hayvan)/ Brigitte Rouan (Fransa), "La Cnız"/ Anjelo Agresti (Arjantin), "Le Frere" (Kardeş)/ Alexei Balabanov (Rusya), "The House" (Ev),' Shariunas Bartas (Litvanya), "American Perfect" / Paul Chart(ABD), "La Buena Estrefla" (lyi Yıldız)/ Ricardo Franco, "Histoires du Cinema" (Sinema Tanhi-iki bölüm)/ Jean-LucGodard(lsviçre), "Marhısve Jeannette"/ Robert Guediguian (Fran- sa). "WTnd Echoing in my Being" (Var- lığımda Yankılanan Rüzgâr)' Joon Soo (Kore), "Akrebin Yokulugu"/ Ömer Kavur (Türkiye), "Tvvelve Storeys" (Oniki Kat)/ Eric Khoo, "Love and De- ath on Long Island" (Long Island'da Aşk ve Ölüm)' Richard Kwietniowski, "İn the Company of Men" (Erkeklerin Eşliğinde). \eü Labute (ABD), Mrs. Bravvn/John Madden, "ABC, Manhat- tan"/ Amir Naderi (Tunus), "Sunday" (Pazar)/ Jonathan Nossiter, "Whman Fiuk"/ Janos Szasz (Macaristan), "Marceflo Mastroianni, mi ricordo, si mi rocordo" /Anna Maria Tato (Italya). "Inskk/Out" (Ters-Yüz)/ Rob Tregen- za, -Ensküda samta" / Liv Lllman (ls- veç), "Dong Gong Xi Gong" / Zhang Yuan(Çin). Festival yönetmeni Gilles Jacob, 16 ülkeden yapımlann yer aldığı yanşma ve yanşma dışı programda altı filmle Amerika'nın başı çektiğini. ardından dört Fransız. üç Italyan. bir Kanada. bir Avustralya, bir Burkina Faso. bir Por- tekiz ve bir Mısır filminin geldiğini, Amerikan filmlennın çoğunluğunun ise "mainstraun" anlayışın dışmda ol- duğunu belirtiyor. Gilles Jacob, Cannes'da izleyeceği- miz filmlerin bir bölümünün dünyanın gûncel sorunlannı yansıtan yapıtlar ol- dugunu, bir böiümÛnün ise "tür" sine ; -' masının yeni ömekleri olduğunu açık- ladı. Resmi bölümlerde izleyeceğimiz -"Hamlefi dışanda tutarsak- sekiz ya- pıtın "kara film" türünün örnekJeri ol- duğunu söylüyor festival yönetmeni. Şiddet olgusu ile karşı karşıya kalan bi- reyin dramı da usta yönetmenlerin ilgi- sinin yoğunlaştığı gözde temalardan bi- ri. Imamura,Cassavetes\Vinterbottom gibi yönetmenlerin şiddete ilişkin yo- rumlannı beklemeye değer doğrusu. Ak saçlıbüyükihtiyaıvı cunsınasaygıERHAN KARAESMEN Yıllar önceydi. tzleme şansı bulduğum birdarkadrolu söyle- şide artık yaşlandığı ve eski di- namizmini sergileyemediği sa- vıyla eleştirilen John Ford'u sa- vunan François Truffaut, şöyle bir şeyler diyordu: "Genç insan enerji doludur. Kjpırtüıdır. umut vericidir. Bu pınltılı görüntflnün yanuıda yaşü adam biraz soluk kalabilir. ama unutmayalım. ih- tiyar adam büyüktür." Çok hoş- lanmıştım bu açıklamadan. De- rindi ve kestümeydi. Elbette her ihtiyann büyük adam olması söz konusu değildi. Ama genç adamken pınltılı olmayı becer- miş ve buna göre işler yapmış birisi olgunluğa vardıgında bi- raz solgunlaşsa bıle büyüyebi- lirdi. Büyürdü. Eşref Üren'i yaşamının son yıllannda kesinlikle bir "büyük ihtiyar" kışiliğı sergilediği son dönemlerinde çok yakmdan ta- nıma mutluluğuna vardım. An- kara sokaklannda kaldınm ke- narlannda sakin ve ağır adımlar- la ak saçlı bir bilgelik dolanırdı. Yetmişbeşini aşmıştı. Ama di- siplinli bir şekilde resim yapma eylemini sürdürüyordu. Hem de çok güzel şeyler yapıyordu. yıl- larca en başanlı ömeklerini ver- diği kızıl. mor, sanlı bozkırgün- batımını daha da kızıllaştırarak büyülü bir dünyaya dönüştürü- yordu. Ancak ak saçlı bir büyük ihtiyann becerebileceği türden işler çıkanyordu. Çeük irade ve ilerici tavır Eşref Üren'in geçmişine ba- kıldığında, Istanbul görgülü bir paşa konağı yaşamından edinil- miş olağanüstü bir temel kültür. davranış nezaketi ve yaşam be- ğenisi dikkati çeker. Kendi kuşa- ğının yetenekli diğergenç sanat- çılanna oranla biraz daha gecik- meli geçırdiği yabancı ülke ya- şam deneyımi kendisıni bualan- tstanbul ve Ankara'da özel sergileri süren Eşref Üren, bîlge karakteıü, benzersiz nezaket ve güngönmüşlük anıüydı. larda daha da gel ışrirmesine yar- dımcı olmuştur. Paris'teki yaşam yıllannm, belki çok atılgan ol- mayan. ama içe dönük sentezle- ri eksiksiz tamamlamasına yar- dımcı olan yaşam yoğunlugu içinde geçtiği bilinmektedir. Sa- kin ve ölçülü görünüşlü, hem ki- şiliğinden hem de ailesinden kaynaklanmış olağanüstü bir ne- zaketin ve zarif tavırlann sahibi bu adamın içmde, ileride bir "büyük ihth'ar" olabileceklere özgü bir çelık irade gizliydi el- bette. Aynı zamanda o kuşak sa- natçılannda en belirgin özellik olarak kendini göstermeyen bir farklı niteliğın de sahibiydi. Atatürk devrimlerine karşı olağanüstü bir bağlılığın ve bu- nun yönlendirdiği birpolitik dü- şüncenin adamıydı, Eşref Üren. 1930'lann Erzurum'unda o yö- redeki belli bir dinsel bağnazlı- ğa eklenmiş geleneksel taşra ru- tuculuğu çerçevesinde lise resim muallimi Eşref Bey'in, öğrenci- lerini çıplak model üzerinden çalıştırabilmek için verdiği di- renme benzersiz bir ilerici dav- ranış örneğiydi. Kendisi yıllar sonra o sonsuz alçakgönüllülü- ğü içinde. olayı bana zaman za- man şöyle anlatmış ve yorumla- mışhr: "Ataülrk ilketeri bir bü- tündü. Devrim birbirini taraam- layan unsuriardan oluşan kap- samİL, topyekûn bir olaydL Bura- da benim mütevazı hisseme re- sim sanaO disipBni içinde, en mo- dernini, en çağdaşını yapmak, öğreünek, beUetmek görevi dü- şuyordu. Çıplak model o tarihte o yöre için lüksrü. Ama o devrim coşkusu içinde bunun böyle \ a- pıfanası gerektiğini gösterecek bir kişi lazımdı ve o Idşî tesadüfen bendim." Sevgili eşi ve değerli sanatçı MelahatCren'le birlikte oluşturduklan, yapılan işin cid- diyeti ve çağdaşlığından ödün verdirtmeme cephesi, Eşref Bey hayatta yalnız kaldıktan sonra da göçmemiştir. Resim anlayışı ba- kış açısından ızlenimcilik etki- sinde yumuşak bir peyzajcı tanı- mına sokularak Eşref Bey'in plastik anlayışı çağdaşlık yönün- den bazen tartışılmıştır. Ancak kendi yaptığının dışm- da başka akımlar, başka anlayış- lar olduğunun son derece bilin- cindeydi. Mükemmeli yapılmış olmak kaydıyla her akımdan sa- nat ürününün bilgisayardan çık- mış renk kanşımlan dahil, söy- leyeceği bir şeyler olduğunu bir büyük ihtiyara yaraşır şekilde çok iyi bilirdi. Buradan Eşref Bey'in kendi- ne özgü çağdaşhğınm eksiksiz bir tamamlayıcısı olan mükem- melliyetçilik kavramına biraz geçilmesinde yarar vardır. Kay- tancılığa, şişirmeciliğe, eksikli gedikli bitirmeciliğe kesinlikle karşıydı. Boya tüpleri, her boy firçalar ve tuval, çuval ya da ah- şap, plastik herneyse terebentin şişesi ve benzeri nesneler Eşref Bey için mukaddestir. Orada her şeyin hakkı sonuna kadar verilecekti ve renkler cıvıl cıvıl çıkacaktı. Birpeyzaj resmi doğanın şenliğine şenlik kata- caktı. Bu yüce amaçlara ulaş- mak için o tuvalin her milimet- rekaresi özenle işlenecekti. Ay- nca, öncesinde ince beğenili ve çok dikkatli bir çift göz doğaya, insanlara, ölü doğanın öğeleri- ne, gündelik yaşamdaki cisim- lere yoğun biçimde bakmış ola- caktı. Göz. akıl, bilek ve yürek. birleşmiş olacaktı. Eşref Hoca'nın fırçasından çıkmış her doğa görüntüsünün bir başyapıt olduğu ileri sürüle- mez. Bir ihtiyar büyük adamdı ama, sonuçta insandı. tçine da- ha az yoğunluk kattığı yapıtlan elbette olmuştur. Ancak, bozkır günbatımının biraz hüzünlü ama dingin; hem durağan hem dina- mik çevrimli; hem yaygın bir so- lukluk, hem de bir noktada odaklaşmış göz kamaştıncılık içindeki benzersiz görünüşünü Eşref Bey'in gözleri çok güzel yakalamıştır. Aklı ve yüreği çok güzel biçimlendirmiştir. Bileği büyük bir titizlikle oyma zarafe- tiyle resmedilmiş bir güç kayna- ğı olarak bunu tuvale aktarmış- tır. Klasik resim dersi Eşref Üren'in portreciliği, sö- zü daha az edilmiş olmakla bir- likte Türk Resim Sanatı'nın bir diğer önemli sayfasını oluştur- muştur. Özellikle Melahat Ha- nun'dan yaptığı portrelere dik- katle bakıldığında sevgiyle örül- müş görsel canlandırma izleri yakalamak olasıdır. Hoca'nın sanatsal yaklaşımını betimler- ken Ankara sokaklanndan söz etmeden geçilemez. Bir dönem- ler Ankara'sınm sevimli ve çağ- daş bir sosyal yaşamı simgele- yen Yenişehir'inde bakımlı ve anlamlı bir ağaç dokusunun ye- raldığı Yüksel Caddesi, Eşref Üren'in firçasında bir görsel ve hatta neredeyse toplumsal me- saj olarak kendini bulmuştur. Ankara sokaklannda bazı kaldı- nm kenan dolaşmalannda ve söyleşilerinde Eşref Bey'le bu- lunma zes'kini tatmışımdır. Ba- zı eski ağaçlann kesilip sokak ve caddelerin genişletilmesin- den sonra âdet yerini bulsunca- sına dikihniş, yeni, küçük, uydu- ruk ve bakımsız ağaçlardan çok hüzünduyardı. "Atatürk, Anka- ra'vı bize hem konservatuvarü hem de ağaçlı teslim etti. Biz bi- rinin sosyal yaşamdaki önemini koruyjunazken, öbürü de fiziksel yaşamdan silindi gıtTJ" türünden dertleşmeler yapardık. Istanbul'da Milli Reasürans Sanat Galerisi'nde ve Ankara'da Iş Bankası Sanat Galerisinde aynı günde açılan iki özel sergi bu ak saçlı büyük ihtiyann anı- srna hepimizi saygıya davet edi- yor. Ölümünün üzerinden sade- ce on üç yıl geçmiş olmasına karşın süratle umursamazlığa itilen (olağanüstü bir kadirbil- mezlik gösterisi olarak kendi ku- şağının diğer bazı değerli sanat- çılan gibi) bu çok değerli ressa- mı, önemli hocayı, bilge karak- terli. benzersiz nezaket ve gün- görmüşlük anıtını kısaca bu "büyük ihtiyan" kendi arulan- mın içinden de geçirerek ben de anmak istedim. İstanbul ve An- kara sanatseverleri! Eşref Üren'in peyzajlanna, oradaki dokulara, tonlar arasındaki uyu- ma ve pasajlann yumuşaklığına ve hele bir yerlerde bir gün batı- mı güneşi gizliyse, orada yük- sek voltaj gücüne lütfen dikkat- le bakınız. Bu günümüzde çok az rastlanan türden bir klasik re- sim dersidir. YAZIODASI SELİM İLERİ Albümler, Fotoğraflar... "Lise son sınıf I Gençliğimin resimleri I Gütûm- seyen arkadaşlar/ Neydi isimleri? "Kuytu köşe, kitaplar I Gömüldüğümün resmi: I Yüksek okul, bir onuru korumak I Habersiz çekih mişti." diyor Behçet Necatigil "BirAlbümden fîe* simler"de. -ı TürkçeSözlük, 'resim'sözcüğünüaçıklarken 7b-> toğraf anlamından da söz açıyor mu? Resim eşit-ı' t'rfotoğraf... •; Bütün fotoğraflar hüzün verir bana. Bütün fotoğ*ı raflarda dondurulmuş o zaman parçacığı sanki ye- niden akacak gibime gelir. Tam öyle değil: Zamarv dilimciği dondurulmuştur, bununla birlikte sanki hep akıp gitmek istemektedir. ; Bir dergi için eski fotoğraflanmı arayıp durdum.- Tek bir fotoğraf bile bulamadım. Çogunu yırtmış- tım. Bir bölüğü dergilerde, gazetelerde kayboldu» Evdekileri kimbilir nerelere tıkıştirmışım. Ablamın evinde bir albümüm var: Onda gençlik" resimlerim. Tam Necatigil'in dile getirdiği gibi: üse çağı, okul arkadaşlanm, 19 Mayıs Yakacık gezisin- de öğretmenimiz Vedat Günyol'un çevresine top- laşmısız, Aşiyan Müzesi'nin kaptsında hocamız Ra-. uf Mutluay'la... ı Bu fotografları hatıriıyorum. Ama albüme dönüp bakmak içimden gelmedi. Görüntüler gözümürt önünde: Bir defa saçlanm gür, yüzümde ülküsel gü- lümseyişler. Sonra arkadaşlanm, hepsi çok genç;, delikanlılık çağımızdayız. Sahi "Neydi isimleri?" Şu Naim Üçok olmalı, gözümün önüne getire-' biliyorum. Şu, sonradan 'bakan'olan arkadaşımız; bakanlığı sırasında adını çok işittik ama, ben yine unutmuşum. Şu sanşın delikanlı, Musa... Soyad» silinmiş. Birlikte Parisienne'estrip-teaseseyretme- yegitmiştik... - Şimdi nerdeler? Nasıl yaşıyorlar? Hayat hikâye-! lerinde neler oldu? • Fotoğraflar o dediğim albümde ama, görebiliyo- rum, Şaner Erman'la aynı sırada bir fotoğrafımız olmalı. Şaner, liseden sonra Pans'e gitti. Oldum bittim Fransa'ya gitmek hayaliyle yaşardı. Onunlâ birlikte, yayımlanan ilk yazımı Maçka Taşlık Gazi- nosu'nda bira içerek kutlamıştık. Yıllardan 1967. ı Maçka Taşlık'ın yerinde turıaf bir otel yükseliyor. bugün. ! Şaner herhalde dönmedi Fransa'dan. i Nişantaşı'nda otururlardı. Sık sık onda buluşur- duk, Metin Tuğ, Murat Aytaman, ben. Anneann nesi çok yaşlıydı. Radyoda dalga değiştirince, es- ki dalgada kalanlara acır, "Aa! Ayıp oluyor! Zeld Müren Bey'in yüzüne kapıyı kapadınız..." derdi. Eski fotoğraflar, eski albümler! Bunlar hepsi bi- rer hicran fırtınasıyla çıkagelir. Bazen sinema oyunculannın, hele biryaştan son- ra, öncesiz sonrasız bir acıyla burkulduklannı dü : şünürüm, duyumsanm. Gençliklerı pelikülde oldu- ğu gibi yaşamaktadır. Konuşuyoriar, gülüyorlar, ağ-r lıyorlar. Aradan yıllar geçmemiş gibi, o çekim gün nü, saati, dakikası belleklerinde canlanacak. Oy- sa... Sonra askerlik fotoğraflanmın ablamdaki albüm-; de olmadığını hatırladım. Onlan yırtmaya kıyamar ,mıştırn. Tokat Belediye Bahçesi'ndeyiz. Oktay^j akrabaları, annesi babası Bursa'dan gelmışier. Ma- sada çay fincanlan. Şu da kışlanın bahçesinde. Şu da asteğmenimiz Mehmet Zengin'le. Mehmet Zengin'in dostluğunu nasıl unuturum. Işte sevgili binbaşım Sami Binbaşı'yla. artıkterhis olmuşum... ...Fakat bu fotoğraflar hangi kitabın içinde? Bir kitabın arasına koymuştum, nasıl bulabilirim şim- di?! Bir gün çıkar, yine hüzün içinde bırakır. ilkokuldan arkadaşım Lâmia Uz'la, CihangirPar- kı'nda, Lâmia'nın mavi eteğinde şemsiyeli küçük köpekler var... Neyse, değerli Hasan Pulur"un sa^ yesinde Lâmia'yı yıllar sonra evinde ziyaret ettim, eşi Engin Bey'le, gencecik kızıyla tanıştım. Böylesi mutlu rastlaşmalara karşın fotoğraflar ırak dursun bana. Her birinde zaman hapsedilmiş. Anneciğim babacığım orada o günkü gibiler. İnsan, Ahmet Muhip Dıranas okumasa çıldınr: "Ey unutuş! kapat artık pencereni, I Çoktan de- rinliğine çekmiş deniz beni; I Çıkmaz artık sularal- tından o dünya. (...)/ Ey unutuş! kurtar bu gamlar- dan beni." Takvimde lz Bırakan: "Yıllarca beraber I Yalnız saatlerde I Olsun ha- tıhanmaz mı I Cevapsız kalacak. "Kopmuş bağlar I Sonunda öyle ki I Neyimizdi kimdi I Kimsemiz olmayacak." Behçet Necatigil, Kareler Aklar ("Unutmak"), Bilgi Yayınevi, 1975. K Ü L T Ü R • Ç Î Z İ K K A M İ L M A S A R A C I
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle