Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Cumhuriyet
İmtiyaz Sahibi: Berin Nadi
Genel Yayın Yönetmeni. Orhan Erinç •
Genel Yayın Koordinatörü: Hikmet
Çetinkaya • Yazıişleri Mudürlerı
fbrahim Yıldız, Dinç Tavanç (Sorumlu)
# Haber Merkezı Müduru: Hakan Kara
• Görsel Yonetmen. Fikret Eser
Dış Haberler Şinasi Danışoğlu • tstıhbarat:
Cengiz Yüdınm 0 Kültur Handan Şenköken
• Spor. Abdülkadir Yücelman 0 Makaleler
Sami karaören • Düzeltme: Abduilah V azıcı
0 Fotoğraf. Erdoğan Köseoğlu 9 Bügı-Belge.
Edibe Buğra 0 Yurt Haberlen: Mehmet Faraç
Yayın ICurulu. bhanSdçııklBaşkan).
Orhan Erinç, Oktav Kurtböke.
Hikmet Çetinkaya, Şfikran Soner,
Ergıuı Balcu Dinç Tayanç, tbrahim
Yıldız, Orhan Bursatı, Mustafa
Balbay. Hakan Kara.
Ankara Temsılcısı Mustafa Balbay 0 HaberMudurü Dogan
Aiun Ataturk Buhan No 125, Kat:4. Bakanlıklar-Ankara
Tel. 4195020 (7 hat), Faks- 4195027 • Iznur Temsılcısı:
SerdarKızık,H ZıyaBh 1352S 23 Tel-4411220. Faks:
4419117 • Adana Temsılcisı Çetin Yiğenoğlu. tnönü Cd.
119S. No 1 Kat:l,Tel. 363 12 11. Faks: 363 12 15
Koordınatör Ahmet Korulsan 0
Muhasebe Bülent \ e n e r 0
ldare: Hüseyin Gürer 0 tşletme
ÖnderÇelik0Bılg]-l^lcm Naii
tnal 0 Bılgisayar Sıstenr
Mürüvet Çiler
MEDYA C: • Yonetım Kurulu
Başkanı - Genel Mudür Gülbin
Erduran # Koordınatör Reha
Işıtman # Genel Müdür Yardımcısı
Mine Akdağ Tel. 514 07 53 -
5139580-5138460-61.Faks 5138463
Yatımlavan \e Basan: Yenı Gun Haber Ajansı, Basm \e Yayıncıhk A Ş
TürkocafcCad 39-41 Cagaloglu 34334 Ist PK 246 lstanbul fel (0,212) 512 05 05 (20 hat) Faks (0,212) 513 85 95
28MART1997 Imsak: 5.23 Gûneş: 5.50 Öğle: 12.16 Ikindi: 15.43 Akşam: 18.31 Yatsı: 19.53
Paris'te mayo
• Haber Merkezi -
Üretiminın önemli
bölümünü Fransa ve
Almanya başta olmak üzere
çeşitlı ülkelere ihraç eden
Nelson, dünyanın moda
merkezı Paris'te Lafeyette
mağazalannda satılıyor.
Nelson, Türkiye mayo
pazannın yüzde 40'ını
eiinde bulunduruyor.
THY çalışanları
greve gidiyor
• İstanbul Haber Servisi -
Toplu iş sözleşmesi
görüşmeleri uyuşmazlıkla
sonuçlanan THY
çalışanlan, dün sabah
yeniden yürüdü. tşçiler,
resmı arabulucu süresinin
de anlaşmazlıkla
sonuçlanması nedeniyle,
nisan aymın ikinci
haftasında grev karan
aldıklannı bildirdiler.
Sabahın erken saatlerinde
Atatürk Havalimanı
kavşağına kadar servis
araçlanyla gelen THY
işçileri, burada servis
araçlanndan inerek yol
kenannda toplanıp
yürümeye başladılar.
Yürüyüşleri sırasmda
alkışlar ve düdüklerle
tempo tutan 3 binin
üzenndekı işçi, Hava-lş ile
işveren sendikası Türk Ağır
Sanayi ve Hızmet Sektörü
Kamu tşverenleri Sendikası
(TÜHİS)arasında
sürdürülen görüşmelerin
tıkanmasını protesto etti.
Cezaevlerindeki
iş yurtları
• ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu) - TBMM Plan
Bütçe Komisyonu'nda,
cezaevlerindeki iş yurtlan
kurulmasıyla ilgili yasa
tasansınm 5 maddesi kabul
edildi. Tasannın tümü
üzerindeki görüşmelerin
tamamlanmasının ardından,
maddelerine geçildi.
Cezaevlerindeki iş
yurtlannın kurulmasıyla
ilgili yasa tasansınm amaç,
tanımlar, iş yurtlan
kurumu, kurumun
görevleri, sekretaryarun
görevlerini içeren
maddeleri kabul edildi.
Computervvorld
seminerleri
• Haber Merkezi -
Computenvorld teknik
seminerlen dizisinin
altıncısı "Windows NT
Server4.0 As An
Enterpnse Server" adı
akında 8 nısan salı günü
gerçekleştirilecek. İstanbul
Pnncess Otel'de
düzenlenecek seminere
Digital, HP Hewlett
Packard, Intel, Microsoft
gibi f irmalar katılacak.
Öğretmenlere
fırsat
• Haber Merkezi - Mıllı
Eğitim Bakanlığı ile
Anadolu Cniversitesi
arasında yapılan protokol
gereğince, ilkokul sınıf
öğretmenlerinin 4 yıllık
fakülte mezunu olmalannı
sağlamak amacıyla uzaktan
öğretım yöntemiyle lısans
tamamlama programı
açıldı. Açıköğretim
Fakühesi Dekanlığı'ndan
yapılan açıklamaya göre
programa yurtiçi ve
yurtdışında Milli Eğitim
Bakanlığfna bağlı, resmi
ve özel okullarda görevli, 2
yıllık enstitü ve
yüksekokullar ve önlisans
bolümlennden mezun olan
öğretmenler kabul edilecek.
Dünya sinemasınm dev yönetmenlerinden 87 yaşındaki Elia Kazan, onur ödülü almak için İstanbul'a geldi
6
Yaşamdan haz alıııaya 1>akıyonuır
AHL'ANTMEN
Dünya sinemasınm dev yönetmenlerinden
Elia Kazan, Uluslararası tstanbul Film Fesüva-
li cerçevesinde kendisine verilecek yaşamboyu
onur ödülünü almak üzere Istanbul'da. Yönet-
menm Türkiye'de hiç gösterilmemiş olan "Ame-
rika Amerika" ve "Kalabahkta Bir Yüz" gibi
filmlerini izleyeceğız festivalde. Elia Kazan,
"Ne oMu?" "Otdu tnu efendim?", "lş bitti",
"Bltti g^tti" gibi Türkçe sözcük dağarcığını sü-
rekli sergilemeyi seven. 87 yaşında, gözlerinden
yaşam pınltılan saçan sevımli bir delikanlı ih-
tiyar.Türkıye'yı çoksevdiğinı söylü\or "Türk
toplumunda kadmlaraolan da\ranışlar hariç. He-
le şu başörtüleri yok mu? Kadm obam, sonuna
kadar direnirdim._"
- Bu agacın kökleri Anadolu'da, dallan ise ye-
ni dünyada. Kendinizi daha çok nereye ah his-
sediyorsunuz?
Kazan - Dünya vatandaşıyım ben.
- Filmleriniz, kitaplannız geçmişinizle olan s-
kı bağlanmzı yansıtryor...
Dence akıllı bir insan, iki
hafta önce yaptığından da
hoşnut değildir. Çünkü daha
iyisini yapabilirdı. Özellikle
kişisel ilişkilerde. Ben elimden
gelen çabayı gösterdim.
Kazan - Ben burada doğdum. Nasıl bağlı ol-
mayayım?
-Atna çok küçük yaşlarda gHtiniz buralardan-
Kazan - Öyle ama Avrupa'ya sık sık geliyo-
rum. Dünyanın her yerini seviyorum. Seyahat
etmeyi çok seviyorum. Fransa'ya. Italya'ya gi-
derim, sık sık da Yunanistan'a. Ama kendimi
Anadolulu olarak görüyorum.
- Avrupalılar ile Amerikaular arasında temel
karakteristik özeltikler nedir sizce?
Kazan - Bence büyük farklar var. Avrupalı-
lar çok acı çektiler. Büyük sorunlar, zorluklar
yaşadılar ve bu anlamda Amerikalılardan daha
deneyimliler. Amerikalılar ise cınayetten bile
aklanıyorlar! Onlar içm her şey çok kolay. Ya-
şamın ne kadar zor olduğunun farkında değil-
ler. Avrupa'da bir ülkeye gittiğinizde, cehen-
nem azabı çekmiş, hayatta kaldığı için şanslı bir
sürü insanla karşılaşırsınız... Amerikalılar ise için-
de yaşadıklan ortamı kazanmak için pek çaba
sarfetmediler. Amerikalılann sorunu bu: Her
anlamda aşın bolluk içindeler.
- Peki neden orada yaşamayı seçtiniz?
Kazan - Amerika'yı seviyorum. Aynca, ya-
şamımı kazanmak için başka çarem yoktu. Pa-
rasızdım. Amerikalılar bana çok iyi, çok bon-
k6r davrandı, buıiu vadsiyamam. Onlann biraz
şımank olduğunu söylüyorum ama, bu, olum-
suz birşeymiş gibi algılanmasın. Bence dünya-
nın her yerinde insanlar daha çok şımartılmalı.
- Bu vılki tstanbul FUm Festivali'nde size va-
şamboyu onur ödülü verilmesinin bir nedeni de
Türk-Vunan dostiuğuyolundaki katküannızola-
rak gösteriliyor...
Kazan - Doğrusu ben bu konuda fazla bir şey
bilmiyorum. Gazetelerden, Türk-Yunan ilişki-
lerinin yavaş yavaş düzeldiğinı okuyorum ama..
o kadar. Ne Türk ne Yunan polıtikalannı denn-
lemesine bilmiyorum. Çiller güzel bir kadın
ama, politıkası nedir? Erbakan'ı da pek tanımı-
yorum. Amerikan politikasını biraz bılirim..
çünkü gazetelen sıkı bir biçimde izliyorum. Ga-
zeteler benim için çok önemlidir, dramın kay-
nağıdır onlar.
- Filmleriniz hep yaşamın içinden. kimizaman
da edebiyat kaynaklı öy küler anlatb. Peki günü-
müz sinemasında edebiyata yoğun bir biçimde
başvurulması konusunda ne düşünüyorsunuz?
Sinema Shakespeare'iyeni keşfetmiş^bi ardı ar-
dına klasikleri sıralıyor_
Kazan - Shakespeare'e ben de hayranım, ol-
mayan aptaldır. Ama ben kendi gözlerimle gör-
düğümü, kendi yüreğimle hıssettiğimi ortaya
koymayı yeğlerim. Sanat, dünyada olup bitene
kişisel bir tepki vermektir.
-YıDardır füm yapmıyorsunuz, ama kitap ya-
zryorsunuz»
Kazan - 87 yaşındayım, 8 kitap yazdım, 19
fılm yaptım. Bir o kadâr da oyun sahnelemişim-
dir. Yetmez mi? Artık dinlenmek istiyorum. To-
runlanmın tadını çıkarmak istiyorum. Tabii ka-
nmında!..
- Ama birkaç yıl önce, "Egenın Ötekı Yaka-
sı" nı çevinneye giriştiniz, Ne oldu o tasan?
Kazan - Para bulamadığım için suyadüştü. O
konuda doğrusu Türk edebiyat dünyasına bozul-
dum.. çünkü kitabı çevirtıp yayımlamadılar. Oy-
sa çok ilginç bir kitap, Türkiye'nın genelde araş-
tınlmamış bir bölgesiyle ilgili önemli bir
çalışma. Yayımlanması gerekir-
di. Ama zaman içinde ya-
yımlanır.
- Peki Antonionı gibi,
yular sonra yeniden si-
nenıaya bir dönüş
yapmakisteıniyor
musunuz?
Kazan -
Hayır. ben
dinlen-
mek is-
Tanınm Antonioni'yi. Tanırdım daha doğrusu.
Ölmedi mi o?
- Ölmedi. Ama son fîlmini eleştireııler de ol-
du, çok yaşlanmış dediler._
Kazan - O kendisi için doğru olanı yaprmş.
Ama ben yaşımla rekabet etmiyorum kı... Bel-
ki bir kitap daha yazanm, o kadar.
-Istanbul'da alacağuuzyaşamno>u onur ödü-
lününbirdiğer nedenL 1988'de buradajüribaş-
kamyken yüriittüğünüz sansür karşıtı çahşma-
lar~.
Kazan - Sanat sınır tanımaz, tanımamalı. Sa-
natçı ne hissediyorsa, ne
düşünüyorsa onu
ortaya koyabil-
meli. Ben ya-
şamım bo-
yunca bu
düşün-
ceyle
çahş-
tım.
Kendi
kendi-
nizehiç
sansür
yapma
"gereği
Ussetme-
dinizöy-
leyse_
Kazan
Anım-
sa-
tıyo-
rum.
dığım kadanyla asla... Kendimi sımrlamamaya
çalıştım. Sözgelimi Amerikalılarla ilgili düşün-
celerimi söylerim.. ama onlan asla taciz etmem.
Onlar bana iyi davrandı. Filmlerimi iyi karşıla-
dılar. Şimdi bakın "Amerika Amerika" fılmini
çekeli kaç yıl oldu.. Türkiye'de yeni gösterili-
yor...
-Turtdye'de baa kesimlerofilmiTürk aleyb-
tan olarak nitelendirmiştL.
Kazan - Ne olmuş yani öyleyse? Aynca ben
Türkiye'ye olumsuz bakmıyorum ki. Bu ülke ba-
zı sorunlar yaşadı, yaşıyor ama, her ülkenin ken-
di sorunlan var. Ben Türkiye'ye geldiğimde çok
mutlu oluyonıra, herkes bana çok dostça dav-
ranıyor.
- Filmlermizde hiç poKtika yaptınız mi?
Kazan - Pek sayılmaz. Amerika'da ıki
yıl boyunca Komünıst Parti üyesiydim.
Tabiı bu, fılmlenmi ve kitaplanmı do-
ğal olarak etkilemiştir. O dönemde po-
litika yaşamımın vazgeçilmez bir par-
çasıydı. Hâlâ da öyledir. Şu anki başka-
nımızla ilgili pek çok kuşkulanm var.
Ama onu rezil etmek için kalkıp bir film
yapmıyorum.
- McCarthy döneminde muhbirük yap-
bğınız gerekçesiy le hakkınızda büyük bir
karalama başlafılmıştı bir dönem. Hatta
başyapıtınız savüabOecek "Rıhtımlâr Üze-
nnde" de dahil olmak üzere bazı fihnleriniz-
de ilerici kesimi epeyce kızdırmtştını/^ Şim-
di gerive dönüp baktıgımı/da. tüm sanatsal va-
şanünızm üzerinde adeta kara bir gölge gibi
duran o günler konusunda ne düşünüyorsu-
nuz, ne hissediyorsunuz?
Kazan - Ben karanlık bir gölge gibi dü-
şünmüyorum o dönemi. Doğru olduğu-
na inandığım şeyi yaptım. Özürdi-
lemiyorum. Utanmıyorum. Ve
beni mutsuz etmiyor.
- Utançtan söz etmiyorum.
Czerinden çok uzun süre geçti
ama hâlâ orada, unufulmadı...
Kazan -Ama benı gölgeledi-
ğinı söylüyorsun. Ben yine ken-
di bildiğim yolda ilerliyorum.
Herkes istediğini düşünmekte
özgür. Bence, benimle benim
yaşamımın belli bir kesitini eleş-
tirenlerin arasındaki temel fark,
onlannbenimyaşadıklanmı ya-
şamamış olması, belli bir me-
safaden izlemiş olmalandır. İçin-
de olmadığın zaman yargıla-
mak kolay. Ama içindeysen ve
bunlan yaşamak zorunda kal-
mışsan, durum farklı. Hiç de
kolay değil.
- Size yıllar boyıı Onur Osca-
n verilmemiş oîması da buna
bağlamyor—
Kazan - Sence benim umu-
rumda mı onur Oscan alıp al-
mamak?
- Peki geri dönüp bakdğuuz-
da. hoşnut musunuzyaşadıklannızdaayaratok-
lannızdan...
Kazan - Hayır. Bana imkânsızı soruyorsun.
Bence akıllı bir insan. iki hafta önce yaptığın-
dan da hoşnut değildir. Çünkü daha iyisini ya-
pabilirdi. Özellikle kişisel ilişkilerde. Ben hep
elimden gelen çabayı gösterdim. Gen dönüp
baktığımda suçluluk ya da pişmanlık duymuyo-
rum.
-Yapbğouzher şe>ebaknğnnzda,temdbir özri-
lik olarak özgüıiük ön plana çıkıyor sizde_.
Kazan-Evet. Düşünce özgürlüğü. Düşünce öz-
gürlüğünün birincil şart olduğu bir alanda çalı-
şıyorum. Bir de haz almak yaşamdan... Bence
öteki zeki ınsanlarla aramdaki fark bu: Onlar hep
kafalannı sorunlara yoruyorlar, bense hayattan
haz almaya bakıyorum. Üç kere evlendım. Se-
kız çocuğum, altı torunum var, bir sürü arkada-
şım var. Yaşamın karmaşası, zıtlıklan hoşuma
gidiyor. Seyahat etmeyi de bunun için seviyo-
rum. Çeşitli ülkelere gidiyorum ve sürekli zit-
hldarla. çelişkilerle karşılaşıyorum. Kendimle
ilgili çelişkiler de dahil olmak üzere! Yaşamı il-
öanat sınır tanımaz,
tanımamalı. Sanatçı ne
hissediyorsa, ne düşünüyorsa
onu ortaya koyabilmeli.
Yaşamım boyunca bu
düşünceyle çalıştım.
ginç kılan da bu çelişkiler bence. Kendi yaşa-
mımdaki çelişkilerin beni mutsuz etmesine ızin
vermiyorum.
- Amerikan sinemasınm yayguüığı karşısın-
da öteki ülkeler ne >apmab?
Kazan -Cephe almalı elbette, savaşmalı! Av-
rupalılann kendılerine özgü sorunlan var, bu
sonınlara eğılen fılmleri göstermekte ısrar et-
meliler.
- Peki neden bu kadar seviyor şu Hollywood
filmlerini izleyici?
Kazan - Seks var da ondan!... Şaka ediyo-
rum. Bilmiyorum.. seviyorlar işte. Belki ortak
bir noktada buluşuyorlar bu filmlerle.
- Siz 'ortalama' olmayan filmler yaparak na-
sıl ayakta kaldınız o dünyada?
Kazan - Niye. ben de iki Oscar kazandım.
Hollywood fi'mleri ortalama değil ki. Yani en
azından ortalama olmamak için ellerinden ge-
leni yapıyorlar.
- Ama sistemi asla elestirmiyorlar, belli sınır-
lar içinde kauyortar-.
Kazan - Eleştınyorlar. Sistemi sürekli eleşti-
ren bir sürü iyi Amerikalı yonetmen var.
- Bana öyle geuniyor.
Kazan- Burada gösterdikleri filmler öyle de-
ğil de ondan.
- Çok iyimser bir insana benziyorsunuz ama,
çoğu filminizde koyu bir karamsarhk var—
• Arkası 19. Sayfada
27 Mart Dünya Tiyatrolar Günü kutlandı
Sanatçdara 6
siyasF destek
Kültür Servisi - 27 Mart Dünya Ti-
yatrolar Günü, düzenlenen çeşitli etkin-
liklerle kutlanırken, sanatçılar Amtka-
bir'de buluştu. Tiyatro, Opera ve Bale
Çalışanlan Yardımlaşrna Vakfi' mn (TO-
BAV) düzenlediği bu buluşmaya, TO-
BAV Genel Başkanı Tamer Levent,
CHP Içel Mıllervekili ve eskı Kültür Ba-
kanı Fikri Sağlar. DSP Izmir Millerve-
kili Hakan Tartan, ANAP Aydın Mil-
letvekili Yüksel Yalova, Devlet Opera
ve Balesi Genel Müdürü Hasan Hüse-
yin Akbulut, tiyatro, opera ve bale sa-
natçılanndan oluşan grup, Atatürk'ün
manevi huzurunda saygı duruşunda
bulunarak, mozolesine celenk koydu.
TOBAV Genel Başkanı Levent, Anıt-
kabirözel defterine şunlan yazdı: "Bû-
yük Atam, arük sanat, bir yaşam biçi-
mi otmuştur.Çünkü sanatçı,tesadüfler-
le değil, uzun çalışma ve çabalardan
sonra alnında ışığı hissediyor. Bizler,
emanet ettiğin Türkiye'nin tüm yurt-
taşlan, almnda ışığı hissedebüecek in-
sanlar istiyoruz."
Sanatçılarla birlikte Anıtkabir'e ge-
len eski Kültür Bakanı Fikri Sağlar,
anlamlı bir gün olan Dünya Tiyatrolar
Günü'nde Ata'nın huzuruna çıktıkla-
nnı söyledi. Son dönemlerde sanata ve
sanatçıya karşı büyük bir 'flgisizlik' ya-
şandığmı savunan Sağlar," Kültür Ba-
kanlığL bugün ne sanab, ne sanatçryı
önemsemektedir.Türkhe'nin şana oian
bu insanlar, bugün burada Atatürk'ten
güç aunaya geünişlerdir'" dedi.
Mesajlar
Başta Cumhurbaşkanı Süleyman De-
mirel olmak üzere ANAP Genel Baş-
kanı Mesut Yılmazve CHP Genel Baş-
kanı Deniz Baykal ve TBMM Başkanı
Mustafa Kalemü yayımladıklan me-
sajlarla 27 Mart Dünya Tiyatrolar Gü-
nü'nü kutladılar. Curnhurbaşkanı De-
mirel, tiyatronun evrensel duygu, dü-
şünce ve değerleri sergilediğini, insan
duyarlılığını zenginleştiren temel sanat-
lardan bin olduğunu beiirterek şunla-
n kaydetti- "Turtdye'detiyatro,Cum-
huriyet döneminde, kültürel çağdaş-
laşma gayretleriiçerisinde özelbir öne-
me sahip olmuş, değerti sanatçılarunı-
zın fedakârca ortaya koyduklan hiz-
meüeri sayesinde ve Türİ»kültür hazi-
nesinin değerlendirilmesiyle hızh bir
ilerleme göstermiştir. Tryatroda sağla-
nan ilerleme, edebiyaümızın yanında,
ülkemiz sinema ve televizyonculuğu-
nun geoşmesine de katkıda bulunmuş-
rur. Yetişen yeni nesillerin tiyatro sana-
üna giderekdaha büyükbir ilgigöster-
mesi son derece memnuniyet vericidir.
Builgininartarakdo-ametnKsinivesah-
nelerimizin ülkemLrin bürün köşeleri-
nekababiçimde ulaşmasmı diliyorum."
TBMM Başkanı Kalemli, "laik ve
demokratik Cumhuriyet değeri ile
yetişmiş sanatçılan" kutladı.
Deniz Baykal da, "Sanaü ve sanat-
çryi hor gören anlayışuı, tarihin karan-
hğma gömuleceğinin açık olduğunu'"
vurguladı. Mesut Yılmaz, "Tiyatronun
genşmesini istemeyenlerin, hayaûn ay-
nasınayaosıyan kendi \iirferinden kor-
kanlar" olduğunu söyleyerek, "Sanat
ve kültürün muhtaç olduğu, müdaha-
le değil teşvik ve sevgidir'' dedı.
Sigara öğleden sonra
daha çok içiliyor
e-posta : tan (§ vol.com. tr
Çeviri Servisi -Amerika 'da
Chesterfield ile LM marka si-
garalann üreticisi olan Lig-
gett Group'un sigara ve ni-
kotin hakkında ellerindeki
araştırma sonuçlan ve rapor-
lan açıklamasmdan sonra si-
gara ile ilgili ilginç araştırma
sonuçlan da kamuoyuna ile-
tılmeye başlandı.
Bağımlılık maddesi nikoti-
nin bir zamanlar sigara kullan-
mış birinin vücuduna verdiği
zarar, sigara bırakıldıktan çok
sonralan bile etkili oluyor.
Zaten sigarayı bırakanlann
yüzde 50 gibi bir oranı 3 ay,
yüzde 30'u da 6 ay sonra si-
garaya tekrar başlıyor. Uz-
manîara göre sigarayı bıra-
kan bir insan, ancak 1 yılın so-
nunda sigarayı bırakabilmiş
kabul ediliyor.
Sigarayı bıraktıktan sonra
başlamaran ise günün özel sa-
atlennde yoğunlaştığı göz-
lemlenmiş. Örneğın sabah sa-
atleri tekrar başlamak için teh-
likeli bulunmazken öğleden
sonrası saatler ve 18.00 son-
rası, eski sigara içicilerini baş-
tan çıkaran saatler olarak be-
lirlenmiş. Aynı saatlerde bir-
çok insanın da ilk sigarasını
yaktığı biliniyor.
Brezilya'nın en kalabalık
kentlerinden biri olan Sao Pa-
ulo'da 31 büyük şirkette ya-
pılan geniş çaplı bir araşnrma-
da ise sigara içmeyenlerin
içenlere göre daha az sorun-
lu, gelir düzeyı daha yüksek
ve kariyer yapmaya daha uy-
gun insanlar olduklan görül-
müş. Kazançlar arasındaki
farkın yüzde 25 civannda ol-
duğunu belirten araştırmacı-
lar, 40 ile 69 yaş grubu ara-
sından seçtikleri 1325 denek
üzerinde, sigara içmeyenk-
rin iş performansının da da-
ha yüksek olduğunu gözlem-
lemişler. Araştırmadarı çıkan
diğer sonuçlarda sigara içen-
lerin aleyhinde. Sigara içen-
lenn daha çok hastalandıkla-
n, ış ortamında daha sinirli
olduklan ve kötümserliğe da-
ha eğilimli olduklan bu sonuç-
lar arasında.
SÖYLEŞİ ATTİLÂ İLHAN
'Şeriat' Asla Yetmemiş!..
Pastahanede sabah turistleri: üniversiteli oğlan
izlenimini veren, Japon işadamı; yanındakı ter-
cümanı 'çokbilmiş'Türk kızıyla, evlereşenlikbir In-
gilizce konuşuyor; geride bir yerde, neredeyse 'er-
kek güzeli' bir Ingiliz kadını, bir eiinde sigarillosu,
bir eiinde The Times' okumaya dalmış; Allah'ın be-
lâsı cep telefonlanyla, bizim tur operatörleri, bilin-
mez hangi cehennemdeki otobüsleriyle tartışıyor-
lar. O hengâmede. 'yeni' Siyasi Islâm'ın nitelikleri-
ni kurcalıyoruz. Birden nefarketsem, iyi; gençlerin
çoğu gibi, o da Osmanlı'nın son ikiyüz yılını, 'yek-
pâre' sanıyor; 'yekpâre' ve 'alaturka' bir zaman
parçası ki, 'irtica' başlıca özelliğidir. Başka türtü
söyiersek, Anadolu'da eskiden ne varsa. 'Şeriat'a
uygundu; keyfiyet, Cumhuriyet'ten sonra değişti!
Ne vahim bir yanlış! Acaba şöyle mi düzeltmeli-
yiz? O ikiyüz yıl, üç ayrı ve birbirinin karşıtı dönem-
de yaşanmıştır: a/ 'Batı'ya dönük, Tanzimat dö-
nemi, b/ Ona tepki olarak gelişen Abdülhamit dö-
nemi, c/Ona tepki olarak gelişen, yine'Batı'ya dö-
nük Meşrutiyet dönemi. Üç dönemin üçü de, bir-
birinden farklı niteliklergöstermekle beraber, ortak
bir paydada birleşiyorlar: hiçbirisi anti/emperyalist
değildir; Abdülhamrt-ı sâni dönemi dahil, hepsi Ba-
tı'nın Batılı'nın buyruğu altında yaşanmıştır. Ancak
bunu böyle idrak edebilirsek, Müdafaa-i Hukuk
Doktrini'nin ve Cumhuriyet'in manası ve değeri-
ni kavrayabiliriz.
Yoksa, beyhude zahmet!
Abdülhamit Müslümanlığı..
Doğan Avcıoğlu, Tanzimat 'alafrangalığına'
tepki olarak beliren. Abdülhamit 'Müslüman-
lığırun'; hem Beriin'den 'pompalandığında' ('Drank
Nach Osten'); hem de Tanzimat'ın lövanten alaf-
rangalığını -yâni 'kompradorluğunu'- sürdürdü-
ğünde, ısrariıdır. Dikkat isterim, 'tesbiti', fevkalâde
önemli: Abdülhamit Islâmcılığını, Türk'ün önceki
Islâmcılığından 'ayırmış', 'farklı' saydığı belli; ayn-
ca, 'tanzimat alafrangası' olduğundan da, emin!
Abdülhamit 'Müslümanlığı' bizi niye ilgilendi-
riyor? Şundan: o, bugün 'gericilik' denildi mi, aklı-
mıza gelen şey: "Şehat'ı uygulasaydık, 'kefere'ye
esir olmazdık" mantığı! Bilir misiniz ki Niyazi Ber-
kes, Abdülhamit 'Müslümanlığına', basbayağı
'alafranga Müslümanlık' demiştin neden böyle de-
diğini de, pek güzel açıklamış:
".. bu alafranga islâmcıların anladığı Islâm-
lık; Osmanlı, Türk, hatta Ortaçağ Müslümanlı-
ğı gibi tarihsel Müslümanlık değil; Hazret-i Ömer,
hatta Hazret-i Peygamber zamanına kadar gö-
türdükleri, 'hayali' bir Müslümanlıktır; onlann sa-
nısı zıddına, tarihte olan Müslümanlık, yaşa-
mın heryanını kaplayan birdin olma eğilimi yü-
zünden, daima bilime fenne aykın olmuştur..."
"... Türk geleneklerinde, sivil ve siyasal yaşa-
mın heryanını kapsamaktan çıkarılarak; sade-
ce hukuk, halkın ibadeti ve örfü alanlanna da-
raltılmıştır. islâmcıların, tarihe baştanbaşa ay-
kın olan görüşleri, onlann da, yalnız Islâmlık
adına tek ve bireyci bir ideolojiye yönelmelerin-
den ileri gelir. Onlann da toplum görüşü yok-
tur. Onlann toplum olarak anladığı 'ümmet', or-
ganik bir toplum değil, inanan bireylerin topla-
mtdır..." ('Batı Sorunu', s. 217. Bilgi Yayınevi. 1975).
O zaman bu, din olmaktan çıkıyor, 'siyasi bir /de-
olojiye' dönüşüyor; zaten meselâ Pakistan'da bu-
na 'Islamic ideology/lslâmlık Ideolojisi' deniliyor.
Böyle bir ideoloji 'ümmet'te var ama, bu mutlaka
'devlet' olur anlamına gelmiyor. Berkes'e bakar-
sanız, Libya'nın, ya da Iran'ın iddiası aksine,
"... tarihte çok Müslüman hükümetleri olduğu
halde, hiçbir zaman islâm devleti olmamıştır.
Devlet türteri Islâmlıktan çıkmamış ondan ön-
ce gelmiş ve aldığı İslâmlığa da ona göre biçim
vermiş; din ile toplum arasında, ancak bu yol-
da bir örgütlenme meydana gelebilmiştir." (Ay-
nı eser, s. 218).
'Siyasi Islâm'ın, neden 'havanda su dövdüğü'
bundan daha iyi nasıl anlatılırdı?
'Ya uydusu, ya eslri1
...
Havanda su dövüyor, çünkü -dokunup geçmiş-
tim- 'ümmet' kafasıyla 'millet' gerçeğine kafa
tutabilmek, mümkün değil! Olmamış da! Abdülha-
mit'in devr-i saltanatı, ne kadar 'Müslümanlık' tas-
larsa taslasın, tepeden tımağa Bat etkısindedir, Tan-
zimat'la başlayan sömürgeleşme süreci hızla iler-
liyon o kadar ki, 'Jöntürkler'm Meşrutiyeti de onu
önleyemeyecektir, çünkü bütün çağdaşlık iddiala-
nna rağmen, o da 'millet' olmanın, 'toplumu' 6e-
ğiştiımekle gerçekleşebileceğini anlamışa benze-
mez.
Oysa, "... şeriatta kalmış bir toplumun başın-
daki yönetim, kolaylıkla Batı uydusu haline ge-
lebilir. Hindistan bunun en tanınmış örneğidir.
(Buraya dikkat) Bağımsız bir devlet altında, bir
millet olma 'bizliğinden' yoksun her Müslüman
toplumu, Batı'nın ya uydusu olmuş, ya da tüm
onun esiri haline gelmiştir. Batı'nın ekonomik
güçleri karşısında, hemen hepsi, paramparça
olmuşlardır. Müslüman olarak, hiçbir örgütsel
bizlikleri olmadığından, Batı'nın önünde sapır
sapır döküldüler. Müslümanlıklan, Şeriat'a bağ-
lılıklan çok kavi (sağlam) olduğu halde, bunun
onlara faydası değil, zaran oldu." (Aynı eser, s.
206).
GÖndermeleri, bilerek Niyazi Berkes'e yapıyo-
rum; böylelikle, onu neden dolayı mutlaka okuma-
mız gerektiği, daha iyi anlaşılıyor. Ne var ki, Abdül-
hamrt'in Tanzimat'a tepki olarak yaygınlaştırmış
göründüğü Müslümanlığın, Devlet-i Aliyye'nin Ba-
tılılartarafından sömürülmesine nasıl engel olama-
dığını, Doğan Avcıoğlu'nun yazdıklanna bir göz ata-
rak göreceğiz.
Abdülhamit'in Borsa'da 'oynamaya' meraklı ol-
duğunu bilir miydiniz?
http:// www. prizma.net tr/ A İLHAN
httpy/www.ada.com.tr7-bikjiyay/yazar/ailhan.html