02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 11 NİSAN 1997 CUMA OLAYLAR VE GORUŞLER Unuttuk mu? MELİH CEVDET ANDAY M illîşetçi Hareket Partisi Başkanı AlparslanTür- keş'ın cenaze töreni kı- mi sorulan ve o sorula- ra bağh olarak da kimi tartişmaları gündeme getirdi. Bu törem TV'"den izledjm; sık sık yinele- nen tekbir'lerle Başbuğ Ölmez sloganı bir- bıri arkasına geli\ordu. Bunlardan ılkı dınle, ikincisi ırkçılıkla ıl- giliydi. Elbet kafalarda. dınle ırkçıhk nasıl birle- şir sorusu ortaya çıkıverdı. Çünkı dın, ümmet toplumunu, ırkçıhk ıse kan bırliğine. soy bırlığine dayalı bir toplu- mu amaçlayan ikı ayrı inanca ve ülküye da- yanır. Bunlann birarada düşünükbılmesi kafa- lan kanştınvordu. Soy birliği mi. din bırlıği mı? Bana sorarsanız. insanlann birarada ya- şaması için bu ikı tür birliğe de gerek yok- tur, bizım Anadolumuzun tarihi bunun sus- tunıcu bir tamtıdır. Anadolu, çeşitli soylan ve çeşıtlı ınançlan birarada banndırmıştır. Akıl da bunu gerektırir. Peki. şeriata dayalı lslâm ile ırkçılığa da- yalı milliyetçilik birliği nerden çıktı? Buna Türk-tslâm Sentezı kuramı dendı- ğini biliyoruz. 9 Nısan 1997 Çarşamba günkü yazısında İlhanSekjuk. Hıfzı Veldet Velıdedeoğlu'dan şu ilginç alıntıyı yapıvordu: "Herhangi bir ideoiojide \eya düşüncede 'sentez'in sözkonusu olabilmesi için bilindi- ği gibi ortada bir tez ve karşı teân (antitez) bulunması gerekir. Oysa Türklük ve İslânv- hk aynı konudabirbirine karşıttezierolarak eieaİınamadar.Türklük, ulusalanğı belirten bir kavramdır. İslâmlıkiseümnıetçiligi.uhıs- lararaa din kardeşliğini temel ilke olarakka- bul eder, ulusaldegil. evrensel niteliktedir ve Türklük İslâmlığın bir antitczi değüdir." Gerçekte Türk-Islâm Sentezi denılen ku- ram 12 Eylül eylemi içınde komünizme kar- şı etkin bir önlem olarak düşünülmüş ve ele alınmıştı. Oysa etkinliğinı bir yana bırakın, bu bir önlem de değildi, olamazdı. Çünkü komünizm, kapitalizmin ürünü- dür, sanayileşme sürecinin sonucu olarak ortaya çıkmıştır: böyle olduğu için de Türk- çülüğün (ırkçılığın) ve dinin, komünizmı önleyici birer yaşam biçimi değil, çağdışı- lık sayılması gerekırdi. Buraya gelindığinde, söylenecek şudur ki, hiçbir yaşam biçimi ya da kuram. sade- ce karşıolmaniteliğı ile değerlendinlemez; çünkü karşı olma durumu. karşı olunan şe- yin sürekli varlığını gerektinr. Öyleyse Türk-tslâm Sentezı kuramı, komünizm teh- likesinin ortadan kalkması ile birlikte yok olacaktır. Peki, Türkeş'in cenaze törenindeki "Tek- Mr" seslenyle "Başbuğ" sesleri neden bir arada kullanıhyordu. Bır ırkın üstünlüğü an- layışı ile, bir dinin birleştiriciliği nasıl olup da yan yana getirilebiliyordu? Hocamız Hıfeı Veldet wlidedeoğlu'nun sözlerine yeniden gözatalım. Aynca burada önlem olarak ele alınan sö- züm ona sentez. sonunda neye yaramıştır? Küreselleşmeye ya da yeni emperyaliz- me. Bu durum, ırkçılığa dayalı milliyetçiliğin ve şeriata dayalı dinciliğin yaranna rrudır? Yaranna mı olmuştur? Irkçılığa dayalı milliyetçiliğin ve şeriata dayalı dinciliğin tekelcı kapitalizmden bek- ledtği yarar nedir? Bunu anlamanın olanağı yok. Alparslan Türkeş, NihalAtsız'dan esinle- nerek kişıliğinı bulinuştu. Nihal Atsız'ın, tsmetPaşadönemınin baş- lannda Ankara'ya gelip Gençlik Parkf nda gençlere el öptürdüğünü anımsanm. Ama bu törende Tekbir getirilmemişti. Sonra nasıl oldu da ümmetçilikle ırkçılık yanyana gelebildi? Atatürk için "tçi boşakh" diyen yeni si- yasetçılerimize anımsatmak yerinde olur kı, onun milliyetçilik ve laıkliİc anlayışı çağ- daştır; bu anlayışın dışına çıkmak çağdışı- lıktır. Nihal Atsız'ın Gençlik Parkı'nda el öp- türdüğü günün ertesi günü 19 Mayıs Bayra- mı idi. Cumhurbaşkanı Ismet İnönü. 19 May\s Stadyumu'nda verdiği söylevde, "Irkçılar savaşta bizi arkaınızdaıı vurmuşlardır" de- dı. Şeriatçı Istanbul hükümetinin şeyhülisla- mı ise Mustafa Kemal Paşa'yı "hâin" diye suçlamıştı. Bunlan unuttuk mu? ARADA BIR MUHSİNE HELİMOĞLL YAVLZ Cumhurbaşkanı'ıun Teşekkürü... 30 Mart 1997 Pazar günü, "Sevda Cenap And Müzik Vakfı"n\n düzenlediği, "14. Ankara Müzik Fest/Va//"nin açılış konseri vardı. Her ne kadar, adı bir konserse de bu olay aslında, Ankara'nın ve Tür- kıye'nin sanat dünyası ve sosyolojik-politık tarihi açısından, konserden öte bir anlam taşıyordu. Bu, müzik aracılığıyla yönetıme yapılan bir gönderme, sanat yoluyla bir "örtük transaksiyon", yani bir "ımalı Hetişim'di. Bu saptamamı daha iyi açıklayabilmek için, bu konseri a) şekil, b) içerik, c) uygulama yönlerinden, üç başlıkta ele alıp irdelemek istiyorum. a) Biçim: Konser Ankara'daki orkestra ve koro- ların katılımıyla oluşan. 450 kişilik "Birieşmiş Anka- ra Orkestra ve Koroları" tarafından gerçekleştiril- di. Katı'an sanatçılann ıstek v,e coşkulan, yüzlerin- de bır "ışık ağılı (halesi)"oluşturuyordu ki bu da on- ların, şu anda yarattıklan tarihsel olayın bılindnde olduklarını gösterıyordu. Gürcistanlı şef Jansug Kakhidze ise uçuşan ak saçlarıyla, ritüel yöneten bır "Şaman" gibi, bütün ruhu ve bedeniyle orkest- rayla bütünleşiyor, zaman zaman da müziğın, o do- kunsanız dağılacak gibi olan kelebek kanatlanna bi- nip ayakları yerden kesilıyor, kendisiyle birlikte he- pımizi birsüre "uçurduktan" sonra da bedenınin za- rif devinımlerıyle ve yıne aynı yumuşaklıkla getirip yerlerımize oturtuyordu. Hani her mesleğin bir "pir"\ vardır ya, Kakhidze'yi her izleyişimde, işte bu da şeflerin "pırlerinden" birisi olsa gerek diyorum. So- listler de ayn birer değerdi. Konser salonu ise Ankara'ya yaklaşık 35 km uzaklıktaki Akyurt Köyü'nde bulunan, 8000 (sekiz bin) kişilik "Türk-Metal Mustafa özbek Tesisleri Konser Salonu "ydu. Fakat orada, sekiz bin ktşiden fazla insan vardı. Bunu, salona giremeyıp dışanda kalanların, konser sırasında ısrarla sürdürdükleri ve elbette ki hiç de hoş olmayan, protesto alkış ve ıs- lıklanndan anlıyordum. Yüzlerce arabadan oluşan dinleyici konvoyu, bu yolu yaklaşık üç saatte ala- bildi. Bu nedenle de 15.00'te başlaması gereken konser. 15.45'te başlayabildi. b) İçerik: Programda, 450 sanatçı tarafından ses- lendirilen, L. V. Beethoven'ın, o görkemli "9. Sen- fon/"si vardı ve bu konserleTürkiye'de bir "ilk"e im- za atıldı. Bu, sanatçılann gerçekleştirdiği program- dı. Izleyici korosunun seslendirdiklerine ise "uygu- lama" bolümünde değineceğım. c) Uygulama: Özellıkle ana yoldan sonraki 2 ki- lometrelik köy yolu, o kadar çok aracı taşıyamadı- ğı için. arabalar metre metre gidebildiklerinden ula- şım bir "ç//e"ye dönüştü. Park yeri karmaşası ise başka bır çileydi. insanlar ve arabalar tarafından çiğnenen Yunus Emre'nin deyişiyle "göğ ekinlere içim yandı." Bu zorlu yolculuktan sonra tıklım tıklım ağzına kadar dolu salonda isterse "protokol" davetiyeniz olsun, yer bulmak ne mümkün... Neyse ki, basın için ay- rılan bölümde gazetecı arkadaşların da yardımıyla bir yer bulabildim. Derken, Kültür Bakanı'nın salona girmesiyle, se-- kiz bin kişilik "dinleyicikorosu "ndan, uzun uzun bir "yuh serenadı" yükseldi. Sonra da Sayın Cumhur- başkanı Süleyman Demirel ve eşinin salona gri- mesiyle birlikte bir alkış patlaması oldu ki görülme- ye deger. Bu coşkuya, yine aynı coşkuyla yanıt ve- ren Cumhurbaşkanf ı, son derece genç ve dinamik devinimlerle mikrofonu eline alıp salonu işaret ede- rek şöyle dedi: "Bu muhteşem tablo, çağdaş Tür- kiye tablosudur." Böyle demesiyle birlikte de sa- londa sankı yer yerinden oynadı ve sekiz bin kişi- lik bu aydınlık koro, hep bir ağızdan büyük bir uyum içinde. "Türkiye laiktir laik kalacaktır" söylemini "seslendirdiler". Bu tablo karşısında, Sayın Cum- hurbaşkanı da konuşmasını, şu teşekkür sözleriy- le sürdürdü: "Atatürk Türkiyesi'ne, böylesine bü- yük katkıda bulunduğunuz için 'devletim adına', si- ze minnet ve şükran sunuyorum." Elbette ki salon bir alkış depremi daha yaşadı. Konser bittiğinde, kendiliğinden gelişip oluşan bu "sanatsalkitle eylemi"n\n büyüsü, hâlâsürüyor- du. Aynı akşam, Hilton'daki açılış kokteylinde de in- sanlar yüzlerinde bu "esnme"nin (sarhoşluğun) ız- lerini, gülüşlerini taşıyorlardı. Bu olayın, en dikkat- li izleyicilerinın başında da Batılı ülkelerin elçileri geliyordu. Gecenin bir yarısından sonra eve dönüp düşün- düm. Sahi, binlerce insan neden bu konsere katıl- mak için yollara dökülmüştü ve Cumhurbaşkanı, neden orada bulunanlara, "devlet adına teşekkür" ediyordu?.. Ne dersiniz?.. Rumelihisan'nda satılık 140 m2 daire, deniz manzaralı, tamamıyle yenilenmiş.. 185.000$ Tel.: 263 33 63 T.C. MUSTAFAKEMALPAŞA SULH HLKUK rLÂKLMLİĞİ'NDEN DosyaNo- 1996 711 Davacı Orman Genel Müdûrlüğü'ne izafeten Av. Fatma Yavuzeş tarafından davalı tsmail Işık aleyhıne açılan taz- minat davasının mahkememızde yapılan yargılaması sıra- sında verılen ara karan gereğince. Davalı tsmail Işık'a ad- resı bılınmedığinden tebligat yapılamamıştır. Devam eden da\anın duruşma gijnü: 7.5 1997 saat: 9.35'ebırakılmasınedenı\leılan tanhınden ıtıbaren 15 gün sonra adı geçene teblığ cdılmii} sayılacağından durum ila- nen tebliğ olunur. 4.3 1997 Basın: 10340 Bir Kadın Bir Erkek - Bir Kadın Bir Erkek TURKAN SAYLAN Çağdaş Yaşamı D ihmizden hıç düşmez şu söz: "DÜD- >B nüfusunun \ansını hatta yandan biraz fazlasını oluşrunır kadınlar_." Bunu hep yıneleriz de acaba bu sa- yısal gerçeğin ışlevsellik kazanma- sı ıçın ne yapanz? Bir yandan "De- mokrasL demokraa" denz de bunun temel öğelerin- den bırinin insanlann eşitüği olduğunu unutmuş gi- bi görünürüz Partüer, kadın olgusu gündeme geldiğinde, 12 Ey- lül'ün kadın kollannı kaldırdığından yakındılar yıl- lardır; pul yapıştıracak, adres yazaCak. sağa sola koş- turacak elemanlardân yoksun kalmışlardı. Deıken "kadınlar" ya da "hanıinlar"komisyonlan icat edil- di de kapı kapı gezme göre\ i yine başlatıldı, hem de iktidardan, karar verme yerlerinden hıç pay isteme- mek koşuluyla... Bazı partiler, "erkek gibi kadın" ya da "flaş isim" diye bırkaç kadını parlamentov a getirdılerse de bun- lann kadın oylanyla seçilme gibi bir durumlan ol- madığından konu ile ilgılı sorumluluklan da yoktu. Niye olsun ki, onlar tıpİcı erkekler gıbı ürnaklanyia kaayarak. savaşarak ya da toplumda bir ad yapmış olmanın ayncalıklan nedeniyle oraya gelmişlerdi. Kadmlaraözel kotalartanınmasını aşağüamaolarak görüyorlardı. Kuşkusuz kadın olayıyla göstermelik olarak değil ciddiyetle ılgilenenler konumuz dışıdır. Bu durumda. alan razı satan razı ıken. demokra- sinin. laikdüzenin,çağdaşlaşmanın kolay temeüene- meyecegi, erkek egemen bir toplum ya da kendinde özel güç olduğu varsayılanlarrn 'Satan, millet ezao, bayrak" söylevlerinin peşine takılmış bır sürü ol- maktan başka seçeneğimizın bulunmadığı acı ger- çeğı ortaya çıkar! Oysa tüm bu kara eşitsudik tablosunun bir yazgı olmadığı. yeryüzünde demokrasiye. insan haklanna gerçekten değer veren birçok ulusun ciddi ve tutarb çözümler üreterek, kotalar, eşittik komisvBnlan. ba- kanlıklar, müsteşatiıklaroluşturarakeşitlikçiçağdaş toplumlaraub^lıkl*ıi»iSıunektedir Biliaen bu ger- Destekleme Derneği Genel Başkanı çekler ne yazık ki göz ardı. kulak arkası edilmekte böylece konu, yenilikleri. değişimi ve ilerlemeyi dü- şünmenin bile yorgunluk yarattığı ınsanlanmıza çok uzak kabnaktadır. ErkekJerin, her alanda karar vermeyi, eOerine be- bekliktetutuşturulan silahlarla birliktesunulmuş bir hak olarak algılamalan. kadınlannsa yapma bebek- le başla>aneveiliko\nama>ı vedahafazlasını isteme- me\i vaagı bilip benimsemeleriyle toplumumuzda vüzyıilardır yapay bir dengenin oluşagelmış bulun- duğu da yadsınamaz bir gerçektir. Oysa saatin akrebi yelkovanı birbirınin peşüıde bi- zi yeni bir yüzyıla taşıyor. ıstesek de istemesek de uygarhk rüzgârı peşünızde. arkamızdan ıtıyor. Ev- rensd insan, kadın ve çocuk haklannın ödünsüz ko- şulsuz uygulanmas gereken yeni bir çağa giriyoruz. Biraz kıpırdamak. olup bitenlerin, olması gereken- lerin ayırdına varmak ve insanhğunızın uygar yüzü- nü yaşama geçırmek zorundayız. Bunun için de, in- sanlann cinsleri ne olursa olsun toplumun eşıtdoğan, eşjt hak ve olanaklara sahip olması gereken birey le- n olduklannı, eşitfik olmadan, kadın-erkek eşiden- meden hıçbır toplumun u\gar savdaniayacağı gerçe- ğini içimize sindirmeiiyiz. Bu eşıtsizliği gidermek için, ülkemizkadınlan. tü- mü erkeklerden oluşan ıktıdar ve muhalefet partile- nnden fazla bir şeybektemek avmaztığınadüşmeme- fi. atalarunızın deyimıyle, kendı göbeklenm kendi- leri kesmelidirler. Bunu gerçekleştirmek ıçinse, ka- duılarbin yıllardır cinslerine aşılanan ve büyük oran- da benimsetilen. kabullendirilen ikincillik konumla- nnu cskimiş paramparça olmuş bir dış gi>si gibi sırt- lanndan çıkanpatmalueşit birey olmacesaretinigö&- termeli, sommluluğunu üstknmeüdirler. Özgüvenlerini kazanan ve karar mekanizmalan- nı paylaşmaya hazır olan kadınlann tüm partilerden istedikleri, parti kayndannda. delege ve millehçkili adayı beürlemede "bir kadm-bir erkek"formülüu\- gulamalandır. Çok basıt ve hakça göfülen bır uygu- lamanın kplayca benimseflreeyeceğKe bunun için bırsavaşım verilmesı gerektiği açıktır: hiçbir erkek, ona sunulmuş gücü ve yetkileri, kendine göre haklı hiçbir neden yokken elinden kaçırmak ya da her za- man denetimi altında tutmaya güdülendvrildıği ka- dın-insanla kendiliğinden paylaşmak isteyemez. Do- ğuştan eşitlikçi bir avuç erkek-insan bu yorumlama- lann dışındadır kuşkusuz. Durum böylesine belirginleşince, kadın-insanla- nn, kendi güçlerinin, oylannın, seçme ve seçilme haklannın, kararorganlannaulaşma istcklerinin sa- vaşıınını uygarca vermekri ana koşul o)u>-or. Evet bugünden başlayarak tüm kadınlar: "Bun- dan böylepartilerekayıtyapıurken,bir kadın-birer- kek sıralamasına gidîlecek. Delege seçimlerinde v<e milfcUvkili ada>i listderinde bir kadın-bir erkek ku- ralıuygulanacak. Bi/icrdeno\ istivorsanız.bir an ön- ce bu >önteme geçme girişimlerinizi yapuuz. Aksi hal- de hiçbir parti bizinı o> lanmızı beklemesin" dı> e tam bir özgüvenle, biıük\e kararühkla orta>-açıkabilir mi- yiz? "Volacak bu ülkenin durumu? Demokrasi, la- ik düzeni nasıl koruruz? Siyaset nasıl daha lemiz. akıku saygın \e anlamlı konuma getirilir? Dövüşsüz, küfursü/ birparlamento. işlerin daha hakça y ürütül- düğü,arsa\«nıhsatişkrindençok halkın gereksinim- lerinin çözüme ulaşOnkhğı belediye meclisleri nasıl oluşturulur" diye dertlenen, kadın erkek insanlar, halkın sesini ve beklentilenni daha güçlü ve somut şekılde duyurmak üzere oluşan sivil toplum örgüüe- ri. kadın erkek aynmı yapmadan emeğin gücünü sa- hiplenen işçi sendikalan, kadın kuruluşlan, meslek odalan, işveren kuruluşlan. sanatçı kunımlan, yeni eski tüm shasal partiler, ünhersitelerin. dernek ve sendıkalann, bütün eşitsizlik \"e olumsuzluklara çö- züm arayan. düşünen, yazaa çizen insanlan. bu kök- tenci öneri sizkre_ Bır kez "neden o(masın n deyip bu konuda ilk adı- mı atar, toplumun gündemine getirebilirsek, birçok ilkel güdülenmişlikler sarsılacak ve çok ama çok şey değişecektir.Gelin bu ilginç değişimi hep birlikte ız- leyelim: Bir kadın bir erkek. bir kadın bir erkek! Var mısınız? (Not: Bu yazı KA-DER kurulmadan önçe yazılmıştı.) » .,.,,„„ ,,", ,., ,. PENCERE Barton Fink New York'ta sahneye konan eseri ilgigören bir oyunyazandır. CapitolPictures, kendisini oyunyazm- st için Eolyvûood'a çağmr, orada bir otelde kahrkenyan odada kalan Charlie ile dosüuk kurar. ŞirketFink'den gü- reş ve güreşçiler konusunda bir senaryo yazmasmı isteyince Charlie yazamaz ve başka bir yazar arar. Karştsına Mayheu' çtkar, Mayheıv ise sürekH içmektedir. Sevgüisi Audrey Finkeyardımcı olur ve aralannda bir üişki başlar. Bir gece uyandığmda Fink Audrey'i yamnda karûar içinde ölmüş bulur ve arkadaşt Charlie'den yardım ister... , BUGUN Saat: 21.00 L TRT ve Milli Piyango Idaresi Sunar Aptes Grubuve Darbe... Günlük dile "pelesenk" olan yeni deyişle "zap yaptım "\ TV ekranında Oğuzhan Asiltürk, genlim- li bir surat ve "hünsa" bir sesle belirdi. Refah Ge- nel Sekreteri ve Grup Başkanvekili medyaya açık- lama yapıyor. Diyor ki: "Başbakan'ın çevresindeki 'Sakarya grubu' res- mi korumalardan oluşmuyor. Bunlar polis değil, koruma da değil, Başbakan aptes alacağı zaman eline su döküp havlu tutan, sonra da Erbakan'/n ayaklannı kurulayanlardır." Gazeteciler soruyor: "Şimdiye değin görevyapan başbakanlann çev- resinde böyle bir grup yoktu." Asiltürk: "Namaz kılan başbakanlar geldikçe olacak..." Ne olacak?.. Aptes grubu!.. • Takkeli Başbakan'ın çevresindeki sakaliı kişiler demek ki "aptes grubu"r\u oluşturuyorlar. Aptes (hem abdest yazılır, hem aptes) hem na- maz kılmadan önce yıkanmak anlamına gelir hem de küçük su dökmek ya da büyüğünü yapmak iş- lemini vurgular. Erbakan'ın yanındaki aptes grubu, ikide bir Baş- bakan'ın resmi koruma polisleriyle kavga edecek kadar hırçın sakallılardan oluşuyordu; sorun büyü- dükçe kamuoyunun merakı arttı; sonunda "resmi açıklama"ya gerek duyuldu. Peki, ama koruma görevı yapmayan "aptes-gru- Du"nun herdakika Başbakan'ın omuz başında dur- masının anlamı nedir?.. Bizim bildiğimiz aptes na- mazdan önce alınır; aptes grubu her an, elinde ib- rikle, havluyla, "teyakkuz" durumunda mı?.. • Bir süreden bu yana aklımatakılan bir soruya ya- nıt bulamıyorum: Erbakan mı daha Müslüman?.. Süleyman Bey mi?.. Mesutmu?.. Üçü de namaz kıhyor; ama, Demirel'in başbakan- lığında "aptes grubu" yoktu. Mesut Yılmaz'ın da çevresinde aptes grubu taşıdığını hiç görmedim. Necmettin Hoca ilk namaz kılan başbakan değil ki... Ama, Asiltürk, televizyonda gazetecilerin gözü- nün içine baka baka konuşuyor: - Başbakan'ın yanındaki grup, havlu tutmak, su dökmek, ayak kurulamak içindir... • Bırakın laikliği, şeriatçılığı, Islamcılığı, demokra- siyi, cumhuriyetçiliği, halifeliğı... Çirkinlik bu!.. Iran'dakimollarejimininyadaArabistan'dakiyo- baz rejiminin görüntüsünde bıle devleti yöneten hükümetin başının çevresinde aptes için tutulmuş adamlar yok!.. Osmanlı'dapadişah.ayağınasu dö- küp yıkayan, sonra da diz çöküp kurulayan adam- lan kamuoyuna teşhir etti mi yahu? Çıldırdık mı biz?.. Neoldu bize?.. Söyleyeyim: Türkiye'de darbe oldu!.. . ı n'jmAıüiı -n Medyadabirtarttşmavar: u «•^•>ı>i?-.T Darbe olaoak mı?j. r.r^-->- •"- Oldu!.. Sen askeri darbeyi bekleye dur, yüzde 20 oya sa- hip şeriatçı bir azınlık, laikTürkıye Cumhuriyeti'nde darbe yaparak ıktidara oturdu; aymazlık içinde ya- şadığından farkında değilsin... VILLA NERGİS SWtMMtNG POOL-BAR RESTA RANT BİTEZy BODRUM Rez.Tel: 0252 343 16 95 Fax: 0252 343 10 75 şişLi;! 2. ASLIYE HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN DosyaNo: 1996/735 Davacı Mehmet Sevgılı \ekılı tarafından ıkame olunan gaiplik davasının yapılan açık duruşmasında, Şışli. Meşrutıyet mahallesı, cilt: 023 13. aile sıra no:1226'da nüfusa kayıtlı Mevlüde \e Fehmi oğlu 26.11.1943 doğumlu Nuri Sevgili'nın hayat ve mematı hakkında malumatı olanlann hâkımlığımizın 1996'735 esas sayılı dosyasına bildırmelen, MK'nin 32. maddesi gereğince ıkı defa yayımlanmak üzere ilanen teblığ olu- nur. Basın: 13356 ÇERKEZKÖY AŞLİYE HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN DosyaNo: 1995.54 Davacı Çerkezköy Mal Müdürlüğü tarafından davalı- lar Kadir Selvıtopu. Hacı Mırza ve aslı müdahıl Orman Işletme Şefliği arasında görülen Tapu iptal ve tescıl da- vasındaOrman Genel Müdûrlüğü'ne ızafetle Çerkezköy Orman lşletme Şefliği aslı müdahıl talebınde bulunmuş olup müdahıllık dilekçesı davalı Hacı Mırza'ya tebliğ edılemediğınden ilanen tebliğine karar verilmış olup du- ruşma 07.05.1997 günü saat 10.50"ye bırakılmış olup müdahillık dilekçesı. davetıye yenne kaım olmak üzere ilan olunur. 11.03.1997 Basin: 'l3062 SÜRT ASLİYE HUKUK (TİCARET) MAHKEMESİ'NDEN EsasNo- 1997,117 Davacı Mustafa Gûneş tarafından mahkememize açı- lan çek ıptalı davasının mahkememızde yapılan tensibı sırasında verilen ara karar uyannca, 1.4.1997 tarihli Z 3072391 numarah 280.000.000-TL, 20.5.1997 tarihliZ 3097326 numarah 330.000.000.- TL, 1.5.1997 tarihli Z 3097341 numarah 198.000.000.- TL bedelli Siirt Ak- bank Şubesi'ne aıt 3 adet çek ile 20.5.1997 tarihli F 2971999 numarah 550.000.000.- TL, 4.7.1997 tanhli F 7264257 numarah 800 000.000.- TL bedelli 2 adet. top- lam 5 adet çekı da\acı zayı etmiş olduğundan çeklen el- lenne geçırenlenn 5 ay içinde mahkemeye ibraz etmele- n, aksı takdırde çeklenn ıptalıne karar verileceğı ilanen tebliğ olunur. Basın; 13100 Çocuk kardiolojisi Türk Kalp V'akfı kalitesi ve titizliğiyle hizmetinizde. TÜRK KALP VAKFI Tel.: (0.212) 212 07 07 <PBX) Faks: (0212) 212 68 35
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle