05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 2 NİSAN 1997 ÇARŞAMBA 12 DIZIYAZI ^ diplomat / bizi bize / anlatıyor Hazırlayan. ÖZCEN ACAR 'Bizler,Atatürk koriusunda siz Türklerikıskanıyoruz' Polonya Büyükelçisi Wojciech Hensel 'in Lehçeye çevirdiği Yaşar Kemal 'in 'Binboğalar Efsanesi' Polonya'da20 bin sattı P olonya Büyükelçiliği; Ankara"da, tam Kavaklıdere kavşağında Kuğulu Park'ın karşı köşesindedir. Duvarlan dibinde yürüyen başkentlilerin imrendiği bu büyükelçilik arazisini Atatürk Polonya hükümetıne armağan etmekle kalmamış, temeline imzasını da atmıştır. Polonya Büyükelçisi Wojciech Hensel. bundan dolayı degil. ama başka nedenlerle "Biz Lehler, Atatürk konusunda Türkleri kıskanıyoruz" diyor. Büyükelçi ile söyleşimizi. şu anda büyük bır onanm geçiren Ata yadigân bu binada Türkçe olarak yaptık. - Sayın Büyükelçi, Türidye'ye ilk kez hangi yd gddiniz? " İlk kez 1972'de Türk Dil Kurultayı için gelmiştim. O zaman Varşova Ünıversıtesf nde Türkoloji Bölümü'nde çalışıyordum. - Yanılmıyorsam Nâam Hikmet'in eşi Münevver Hanım o zaman Varşova L nhersitesi'ndeki görevinden aynlmış olmalıydı. Bir yıl önce aynlmıştı. Ben 1966'da mezun oldum. Düzen değiştikten sonra ülkemizde bazı mali sıkıntılarımız oldu. Özellikle yüksek eğitimde bütçe smırlıydı. Şimdi artık, en zordönemi geçirdik. Son yıllarda iyi ekonomık gelişmeler var. Bu arada bilime de daha fazla para gelmeye başladı. Özellikle bu yıl bütçesi daha iyi. Bilim alanında ve egitim alanında Türkiye ile daha sıkı bir işbirliği içine ginnek niyetindeyiz. Geçenlerde, Mitli Egitim Bakanımız Türkiye'de bir sergi açtı. Tarihte böyle bir şey ilk kez oluyor. Şimdi Türk Milli Egitim Bakanı'nın ziyaretı bekleniyor. Bu yıl. Türk öğrencilerine geçen yıldan daha fazla burs verilecek. Şimdıye değin verilen burslar kısa süreli idi. Artık çeşitli konularda 4-5 yıl süreli burslar vereceğiz. . Özellikle Orta Doğu \e Boğaziçi üniversiteleri için. Bu burslann iki üike arasında daha iyi yakınlaşma sağlayacağına inanıyorum. - 1972'de gekfignizde neler yapünız, ne kadar kakünız? Ben o zaman az kaldım. Yanılmıyorsam iki hafta kadar. Dil kurultayı vardı. Ondan sonra tstanbul'a gittim. tstanbul'da edebiyatçılarla tanıştım. Onlann arasında Necati Cumah, Aziz Nesin, Yaşar KemaL Demirtas, Ceyhun vardı. Ondan sonra ben biraz çeviri yaptım. En önemlisi Yaşar Kemal'in "Binboğalar Efcanesi" idi. Birçok öykünün yanı sıra ürkiye'nin gelişmesi biraz dengesizdir. Bunu hem sarsmtıh artışta hem de bölgeler arasındaki büyük farklarda görebiliriz. Türkiye'nin batısı çok daha fazla, çok daha hızlı gelişmiş, öteki bölgeler ise geri kalmıştır. Eğer îstanbul başkent olarak kalsaydı, durum belki daha vahim olurdu. Başkentin Ankara'ya geçmesi biraz iyi olmuştur. Necati Cumalı'dan. Muzaffer Buyrukçu'dan çevinler yaptım. - 1972'den sonra geldiniz mi tekrar? l_976'da turist olarak, 1978'de tstanbul Üniversitesi'ne burslu olarak geldim. 8 ay kadar kaldım. 8 aylık bir burstu. Ondan sonra 1980 yılında Istanbul'daki Polonya Başkonsolosluğu'nda üç ay çevirmen olarak çalıştım. Bizim üniversite ile Dışişleri Bakanlığı arasında bir anlaşma vardı. Yaz aylannda üniversite elemanlan için staj gibi bir olanak sağlandı. 1982"den başlayarak, birkaç kez Türkiye'deki şantiyelerimizde. örneğin Yatağan, Kemerköy santrallannda bulundum. Taa 1989 yılına kadar... Ancak ben uzun süre kalamıyordum. 6 ay ya da 1 yıl gibi. Çünkü sürekli üniversitede görevliydim. Sürekli olarak buraya 1993 yılında büyükelçi unvanı ile geldim. - Türkiye ile Polonya arasındaki ilişkileri o zaman bir Türkotog, bir çevirmen, bugün büyükelçiliğinizin başında bir diplomat olarak izliyorsunuz. Türkiye ile Polonya arasındaki ilişkileri eskisiyle kayarlar mısınız? Ekonomik ilişkilerimiz oldukça iyiydi. Özellikle 70'li ve 80"li yıllarda. Çünkü biz Türkiye'de termik santrallan inşa etmeye başlamıştık. tlk yaptığunız tesis Tunçbilek Santralı idi. Bunu Almanlarla birlikte yapmıştık. Ondan sonra tek başımıza Yatağan, Yeniköy ve Kemerköy'ü yaptık. Bundan başka Pendik Gemi Tersanesi'nde de ortak işlerimiz vardı. Kültürel ilişkilerimiz, özellikle müzik ve plastik sanatlarda da iyiydi. Ara sıra Polonya filmleri de gösteriliyordu. Siyasal açıdan pek bir şey yoktu. Sorun yoktu. Diyalog da yoktu. Çünkü dönem demirperde dönemi idi. Dolayısıyla çok ender zıyaretler yapılıyordu. O dönemde yüksek düzeydeki tek ziyaret. bizim eski başbakanımızın 1974 yılında Türkiye'ye gelişi idi. Fakat bunun iade- i ziyareti yapılmadı. Kültür bakanlannm yanı sıra ticaret, sanayi bakanlan gelip gidiyorlardı. Başkaca bir şey yoktu. Şimdi durum çok farklı. Bizde düzen değiştikten sonra, artık biz Türkiye'ye daha fazla yaİonlaştık. Şimdi diyaloğumuz çeşitli alanlarda çok sıkı bir biçimde sürüyor. Bu arada siyasal diyaloğumuz \-ar. Bildiğiniz gibi dışişleri bakanlanndan başka. şimdiye değin cumhurbaşkanlan düzeyinde de ziyaretler yapıldı. 1993'te Demirel Polonya'ya girti. 1994'te Lech Vaiesa buraya geldı. - Bunlar hep sirin zamanınızda oldu. degil mi? Evet, bunlann hepsi benim büyükelçiliğim zamanında oldu. Şimdi bu yıl içinde Demirel tekrar Polonya'ya gıdecek. Bu arada bir danışma kurulu oluşturuldu. Kurul şimdiye değin 2 kez toplandı. Birinci toplantı 1995'te Polonya'da, geçen yıl da Türkiye'de yapıldı. Türkiye ile birçok anlaşma arasında yeni bir dostluk anlaşması imzalandı. Bunun dışında yatınmlann teşviki, çifte vergilenmenin önlenmesi, savunma sanayii gibi anlaşmalar da imzalandı. - Eskiden geldiğiniz ya da en uzun kakhğınız dönem Türkiyesi ile bugünkü Türkiye'yi toplunısal açıdan kıyaslayabilir misiniz? tlk geldiğımde Türkiye kesinlikle fakirdi. Yaşam düzeyi düşüktü. Bunu çeşitli gözlemlerle doğrulayabılırsiniz. Bildiğiniz gibi Îstanbul yakınlannda bir Polonezköyümüz var. 6O'li yıllarda orada yaşayanlara tapu verilmiştir. Ondan önce bütün toprak Çartorisld ailesine aitti. Oradaki Lehler topraklannı satmak için birkaç yıl uğraşmışlardı. Bir bölümü o kadar yoksul yaşıyordu ki orayı terk etmeye. topraklannı satmaya karar vermişlerdi. Oysa orada kalanlar şimdi çok zengin oldular. Onlar eskiden tanmla. şimdi sadece turizm ile uğraşıyorlar. Kalanlar çok zengin oldu. Toprak müthış pahalandı. Eskiden çiftliklerini satanlar şimdi geri dönmek ıstiyorlar. Fakat artık olanağı yok, iş işten çoktan geçti. Bu. bır gelışmeyi gösteriyor. Benim bulunduğum 70'li yıllann sonunda Türkiye gerçekten yokluklar dönemini yaşıyordu. Benzin kuyruklan vardı. Ben o zaman sigara kullanırdım. Hiç unutmuyorum, Ankara'ya geldiğımde, Kızılay'daki Tekel bayiinden iki paket sigara almak için 2 ya da 3 saat beklerdim kuyrukta... Benzin kuyruklannı da anımsıyorum. zorunda kahyor. Sanıyorum bu duruma gerek Türkiye'nin büyük kentlerine göç edenlerde olduğu kadar, gerek yabancı ülkelere gidenler arasında da bolca rastlanıyor. Küçük yerlerden gelen insanlar, daha kapalı bir hayat yaşıyorlar. - Bu geleneklerin din açısından genişlemesi, siyasal havanın da etkisiyle hızlanınış olabüir mi? Siyasal bir gelişme. yani laikliğe ters düşen bir gelişme olarak göziemlenebilir mi? - Ben kışisel olarak Türkiye'de böyle bir tehlike görmüyorum. Benim gibi bir diplomatın "tehfike" demesi yanlış olur. Fakat ben böyle bir şeye inanamıyonım. Çünkü Türkiye'deki laikleşme o kadar büyük baskı ile yapılmadı. Dolayıs\yla karşıdan gelen tepki o kadar güçlü değil ve aşınlıklara gitmiyor. Şimdi îstanbul, Ankara gibi kentlerde bu kesimlerden çıkmış belediye başkanlan var ve yaşamsal bir değişime uğranmış değil. - Atatürkçülük açısından Türkiye'de bir değişiklik varmı? Atatürkçülük açısından ben pek büyük fark görmüyorum. Çünkü Türlder gerçekten Atatürk'e çok bağlıdırlar. Her yerde bunu görebilirsinız. Küçük dükkânlarda Atatürk posterleri var. Insanlar bunu isteyerek yapıyor. Bunlar insanlara zorla yaptınlmıyor. Gerçekten, biz Türkiye'yi bu konuda kıskanıyoruz. Böyle bir liderin olması ve değişen koşullara karşın onun konumunun sürmesi çok güzel bir şey. Bizde, Polonya'da öyle bir lider yoktur. Bizim savaşlar arası zamanda lider olarak Pflsudsld vardı. Fakat onun konumu Atatürk'ünkü kadar güçlü değil. Atatürk ile aynı yıllarda yaşamıştı. Biz de o zaman tekrar bağımsızlıga VVOJCIECH HENSEL yarşova da doğan Wojciech Hensel (53) " l " Türkoloji Bölümü 'nden 1966'damezun olduktan sonra üniversitede asistanlık yaptı. Türk tarihi ve çagdaş Türkiye 'nin sorunlan konusunda uzmanlaşmıştı. 1978 de doktorasım tamamladı. 1978-79 yıllarında Îstanbul Üniversitesi 'nden aldığı birbursla Türkiye'ye geldi. 1980 de Polonya nin Îstanbul Başkonsolosluğu 'nda staj yaparken çevirmenlik görevini üstlendi. Bu dönemde Türkiye ye gelen çeşitli Polonya heyetlerine de damşmanhk yaptı. Çeşitli tarihlerde Türk edebiyatmdan bazı eserleri Lehçeye çevirdi. 1982-92 yılları arasında Polonya Türkiye Demeği 'nin genel sekreterliğini yüklendi. Aynı yıl üye olduğu Polonya Doğu Demeği 'nin yönetim kurulu üyeliğini de sürdürüyor. 1992'de Ankara 'ya büyükelçi olarak atandığında diplomasiye de adım atmış oldu. Polonya Büyükelçisi evli ve üç çocukludur. Türkiye gerek ekonomik, gerek kültür açısından kapalıydı. Dünya ile o kadar da iyi ilişkiler içinde değildi. Bunlar 80'li yıllarda değişmeye başladı. Türkiye dışa açıldı. Önce Özal'ın hükümeti zamamnda yabancı mallar gelmeye başladı. Tabii ben bunun iyi ya da kötü olduğunu tartışacak değilim. Çünkü o zamanlar çeşitli tepkiler vardı. Gelen mallar tüketim mallan idi. Fakat mutlak olan, o zaman yeni bir dinamizm başladığıdır. O zaman başlayan gelişme sürüyor. Bütün Türkiye'nin dış ticaret hacmi 12-15 milyar dolar kadardı. Şimdi 50 milyar dolar. Yani 4 katı. Bu gelişmeyi ben toplumsal açıdan Muğla'da yaşadım. Bizimkiler ilk geldiklerinde Muğla tam bir taşra kentiydi. Bu süre içinde önemli bir merkez dunımuna geldi. Bu arada bir üniversite bile kunıldu. Eskiden Muğla'da bir bayan tek başma restorana gidemezdi. 80'li yıllarda bayanlar restoranlara erkeksiz gitmeye başladılar. Bu da bir modemleşme. Oradaki köylerde ister erkek, ister kız olsun. çocuklar büyük kentlere öğrenim için gidiyor. Muğla'da düğünlere katılırdım. Orada oldukça yakın ilişkilerim vardı. - Dinsei açıdan bir değişiklik var mı Türkiye'de? Genel görünüm. geleneklere bağlılık daha da fazlalaştı. Bunun çeşitli nedenleri var. Bana kalırsa bunlardan birisi "demograıi"dir. Belki bu geleneklere bağlılık bazı toplumsal kesımlere özgüdür. Bu kesimler, yani Orta Anadolu'da, Doğu Anadolu'da, Güneydoğu Anadolu'daki köy halkı daha çok çocuk yapıyor. O kesim daha hızlı büyüyor. Bunun sonucu olarak halk, oralardan köylerden büyük kentlere göç ediyor ve kendi geleneklerini kentlerde de sürdürüyor. - Nüfus arüşı kentteşmeyi hızlandırdı mı? Göç eden halk bu gözle tam hazırlanmadığı için kente intibak edemiyor. Onlann doğal olarak toplumsal ve psıkolojik sıkıntılannın olduğunu sanıyorum. Geleneklerden, dinden yardım aramak kavuşmuşuz, aramızda bazı benzerlikler var. Buna karşın Atatürk kadar tartışmasız kabul edilen bir lider değildi. Bunda bizim sosyalizm döneminde yapılan olumsuz propagandanın etkisi de olabilir. Bizim yeni tarihimizde Atatürk gibi bir kişi yok. - Türkiye'deki ekonomik durum hakkında layaslama yapabiür misiniz? Gelişme sürüyor. Bu kesin. Yalnız ekonomik gelişme sarsıntılıdır. Yani yıldan yıla değişiyor. Milli gelir. yüzde 6-7 artıyor. Daha önce artış biraz daha yüksekti. Bir bakıyorsunuz iniş var, bir bakıyorsunuz çıkış. Enflasyon çok kötü. Özellikle son yıllarda. bunu görüyoruz. Enflasyonun toplumsal sonuçlan çok olumsuz. - Gözlemlediğiniz ne gibi olumsuz sonuçlar var? Herhangi bir insanın aldığı para çok kısa bir sürede değerini yitiriyor. Biz Türkiye'deki enflasyondan daha yüksek enflasyonu Polonya'da yaşadık. Gerçekten enflasyon ile savaşmaya karar verdik, başanlı olduk. Bizde enflasyon 1990 yılında yüzde 200'den fazla idi. Şımdı yüzde 17-18. Sağlıklı bir ekonomi için bu enflasyonu düşürmek gerekiyor. Bizde enflasyon her yıl yüzde 3-4 geriliyor. Türkiye'de eskiden ekonomik sistem çok farklıydı. Şu anda artık öyle değil. Özelleştirme biraz yavaş gidiyor. O ayn bir olay. Fakat buna karşın özel sektör çok daha fazla bağımsız oldu. Ekonomideki sarsıntılar özel sektöre pek dokunmuyor. Rekabet gücü şu an daha fazla, kalite daha yüksektir. Eskiden Türkiye'den satın aldığımız mallann görünüşleri güzeldi. Ömeğin tekstil maddeleri, ama çok kısa sürede bozuluyorlardı. Değerini yitiriyorlardı. Şimdi artık Türk mallan çok daha kaliteli. - Büyük Ulerdeki kentleşme sonınuna ilişkin gözlemleriniz nedir? Aynca çevre sorunlan var. Özellikle sizin de bildiğiniz gibi Yatağan, Kemer termik santrallannın bacalanndafiltreninobnayişı büyük sorunlar yarauyor. Her üç santralda da mekanik filtreler var şu anda. Eksik olan, kükürte karşı özel filtre sisteminin olmayışıdır. "Desülfiirizasyon" adı altında bir sistem olması gerekir. Bu kükürtü antmaya yarayan bir sistemdir. Türkiye'de bu sistem yok. O tesisler yapılırken, dünyada böyle sistemler yoktu. Ondan sonra icat edildi. Bu filtrelerin takılması konusu ile Enerji Bakanlığı meşgul oluyor. thaleler yapılıyor. - Kentleşme konusunda Türkiye'de o günlerle bugünü kıyaslar nusınız? Türkiye'nin gelişmesi biraz dengesizdir. Bunu hem sarsıntılı artışta, hem de bölgeler arasındaki büyük farklarda görebiliriz. Türkiye'nin batısı çok daha fazla, çok daha hızlı gelişmiş, öteki bölgeler ise geri kalmıştır. Eğer tstanbul başkent olarak kalsaydı. durum belki daha vahim olurdu. Başkentin Ankara'ya geçmesi biraz iyi olmuştur. Şimdi artık sermaye sahipleri daha fazla Orta Anadolu'ya ve Doğu Anadolu'ya yönelmeye başladılar. Gaziantep. Urfa'da tesis kurmaya yöneldiler. Eğer bu yatınmlan yaparlarsa artık, büyük kentlere göç doğmayacak. Oralardaki halk kendi yöresinde iş bulabilecek ve böylece aşın kentleşme önlenmiş olacak. - İlk gelişinizde Türkiye'nin dış siyasası ile uğraşmadmız. Ama yine de "Türkiye'nin dış siyasasında değişiklik var mı" diye sormak istiyorunı. Mutlaka var. Çünkü o zamanki koşullar farklıydı. Türkiye NATO'da önemli bir ülke idi. Sovyetler Birliğı'nin dağılmasından sonra yeni olanaklar ortaya çıktı. Bana kalırsa Türkiye bunlan iyi bir biçimde değerlendiriyor. Türkiye bütün Orta Asya ülkelerinde, Kafkaslar'da, Gürcistan, Azerbaycan'da önemli yer tuttu. Oradaki mallann çoğu Türkiye'den geliyor. Avrasya Televizyonu bütün bu ülkelere ulaşıyor. Kültür alanında bu ülkelere öncülük yapıyor. Onlann gelişmelerine katkıda bulunuyor. Süyasal açıdan da ilişk,iler_şıkı. Balkanlar'da da. , , • •Türkiyc'Triîi durumu eskiye kıyasla çok iyi. Eskiden Bulgaristan ile bir sürü sorunlar vardı. Şimdi bunlar yok. Romanya ile çok sıkı bir işbirliği var. Cumhurbaşkanlan her yıl iki kez bir araya geliyor. Gerçekten bugün bir yakınlık var. Romanya ile ticaret hacmi oldukça önemlidir. Ekonomik açıdan Rusya ile de çok iyi şeyler var. Türkiye orada bir ikinci yatınmcı konumunda... Ukrayna ile de iyi Bir insanın aldığı para çok kısa bir sürede değerini yitiriyor. Biz Türkiye'deki enflasyondan daha yüksek enflasyonu Polonya'da yaşadık. Gerçekten enflasyon ile savaşmaya karar verdik, başanlı olduk. Bizde enflasyon 1990 yılında yüzde 200'den fazla idi. Şimdi yüzde 17-18. Sağlıklı bir ekonomi için bu enflasyonu düşürmek gerekiyor. ilişkiler var. Bütün bunlar yoktu. Türkiye Sovyetler Birliği'nin dağılımından sonra ortaya çıkan bütün ülkelerle ilişkiler kurdu. Biz bunu Türkiye kadar hızlı yapamadık. Oralarda büyükelçilik açamadık. Çünkü bu bizim için bir yüktü. Gerçekten bunlan yapabilmek için kaynak gerekiyordu. Türkiye'nin dış siyasası yapıcıdır. Çeşitli örnekler var. Bunlar arasında Karadeniz Ekonomik İşbirliği var. Bana kalırsa Türkiye eskisine kıyasla çok daha önemli bir rol oynuyor. - Ortadoğu'da Türkiye'nin durumu nasıl? Eskiden Türkiye Ortadoğu'ya da yakındı. Türkiye'nin önemi şöyle: Bütün bu bölgelerde önemli bir rol oynuyor. İster Balkanlar, ister Transkafkasya, ister Ortadoğu... Tabii sorunlar da yok değil. Irak sonınuna yaklaşımı ülkenin kendi çıkarlan dikkate alınarak yapılıyor. - Türkiye'deki demokratikleşme, insan haklan konusunda gözlemleriniz nedir? Ben sanıyorum ki demokratikleşme konusunda da olumlu gelişmeler var. Yalnız ben bir büyükelçi olarak bu konulara girmeyi sakıncalı buluyorum. Devlet düzeyinde mutlaka demokrasi mevcut. Sağlam bir demokrasi var. Sanıyorum ki bazı sorunlar Türkiye'nin toplumsal psikolojisinden kaynaklanıyor. Türkiye ataerkil bir toplumdur ve dolayısıyla bu ailede de partide de böyledir. Büyüklerin sözü çok geçiyor. İşte bu durumun yarattığı olumlu ve olumsuz taraflar var. - Türkiye'ye nasıl oldu da büyükelçi olarak geldiniz? Dışişleri Bakanlığımız bana önerdi. Ben de bunu sevinçle kabul ettim. Ben böyle bir görevi gerçekten hiç düşünmüyordum. Bana çok çekici geldı. Bu görevi yapmaktan da memnunum. - Yaşar Kemal dediniz, Necati Cumalı dediniz. Onlarla görüşmelerinizden anılannız var mı? Türkçeden çe\irdiğiniz kitaplar Poktnya'da iyi satb mı? Evet, çevirdiğim kitaplar satıldı. "Binboğalar Efsanesi" 20 bin kadar sattı. Ben eski gelişlenmde daha çok edebiyatçılar arasında bulunuyordum. Hatta termik santrallarda görev yaptığun günlerde boş zaman bulduğumda Ankara'ya, özellikle Istanbul'a gider, edebiyatçılarla bir araya gelmeye çalışırdım. Yaşar Kemal, Necati Cumalı başta olmak üzere onlarla birlikte olurdum. Güzel sohbetlerimiz oimuştur. Şimdiki çevrem biraz daha farklı. Diplomatlar, işadamlan, bazen çok ilginç görüşmeler oluyor. Sürecek POLİTİKA VE OTESt MEHMEP KEMAL Basın Diyoruz... Bugün basın diyoruz ya, ne evrelerden geçmiş- tik, nerede durmuş, nerelerde bu dev saltanata u- laşmıştır. Şöyle bir öyküyle başlayalım. Falih Rrfkı (Atay), AN Naci (Karacan), Kâzım Şinasi (Dersan), Halil Lirtfü (Dördüncü), Nec- mettin Sadık (Sadak) bir araya gelip 3'er yüz lira koydular mı bir gazete çıkarabiliyorlar. Falih Rrfkı, "Akşam gazetesi böyle kunjldu" di-* yor. | Gazete o dönemde basılı kâğrt değil yazı ve ya-' zar demek. Magazin bilinmezdi. • Şimdi düşünüyorum da 50, 60, 75, 80 derken gazeteler (iki çok satışlı) 120 bin lira oldu. 120 bi- ne birden bire fırladı. Bir sabah baktık ki gazeteler 120 bine fırlamış. Bizim Cumhuriyet 75 bine çıktı, artık orada direniyor. Direniyor diyoruz, son elli yıl içinde kuruştan 120 bin liraya fırlaması, akla dur- gunluk vericidir. Buna kendi içinde de bir enflas-: yon denebilir mi? Sabah 170 bin oldu. Türk gazeteciliği öyle olmuştur ki demokrasiye girerken bir besleme dönemi geçirmiştir. Besleme döneminin vardığı sonuç bir askeri yönetim ol- muştur. Bir magazin dönemini yaşamıştır. Ondan sonra şanlı, şöhretli bir promosyon dönemi geçirmiştir. Ne oiursa olsun her şey bir promosyon yaşamını bütün örnekleriyle vermiştir. Çanak çömlek bu dö-î nemin ürünüdür. Bisikletten uçağa kadar promos-'. yon verilmiştir. Bakalım medya sınavını nasıl vere-, cektir? l Köşe yazan azdı eskiden. Bir yeni yazar istendi-J ğinde o gazeteden aynlır, bu gazeteye geçerdt.; Böylece yeni bir yazar bulunmaz, yazar yer degiş-; tirmiş olurdu. Yer değiştiren yazar da yeni yazar, olurdu. Böyle yazarlann baştnda Peyami Safa ge-; lirdi. Bir bakardınız Peyami Safa'ya; gazeteleri, Tan,; Cumhuriyet, Ulus dolaşıyor. Gittiği, dolaştığı gaze-; telerde Nâzım Hikmet'e çatıyor. '; Bir gazete günümüzde 120 bin lira, gazeteyi beş j kuruşken alan babam şimdi bunu görse ne der? < Kuruşlardayken bir şey değil de liralara geçince/i bugün 120 bin lirayı görse babam ne derdi? Şim-Î di benim 120 bin liraya şaştığım gibi şaşardı. İki ga- j zete, Hürriyet'le Milliyet 120 bin liradan satılıyor. \ Aynı kamptan iki gazete, rekabetsiz olduklan içinî satıyorlar; promosyonsuz Sabah 40 bin lirada da-| yatmış gidiyor. î Gazeteler arasında bu yarış bilmem nereye va-| rır. j Eskiden gazeteler okunmak için alınırdı, okurla- î nn bir yazan vardı, onu okumak için alıriardı: ! "Bugün de neler döktürmüş üstat!.." diye yazı- nın çıkacağı gün beklenirdi. Kimi dayanamaz ilk sa- bahta okurdu, kimi de akşamı bekler, el ayak çe- kildikten sonra geceleri 'selametle' gazeteyi okur- du. 120 bin liraya bir gazete. Gazeteler altın oldu, altından değerii platin!.. Üstatlann 3'er yüz lira koyup da bir gazete çı- kardıklan dönem bir hayal olmaktan çıkmıştır. Şim- di trilyonlar istiyor. Bir tek gazete 120 bin lira olur- sa bir gazete sahibiolmakrneler,jşter; .. • ı "HayalîmuhâlL" ~---y--v - • «i < B U L L M A C A SEDAT YAŞAYAM SOLDAN SAĞA: 1/ lçerdiği mine- rallerden ötürü kimi hastalıklara iyi gelen şifalı kaynak sulan. 2/ Kenarsûsü..."Pal Sokağmın Ço- cuklan" adlı ro- manıyla tanınmış 6 Macar yazar. 3/ 7 Süs için yapılmış giysi kıvnmı... ° Eski Mısır'da gü- 9 neş tannsı... Bir soru eki. 4/ Yabani mut... Hafifve yavaş ses- 1 lesöylenen.5/Birtürkıy- 2 malıpide. 6/Bağışlama... 3 ttalya'da bir yanardağ. 7/ Güverte tahtalannın yan _ yana gelmeleri sonucun- daoluşançizgibiçiminde " aralık. Nâzun Hikmet'in 7 soyadı. 8/ Yunan mitolo- 8 jisinde banş tannçası. 9/ 9 Bir zaman birimi... Iğ- dır'm bir ilçesi. YTJKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Sanlgan bitkilerin yanına dikilerek bağlandığı sınk. 2/ El tezgâhında bez dokuyan kimse... lran'da tarihi bir kent. 3/ III. Seüm'in şiirlerinde kullandığı mahlas. 4/ İlaç... tki kulplu ve dibi sivri antik testi. 5/Ayakkabı kalıbının çapı... Altm. 6/ "Beyaz ren- ge boyar onlar zenciyi'—gözlü yapar kör dilenciyi" (Yusuf Ziya Ortaç).... Seryum elementinin simgesi.... Olumsuzluk belirten bir önek. 8/ "Doğru, diyecek yok" gibi anlamlarda kullanılan sözcük. 9/ Gözün renkli bö- lümü... Hazır, mevcut. OvCeserret"- ÜtıiTiıa tiaıuntı - Haliç manzaralı kaliteyi bilen kusursuzluğu hedefleyen yeni bir mekân Her Çarşamba 2130 Flamenko, Fado Her Cuma, Cumartesi Fasıl Festival bileti ile gelenlere %10 indirim Meşrutiyet Cad. Çavuşoğlu İş Merkezi 131/4 Tepebaşı (Odakule yanı - TÜYAP karşısı) Rez: (0.212) 244 39 55
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle