09 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 7 MART 1997 CUMA OLAYLAR VE GORUŞLER Demokrasi Kime Gerekli? PENCERE MELİH CEVDET ANDAY G eçen ay sonunda Anka- ra'da toplanan Demokrasi Kurultayı'na, aynı tanhe düşen Salıhli Şiir Ikindile- ri'ne bu yılki konuk ozan olarak çağrılı bulundu- ğum için, katılamadım. Salihli günlerini başka bir yazıda ele almayı düşündüğüm- den. bugün Demokrasi K.urultayı'nın baş- lıca tartışma konulanndan biri olduğunu gazetelerde okuduklanmdan çıkardığım 163. madde sorunu üzerinde durmak isti- yorum. Konu ile ilgili olanlann çok iyi bildikle- ri gibi. ceza yasamızdaki demokratik bir devlet olma niteliğini önleyıci ünlü 141 ve 142. maddeler oldum olası eleştiri konusu- dur. Bu maddeler durdukça, demokrasinin olmazsa olmaz koşulu sayılan Marksist ko- münist partiler kurulamamaktadır. Bundan yararlanan sağcı düşünce, işi daha da kö- tüye sardırmış, kendi zaranna gördüğü her düşünceyi komünistlikle niteleyerek toplu- mumuzu soluk alınamaz bir havaya sok- muştur. Öyle ki bugün Mant'tan söz etmek bile istenildiğinde komünistlik olarak yo- rumlanabilmektedir. Oysa Marx çağımızın en önemli toplumsal görüşünü yaratmış bir büyük düşünürdür, o bilinmeden sağcı bi- le olunamaz. Ancak konunun üencilerce genel biröz- gürlük sorunu olarak ele alınması, ceza ya- sasının 163. maddesini de gündeme getir- di. Her düşünce söylenebilsin, her inanış örgütlenebilsin anlayışıdır bu. karşı gelin- mesi sağduyuya aykın düşecek bir anlayış. Üstelik demokrasiyi ortaya çıkaran Batı'da dinsel partıler kurulmuştur ve özgürce ça- lışabilmektedir. Dahası var, din duygusu hiçbir toplumda ortadan kalkmadığına gö- re. bu büyük çoğunluğa siyasal örgütlen- me yasağı nasıl konabilir? Bu gibi sorular çoğaltılabilir. Bu anlayışa karşı gelenler, başka bir de- yişle 141 ve 142. maddelerin kaldınlması istenirken bu maddelerin arasına 163. mad- deyi de katmanın doğru olmadığını söyle- yenler içinde şu anda ılk aklıma gelen Prof. Sadun Aren'dir. Gerçi Aziz Nesin de arka- daşımız Uğur Mumcu ile konuşmasında bu düşünceden yana olduğunu belirtmiyor değildi, ama anladığımca daha çok konu- nun içerdiği güçlükleri dile getiriyordu. Özgürlüğün ya tam olacağı ya da hiç olma- yacağı kaygısından kaynaklanan güçlük- lerdir bunlar, nasıl görmezlikten gelinebi- lir! Ama şunu unutmamalı ki 163. madde bir dine inanma. ınanılan dinin kurallann- ca tapınma özgürlüğüne karşı değildır. Hat- ta bizım dinsel sağ, kendi inancını bütün topluma zorlamakta bile oldukça başına buyruk durumda bırakılmaktadır. Bugün camilerimız sadece birertapınmaevi değil- dır, belli bir dünya görüşünün ve o görüşe uygun yaşama biçiminin propaganda kuru- mudur. Bu özgürlüğün Marksist düşünce içinde var olduğu söylenemez. Öyleyse dinci sağm özlemini çektiği. şeriat devleti kurma amacından başka bir şey değildir demek yanlış olmaz. Bu amacı gerçekleş- tirecek bir çoğunluk desteğinin yaratılmış olduğunu da bilelim. Bu durumda kurulmasını özlediğimiz demokrasinin Batı demokrasileri ile karşı- laştınlması gerekmesi, bizim çok önemli birtakım eksikliklerimizi ortaya çıkarmak- tadır. Bunlar da bizde dinsel reformun ya- pılmamış ve bılımsel dünya görüşü ile din- sel dünya görüşü arasında hiçbir hesaplaş- maya gidilmemiş olmasıdır. Batı 'da özgür- lük anlayışı, böyle bir reformdan ve böyle bir hesaplaşmadan sonra kendine yaşama hakkı tanıtmıştır. Peki, Atatürk. de\Tİmlerini gerçekleştir- diği sırada din biraz yukanda sözünü etti- ğim "çoğunluk desteğPnden yoksun mu idi ve bilimsel dünya görüşü ile dinsel dün- ya görüşü arasında bir hesaplaşma geçmiş mıydi? Hayır. O günkü durumla bugünkü du- rum aynıdır. Hiç ilerlemediğimizi mi söylemek isti- yorum. Hayır. Daha da gerilediğimizi. Bir türlü elde edemediğimiz özgürlüğü gericilerle paylaşmaya kalkmamız bunu gösteriyor. 1923 "te Cumhunyet ilanına karşı gelenler, anayasanın ulusal egemenlik ilkesine sığı- nıyorlardı, demek ulusun padişahtan, hali- feden yana olduğuna güveniyorlardı. Bu- nu rahmetli Falih Rıfkı Atay'ın Çankaya adlı yapıtından okuyalım: "•İkinci Büyük Millet Meclisi'ne gelen Kuva-yı \lilli>e şöhretlerinden asker olan- lar, miUervekUi kalmakla beraber Mustafa Kemal'den uzaklaşmışlar ve ber tüıiü mu- halefet ümitlerini bu şöhretlere bağlamış- lardı. Türkiye'de umumi hava o tarihte bu şöhretlerin, hürriyetşartlan içinde,pek ko- lay bir mücadele yapmalanna elverişli idi. Rauf Be\'in kumandan arkadaşlan ile uğuıianarakve karşılanarak İstanbuj'agi- dip gelmesi, Cumhuriyet ilanı üzerine İstan- bul gazetelerinde çıkan sö/Jeri. bir şev yap- mak ve bir şey yapılmasını isteyenlere, Ra- uf Bey ve arkadaşlannın da düşüncelerini aşan bir cesaret vermişti. "Silahlannın kuvveti, sadeiiğinde idi. 'Ne istiyorsunuz' dendikçe: "- Hiçbir şev. 'Bilâ kayd-ü şart Hâkimi- yet-i Milliye'nin tecellisini isthoruz' diyor- lardı." O gün devlet değişikliğini aklı almayan tutucunun dilindeki "Hâkimiyet-i Milliye" sözü. bugünkü şeriatçımn dilinde, "Ma- dem ki demokrasi var_T> biçimini almıştır. Çankaya'dan şu bölümü de birlikte oku- yalım: "Biz ilim kafası ile 'bilmiyorduk', 'tefek- kür kafası ile düşünmüyorduk.' Fakat Tan- zimat'tan beri hiç olmazsa mukayese yap- ma imkânlan elde etmiştik. Bir karar ver- mek lazımdı. Bu karan veremiyorduk. Mustafa Kemal bu karan vermişti. "3 mart inküabın başlangıcı idi. 924 ni- sanında Şer'iye mahkemeleri kaldınlarak öğretim birliği gibi, adalet birliği de temin olunacaktL 925 ağustosunda şapka giyile- cek, aynı yıün kasım ayında tekkeler kapa- tüacaktL Medeni kanun. yeni cemiyetin te- mellerini atacakö. Nihayet 1928'de anaya- sa tadilleri ile devlet tamamıyla laikleşecek ve aynı yıl Latin vazısı kabul edilerek inla- lap eseri tamam olacaktı. "Ondan sonra bütün iş yeni nizamı bü- tün topluluğa stndirmekte idi. Bu da Tür- Idye halkuu, >iizde yüz müspet ilme daya- nan ilkeğitim terbiyesinden geçirmeye bağ- lıidi. "Bizler Tan/imaftan beri çok zaman geçtiğini sanırdık. İlkeğitim göremeyen köy için, Tan/imat gelmemişti bfle. 1 * Bugün gördüğümüz nedir? Çok partili dönemle birlikte iktidarlar, ilk iş olarak, halkı cahilliğine kavuşturma çabasına gir- diler. Sonrası kolaydı, geleneksel inanç eği- timı. bilimsel eğitimin yerini alacaktı. Böy- lece "hâkimiyet-i milliye*' yerine getirilmış oluyordu. Her şey halk adına. özgürlük adı- na yapılıyordu. Bu gidiş, demokrasi adına laikliği ortadan kaldırmaya geldi dayandı. Amaç? Bilmeyecek ne var: Şeriat devleti. Demek biz demokrasiden. gerçek aydı- nın düşünce özgürlüğünü beklerken, orta- çağın dogmalar dünyasına yol açacağız. "Yapamazlar, şeriat devleti kurama/Jar"sa- vının da>anağını bulamıyorum. Eğerbuna ordunun engel olacağına inanılıyorsa, de- mokrasıye ne gerek var! Ona bütün bütün veda ediyoruz demektır. Kuran, Tanrı Kelamı olarak bilindikçe, ona inananlar için "demokrasi" gereksiz, hatta saçmadır. Cumhuriyet (26.5.1989) 'Tesettürlü Artemis!' ATİLAERGÜR Marmara Üni. Güzel Sanatlar Fak. Öğ. Üyesi E fes Müzesi'nde yıllardır ser- gilenen "Priapos" heykelinin abartılı erkek cinsel organı nedeniyle açık saçık (müsteh- cen)) bulunarak Kültür Baka- nı İsmail KahramaıTın müzc- yi ziyareti öncesınde depoya kaldınldığına dair (16 Şubat 1997 tarihli Cumhuriyet ga- zetesinde) bir haber yayımladı. Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürü Akif Işık'ın emriy- le gerçekleştiği belirtilen bu olayla ilgili ola- rak bugüne dek bakanlıkça bir tekzip ya- yımlanmaması, haberin doğruluğu yanı sı- ra Kültür Bakanı'nın da işlemi onayladığı anlamını taşır. Mimarlar Odası'nın talan edilmesi, Ata- türk takviminin basılmaması, Bodrum şa- pelinin camileştırilmesı. Ayasofya Müze- si'nin cuma günü ziyarete kapatılması. Dev- let Opera ve Balesi'nin bütçesinın kesilme- si gibi sanat ve kültür adına yaşanan olum- suzluklann "kahramanı" olan bakanın bu tavnna şaşmamak gerek. Asıl üzerinde du- rulması gereken nokta. kültür kavramıyla bağdaşmayacak yaklaşımlarla, kültürel ve sanatsal değerlere düşman olan kişilerin Kültür Bakanlığı' ntn kadrolannda görev al- malandır. Sözlüklerkültürü: Tarihsel. toplumsal ge- lişme süreci içinde yaratılan tüm özdeksel (maddi) ve tinsel (mane\ i) değerler ile bun- lan yaratmada, gelecek kuşaldara iletmede kullanılan insanın doğal ve toplumsal çev- resine egemenliğinin ölçüsünü gösteren araçlann tümü olarak tanımlamaktadır. Geçmiş dönemlere ait kültür değerlerine sahip çıkmak, sanat yapıtlannı koruyup ye- ni kuşaklara aktarmak uygarlığın ön koşu- ludur. Bugünkü inançlanna göre eski inanç ve değerleri hor görerek ahlak bekçısı görevi üstlenip toplumun bilgilenme hakkını gasp etmeye çalışanlann yaklaşımı. insanlık tari- hi boyunca benimsenip uygulanmış olsaydı geçmiş kültürlere ait bilgı ve belgelere bu- gün sahıp olamazdık. Aynca bu mantık sa- yın bakanın inançlan doğrultusunda üreti- len değerlerin de gelecekte yok edilmesini haklı kilacaktır. Lampsakos (Lapseki) şehrinin büyük tan- nsı olan "Priapos"un bağlan, bahçeleri kem gözlere karşı koruyan, kendisı kadar uzun ve yukan doğru kıvnk erkek cinsel organının da bereketi simgeleyen. bitkilere erişilecek bir örnek olarak düşünüldüğünü belırtiyor Azra Erhat "Mitoloji Sözluğü"nde. Aynca tarihsel süreç içinde Anadolu'da bereket tannlan yanı sıra birçok bereket tan- nçasına da rastlanmakta. "Efesli Artemis"in kaynağı hiç şüphe yok ki Anadolulu Ana Tanncadır. Sümcr"lerdcn önce var olduğu, Çatalhöyük kazılannda an- laşılan ve Sümer'lerce .\İa ya da Marienna, Hitit'lerce Kupapa, Kubaba ya da Hepa, Su- riye'den Arabistan'a kadar olan bölgede Lat, Girit'te Rhea, Phrygia'da, Kybete, Lylda'da Leto olarak adlandınlan bu büyük bereket tannçasının.- Phrvgia, Lvdia ve Mionen Gi- rit kültlerinin etkisi altında çeşitli e\Teler ge- çirerek yukanda adlan sayılan tanrıçalar- dan aynldığı ve bugün Efes'te heykellerini gördüğümüz Efes'li Artemis biçimine girdi- ği apaçıkür™" "Polymastos" yani çok meme- li dıye tanımlanan heykelin meme sayısı 17 ile 40 arasında değişir. (*). Kültür Bakanlığı yetkililen tutarlı olma- lıdırlar. Efes Müzesi'nde sergilenen "pi- apos"u kaldırmak yetmez. aynı müzedeki görkemli Artemis heykelinin memelerine sutyen takmalan ya da tesettürlü olarak şer- gılemeleri de gerekir. Anadolu'nun bereketlı topraklan ve zen- gin uygarlıklannın kalbi olan bu sanat ya- pıtlannı açık saçık (müstehcen) gören aklın ayıbı. kendi inançlan dışındaki inançlann yarattığı değerlere saygı duymamanın ilkel- liği ile. değil bakanlık yetkilisi ören yeri bek- çisi bile olunmaz. (*) Azra Erhat, Mitoloji Sözlüğü. Remzi Kitabeıi, 1972 Istanbuls. 74 Yeni InsanL Doğan Avcıoğlu, ağzından hiç düşürmediği si- garasıyla çıkageldi: - ilhan, ben ne demiştim: 2000'e dek yaşaya- cağım ve haklı çıkacağım. - Evet.. - Yaşayamadım, ama, haklı çıkmadım mı?.. Gülümsüyordu. Hayırdır inşallah!.. Döndük dolaştık, askerin -is- ter istemez- ağırlığını terazinin kefesine koyduğu noktaya vardık. Doğan bunun kaçınılmaz olduğu- nu söylerdi. Asker 31 Mart'tan bu yana, 20'nciyüz- yıl boyunca ağırlığını kimi zaman soldan, kimi za- man sağdan duyurdu; 21 'inci yüzyılın eşiğinde bi- le işin içinde... Niçin?.. Her zaman yinelediğim gibi, bir beyaz kâğıt alıp kırmızı kalemle üstüne şu sözcükleri sıralamakta saymakla bitmez yararlar var: Sanayileşme.. Laiklik. Demokrasi.. Uluslaşma.. 'Insan Haklan Bildirisi'ni üreten toplumsal deği- şimin bu anahtar sözcükleri "Aydınlanma Çağı"n\n sözlüğünde yazılıdır. Dünyanın geri kalmış coğraf- yasında yaşayan aydınlar, bu sözlüğü ülkelerineta- şıdıkları zaman kıyamet kopuyor; sanayileşmeyi gerçekleştiremeyen toplumlarda 'devrim' ile 'kar- şıdevrim' sarmalından çıkıp 'evrim' sürecine gir- mek kolay olmuyor. Osmanlı 19'uncu yüzyılın yarısından çoğunu ve cumhuriyetçi 20'nci yüzyılın üç çeyreğini baştan başa bu sorunsalla uğraşarak geçirdi. • Tanm toplumunun ıdeolojisiyle demokrasi yap- maya kalkışmak boşuna bir çabadır. Çağdaş demokrasi, burjuva ile proletarya sınıf- lannın ortaklaşa ürünüdür. Günümüzde teknolojik devrimin sonucunda yoğunlaşan iletişim olanakla- rı demokraside katılımcılığı alabildiğine arttıracak!.. Katılımcılığın ivmesi arttıkça, sınıf aynmlan törpü- lenecek!.. Sosyal adaleti amaçlayan sosyalizm, ge- niş kitlelerde amaçlaşacak!.. Uygaıiığa adım atışından bu yana "insan" ada- let kavramıyla güdülenmiştir. Salt liberalizm ya da salt piyasa, toplumda sosyal adaleti gerçekleştire- mez. "Altta kalanın canı çıksın" diyen bir anlayışı. insanlık savunamaz; siyasal ve sosyal hayatında adaletsiz yaşayamaz insan... Dünyada teknolojik devrim harmanlanırken Tür- kiye'de tanm toplumunun ideolojisini egemenleş- tirerek politika yapmaya çalışmak antidemokratik çılgınlıktır. • Tanm toplumuyla sanayi toplumunun felsefeleri birbırinden ayndır. Din felsefesi 'Aydınlanma Çağı'nda aşıldı; insan inançtan bağımsız düşünme yetisini kazandı. "Yeni İnsan" doğuyordu. Anadolu'da doğan 'Yeni Insan'ın adı da Musta- fa Kemal diye tarihin nüfus kütüğüne yazıldı. Tarihi değiştirmek olanaksız!.. Ya "Eski İnsan" mezarından hortlayıp Türkiye'yi yönetmeye başlayacak... Ya da Türkiye 21 'inci yüzyıla "Yeni İnsan"ın top- lumdaki öndertiğıyle girecek... Bu oluşumun çatallaştığı kavşaklarda sivil asker aynmı yoktur; uygarlığa katılmak için savaşım ve- renin sırtındaki giysiye bakılmaz. Laik olmayıp da din savaşına göre eğitilmiş ordu ancak Ortadoğu'da var... Demokrasilerde yok!.. • Çağdaş demokrasiyi gerçekten istiyorsak, bu kez Anadolu'da laikliği aşağıdan yukanya doğru kazanıp yaşam biçimine dönüştünmek zorundayız. • 'Demokratik devrim' derler bunun adına... TÜM OÜYARLI İNSANLAR SEVGİU OOGUŞLUUR Çağın hastalığı Lösemı (Kan Kansen) hastalığına yakalanan okulumuz üse 1 sınıf öğrencısı Ersın Erdaş'ın yaşama dönebıl- mesı ıçın tedavısının yurt dışında yapılmasına karar venldı. Bugune kadar yapılan tedavılere olumlu cevap veren ersın, yar- dım ve desteklennızle çok iyi bir moral buldu Ancak. kemık ılığı naklı gıbı tıbben zor ve pahah bir ameliyat ıçın doktorlan yurt dışına gitmesı gerektığını belırtıyoriar. Ersın, yurt dışında yapılacak tedavı sonunda %95 kurtulacak ve sağlıklı bir şekılde aramıza dönebılecek. Ersın gerekli desteğı bulabılırse yurt dışında tedavı edılecek- tır. Ersın ıçın tedavı ve ameliyat masrafı yaklaşık 30 mılyar. Acıl yardımlannız ıçın duyarlı herkese seslenıyoruz. ERSİN'i kurtarahm! Banka Hesap No.'su: TC. İş Bankası Acıbadem Şubesi Ersın Erdaş adına Fatma Erdaş 1085-343178 Yardm Komitesi Adına 2aferOzhabeş(Vld. BaşYrd.) Yaşar Coşkun (Md Yrd.) Tel: 339 34 97-339 52 16 MÜYESSER GÜNDÜZ DEMİR (1958-1997) "Ölüm kemik bir kahkaha gibi salladı sarı mendilini... Doğruldum... gozlerıme demırleyen uyku demir aldı." "Bir kitap düştü yere... Kapandı bir pencere... AYRILDILAR..." AİLESİ Türkıye Büyük Millet Mechsı'nden almış olduğum Sağlık karnemı, Nüfus cüzdanımı. Ehliyetimi kaybettim hükümsüzdür. SE\DA DERBİL
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle