05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet İmtiyaz Sahibi: Berin Nadi Genel Yayın Yönetmeni. Orhan Erinç • Genel Yayın Koordinatörü: Hikmet Çetinkaya • Yazıişleri Mudürlerı fbrahim Yıldız, Dinç Tavanç (Sorumlu) # Haber Merkezı Müduru: Hakan Kara • Görsel Yonetmen. Fikret Eser Dış Haberler Şinasi Danışoğlu • tstıhbarat: Cengiz Yüdınm 0 Kültur Handan Şenköken • Spor. Abdülkadir Yücelman 0 Makaleler Sami karaören • Düzeltme: Abduilah V azıcı 0 Fotoğraf. Erdoğan Köseoğlu 9 Bügı-Belge. Edibe Buğra 0 Yurt Haberlen: Mehmet Faraç Yayın ICurulu. bhanSdçııklBaşkan). Orhan Erinç, Oktav Kurtböke. Hikmet Çetinkaya, Şfikran Soner, Ergıuı Balcu Dinç Tayanç, tbrahim Yıldız, Orhan Bursatı, Mustafa Balbay. Hakan Kara. Ankara Temsılcısı Mustafa Balbay 0 HaberMudurü Dogan Aiun Ataturk Buhan No 125, Kat:4. Bakanlıklar-Ankara Tel. 4195020 (7 hat), Faks- 4195027 • Iznur Temsılcısı: SerdarKızık,H ZıyaBh 1352S 23 Tel-4411220. Faks: 4419117 • Adana Temsılcisı Çetin Yiğenoğlu. tnönü Cd. 119S. No 1 Kat:l,Tel. 363 12 11. Faks: 363 12 15 Koordınatör Ahmet Korulsan 0 Muhasebe Bülent \ e n e r 0 ldare: Hüseyin Gürer 0 tşletme ÖnderÇelik0Bılg]-l^lcm Naii tnal 0 Bılgisayar Sıstenr Mürüvet Çiler MEDYA C: • Yonetım Kurulu Başkanı - Genel Mudür Gülbin Erduran # Koordınatör Reha Işıtman # Genel Müdür Yardımcısı Mine Akdağ Tel. 514 07 53 - 5139580-5138460-61.Faks 5138463 Yatımlavan \e Basan: Yenı Gun Haber Ajansı, Basm \e Yayıncıhk A Ş TürkocafcCad 39-41 Cagaloglu 34334 Ist PK 246 lstanbul fel (0,212) 512 05 05 (20 hat) Faks (0,212) 513 85 95 28MART1997 Imsak: 5.23 Gûneş: 5.50 Öğle: 12.16 Ikindi: 15.43 Akşam: 18.31 Yatsı: 19.53 Paris'te mayo • Haber Merkezi - Üretiminın önemli bölümünü Fransa ve Almanya başta olmak üzere çeşitlı ülkelere ihraç eden Nelson, dünyanın moda merkezı Paris'te Lafeyette mağazalannda satılıyor. Nelson, Türkiye mayo pazannın yüzde 40'ını eiinde bulunduruyor. THY çalışanları greve gidiyor • İstanbul Haber Servisi - Toplu iş sözleşmesi görüşmeleri uyuşmazlıkla sonuçlanan THY çalışanlan, dün sabah yeniden yürüdü. tşçiler, resmı arabulucu süresinin de anlaşmazlıkla sonuçlanması nedeniyle, nisan aymın ikinci haftasında grev karan aldıklannı bildirdiler. Sabahın erken saatlerinde Atatürk Havalimanı kavşağına kadar servis araçlanyla gelen THY işçileri, burada servis araçlanndan inerek yol kenannda toplanıp yürümeye başladılar. Yürüyüşleri sırasmda alkışlar ve düdüklerle tempo tutan 3 binin üzenndekı işçi, Hava-lş ile işveren sendikası Türk Ağır Sanayi ve Hızmet Sektörü Kamu tşverenleri Sendikası (TÜHİS)arasında sürdürülen görüşmelerin tıkanmasını protesto etti. Cezaevlerindeki iş yurtları • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - TBMM Plan Bütçe Komisyonu'nda, cezaevlerindeki iş yurtlan kurulmasıyla ilgili yasa tasansınm 5 maddesi kabul edildi. Tasannın tümü üzerindeki görüşmelerin tamamlanmasının ardından, maddelerine geçildi. Cezaevlerindeki iş yurtlannın kurulmasıyla ilgili yasa tasansınm amaç, tanımlar, iş yurtlan kurumu, kurumun görevleri, sekretaryarun görevlerini içeren maddeleri kabul edildi. Computervvorld seminerleri • Haber Merkezi - Computenvorld teknik seminerlen dizisinin altıncısı "Windows NT Server4.0 As An Enterpnse Server" adı akında 8 nısan salı günü gerçekleştirilecek. İstanbul Pnncess Otel'de düzenlenecek seminere Digital, HP Hewlett Packard, Intel, Microsoft gibi f irmalar katılacak. Öğretmenlere fırsat • Haber Merkezi - Mıllı Eğitim Bakanlığı ile Anadolu Cniversitesi arasında yapılan protokol gereğince, ilkokul sınıf öğretmenlerinin 4 yıllık fakülte mezunu olmalannı sağlamak amacıyla uzaktan öğretım yöntemiyle lısans tamamlama programı açıldı. Açıköğretim Fakühesi Dekanlığı'ndan yapılan açıklamaya göre programa yurtiçi ve yurtdışında Milli Eğitim Bakanlığfna bağlı, resmi ve özel okullarda görevli, 2 yıllık enstitü ve yüksekokullar ve önlisans bolümlennden mezun olan öğretmenler kabul edilecek. Dünya sinemasınm dev yönetmenlerinden 87 yaşındaki Elia Kazan, onur ödülü almak için İstanbul'a geldi 6 Yaşamdan haz alıııaya 1>akıyonuır AHL'ANTMEN Dünya sinemasınm dev yönetmenlerinden Elia Kazan, Uluslararası tstanbul Film Fesüva- li cerçevesinde kendisine verilecek yaşamboyu onur ödülünü almak üzere Istanbul'da. Yönet- menm Türkiye'de hiç gösterilmemiş olan "Ame- rika Amerika" ve "Kalabahkta Bir Yüz" gibi filmlerini izleyeceğız festivalde. Elia Kazan, "Ne oMu?" "Otdu tnu efendim?", "lş bitti", "Bltti g^tti" gibi Türkçe sözcük dağarcığını sü- rekli sergilemeyi seven. 87 yaşında, gözlerinden yaşam pınltılan saçan sevımli bir delikanlı ih- tiyar.Türkıye'yı çoksevdiğinı söylü\or "Türk toplumunda kadmlaraolan da\ranışlar hariç. He- le şu başörtüleri yok mu? Kadm obam, sonuna kadar direnirdim._" - Bu agacın kökleri Anadolu'da, dallan ise ye- ni dünyada. Kendinizi daha çok nereye ah his- sediyorsunuz? Kazan - Dünya vatandaşıyım ben. - Filmleriniz, kitaplannız geçmişinizle olan s- kı bağlanmzı yansıtryor... Dence akıllı bir insan, iki hafta önce yaptığından da hoşnut değildir. Çünkü daha iyisini yapabilirdı. Özellikle kişisel ilişkilerde. Ben elimden gelen çabayı gösterdim. Kazan - Ben burada doğdum. Nasıl bağlı ol- mayayım? -Atna çok küçük yaşlarda gHtiniz buralardan- Kazan - Öyle ama Avrupa'ya sık sık geliyo- rum. Dünyanın her yerini seviyorum. Seyahat etmeyi çok seviyorum. Fransa'ya. Italya'ya gi- derim, sık sık da Yunanistan'a. Ama kendimi Anadolulu olarak görüyorum. - Avrupalılar ile Amerikaular arasında temel karakteristik özeltikler nedir sizce? Kazan - Bence büyük farklar var. Avrupalı- lar çok acı çektiler. Büyük sorunlar, zorluklar yaşadılar ve bu anlamda Amerikalılardan daha deneyimliler. Amerikalılar ise cınayetten bile aklanıyorlar! Onlar içm her şey çok kolay. Ya- şamın ne kadar zor olduğunun farkında değil- ler. Avrupa'da bir ülkeye gittiğinizde, cehen- nem azabı çekmiş, hayatta kaldığı için şanslı bir sürü insanla karşılaşırsınız... Amerikalılar ise için- de yaşadıklan ortamı kazanmak için pek çaba sarfetmediler. Amerikalılann sorunu bu: Her anlamda aşın bolluk içindeler. - Peki neden orada yaşamayı seçtiniz? Kazan - Amerika'yı seviyorum. Aynca, ya- şamımı kazanmak için başka çarem yoktu. Pa- rasızdım. Amerikalılar bana çok iyi, çok bon- k6r davrandı, buıiu vadsiyamam. Onlann biraz şımank olduğunu söylüyorum ama, bu, olum- suz birşeymiş gibi algılanmasın. Bence dünya- nın her yerinde insanlar daha çok şımartılmalı. - Bu vılki tstanbul FUm Festivali'nde size va- şamboyu onur ödülü verilmesinin bir nedeni de Türk-Vunan dostiuğuyolundaki katküannızola- rak gösteriliyor... Kazan - Doğrusu ben bu konuda fazla bir şey bilmiyorum. Gazetelerden, Türk-Yunan ilişki- lerinin yavaş yavaş düzeldiğinı okuyorum ama.. o kadar. Ne Türk ne Yunan polıtikalannı denn- lemesine bilmiyorum. Çiller güzel bir kadın ama, politıkası nedir? Erbakan'ı da pek tanımı- yorum. Amerikan politikasını biraz bılirim.. çünkü gazetelen sıkı bir biçimde izliyorum. Ga- zeteler benim için çok önemlidir, dramın kay- nağıdır onlar. - Filmleriniz hep yaşamın içinden. kimizaman da edebiyat kaynaklı öy küler anlatb. Peki günü- müz sinemasında edebiyata yoğun bir biçimde başvurulması konusunda ne düşünüyorsunuz? Sinema Shakespeare'iyeni keşfetmiş^bi ardı ar- dına klasikleri sıralıyor_ Kazan - Shakespeare'e ben de hayranım, ol- mayan aptaldır. Ama ben kendi gözlerimle gör- düğümü, kendi yüreğimle hıssettiğimi ortaya koymayı yeğlerim. Sanat, dünyada olup bitene kişisel bir tepki vermektir. -YıDardır füm yapmıyorsunuz, ama kitap ya- zryorsunuz» Kazan - 87 yaşındayım, 8 kitap yazdım, 19 fılm yaptım. Bir o kadâr da oyun sahnelemişim- dir. Yetmez mi? Artık dinlenmek istiyorum. To- runlanmın tadını çıkarmak istiyorum. Tabii ka- nmında!.. - Ama birkaç yıl önce, "Egenın Ötekı Yaka- sı" nı çevinneye giriştiniz, Ne oldu o tasan? Kazan - Para bulamadığım için suyadüştü. O konuda doğrusu Türk edebiyat dünyasına bozul- dum.. çünkü kitabı çevirtıp yayımlamadılar. Oy- sa çok ilginç bir kitap, Türkiye'nın genelde araş- tınlmamış bir bölgesiyle ilgili önemli bir çalışma. Yayımlanması gerekir- di. Ama zaman içinde ya- yımlanır. - Peki Antonionı gibi, yular sonra yeniden si- nenıaya bir dönüş yapmakisteıniyor musunuz? Kazan - Hayır. ben dinlen- mek is- Tanınm Antonioni'yi. Tanırdım daha doğrusu. Ölmedi mi o? - Ölmedi. Ama son fîlmini eleştireııler de ol- du, çok yaşlanmış dediler._ Kazan - O kendisi için doğru olanı yaprmş. Ama ben yaşımla rekabet etmiyorum kı... Bel- ki bir kitap daha yazanm, o kadar. -Istanbul'da alacağuuzyaşamno>u onur ödü- lününbirdiğer nedenL 1988'de buradajüribaş- kamyken yüriittüğünüz sansür karşıtı çahşma- lar~. Kazan - Sanat sınır tanımaz, tanımamalı. Sa- natçı ne hissediyorsa, ne düşünüyorsa onu ortaya koyabil- meli. Ben ya- şamım bo- yunca bu düşün- ceyle çahş- tım. Kendi kendi- nizehiç sansür yapma "gereği Ussetme- dinizöy- leyse_ Kazan Anım- sa- tıyo- rum. dığım kadanyla asla... Kendimi sımrlamamaya çalıştım. Sözgelimi Amerikalılarla ilgili düşün- celerimi söylerim.. ama onlan asla taciz etmem. Onlar bana iyi davrandı. Filmlerimi iyi karşıla- dılar. Şimdi bakın "Amerika Amerika" fılmini çekeli kaç yıl oldu.. Türkiye'de yeni gösterili- yor... -Turtdye'de baa kesimlerofilmiTürk aleyb- tan olarak nitelendirmiştL. Kazan - Ne olmuş yani öyleyse? Aynca ben Türkiye'ye olumsuz bakmıyorum ki. Bu ülke ba- zı sorunlar yaşadı, yaşıyor ama, her ülkenin ken- di sorunlan var. Ben Türkiye'ye geldiğimde çok mutlu oluyonıra, herkes bana çok dostça dav- ranıyor. - Filmlermizde hiç poKtika yaptınız mi? Kazan - Pek sayılmaz. Amerika'da ıki yıl boyunca Komünıst Parti üyesiydim. Tabiı bu, fılmlenmi ve kitaplanmı do- ğal olarak etkilemiştir. O dönemde po- litika yaşamımın vazgeçilmez bir par- çasıydı. Hâlâ da öyledir. Şu anki başka- nımızla ilgili pek çok kuşkulanm var. Ama onu rezil etmek için kalkıp bir film yapmıyorum. - McCarthy döneminde muhbirük yap- bğınız gerekçesiy le hakkınızda büyük bir karalama başlafılmıştı bir dönem. Hatta başyapıtınız savüabOecek "Rıhtımlâr Üze- nnde" de dahil olmak üzere bazı fihnleriniz- de ilerici kesimi epeyce kızdırmtştını/^ Şim- di gerive dönüp baktıgımı/da. tüm sanatsal va- şanünızm üzerinde adeta kara bir gölge gibi duran o günler konusunda ne düşünüyorsu- nuz, ne hissediyorsunuz? Kazan - Ben karanlık bir gölge gibi dü- şünmüyorum o dönemi. Doğru olduğu- na inandığım şeyi yaptım. Özürdi- lemiyorum. Utanmıyorum. Ve beni mutsuz etmiyor. - Utançtan söz etmiyorum. Czerinden çok uzun süre geçti ama hâlâ orada, unufulmadı... Kazan -Ama benı gölgeledi- ğinı söylüyorsun. Ben yine ken- di bildiğim yolda ilerliyorum. Herkes istediğini düşünmekte özgür. Bence, benimle benim yaşamımın belli bir kesitini eleş- tirenlerin arasındaki temel fark, onlannbenimyaşadıklanmı ya- şamamış olması, belli bir me- safaden izlemiş olmalandır. İçin- de olmadığın zaman yargıla- mak kolay. Ama içindeysen ve bunlan yaşamak zorunda kal- mışsan, durum farklı. Hiç de kolay değil. - Size yıllar boyıı Onur Osca- n verilmemiş oîması da buna bağlamyor— Kazan - Sence benim umu- rumda mı onur Oscan alıp al- mamak? - Peki geri dönüp bakdğuuz- da. hoşnut musunuzyaşadıklannızdaayaratok- lannızdan... Kazan - Hayır. Bana imkânsızı soruyorsun. Bence akıllı bir insan. iki hafta önce yaptığın- dan da hoşnut değildir. Çünkü daha iyisini ya- pabilirdi. Özellikle kişisel ilişkilerde. Ben hep elimden gelen çabayı gösterdim. Gen dönüp baktığımda suçluluk ya da pişmanlık duymuyo- rum. -Yapbğouzher şe>ebaknğnnzda,temdbir özri- lik olarak özgüıiük ön plana çıkıyor sizde_. Kazan-Evet. Düşünce özgürlüğü. Düşünce öz- gürlüğünün birincil şart olduğu bir alanda çalı- şıyorum. Bir de haz almak yaşamdan... Bence öteki zeki ınsanlarla aramdaki fark bu: Onlar hep kafalannı sorunlara yoruyorlar, bense hayattan haz almaya bakıyorum. Üç kere evlendım. Se- kız çocuğum, altı torunum var, bir sürü arkada- şım var. Yaşamın karmaşası, zıtlıklan hoşuma gidiyor. Seyahat etmeyi de bunun için seviyo- rum. Çeşitli ülkelere gidiyorum ve sürekli zit- hldarla. çelişkilerle karşılaşıyorum. Kendimle ilgili çelişkiler de dahil olmak üzere! Yaşamı il- öanat sınır tanımaz, tanımamalı. Sanatçı ne hissediyorsa, ne düşünüyorsa onu ortaya koyabilmeli. Yaşamım boyunca bu düşünceyle çalıştım. ginç kılan da bu çelişkiler bence. Kendi yaşa- mımdaki çelişkilerin beni mutsuz etmesine ızin vermiyorum. - Amerikan sinemasınm yayguüığı karşısın- da öteki ülkeler ne >apmab? Kazan -Cephe almalı elbette, savaşmalı! Av- rupalılann kendılerine özgü sorunlan var, bu sonınlara eğılen fılmleri göstermekte ısrar et- meliler. - Peki neden bu kadar seviyor şu Hollywood filmlerini izleyici? Kazan - Seks var da ondan!... Şaka ediyo- rum. Bilmiyorum.. seviyorlar işte. Belki ortak bir noktada buluşuyorlar bu filmlerle. - Siz 'ortalama' olmayan filmler yaparak na- sıl ayakta kaldınız o dünyada? Kazan - Niye. ben de iki Oscar kazandım. Hollywood fi'mleri ortalama değil ki. Yani en azından ortalama olmamak için ellerinden ge- leni yapıyorlar. - Ama sistemi asla elestirmiyorlar, belli sınır- lar içinde kauyortar-. Kazan - Eleştınyorlar. Sistemi sürekli eleşti- ren bir sürü iyi Amerikalı yonetmen var. - Bana öyle geuniyor. Kazan- Burada gösterdikleri filmler öyle de- ğil de ondan. - Çok iyimser bir insana benziyorsunuz ama, çoğu filminizde koyu bir karamsarhk var— • Arkası 19. Sayfada 27 Mart Dünya Tiyatrolar Günü kutlandı Sanatçdara 6 siyasF destek Kültür Servisi - 27 Mart Dünya Ti- yatrolar Günü, düzenlenen çeşitli etkin- liklerle kutlanırken, sanatçılar Amtka- bir'de buluştu. Tiyatro, Opera ve Bale Çalışanlan Yardımlaşrna Vakfi' mn (TO- BAV) düzenlediği bu buluşmaya, TO- BAV Genel Başkanı Tamer Levent, CHP Içel Mıllervekili ve eskı Kültür Ba- kanı Fikri Sağlar. DSP Izmir Millerve- kili Hakan Tartan, ANAP Aydın Mil- letvekili Yüksel Yalova, Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürü Hasan Hüse- yin Akbulut, tiyatro, opera ve bale sa- natçılanndan oluşan grup, Atatürk'ün manevi huzurunda saygı duruşunda bulunarak, mozolesine celenk koydu. TOBAV Genel Başkanı Levent, Anıt- kabirözel defterine şunlan yazdı: "Bû- yük Atam, arük sanat, bir yaşam biçi- mi otmuştur.Çünkü sanatçı,tesadüfler- le değil, uzun çalışma ve çabalardan sonra alnında ışığı hissediyor. Bizler, emanet ettiğin Türkiye'nin tüm yurt- taşlan, almnda ışığı hissedebüecek in- sanlar istiyoruz." Sanatçılarla birlikte Anıtkabir'e ge- len eski Kültür Bakanı Fikri Sağlar, anlamlı bir gün olan Dünya Tiyatrolar Günü'nde Ata'nın huzuruna çıktıkla- nnı söyledi. Son dönemlerde sanata ve sanatçıya karşı büyük bir 'flgisizlik' ya- şandığmı savunan Sağlar," Kültür Ba- kanlığL bugün ne sanab, ne sanatçryı önemsemektedir.Türkhe'nin şana oian bu insanlar, bugün burada Atatürk'ten güç aunaya geünişlerdir'" dedi. Mesajlar Başta Cumhurbaşkanı Süleyman De- mirel olmak üzere ANAP Genel Baş- kanı Mesut Yılmazve CHP Genel Baş- kanı Deniz Baykal ve TBMM Başkanı Mustafa Kalemü yayımladıklan me- sajlarla 27 Mart Dünya Tiyatrolar Gü- nü'nü kutladılar. Curnhurbaşkanı De- mirel, tiyatronun evrensel duygu, dü- şünce ve değerleri sergilediğini, insan duyarlılığını zenginleştiren temel sanat- lardan bin olduğunu beiirterek şunla- n kaydetti- "Turtdye'detiyatro,Cum- huriyet döneminde, kültürel çağdaş- laşma gayretleriiçerisinde özelbir öne- me sahip olmuş, değerti sanatçılarunı- zın fedakârca ortaya koyduklan hiz- meüeri sayesinde ve Türİ»kültür hazi- nesinin değerlendirilmesiyle hızh bir ilerleme göstermiştir. Tryatroda sağla- nan ilerleme, edebiyaümızın yanında, ülkemiz sinema ve televizyonculuğu- nun geoşmesine de katkıda bulunmuş- rur. Yetişen yeni nesillerin tiyatro sana- üna giderekdaha büyükbir ilgigöster- mesi son derece memnuniyet vericidir. Builgininartarakdo-ametnKsinivesah- nelerimizin ülkemLrin bürün köşeleri- nekababiçimde ulaşmasmı diliyorum." TBMM Başkanı Kalemli, "laik ve demokratik Cumhuriyet değeri ile yetişmiş sanatçılan" kutladı. Deniz Baykal da, "Sanaü ve sanat- çryi hor gören anlayışuı, tarihin karan- hğma gömuleceğinin açık olduğunu'" vurguladı. Mesut Yılmaz, "Tiyatronun genşmesini istemeyenlerin, hayaûn ay- nasınayaosıyan kendi \iirferinden kor- kanlar" olduğunu söyleyerek, "Sanat ve kültürün muhtaç olduğu, müdaha- le değil teşvik ve sevgidir'' dedı. Sigara öğleden sonra daha çok içiliyor e-posta : tan (§ vol.com. tr Çeviri Servisi -Amerika 'da Chesterfield ile LM marka si- garalann üreticisi olan Lig- gett Group'un sigara ve ni- kotin hakkında ellerindeki araştırma sonuçlan ve rapor- lan açıklamasmdan sonra si- gara ile ilgili ilginç araştırma sonuçlan da kamuoyuna ile- tılmeye başlandı. Bağımlılık maddesi nikoti- nin bir zamanlar sigara kullan- mış birinin vücuduna verdiği zarar, sigara bırakıldıktan çok sonralan bile etkili oluyor. Zaten sigarayı bırakanlann yüzde 50 gibi bir oranı 3 ay, yüzde 30'u da 6 ay sonra si- garaya tekrar başlıyor. Uz- manîara göre sigarayı bıra- kan bir insan, ancak 1 yılın so- nunda sigarayı bırakabilmiş kabul ediliyor. Sigarayı bıraktıktan sonra başlamaran ise günün özel sa- atlennde yoğunlaştığı göz- lemlenmiş. Örneğın sabah sa- atleri tekrar başlamak için teh- likeli bulunmazken öğleden sonrası saatler ve 18.00 son- rası, eski sigara içicilerini baş- tan çıkaran saatler olarak be- lirlenmiş. Aynı saatlerde bir- çok insanın da ilk sigarasını yaktığı biliniyor. Brezilya'nın en kalabalık kentlerinden biri olan Sao Pa- ulo'da 31 büyük şirkette ya- pılan geniş çaplı bir araşnrma- da ise sigara içmeyenlerin içenlere göre daha az sorun- lu, gelir düzeyı daha yüksek ve kariyer yapmaya daha uy- gun insanlar olduklan görül- müş. Kazançlar arasındaki farkın yüzde 25 civannda ol- duğunu belirten araştırmacı- lar, 40 ile 69 yaş grubu ara- sından seçtikleri 1325 denek üzerinde, sigara içmeyenk- rin iş performansının da da- ha yüksek olduğunu gözlem- lemişler. Araştırmadarı çıkan diğer sonuçlarda sigara içen- lerin aleyhinde. Sigara içen- lenn daha çok hastalandıkla- n, ış ortamında daha sinirli olduklan ve kötümserliğe da- ha eğilimli olduklan bu sonuç- lar arasında. SÖYLEŞİ ATTİL İLHAN 'Şeriat' Asla Yetmemiş!.. Pastahanede sabah turistleri: üniversiteli oğlan izlenimini veren, Japon işadamı; yanındakı ter- cümanı 'çokbilmiş'Türk kızıyla, evlereşenlikbir In- gilizce konuşuyor; geride bir yerde, neredeyse 'er- kek güzeli' bir Ingiliz kadını, bir eiinde sigarillosu, bir eiinde The Times' okumaya dalmış; Allah'ın be- lâsı cep telefonlanyla, bizim tur operatörleri, bilin- mez hangi cehennemdeki otobüsleriyle tartışıyor- lar. O hengâmede. 'yeni' Siyasi Islâm'ın nitelikleri- ni kurcalıyoruz. Birden nefarketsem, iyi; gençlerin çoğu gibi, o da Osmanlı'nın son ikiyüz yılını, 'yek- pâre' sanıyor; 'yekpâre' ve 'alaturka' bir zaman parçası ki, 'irtica' başlıca özelliğidir. Başka türtü söyiersek, Anadolu'da eskiden ne varsa. 'Şeriat'a uygundu; keyfiyet, Cumhuriyet'ten sonra değişti! Ne vahim bir yanlış! Acaba şöyle mi düzeltmeli- yiz? O ikiyüz yıl, üç ayrı ve birbirinin karşıtı dönem- de yaşanmıştır: a/ 'Batı'ya dönük, Tanzimat dö- nemi, b/ Ona tepki olarak gelişen Abdülhamit dö- nemi, c/Ona tepki olarak gelişen, yine'Batı'ya dö- nük Meşrutiyet dönemi. Üç dönemin üçü de, bir- birinden farklı niteliklergöstermekle beraber, ortak bir paydada birleşiyorlar: hiçbirisi anti/emperyalist değildir; Abdülhamrt-ı sâni dönemi dahil, hepsi Ba- tı'nın Batılı'nın buyruğu altında yaşanmıştır. Ancak bunu böyle idrak edebilirsek, Müdafaa-i Hukuk Doktrini'nin ve Cumhuriyet'in manası ve değeri- ni kavrayabiliriz. Yoksa, beyhude zahmet! Abdülhamit Müslümanlığı.. Doğan Avcıoğlu, Tanzimat 'alafrangalığına' tepki olarak beliren. Abdülhamit 'Müslüman- lığırun'; hem Beriin'den 'pompalandığında' ('Drank Nach Osten'); hem de Tanzimat'ın lövanten alaf- rangalığını -yâni 'kompradorluğunu'- sürdürdü- ğünde, ısrariıdır. Dikkat isterim, 'tesbiti', fevkalâde önemli: Abdülhamit Islâmcılığını, Türk'ün önceki Islâmcılığından 'ayırmış', 'farklı' saydığı belli; ayn- ca, 'tanzimat alafrangası' olduğundan da, emin! Abdülhamit 'Müslümanlığı' bizi niye ilgilendi- riyor? Şundan: o, bugün 'gericilik' denildi mi, aklı- mıza gelen şey: "Şehat'ı uygulasaydık, 'kefere'ye esir olmazdık" mantığı! Bilir misiniz ki Niyazi Ber- kes, Abdülhamit 'Müslümanlığına', basbayağı 'alafranga Müslümanlık' demiştin neden böyle de- diğini de, pek güzel açıklamış: ".. bu alafranga islâmcıların anladığı Islâm- lık; Osmanlı, Türk, hatta Ortaçağ Müslümanlı- ğı gibi tarihsel Müslümanlık değil; Hazret-i Ömer, hatta Hazret-i Peygamber zamanına kadar gö- türdükleri, 'hayali' bir Müslümanlıktır; onlann sa- nısı zıddına, tarihte olan Müslümanlık, yaşa- mın heryanını kaplayan birdin olma eğilimi yü- zünden, daima bilime fenne aykın olmuştur..." "... Türk geleneklerinde, sivil ve siyasal yaşa- mın heryanını kapsamaktan çıkarılarak; sade- ce hukuk, halkın ibadeti ve örfü alanlanna da- raltılmıştır. islâmcıların, tarihe baştanbaşa ay- kın olan görüşleri, onlann da, yalnız Islâmlık adına tek ve bireyci bir ideolojiye yönelmelerin- den ileri gelir. Onlann da toplum görüşü yok- tur. Onlann toplum olarak anladığı 'ümmet', or- ganik bir toplum değil, inanan bireylerin topla- mtdır..." ('Batı Sorunu', s. 217. Bilgi Yayınevi. 1975). O zaman bu, din olmaktan çıkıyor, 'siyasi bir /de- olojiye' dönüşüyor; zaten meselâ Pakistan'da bu- na 'Islamic ideology/lslâmlık Ideolojisi' deniliyor. Böyle bir ideoloji 'ümmet'te var ama, bu mutlaka 'devlet' olur anlamına gelmiyor. Berkes'e bakar- sanız, Libya'nın, ya da Iran'ın iddiası aksine, "... tarihte çok Müslüman hükümetleri olduğu halde, hiçbir zaman islâm devleti olmamıştır. Devlet türteri Islâmlıktan çıkmamış ondan ön- ce gelmiş ve aldığı İslâmlığa da ona göre biçim vermiş; din ile toplum arasında, ancak bu yol- da bir örgütlenme meydana gelebilmiştir." (Ay- nı eser, s. 218). 'Siyasi Islâm'ın, neden 'havanda su dövdüğü' bundan daha iyi nasıl anlatılırdı? 'Ya uydusu, ya eslri1 ... Havanda su dövüyor, çünkü -dokunup geçmiş- tim- 'ümmet' kafasıyla 'millet' gerçeğine kafa tutabilmek, mümkün değil! Olmamış da! Abdülha- mit'in devr-i saltanatı, ne kadar 'Müslümanlık' tas- larsa taslasın, tepeden tımağa Bat etkısindedir, Tan- zimat'la başlayan sömürgeleşme süreci hızla iler- liyon o kadar ki, 'Jöntürkler'm Meşrutiyeti de onu önleyemeyecektir, çünkü bütün çağdaşlık iddiala- nna rağmen, o da 'millet' olmanın, 'toplumu' 6e- ğiştiımekle gerçekleşebileceğini anlamışa benze- mez. Oysa, "... şeriatta kalmış bir toplumun başın- daki yönetim, kolaylıkla Batı uydusu haline ge- lebilir. Hindistan bunun en tanınmış örneğidir. (Buraya dikkat) Bağımsız bir devlet altında, bir millet olma 'bizliğinden' yoksun her Müslüman toplumu, Batı'nın ya uydusu olmuş, ya da tüm onun esiri haline gelmiştir. Batı'nın ekonomik güçleri karşısında, hemen hepsi, paramparça olmuşlardır. Müslüman olarak, hiçbir örgütsel bizlikleri olmadığından, Batı'nın önünde sapır sapır döküldüler. Müslümanlıklan, Şeriat'a bağ- lılıklan çok kavi (sağlam) olduğu halde, bunun onlara faydası değil, zaran oldu." (Aynı eser, s. 206). GÖndermeleri, bilerek Niyazi Berkes'e yapıyo- rum; böylelikle, onu neden dolayı mutlaka okuma- mız gerektiği, daha iyi anlaşılıyor. Ne var ki, Abdül- hamrt'in Tanzimat'a tepki olarak yaygınlaştırmış göründüğü Müslümanlığın, Devlet-i Aliyye'nin Ba- tılılartarafından sömürülmesine nasıl engel olama- dığını, Doğan Avcıoğlu'nun yazdıklanna bir göz ata- rak göreceğiz. Abdülhamit'in Borsa'da 'oynamaya' meraklı ol- duğunu bilir miydiniz? http:// www. prizma.net tr/ A İLHAN httpy/www.ada.com.tr7-bikjiyay/yazar/ailhan.html
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle