08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 7 MART 1997 CUMA 12 KULTUR Özay Fecht, 'Berlin-îstanbul' kültürel etkinlikler dizisinin açılış konserini veriyor Köylü kızmdan 'caz' tiirküleriDUYGU DURGUN Tevnk Başer'in '40 Metrekare Al- manya" filmini izleyenler, Almanya'da- kı Türk işçisi (Yavuzer Çetinkaya) ve dört duvar arasına hapsettiği kansı Tur- na'nın dramını anımsayacaklardır. '40 Metrekare Almanya'nın Turna'sı Ozay Fecht, 1971 'den bu yana yurtdışında ya- şayan bir sanatçı. Türkiye'de oyuncuola- rak tanınan Özay Fecht, özellikle Al- manya'da on beş yıldan bu yana tanın- mış caz şarkıcılan arasmda yer ahyor. Özay Fecht ve Berlinli müzisyenler- den oluşan grubu, bugün saat 19.30'da AKM Oda Tiyatrosıı'nda vereceklen konserle 'İstanbul-Bertiıı' kültür festi- valinin açılışım gerçekleştirecek. Kon- ser, 9 martta Oda Tiyatrosu'nda yinele- necek. Özay Fecht'in Berlin serüveni 1971 yılında baslamış. Tiyatro okuluna gidip oyuncu olmak istemiş. Ama ailesi mad- di olarak böyle bir yükün altından kal- kamayacağı için o da işçi olarak Alman- ya'nın yolunu tutmuş. Bir yandan fabri- kada çalışırken bir yandan da tiyatrocu olmayı düşlemiş. Profesyonel olabilmek için sınavlara gırmiş, ama 'başansız' bu- lunarak yaşamının 'ilk büyük darbesüıi' almış. Yılmay\p bu defa Amerikan Fi- lolojisi'ne kaydını yaptıran Özay Fecht, üç yıl boyunca bir pandomim İcursuna giderek amatör tıyatroculuğa adım at- miş. Birkaç televizyon dızisi, sinemafil- mi derken sahneye çıkıp işçi şarkılan söylemeye başlamış. O gün bugûndür şarkı söylüyor; kimi zaman da çok iste- diği fılmlerde rol ahyor. "Tiyatro biraz evlttiğebenzer. Bağlıhk.sadakat ister. Oy- sa ben Çingene gibiyim, bağtılığı sev- mem. Biraz orada biraz buradayundır. Bugün kafam kızarsagirmek isterim. Bu yüzden sinema benim için sevgili gibi. Film yaparken aşk Uişkisi yaşıyorum. Üç dört hafta süren bir aşk, sonra bitivor. Caz ise benim için çok doğal bir şey. Bir köylü kadının tiirkü söylemesi gibi." Almanya'da bir Türk kızının caz söy- lemesi başlangıçta epey ilgi toplamiş. Hatta bu ilginin salt Türk oluşuna bağ- Fecht ve Berlinli müzisyenlerden oluşan grubu, bugün saat 19.30'da AKM Oda Tiyatrosu'nda vereceği konserle 'îstanbul- Berlin' kültür festivalinin açılışım gerçekleştirecek. Konser, 9 martta Oda Tiyatrosu'nda yinelenecek. 0nun için tiyatro, biraz evliliğe benziyor, bağlılık ve sadakat istiyor. Oysa o, Çingene gibi bağlılığı sevmiyor. Hiçbir yere bağlanmak istemiyor, çünkü her yerde yabancı. Bu nedenle sinema sevgili gibi. Film yaparken aşk ilişkisi yaşıyor, üç dört hafta süren; sonra bitiyor. Caz ise çok doğal bir şey; bir köylü kadınm türkü söylemesi gibi... lanması rahatsız etmiş Özay Fecht'i. Sonra durup düşünmüş: "Neden obna- sın,bu da bir çeşit reklam değil mi?" Kü- çük kulüplerden önemli festivallere uza- nan caz serüveni böyle başlamış. Genel- likle. kendisinden daha deneyımli mü- zisyenlerle çalışarak cazın 'abece'sini ögrenmiş. "Benim, 'yapamayacağım' diyc bir korkum yok. Fazla emprovize etmiyorum; cazda daha çok baladlar söylüyorum. Her sanat dalında olduğu gibi cazda da seyirciye bir hikâye anlat- mak gerek. İşte o var bende. New York- lu bütün caz müzisyenleri özellikle zen- ci müzis>enler benimle çalışmayı çok is- tiyor. Çünkü aranuzda bir bağ kurulu- yor." Başlarda Bilüe Hoüday'e tutkunluk deTecesinde baglı olan Özay Fecht, Bil- üe Holiday şarkılanndan oluşan bir re- pertuarla bütün Avrupa'yı gezmiş. Is- viçre, Hollanda, ltalya gibi ülkelerde konserler vermiş. llk uzuncalan 'No Mo- re'un ardından 'Moves'adlı albümü caz- severlere ulaşmış. Derken 1986'da Tev- fik Başer'in '40 Metrekare Almanya' fılminde canlandırdığı Turna rolüyle La Corna Festivali'nde Gümüş Leopar Ödülü'nü kazanmış. Sinema serüvenıni 'Gül Bahçem', 'Mutlu Yıllar Türk' ve Erden Kıral'ın 'Mavi Sürgün'ünde sür- düren sanatçı, yeni ülkeleri, yeni insan- lan keşfetmekten. çok kültürlü projele- re katılmaktan büyük keyif duyuyor. "Türkiye'deyken büe kendimi çok fazla Türk gibi hissetmiyordum. Yeni ülkde- re yeni insanlara çok meraklryım. Gitti- ğim ülkeierde edindigim dostlanm var. Nereyeaitolduğumu bilmiyorum. Hery- er benim evim. 23 yıldır İbiza Adası'na gidiyorum. Berlin, Paris'te, ABD'de, Londra'da bir geçmişim var. Çok gezen bir insanım. ama bir tarafimla daçok sa- dıgım. Bildigim yerlere tekrar tekrar gi- divorum. Hiçbir yere bağlanmak istemi- yorum, çünkü her yerde yabancıyun." Özay Fecht. bazen nereye ait olduğu- nu bilmese de böyle yaşamaktan mutlu. Paris'te bir konser verecekse Parisli mü- zisyenlerle çahşıyor. İspanya'da bir fılm çekecekse, oradaki dostlan ona kucak açıyor. Ancak Türkiye'ye kırguı. Geçen yıllarda tstanbul'da Hayal Kahvesi'nde Tahsin Ünüvar ile birlikte caz programı yapan Özay Fecht, aradan geçen süre boyunca Türkiye'deki caz çevresinin onu dışladığını düşünüyor. "Türld- ye'den ilgi görmedim bugüne dek. Önce, kendi kabahatim mi diye düşündum, a- ma buraya geldiğimde reddedildiğinıi gördüm. Orneğin bir cazşartacısı olarak Türkiye'ye bu konser için davet edüdim ilkdefa.Bu davetTürldye'den değil, Al- man Kültür Merkezi'nden gekü. 4yd ön- ce Hayal Kahvesi'nde şarkı söyledigun- de insanlar "biz seni hiç tanımıyorduk' diyorlardı. Oysa Almanya'da on beş yıl- dır caz şarkıcısı olarak biliniyorum ben. IstanbulCaz Festrvali'ne gidip gelen pek- çok müzisyen benim arkadaşun. Neden ontan çağjnp da beni çağırmadıklannı bilmryorum. Türkler arasında dayanıs- ma olmadıgı için dünya çapında bir star üretemiyoruz zaten." Türkiye'de son yıllarda caza yönelen ilgiyi, festivalleri yakından izliyor. genç kuşağuı başanlı çıkışını sevinçle karşı- lıyor, ama eksik gördüğü noktalarda var "Ne yazık ki İstanbul'da doğru dürüst bir caz kulübü yok. Birisi bir kulüp aç- mak istese çok sevinirim. Çünkü Avru- pa'da, Amerika'da tanıdıgun çok sayıda müzisyen var. Devamtı gezdigim için ye- nilikleri biüvonım. Böyle bir kulüp açıl- sa isterim ki burava yurtdışından müzis- yenlerçağrüsın.lstanbul'dakicazcılarik tamşsınlar. Sadececazın standartlan de- ğil, çok çesitli türieri artık getmeii Tür- kjye'ye." özay Fecht, Istanbul konserleri son- rasında kucağmda bir dolu projeyle ay- nlacak. Gelecek plağında, 'Bir Kadın v« Bir Erkek' ve 'Bir Ask Hikâyesi'nin fılm müziklerini yapan Fransız besteci FrancisLai'nın yapacağı besteleri Fran- sızca olarak yorumlayacak sanatçı, yö- netmen Doris Dörrie'in 'Erkekler' fıl- minin senaristi ile birlikte bir senaryo üzerinde çalışacak. Hemen ardından da, bir kadının hareminı anlatan '2001 Gece Masallan' adlı fantastik bir projeye baş- layacak. 7-8 martta Nezihe Meriç'inyazdığı 'Çın Sa- bahta' Taksim Sahnesi'nde sahnelenecek. 'Gün ışımaya başladığında' iki kadın... Kültür Senisi - Dünya Kadınlar Günü kap- samında tstanbul Devlet Tiyatrosu Taksim Sahnesi'nde 7 ve 8 mart günlerinde bir An- kara Devlet Tiyatrosu yapımı olan 'Çm Sa- bahta' sergilenecek. Nezihe Meriç'in yazıp Okay Poyraz'ın yönettiği oyunun sanatçılan da kadın. Oyun, amacına ulaştığını sanan, ama amaç denen şeyin sadece onun düşündüğü şey ol- madığını anlayınca şaşıran bir kadınla, top- lums>al kişiliğini bulamamış. parçalanmış bir kişiliğin, yitirilmiş bir aşkın acısıyla ziyan olmuş. ya^amdan hiçbir şey beklemeyen genç bir kadının. garip bir buluşmayla. bir akşam üzerinden günün ışımasına kadar süren bir- likteliğı üzerine kurulu. Oyunun ismi 'Çm Sabah', günün ışımaya başladığı iik an demek. Nezihe Meriç, oyun- daki ikı kadını şöyle anlatıyor: "Feriha, göç- men bir aileden geune. Yaşaım en ince av nn- tdanna dek seven, güleç, sabıru, özvçrili. tatlı dflü bir kadın.Çok yoksullukçekmiş. Çok kü- çük yaşta çauşmaya başladığı için ne çocuk- hığunu bilmiş ne genç kızlığuu. Kaduılığı da yitirilmiş bir büyük sevdanın zh°an yaşamı ol- muş. Onu bırakıp giden annesinu anneanne- sinivetevTesini yerlerine yerlestirip actsını sin- dirdikten sonra, artık şu dünyada tek amacı kalmış,. Ele güne muhtac olmadan. özbenini rezil etmeden yaşamını sürdürmek. Dağarcığuıda yaşadığı toplumun, coğraf- yanın görgüsü. bilgisL denevimleri, olgunluğu var; bu ona kuvvet veriyor. Ama, tam ereğine kav-uştuğu gün._ İkinci kadın Güneşi. Baskt- a benbenci bir zengin ailenin elinde. yaşamı parçalanmış, kimliğini bulabilmek için savaş- mak zorunda kalmış bir genç kadın. Kokjde okumuş, egitimini Amerika'da sürdürmüş. Ama memleketinde gördüğü çok iyi egitimi geçerii kılacak bir ortam bulamadığuıdan, uyum sağlamadığından büsbütün hırçınlaş- nuş. Kırguı ve çok sinirli. Bu dış görünüşün- deki ters, donuk, adam beğenmez tavn, için- deki, içe dönük. çekingen. aşk kırgmı küçük kıa hiç dışa vurmuyor. Onun dağarcığuıda, aileden veyaşadığı çevreden getme bir gelenek görenek birilumi yok. Bir kavram karmaşık- hğı içinde. Garip, sağlıksız bir tutkusu var." İşte bu ikı kadının, yaşamlannın, acılan- nm sergilenişi sırasında bir sevgiyi, bir dost- luğu yakalar gibi oluşlannın anlatımı. Gülsen Tunççekiç ve HüryaGülşen'ın rol aldığı oyu- nun dekor tasanmı Sertel Çetiner'e, kostüm tasanmı Esra Salaha, ışıklan ise Zeynel lyk'aait Ana konusu 4 Ege ve Kültür' olarak belirlenen 2. tzmir Kitap Fuan yann başlıyor Izmir kitapla bulıışuyor KültürServisi-2. IzmirTÜYAP Ki- tap Fuan, 8 mart cumartesi günü saat 11.00'de Izmir K.ültürpark Fuar Ala- nı'nda açılıyor. Ana konusu 'Ege ve Kültür' olarak belirlenen fuara bu yıl 100'ü aşkın yayınevi, çok sayıda sivil toplum kuruluşu, yazar demekleri ve 180 yazar katıhyor. 16 mart akşamı saat 19.00'a dek sü- recek fuarda 60 konferans, söyleşi ve açıkoturum gibi kültürel etkinliğin ya- nı sıra Kankatürcüler Derneği'nin dü- zenlediği 'Ege ve Kültür' (Tarihsel ve Bölgesel Komşuluk), Cartoon Yayınla- n ve Edebiyatçılar Demeği'nin düzen- lediği 3 ayn karikatür sergisi ve Mah- mutTürgut'un hazırladığı 'Edebiyatçı Portreteri' adlı fotoğraf sergisi yer ah- yor. Fuann, yurtdışmdan katılan iki ko- nuk yazan var: Antik Ege ve felsefesi üzerine çalışmalan bulunan Alman şa- ir ve yazar Johannes Poethan ve iki ki- tabı Türkçeye çevribniş bulunan Yu- nanlı yazar Yorgo Andreadis. katıla- caklan çeşitli etkinliklerle Türk okur- lanyla buluşacak. Şiir kitaplannm ya- nı sıra antik Yunan mitolojisi üzerine çağdaş denemeleriyle tanınan Johan- nes Poethan, Alman PEN Kulübü ve Yazarlar Birliği yönetim kurullannda uzun yıllar görev yaptı. Çeşitli edebi- yat ödüllerinin yanı sıra Al- manya Büyük Liyakat Nişa- nı'nı aldı. Istanbul'da düzen- lenen 'Poesium'a katıldı. 'Ayasofya'nın Martılan' adlı şıir kitabı bu gezi sonucu oluş- tu. Poesium'da 'Şür ve Gele- hek' başlıklı bir bildiri sunan Poethan, 1989 sonuna dek Stuttgart Radyosu sanat ve edebiyat bölümü redaktörü olarak çahştıktan sonra emek- li oldu. 9 Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sahne Sa- natlan Bölümü öğrencileri, fuar süresince düzenlenecek etkinliklerde gösteriler suna- ,T'^MS* t.i ( • i 2. îzmir TÜYAP Kitap Fuan'nda Ord. Prof. Dr. Ekrem Akurgal'a, Ege kültürûnün tanınmasındaki katkılan nedeniyle TÜYAP tarafindan bir şükran plaketi verilecek. Yurtdışından da iki konuk yazar var: Antik Ege ve felsefesi üzerine çalışmalan bulunan Alman şair ve yazar Johannes Poethan ile Yunanh yazar Yorgo Andreadis. caklar. Fuann açılış günü olan 8 mart cumartesi günü saat 17.00'de düzenle- nen ve Yaşar Aksoy tarafindan yöneti- . lecek olan 'Antik Ege Kültürünnn Dünya Üzerindetd Önemi' konulu pa- nelin bitiminde Ord. Prof. Dr. Ekrem Akurgal'a, Ege kültürûnün tanınma- sında katkılan nedeniyle TÜYAP tara- findan bir şükran plaketi verilecek. Ana konusu 'Ege ve Kültür'e uygun olarak düzenlenecek çeşitli soyleşiler ve paneller arasmda, "Antik Ege Kül- türûnün Dünya Tarihindeki Önemi' (Sunan: Yaşar Aksoy, konuşmacılar: Ord. Prof.Dr. Ekrem Akurgal, Johan- nes Poethen, Bilge Umar), Johannes Poethen ile şiiri ve mitoloji üzerine söyleşi (Sunanlar: Yüksel Pazarkaya ve Şadan Gökovalı), Foca'da Yeni Ka- zılar (Konuşmacı: Prof. Dr. ömer Öz- yiğit), 'llk Kıvılcım Ege'de Çakmıştı- Yazınımızda Kurtuluş Savaşı' (Yön: Cem Erciyes, konuşmacılar: Faruk Şü- yun, Hidayet Karakuş, Efdal Sevinçli), "Kent Kültürü, Izmir ve Ege' (Konuş- macılar: Ord. Prof.Dr. Ekrem Akurgal, Prof.Dr. Özdemir Nutku. Doç.Dr. Oğuz Makal, Yaşar Aksoy), 'Neden Korumacılık' (Yön: Cengiz Bektaş, Prof.Dr. Gürhan Tümer, Doç. Ülker Seymen, Öztürk Başanr, Sefa Taşkm, Nihat Dirim). 'Ege Uygarlıklannın ORD. PROF. DR. EKREM AKURGAL Ege'de Foça, Çandarh, Eryth- rai ve Izmirantikkentîerini orta- yaçıkaran Ord. Prof. Dr. Ekrem Akurgal'm Avrupa'da dört ya- bancı dilde eserleri yayımlandı ve yüz elli bin baskı yaptı. Fran- sız Akademisi Eskiçağ Bölü- mü'ndeki kolruğu yaşamı bo- yunca Akurgal adım taşıyacak olan ünlü bilim adamı, Avru- pa'nın 7 akademisine üye. Ame- rika ve Avrupa üniversitelerinde birer yıl konuk profesör olarak ders veren Akurgal'a Bordeaux Üniversitesi, Atiua Üniversitesi, Lecce Üniversitesi ve Anadolu Üniversitesi, şeref doktoru sanı- nı verdl Ekrem Akurgal, Federal Almanya Büyük Liyakat Nişanı Yıldızl'ı Rütbesi (1979), Goethe Madalyası (197% TC Kültür Bakanlığı Büyük Odülü (1981), İtalyan Commandatore Nişam (1987) ve Fransa Cumhurbaşka- nı tarafindan verilen Legion d'HonneurOfficier rütbesi sahi- bi. Aynca yine çesitli arkeoloji enstitülerinin de şeref üyesi. 1960'tan bu yana yurtdışında çe- şitli televizyonlarda söyleşiler yapan ve belgesel programlarda yer alan Akurgal, Dil ve Tarin Coğrafya Fakültesi'nde dekanlı- ğı sırasında Türk Sanat Tarihi, Tiyatro ve Kütüphanecilîk Bö- lümleri ile Epigrafi dahnı kurdu, fakültenın önündeki Sinan hey- keüni diktirdi. Türkiye'deki Al- man KültürmerkezlerinİB Istişa- re Kurulu'nım 20 yıl süre ile (1974-1994) genel başkanhgım ve Türkiye-Yunanistan Dostluk Demeği'nin başkanlığını (1988- 1995) yapan Ekrem Akurgal, Ege Kültür Vakfi Başkanı. Güncel Yorumu' (Yön: Yaşar Aksoy, konuşmacılar: Bilge Umar, Hasan Ba- nşcan), 'Ege'de Eşkıyalık' (Yrd. Doç.Dr. Sabri Yetkin'le söyleşi), 'Met- ropolis 1996" (Konuşmacı: Prof. Dr. Recep Meriç) başlıklı konular yer alı- yor. 2. Izmir Kitap Fuan kapsamında ya- nn saat 13.00-15. 00 arasmda gazete- miz yazan ve Yayın Kurulu Başkanı Ö- han Seiçuk'un 'Şeriat' başlıklı bir söy- leşisi gerçekleşecek. Pazar günü saat 16. OO'daki 'GençükNeKadarOkuyor, Düşünüyor, Üretiyor?' başlıklı SO- DEV'in düzenlediği paneli Ercan Ka- rakaş yönetecek; Prof. Dr. Zafer Üskül, Yrd.Doç. Dr.Günnur Bayezıt, Mustafa Balbay ve Özgür Aydın konuşmacı ola- rak katıla^aklar. Şükran Kurdakul'un yönettiği 'Ege'de Y'etişen Edebiyatç»- lar' panelinin konuşmacılan ise Ah- met Yurdakul, Hüseyin Yurttaş, Hida- yet Karakuş. Mehmet H.Doğan, Sina Akyol ve Yunus Koray'ın katılacağı panelde Nahid Ulvi Akgün anıhrken, Orhan Asena, HülyaNutku, Zerrin Ak- denizli Çelenk, Mahmut Gökgöz 'Or- han Asena'nın 75. doğum yıh onuruna Nâzun Hikmet üçlemesi" üzerine ko- nuşacaklar. Fuar süresince Mehmet Mümtaz Tuzcu,CezmiErsöz,Toktanuş Ateş, Dr. Erkan Serçe, Yunus Koray, Sunay Akın, Akgün Akova, Habib Bektaş, Dinçer Sezgin, Yüksel Pazarkaya, Mehmet Uzun, Hilmi Yavuz, Aydoğan Yavaşlı, Fergun ÖzelU ve İ. Mert Başat çeşitli konularda söyleşi yapacaklar. 2. Izrnir Kitap Fuan öğret- menler ve öğrenciler için üc- retsiz olarak düzenleniyor. Diğer ziyaretçiler ise 100 bin TL giriş ücreti ödeyecekler. Her gün 11.00-20.00 saatleri arasında ziyaretçilere açık olacak. Geçen yıl 123 bin ki- şi tarafindan gezilen fuara bu yıl ilginin artması bekleniyor. YENt BAŞLAYANLAR...YENİ BAŞLAYANLAR...YENİ BAŞLAYANLAR... Prag'da 1989'dagerçekleşen ve 'Kadife Devrim' adıyla anı- lan devrimin hemen öncesinde 40 yaşlannda bekâr bir müzis- yenle, bakımını üstlenmek zo- runda kaldığı altı yaşındaki bir çocuk arasında oluşan bağlılık ve sıcak duygulan anlatan 'Korya',buyıhn 'En İyi Yaban- cı Film' kategorisinde Oscar ödülüne aday gösterildi.9. Tok- yo Uluslararası Film Festiva- li'nde Büyük Ödülü kazandı. Jan Sverak'ın yönettiği, baş- rollerinde Zdenek Sverak, Andrej Chahmon, Libuse Saf- rankova, Ircna Lrvanma ve Stella Zazvorkova oynuyor. Sırlar ve Yalanlar 1996 Oscar Ödülleri'nde 'En İyiKadınOyuncu', 'En tyi Fîlm', 'En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu','En t>ı Özgün Senar- yo' ve 'En İyi Yönetmen' dal- lannda aday gösterilen, 1996 Altın Küre Enıyi Kadın Oyun- cu Ödülü'nü kazanan 'Sırlarve Yalanlar'ı Mike Leigh yöneti- yor. Marianne Jean Baptiste, Elisabeth Berrington, Lee Ross, Ron Cook, Brenda Blethyn ve Timothy Spall ise filmin oyunculan arasında. Cüzel Bir Cün Eski moda bir aşk öykiisü- nün günümüz çağına uyarlan- mış hali olan 'Güzel Bir Gün'de başrolleri Michelle Pfeiffer ve George Clooney paylaşıyor. Yönetmenliğini ise Mkhael Hoffman üstlenıyor. Cüzel Bebelc Çocuk pornograrısi konu- sunda kopartılan 'skandal' kı- yametlerine rağmen Brooke Shiekls'in başrolünü oynadığı ve 1917 yılı Nevv Orlean- sı'ndaki bir genelevde çalışan 12 yaşındaki bir çocuk fahişe- yı canlandırdığı 'Güzel Bebck', baştan çıkancı masumiyet kav- ramına farklı birbakış açısı ge- tiren bir çalışma. Louis Mal- le'm yönettiği fılm yoğun bir tarüşmaortamı yaratmıştı. Fil- min Türkiye'de gösterimi 20 yıldır yasaktı. Y4ZIODASI SELtM tLERİ Onca Roman... Onca Hazine (2) Mehmet Rauf un Ey/û/'üyle noktalamıştık ge- çen günkü söyleşimizi. Ama Eyiûrden pek söz aça- mamıştım. 1900 tarihli bu roman da gerçek bir hazinedir. Ya- n kaçgöç devrinin, yan alafrangadünyanın ortasın- da bir 'yasa/c aşk'ı dile getiriyor. Ve bu aşka roman- cı 'beyaz aşk' nitemini elden geldiğince denk dü- şürmeye çalışıyor. Fonda o günkü görkemiyle Bo- ğaziçi... Bugünün genç okuru, 'beyaz aşk' duyumsayışı- na yakın olmayabilir. Aşklar heıtıalde artık rengâ- renk yaşanıyordur. Ama Eylûl'ün yine de söyleye- cek çok sözü var. hsanoğlunun dinmeyen 'cınse/' tutkusuna açılıyor bir yandan da. 1905 tarihi roman hazinemize hayli alçakgönül- lü, gelgelelim kuşaklar boyu iz bırakmış bir eser ka- tar: iddiasız kadın romancı Güzide Sabri, ölmüş Bir Kadının Evrak-ı Metrûkesi'ri\ yayımlamıştır. Bu roman özellikle kadın okurlara ses yöneltir; yıllar yı- lı okunur. O kadar ki, 196O'lı yıllara iyice yaklaşıl- mışken Cihangir'deki evimizde, Ölmüş Bir Kadının Evrak-ı Metrûkesi'nin yüksek sesle okunduğunu hatırlanm. Ölmüş Bir Kadının Evrak-ı Metrûkesi 'yaşana- mamış aşk'm romanıdır. Ondan tam beş yıl sonra Cemil Süleyman Siyah Göz/er'de dul ve genç bir kadının aşkı yaşayıp yaşayamayacağını deşer. Eleştirmenlerin, edebiyat tarihçilerinin önemsediği bu roman, aşk çevresınde dönenır gibi yol alırken toplumun 'ikici' ahlâk anlayışım yansıtmaktadır. Kı- lık kıyafet az buçuk değişti ama, yalnız kadınlar aş- kı hâlâ öyle sancılı yaşamıyorlar mı? Siyah Gözler sanınm yeniden yayımlanacak. Hiç olmazsa bu kez ilgi çekse, okunsa... Seksen yedi yıl önce, üstelik bir 'erkek yazar'm kadın sorununa handiyse 'feministçe' yaklaşımı bu kez ayırt edil- se... 1912'ye Halide Edib yılı demek mümkün. Hem Son Eseri, hem Yeni Turan, hem Handan kitap ola- rak okura sunulmuş. Son Esen, Halide Edib'i asıl Halide Edib'e götürecek romanlardan. Yeni Turan'a gelince, doğu ve batı küttürierini özümsemış bir yazann 'Turan' hayaline nasıl farklı bakabildığine işaret ediyor. Gerçi Yahya Kemal, Yeni Turan'la in- ce ince alay etmiştir ama, roman 'güncelliğini' bu- gün de koruyor. Uygarca anyor ütopyasını. Handan'a gelince, bu roman bence, doğuya ve batıya yaklaşımları, açılımlan açısından yeniden ve yeniden irdelenebiiir. Ruh çözümlemesine yönelik aşk romant olduğu söylenegelmiş Handan, bana sorarsanız, kültürden kültüre, bir özgüriük arayışı- nı günümüze hâlâ ifade etmektedir. Imparatorluğun hızla çöktüğü günlerde, az sayı- daki romancılarımız, koşullar ne olursa olsun, e- ser vermeyi sürdürüıier. Hüseyin Rahmi Hakka Sı- ğındık'ta Ittihat ve Terakki'ye ilk 'olumsuz' eleştiri- yi yöneltecektir. Onun iddialan tarihçilere ışık tuta- bilir. Sonra, batan imparatoriuğun ortalık yerinde ala ala hey Istanbul'u yazan Refik Halid Karay: Is- tanbuljun Bir Yuzü. Hem de hiç eskimemiş bir ro- man! Özal döneminin topografyası desem, yeridir... Zaten iyi. usta romancHarımız 'zaman' kavramn nın üstesinden gehp geleceği görmüşler, gelecek- te olup bitecekteri seslenıp durmuşlar. Düşünün, 1922'de Çalıkuşu kitabı elden ele do- laşıyor. Çalıkuşu yalnızca bir roman mı, Istan- bul'dan Anadolu'ya açılışın içli masalı mı, iddiasız tutumla yazılmış bir 'öğreti' kitabı mı yoksa? 1922 Türk romanının talihli yılı: Yakup Kadri'den Nur Baba ve Kiralık Konak, Halide Edib'den unu- tulmaz Ateşten Gömlek; eski usta Hüseyin Rahmi de boş durmuyor, hem Cehennemlik, hem Son Ar- zu... O zaman için geçmişi şuncayılcık Türk roma- nı birdenbire serpilmeye koyuluyor. Resat Nuri, Ya- kup Kadri, Halide Edib gibi dünya çapında roman- cılanmızla karşılaşıyoruz. Anılarda, yazılarda hep vurgulanmıştır: Mustafa Kemal Paşa iyi bir 'roman okuru'. Ne yazık ki bugünün insanı 'kötü bir okur'. Ro- man, hele dünün romanlan, onun için fasafiso: Mesleğime ait kitapları okuyorum... Psikolojiden sözaçan bılimsel kitaplarokurum... Gazeteleri, der- gileri takip ediyorum ama, kitap okuyamıyorum... Kaç yıl var ki, elime roman almadım.. sözlerini çok işirtim. Dostlanm, roman, hayat kılavuzu. Roman okun- madan hayatı, toplumsal ve bireysel hayatlanmızı kavrayacağımızı hiç sanmam. Romanlar okunmak- la da kalmamalı, özümsenmeli, onlarla birlikte bir ömür boyu yaşanmalı. A Gatetfde Kadınlar Günü ^ sergîsi I Kültür Servisi - A Galeri, '8 Mart Dünya Kadınlar Günü' nedeniyle Güzel Sanatlar Bırliği'nden kadın sanatçılann katıldıgı bir sergi düzenledı. 1909'da Osmanlı Ressamlar Cemiyetı olarak kurulan, 1929'da Güzel Sanatlar Birliği, 1979'da Güzel Sanatlar Birliği Resim Dernegi aduıı alan kuruluş bu sergide düşünen, çalışan, üreten, çağdaş. laik ve Atatürkçü Türk kadınını temsil ederek böyle bir sergıyi düzenlediklerini belirtiyorlar. Birlik Sahnesi'nde çocuk oyumı Kültür Servisi-Birlik Sahnesı, "Oyunun Koyunu' adlı ilk çocuk oyununu 9 mart pazar günü saat 13.00'te Be- yoğlu Muammer Karaca Tiyatrosu'nda sahnelemeye başlıyor. Saadettin Kaplan'ın yazdığı, Ulvi Alacakap- tan'm sahneye koyduğu ve başrolünü üstlendiği 'Oyunun Koyunu' adlı oyunun müzikleri Hakan Ayaz'a ait. KÜLTÜR • ÇİZtK KAMİL MASARACl
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle